Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı kimin eseri? Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı kitabının yazarı kimdir? Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı konusu ve anafikri nedir? Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı kitabı ne anlatıyor? Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Kemal
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752895386
Sayfa Sayısı: 192
Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Edebiyatımızda toplumcu gerçekçi bakışın en önemli temsilcilerinden olan Orhan Kemal, her zaman emeğin yanında yer alan kalemini kadınların dünyasını dile getirmekte de ustalıkla kullanmıştır. Kadının da emek sahibi biri olarak yer aldığı romanlarında Orhan Kemal, çarkın çarpık dişlilerinin arasındaki kavgayı anlatmaya devam ediyor. Hep koruduğu insancıl ve aydınlık bakışı ile...
Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan
onur duyuyoruz.
Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı Alıntıları - Sözleri
- "Sevmek, sevildiğini bilerek sevmek... Aaaah çocuklar, insan nasıl yükseliyor, nasıl ulvileşiyor biliyor musunuz?"
- Sevmek, sevildiğini bilerek sevmek...
- "Sevmek, sevildiğini bilerek sevmek... Aaaah çocuklar, insan nasıl yükseliyor, nasıl ulvileşiyor biliyor musunuz?"
- "Ulan enayi dedim, bu dünya fani bir dünya. Bu dünyada yiyip içtiğin, bir de sevip sevildiğin kâr kalır. Kime kalmış bu dünya?"
- "Hırsızlığın hangi biçimi olursa olsun, elinden gelmezdi. Hırsızlığı kendine karşı hakaret sayardı, isterse kimse görmesin, kokusu çıkmasın. Kendi biliyordu ya."
- "Yooo...Gavur mavur yok. Kaldırın bu lafları. Dininden bize ne? Bize insanlığı, güler yüzü tatlı dili yeter!"
- Seven, sevilen, sevişen insanların arasında birtakım insanlar vardı. Hatta sadece insanlar değil dağlar, denizler vardı. Yoksa hemen koşar, sevdiği adamın varlığını, varlığına katıverirdi. Sonu ne olursa olsun.
- Sevmek, sevildiğini bilerek sevmek...
- Rüyayı uykuda değil, uyanık görüyordu şimdi.
- Seven, sevilen, sevişen insanların arasında birtakım insanlar vardı. Hatta sadece insanlar değil dağlar, denizler vardı.
- Şu Mustafa Kemal Paşa da nereden çıkmıştı? Yedi evliya kuvvetindeki koskocaman padişaha ne yapabileceğini sanıyordu? Padişaha asilik Allah'a karşı durmak değil miydi?
- --Yaprakları devindirir, ruhları sevindirir bu yel kızım! dedi. Kızlar izah ettiler. --Gadavet yeli derler burda buna. -- O da ne? Tecrübeli büyük hanım, --Geda dan yani fakirden gelir. Fıkara rüzgarı demek.. Şelmeni indir de daha iyi duy kız! --Şelme ne? --Büründüğün beyaz örtü.
- Oyuncu kadın, buğulu birer kara zeytine benzeyen göz bebeklerini tatlı tatlı süzerek derinden derine iç geçirdikten sonra... --Sevin çocuklar! diye pekiştirdi. Seve bildiğiniz kadar sevin. Sevdiğiniz ama gerçekten sevdiğiniz için hayatınızı tehlikeye atın, ölümü bile aldırış etmeyin. Çünkü insan iki defa gelmiyor dünyaya!
- Bilirim gençlik nedir. Deli gençlik insanı çılgına çevirir, attığı adımı bildirmez eder.
- Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu.
Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Oyuncu Kadin Gavurun Kızı: Merhaba kitap dostları bugün size Orhan Kemal'in Şubat başında okuduğumuz #oyuncukadın #gavurunkızı Kitabımdan bir iki kelâm edeceğim. OYUNCU KADIN Ah Nazmiye diye söze başlamak istiyorum. Güzel alımlı bir o kadar da ihtiraslı karakter okuduk tartıştık analiz ettik Nazmiye kimi yerde düşündürdü kimi yerde kızdırdı. Öfkeden deliye döndük diye bilirim. Nazmiye İstanbullu annesi abisi ile Konya'ya gelir orda komşu kızları oturmaya çağırır annesi izin vermese de dik başlı Nazmiye gider Orda komşu kızı ile nişanlı İhsan'ı görür ve aşık olur biz buna aşk mı desek yoksa ihtiras mı desek? O günden sonra Nazmiye dünyaya farklı göz ile bakan aşk uğruna annesini dahi gözü görmez aşkın adımlarını takip eder peki bu aşk Nazmiye için ne kazandırır? GAVURUN KIZI Ah Endoksiya Bizi bizden alan dik duruşu aşkına sahip çıkışı ve özünden ödün vermeyen Gavur kızı Nazmiye'ye göre daha saygın aşkına ve kararlarına sahip çıkan bir gavur kızı okuduk. Her iki kadın da aşkları uğruna aşlarını takip ettiler. Nazmiye'nin gözü yüksekde olmasına rağmen Gavur kızı Endoksiya eşine ve yuvasına sahip çıkması Türk kızına taş çıkardı diyebilirim. Özet olarak, İki kadın iki aşk okuduk. Her iki kadın da aşklarıını takip ederken Nazmiye geride acılı anne bırakırken ruhu duymaz iken, Endoksiya ise Kapıyı açık bıraktığını aklına gelmesi ile ya teyzeme bir şey olur mu edişenlenmesi düşündürdü. Orhan Kemal'in kitapları hepsi birbirinden güzel bu kitapta mutlu sonla bitmesi bir nevi bizi mutlu etti diyebilirim. @betuldenkitapyorumlari Öncülüğünde harika grub ile okuduk mutlu olduk... Suçlu ile okumaya devam o hâlde... Görüşmek üzere; Sevgiyle... Şiire Sevdalı Şaire Beyhan Uygur #orhankemalinkitapları #orhankemal #oyuncukadıngavurunkizı #beyhanuygur #beyhan #kitapcafe #kitapkokusu #kitaptanitimi #karasevda #şirince #benimşiirlerim #birhayalimvar #hemazhemçok #saire_nin_gunlugu #hobinphoto #hobinsayfalar #hobimgrublar #hobinstye kitap/oyuncu-kadin-gavurun-kizi--39464 yazar/orhan-kemal (@Saire'nin Kitap Dünyası)
Bizi bize anlatan, içimizdeki biz büyük ustanın muhteşem bir kitabı daha aslında buna kitap demeyelim. Alta açıklamasını yapacağım.( Ama hakkın da bir kaç sözde buluna bilmem için "kitap" olarak ifadelendirmek zorundayım.), Kitaba 14 öykü konmuş. Bunlardan ilki " Oyuncu Kadın" ardından gelen "Gavurun Kızı" aslında iki bağımsız roman. Diğerleri kısa kısa hikayeler. Hepsi de birbirinden güzeller. Hepsi ayrı ayrı içinde yaşadığımız coğrafyanın yarattığı bizleri ve bizim yaratığımız yaşam şeklini, kültürel alt yapımızı sergiliyor, Sergilerken hem tebessüm ettiriyor, hem düşündürüyor, hem olayın vuku anının siyasal yaklaşımlarının inceden eleştirisini yaparken toplumsal iğneyi böğrüne böğrüne batırmayı da ihmal etmiyor. İç içe yaşadığımız Ermeni Rum, Türk, Kürt yurttaşların karşılıklı yaşayışlarını, şivelerini de diyaloglarda müthiş bir şekilde ortaya koyuyor. Her zamanki gibi müthiş bir eser... Gelelim Diğer konuya. Aslında bunu Sabahattin Ali nin eserleri için de belirtmiştim.. Artık kitap ve eseri ayrıştırmamız gerektiğine inanıyorum. Bugüne kadar ben hep şöyle algılıyordum. Bir yazar, ortaya bir eser çıkardı ise onu yayımlatır ve okuyucu ile yayın evi vasıtasıyla piyasada buluşturur. Şayet Eser sahibi vefat etmiş ise mirasçıları ( bu tabirim yerinde olmaya bilir) Baskılarına devam ettire bilir Ne var ki telif hakkı bir başkasına devredilmedi ise. Böyle bir durum dahi olsa sadece o eser ile ilgili olmalı baskılar. Ama gözlemlediğim o ki Bir bakıyorsunuz yepyeni bir kitap çıkmış. Ben bunu başka bir kitabın için de okumuştum ya! diyorsunuz Sahiden de öyle. Bu kitapta öyle yapılmış. İşte onun için "kitap" ve "eser" ayrıştırılması yapılmalı Şimdi lütfen sitemizdeki Orhan Kemal kitaplarını ( bilhassa kitap diyorum) bir tarafa not alınız. Sonra inceleyin yazarın "eserlerini" aynı şeyi Sabahattin Al için de yapabilirsiniz başka yazarlar için de. . Bakın karşınıza ne çıkıyor. Buna ben kültürel soygun diyorum. Bir yayın evi üç beş eseri birleştirip, onlardan birinin adı ile bir başkası yine aynı ama bazıları aynı da olsa farklı eserleri de toplayıp başka bir isimle piyasaya çıkarıyor. Bu sanatçıya, esere okura saygısızlıktır. Ticari kazanç uğruna kültür hırsızlığı, okurun soyulmasıdır açıkçası. Benden bu kadar. Alırken kitaplarımızı ne yapmamız gerektiğini iyi düşünmemiz gerekir diyorum... İyi okumalar... (Halil Yavuz KAYA)
Orhan KEMAL'in 1959'da kaleme aldığı; "Oyuncu Kadın" ve "Gavurun Kızı" adlı iki romanının, tek ciltte birleştirilmiş hali bu kitap. Bütün Orhan KEMAL kitapları gibi gerçekçi, şaşırtıcı ve çok çarpıcı. Öyle ki; bir erkeğin kaleminden, kadınların derin ve karmaşık ruh dünyasının nasıl böyle berrak ve net bir şekilde anlatıldığına hayret ediyor insan. Kadını müthiş bir güç odağı olarak gösterirken, o dimdik varlığa baş eğdirebilen tek gücün de sevmekten geçtiğinin altını hüzünle çiziyor. Çok keyif alarak okudum, tavsiye ederim. (niluferinkitapligi)
Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?
15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
Orhan Kemal Kitapları - Eserleri
- Eskici ve Oğulları
- Bereketli Topraklar Üzerinde
- 72. Koğuş
- Cemile
- Murtaza
- Ekmek Kavgası
- Baba Evi
- Hanımın Çiftliği
- Avare Yıllar
- Önce Ekmek
- El Kızı
- Tersine Dünya
- Gurbet Kuşları
- Baba Evi - Avare Yıllar
- Evlerden Biri
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
- Çamaşırcının Kızı - Küçücük
- Kötü Yol
- Devlet Kuşu
- Kardeş Payı
- Arkadaş Islıkları
- Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
- Bir Filiz Vardı
- Kanlı Topraklar
- Dünya Evi
- Müfettişler Müfettişi
- Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
- Suçlu
- Sokaklardan Bir Kız
- Grev
- Sarhoşlar
- Yalancı Dünya
- Küçücük
- Sokakların Çocuğu
- İnci'nin Maceraları
- Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
- Yüz Karası
- Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
- İstanbul'dan Çizgiler
- Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı
- Elli Kuruş Çikolata
- Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
- Serseri Milyoner
- Yazmak Doludizgin
- Kenarın Dilberi
- Elli Kuruş
- Önemli Not!
- Hanımın Çiftliği
- Yağmur Yüklü Bulutlar
- Senaryo Tekniği ve Senaryolar
- Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
- Eskici Dükkanı
- Bütün Oyunlar 1
- Arslan Tomson
- Bütün Oyunlar 2
- Farecik - Uyku
- Küçükler ve Büyükler
- Arka Sokak
- Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
- Kaybolan Romanlar
- Hanımın Çiftliği
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Boyacı
- Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
- İstanbul İstanbul
Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri
- Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı. Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
- Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
- Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
- Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
- Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
- Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)
- “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
- Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
- Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
- "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
- Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
- Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
- ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)
- Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
- Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
- "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
- Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
- Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)
Editör: Nasrettin Güneş