diorex

Paramparça - Jennifer L. Armentrout Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Paramparça kimin eseri? Paramparça kitabının yazarı kimdir? Paramparça konusu ve anafikri nedir? Paramparça kitabı ne anlatıyor? Paramparça PDF indirme linki var mı? Paramparça kitabının yazarı Jennifer L. Armentrout kimdir? İşte Paramparça kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.05.2022 17:00
Paramparça - Jennifer L. Armentrout Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Jennifer L. Armentrout

Çevirmen: Tülin Er

Orijinal Adı: Torn (A Wicked Saga, #2)

Yayın Evi: Dex Kitap

İSBN: 9786050938517

Sayfa Sayısı: 396

Paramparça Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kararsızsan paramparçasın!

İnsanlardan beslenen korkunç Faelere karşı dünyayı korumak yeterince zor değilmiş gibi, Ivy şimdi bir de Fae Prensi’yle mücadele etmek zorunda. Faelere dünyanın kapılarını açacak ve insanlığın sonunu getirecek kişi, bir Buçukluk. Ve o Buçukluk, Ivy’nin ta kendisi. Düzen’le birlikte mücadeleye devam mı etmeli, yoksa Düzen’den sakınmalı mı?

Prens’le nasıl savaşmalı?

Aşkını nasıl korumalı?

Şimdi dünyanın kaderi Ivy’nin ellerinde.

Hemen harekete geçmezse.

Hem yüreği hem de dünyası paramparça olacak.

Paramparça Alıntıları - Sözleri

  • Kelimenin tam anlamıyla, nefesimi tuttum. Çünkü hissetiklerim gözlerinden yansıyordu.
  • "Kimsenin ne olduğunu bilmesine izin veremezsin.” “Vay be. Gerçekten mi? Facebook profilimi Buçukluk diye güncellemeyi düşünüyordum.” Sarışınımsı beyaz kafasını yana eğdi. “Senin Facebook’un yok, Ivy.” İç çektim. Tink tabii ki konuşmaya devam etti. “Seni aradım. Dürtme gönderebileyim diye seni arkadaş listeme eklemek istedim ve insanların artık dürtmediklerini biliyorum ama bence dürtme insanın birine şeyi ifade etmesi için harika...”
  • Tink kanepede yanımda oturuyordu ve bir noktada dizüstü bilgisayarıma el koymuştu. Televizyonda The Walking Dead vardı. Daha doğrusu, Amazon’un Fire Stick kablosuz yayın aleti takılıydı televizyona ve küçük piç kurusu, bunu birkaç gün önce benden habersiz sipariş etmişti. Dizüstü bilgisayarımda, Supernatural'ın eski bölümlerini izliyordu. Sam Winchester’ın saçının uzunluğuna bakılırsa, üçüncü sezonuydu galiba. En azından bu kez Harry Potter ya da Twilight izlemiyordu, çünkü onun aynı anda hem Edward Cullen hem de Ron Weasley’den alıntı yapmasından gerçekten bunalmıştım. “Neden ikisini birden izliyorsun?” diye sordum, kollarımı gevşekçe göğsümde kavuşturup arkamdaki yastığa yaslanırken. “Hazırlıklı olmak iyi bir şey bence,” dedi, bağdaş kurduğu yerden. “Neye hazırlıklı olmak?” Dizüstü bilgisayarındaki diziyi durdurdu. “Zombi kıyametine ya da iblis istilasına. İnsanlar birbirini yemeye başladığında ya da sarı gözlü bir iblis çıkagelip insanları canlı canlı çatılarda yakmaya başladığında bana teşekkür edeceksin. Daryl ile Dean gibi olacağım, bir kova tuzla sınırsız okları olan bir yay alacağım... Dur bakalım!” Televizyona odaklanmış halde vızıltıyla havaya yükselirken elini kaldırdı. Herkes bir ahırın önünde duruyordu ve psikopat Shane kilitli ahır kapılarının önünde volta atıyordu. Psikopat Shane, kafasını tıraş ettikten sonra iyice delirmişti. En azından, benim görüşüm buydu. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” diye bağırdı Tink, Shane’le aynı anda; küçük peri yumruğunu havaya salladı. Sonra bana döndü, yüz ifadesi ciddiydi. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, Ivy!” “Ah, Tanrım,” diye mırıldandım, burun kemiğimi iki parmağımla ovuşturup. “Tanrı’nın bununla hiçbir alakası yok, Ivy Divy.”
  • "Senin için endişelendim, Ivy Divy. Çürük elmayı yemiş Disney prensesi gibi uyudun.” Kuyruğunun üstünden yavruyu okşarken, tek kaşımı kaldırdım. “Zehirli elma demek istiyorsun herhalde.” “Neyse ne. Hepsi aynı. Şuradaki Yakışıklı Prens seni bir öpücükle uyandıramadı,” dedi. “Ben bunu bilirim.” Ren, biraz ateşli bir tehditte bulunarak, “Kıçına sağlam bir tekme indirip şuurunu kaybettirdiğimde, uyanmak için yakışıklı bir prensten daha fazlasına ihtiyacın olacak,” dedi.
  • Öfkeye sığınmak, affedici ve anlayışlı olmaktan daha kolaydı.
  • “Ağlamak insanı zayıf veya acınası kılmazdı.”
  • "Orada dikilip duracak mısın yoksa gerçekten bir işe yarayacak mısın?” diye söylendi Tink, Ren’e. “Benim için kutuları yerden alır mısın?” “Tink,” diye çemkirdim. “Kutuları ben alırsam, onları bahçeye fırlatıveririm,” dedi Ren. Tink ellerini yanaklarına vurarak aniden geriye sıçradı. “Buna cesaret edemezsin.” “Hem de öyle bir ederim ki.” “Ah, Tanrım,” diye homurdandım, Ren’in etrafından dolaşarak. Kutuları yerden alıp içeri taşıdım, sonra da kanepeye fırlattım. “Dikkat et!” diye ciyakladı Tink. “İçlerinde paha biçilemez, kırılacak şeyler olabilir.” Ren arkasından kapıyı kapatırken, havada süzüldü. “Ve sen! Sen kutuları bir hanıma taşıttın.” Gözlerimi devirdim. Ren gürültülü bir nefes verdi. “Tanrım; çok sinir bozucusun.” “Ne olmuş?” Tink kanatları hararetle havayı döverek, kanepeye doğru uçtu. “Ben lastiğim, sen yapışkan!” Ren ufaklığa doğru döndü. “Ne?” “Ne söylersen söyle benden sekip gelir sana yapışır!”
  • “Dün gördüğüm şeye sen de şahit olasın diye uyanık olmanı isterdim gerçekten.” “Neymiş ki o?” diye sordum, alnımı onunkine yaslayıp. Elini bacağımın yanına koyup ağırlığını destekledi. “Tink, şu kedisi için bazı tasma tasarımları yaptı.” “Dixon.” “Evet, Dixon. Dün onu bahçede gördüm. Penceren oraya bakıyor. O küçük şeyle konuşuyordu ama işin can alıcı noktası bu değil,” diye açıkladı. “Tink diğer ebadına dönmüştü. Hani şu bir lokma ebadına. Uçarak kediyi gezdiriyordu. Çıplak olduğundan da gayet eminim. Neyse ki herhangi bir detay seçemeyecek kadar uzaktım, şükürler olsun.” Dudaklarım bir kıkırdamayla aralandı. “Yüce Tanrım! Kedi büyüdüğünde de o ebatta kalırsa onu yer yutar.” “Umarım.” Ben geriye çekilirken kahkaha attı. “Dalga geçiyorum. Ona alışmaya başladım. Mantar gibi bir şey.” “Aman ne güzel,” diye mırıldandım rahatlayarak.
  • “Öfkeye sığınmak, affedici ve anlayışlı olmaktan daha kolaydı.”
  • "Ren işte, şom ağızlı.” Tink ileri doğru yürüdü, kolları yanlarında sallanıyordu. “Pek sosyal biri olduğu söylenemez. Bence sosyal konularda beceriksiz. Ya da belki zekâsı pek gelişmemiş.”

Paramparça İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kesinlikle ilk kitaptan daha iyiydi. Faeler ile ilgili bir kaç yeni bilgiler öğrendik, Prens’in ne kadar kötü olabileceğine tanık olduk ve Ivy’nin nasıl güçlü olduğuna iyice inandık. Ren beni biraz şaşırttı ilk ama sonra “sonunda!” dedirtti. (Çürük Domat)

Ilk kitaptan daha akıcıydı. Ama favorim hala Ren sonra Tink ama kadin karakter e hala tam ısınamadım. Bu kitapta prens in dahil olmasıyla fantastik öğe ve heyecan daha da arttı. (Esma Kocaağa Ay)

Bayıldım: BU SERİYE GİTTİKÇE BAYILIYORUM! Ren karakterine olan aşkımın yanı sıra Tink’e de abayı yakarak seriye devam ediyorum. Ama Ivy de tam bir mükemmel kadın karakter hakkını yemeyeyim. O kadar güçlüydü ki bu kitapta hayran kaldım. Özellikle yaşadıkları çok ağır ve psikolojisini bozacak türdendi ama o akıl sağlığını koruyarak beni hayran bıraktı. Gelişme kitabı olduğu için olaylar biraz durgundu, bazen sıkıldığım anlar oldu ama bu bir oturuşta kitabı bitirdiğim içindi. Kendimi o kadar kaptırdım ki sabahlamamak imkansızdı. Kitabı sevdim, tavsiye ediyorum. Bolca yetişkin içerik olduğunu bilmenizde fayda var. (kitaptanbirkarakter)

Paramparça PDF indirme linki var mı?

Jennifer L. Armentrout - Paramparça kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Paramparça PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Jennifer L. Armentrout Kimdir?

Jennifer Batı Virgina’da, Martindburg şehrinde yaşıyor. Onun hakkında duyduğunuz her söylenti doğru değildir. Yazım işiyle yoğun olarak ilgilenmediği zamanlarda kitap okuyarak, egzersiz yaparak, berbat zombi filmleri izleyerek, yazıyormuş gibi yaparak, kocası ve Jack Russel köpeği Loki ile vakit geçiriyor.

Yazar olma hayali, vaktinin büyük bir kısmını kısa hikâyeler yazarak geçirdiği matematik derslerinde başladı. Bu, matematikten kötü notlar almasının da en büyük sebebidir. Jennifer genç okurlar için paranormal, bilim-kurgu, fantezi ve modern aşk hikâyeleri yazıyor. Ayrıca J. Lynn takma adıyla yetişkinler için aşk romanları da yazıyor.

Jennifer L. Armentrout Kitapları - Eserleri

  • Obsidiyen
  • Oniks
  • Opal
  • Köken
  • Direniş
  • Melez
  • Safkan
  • Tanrı
  • Apollyon
  • Avcı
  • Kimi Öptüğüne Dikkat Et!
  • Hep Seni Bekledim
  • Sağdıç
  • Saplantı
  • Kime Dokunduğuna Dikkat Et!
  • Kış Güneşi
  • Kan ve Külden
  • Kimi Seçtiğine Dikkat Et
  • Bodyguard
  • Oyuncu
  • Unutuluş
  • Lanetli
  • Geri Dönüş
  • Hep Seni İstedim
  • Güç
  • Paramparça
  • Mücadele
  • Sonsuzluğun Sonuna Dek
  • Ölene Dek Beraberiz
  • En Karanlık Yıldız
  • Cesur
  • A Kingdom of Flesh and Fire
  • Kehanet
  • The Crown of Gilded Bones
  • Ya Yarın Yoksa
  • En Aydınlık Gölge
  • The War of Two Queens
  • Elixir
  • A Shadow in the Ember
  • Hold Om Mig
  • Trust İn Me
  • Scorched -
  • The Dead List
  • Forever with You
  • Fall With Me
  • Fire In You
  • Stay with Me: A Novel
  • The Queen: A Wicked Novella
  • The Prince: A Wicked Novella
  • The King: A Wicked Novella

Jennifer L. Armentrout Alıntıları - Sözleri

  • "Orada dikilip duracak mısın yoksa gerçekten bir işe yarayacak mısın?” diye söylendi Tink, Ren’e. “Benim için kutuları yerden alır mısın?” “Tink,” diye çemkirdim. “Kutuları ben alırsam, onları bahçeye fırlatıveririm,” dedi Ren. Tink ellerini yanaklarına vurarak aniden geriye sıçradı. “Buna cesaret edemezsin.” “Hem de öyle bir ederim ki.” “Ah, Tanrım,” diye homurdandım, Ren’in etrafından dolaşarak. Kutuları yerden alıp içeri taşıdım, sonra da kanepeye fırlattım. “Dikkat et!” diye ciyakladı Tink. “İçlerinde paha biçilemez, kırılacak şeyler olabilir.” Ren arkasından kapıyı kapatırken, havada süzüldü. “Ve sen! Sen kutuları bir hanıma taşıttın.” Gözlerimi devirdim. Ren gürültülü bir nefes verdi. “Tanrım; çok sinir bozucusun.” “Ne olmuş?” Tink kanatları hararetle havayı döverek, kanepeye doğru uçtu. “Ben lastiğim, sen yapışkan!” Ren ufaklığa doğru döndü. “Ne?” “Ne söylersen söyle benden sekip gelir sana yapışır!” (Paramparça)
  • “Beni kalbimden bıçaklayacak mısın? Tekrar?" "Neden bileğimi bırakıp öğrenmiyorsun?" "Bu kulağa evet gibi geliyor.” (A Kingdom of Flesh and Fire)
  • "Alexandria'nın Apollyon olması beklense de sizin kaderinizde hep çok daha fazlası olmak vardı." Karina bana baktı. "Kabullenmesi güç olabilir fakat bunu kabullenmeniz gerekiyor." "Yoda gibi konuşuyorsun," diye mırıldandım. "Anlamadım?" "Önemli değil." (Mücadele)
  • Kendimi nasıl hissetiğimle ilgili konuşmak konusunda hiç iyi değildim. Kahretsin, kendimi nasıl hissettiğim hakkında düşünmekte bile iyi değildim. (Melez)
  • “Nasıl cadaloz bir şeysin sen böyle,” (Hep Seni Bekledim)
  • “Öyle güzelsin ki, Layla. Sonsuzluğun geri kalanında bakabileceğim bir şey seçme imkanım olsaydı seni seçer­dim.” (Kimi Seçtiğine Dikkat Et)
  • "Aptal aptallık yapandır..." (Hep Seni İstedim)
  • “I’m not afraid of her,” I whispered to my reflection. “I’m a Queen. I’m a god. I’m not afraid of her.” (The War of Two Queens)
  • “Aşktı bu; aşk değiştirebilirdi insanları.” (Kimi Seçtiğine Dikkat Et)
  • Kitaplar. Kitaplar her yerdeydi. Beş adet kitap düzgünce kanepenin köşesine dizilmişti. iki tane de sehpanın üstünde duruyordu. Bir tanesinin içinde parlak bir ayraç vardı. Diğer sehpada üç kitap daha. Bir tane de televizyon sehpasının üstünde. O kitaba da bir ayraç konmuştu. İki kitap birden mi okuyordu acaba? Yoksa daha da mı fazla? Ben bir taneyi zar zor okurken... (Unutuluş)
  • Yıldızlar... ne kadar güzel olsalar da, çok uzaktaydılar (Hep Seni Bekledim)
  • “Seninleyken kendimi bir canavar gibi hissetmiyorum. Öyle olduğumu unutuyorum. Bana bunu hak ettirmeyen şeyleri yaptığımı unutuyorum.” (Geri Dönüş)
  • Bazen… bazen sanki bir tuzak kurulmuş da hepimiz dörtnala koşup tuzakla düşmüşüz gibi geliyordu. (Opal)
  • She was hugging me, and I didn’t know how to respond to that for several seconds. My senses were overloaded as I lifted my arms and wrapped them around her, returning the gesture stiffly. The hug felt awkward and strange…but then it felt like something wonderful. Ezra embraced me—squeezed me tightly—and then let go. “I love you, Sera.” Overwhelmed, I watched her step back and smile shakily. I stood there as she turned and made her way back to the carriage. I didn’t breathe until she was inside. I swallowed thickly, briefly closing my eyes. “I love you, too,” I whispered. (A Shadow in the Ember)
  • I loved him. I was in love with him, even though that love had been built on a foundation of lies. I loved him even though there was so much I didn’t know about him. I loved him even though I knew I was a willing pawn to him. (A Kingdom of Flesh and Fire)
  • Korku zayıflık değildir. Sadece üstesinden gelmen gereken bir durumun işaretidir. (Tanrı)
  • Herkes rahat olabilir. Buraya kargaşa çıkarmaya ya da çatıyı başınıza yıkmaya gelmedim." "Nasıl?" diye mırıldandı Deacon. "Sen nasıl..." "Uzun hikâye ve içimden açıklama yapmak gelmiyor hiç." (Mücadele)
  • "Biliyor musun?" Aiden'a meydan okuyan bir bakış fırlattım. "Gidelim. Hadi, Seth. Âşık kavgamıza devam edelim biz." Duvardan ayrılan Seth tek kaşını kaldırdı. "Evet, aşkım, bu kulağa çok hoş geliyor. Hançeri unutma da gözümü oyabilesin" (Safkan)
  • Aiden boğuk bir kahkaha atıp Alex'e baktı. Alex ona güven telkin eden bir gülümsemeyle karşılık verdi. İkisinin hemfikir oldukları belliydi. Zihinleri ve ruhları birbirine bağlıymış gibi. (Güç)
  • “I need you,” he groaned against my lips. “I need you, Poppy.”“You have me,” I told him, echoing the words I’d said to him once before. Now, they felt like an unbreakable vow. “Always.” “Always,” he repeated. (The Crown of Gilded Bones)

Yorum Yaz