Parasız Yatılı - Füruzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Parasız Yatılı kimin eseri? Parasız Yatılı kitabının yazarı kimdir? Parasız Yatılı konusu ve anafikri nedir? Parasız Yatılı kitabı ne anlatıyor? Parasız Yatılı PDF indirme linki var mı? Parasız Yatılı kitabının yazarı Füruzan kimdir? İşte Parasız Yatılı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Füruzan
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789753634830
Sayfa Sayısı: 171
Parasız Yatılı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
25 yıldır okunan bir öyküler kitabı "Parasız Yatılı". Füruzan'ın çağdaş bir klasiği...
"Füruzan, sıcak, acılı, yer yer insanın içine işleyen anlatımıyla, toplumumuzdan çok iyi tanıdığı kesitler veriyor bize. Çok yazmasına karşın yavanlığa düşmemesinin nedenini, el atmış olduğu çevreyi, bu çevredeki insan kaynağını iyi tanıyor olmasıyla açıklayabiliriz."
-Mehmet H. Doğan-
Parasız Yatılı Alıntıları - Sözleri
- "Aklı savunuyoruz,ama güzellikten yanayız."
- Gidiyor musunuz? Güle güle. Kapıyı iyice kapayın. Sizden üşüdüm...
- Benim gibi yalnız biri için pazarları sevmenin güçlüğü anlatılmaz. Çözülmüş sarsak pazarlar öylesine altı çizilmiş oluyor ki...
- Bazı şeytan diyor, at kendini denize, bitsin bu iş.
- Duygularımızdan, sevgimizden utanır olduk. Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık.
- İnsanlar, bence şanslarıyla doğarlar.
- Adsız sansız düşünmelerdir benim düşünmelerim. Daha çok renge benzerler. İç karartıcılarla iç açıcılar yan yanadır.
- Ders kitaplarımı değil, en sevdiğim yazarları alıp elime, bir dolu yeri gezeceğim. Dostoyevski'yi, Istrati'yi okuduğum kireç badanalı çıkmadaki kayısıların sessiz karanlıklarını ve su kokusunu hep arayacağım.
- Aklı savunuyoruz ama güzellikten yanayız.
- Bazı şeyler var ki, insanın hakikaten anlaması mümkün değil.
- Cahil olmasın kimse, bilmez o zaman başkaları da insandır.
- Gece arada uykumun içine karışır sözleri. O sözlere uygun düşler görürüm. Ama anlat deseler, anlatamam. Öyle içim titrer kalır.
- Çok yorgunum. Buna yorgunluk demeyelim. Hüzündür olsa olsa, palyaço giysileriyle gelen aldatıcı hüzün.
- Ben çocukken (ne zaman çocuk olmuştum!) görünmeyen adam olup pasta yemek isterdim. Ne kıtmış tutkularım.
- Ah... çocukluğumu da eskisi gibi sevemiyorum, buna tam sevmek de denemez, işte öylesine bir şey. Artık günün orta yerinde sevinivermeler kalmadı.
Parasız Yatılı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Çarpıcı Gerçeklik, Okumak Mesele: Her farklı kadın, her tarzda anlatım, her oluşumdan olmasıydı beni etkileyen. İlk sayfaları okuduğumda dedim ki: “ Bu nasıl kitaptır?” Anlam açısından derinden etkileyici her insanın kapasitesine uygun olmayan sayfalar… Bu siteye de fazla bu kitap. Kusura bakmayın öyle… Sabah Eskimişliği öyküsü bizi ilk öyküsü olarak karşılıyor. Nasıl anlatsam da uygun düşer. Biraz mayhoşluk var biraz gereklilik. İnsan olabilmenin gerekliliği. Öyleymiş gibi yapmalar. Yaaaw kesinlikle bizim millete özgü nitelikler. Daha ne söylenebilir. Münip Bey’in Günlüğü üçüncü öykümüz. Siz kıvranıp duruyorsunuz ya hani nasıl günlük yazsam da afili olsa. Nasıl bir günlük tutmalıyım ki basite kaçsa. Her içimi döküşüm olmasa ama dökmüş gibi olsa. Heh işte öyle bir öykü niteliğinde olmuş. Günlük yazamıyorum nasıl yazabilirim diyen arkadaşlara şimdiden selam olsun. Ben bile bu kadar etkilisini düşünemedim. Taşralı. Gıcık olursunuz böylelerine. Bi gıcıklık vardır böyle teyzelerde. Annenin kardeşi. Sizi sever gibi görünüpte akraba zorbalığı yaparlar. Kendilerini öve öve bitiremezler bir de taşralıdır. Aslında siz de onu sevmezsiniz. Kendini bir türlü sevdiremeyen akraba fertleri. Ama mecbursun işte sonuçta akraban. İskele Parkalarında. İç çektim, her iç çekişim beni daha çok bağladı kitaba. Yoksulluğun en derin ve hüzünlü hali. Para parayı çekermiş derler ya. Sanırım yoksulluktan da ancak senin gibiler anlıyor. Üst kesimin seni ne gördüğü ne duyduğu var. İşin içinden çıkılmazlık derecesindeki görünmezlik maskesi. Parasız Yatılı kitabın adını alığı öykümüz. Zorluklarla okutulan kız çocukları ve çalışmak zorunda kalan anneler. Çalışmak zorunda olmayıp ama bu hayata bi yerden tutunma çabasında olan kadınlar. Ve o çocukların ruh hallerindeki yıkımlar ve değişimler. Hayata hepimiz belki de çoğumuzun hissetmediği derecede fedakarlıklar. Yanımızdan geçen insanların hayatlarında kim bilir neler dönüyor da sizin ne haberiniz ne ruhunuz duyuyor. Gömülmüşüz rahatlık pozisyonuna toz pembe baktığımız pencerelerimizde birbirimizi yeme derdindeyiz. Anlamsızlık o kadar büyük ki. Görmüyoruz çoğu zaman, dinlemiyoruz kendi egomuzdan, gururumuzdan. İşte bu kitap o tabuları yıkan bir kitap. Gösteriyor size açık açık. Bu işte bu… Sizin sevmediğiniz iğrendiğiniz hayatlar görmediğiniz önemsemediğiniz neler dönüyor neler… Anlayana fazla işte bu kitap bu siteye. Yaz Geldi hikayesi mükemmel bir yoksul çocukların oyunları ve hayal dünyası. Siz o hayal dünyasındaki büyüklerin onların hayatında ki yerlerini sizi nasıl gördüklerini bangır bangır gösteriyor. Yine de kendilerine olmayacak hayallerde olsa uygunsuz koşulların uygunsuz kişilikleri ortaya çıkarması. Haraç. Vurgun… Vurgun… Zorbalık, yetimlik, görmezden gelme, köylüsün ayaklarına girme, acımasızlık, üst takımın asla ama asla seni görmemesi. İnsandan bile saymaması seni köle gibi yaptıktan sonra seni kullanma durumları. Bir de sen istedin böyle olmayı zorlamaları. İnsanın kitabın içine dalıp tekme tokat dövesi geldiği bir konak yaşamı. Neymiş onlar saray beyfendileri. İstedikleri her şeyi yapabilme egoları ve arzuları. Asla suçlu olmazlar. Çünkü sen görmezden gelinesi bir insansın. Kullanılmışlık halini çok iyi bilirim. İnsanı enayi yerine koyma durumlarını. Sen sesini çıkarmadın ama derler. Çünkü onlar için bir oyundan ibarettir. Sen onların oyuncağı ve istediklerini üzerinde deneyimle halleri. Neden biliyor musunuz? Öğretilmedi size o gösterilmedi. Siz bu yüzden cahilsiniz. Size her kötülük müstahak. İnsanı en çok vuran yeri bu sanırım güvendiğiniz kişilerin sizi kullanması. Bilmediğiniz için. Ki burda yetimlikte mevcut. Size kimse sahip çıkmadığı için bu aymazlık. Arkanız kuvvetli olursa nerede olursanız olun. Tüm insanlıktan öndesiniz demektir. Unutmayın bunu. Anlatım, akıcılık, konular tek kelime harika. Ben sizlere özet geçtim bu kitabı ama siz alıp okuyun. Keyifli okumalar olsun. (Özgürce)
Füruzan'ın ilk kitabı, Parasız Yatılı. Ayrıca bu kitapla Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanmış. Türk öykücülüğünde "küçük insanlar" olarak adlandırılan ezilmiş kişilerin, iç dünyalarını, bu eserinde bize en iyi şekilde yansıttığını düşünüyorum. Parasız Yatılı on iki hikâyeden oluşuyor. Geriye dönüşler, iç konuşmalar, bilinç akışı tekniği ile işlenmiş bütün öyküler. En beğendiğim öykü ise, on ikinci ve kitaptaki son öykü olan "Haraç" oldu. Ayrı bir başyapıt olarak değerlendirilmesi hiç de abartı olmaz bence. Her öyküden sonra yeni öyküsüne başlamadan kendime hissetme zamanları vermiştim.Haraç, adlı öykünün hissetme zamanı benim için epey uzun olacağa benziyor.Çünkü, henüz tesirinden çıkabilmiş değilim. Çok yorgunum. Buna yorgunluk demeyelim. Hüzündür olsa olsa, palyaço giysileriyle gelen aldatıcı hüzün. Çok acı çeken biri vardı, şehrin tüm pazartesileri ona kapalıydı ve diğer günleri de. Güzelim bir kadınmışsınız üstelik. (Sizi de kırdılar mı?) Gidiyor musunuz? Güle güle. Kapıyı iyice kapayın. Sizden üşüdüm. (Sümeyye)
Füruzan’a merhaba. Yazarın ilk kitabıymış. İlk başlarda bir kavram karmaşası, sanıyorum okuyamayacağım sonra anlıyorum tarzını, güzelliğini. O düz yazan biri değil. Kitapta 12 öykü var, gözyaşına sebep olacak acılar, trajediler var. İç sesler farklı farklı kişilerin, zaman bir sarmal olabiliyor ileri geri. Kadınlar var; ağa karısı, vali kızı, göçmen, kocası ölmüş, evlat gömmüş, hizmetçi verilmiş, yatılı okumuş, ezilmiş… nefes almış ama yaşamamış kadınların öyküleri.. En çok etkilendiklerim haraç ve Edirne’nin köprüleri oldu. İyi ki yazmışsın Füruzan. (Hüseyin Yurtal)
Parasız Yatılı PDF indirme linki var mı?
Füruzan - Parasız Yatılı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Parasız Yatılı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Füruzan Kimdir?
Feruze Çerçi veya tanınan adıyla Füruzan (d. 29 Ekim 1932, İstanbul), Türk yazar.
Çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden birisidir. Türk öykücülüğünde genellikle "küçük insanlar" diye adlandırılan toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş, duyarlıklı iç dünyaları keşfedilmemiş insanlarını yazmıştır. Öykünün yanı sıra şiirden, romana, gezi yazısından, denemeye, şiire ve çocuk kitabına kadar edebiyatın farklı türlerinde eserler vermiş, öykülerinin bazıları tiyatro sahnesine ve sinema perdesine taşınmıştır. 1970'li yıllarda en çok dikkat çeken üç kadın yazardan biri olarak Sevgi Soysal ve Adalet Ağaoğlu’yla birlikte anılır.
Gülsün Karamustafa ile birlikte yönettiği Benim Sinemalarım filmi, Türk sinema tarihinin en başarılı eserleri arasında sayılır.
Hayatı
29 Ekim 1932'de İstanbul'da doğdu. Esnaf olan babasını küçük yaşta kaybetti. 1946 yılında Yalova Demir Köyü İlkokulu'ndan mezun oldu. Ailesinin kısıtlı ekonomik imkanları nedeniyle ortaöğrenimi tamamlayamadı.
1950'li yıllarda tiyatrocu olmaya karar verdi. Bir süre Küçük Sahne’de tiyatro oyunculuğu yaptı. Uzun bir süre resim ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra tamamen edebiyatla ilgilenmeye karar vererek çalışmalarını bu alana yöneltti. İlk öyküsü Olumsuz Hikâye, 1956’da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayınlandı. 1956’dan 1958'e dek öykülerini Türk Dili, Yenilik ve Pazar Postası’nda yayımladı. 4 Temmuz 1958'de karikatürist Turhan Selçuk ile evlendi. Boşanma ile sona eren bu evliliğinden kızı Aslı dünyaya geldi. Eserlerinde evlenmeden önce Füruzan Yerdelen, evlendikten sonra Füruzan Selçuk, eşinden ayrıldıktan sonra Füruzan imzalarını kullandı.
Yazarlığının ilk dönemini “gençlik hevesi” olarak tanımlayan Füruzan, asıl eserlerini 1960’lı yıllarda vermeye başladı. 1964-1972 arasında Dost, Yeni Dergi ve Papirüs’te yayınlanan öyküleriyle dikkat çekti.
İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanınca ünlendi. Bu ödülü kazanan ilk kadın yazar ünvanını aldı. Parasız Yatılı'yı Kuşatma (1971) ve Benim Sinemalarım (1973) adlı öykü kitapları izledi. Öykülerinde kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöküş sürecindeki burjuva ailelerin, yeni yaşama koşullarından bunalan, yurt özlemi çeken göçmenlerin, yoksulluk içinde yaşama savaşı veren, tek silahları sevgi olan yalnız kalmış kadınların, çocukların dramlarına sevecen bir bakışla eğildi. Benim Sinemalarımkitabının ardından öyküye 9 yıl ara verdi.
1973'te ilk romanı Kırkyedililer 'i yayımladı. Türkiye tarihine '68'liler olarak geçmiş, devrim ve isyancı bir kuşak olan 1947 doğumluların hikayesini anlatan eser, geniş bir kitle tarafından sevildi, 1975'te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldı.
1975 yılında Alman Akademik Değişim Servisi (A.A.D.D) adlı bir sanatçı programı kapsamında davet edildiği Berlin'e gitti ve bir yıl kaldı. Bu şehirde Türk işçilerle röportajlar yaptı. Röportajlarını Yeni Konuklar adlı kitabında topladı (1977). Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982) adlı antolojisini ve Türkiye Çocukları (1979) adlı çocuk kitabını da Berlin'de hazırladı. Füruzan, daha sonraki yıllarda da göçmen ve gurbetçi işçi soranları üzerinde durmuştur. 1988'de yayımlanan ve belge niteliğinde bir kitap olan Ev Sahipleri 'nde Almanya'nın önde gelen aydınları ile göçmenleri konuşturdu. 1988'de yayımlanan ikinci romanı Berlin'in Nar Çiçeği 'nde de Almanya'daki göçmenlerin hayatını işledi.
Ah Güzel İstanbul öyküsünden uyarlanan aynı isimdeki filmi 1981’de Ömer Kavur ile birlikte yönetti. Film, hiçbir filmin birinciliğe değer görülmediği Antalya Film Festivalindeikincilik ödülü aldı.
1982'de yayımladığı Gecenin Öteki Yüzü kitabında yer alan ve kitapla aynı adı taşıyan öykü, 1986'da TRT tarafından dizi olarak çekildi. Dizi, TRT ve Modern Gazeteciler Kurumu tarafından en iyi dizi olarak seçildi.[5] Bütün çekimlerde sette bulunan Füruzan,[3] bu deneyimden sonra kendisi film yapmak üzere cesaret buldu. 1988-1989’da "Benim Sinemalarım" adlı öyküsünü senaryolaştırdı ve 1989’da Gülsün Karamustafa ile birlikte aynı adla sinema filmi olarak çekti. Film, uluslararası festivallerde büyük ilgi gördü.
Yazar, Redife'ye Güzelleme, Kış Gelmeden ve Sevda Dolu Bir Yaz adlı öykülerini ise oyunlaştırmıştır. "Kış Gelmeden" ve "Sevda Dolu Bir Yaz" Ankara Devlet Tiyatroları tarafından sahnelendi.
1991'de Lodoslar Kenti adlı şiir kitabını yayımladı.
Bosna Savaşı esnasında Balkanlar'ı kapsayan yolculuğunun izlenimleriniİşte Bizim Rumeli (1994) ve yeni baskısı Balkan Yolcusu (1996) kitaplarında paylaştı.
Yapıtları başta Almanca olmak üzere İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Boşnakça, Bulgarca, Farsça gibi çeşitli dillere çevrilmiştir.
2006 yılında Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü alan yazar[7], 2008 yılında 27. İstanbul Kitap Fuarı'nın Onur yazarı olarak seçilmiş[8] ve hakkında Füruzan Diye Bir Öykü adlı kitap hazırlanmıştır.
Füruzan Kitapları - Eserleri
- Parasız Yatılı
- Kırk Yedi'liler
- Gül Mevsimidir
- Sevda Dolu Bir Yaz
- Benim Sinemalarım
- Yaz Geldi
- Kuşatma
- Gecenin Öteki Yüzü
- Berlin'in Nar Çiçeği
- Balkan Yolcusu
- Haraç
- Lodoslar Kenti
- Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz
- Ev Sahipleri
- Redife'ye Güzelleme
- Toplu Öyküler - Toplu Romanlar
- Yeni Konuklar
- İşte Bizim Rumeli
- Yedi Öykü
Füruzan Alıntıları - Sözleri
- Çocukken yaşananlara önem verilmeli. Çünkü insan o yaşlarda sevinmeye öyle hazırdır ki, o sevinçlerin benzerliklerini bile yaşayamayabilir bir daha... Ne yazık, ne yazık... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
- Çocukluk, bir ak kitaptır; her şey derin yazılır. (Yaz Geldi)
- Mehmet Akif Ersoy diyor ki, Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, Canı cananı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ Ne kadar güzel satırlar. Hakikaten buna bakarak kendi vatanımızı gözbebeğimiz gibi korumak lazımdır. (Balkan Yolcusu)
- Duygularımızdan, sevgimizden utanır olduk. Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık. (Parasız Yatılı)
- ..öylesine konuşmak, ne olduğunu açıkça bilmesem bile söylemek istediğim şeyler vardı ki o sabah. (Benim Sinemalarım)
- Büyüdüğünde ancak saptayabileceği bir durum olacaktı bu, anlatılası şeylerin niçin hep yazlara rastladığı. (Yaz Geldi)
- İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik, hatta kindir. (Berlin'in Nar Çiçeği)
- Hayat sabrın caymaz büyük simyacısıdır. Yetiştirme yurtları iyi yürekliliğin artıklarını kuşanırlar. (Lodoslar Kenti)
- Türkiye'de Harf İnkılâbı olunca buraya kaçan Şeyhülislam Mustafa Sabri bir gazetede, “Ben Pomak olsam, Atatürk'ü ve ve Türklerin kabul ettiği bu alfabeyi kabul etmem, Bulgar alfabesini kabul ederim,” diye yazmış. (Balkan Yolcusu)
- ‘Ne olursa gidene’ derler ya ben inanmam bu söze. Ne olursa kalana olur. (Kuşatma)
- İnsanların anıları hep kişisel olmaz ya. Tarihin yarattığı değerlerde en etkili anılar değil midir? (Balkan Yolcusu)
- Öylesine uzun yaşadım ki ,yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi... (Gül Mevsimidir)
- Ne umutlardı, ne beyhude hevesli bekleyişlerdi, geçti gitti, geçti hepsi. Neyse.. (Toplu Öyküler - Toplu Romanlar)
- “Bizde rüştüne ermek aile kurmakla olur. Ne on altı yaşıyla, ne üniversite okumakla... Hiçbir çabanız sizi erişkin göstermez çevrenize. Alman toplumu ise başkadır. Orada rüşte ermenin biçimi de başkadır. Yolu yurttaş olmaktan geçer. “Yurttaş olmak” ise bireyin kendi bireyliğini ayrımsaması, onun toplum içindeki konumunu kimlik vererek belirleyen devlet karşısındaki yerini almasıyla olur.” (Ev Sahipleri)
- "Aklı savunuyoruz,ama güzellikten yanayız." (Parasız Yatılı)
- Bekle, bahar hep karların altındadır.... (Lodoslar Kenti)
- Nasıl olsa buralar bıraktığımız gibi duruyor. Sen de gördün ya, hiç değişmiyor. Değişse de aynı onmazlıklar daha başa çıkılmaz oluyor sonunda. Dönerim de, belki döndüğüm fark edilmez bile... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
- Bizde her pazar tatilinden önce bir papaz fabrikaya gelip 1 saat konuşur. Bütün makineleri durdururuz. O vaazına başlar azizleri anlatır. Biz işçiler Allah’ın en sevgili kullarıymışız anlatır, Allah için yapabileceğimiz en iyi İbadetin çalışmamız olduğunu anlatır… Papazın dediğine bakılırsa büyük arabalarıyla, bütün lüksleriyle zenginler cennete gitmeyecek anlaşılan. Sonra papaz efendi bu tatil öncesi ziyaret için para toplar. Ve biliyor musunuz bir gün ne oldu? Vaazlardan birini bitirip papaz fabrikadan çıktı avluda kocaman bir Amerikan arabası bekliyordu onu. Zavallı yoksul papaz çıktı binip gitti arabayla. (Yeni Konuklar)
- Bir fransız düşünür ne demiş: " Gençlik bilebilse, ihtiyarlık yapabilse." (Gül Mevsimidir)
- ''Bana, güzel olmak gerek, demişlerdi. Çirkinin gençliği tuzsuz yemektir. Anca aç olanlar el atar.'' (Haraç)