diorex
sampiyon

Paşaların Kavgası - Kazım Karabekir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Paşaların Kavgası kimin eseri? Paşaların Kavgası kitabının yazarı kimdir? Paşaların Kavgası konusu ve anafikri nedir? Paşaların Kavgası kitabı ne anlatıyor? Paşaların Kavgası PDF indirme linki var mı? Paşaların Kavgası kitabının yazarı Kazım Karabekir kimdir? İşte Paşaların Kavgası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.06.2022 09:00
Paşaların Kavgası - Kazım Karabekir Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kazım Karabekir

Yayın Evi: Emre Yayınları

İSBN: 9757369004

Sayfa Sayısı: 332

Paşaların Kavgası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Elinizdeki bu kitapta Türk yakın tarihinin en çapraşık dönemi Karabekir Paşa'nın kalemiyle ele alınıyor. Resmi tarihe yer yer ters düşen bu hatıralar yakın tarihimizin iyi anlaşılması için büyük kazançtır. Tarihin hafızası hiç bir zaman unutkanlıkları bağışlamamıştır. Bu kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman yakın tarih tablosunun son çizgisinin çizilmiş olduğunu göreceksiniz.

Paşaların Kavgası Alıntıları - Sözleri

  • -"Dinin gevşediği yerlerde, birlik perçini de gevşemiş demektir."
  • (İsmet Paşa) -" Kazım, çok korkuyorum seni Erzurum'da vuracaklar!.." (Karabekir) -" Beni ne Erzurum'da vurabilirler ne de bir Erzurumlu beni başka bir yerde vurur."
  • -" Hocaları toptan kaldırmadıkça hiç bir iş yapamayız..."
  • Sivas Kongesinde Mustafa Kemal Paşa'nın Amerika ayanına müracaatla bir heyeti gönderilmesini ve Amerikan mandası istediklerini söyledi.
  • Genç nesiller için yerilecek olan fikir, şu ya da bu kişinin kurtarıcılığından ziyade, herhangi bir düşmanlığa karşı, ruhen isyana hazır olmalarıdır.
  • ....Size dehşetli hücumlar hazırladılar. Bunu önlemek şöyle dursun, size haber veren bile yok! Hücumlar karşısında tek başınıza kalacaksınız!.. - Tek başıma kaldığım dehşet verici hadiselerle mücadeleden zevk almaya alışmışımdır. Bugün de tek başıma kalırsam, daha büyük zevk duyarım!
  • Mustafa Kemal Paşa da, Kazım Karabekir Paşa da, Batı uygarlığı yanlısıdır. İkisi de, hilafetin gerektiği noktasında birleşmişlerdir. Aralarında tek fark vardır: Karabekir Paşa, keskin çizgilerle düşüncesine yapışmıştır; Gazi Paşa, daha yumuşak, daha supleslidir.
  • ...odanın başka bir yanında da, şu levha göze çarpıyordu: "CİHAN YIKILSA, TÜRK YILMAZ"
  • Ne kötü bir tesadüftir ki, bugün Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'in ortadan kaybolması ve bunun Mustafa Kemal Paşa'nın muhafız taburu kumandanı Topal Osman Ağanın bir cinayeti olarak ortaya yayılması, Ankara havasında bir samimiyetsizlik ve itimatsızlık uyandırmaya sebep oldu.
  • Atatürk'ün Vefatı üzerine Amerika'nın en büyük mecmuası olan, LİFE bizi Küba halkına, Küba hükümetine ve kendilerini de Küba Cumhurreisi Başçavuş Fatize benzetti. Ingilizce Bozkurt eseri daha feci tasvirlerle doludur. Ve bu eser, birçok dillere tercüme ve neşrolunmuştur.
  • "Bir sabah top seslerinden endişe ile uyandık. Meğer Cumhuriyet ilan olunuyormuş. Ankara'dan gelen haberler Mustafa Kemal Paşa'nın yeni topladığı bir muhitle tam bir diktatörlüğe gittiğidir. Milli hakimiyet yerine şahsi hükümranlık kurulmuştur. İstiklalimizi kurtaranlar hürriyetimizi boğacaklar mıydı?
  • Size, acı belgeler çıkarmak zorunda kalacağım. Bu meseleyi açtırmayınız. Rica ederim. Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'ye sorunuz. (Açık konuşun sesleri) Bu memleket savaşın başında ya Bolşevikler'e teslim olunacaktı ya Amerikan mandasını kabul edecekti; bunlara engel olan, işte benim!..
  • Birinci Millet Meclisi, mahdut yerlerin serbest reyde intihap olunduğundan misak-ı milli Türkiyesini temsil etmiyormuş!
  • Mustafa Kemal Paşa Vahidettin'in kalmasını istiyordu. Sebep olarak da güçlü olduğundan, sözümüzden dışarı çıkamayacağını, eğer Mecid Efendi halife olursa, bize zorluklar çıkarabileceğini ileri sürüyordu.

Paşaların Kavgası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Milli mücadele dönemi komutanlarından doğu cephesi kahramanı Kazım Karabekir paşanın anılarının derlendiği çok güzel bir kitap. Öyle ilginç şeyler okuyacaksınız ki gözlerinize inanamayacaksınız. Verdiği bilgilerin doğruluğunu yanlışlığını bilemiyorum ama o kadar değişik iddalar varki çok şaşıracaksanız. Doğruluğu veya yanlışlığını tartışmadan aşağıdaki başlıkları okuyacaksınız kitapta. Doğruluğunu araştırmak bizlere kalıyor. Tarafsızca okumakta fayda var. -Mustafa Kemal’in Amerikan mandalığı için görüşmek istediği,rus mandası altına girmeyi düşündüğünü fakat Kazım Karabekir’in bu düşünceden onu uzaklaştırdığını okuyacaksınız. -Mustafa Kamal’in Balıkesirde camide hutbe okuyarak islam dinine ne kadar önem verdiğini anlattıktan sonra bir gecede habersiz bir şekilde hilafeti nasıl kaldırdığını anlatıyor. -Mustafa Kemal’in aslında hilafeti de kendi üzerine almak için çok çalıştığı ama toplum baskısı yüzünden bunu başaramadığı,başaramayınca da kaldırma yolunu seçtiğini anlatıyor. -Cumhuriyet’in bir gecede kimsenin haberi olmadan nasıl ilan edildiğini anlatıyor. -Milli mücadelende sonra birçok kahramanın isminin silinip tüm mücadele Mustafa Kemal,İsmet İnönü ve Fevİ Çakmak etrafında şekillendirildiği ve kendisinin doğu cephesinde yaptığı işlerin görmezden gelindiğini bir nevai itibarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaptıklarını anlatıyor. -Lozanda masada İsmet İnenönü’nün alamadığı Musul için sonrasında Kazım Karabekir’e baskı yapılarak askerle girmesi istendiği fakat bunun bu zamanda askeri olarak mümkün olmadığını İngiltere’nin bu durumda tüm ülkeye savaş açacağını ve ülkenin daha kurulamadan yıkılacağını,masada almamız gereken yerleri artık savaşarak almamızın mümkün olmadığını anlatıyor. Bunun gibi birçok ilginç başlıklar var. (Erkan Dilmaç)

Her devrim önce kendi evlatlarını yer: Daha önce okuduğum Istiklal Harbimizin Esasları ve Paşaların Hesaplaşmaları kitaplarının konusuna benzer fakat dili daha basitleştirilmiş, okuyucuyu telgraf, mektup gibi resmi belgelerle boğmayan bir kitap. Kitaba günümüz gözüyle bakınca cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne zihniyet bakımından pek bir değişiklik yok maalesef. Gücü eline alan kimseye sormadan istediğini yapıyor, pohpohçular ve şakşakçılar her türlü makama gelirken istiklal uğruna canını dişine takanlar göz ardı edilmek bir yana dursun istiklal mahkemelerinde yargılanıyor. Bugün de her türlü iftiraya, dışlanmaya maruz kalıyorlar. Güç ve iktidar hırsı tanrı kompleksine yol açıyor ve bunu göremiyorsunuz. (Mehmet Fatsa)

Yayıncının sırf satabilmek adına ilgi çekici bir ad bulmasından öteye geçemeyen bir kitap. Eski kelimeler ile yayınlamak nedir ya hu ? Tarih basit ve akıcı olarak anlatılmalıdır. Belgeler doğru olduğu kabul edilirse eğer anlayacağınız önemli noktalar şunlar : Enver Paşa’ya tehlike gözüyle bakılmış bir dönemde Sovyetçi olduğu iddia ediliyor buna ek olarak mandacılık fikrinin ciddi tartışma yarattığını anlıyorsunuz. (Tayfun CANSIZ)

Paşaların Kavgası PDF indirme linki var mı?

Kazım Karabekir - Paşaların Kavgası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Paşaların Kavgası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kazım Karabekir Kimdir?

Musa Kâzım Karabekir (23 Temmuz 1882, İstanbul - 26 Ocak 1948, Ankara), Türk orgeneral ve siyasetçi. İstanbul'un Kocamustafapaşa semtinde dünyaya gelmiştir. Babası Mehmet Emin Paşa ile Ali Fuat Paşanın babası İsmail Fazıl Paşa amca zade oğullarıdır. Aynı soydan gelir. Kâzım Karabekirin Çocukları ikiz ve 1941 yılında 59 yaşında ona tekrar baba olma sevincini yaşatan Timsal (26 Ocak 1941-) adlarında üç kızıdır.

1902'de Harbiye'yi, 1905'te Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni birincilikle bitiren Karabekir, 1907'de Enver Paşa ile birlikte İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Manastır şubesini kurdu. 1909'da 31 Mart Olayını bastırmak için kurulan Hareket Ordusu'na katıldı, 1912'de Balkan Savaşı'na katıldı.Ve başarıya ulaştılar.

Birinci Dünya Savaşı Başlarında Kâzım Karabekir

Avrupa'nın genel bir savaşa sürüklendiği bu dönemde Kâzım Karabekir görevli olarak Paris'te bulunmaktaydı. Fakat bu durumu fark eden Kâzım Karabekir, 14 Temmuz 1914'te İstanbul'a geri dönerek; 3 Ağustos 1914'te Genel Kurmay II. (İstihbarat) Şube Müdürü olarak görevlendirildi. Karabekir'in savaş konusundaki düşünceleri;

"İstanbul ve Çanakkale boğazlarını kuvvetlendirmek,

Boğazlardaki kuvvetleri desteklemek,

Savaşa girmekten mümkün olduğunca kaçınmaktı."

Kâzım Karabekir, Genel Kurmay'daki görevini devam ettirirken, Konya'ya bir soruşturma sebebiyle gönderilmişti. 29 Kasım 1914'te "Üç Yıl Hazerî Kıdem Zammı" alarak; 9 Aralık 1914'te Yarbay rütbesine yükseltildi. Yarbay Kâzım Karabekir, 6 Ocak 1915'te Mürettep I. Kuvve-i Seferiye K.'ı olarak İran Harekatına gönderildi. Karabekir, Halep'e geldiğinde, III. Ordu'nun Sarıkamış'da büyük bir felakete uğramış olduğunu, komutasına verilen kuvvetlerin Doğu Cephesi'ne kendisinin de Süleyman Askeri Bey'in yerine Irak Havalisi Kuvvetleri K.'lığına ve Basra Valiliğine atandığını öğrendi. Böylece Süleyman Askeri Bey'in yerine geçmek üzere İstanbul'a gelmiştir.

Çanakkale Cephesi'nde Kâzım Karabekir

Kazım Paşa, 6 Mart 1915 tarihinde İstanbul'a gelince V. Kolordu'ya bağlı İstanbul Kartal'da bulunan XIV. Tümen Komutanlığına atanmıştır. Bu görevde bulunduğu esnada Kâzım Karabekir, Marmara Denizi ve Karadeniz kıyılarının tahkimatı ile uğraşmıştır. Ancak XIV. Tümen'in Çanakkale'ye - Gelibolu'ya - gönderilmesi ile bu bölgede Seddülbâhir ve Kereviz Deresi'ndeki (12-13 Temmuz 1915) savaşlarda bulunmuştur. Kâzım Karabekir'in Kereviz Dere'de bulunduğu sıralarda Fransızlar, Haziran'dan itibaren Zığın Dere ve Kereviz Dere bölgelerinde taarruzlar yapmakta idi. Fransızların amacı, Türk Ordusu'nun dikkatini güney bölgesine çekmekti. Böylece Ağustos ayında Anafartalar'a yapılacak olan çıkarmanın başarısını garanti altına almak istiyorlardı. Fransızların planı amacına ulaştı ve Türk Kuvvetleri'nin çoğu güney bölgesine kaydırıldı. Bu amacın gerçekleşmesi için İngilizler I. Tümen ile Türk kanadına, Kereviz Dere bölgesine, 12 Temmuz sabahı saat 07:00'da taarruza başladılar. Türk Tümenleri batıdan itibaren XI., I., VII. ve IV. Tümenler cephede, VI. Tüm. geride bekletilmekte idi. VII. Tümen cephesine taarruz eden İngiliz Tümeninin her iki günündeki taarruzları da başarısızlıkla sonuçlandı. IV. Tümen cephesine taarruz eden Fransızların taarruzları ise beklemedeki VI. Tümeninde bölgede kullanılması üzerine gelişme gösteremedi. Birkaç metrelik ileri geri hareketler şeklinde gelişen muharebede oldukça fazla kan döküldü ve Türk kaybı 9700 kişiye ulaştı.

Karabekir, Kereviz Dere Muharebeleri sırasında V. Kolordu Komutanlığına bağlı - yarbay rütbesiyle - XIV. Tümen Komutanı olarak bulunmaktaydı. Bu görevi sırasında 6-13 Ağustos 1915 Muharebelerinde de görev almıştır. Bu muharebeler sırasında düşman Arıburnu ve [Anafartalar] bölgesine, çıkarma ile takviye ederek yapacağı taarruza karşılık güney cephesinden Türk Kuvveti kaydırılmasın diye 6-7 Ağustos günleri bu cephenin merkezine Kirte istikametine taarruzlar düzenlediler. Ancak her iki taarruzda zayiat verilerek püskürtüldü. Sonraki küçük çaptaki taarruzlarda sonuçsuz kaldı. Bundan sonrada bu cephede düşmanın tahliyesine kadar mevzii muharebeleri devam etti. böylece düşman, çıkarmanın ilk günü almayı plânladığı [Alçıtepe]'yi ele geçiremedi. Her yönden sayıca üstün olmasına karşın Türk direnişi karşısında sadece 5. Km. ilerleyebildi. Bu muharebeler sırasında düşmana karşı 3,5 ay başarıyla savaşan Karabekir, askerî kişiliği açısından takdir toplayarak Muharabe Gümüş Liyakat Madalyası ile ödüllendirildi ve "Miralay" (Albay) rütbesine yükseldi. Ayrıca Almanya'dan İkinci Rütbeden Kron Dö Braş Kılıçlı Nişanını, Osmanlı'dan da Gelibolu Şeref Nişanını ve Muharebe Madalyasını aldı. Kâzım Karabekir Paşa, Eylül 1915 - 9 Ocak 1916 Mevzi Muharebeleri'nde Güney Grubu Komutanlığına bağlı II. Bölge Komutanlığı'nda XIV. Tümen Komutanı olarak görevlendirildi. Muharebeler devam ettiği sırada XIV. Tümen 11 Ocak 1916'da bölgeden ayrıldı.

Kâzım Karabekir'in 1915 Sonrası Askeri ve Siyasi Faaliyetleri

Sırasıyla komutanlar; solda VI. Kolordu Komutanı (Mirliva), Korgeneral Ali Hikmet Ayerdem, ortada I. Ordu Komutanı (Ferik), Orgeneral Kâzım Karabekir Paşa, sağda 4. Tümen Komutanı (Miralay), Sıtkı Uke.

Çanakkale Cephesi'ndeki taarruz savaşlarının, siper muharebelerine dönüşmesi ile birlikte Karabekir Paşa, Gelibolu'dan alınarak 26 Ekim 1915'te İstanbul'daki I. Ordu Kurmay Başkanlığı'na atandı. Daha sonrada VI. Ordu Kurmay Başkanı olarak Irak Cephesine gönderildi. Bu arada Kâzım Karabekir Paşa, Gelibolu'daki başarılarından dolayı "Üç Yıl Savaş Zammı" alarak 14 Aralık 1916'da "Mirliva" rütbesine yükseltildi ve "Paşa" oldu. Mirliva Kâzım Karabekir Paşa, Almanya'dan ikinci kez "Alman Demir Salib Nişanı" alarak; 24 Nisan 1916'da Kut'ül Amara'yı kuşatmakta olan XVIII. Kolordu K. olarak görevlendirildi. Bu cephedeki başarılarından dolayı Kâzım Karabekir'e 8 Şubat 1917'de yeniden "Altın Muharebe Liyakat Madalyası", "İki Yıllık Kıdem Zammı" verildi.

Kurtuluş Savaşı

İstiklal Savaşı'nı başlatan komutanların arasında ilk Anadolu'ya geçen oldu. 19 Nisan 1919'da Trabzon'a geldi. 1878'de 93 Harbi sırasında Rus Çarlığına kaybettiğimiz Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum'u Eylül 1920'de kurtarıp, Türkiye'nin doğu sınırlarında Misak-ı Milli'yi gerçekleştirdikten sonra kendisine TBMM tarafından 31 Ekim 1920'de Ferik (Korgeneral) rütbesi verildi.

Yine bu dönemde, Kurtuluş Savaşı'nı başlatmış olan ve İstanbul'dan gelen telgrafla 9. Ordu müfettişliğinden azledildiğini öğrenen ve artık sivil olmasının Kurtuluş Savaşı'nı tehlikeye düşürmesinden endişe eden Mustafa Kemal Atatürk'e, İstanbul'dan bizzat kendisine gönderilen ve "Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklaması"nı emreden telgrafa rağmen Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam! diyerek, destek ve moral vermiştir. Ardından Erzurum Kongresi'nin düzenlenebilmesi için büyük gayret gösterdi ve askeri güvenliği sağladı.

Kurtuluş savaşında önemli başarılar kazanan Kâzım Karabekir Paşa Atatürk tarafından takdir edilmiş ve büyük önem kazanmıştır. Mustafa Kemal Paşa "Kâzım Karabekir Paşa ve adamları Kurtuluş Savaşı'nda canları pahasına savaşarak galip geldiler. Bu galibiyet sadece onların değil bütün Türk milletinin galibiyetidir." demiştir.

Sovyetler-TBMM İlişkileri açısından Kâzım Karabekir Paşa

Sovyetlerle imzalanacak dostluk antlaşması için Bekir Sami Bey başkanlığında bir delegasyon, 11 Mayıs 1920'de Ankara’dan hareketle 19 Temmuz 1920'de Moskova'ya ulaştı. Dostluk antlaşmasının esasları 24 Ağustos 1920'de hazır olmakla beraber, Bekir Sami Bey’in bu antlaşmayı imzalaması mümkün olmadı. Çünkü Sovyetler, Bitlis, Van ve Muş illerinin Ermenistan’a terkedilmesini istediler.

Fakat Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki Türk Kuvvetleri Eylül 1920'de taarruza geçip, Brest Litovsk Barış Antlaşması ile Türkiye'ye verilen ve Misak-ı Milli hudutları dahilinde olan Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin ve Batum’u aldıktan sonra Gümrü'yü de ele geçirince, Menşevik iktidarı altındaki Ermeni hükûmeti barışa yanaşmak zorunda kaldı ve 3 Aralık 1920 de Ermenistan'la Gümrü Barış Antlaşması imzalandı. Bu arada, Bolşevikler de Ermenistan’da iktidarı ele geçirmişlerdi. Bu şekilde Ermenistan meselesi kendiliğinden çözümlenmiş oluyordu. Kazanılan bu zaferler üzerine Sovyetler Milli Mücadele'ye daha fazla önem vermeye başlamışlardır.

3 Aralık 1920'de TBMM Murahhası sıfatıyla Gümrü Antlaşması'nı imzaladıktan sonra; 18 Ekim 1921'de biten Kars Konferansı'na Türkiye Baş Murrahası olarak katıldı. Ayrıca bu konferansa başkanlık yaparak; 13 Ekim 1921'de Sovyetler Birliği ile Kars Antlaşmasını imzaladı. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinden hemen sonra yapılan Sakarya Savaşı sonrasına denk gelen bu andlaşma ile Batum'un Sovyetler Birliği'ne terkedilmesi karşılığında karşı taraftan belli miktarlarda silah, cephane ve altın alınacaktı.

Milletvekilliği

15 Ekim 1922'de Ankara'ya gelen Kâzım Karabekir, Edirne Milletvekili sıfatı ile 30 Ekim'den itibaren meclis çalışmalarına devam etti. 17 Şubat 1923'de Türkiye'de ilk defa toplanan İzmir İktisat Kongresine başkanlık yaptı ve 29 Haziran 1923'de TBMM'nin İkinci Devresi'nde İstanbul Milletvekili seçildiği dönemde; Doğu Cephesi komutanlığı görevini de fiili olarak devam ettirmekte idi. 21 Kasım 1923'de "Milli Mücadelemizde Siyasi ve Savaş Yararlılığı" görülenlere verilen yeşil ve kırmızı şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi. Kâzım Karabekir Paşa 21 Ekim 1923'de "1.Ferik" (Orgeneral) rütbesine yükselerek, son askeri görevi olan I. Ordu Müfettişliğine atandı. 26 Ekim 1924'de bu görevinden istifa ederek sadece siyasi alanda faaliyet gösterdi.

Kâzım Karabekir, 9 Kasım 1924'te CHP'den istifa ederek 17 Kasım'da TPCF (Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası) kurucuları arasında yer aldı ve bir süre sonra da bu partinin genel başkanı oldu. Korgeneral (Ferik) İsmet Paşa Hükümeti'nin Takrir-i Sükun Kanunu çıkarmasından sonra Doğu'da Şeyh Said İsyanı çıkmış ve bu isyanda TPCF'nin de rolü olduğu iddia edilmişti. İsmet İnönü başkanlığındaki hükûmet tarafından bu olay bahane edilerek 5 Haziran 1925'te Bakanlar Kurulu kararı ile tüm muhalif gazeteler ve partilerle birlikte TPCF de temelli kapatıldı. Ayrıca Kâzım Karabekir, Haziran 1926'da Mustafa Kemal'e düzenlenen İzmir suikasti girişimi ile ilgili olarak tutuklandı ve İstiklal Mahkemesi'nde idam ile yargılanıp, beraat etti.[2]

1927'de TBMM'nin ikinci Dönemi sona erince milletvekilliği son buldu, ve ordu açığında iken 5 Aralık 1927'de "Müşir" rutbesine hazırken emekliye sevkedildi. Bu dönemden sonra uzun bir süre politikadan uzaklaştırılarak inzivaya çekilmek zorunda bırakılan Karabekir Paşa, yönetimle olan anlaşmazlığı yüzünden sıkıyönetim altında tutulması istenen 84 kişilik "muhalifler" listesinin başında yer aldı.[3] 10 sene sürekli takip ve gözaltında tutuldu ve hatıralarını yazdığı "İstiklal Harbimiz" adlı eseri zamanın hükûmetinin kararıyla "Takrir-i Sükun" kanunu uyarınca toplatılıp yakıldı[4]. Belki de en sıkıntılı yıllarını bu dönemde geçiren Kâzım Karabekir, sıkıntılı günlerin ardından Atatürk'ün vefatının ardından 26 Ocak 1939'da İstanbul Milletvekili seçildi. 1943 yılında yeniden milletvekili oldu ve 5 Ağustos 1946'da yapılan TBMM başkanlık seçimlerinde Meclis Başkanı seçildi. Kâzım Karabekir, 26 Ocak 1948 yılında 66 yaşında iken geçirdiği bir kalp krizi sonucu, Ankara'da vefat etti. Törenle Cebeci Askeri Şehitliği'ne defnedilen cenazesi sonraki yıllarda Devlet Mezarlığı'na nakledilmiştir.

Kâzım Karabekir Paşa, askerlik yaşamı boyunca büyük başarılar kazanmış ve bu başarıları sonucu Türkiye'nin bugünkü Kuzeydoğu sınırlarını çizen bir Türk Komutanı ve siyasi bir kişiliktir. Ayrıca Bulgarca, Fransızca, Almanca ve Rusça konuşabilmekteydi. 1. Dünya Savaşı sonunda Mustafa Kemal Paşa ile birlikte efsanevi üne sahip olan en önemli komutanlardan biri, Kâzım Karabekir Paşa'dır.

Kazım Karabekir Kitapları - Eserleri

  • Çocuk Davamız
  • İstiklal Harbimiz
  • Günlükler
  • İttihat ve Terakki Cemiyeti
  • Paşaların Kavgası
  • İstiklal Harbimizin Esasları
  • Kürt Meselesi
  • Birinci Cihan Harbi Serisi
  • Gizli Harp İstihbarat
  • Ermeni Dosyası
  • Bir Düello ve Bir Suikast
  • İngiltere, İtalya ve Habeş Harbi
  • Ankara'da Savaş Rüzgarları
  • Nutuk ve Karabekir'den Cevaplar
  • Hala Bu Mektep
  • Birinci Dünya Savaşı Anıları
  • Edirne Hatıraları
  • Paşaların Hesaplaşması
  • Gazi Mustafa Kemal’e Cevaplar
  • Hayatım
  • İstiklâl Harbi’nin Esasları
  • İzmir Suikastı
  • Çocuklara Öğütlerim
  • İtalya-Habeş
  • İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı
  • Memleketlerimizin Evlatlarına Şarkılı İbret
  • Erzurum ve Erzincan’ın Kurtuluşu
  • Nasıl Hristiyan Olacaktık?
  • Ermenilerin Yaptığı Soykırım
  • İmparatorluğun Çöküşü
  • Paşaların Kavgası (Atatürk - Karabekir)
  • Erzurum ve Erzincan'ın Kurtuluşu
  • Erzurum ve Erzincan’ın Kurtuluşu
  • İktisat Esaslarımız
  • Tarih Boyunca Türk-Alman İlişkileri
  • İstiklal Harbimiz 1.Cilt
  • İstiklal Harbimiz 2.Cilt
  • İstiklal Harbimiz 3.Cilt
  • İstiklal Harbimiz 4.Cilt
  • İstiklal Harbimiz 5.Cilt
  • Çocuk Davamız 1
  • Çocuk Davamız 2
  • İstiklal Harbimizde İttihat Terakki ve Enver Paşa I
  • İstiklal Harbimizde İttihat Terakki ve Enver Paşa II
  • Erzincan'ın Kurtuluşu

Kazım Karabekir Alıntıları - Sözleri

  • 28 Temmuz 1906 (15 Temmuz 1322) Cumartesi Filorina kazasında Baniçe sırtlarında Rumlar bir Bulgar köyünü yakmak istemişler. (Günlükler)
  • Vatan çocukları!.. Daima kendinizden evvelkilerin yaşayış tarzını iyi bilin ve onlardan ibret ve örnek alın. İnsanlara hürmet etmek kadar hürmet ettirmek de bir borçtur. (Bir Düello ve Bir Suikast)
  • Hakikat bir nurdur, söndürülemez! (İstiklal Harbimizin Esasları)
  • İstiklal Harbini masal olarak dinleyenler, benim mektubumu okuyunca şaşırmışlar. (Bir Düello ve Bir Suikast)
  • Tarihi bilmek kendimizi bilmektir. İnsan kendini dosdoğru bilmedikçe doğru ve şerefli yolu da bulamaz. Çünkü geçmişte yürünen yollar yanlış bilinirse, o halde de gelecekte de yanlış, tehlikeli istikametlere doğru gidilmiş olur. (Paşaların Hesaplaşması)
  • Beyoğlu’yla Kasımpaşa hududu nasıl belli, Haliç’ten de baksak öyle! Yüksek binalar birden bitiyor, başlıyor barakalar... (Günlükler)
  • İstiklâl davamızın parolası olmak üzere "Türk Yılmaz" diye levhalar yazdırarak ordumuzun silâhlarını almak emirlerine ve ısrarlarına karşı başucuma yazmıştım. Bunun ne demek olduğunu soran ecnebilere "Yılmaz'ın" dretnot demek olduğunu, istiklâlimiz için her Türk'ün bir dretnot gibi dövüşeceğini söylerdim. (Çocuk Davamız)
  • Kibir insanların en güzel hassaslarını da mahvedip en iyi adamı da çürüttüğünü görerek çok müteessir oluyordum. (İstiklâl Harbi’nin Esasları)
  • Ölen, dilenen, hapislere düşen çocukların yasını ailesi çekse de tasasını topyekûn devlet çekmelidir. (Çocuk Davamız)
  • Almanların mütemadiyen Enver Paşa'yı harbe teşvik ettiklerini görüyordum. Bana bile Enver'e müessir olmaklığımı rica ederlerdi. Ben Enver Paşa'yı her gün harbe girmekliğimizin felaketli neticesini anlatır, silahlı bitaraf kalmaklığımızın faydalarını sayardım. (İstiklal Harbimizin Esasları)
  • “Emirle yaptırılacak, yani şiddet uygulanacak tarz belki itaat temin eder; fakat sevgi asla! Bu hususta kendi tecrübelerimize de dayanarak diyebilirim ki itaat görünüştedir ve muvakkattir.” (Nasıl Hristiyan Olacaktık?)
  • Yazıktır, günahtır; bir taraftan millet sefaletten kırılıyor, diğer taraftan bir kısmımız yine o zavallı milletin parasıyla gırtlağa kadar nimete garkoluyor. Bizim millete şu suretle yaptığımız fenalıkları emin olunuz ki canavarlar bile hem-cinsine yapmaz. (Nasıl Hristiyan Olacaktık?)
  • Atatürk'ün Vefatı üzerine Amerika'nın en büyük mecmuası olan, LİFE bizi Küba halkına, Küba hükümetine ve kendilerini de Küba Cumhurreisi Başçavuş Fatize benzetti. Ingilizce Bozkurt eseri daha feci tasvirlerle doludur. Ve bu eser, birçok dillere tercüme ve neşrolunmuştur. (Paşaların Kavgası)
  • Fakat ne Enver ve ne de Cemal paşalar senelerce sorgusuz bir amir olarak şahane yaşamışlar, hüküm sürmüşlerdi, bu kendilerinde tahte'ş-şuur bir kuvvet yarattığından atalette uzun müddet kalamazlardı. (İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı)
  • ''Yakında ordumuz Erzincan'ı, Erzurum'u ve hatta daha da ötelerini aldığı zaman, ne diye bağıracaksınız bakayım? Birbirlerinin yüzüne baktılar. Dedim ki: ''Yaşasın millet! Yaşasın ordu!'' diye bağırtın ve siz de bağırın. Bakın şimdiye kadar padişahlara dua ettik Artık onlardan hayır gelmiyor. Bundan sonra da millet ve orduya dua edin. Yani kendinize ve evlatlarınıza. (Erzurum ve Erzincan’ın Kurtuluşu)
  • "Osmanlı hükümeti, Ermenileri şark vilayetlerine böyle büyük memuriyetlerde kullanır ve hatta kabinelerde nezaretlere bile yükseltirdi. Buna rağmen yine Ermenilere zulüm yapıldığından bahis olunurdu. Zulüm mü gaflet mi hangisi?" (Erzurum ve Erzincan’ın Kurtuluşu)
  • Halil Paşa'nın memleketimiz hakkındaki fikri tehlikeli bir düşünce mahsulü. Diyor ki: 'İtilaf Devletleri ile uğraşmak imkanı yoktur. Şark vilayetlerinde beyhude uğraşacağınıza Garp'da kaç vilayet vereceklerse oraya toplanıp tutunmaya bakın!' (İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Erkanı)
  • Cihan harbi felaketini müteakip galip devletler milletimizin istiklaline son vermek ve vatanımızı paylaşmak kararını vermişlerdi. Düşman kuvvetlerine boyu eğen ve bu karara uyan padişah hükümetine rağmen: ''Tek dağ başı mezar oluncaya kadar İstiklal Harbi'ne devam etmek'' üzere milli bir hükümet kararını veren kongreyi her türlü tehlikelerden bir ana kucağı Erzurum olmuştur. (Erzurum ve Erzincan’ın Kurtuluşu)
  • Türkiye'de Amerika müzahereti hakkında ne düşündüğünü Paşa'ya sorduğum zaman dedi ki: "Biz buna vaktiyle taraftardık. Fakat vaziyeti hazıra şeraiti ilerledikçe tabii buna imkan kalmıyor." (Nutuk ve Karabekir'den Cevaplar)
  • VATANDAŞ! HÜR OL! ESİR YAŞAMA! (İstiklâl Harbi’nin Esasları)

Yorum Yaz