diorex
sampiyon

Peygamber Efendimiz'in Hayatı - Ahmed Cevdet Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Peygamber Efendimiz'in Hayatı kimin eseri? Peygamber Efendimiz'in Hayatı kitabının yazarı kimdir? Peygamber Efendimiz'in Hayatı konusu ve anafikri nedir? Peygamber Efendimiz'in Hayatı kitabı ne anlatıyor? Peygamber Efendimiz'in Hayatı PDF indirme linki var mı? Peygamber Efendimiz'in Hayatı kitabının yazarı Ahmed Cevdet Paşa kimdir? İşte Peygamber Efendimiz'in Hayatı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 21.05.2022 12:00
Peygamber Efendimiz'in Hayatı - Ahmed Cevdet Paşa Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmed Cevdet Paşa

Yayın Evi: Çamlıca Basım Yayın

İSBN: 9789944905992

Sayfa Sayısı: 360

Peygamber Efendimiz'in Hayatı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hayatını en ince noktalarına kadar bilmemiz ve kendi hayatımıza tatbik etmemiz gereken yegâne insan, Peygamberler peygamberi Hazret-i Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellemdir. O, âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.

İşte sıcak bir aile ortamında merakla okunup dinlenecek bu siyer, Osmanlı'nın son devrindeki müstesna simalardan, büyük devlet adamı ve tarihçi Ahmed Cevdet Paşa'nın, "Kısas-ı Enbiyâ" isimli eserinin, Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve selemin hayatını anlatan kısmının sadeleştirilmiş halidir.

(Tanıtım Bülteninden)

Peygamber Efendimiz'in Hayatı Alıntıları - Sözleri

  • “Evvel gelip geçenlerde bize ibret alacak şey çoktur. Ölüm ırmağının girecek yerleri var, ama çıkacak yeri yoktur. Büyük küçük hep göçüp gidiyor, giden geri gelmiyor. Artık katî olarak anladım ki, herkese olan bana da olacaktır."
  • Ölüler hakkında ister mü'min, ister müşrik olsunlar, kötü söz söylemeyin. Bu söz onlara erişmez. Fakat dirileri incitir.
  • Kabe duvarına böyle asılmış yedi kasîde vardır ki,onlara "Mu'allakat-ı Seb'a " denilirdi. Onların birincisi,İmri'ül Kays'ın kasidesiydi ve en yukarı asılmıştır.
  • İşte dünyanın hali budur .Kişi ne kadar çok yaşasa da sonu fani olmaktır. Baki olan ancak Allah'tır. Bu konağa her gün gelip giden çok, ama dönüp gelen yoktur.
  • Kişi sebepleri hazırlamalıdır. Lâkin yardımı Cenâb-ı Hakk'dan bilmelidir. Yoksa kendini beğenen sonra utanır ve kendi kuvvetine güvenen daima aldanır.
  • Kâbe'nin hizmetini aslında Hz. İsmail'in evlatları ve torunları yapardı. Sonra bu şerefli hizmet,Cürhüm kabilesine geçmişti.
  • "Allah'ın sevdiğini seviniz. Allah'ı cân u gönülden seviniz. Allah'ın kelamından ve zikrinden usanmayınız. "
  • Korkaklıkta âr ve ileri gitmekte şeref ve izzet var. Halbuki kişi korkaklık ile kaderden kurtulamaz.
  • ..Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnûd olup da mı kalıyorlar, yoksa orada bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar ?
  • Fahr-i Âlem Hazretleri; "Ben birtakım itikâdı zayıf olan yeni Müslümanları çekmek ve kalplerini ısındırmak için ganimet mallarından onlara fazlaca hisse verdim. Onlar malı alıp memleketlerine gidecekler. Sizde Resulullah'ı alıp kendi diyarınıza götürmeye razı değil misiniz?"buyurdu. Cümlesi razı ve hoşnuduz dediler ve peygamberimizin bu iltifatından memnun ve müteessir olup ağlaştılar.
  • Hatem'ül Enbiya Muhammed Mustafa hazretleri evlattan evlada kalacak bir devlet ve saltanat kurmak için gelmedi ki erkek evladı kalmadı diye endişe olunsun. O ancak alemi şirk ve sapıklıktan kurtarmak için geldi. Kıyamete kadar kalacak bir şeriat bırakıp gitmek için geldi. Belki arkasından erkek evladı kalmamasında böyle bir hikmet ve bu nükteye işaret vardı.

Peygamber Efendimiz'in Hayatı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

En güzel Siyer: Salat ve selam Hz Muhammed sallallahu aleyhi ve selleme, onun ehli beytine ve arkadaşlarının hepsinin üzerine olsun. Ahmed Cevdet Paşa merhumun kitaplarını okumayı çok seviyorum. Çünkü paşa, o mübareklerden ne kadar çok bahsederse bahsetsin hiçbir zaman edebi elden bırakmamış ve onları daima hürmet ve rahmetle anmıştır. Bu meziyet özellikle günümüz siyer yazarlarında pek bulamadığımız bir hususiyettir. Allah ondan razı olsun... Burada ayrıca #çamlıcabasımyayın a ayrıca teşekkür ediyorum. #ahmetcevdetpaşa #siyer #çamlıcakitap #1000kitap (Ahmet)

Hz. Peygamber'in hayatını anlatan her siyer kitabı benim için özel ve değerli oluyor. Ahmed Cevdet Paşa'nın Efendimiz'in hayatıyla ilgili 4 diğer eseri mevcut. Osmanlıca kelimeler eserin güzelliğine ayrı bir güzellik katıyor. Doğumundan önce meydana gelen vak'alar ve mucizevi olaylar; Peygamberliğinin Kureyş kabilesinden bazı kişilerin ve Yahudi kabilelerin nebilik sıfatlarını onda görmeleri; doğumunda ve küçüklüğünde yaşıtlarından beklenilmeyecek hal hareketler göstermesi açıkça Peygamberliğinin delillerinden bazıları olsa gerek. "Yaşıtındaki çocuklar oyun oynarlar, o, karşılarında oturup onları izlerdi, sanki Peygamberliği her halinden iz taşıyordu." Erginliğine kadar olan yaşantısı kitapta önemli bir yer tutmuştur. Ebrehe'nin olduğu dönemden erginliğine kadar anlatılan yaşantısını ele alan bir filmde gerçekle örtüşmeyen, hayalî öğeler, eklemeler kitapla, dolayısıyla gerçekle zıtlık oluşturmaktadır. Hem izleyene hem de Hz. Peygamber'e karşı yapılmış bir saygısızlık. Sahabeleri, efendimizin hayatını öğrenmek için en doğru kaynak, güvenilir bir kitap olmalıdır. Sadece kitaplar bilgi kaynağımız olmalı, böyle konularda... Peygamber'in karşılaştığı, hakem olduğu her meselede, söylemiş olduğu her sözde, girdiği her muharebe ve antlaşmalarda büyük bir hakikat; insanlık için örnek teşkil eden, hikmet sınırlarının en ucuna ulaşmış öğeler var. Okuyan her Müslüman değil, her insan bunu görmezden gelemez. Siyer okumak bunun için önemli... İzini takip edebilmek, kurtuluşumuz, refahımız için Allah'tan gelen Kur'anı, söyledigi sözleri(Hadis) ve sünnetleri hayatımızın içine yerleştirmek için önemli... İyiliğin ve kötülüğün kaderden, hiçbir işte isyana düşmeyip, yazgıyı olduğu gibi kabul ederek fakat gayret içinde olarak, umutsuzluğa yer vermememizi bizlere hatırlattığı için önemli... Mekke'nin putperestleri Peygamberin gösterdiği mucizeleri görmelerine rağmen inanmadılar. Musa'nın kavmine mucizeler gösterip, kendisine inanılmadığı gibi... Ay'ı işaretiyle ortadan ikiye yarıldığını gördüler ama kabilelerindeki şan şeref, soy, mal ve hırs inanmanın, hakikatın önüne geçti. "Atalarımızın dininden yüz çevirmeyeceğiz" dediler. Bugün de böyle değil midir? Benzerlerini yaşamıyor muyuz? Kendi nefsimizin kabul ettiği ölçüde hayatımızda İslam'a yer veriyoruz, tamamen değil. Gün içindeki meşgaleler bizi tefekkürden, kutsal kitabı okumaktan, dua etmekten alı koyuyor. Nefsine diş geçiremeyen kimseleriz çoğumuz... Allah'ın hak dini yayıldıkça müşrikler, Müslümanlar üzerinde yaptıkları eziyetleri arttırmışlardı. Yasir, Sümeyye ve oğulları Ammar büyük eziyet görmüşlerdi. Bilal-i Habeşi'nin üzerine kaya parçası koyulmuş, kavurucu çölde susuz bırakmışlardı. Onun zayıf bedeninden çıkan tek söz "Ahâd'un ahâd" olmuştu. "O tektir." Kalpteki iman o kadar kuvvetli idi ki, hiçbir işkence onu uzza'ya menat'a tek bir kelime söylemesine olanak vermedi... Bilal-i Habeşi'nin kalbindeki bu derecede büyük iman, Dünyanın bütün Müslümanlarına örnek olmalıdır. Ucuz şeyler için dinini kopuk yaşayan bizler, ders çıkarmalıyız sahabelerin, dolayısıyla Peygamberin hayatını okuyarak. Zorlamalar, işkenceler dayanılmayacak bir hal alınca müslümanlar bölük bölük hicrete, Habeş ülkesine, Medineye muhacir olarak ayak bastılar. Hak dini muteber bir yer almaya başlayınca Bedir, Uhud, Beni Nadir, Hendek muharebeleri meydana geldi. Hz. Peygamber bu savaşlarda bizzat kendileri bulundu. Bazısında kazandı, bazısında kaybetti. Mağlup olması sonucu Müslümanlar arasında kalpler zayıfladı, Hudeybiye antlaşmasının ağır şartları bunu doruğa yükseltti. Fakat sonra olumsuz neticelenen savaşların da, Hudeybiye'nin de hikmetlerinin anlaşılması çok uzun sürmedi. İnsanlar bu antlaşmayla İslam'ı daha yakından tanıma fırsatı buldu ve bölük bölük hak dinini seçtiler... Her savaşın kazanılması, her işin yolunda gitmesi rahatlığın, rehavetin artmasına, imanın zayıflığına yol açabilirdi belki de. Tarihte sahne alan ecdadımız için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Hikmetler sonradan ortaya çıkıyor, aramaya gerek kalmadan. Bedir Harbi bölümünde yazar, savaşın başlama sebebininin müşriklerin mallarını Hz. Peygamber'in emri tarafından yağma edildiği görüşünü yansıttığını görüyoruz. Bunun tamamen yanlış olduğunu, olmaması gereken, büyük bir hata olduğunu söyleyelim. Hz. Peygamber'in bir kurumu yağma ettirmesini, veya böyle bir harekete teşvik etmesinin mümkün olamayacağı konusunda tüm İslam alimlerinin hem fikir olduğunu düşünüyorum. Öte yandan kitapta soy bilgisi- akraba ve kabilelerin- adları çok sık olarak geçmesi duraksamama sebep oldu bir müddet. Velhasıl siyer okuyunuz... Hz. Muhammed s.a.v'in yaşantısını sahabeleri okuyarak görmek için büyük hacimli siyerleri tercih ediniz. (Sergen)

Çok iyi bir kitap anlatım ve yazım dili çok iyi akıcı... Mutlaka okunması gerek nşr kitap. Ahmet cevdet paşa gerçekten çok donanımlı bir tarihçi kitaplarından faydalanmak gerek (Volkan Ş.)

Peygamber Efendimiz'in Hayatı PDF indirme linki var mı?

Ahmed Cevdet Paşa - Peygamber Efendimiz'in Hayatı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Peygamber Efendimiz'in Hayatı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmed Cevdet Paşa Kimdir?

Ahmed Cevdet Paşa (1822-1895), zamanının büyük devlet adamı, tarihçisi, hukukçusu, dilbilimcisi ve eğitimcisidir. 18. asır Osmanlı’sının siyaset, hukuk, eğitim ve kültür hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İlk eğitimini memleketi olan Lofça’da aldıktan sonra, İstanbul’a gelmiştir. Burada çeşitli medreselerde pek çok müderristen ders almış ve eğitimini tamamlayarak müderris olmuştur. Arapça, Farsça ve Fransızca bilen Cevdet Paşa’nın hayatı, Mustafa Reşit Paşa ile tanışmasıyla değişmiştir. Bu dönemde, Mecelle’yi hazırlayan Divan-ı Ahkâm-ı Adliye’yi kurmuş; Adliye Nazırlığı, Dâhiliye Nazırlığı, Maliye Nazırlığı, Evkaf Nazırlığı gibi pek çok idari vazifelerde bulunmuş; Bursa, Halep gibi çeşitli yerlerde valilik yapmıştır. Bu idari görevleri sırasında ilmi çalışmalarını en önemlisi, tam olarak kendi eseri olmasa da, hazırlanmasında büyük katkısı olan Mecelle-i Ahâm-ı Adliye’dir. Mecelle’nin haricinde pek çok kanun, nizamname hazırlamıştır. Tarih alanında Tarih-i Cevdet, Kısas-ı Enbiyâ, Tezâkir, Mârûzâtgibi eserler ortaya koymuştur. Türk dil bilgisi alanında önemli yeri olan Belâgât-ı Osmaniye, Kavâid-i Osmaniye, Kavâid-i Türkiye gibi eserleri telif etmiştir. 

Ahmed Cevdet Paşa Kitapları - Eserleri

  • Peygamber Efendimiz'in Hayatı
  • Dört Büyük Halife Devri
  • Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v)
  • Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar
  • Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a)
  • Osmanlı İmparatorluğu Tarihi (2 Cilt)
  • Peygamberimiz ve Peygamberler
  • Adem İle Havva - Cennet-i Ala ve Şeytan
  • Hazreti Ömeru'l-Faruk (r.a.): Adalet Timsali
  • Hazret-i Aliyyü’l Murteza (k.v.)
  • Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (r.a.)
  • Sultan Abdülhamid'e Arzlar
  • Kısas-ı Enbiya ve Tevarih-i Hulefa
  • Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed'in Hayatı
  • Peygamberler Tarihi
  • Mecellenin Özü
  • Peygamberler ve Halifeler Tarihi
  • Gençlere Faydalı Bilgiler
  • Faideli Bilgiler
  • Miyar-ı Sedat
  • Tezakir
  • Hz. Muhammed (s.a.v.)in Hayatı
  • Kısas-ı Enbiya
  • Belagat-ı Osmaniyye
  • A. Cevdet Paşa Eserlerinden Seçmeler
  • Herkes İçin Peygamber Efendimiz'in Hayatı
  • Peygamber Efendimiz'in Muhtasar Hayatı
  • Hz. Muhammed Aleyhisselamın Hayatı
  • İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed
  • Ma'rûzât
  • Hatemü'l Enbiya
  • Peygamberlerin Hayatları
  • İslam'ın İlk Halifesi Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a)
  • Osmanoğulları
  • Medhal-i Kava'id
  • Ahmet Cevdet Paşa'dan İki Risale
  • Kur’an-ı Kerim’in Kısa Tarihi ve Lügatçesi
  • Peygamberimiz ve Peygamberler
  • İlmihal
  • Gençlere Faydalı Bilgiler
  • Kısas-ı Enbiya V
  • Kısas-ı Enbiya IV
  • Kısas-ı Enbiya III
  • Kısas-ı Enbiya II
  • Kısas-ı Enbiya
  • Takvimü'l Edvar
  • Kısas-ı Enbiya VI
  • Kava'id-i Osmaniyye

Ahmed Cevdet Paşa Alıntıları - Sözleri

  • "İnsan kocadıkca iki haslet tazelenir. Onun biri hırs; diğeri tul-i emeldir." (Belagat-ı Osmaniyye)
  • Tasarruf ve iyi idare ise, lüzumsuz yere para sarfetmemek demektir. Yoksa tohum parası vermemek, tarlayı boş bırakmak tasarruf usulüne ve iyi idareye tümüyle aykırıdır. Devlet kendi bütçesini düzeltmek için geliri artırmaya muhtaç olup, bu ise memleketin imarı ile olur. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
  • 2. Cilt, Tezkire No:15 - 1276/1859 - 1860 olayları askeri zabitlerin bir büyükelçi hakkında yapılması gereken işlemleri bilip de icra etmemeleri şaşılacak hallerden ise de çubuk doldururken gördüğümüz bir uşağı yakın zamanda miralay gördüğümüzden şaşırmaz idik ve bu gibi zabitler savaşta işe yaramak şöyle dursun sıradan törenleri bile yapmaya güçleri yetmeyeceğini de bilirdik. (Tezakir)
  • Abbas Paşa'nın valiliği döneminde Mısır'dan İstanbul'a pek çok paşalar, beyler ve hanımlar geldiler. Yüksek fiattan konaklar ve yalılar aldılar. Alafıranga ev eşyaları ile evlerini döşediler. Bol bol para harcadılar, israfta bulundular. Safahat kapısını açtılar. Vekiller ve İstanbul eşrafı, bu Mısır döküntüleriyle yarışmaya ve vekil hanımları da Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa'nın kızı Zeynep Hanım'ı taklit ederek israf ve safahata karıştılar. Buna bağlı olarak Ali Paşa'nın hanesinin masrafı aylık üç-dört bin altına ulaştı ve bıyığı yeni terlemiş normal bir delikanlının masrafı, efendiden bir kimsenin evini iyi bir düzeyde idare edebilecek nitelikteydi. Bu nedenle sadrazamlık maaşı yetmez oldu. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
  • Görüldü ki Devlet'in gideri gelirini haylice aşmış. Mâliye işi gerçekten kötüleşmiş. Hazine bir kriz hâline düşmüş. Bak belâya ki kriz kelimesinin Türkçede karşılığı yok. Ona karşılık bir kelime bulmak da bir mesele oldu. Bir gece Fuad Efendi'nin yalısında bulunduk, bu konu gündeme getirildi. Aranınca "buhran" kelimesi bulundu ve krizin tercümesi olmak üzere kabul olundu. Hatta bu konuya dair takdim olunan arz tezkiresinde "Hazine-i maliyenin hâl-i buhranı" diye yazıldı ve ondan sonra crise yerinde buhran kelimesi kullanılır oldu. (Tezakir)
  • Fransız İmparatoru III. Napolyon, İtalya meselesinden dolayı Avusturya ile savaştığı sırada bir "Milliyetçilik" fikri ortaya attı. Bu ise yıllardan beri yürürlükte olan hakimiyet hukukuna aykırı bir durum ortaya çıkardı. Şöyle ki; öteden beri isyana kalkışan kavimler hakkında hükümetlerin zor kullanarak isyancıları itaat altına almağa hak ve yetkileri olmasına karşılık, Napolyon bu usulü yıkarak, "bir hükümetin kendisini istemeyen bir kavmi terk etmesi lâzım gelir" diye dünyaya yeni bir usul getirdi. "Ve madem ki Avusturya elinde bulunan İtalyanlar onları istemiyorlar, onlar da İtalyanlardan el çekmeliler" dedi ve bu Milliyetçilik usulünü en önce İngiltere kabul etti. Rusya ve Avusturya gibi bazı devletler ise bu usulü kesinlikle red edip, bazı devletler ise tereddütte kaldılar. Ne çare ki, Avusturya mağlup oldu ve İtalya'da ki topraklarından bir kısmını Sardinya'ya bırakmak zorunda kaldı. Sonra Avusturya İtalya'dan tamamiyle çekilmeye mecbur oldu ve İtalya'da ki küçük devletçikler birleşerek İtalya devleti kuruldu. Daha sonra bu usule bağlı olarak Almanya'nın birleşmesi, Fransa'nın mağlubiyeti ve Napolyon'un esir olmasına vesile olmuştur. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
  • Kâbe'nin hizmetini aslında Hz. İsmail'in evlatları ve torunları yapardı. Sonra bu şerefli hizmet,Cürhüm kabilesine geçmişti. (Peygamber Efendimiz'in Hayatı)
  • Ve pek ucuz paha ile Yusuf'u sattılar. (Kısas-ı Enbiya)
  • "Korkaklıkta utanç ve ileri gitmekte şeref var. Hâlbuki kişi korkaklık ile kederden kurtulamaz." (Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v))
  • Cevdet Paşa’nın dr. Vahmarhayden’e yazdığı mektup şöyledir: … Şurasını hatırlatmaya mecburum ki İslam dininde Frenkçe clerge denilen ruhbanlık merasimi olmadığından sizin Müslümanlığınız bizim kabulümüze bağlı değildir. Bizim borcumuz, ancak halka nasihat etmek ve bilmedikleri şeyi öğretmektir. Yoksa Müslümanlar doğum, nikah, ibadet ve ölümlerinde ruhanî bir reisin varlığına muhtaç değillerdir. İslam ülkelerinde seyahat eden Avrupalıların çoğu, işin hakikatinden habersiz olduklarından, halktan daha üstün gördükleri ulema sınıfını, piskopos ve papazlarla mukayese ediyorlar. Bu ise fâhiş bir hatadır. (Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar)
  • Bundan dolayı Fırka-i Islahiye ile İstanbul'dan çıkarken bize çok şeyler vadedilmiş olduğundan, bu defa dönüşümüzde, Derviş Paşa ile benim sahip olduğumuz ikinci Osmanî rütbe nişanlarımızın birinciye değiştirilmesi kararlaştırılmışken, Avni Paşa, "bu iş, askerin normal olarak yerine getirmesi gereken bir hizmettir" demiş olduğundan, olağanüstü bir hizmet gibi göstermemek için nişan ile taltif edilmemizden de vazgeçildi. Fakat Sultan Abdülaziz Han hazretleri Derviş Paşa ile beni huzuruna getirtip iltifat ederek, kıymetli taşlarla süslü birer kutu verdi. Kozan'da iken benim Şeyhülislamlık makamına getirilmem söz konusu edilmiş, fakat o sırada bulunduğum görevin hassasiyeti ve öneminden bahsedilerek, zamansız İstanbul'a getirilmemin uygun olmayacağı öne sürülmüştü. Ayrıca benim şeyhülislâm olmam bazı önde gelen vekillerin düşüncelerine aykırıymış. Fuad Paşa gönlü bol bir kişi olup, bana karşı da özel bir sevgisi vardı ve değer verirdi. Fakat bir kişi için arkadaşlarından ayrılmazdı. Politika âlemi bir başka âlemdir. Kişi kardeşi olsa feda eder. Kışın Adana'da veya Maraş'ta kışlamayarak, İstanbul'a gelmekle hata işlemiş olduğumuz ortaya çıkmıştır. (Sultan Abdülhamid'e Arzlar)
  • İyilik edenler mükafatını görür,kötülük edenler de cezasını bulur. Bunlara bakıp ibret almalı. Gaflet uykusundan uyanıp insan kendine gelmeli . (Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed'in Hayatı)
  • İslâm çağlarının en hayırlısı sahabe zamanıdır. Onların hepsi hidayet yıldızlarıdır. Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri onlardan öğrenildi. Bunca Hadis-i şerifler onlardan işitildi. Dînin hükümleri onlardan alındı. Onlardan öğrendiğimiz din kaidelerini ele alıp da onların hareketlerini muhakeme etmek bizim haddimize mi? (Dört Büyük Halife Devri)
  • Akıl, kavramın sadece zatına (özü) bakarak onun hariçteki bir çok şeyle müşterekliğini kabul etmezse, bu kavram tekil (cüz'i)dir. Eğer kabul ederse tümel (küllî) olur. Mesela: Zeyd, tekil, insan ise "tümel"dir. Çünkü Zeyd adında görüp bildiğimiz bir şahsın, zihnimizde meydana gelen sureti, hariçte ancak ona denk olup zihnimiz diğer şahısların ona iştirakini kabul etmez. Fakat insan kavramını düşündüğümüzde zihnimiz, hariçte bütün bireylerin bu kavrama iştirakini kabul eder (mütevatı tümel). (Miyar-ı Sedat)
  • Resulullah Efendimiz'e (sav), 'insanlardan en çok sevdiğin kimdir?'diye soruldu. 'Aişe' buyurdular. 'Erkeklerden kimdir?' denildi. 'Aişe'nin babası (Ebubekir)' buyurdular. (Hazret-i Ebubekir-i Sıddık (r.a))
  • "Sahabe olma şerefinden mahrum olup da sadece İslam fetihlerinde hizmetleri olanlar, bu fetihleri kendilerine âid bilirlerdi. Lâkin onların faziletli olanları, ilk Müslümanlardan olan sahabeyı' üstün tutarlar ve kadirlerini bilirlerdi. Bir de Hazret-i Muhammed Mustafa’nın Peygamberlik vazifesi, vahyin gönderilisi ve meleklerin gelişi herkese dehset vermiş ve câhiliyye gayretini unutturmustu. Ne zaman ki bu ırmak cekildi, âlemde bircok degisiklikler oldu ve zaman-ı saadetten uzaklasıldı. İşte o zaman rühânî tesirler azaldı" (Hazret-i Osman-ı Zinnureyn (r.a.))
  • Elhasıl her dürlü kemal sıfatlarıyla muttasıfdır ve nuksan sıfatlardan münezzehtir. (İlmihal)
  • (2. Akebe biatında Ensar Peygamber Efendimiz ﷺ 'i korumakla yaptıkları anlaşmada,) Yani can verip cennet aldılar, pek hayrlı bir alış veriş ettiler ve hemen dönüp Medine’ye gittiler. (Kısas-ı Enbiya)
  • Bilindiği gibi bugün kullandığımız 50 liralık banknotların üzerinde Fatma Aliye Hanım'ın resmi bulunmaktadır. İslam'a derinden bağlı, dindar, üstelik tesettür konusunda son derece hassas bir Müslüman hanımın, bir İslam kadınının, aileye özel hususi çekilmiş başı açık fotoğrafını umumi hale getirerek paranın üstüne basmak da hakikaten başka bir gafletin ürünüdür. (Ahmed Cevdet Paşa’dan İslam’la Şereflenenlere Mektuplar)
  • İbn-i Sina mantığı bir alet-i kanuniye olarak kabul eder. Ona göre, zihin bir bilgiyi elde ederken iki merhaleden geçer. Biz bir şeyleri ya tasavvur eder veya tasdik ederiz. Bundan dolayı mantık da "TASAVVURAT" ve TASDİKAT diye ikiye ayrılır. İslam kültür dünyasında mantık kitaplarında bu iki bölümde incelenmiştir. (Miyar-ı Sedat)

Yorum Yaz