Pinhan - Elif Şafak Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Pinhan kimin eseri? Pinhan kitabının yazarı kimdir? Pinhan konusu ve anafikri nedir? Pinhan kitabı ne anlatıyor? Pinhan kitabının yazarı Elif Şafak kimdir? İşte Pinhan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Elif Şafak
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786051111384
Sayfa Sayısı: 229
Pinhan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Pinhan!" dedi Dürri Baba. Sesi yaprak kımıldatmayan sabâ rüzgârı gibi doldu odanın içine. "Pinhan!" dedi çocuk üst üste üç kere. İlk kez bu ismi söylerken, farkında olmadan el çırptı; omuzları sevinçle oynadı; yüzünde gonca güller açtı. İkinci kez söylerken duruldu, az evvelki taşkınlığından utandı. Üçüncü kez söylerken, ateş bastı dilini, damağını; dudaklarında buruk bir tat kaldı. Beti benzi kül kesildi. O zaman Dürri Baba, kollarını iki yana açıp, olan biteni izleyen dervişlere doğru dönerek, "Nicedir adını bekler dururdu. Velhasıl adı da onu. İşte bugün kavuştular birbirlerine. Adı Pinhan olsun bundan böyle" dedi.
Elif Şafak, modern ile mistik olanı birleştirebilen bir yazar.
-Boyd Tonkin Independent-
... Birbirlerini çekemeyen uygarlıkların yüzyılında, bir ayağı Boğaz’ın doğusunda, diğeri batısındayken nasıl denge korunur? Elif Şafak bu ikilemlere, tek bir mücadelenin kadını olmayı reddederek göğüs geriyor. Ülkesinin genel durumunu göz önünde bulundurarak, sürekli olarak bellek, gelenek, din, ulus, yenilik, dil ve kimlik hakkında kendini sorguluyor.
-Amin Maalouf-
Pinhan Alıntıları - Sözleri
- Bugün sana nazım geçmedi.
- Aşk üzerine yazılanlar kara, kapkaraydı.
- Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer,aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek gönlün ona akar. Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın.
- Sadece susup, bakıştılar. Söylenecek söz yoktu.
- Ben sende kendimi gördüm.
- Her şeyi gören bir kör, her sesi duyan bir sağır gibi yaşamaktı tuttuğu yol.
- Sevdiğin, sevdiceğin gözünün önünde başkasına sevdalanır... hiç bi şey gelmez elinden...
- Bunun adı öfke idi. Tepeden tırnağa öfke! Katıksız bir öfke!
- ... yüreği donmuştu sanki.
- İster öldür, ister al Kurtar beni pür-yâreden İşte gönlüm, işte sen Ben çıktım artık aradan
- " Seninle burada ayrı düşer yollarımız. Elbette bir vakte kadar, o zaman yeniden kavuşur, kucaklaşırız."
- " Devri tamam olan gelir, devri tamam olan gider. Gelen, gidende saklıdır; giden gelende saklı."
- Devir döndü Zaman yine piç oldu..
- Az şeye sahip olanlar Çoğa kavuşabilirler Çok şeyi olanların zihni karışır.
- Sessizliğin ve yalnızlığın kudretini de bilirdi; dost meclislerinin ve muhabbetinin kıymetini de.
Pinhan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
“Pinhan” Elif Şafak’ın 1997 yılında, henüz 24 yaşındayken yazdığı tasavvuf konulu ilk romanı. Takip edenler bilir tasavvuf konulu bir de “Aşk” romanı vardı ancak yazar tasavvufçu bir yazar değil tasavvufa ilgi duyan bir kişi. Hatta bir söyleşisinde bu adı geçen iki kitabın benzer konu olan “arayış” etrafında dolandığını söyleyenlere “Pinhan’ı 24 yaşında yazan BEN ile Aşk’ı 37 yaşında yazan BEN aynı değil, o yüzden ikisinde ortaklık olmasına rağmen bu kitapların kimyası tamamen farklı.” diyor. . “Pinhan” kelimesinin sözlük anlamı gizli, saklı, gizlenmiştir. Kitaba konu edilen başkarakterin de işte böyle gizli bir durumu vardır. Bu sırrını kimseyle paylaşmayan Pinhan, çocukken kendini Dürri Baba Tekkesi’nde bulur ve kendine ait bir “hikaye”si olmadığı için orayı terk eder. İlerleyen sayfalarda Pinhan’ın yolu Nakş-ı Nigar ya da diğer adıyla Akrep Arif Mahallesi sakinleriyle kesişecektir. . Eserin karakter kısmı oldukça çok. Okurken bu kimdi, bu neredeydi gibi durumlar içerisinde kalıyorsunuz. Kaldı ki karakterler sadece insanlar değil. Cinler de bu karakterlerin içinde. Bazı karakter isimlerini çok sevdim: Bedrenk Asiye, Dertli Hagopik, Budala Tosun, Ceviziçi Tahir, Düşükçene Pakize, Hokkagülü İfakat bunlardan birkaçı. Abartı değil eserde ismi geçen yüze yakın karakter mevcut. . Romanın ana unsurunun Tasavvuf olduğunu söylemiştim. Eserin daha başında Dürri Baba Tekkesi, sonraki sayfalardaki Hezarpare Horoz Baba Tekkesi bu anlayışa bizi sürüklüyor. . Eserin arka planındaysa vahded-i vücud fikri var. Karakterimiz Pinhan doğuştan çift cinsiyetlidir. Ne zamanki bu durumunu kabul eder o zaman her şey düzelecektir. Ya da başka bir deyişle “hikaye”si tamamlanacaktır. Pinhan’ın çift cinsiyetliliği, Mahalle isimlerinin çift olması – biri erkek biri kadın- (Nakş- Nigar –Akrep Arif) hep bu vahded-i vücud anlayışına göndermedir. Çünkü bazı tasavvufçulara göre dünya-insan-kainat ve yaradan arasında benzerlikler vardır. . Kitabın gönderme yaptığı bir diğer unsur “Anasır-ı Erbaa”dır. (Toprak, Hava, Ateş, Su) Zira kitap yekûnda dört bölümden oluşmaktadır ve bu bölümlerin adları bu dört unsurdur. “Hal böyle iken dört unsur var insanda. Safra dediğin ateştir; tabiatı sıcak ve kuru. Kan dediğin havadır; tabiatı sıcak ve rutubetli. Balgam dediğin sudur; tabiatı soğuk ve rutubetli. Sevda dediğinse topraktır; tabiatı soğuk ve kuru.” Alıntısıyla bu dört unsurun insanda da bulunduğuna gönderme yapılmaktadır.” . Bunlar dışında eserin birçok yerinde halka, kendi kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi, yılan, ayna, köprü, çift cinsiyetlilik gibi sembolik unsurların olması da tasavvufa yapılan göndermelerdir diye düşünüyorum. . Eserin diline sade diyemeyiz. Anlattığı dönemin dil anlayışına uygun ve tasavvufi terimleri de barındıran bir dili var. Okuyacak kişilerinse tasavvuf konusunda alt yapılarının olması gerekiyor ki anlatılanlar havada kalmasın. Aksi takdirde eser çok sıkıcı bir havaya bürünebiliyor. Zira bolca sembollerle yüklü. . Pinhan o vakit anladı ki; vücudu, şu koskoca varlık âleminin benzeridir. Ve vücudu şehr-i şehir-i İstanbul’un benzeridir. Ve vücudu sittinsenenin Akrep Arif, yeni adıyla Nakş-ı Nigar mahallesinin benzeridir. Ve nasıl ki kendisi iki başlı ise, işte bu mahalle de iki başlıdır. . Korktu. Gidip de varamamaktan değil, varıp da dönüş yollarını kaybetmekten değil, dönüp de geride bıraktıklarını yerlerinde görememekten değil; bir kendini bulmaktan, bulduğunu korkmaktan korktu. . Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin. Çirkindir ya tırtıl, gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen eğer, aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözüyle bakarsan, kelebeği bulursun karşında. Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lakin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın. . Şimdiden keyifli okumalar… (Harun Eytemiş)
Tam bir hayal kırıklığı.ilk 100 sayfa cok zordu.sonrasini bitirmek için okudum Ama neyseki 100. Sayfadan sonra nisbeten toparladi.Bu kadar konularin dagitilmasu, bu kadar akilda tutmakta zorlanecak kadar gereksiz kisilere yer verilmesi.fazla tasavvufi bir soyleme girilmesi... Olumsuz birçok maddeden bir kaci bunlar. Tavsiye edermiisn derseniz tarz meselesi zevk meselesi derim. ama ben hic tat almadım..Belkide ilk kutabi olusuyla ilgili bir sıkıntıydi bilemiyorum. Yinede okumak isteyenlere keyifli okumalar.. (Dilek Toklucu)
Çok güzel bir konusu ancak çok fazla karakteri var kitabın. O kadar çok betimleme ve analiz var ki asıl mevzudan koparıp alıyor sizi. Heba olmuş güzelim kitap. Mevzunun etrafında dönüp durmaktan bitap düştüm. Çok fazla karakter Çok fazla mekan ve tasvir Çok fazla eski kelime , söz öbeği ve terim (yasin özen)
Kitabın Yazarı Elif Şafak Kimdir?
Elif Şafak (d. 25 Ekim 1971, Strazburg) Türk romancı. İlk romanının yayımladığı 1997'den beri peş peşe eserler vermekte olan ve geniş bir okur kesimince tanınan sanatçı, 2009'da yayımlanan Aşk adlı romanı ile Türk edebiyat tarihininin en kısa sürede en çok satan edebi eserinin yazarı ünvanına sahip olmuştur. Ayrıca kitapları otuzdan fazla dile çevrilmiştir.
Yaşamı
25 Ekim 1971 günü, babasının o sırada doktora yapmakta olduğu Strazburg'da dünyaya geldi. Babası sosyal psikolog ve akademisyen Nuri Bilgin, annesi diplomat Şafak Atayman'dır. Doğumundan kısa bir süre sonra anne ve babası ayrıldı, annesi tarafından büyütüldü. Soyadı olarak annesinin adını kullandı.
Ortaokulu annesinin görev yaptığı Madrid'de, liseyi Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde tamamladıktan sonra, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümünde yaptı. "Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Döngüsel Evren ve Kadınsılık Anlayışı" üzerine master tezinin ardından; ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünde doktorasını tamamladı. Doktora tezi, "Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları" başlığını taşıyordu. Elif Şafak'ın İslamiyet, kadın ve mistisizm hakkındaki yüksek lisans tezi Sosyal Bilimler Derneği tarafından ödüllendirildi.
Yüksek lisans çalışması sırasında Kem Gözlere Anadolu (1994) adlı öykü kitabını ve ilk romanı Pinhan'ı (1997) yayımladı. Bu eserle Kombassan Vakfı tarafından verilen 1998 Mevlana Büyük Ödülü'nü kazandı.
Doktorasının ardından İstanbul'a taşındı ve Şehrin Aynaları'nı (1999) yazdı. Bir süre İstanbul Bilgi Üniversitesi'nde "Türkiye ve Kültürel Kimlikler", "Kadın ve Edebiyat" konularında dersler verdi.
2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazanan Mahrem romanı ile geniş okur kesimi tarafından tanındı. Bunu iki yıl ara ile yayımlanan Bit Palas (2002) ve İngilizce olarak yazdığı Araf (2004) adlı kitapları izledi.
Sanatçılara verilen bir bursla doktora sonrası çalışması için ABD'ye giden Şafak, çeşitli üniversitelerde dersler vermiştir. 2003-2004 akademik yılı boyunca Michigan Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak bulundu ve ders verdi. Ardından Arizona Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları bölümünde yardımcı doçent olarak görev yaptı. "Edebiyat ve Sürgün", "Bellek ve Politika", "Müslüman Dünya'da Cinsellik ve Toplumsal Cinsiyet" konulu dersler verdi.
Şafak, 2004 yılında beş yazarın (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker, Pınar Kür) ortak kaleme aldığı bir roman projesinde yer aldı, bu roman Beşpeşe adıyla yayımlandı.
2005'te Med Cezir adlı kitabında kadın, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat hakkında yazılarını bir araya getirdi. Aynı yıl Referans Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can Sağlık ileBerlin'de evlendi.
2006'da yayımlanan "Baba ve Piç" adlı romanını İngilizce olarak kaleme aldı. Türk-Ermeni ilişkilerini inceleyen bu roman nedeniyle hakkında Türklüğe hakaret ettiği gerekçesi ile dava açıldıysa da, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti. Aynı yıl Şehrazat Zelda isimli kızı dünyaya geldi. Doğum sonrası yaşadığı depresyonu, İngilizce olarak kaleme aldığı Siyah Süt adlı otobiyografik romanda anlattı. İki yıl sonra oğlu Emir Zahir'i dünyaya getirerek ikinci kez anne oldu.
2009 yılının Mart ayında yayımlanan AŞK isimli roman, Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri ünvanına sahip olmuştur.
2009 yılı sonunda, sekiz romanı ve ilk deneme kitabı Med Cezir'den seçilmiş paragrafları bir araya getirdiği Kağıt Helva adlı kitabını yayımladı.
2010 Kasım ayında Firarperest adlı deneme türündeki ikinci eseri piyasaya çıktı. Eserin içindeki illüstrasyonlar M. K. Perker'e aittir.
2011 yılında Doğan Kitaptan "İskender" isimli eseri piyasaya çıkmıştır. Kitabın kapak resminde, makyajla erkek haline gelen Elif Şafak'ın kendi fotoğrafı vardır.
Sanatçı, Türkiye'de çeşitli günlük ve aylık yayınlarda yazmaya devam etmektedir. 1 Mayıs 2009 tarihinden bu yana Habertürk gazetesinde ve aynı gazetenin "HT PAZAR" adlı ekinde yazılarını yayınlamayı sürdürür. Bu gazetede yayımlanan deneme türündeki yazılarından oluşan bir seçki, M.K Perker illüstrasyonlarıyla birlikte 2012 yılında Şemspare adıyla yayımlandı.
Elif Şafak Kitapları - Eserleri
- Aşk
- İskender
- Kem Gözlere Anadolu
- Pinhan
- Şehrin Aynaları
- Mahrem
- Bit Palas
- Araf
- Med-Cezir
- Baba ve Piç
- Siyah Süt
- Kağıt Helva
- Firarperest
- Beşpeşe
- Şemspare
- Ustam ve Ben
- Sakız Sardunya
- Havva'nın Üç Kızı
- Sanma ki Yalnızsın
- Aşkın Kırk Kuralı
- On Dakika Otuz Sekiz Saniye
- The Island of Missing Trees
- Siyah Süt
Elif Şafak Alıntıları - Sözleri
- Azalarak artıyor, eksilerek büyüyordum... (İskender)
- İnsan yüreği birden fazla durumu hissedebilecek kadar engin, insan aklı aynı anda birden fazla konuda analiz yapabilecek kadar karmaşık... (Şemspare)
- “Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi bir şey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne fark eder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa ‘kuru kalabilenler’ ve ‘sağanaktan’ nasibini alanlar var.” (Baba ve Piç)
- “Eğer bir gün âşık olursam, kesin o kişinin beynine âşık olacağım” diye söz verdi kendisine. “Tipi ya da konumu umurumda değil, varsa yoksa aklı, zekâsı, birikimi.” * * * (Havva'nın Üç Kızı)
- Onunla konuş. Onu ne kadar sevdiğini, onunla birlikte yaşamayı ne kadar sevdiğini söyle. Açık ol. Sevginin perdelere ihtiyacı yoktur. (Araf)
- Ve yürek kredisinin ne dibi vardır, ne bitimi. (Firarperest)
- Hayal gücü insana gerekli. Tıpkı ekmek gibi, su gibi önemli. (Sakız Sardunya)
- İnsan bir yalanı ne kadar sürdürebilir? (Beşpeşe)
- Ne hikmetse, erkeklerin en vasatı, en sıradanı bile kendini bir kadın karşısında yarı-Tanrı zannediyor. (Siyah Süt)
- Yaradan'ın gökyüzünde, tepede bir yerlerde olduğunu sanırlar. Kimileri de O'nu Mekke'de, Medine'de arar! Ya da mahalle camisinde! Allah bir mekana sığar mı? Ne gaflet! O tek bir yerdedir ancak: Aşıkların gönüllerinde. (Kağıt Helva)
- Birine inanmak ciddi bir iştir. (On Dakika Otuz Sekiz Saniye)
- Gidemeyenler'den olmanın en kötü yanı gidememek değil, kalamamaktır aslında; seni kışkışlayan toprakta penah aramaktır hâlâ. (Bit Palas)
- Hangi yolu seçersen seç, seçmediğin yolda kalacaktır aklın. (Siyah Süt)
- " Bakan göze göre her şey değişmekte. Kimine dev görünen, ötekine cüce." (Sakız Sardunya)
- " Yok olmadan var olmanın yolu yok ." (Sanma ki Yalnızsın)
- Bilhassa putlardan uzak dur, dost. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma! İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama! (Aşkın Kırk Kuralı)
- Belki aşk sevgiliyi kazanmayı değil, kendini onda kaybetmeyi gerektirir. (Araf)
- Ne zor şeydi birbirini hiç sevmemiş bir çiftin evladı olmak. (Havva'nın Üç Kızı)
- Talih daima aşırıya kaçmıştır, dün olduğu gibi bugün de; kimilerine gani gani şans, yığın yığın variyet, tepe tepe iktidar, bol bol servet getirir. (Araf)
- Kaç kitap okuyunca âlim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan?!.. (Mahrem)