Piraye'ye Mektuplar - Nazım Hikmet Ran Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Piraye'ye Mektuplar kimin eseri? Piraye'ye Mektuplar kitabının yazarı kimdir? Piraye'ye Mektuplar konusu ve anafikri nedir? Piraye'ye Mektuplar kitabı ne anlatıyor? Piraye'ye Mektuplar kitabının yazarı Nazım Hikmet Ran kimdir? İşte Piraye'ye Mektuplar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Nazım Hikmet Ran
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750822971
Sayfa Sayısı: 772
Piraye'ye Mektuplar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Nâzım'ın, 1933'ten 1950'ye kadar, on yedi yıl boyunca, çeşitli cezaevlerinden kendisine yazdığı mektupları, Piraye bir tahta bavulda saklardı. Ceviz ağacından yapılmış, 41 x 26 x 14 cm boyutlarında küçük bir tahta bavul. Küçük olduğu için, belki "çanta" demek daha doğru. Bu ceviz çantayı ona Nâzım sanırım Çankırı Cezaevi'ndeyken yapmıştı.
(...)
Bu kitaptakiler, Nâzım'ın Piraye'ye yazdığı mektupların hepsi mi? Çantadakilerin hepsi...
Belki bir gün başka yerlerden de bir şeyler çıkar, bilemem."
-Memet Fuat-
(Tanıtım Bülteninden)
Piraye'ye Mektuplar Alıntıları - Sözleri
- Sen meğerse nasıl her şeyimmişsin benim…
- Sana hasretim bir çığ gibi arttıkça artıyor.
- " Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak. "
- Neşemi kaybetmedim. Sadece kahkaha atmayı unutuyorum.
- Seni düşünmek güzel şey ümitli şey dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey. Fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum.
- O kadar hiç, o kadar boş, mânâsız... Öyle haksız yere uzağım ki senden...
- "Ve biz yine bir kış daha geçireceğiz; büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak."
- Sana gelince... kavuşalım derim, kavuşalım tezden.
- Rüya bu. Rüyaların kusuruna bakılmaz.
- Görünmez kuşlar ötüyor üstünde kızıl ağaçların... Alevli bir duman gibi tütüyor gözlerimde saçların...
- ... seni inkar etmek kendi kendimi inkar etmek demektir.
- Sen gittin havalar düzelmedi..
- " Yok öyle umutları yitirip karanlıkta savrulmak. Unutma; aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak. "
- Seni seviyorum! Sana bayılıyorum! Sana hayranım!
Piraye'ye Mektuplar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu kitapta hayal ettiğim şeyi bulamadım. Nazım Hikmet'i dehşetli severim. (Dehşetli kelimesini kullanışını çok seviyorum, geri kalan hayatımda kullanacağım ben de.) Önce beğenilerimi söyleyim. Nazım Hikmet'in hapis hayatını her yönüyle göz önüne sermiş bu kitap. Yani hemen her şey var. Ne kadar çalıştığı, hisleri, hastalıkları. (Ne deyeceğimi unuttum hep. Notlarıma bakayım.) Nazım Hikmet ile Piraye aşkını biliyoruz. Aşinayız. Ama şunu gördüm: Nazım Hikmet'in aşkı doğrudan Piraye'ye değilmiş. Hoş bir tabir olmayabilir ama o, sıkıntılarından kurtulmak için Piraye'yi araç olarak kullanmış. Ona sığınmış, kaçmış. Onun için nefes almadan çalışmış: Günlerini dolu dolu geçirmek için. Piraye olmasaymış paraya ihtiyaç duymayacakmış bu denli. Dolayısıyla bu kadar çok çalışmasına gerek olmayacakmış. Nazım Hikmet Piraye'ye değil, aşk uğruna savaş vermeye aşıkmış. Tutunacak bir dal olarak görmüş Piraye'yi ve işe de yaramış. Bu hâlin acı tarafı Piraye bunun farkındaymış. Sonucunu bile bile o da Nazım'ı hiç yalnız bırakmamış. Hazırlıklıymış olacaklara. Bu aşk neticesi olarak, en önemlisi, Nazım Memleketimden İnsan Manzaraları'nı yazmış ki bayılmıştım o esere. Bu mektupların bende bıraktığı genel izlenim bu. Gelelim kitabın hacmine. Piraye'nin oğlu derlemiş mektupları ve bana kalırsa gereksiz yere kitap 770 sayfa olmuş. Birbirinin nerdeyse kopyası olan mektupları almasına hiç lüzum yokmuş. Sonlara doğru bu durum insanı boğuyor ve zaman zaman insan, yeter artık, diyor. İşte böyle: Umduğumu bulamadım. Nazım Hikmet'le ciddi mânâda ilgilenilmiyorsa bu kadar hacimli bir kitabı okumaya o kadar lüzum göremedim. Mektuplar maddi hayattan ibaret, öyle de olmak zorunda. Nazım Hikmet' in düşünce dünyasının yeri yok, hapishaneden yazıldığı için: Mektuplar başkası tarafından okunuyor ne de olsa. Yani bence bu mektuplar kendinden sansürlü. Haksız yere girdiği hapiste kimseye malzeme vermek istemez haklı olarak... İçeriğinde insana kattıkları çok güzel, insanın yüreğine hizmet ediyor ama kitap baskı yönünden sınıfta kaldı. Beğenmediğim şey mektuplar değil, onların bir araya getiriliş sistemi. Daha derli toplu daha düzenli olabilirdi, keşke olsaydı. (Çiğdem)
Bursa’da bir cezaevi Kapatmışlar bir devi. … Nazım Hikmet okuduktan sonra yazdıklarımın anlaşılmasından korkmak gibi bir derdim olduğunu hoş görürsünüz umarım. Kitaba henüz yeni başlamıştım. Daha belki birkaç sayfa çevirmiştim ki –kabullen- dedim. Geç olmadan, ilerlemeden kabullen. Ömrünce kimseden böyle bir mektup almak şöyle dursun, bir cümlesine dahi muhatap olamayacaksın. Piraye’den başka kimse bu sözlerle sarhoş edilemeyecek. Bir sandıkta Nazım’ın ‘’Bizzat ben şair Nazım Hikmet’i, günün birinde biraz daha yakından tanımak merakına düşecekler olursa, senin mektupların ellerinde anahtar olacaktır.’’ dediği mektupları okumuş olma zevkimi ve seni daha da yakından tanıma isteğimi arttırdığını bilmelisin. Sensiz ben yarımım diyen Nazım’ın, siyatiğinden ziyade kalp ağrısını, hasretini fakat buna rağmen yaşama sevincini gördüğüm bir kitaptı. Hayır! Mektuptu. Mektuplardı. Bir hayattı. Bir hapishaneden hayata karışma arzusuydu. Mektupların bir hapishane camından kuş olup uçtuğu, gökyüzünü arşınladığı, Piraye’nin içinden geçip damıtarak kalanını bize sunduğu bir acıydı. Piraye’ye ağladım diyerek yalan söyleme derdine düşmüştüm bende. Taa ki biri gelip gerçeği yüzüme vurana kadar. ‘’Kimse orada Piraye’ye Nazım’a değil, herkes kendine ağlıyor.’’ Bu yüzden belki de hiç bitmesin istedim. Öyle ağır aksak ilerledim ki, sayfalarını çevirmekten korktum. Malum sondan sebep. Fakat geldim, geçtim ve bitirdim. Belki de bittim. Hesap sorma niyetindeydim. ‘’Neden yaptın?’’ diyecektim. Böyle sevdiğin bir kadına bunu neden yaptın? Piraye, gel. Sana muhtacım. Bir telgraftan çok daha fazlası olan bu cümleyi yazacağını bilerek neden yaptın? Fakat kızgınlığımdan ziyade seni anlama arzumun ağırlığı daha fazla basınca ve zaten bu soruyu sen kendine defaten sorunca ben kendimi Piraye yerine koyma küstahlığımla baş başa kaldım. Piraye öldü aşkından, yine de dönmedi Nazım’a. Bir kitaplığın ucuna sıkıştırabildiğim bir kitabın sandığına sığındı o. Büyük dostuna. Dönemin siyasal, sosyal olaylarını anlama açısından ve Nazım Hikmet’i tanıma bakımından dehşetli bir kaynak. Yeniden görüşeceğiz Nazım. Bende sana muhtacım. (Merve)
Piraye, gel sana muhtacım..: Piraye öldü aşkından, yine de dönmedi Nazım'a.. Yaşadığı anlık aşklarıyla, kaçışlarıyla, mücadeleleriyle, okudukça bizden birer parça götüren şiirleriyle farklı bir kişilik benim gözümde Nazım. Ve dillere destan aşkı Piraye. Bu aşkın 13 yılı parmaklıklar arasında yaşandı. Kitap Nazım Hikmet'in tutuklu olduğu yıllarda Pirayeye yazdığı mektuplardan oluşmakta.Kalbimin kızıl bacısı diyor Piraye’ye. Kendisini onun sadece kocası olarak değil, babası, ağabeyi çocuğu olarak görüyor. Nazım’ın Piraye’ye olan aşkı ondan uzak olmasından, onu görememesinden, ona dokunamamasından bu kadar dehşetliydi belki de. Ve bir gün yine bir mektup yazdı Piraye'ye. Fakat bu mektup diğerlerinden çok farklıydı. Bu mektupta Pirayeye olan aşkını, özlemini değil ondan ayrılmak istediğini yazıyordu. Sebebi de dayısının kızı Münevvere duyduğu aşktı. Nazım sonra pişman olduğunu belirten mektuplar da yazdı, bu pişmanlığını derinden hissetmedim değil. Pirayeye'yi çağırdı ama sonuçsuz kaldı. Dönmedi Piraye. Seni sırtından bıçakladım diyor Nazım mektuplarında. Niye yapmıştı bunu nasıl yapmıştı ? Senin yanında bile sana hasretim derken nasıl bir başkasına aşık olabilmişti? Sanırım bu soruların cevabını bulmak imkansız. Fakat her şeye rağmen Pirayeye olan aşkı sevgisi özlemi mükemmeldi. Okurken gözlerimin dolmasına engel olamadım. Tabi sonrasında müthiş bir kine bıraktı yerini.. Eğer içinde biraz da olsa aşka umudu olanlar varsa bu umudun da kaybolacağı bi kitap.. Keyifli okumalar.. (ömür hanım)
Kitabın Yazarı Nazım Hikmet Ran Kimdir?
Nâzım Hikmet Ran ya da Türkiye'den ayrıldıktan sonraki soyadı ile Nâzım Hikmet Borzecki (15 Ocak 1902; Selanik, Osmanlı İmparatorluğu - 3 Haziran 1963; Moskova, SSCB), Türk şair ve yazardır.
Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.
Komünist siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiş; Türkiye'de 11 ayrı davadan yargılanarak İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre hapis yatmıştır. 1951 yılında Türkiye'den ayrılması sonrasında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılmış; bu karar ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihinde iptal edilmiştir.
1963 yılında Moskova'da kalp krizinden hayatını kaybetmiştir. Mezarı Moskova'dadır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Nâzım_Hikmet
Nazım Hikmet Ran Kitapları - Eserleri
- Büyük İnsanlık
- Nazım İle Piraye
- 835 Satır
- Benerci Kendini Niçin Öldürdü?
- Yatar Bursa Kalesinde
- Kuvâyi Milliye
- Memleketimden İnsan Manzaraları
- Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar
- Piraye'ye Mektuplar
- Bütün Şiirleri
- Yazılar 1
- Yazılar 3
- Kan Konuşmaz
- Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
- Yeşil Elmalar
- Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim
- Henüz Vakit Varken Gülüm
- İlk Şiirler
- Son Şiirleri
- Demokles'in Kılıcı
- Bir Ölü Evi & Ocak Başında
- Enayi
- Sanat Ve Edebiyat Üstüne
- Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar
- Şehrime Ulaşamadan Bitirirken Yolumu...
- Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden
- Yazılar 2
- Sevdalı Bulut Masalı
- Ferhad ile Şirin
- Kuvayi Milliye (Çizgi Roman)
- Nazım Hikmet Şiirleri 2: Mapusluk Zor Zanaat
- Yaşamak Seni Sevmek Gibi
- Nazım Hikmet Şiirleri 4: Gurbet Ölümden Beter
- Nazım Hikmet Şiirleri 3: Sevda Ateşten Gömlek
- Nazım Hikmet Şiirleri 6 : Herkes Kendi Payına Ölür
- Nazım Hikmet Şiirleri 5: Bir Hazin Hürriyet
- Sana Tütün ve Tespih Yolluyorum
- Yazılar 4
- Yazılar 5
- Hikayeler
- Kadınların İsyanı
- Yusuf İle Menofis
- Masallar
- La Fontaine'den Masallar
- Çeviri Hikayeler
- Yazılar 6
- Yeni Şiirler (1951 - 1959)
- Tavı Gelmişti Demirin
- Fatma, Ali ve Diğerleri
- Üç Şiir
- İt Ürür Kervan Yürür
- Seçme Şiirler
- Sarayda
- Şeyh Bedrettin Destanı
- Sabahat
- Das schönste Meer ist das noch nicht befahrene Liebesgedichte
- Kuvayi Milliye: Abidin Dino'nun Desenleriyle
- Taranta Babu'ya Mektuplar
- Öteki Defterler
- Beyazıt Meydanındaki Ölü
- Unutulan Adam
- Sonuna Kadar Kavga
- Nazım Hikmet ve Tosca'sı Semiha Berksoy
- Tüm Eserleri 1 - Şiirler 1
- Tüm Eserleri 2 - Şiirler 2
- Tüm Eserleri 3 - Şiirler 3
- Tüm Eserleri 4 - Şiirler 4
- Tüm Eserleri 5 - Şiirler 5
- Tüm Eserleri 6 - Şiirler 6
- Kuvayi Milliye Destanı
- Keloğlan
- Tüm Eserleri 7 - Şiirler 7
- Hasretle - Nazım Hikmet Mektupları
- Memleketimden İnsan Manzaraları 1
- Memleketimden İnsan Manzaraları 2
- Memleketimden İnsan Manzaraları 3
- Memleketimden İnsan Manzaraları 4
- Kurtuluş Savaşı Destanı
- Memleketimden İnsan Manzaraları 5
- Dört Hapishaneden
- Rubailer
- Sürekli Bir Bahar
- Güzel Günler Göreceğiz
- Kafatası
- Yel Üfürdü Su Götürdü
- Bursa Cezaevinden Va-Nu'lara Mektuplar
- Yaylamıza Kiraz Vakti
- Kuvayi Milliye
- İnek
- Kerem Gibi
- Nazım Hikmet’in Açlık Grevi (Tıpkı Basım İçerikler)
- El Yazmalarında ve Basılı Kitaplarda Saman Sarısı
- Sovyet Demokrasisi
- Jokond ile Si - Ya - U
- Alman Faşizmi ve Irkçılığı
- Gece Gelen Telgraf
- 1 + 1= Bir
- Nazım Hikmet Şiirleri: 1
- Şu 1941 Yılında
- Yaşamaya Dair
- Saat 21-22 Şiirleri
- Orman Cücelerinin Sergüzeşti
- Büyük Taarruz
- Aydınlıkçı şair, aydınlıkçı yazar Nazım Hikmet
- Faşizm Sınıflar ve Emperyalizm
- Seçilmiş Əsərləri
- Güneşi İçenlerin Türküsü
Nazım Hikmet Ran Alıntıları - Sözleri
- Bizim İstiklal Marşın'da aksayan bir taraf var, Bilmem ki, nasıl anlatsam, Akif inanmış adam, Fakat onun, ben, İnandıklarının hepsine inanmıyorum. Mesela, bakın: "Gelecektir sana vadettiği günler Hakk'ın" Hayır, Gelecek günler için Gökten ayet inmedi bize. Bir şarkı istiyorum Zaferden sonrasına dair. Kim bilir belki yarın (Kuvayi Milliye Destanı)
- Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne, allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar.. (Güzel Günler Göreceğiz)
- "Kim bilir ; Masalınızın kahramanı, başka bir hikayenin figüranı olmaya gitmiştir belki de. (Yaşamak Seni Sevmek Gibi)
- Yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim... (Kuvayi Milliye: Abidin Dino'nun Desenleriyle)
- Büyümez ölü çocuklar... (Henüz Vakit Varken Gülüm)
- "Sen daha çok hikâyeler dinlersin ama, artık sana hikâye anlatacak bulursan!.." (Ferhad ile Şirin)
- " Bırak ay gitsin sen kal bu gece... " (Bu Şehir Güzelse Senin Yüzünden)
- Yolunda pusuya yattıklarını arkadan çelme attıklarını bilerek yürümek… Yürümek yürekten gülerek yürümek… (Yazılar 6)
- ...yolsuzluğun da türlü türlüsü vardır. (Yazılar 3)
- İnsanların başlarında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. (Kuvayi Milliye Destanı)
- Bir insan bir vazife alırsa, bu vazife küçük ve ehemmiyetsiz de olsa, onunla öteki vazifeler arasındaki bağı unutmamalı ve ben işimi yapıyorum ya, işimden gayrisi beni alakadar etmez, banane dememelidir. Çünkü her iş, başka işle bağlıdır. (Hikayeler)
- Bulut mu olsam, gemi mi yoksa, balık mı olsam, yosun mu yoksa? .. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla. (Büyük İnsanlık)
- Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin (demeğe de dilim varmıyor ama) kabahatın çoğu senin canım kardeşim. (Nazım Hikmet Şiirleri: 1)
- Fotoğrafınızı pek yakında beklerim. Sıhhatiniz nasıldır ? Ateşiniz devam ediyor mu ? Oraları çok mu soğuk ? Herhalde odanızda soba vardır. Burada havalar birkaç gündür lodos. Denizde beyaz köpükler... ağaçlarda beyaz çiçekler... (S. Berksoy) (Nazım Hikmet ve Tosca'sı Semiha Berksoy)
- Bir gülüşün ateşiyle yakmasını biliriz ölümün önünde sigaramızı. (Nazım Hikmet Şiirleri 5: Bir Hazin Hürriyet)
- Hem anlatsana bana: nasıl oluyor da çıldırmıyoruz öleceğimizi bildiğimiz halde? Yoksa ben ölmem gibi mi geliyor insana. (Yatar Bursa Kalesinde)
- -Mayakovski’nin kitaplarından en çok hoşunuza gidenler hangileridir? + Sevgilinin gözlerini mi, yoksa burnunu mu seviyorsun sorusunu nasıl yanıtlamalı? Mayakovski’yi tepeden tırnağa severim ben. (Yazılar 6)
- “Onlar paranın sahibi değil, para onların sahibi. “ (Memleketimden İnsan Manzaraları)
- "Yaşamak güzel şey be kardeşim." (Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim)
- Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde. (Tüm Eserleri 2 - Şiirler 2)