diorex
Dedas

Pîrî - Faruk Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Pîrî kimin eseri? Pîrî kitabının yazarı kimdir? Pîrî konusu ve anafikri nedir? Pîrî kitabı ne anlatıyor? Pîrî PDF indirme linki var mı? Pîrî kitabının yazarı Faruk Duman kimdir? İşte Pîrî kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.05.2022 12:00
Pîrî - Faruk Duman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Faruk Duman

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750703096

Sayfa Sayısı: 128

Pîrî Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Bundan sonra Seferis- anasıyla babasın kaybetmiş bu Rum -gelip kolumun üzerindeki bu korkunç yaraya uzun uzun baktı. Kaşlarını kaldırarak baktı. Gözlerini kısarak baktı. Ucunda ışıkların çokuştuğu kirpikleriyle baktı. Sararmış benziyle, kıvrılmış saçlarıyla, bakır ibrikleri anımsatan burnuyla baktı. Öyle çok, öyle acımasızca baktı ki bana Seferis, hayır diyordum içimden ben, bu düzenbaz da işe yaramayacak. Ölüyorum ben, ölüyorum. Ben ki, kurnaz bir hançerin yarasıyla ölecektim. Ne akıl almaz bir belaydı bu. Ne tuhaftı, bir haftadır kanıyordu ve kandı, tazeliğini yitirmemişti. Pıhtı yoktu. Ümit yoktu."

Pirî, Osmanlı Paşası Yusuf'un komutasındaki gemiyle görevlendirildiği bir kuşatmaya giderken bir düşün peşine takılıp 'Karanlık deniz' de yaptığı gerçeküstü yolculuğu anlatıyor. Bu masalsı, fantastik roman Yusuf'un dışında üç kişinin daha çevresinde dönüyor: Seyyid, Azat ve Seferis. Bir eski zaman teknesinde dört kişinin gerçek /hayal ilişkileri çerçevesinde gelişen romanda, Yusuf 'un bilinci, annesiyle ve ilk aşkıyla, denizle, uzaklarla, haritalarla, kayıp noktalarla, karanlıklarla sarmalanıyor. Efsunlu bir atmosfer içinde süzülen tekne, buğulu denizlerde, sonsuzluğun sessizliğinde dolaşıp, Çıplak Kadınlar Adası'nda demir atıyor. Genç öykücü Faruk Duman bu ilk romanıyla, edebiyat serüveninde yeni bir sayfa açıyor.

Pîrî Alıntıları - Sözleri

  • ...uyku, çocuğum, yerle göğün bir olmasıdır, karayla denizin de. Ruhla nesnenin ayrılmasıdır hem, gölgeyle bedenin de. Huzurun annesidir o.
  • Sesler işitiyorum. Sevgilimin beni bu uçsuz bucaksız tarlaların açıklarına davet eden sesini işitiyorum. Bununla da anlıyorum ki ne denizde ne de karada hayalsiz duracağım. Ne de yaralarını sarmış bir adam olup eş dost arasına karışacağım.
  • Demek bir aşk, insanı bir ömür üzerdi. Ne kötü.
  • "Suyun," dedi, “bir yarısı ışık, bir yarısı candır. Kendi ışığı vardır suyun."
  • Akıl, yoktu. Akıl, yenilgiye uğramıştı. Her zaman denizin ve gökyüzünün, ormanın ve dağın karşısında akıl hiçbir şeydir. Dümen boşta kalmıştı. İnsanlar neredeydi? Akıl neredeydi?
  • Akıl, yoktu. Akıl, yenilgiye uğramıştı. Her zaman, denizin ve gökyüzünün, ormanın ve dağın karşısında akıl hiçbir şeydir.
  • O zaman ben de anlardım ki her sözün bir vakti vardır ama insan bunu öğrenemez. Hem öğrenilebilse de olmaz. Çünkü o zaman bu öğrenilebilir söz gönülden ırak olurdu ve tat vermezdi.
  • Nasıl da üzüyor insanı, öyle ya, bir gönül kırgınlığının acısını dindirecek bir yolculuk yapılmadı henüz.
  • ...bir hikâyeyi tanıyabilene aşk olsun. Hikâye, kendini saklar. Bütün hikâyeler, bir şeyleri saklayabilmek arzusuyla uydurulmamış mıdır?
  • ...biz böylece devasa bir kalbe dönüşür, ...kâh keyiften kâh gamdan. Kanar dururduk.
  • Denizin türlü renkleri vardı. Saymakla bitmezdi, bir renk cümbüşüydü. Ressamın ellerine benzerdi. Ben, bir vakitler, ressamları, ellerinde renkleri gizleyen insanlar diye bilirdim.
  • Ne tuhaf, ne zaman birine bir şey anlatacak olsam, söz ipinin elimden boşalıverdiğini, dolayısıyla aslında çok sonraları da bilmem söylenecek, bilmem unutulacak kimi ayrıntıları, vakitsiz, söylediğimin farkına varıyorum. Oysa söz oturup sırasını beklemeli ve unutulacaklar da unutulmalı gerçekten. Hoş bunların, bu unutulacak sözlerin zamanla, kendilerini ikinci bir yumak eyleyip başıma iş açmalarından da korkmuyor değilim.
  • Akşam vakitleri korku dolu bir laciverde çalar, sabahları benzersiz bir yeşile dönüşürdü. Sonra açık mavi olduğu kısacık anları beklerdi. Kahverengiye çaldığı bir de. Griye. Koyu yeşil ile kırmızıya. Pembeye sonra. Çitlembik rengi ile Hindistan karasına. Yavruağzı ile ceviz yeşiline, kül ile ufuk rengine. Nefes rengine, sonunda elbette Çin ile Maçin'e. Oradan da Nuh nebinin rengine. Saymakla bitmezdi denizin rengi.
  • Bu dürbünlerdi ki, gözlerine dayamaya görsünler, sanki onlar dünyaya bakmazlardı da dünya bu tuhaf adamların gözleriyle durup uzun uzun. Kendine bakardı.
  • Karşılıklı olarak, sözü azaltıp ruhumuzu sessizlikle yüceltmenin de sırrını çözmüştük. ...Zorunlu konuşmalar dışında... konuşmak, tükenmekten farksızdır.

Pîrî İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Doğan ve Doğurulan: Bütün hikayeler, bir şeyleri saklayabilmek arzusuyla uydurulmamış mıdır? Pek ala öyledir.Ama saklamaya çalıştığınız her ne varsa anlattığınız hikaye ile çoktan gün yüzüne çıkmıştır .İşte saklayabilmek için anlatılan gün yüzündeki başarılı bir roman:Piri Son 100 yılın en iyi 40 romancısı Faruk Duman ve su ile tüm evreni bütünleştirdiği eseri Piri.. Ödüllere değer vermeyen fakat en prestijli ödüllere sahip Faruk Duman’ın bu eserinde doğa ile insan bir bütündür.Roman doğan ile doğurulanın hikayesidir bir nevi..Roman boyunca düşünürsünüz doğan kim doğurulan kim bu düşünce de sizi alır su altına ahtapotlara,yunuslara götürür,oradan çıplak kadınlar adasına sürükler.. Yani anlayacağınız su üzerinde derin,fantastik,masalsı rüya tadında bir yolculuk yapar , arada derin derin hülyalara dalar, gerçekle kurgunun kıyasıya kavga ettiğini görürsünüz. Kitap yer yer “İhsan Oktay Anar” ve “ Mine Söğüt”ü getirdi aklıma.Fakat kendine ait dili,kelimelere hükmedişi,seçtiği metaforlarla tamamen özgün bir yazar izlenimi uyandırdı.”Söz sezilmek ister,sezildi mi söze gerek kalmaz” düsturu ile hareket eden yazar sezgi ve sözü balıksırtı örgüsüyle resmetmiştir adeta.Tavsiye elbetteki olunur. (Çiğdem)

Artık Faruk Duman okumaktan başım dönüyor. Okumak ayrı, aldığım lezzetin içinde dönüp duruyorum, anlama çabasını bir kenara da bıraktım; o anlatıyor, ben okuyorum. Bu sefer ormanda değiliz, oysa yazarın en temel mekânıydı orman- tabii bu kitap yazarın ilk romanı: burada bütün anlamların, bütün varoluşun mekânı deniz, biz de Osmanlı Paşası Yusuf'un anlattığı hikâyesinde onunla beraber, gemisiyle beraber Karanlıklar Denizini bulmaya gidiyoruz, çünkü biz bir rüyanın peşindeyiz, çünkü Yusuf Paşa kimi zaman farkında olarak, kimi zaman bilmeden ve sayıklayarak bizi kendi tarihinde, kendi bilincinde dolaştırıyor, parçaları tam birleştiremeden yolculuğumuzu sürdürüp nihayete varıyoruz. Hikâye bir Faruk Duman hikâyesi ya da romanından beklenebileceği üzere ilk okumada çok da rahat anlaşılabilecek gibi değil, çünkü bütün eserlerinde gerçek mekânı ne orman ne de deniz yazarın, kıvrılan bükülen, esneyen gerginleşen, ifşa edip açıklayan ya da saklayan gizleyen dil onun hakiki mekânı ve biz bu dilin içerisinde döndürülüyoruz, şekilden şekilde sokuluyoruz, kimi zaman kavrayabiliyor ve hâkim oluyor, kimi zaman dağılıyor ve pes ediyoruz. Anlamanın kendisi Faruk Duman metinlerinde muhakkak ana meselelerden birisi; dil anlamamızı sağlıyor mu, olanı anlamamıza yeterli oluyor mu, yoksa dil bir orman mı, orman ve bu eserinde denizler ya da kayıp denizler dilin kendisi mi, orada herşey hem kendisi hem de işaret ettiği şeyler mi? Pîrî, kesinlikle, her Faruk Duman eseri gibi, birden fazla okunmayı hak eden bir eser. Ne anlattığını birebir, anlatıcının zihni kadar net ve kesin anlamasak bile, anlatılış biçiminin verdiği haz ve tat kesinlikle kalburüstü. Yazarın son 100 yılın en iyi 40 yazarı arasında gösterilmesinin asla rastgele bir seçim olmadığını kanıtlayan gözümüzü alan bir elmas parçası gibi, pırıl pırıl parıldayan bir dil coşkusu; esnek, kıvrak, kıpır kıpır bir dil okyanusu, bir dil denizi. Herkese ama herkese Pîrî'yi öneriyorum. (CemCBG)

Osmanlı dönemi kaptanlarından Yusuf Paşa'nın sefere giderken yaralı kolunu iyileştireceğini söyleyen Rum Seferis'in anlattığı hikaye gereği Çin Denizi civarındaki bilinmeyen yere yolculuğu anlatılmakta. Zeyra kuşunun bu yolculukta kendilerine rehber oluşu sade ve akıcı bir şekilde ilerliyor. Can Yayınları baskısı kitapta cümlelerin yerleşimi sayfayı ortalar vaziyette oluşu bu masalsı kitabı 1-2 oturuşta çok rahat bir şekilde bitirilebilecek kıvama getirmiş. Okuyucu için güzel bir uygulama olmuş. Faruk Duman'ın yazım dilini çok beğendim. Doğa betimlemeleri çok hoşuma gitti. Herkese iyi okumalar dilerim. (Yasin Bektaş)

Pîrî PDF indirme linki var mı?

Faruk Duman - Pîrî kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Pîrî PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Faruk Duman Kimdir?

Ankara Dil ve Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümünden mezun oldu. Öyküleri, 1991 yılından beri Yazıt, Damar, Papirüs ve Adam Öykü gibi dergilerde yayınlandı. 1996 yılında Çankaya Belediyesi'nin Öykü-Şiir Yarışması'nda Çocuk Öyküleri dalında ikincilik aldı. Bu öyküleri daha sonra Mızıkçı Mızıka adıyla yayınlandı. İlk öykü kitabı Seslerde Başka Sesler 1997 yılında yayınlandı. 1998'de Orhan Kemal ödülleri öykü dalında ikincilik ödülü kazandı. 2000'de Sait Faik Hikâye Armağanı, 2004'de Haldun Taner Öykü Ödülü, 2010'da Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı.

 

Öykü

Kedi'çin Masallar, Notos Kitap (2010) 

Sencer ile Yusufçuk, Can Yayınları (2009) 

Keder Atlısı, Can Yayınları (2004) 

Pîrî, Can Yayınları (2003) 

Nar Kitabı, Can Yayınları (2001)

Av Dönüşleri, Can Yayınları (1999) 

Seslerde Başka Sesler, Can Yayınları (1997)

Roman

Köpekler İçin Gece Müziği, Can Yayınları (2014) 

Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur, Can Yayınları (2012) 

İncir Tarihi, Can Yayınları, (2010) 

Kırk, Can Yayınları, (2006) 

Deneme

Adasız Deniz, Can Yayınları (2010) 

Çocuk Kitabı

Cüce Prens, Can Çocuk Yayınları (2011)

Jüpiter'in Eteği, Can Çocuk Yayınları (2009)

Gagalar, Patiler ve Başka Güzel Şeyler, Can Çocuk Yayınları (2009) 

Faruk Duman Kitapları - Eserleri

  • Sus Barbatus
  • Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur
  • Köpekler İçin Gece Müziği
  • Yazmalı Defter
  • Sus Barbatus! 2
  • İncir Tarihi
  • Keder Atlısı
  • Baykuş Virane Sever
  • Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe
  • Seslerde Başka Sesler
  • Nar Kitabı
  • Pîrî
  • Kırk
  • Beydeba'dan Kelile ve Dimne
  • Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor
  • Sus Barbatus! - 3
  • Adasız Deniz
  • Cüce Prens
  • Av Dönüşleri
  • Kaptan Kanca’nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler
  • Sencer ile Yusufçuk
  • Doğa Betiği
  • Kedi'çin Masallar
  • Jüpiterin Eteği
  • Piri Reis Yedi Deniz
  • Gagalar, Patiler ve Başka Güzel Şeyler

Faruk Duman Alıntıları - Sözleri

  • O zaman bezgin vapurlar geçerdi, izlerdik. Biz köprüde salkım salkım izlerdik, onlar suda eriyip giderlerdi. (Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor)
  • Her ölüm ardında ya bir hikâye bırakır, ya da, ölenin bir hikâyesi bu taraftaki yaşamda (somut yaşamında) oluşmamışsa bile, orada, öbür tarafta pekâlâ oluşabilir. (...) Ve ölümle birlikte söz yeniden gündeme gelir. (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Yoluna kavuşmamış bir at, her zaman, hep, sabırsızdır. (Sencer ile Yusufçuk)
  • ...bu düzen bizi birbirimize düşman ediyor. Sebepsiz yere düşman ediyor. İki kardeşi alıyor, birini asker, birini anarşist ilan ediyor, neden, kendi çıkarları bozulmasın, kendi düzenleri yolunda gitsin diye... (Sus Barbatus! - 3)
  • Zamanın durduğu evlerde büyüdüm ben, asılı tozun içinde. (Keder Atlısı)
  • Bütün bunlardan şu sonuç çıkıyor: bir başucu yazarı, gerçek bir büyücüdür aslında. Düşlerinize girer ve siz yokken evi karıştırır. (Adasız Deniz)
  • Bulutlar kararıp kararıp dağılıyor, yağmur sanırsın bir evsiz; yağacak yer arıyordu. İnsan nasıl da bağımlıdır böyle şeylere. Ruh halimiz, bana kalırsa, kapanan havanın, huzursuz yaprağın peşinde yürür. (Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur)
  • İyilik, korkutucu oluvermişti. Kaçınılması gereken bir şey. Bu olmuştu sonunda. (Nar Kitabı)
  • "... hayat nedir ki başka. Sözlerin sarf edilmesinden, durup dururken. Sonra bu sözlerin anlamlandırılmaya çalışılmasından. Ama acıda, insanın insafıyla örülü bir şeyler var. Gölgede, belirsiz, ta eskilerden hız almış, her insanın yüzünde." (Kedi'çin Masallar)
  • İnsan zamanın birinde yüzünü serinletip geçen bir rüzgârı bile unutamaz. Sanki o rüzgâr hep o yerde durur ve bizimle yaşamımızı paylaşır. Ama sonra o da ölür, biz de. O da geçmiş olur, biz de. Bir bakıma, orada o rüzgâr estiği için biz biz olmuşuzdur. Zira o olmasaydı, bizim de o anımız olmayacaktı. (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Oysa insanoğlu genelde birbirini sevmez. Sevgi belki de insanoğlunun en büyük hatasıdır. (Sus Barbatus! 2)
  • İnsan sevdiğinin ölüsüne dokunmakta zorlanıyor. (İncir Tarihi)
  • Âşık olmuştu. Böyle bir durum insanın başına binde bir gelebilir ve. Geldikten sonra da onun hakkını vermeli. Hak önemli. Haksızlık olmaz. (Sus Barbatus! - 3)
  • Ağaçları da ölümleri nasıl büyüttüysek, öyle büyütmek gerek. (Zeytin Taneleri Birbirine Çarpıyor)
  • "...kitap okumak da bir yalnızlık biçimidir." (Tom Sawyer'in Kitap Okuduğu Kulübe)
  • Annemle babam birbirlerine o kdar güzel, uzun uzun bakıyorlardı ki, ben o zaman her şeyin yolunda olduğunu düşündüm. (Kaptan Kanca’nın Bir Macerası ve Öbür Yeni Öyküler)
  • Gece yine her zaman gecedir. Uyusan da, uyumasan da, fark etmez. (Köpekler İçin Gece Müziği)
  • Hayat çok büyük bir hayal kırıklığıdır. (Ve Bir Pars, Hüzünle Kaybolur)
  • Bahaneler böyledir, her şeyden önce, yazılması gerektiği için yazılmışlardır… (İncir Tarihi)
  • Güç. Güç insanı böyle yapar. İnsanı mutlu eder. Ama buradaki güç elbette, kişinin kendinde hissettiği güçtür. Yoksa başka türlü bir şey değil. Diyelim devletin elinde ki kaba güç gibi bir şey değil. (Sus Barbatus! - 3)

Yorum Yaz