diorex
Dedas

Pis Moruğun Notları - Charles Bukowski Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Pis Moruğun Notları kimin eseri? Pis Moruğun Notları kitabının yazarı kimdir? Pis Moruğun Notları konusu ve anafikri nedir? Pis Moruğun Notları kitabı ne anlatıyor? Pis Moruğun Notları kitabının yazarı Charles Bukowski kimdir? İşte Pis Moruğun Notları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.02.2022 10:00
Pis Moruğun Notları - Charles Bukowski Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Charles Bukowski

Çevirmen: Avi Pardo

Orijinal Adı: Notes of a Dirty Old Man

Yayın Evi: Parantez Yayınları

İSBN: 9789758441525

Sayfa Sayısı: 176

Pis Moruğun Notları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bukowski''yi Dünya çapında meşhur eden, kültleşen öyküleri...

"bir hafta kalıp içtim, kiranın bitmesini bekleyerek, sonra da Village'in dışında bir oda tuttum. derli toplu büyükçe bir odaydı ve çok ucuzdu, nedenini anlayamamıştım. köşede bir bar buldum, bütün gün oturup bira içtim. param hızla tükeniyordu, ama her zamanki gibi nefret ediyordum iş aramaktan. sarhoş ve aç geçirdiğim her dakikanın benim için özel bir anlamı vardı. o gece iki şişe porto şarabı alıp odama çıktım. soyundum, bir bardak bulup ilk şarabı koydum ve karanlıkta yatağa uzandım. işte o zaman anladım odanın neden bu kadar ucuz olduğunu. "L" treni pencerenin önünden geçiyordu. durak pencerenin önündeydi. tam önümde. odanın tamamı trenin ışığı ile aydınlanıyordu. ve bir tren dolusu yüz geçiyordu önümden. korkunç yüzler: fahişeler, orangutanlar, deyyuslar, kaçıklar, katiller, efendilerim. sonra tren yavaşça hareket ediyordu ve oda bir kez daha karanlığa gömülüyordu bir sonraki tren dolusu yüzlere kadar, ki her seferinde beklediğimden çabuk geliyordu. iki şişe şarap almakla ne iyi etmiştim."

Pis Moruğun Notları Alıntıları - Sözleri

  • Niyetim seni rahatsız etmek değil. Bazen kısa devre yapıyorum.
  • -Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrıyı hiç anlamıyorum. -Tanrı mi efendim? Hangi Tanrı? -O ne demek öyle Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki? -Bilmiyorum efendim. Sizce kaç tane var? -Elbette bir tane var Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan. - Adalet mi efendim? Hangi adalet? - Yeryüzündeki ve öteki dünyadaki adalet elbette Sebastian. -Efendim, beni affedin ama ben yeryüzünde adalet göremiyorum. - Saçmalama Sebastian. Elbette yeryüzünde adalet var. - Bence yok efendim. - Neden böyle düşünüyorsun Sebastian? - Çünkü eğer yeryüzünde adalet olsaydı efendim, fakir bir köylünün tek oğlu savaşta ölmezdi ve kralın oğulları da bugün hayatta olmazlardı. Çünkü o tek oğul, kralın oğulları rahat yaşantılarına devam etsinler diye öldü. - Saçmalama Sebastian! O fakirin oğlu, ülkemiz için öldü ve şehit oldu. Şehitlik, bir insanın ulaşabileceği en üst rütbedir. Krallıktan bile daha üstündür şehitlik rütbesi. - O zaman herhalde kral hazretleri oğullarını ve hatta kendisini hiç sevmiyor olsa gerek efendim. - Neden böyle söyledin Sebastian? - Çünkü şehitlik gibi üst bir rütbe dururken, sadece krallıkla yetinmeyi seçiyor da ondan efendim. - Seni anlamıyorum Sebastian. Ne söylemeye çalışıyorsun? - Sadece gerçekleri efendim. - Sen delirmiş olmalısın Sebastian. Tanri sana akıl versin. - Hangi Tanrı efendim? Adalet dağıtan mı? Yoksa, bunca adaletsizlik karşısında kılını bile kıpırdatmayan mı? -Ne saçmalıyorsun sen? Sadece bir tane tanrı var. Tanımıyor musun onu? - Ne yazık ki, tanıdıklarımın içinde hiç tanrı yok efendim. Zaten fazla bir tanıdığım da yok. Yan köşkün uşağı olan meslektaşım Filip, bizim köyün nalburu Moris ve bir de savaşta tek oğlu ölen şu zavallı köylüyü tanıyorum efendim. Ama hiç tanrı tanımıyorum. Siz tanıyor musunuz??
  • Üşengeç değilsin, sadece mutsuzsun ve mutsuz insanlar yorgun olur, hiçbir şey yapmak istemezler.
  • Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrıyı hiç anlamıyorum. - Tanrı mı efendim? Hangi Tanrı? - O ne demek öyle Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki? - Bilmiyorum efendim. Sizce kaç tane var? - Elbette bir tane var Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan. - Adalet mi efendim? Hangi adalet? - Yeryüzündeki ve öteki dünyadaki adalet elbette Sebastian. - Efendim, beni affedin ama ben yeryüzünde adalet göremiyorum. - Saçmalama Sebastian. Elbette yeryüzünde adalet var. - Bence yok efendim. - Neden böyle düşünüyorsun Sebastian? - Çünkü eğer yeryüzünde adalet olsaydı efendim, fakir bir köylünün tek oğlu savaşta ölmezdi ve kralın oğulları da bugün hayatta olmazlardı. Çünkü o tek oğul, kralın oğulları rahat yaşantılarına devam etsinler diye öldü. - Saçmalama Sebastian! O fakirin oğlu, ülkemiz için öldü ve şehit oldu. Şehitlik, bir insanın ulaşabileceği en üst rütbedir. Krallıktan bile daha üstündür şehitlik rütbesi. - O zaman herhalde kral hazretleri oğullarını ve hatta kendisini hiç sevmiyor olsa gerek efendim. - Neden böyle söyledin Sebastian? - Çünkü şehitlik gibi üst bir rütbe dururken, sadece krallıkla yetinmeyi seçiyor da ondan efendim. - Seni anlamıyorum Sebastian. Ne söylemeye çalışıyorsun? - Sadece gerçekleri efendim. - Sen delirmiş olmalısın Sebastian. Tanrı sana akıl versin. - Hangi Tanrı efendim? Adalet dağıtan mı? Yoksa bunca adaletsizlik karşısında kılını bile kıpırdatmayan mı? - Ne saçmalıyorsun sen? Sadece bir tane tanrı var. Tanımıyor musun onu? - Ne yazık ki, tanıdıklarımın içinde hiç tanrı yok efendim. Zaten fazla bir tanıdığım da yok. Yan köşkün uşağı olan meslektaşım Filip, bizim köyün nalburu Moris ve bir de savaşta tek oğlu ölen şu zavallı köylüyü tanıyorum efendim. Ama hiç tanrı tanımıyorum. Siz tanıyor musunuz?
  • Hepimiz ne kadar karmakarışığız. Her şey ne kadar hüzün verici ve harikulade.
  • "Bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır. Kimseye yardıma ihtiyaçları olduğunu anlatmazlar, belli etmezler."
  • “bazı insanlar kendi kendine iyileşmek zorundadır. kimseye yardıma ihtiyaçları olduğunu anlatmazlar, belli etmezler.”
  • Bana " İnsanlarla ne problemin var ? " diye soruyorlar. Ne yalan söyleyeyim ; ben hiç menfaatçi antilop görmedim, ben hiç riyakar bir mantis karidesi görmedim, ben hiç yalancı bir orkide görmedim, ben hiç tecavüzcü bir papatya görmedim. Bunların hepsini insanlarda gördüm
  • İşin delirtici yanı tek bir mermi bile sıkmadan canlarımızı alıyor olmaları, para babalarının şişko oğulları Beverly Hills'de on dört yaşında kızların ırzlarına geçerken ben bir yerlerde asgari ücretle belimi kırıyordum,..
  • Güvensiz kalplerimizi, karaktersiz insanlara borçluyuz.
  • ...çalışmıyordum, para bitmiş, kira gelip çatmıştı, bir yerde üçüncü sınıf bir iş bulabilirdim ama bu da ölmenin bir başka biçimiydi,..
  • Geri zekalının cesareti değil, düşünebilen kişinin cesareti önemlidir.
  • Belli bir siyasi görüşüm yok. Gözlemciyim. İnsanlık ruhundan başka hiçbir akımın yanlısı olmam.
  • "Paraya 'ekmek' diyen ilk kişiye maaşı un olarak ödensin."
  • Biz kandırılmadık, sadece inanmak istediğimizdendi..

Pis Moruğun Notları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Uslanmaz bir ihtiyar..: Kimine göre alkoliklerin babası bana göre ise dürüst bir adam her şeyi tüm açıklığıyla ortaya koyan ve her kitabında aslında hep aynı şeyi anlatmasına rağmen her kitabını okuyuşumda ayrı keyif aldığım büyük bir yazar. (Metin)

Birçok öykülerden oluşan, okurken bolca mimik yaptıran bir kitap daha. Bazen donup kaldım, bazen midemin bulandığını hissettim, bazen şaşırdım, bazen güldüm (gerçekten sesli güldüğüm yerler oldu) bazen de üzüldüm. Haliyle bu kadar fazla duygu karmaşası yaşatan bir kitap’a kötü diyecek değilim. Ama yeraltı edebiyatı olmasından mütevellit rahatsız edici olabilir. Keyifli okumalar :) (Meral Sarı)

yazar/Charles-Bukowski okumak yürek ister diyerek başlayalım :)) Öncelikle yazarımızı her kesim okur sevmeyebilir. Benim gibi naif kitapları seven biri ise hiç tanışmazsa yazar/Charles-Bukowski ile daha güzel :) En azından uzaktan sevmek daha kolaydır :) Kitap, yazarın o zamanlar bir gazeteye gönderdiği makaleleri içeriyor. yazar/Charles-Bukowski her defasında gazete için belli bir hikayeler yazarmış. Ama yazdığı hikayeleri müdürü çoğu zaman okumazmış bile. Yazar da bakmış zaten ne yazsa basılıyor, teki bile okunmuyor o da ne aklına gelmişse yazmış. Yaşadıkları, gördükleri, rüyaları. İsmini de koymuş "Pis Moruğun Notları". Yazarın dili, *akıcı *edebi hiçbir değeri yok *küfürlü, argolu *ama ne olmuş yazar/Charles-Bukowski bunlarla zaten ilgilenmiyor. Kitabın başından son kısmına kadar yazarın vurdumduymazlığı, kadın düşkünlüğü, hayatı "iplememesi"ne şahit olacaksınız. Bir tek son kısmında yazar biraz üzdü. Çünkü yazar/Charles-Bukowski'nin aslında neden böyle bir insana çevrildiğinin kanıtları var kitapta. Yazar bunu yine şakaya vurarak anlatmaya çalışsa da insanın içinde bir şeyler ona acımadan edemiyor. .. Her türlü kitabı çok rahatlıkla okuyan kesim okurlara öneririm. Diğerleri ise benim gibi bir kaç sene kendini geliştirdikten sonra okumalı. Keyifli okumalar.. (Aysel)

Kitabın Yazarı Charles Bukowski Kimdir?

Charles Bukowski (16 Ağustos 1920 - 9 Mart 1994), asıl adı Heinrich Karl Bukowski olan Amerikalı yazar ve şair. Yapıtlarında bazen Henry Chinaski ismini de kullanmıştır. Hayatının çoğunu ABD'nin Los Angeles şehrinde geçirmiştir.

Eserlerinde genellikle toplum dışı insanlar ile depresyonu konu alması ve alkolizme yatkın bir hayat tarzını anlatmasıyla ünlüdür. Bunun nedeni olarak kendisinin bu hayatı yaşaması gösterilebilir. Bukowski'nin yazılarında kendi hayatını yazıp yazmadığı tartışma konusu olmuştur; hayranlarının bir kısmı bunları kurguladığını, çoğunluğu ise yaşamadan bu tip kurguları yapmasının mümkün olmayacağını ve o karakterde bir insanın bu hayatı sürmesinin zaten doğal olduğu görüşünü savunmaktadır.

I. Dünya Savaşı'nın sonlarında Almanya'ya askeri hizmet nedeniyle gelen Polonya asıllı Amerikan bir babanın ve terzilikle uğraşan Alman bir annenin çocuğu olan Charles Bukowski 1920 yılında Andernach, Almanya'da doğdu. 2 yaşındayken Los Angeles'ataşındılar. 1929 Krizi sırasında Bukowski'nin babası genelde işsizdi ve Bukowski'ye şiddet uygulardı. Genelde sessiz bir çocuk olan ve bu özelliğiyle dikkat çeken Bukowski, bazen çıldırış noktasına geliyor kendinden hiç beklenmedik kabadayılıklar yapıyordu. İlkokul yıllarından itibaren korkusuz olan Bukowski, kendi yazdığı bir eserinde ilkokul öğretmenine "sevişelim" dediğini söylemektedir. Bukowski, Los Angeles Lisesi'nden mezun olduktan sonra sanat, gazetecilik ve edebiyat dersleri aldığı Los Angeles Şehir Üniversitesi'nde 1 yıl okudu.

Yazmaya başladığı günden itibaren yazılarını yayımlanması için dergilere gönderen Bukowski'nin yazıları hep geri gönderilmiştir.

Ancak 24 yaşındayken "Aftermath of a Lenghty Rejection Slip" isimli kısa öyküsü yayımlandı. İki yıl sonra bir başka kısa öyküsü olan "20 Tanks From Kasseldown" isimli eseri yayımlandı. Bukowski yayıncılık yöntemlerinden hayal kırıklığına uğradı ve neredeyse 10 yıllığına yazmayı bıraktı. Hayatının bu bölümünü ABD'yi gezerek, çeşitli işlerde genellikle kısa vadeli çalışarak ve ucuz pansiyonlarda konaklayarak geçirdi. Hayatının diğer bölümlerinde olduğundan daha yoğun bir tempo ile açlık ile boğuşan ve kadınlarla zaman geçiren Bukowski daha sonra bu yıllarını Factotum isimli kitabında da anlatmıştır. Bu dönemdeki işlerinin kısa vadeli olmasının nedeni de düzen tanımaz kişiliği ve alkol bağımlılığıydı. Bukowski babasına olan nefretini onun aksine bir hayat yaşayarak göstermiş ve bir yazısında da bu yüzden bir hiç olmayı seçtiğini söylemiştir. O babasının aksine olduğu gibi görünen ve bir şey olmamayı hedefleyen birisi olarak kazandığı paraya önem vermiyor ve barlarda günü birlik bir hayat sürüyordu. Zengin Amerikalı kadınlarla ilişkiye girdiği dönemlerde onlara kaba dahi davransa etkiliyor onların evlerinde yaşamaya başlıyor ama bir türlü o hayata adapte olamayarak eski hayatına geri dönüyordu ki 1969'da da bunu, aç kalmayı seçtiğini söyleyerek ispat etmiş oluyor adeta. Ayrıca ömrünün çoğu denilebilecek kısmını da hipodromlarda geçirmiş ve bundan yazılarında sık sık söz etmiştir. 1950'lerin başında Bukowski, iki yıldan az bir süre ABD Posta İdaresi'nde posta kuryesi olarak çalıştı. 1955'te ölümün ucundan döndüğü alkol komasından dolayı hastaneye kaldırıldı. Taburcu olduktan sonra bir daktilo satın aldı ve şiir yazmaya başladı.1957'de Barbara Fry ile evlendi fakat 1959'da boşandılar. Bukowski, şiir yazmaya ve içki içmeye devam etti ve sonra Los Angeles'taki postaneye geri döndü. 1965'te hiç evlenmediği Francis Smith'ten bir kızı oldu. 1969'da Black Sparrow Yayınevi'nden ömür boyu 100 dolar maaş teklifini alınca postaneden ayrıldı. Bir mektubunda şöyle bir açıklaması vardı "İki seçenekten birini seçmek zorundaydım: Posta ofisinde kalıp delirmek ya da yazmaya oynayıp açlıktan ölmek. Ben aç kalmayı seçtim." Posta ofisini bırakalı bir ay olmadan Postane ismindeki ilk romanını bitirdi. 1976'da Bukowski, Linda King ile tanıştı. İki yıl sonra birlikte Los Angeles'ta bir liman şehri olan San Pedro'ya taşındılar. Bukowski ve Beighle 1985'te evlendiler.

Bukowski, Pulp romanını henüz bitirdikten sonra 9 Mart 1994'te 73 yaşındayken omurilikten yayılan lösemi sebebiyle San Pedro, Kaliforniya'da öldü.

Bu tip bir hayat yaşadığı için birçok kez tutuklanmış, dayak yemiş olan Bukowski hayatı, özgün dili ve tarzı ile Amerikan edebiyatına damgasını vurmuş, Türkiye'de ise ilk kez Sokak dergisi'nde çıkan öyküleri ile tanınmıştır.

Charles Bukowski Kitapları - Eserleri

  • Postane
  • Pulp
  • Factotum
  • Kahramanın Yokluğu
  • Ekmek Arası
  • Kadınlar

  • Ölüler Böyle Sever
  • Suda Yan Ateşte Boğul
  • Hollywood
  • Pis Moruk İtiraf Ediyor
  • Kasabanın En Güzel Kızı
  • Sıcak Su Müziği
  • En Kısa Andır Mucize

  • Pis Moruğun Notları 2
  • Pis Moruğun Notları
  • Sıradan Delilik Öyküleri
  • Kaptan Yemeğe Çıktı ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi
  • Pansiyon Manzumeleri
  • Bütün Atlar Kaybetmeye Koşar
  • Bana Aşkını Getir

  • Güneş, İşte Burdayım
  • Bir Tek Ben miyim Böyle Yaşayan?
  • Günler Tepelerden Aşağı Koşan Vahşi Atlar Misali
  • Kimse Bilmez Ne Çektiğimi
  • Büyük Zen Düğünü
  • En İyi Adamlar Yalnızken Güçlüdür
  • Kaybedenin Önde Gideni

  • Shakespeare Bunu Asla Yapmazdı
  • Güneşe Uzan
  • Kediler
  • Sarhoş Çal Piyanoyu Vurmalı Çalgı Gibi Parmaklar Biraz Kanamaya Başlayana Dek
  • Çanlar Kimse İçin Çalmıyor
  • Gilles Deleuze ve Amerikan Edebiyatı
  • Kapalı Bir Kapıdır Cehennem

  • Gülün Gölgesinde
  • İlham Perisine Oynamak
  • Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı
  • Kendimizde Açtığımız Yaralar
  • Aşk
  • Ben Makul Bir Adamım
  • Alaycı Kuş Bana Şans Dile

  • Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına
  • Tükenmiş Hissediyorum Kendimi
  • Bring Me Your Love
  • There's No Business
  • New Poems Book 1
  • New Poems Book 2
  • The Continual Condition

  • New Poems Book 3
  • New Poems Book 4
  • Cehenneme Giden Yol
  • The Pleasures of the Damned: Poems, 1951-1993
  • Cehennemden Bir Köpektir Aşk
  • Aforizmlər
  • kadınlar

Charles Bukowski Alıntıları - Sözleri

  • bir sonraki şişeden başka hiçbir şeyin önemi yoktu (Cehenneme Giden Yol)
  • Haftada 64 saat çalışıp karşılığında 35 dolar alıyordu dangalak ve mutluydu (Kasabanın En Güzel Kızı)
  • Bir şeyler biliyormuş gibi görünüyordum, ama yalandı, sahteydim ve insanın birden sahte olduğunu hissetmesinden daha kötü hiçbir şey yoktur dünyada. (İlham Perisine Oynamak)
  • Gurur yeni biçimler yaratıp kazananlara aitti sadece… (Pis Moruk İtiraf Ediyor)
  • “Şu haline bak. Bitkiden farkın yok.” (Ölüler Böyle Sever)
  • Deleuze göre felsefe,kavram icat etmenin,bicimlendirmenin ve üretmenin sanatıdır.Eger felsefe kavramları icat ediliyorsa, o zaman düşünceyi kışkırtmak için icat ediliyor olmaları gerekmektedir. (Gilles Deleuze ve Amerikan Edebiyatı)

  • Ölüm değil sorun, gelmesini beklemek. (Gece Çılgın Ayak Sesleriyle Yırtıldı)
  • ''Sen paranoyak mısın?'' diye soruyor. ''Elbette, aklı başında herkes kadar.'' (Kasabanın En Güzel Kızı)
  • çok fazla kadın düzmelisin güzel kadınlar ve birkaç düzgün şiir yazmalısın. yaş ve/veya yeni çıkan yetenekler meselesini kafana takma. daha çok bira iç daha çok ve daha çok ve haftada en az bir kez hipodroma git ve mümkünse kazan zordur kazanmayı öğrenmek -her denyo iyi bir kaybeden olabilir. ve Brhams'ını be Bach'ını ve biranı. unutma fazla egzersiz yapma öğleye kadar uyu. kredi kartlarından uzak dur, hiçbir şeyi zamanında ödeme. ve bu dünyada 50 dolardan fazla edcek bir fahişe olmadığını unutma sevme yeteneğin varsa önce kendini sev, fakat hiçbir zaman tam bir yenilgi olasılığını göz ardı etme, yenilginin nedeni sana yanlış ya doğru gelse de- ölümün tadına erken bakmak kötü bir şey olmayabilir. kilisilerden ve barlardan ve müzelerden uzak dur, ve örümcek gibi sabırlı ol- zaman herkesin çarmıhıdır, artı sürgün hezimet ihanet bütün o cürüf. biradan şaşma bira kesintisiz kan demektir. kesintisiz bir sevgili. büyükbir daktilo al, ve pencerinin önünde ayak sesleri ileri geri giderken örsele lanet şeyi, tuşlara ser vur ağır siklet bir dövüş olsun boğa güreşinde boğanın ilk saldırışı gibi ve müthiş dövüşmüş o eski köpekleri hatırla: Hemingway, Celine, Dostoyesvski, Hamsun. onları da senin yaptığın gibi küçük odalarda delirmediklerini sanıyorsan yanılıyorsun kadınsız yemeksiz umutsuz o zaman hazır değilsin demektir. daha çok bira iç. zaman var yoksa bile. (Cehennemden Bir Köpektir Aşk)
  • Sevmeyi falan değil, yalnızlığı öğren. Çünkü zor zamanlarda, en çok ona ihtiyacın olacak.. (Ölüler Böyle Sever)
  • Bizler ölmekte olan kuşlarız Bizler batmakta olan gemileriz - Ayaklarımızın altında yer sarsılmakta ve bizler kollarımızı, bacaklarımızı dışarı doğru atıyoruz aynen çıyanın ölüm öpücüğünde olduğu gibi: ama sonra sırtımızda nazikle dişlerinin sesini duyuyoruz zehrimizi "politika" diye adlandırıyorlar. (Günler Tepelerden Aşağı Koşan Vahşi Atlar Misali)
  • Çok tuhaf insanlar vardı pansiyonda. Bir şey söylemeleri gerektiğinde asla konuşmazlardı. (Kahramanın Yokluğu)
  • " Sokaktaki adamın ayağında sağlam bir çift kundura olsun, karnı tok olsun. " (Kasabanın En Güzel Kızı)

  • “Topluma uyum sağlayamadım nedense. İnsanlardan hoşlanmıyorum.” (Sıcak Su Müziği)
  • *** ...saat dörde kadar her şey yolunda giderdi... (Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına)
  • İstedikleri buydu demek: yalanlar. Harikulade yalanlar. Buna ihtiyaçları vardı. İnsanlar ahmaktılar. (Ekmek Arası)
  • her şeyden vazgeçebilmelisin, fırlatıp alabilmelisin, her şeyi. (Gülün Gölgesinde)
  • Bir son istiyor musunuz? Siz yazın. (Pis Moruk İtiraf Ediyor)
  • Zihnimizin durumu ülkemizin durumudur. (Kaybedenin Önde Gideni)
  • *** bu bir ara. fırsat varken tadını çıkarın. (Canlılar ve Ölüler İçin Fırtına)

Yorum Yaz