diorex
Dedas

Piyâle - Ahmet Haşim Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Piyâle kimin eseri? Piyâle kitabının yazarı kimdir? Piyâle konusu ve anafikri nedir? Piyâle kitabı ne anlatıyor? Piyâle kitabının yazarı Ahmet Haşim kimdir? İşte Piyâle kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.02.2022 03:51
Piyâle - Ahmet Haşim Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Haşim

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750809432

Sayfa Sayısı: 82

Piyâle Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Piyâle, Hâşim'in ikinci şiir kitabı. Bu eser de basıma hazırlanırken, öteki kitaplarda olduğu gibi metin ve notlar dışında, tanıtıcı ve çözümleyici sunuş yazısı, küçük sözlük de eklendi ve böylece son yıllarda yoğunluk kazanan Ahmet Hâşim yayınlarına akademik kaygılar içeren katkılar amaçlandı. 1909-1923 arasında yazılıp yayımlanan Piyâlede Hâşim'in şiir anlayışını özetleyen ve kendisini beğenmeyenlere verdiği cevapları içeren yazısı ile Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun kitabın birinci baskısı için kaleme aldığı yazı yer alıyor. İki yazı da Hâşim'i anlamaya birer kılavuz, birer anahtar gibi. 

Piyâle Alıntıları - Sözleri

  • "Şiir bir öykü değil, sessiz bir şarkıdır."
  • “Ağır ağır çıkacacaksın bu merdivenden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak…”
  • Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir bakacaksın semâya ağlayarak... Sular sarardı, yüzün perde perde sokmakta, Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta...
  • Sihrin o kadar nâfiz olur fikr ü hayâle, Her şey değişir titreyerek hüsn-i muhâle.
  • Sanki bir savt-ı gaib ü mühtez Kalbe bir aşk-ı bî-vefâ yetmez, “Seviniz, muttasıl sevin!” derdi.
  • Bir ufk-ı tehî, bir gece, binlerce sitâre Samt-ı ebediyyetle bakar hâb-ı bahâra…
  • Dinlerdik onun şi’rini ben lâl, o hayâlî, Lâkin ne kadar hüzn ile tev’emdi meâli, Lâkin ne kadar târ idi sessiz o nazarlar!
  • "Bir giryeli ses, belki kadın, belki de erkek Söyler gecenin şi'rine bir aşk, bir âhenk..."

Piyâle İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Rakı şişesinde balık olsam: Hâşim'i anlatmanın birçok yolu var fakat bu yollardan hiçbiri onun edebî kimliğini veya benliğini ortaya koymaya yeterli değildir. Bütün anlatımlarda bir eksiklik ve mânâsızlık görülür. Dergâh mecmuasında yayımladığı "Şiirde Mânâ" adlı makalesi ve "Bir Günün Sonunda Arzu" adlı şiiriyle gündem olan Hâşim, epey alaya alınmıştır. Orhan Veli "Rakı şişesinde balık olsam." mısraıyla Hâşim'e göndermede bulunmuştur. Kalemi çok güçlü olan Hâşim, Piyâlesi'nde Sonbahar ve Bir Günün Sonunda Arzu adlı şiirleriyle ön plandadır. Zaman zaman Yahya Kemal ile kıyaslanmış ve birbirlerini beslemişlerdir. Sembolist oluşu ile de bunu pekiştiren Hâşim, akşamlara görmeden yatamazdı. (Egemen Dağ)

Ahmet Haşim'in Piyâle kitabındaki şiirlerini, daha önce okuduğum Göl Saatleri kitabındaki şiirlere kıyasla daha çok beğendim. Şairin en beğendiğim şiiri Merdiven de bu kitapta. Esasen anlayabildiğim tek şiiri de Merdiven oldu diyebilirim. Belki de anladığımı zannediyorum, Bilemiyorum. Anlamak için gayret ediyorum, Kitabı bir kenara bırakıyorum, Düşünüyorum, düşünüyorum, Yorum üstüne yorum, İşin içinden çıkamıyorum. Bir şiirini hatırlıyorum, ÖLMEK. Ne diyordu orada; "Firâz-ı zirve-i Sînâ-yı kahra yükselerek, Oradan düşmek ölmek istiyorum." Ne dedi şimdi bu diyorum, Hemen sözlüğe gidiyorum, Fa fa fa, fe fe fe, fi fi fi, Firâz! Buluyorum. En nihayet kitabı, sözlük ve şiirler arasında bitiriyorum. Ahmet Haşim'in anlaşılmak gibi bir derdi de yok sanırım. Şiirde manaya çok önem vermediğini, şiirin toplum tarafından anlaşılıp anlaşılmamasını pek önemsemediğini "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" başlıklı yazısında görebilirsiniz. Velhasıl failatün failatün failün pek anlamadım efendim. (Bünyamin Müftüoğlu)

Kitabın Yazarı Ahmet Haşim Kimdir?

Ahmed Haşim (1884, Bağdat - 4 Haziran 1933, Kadıköy, İstanbul), sembolizmin öncülerinden Türk şair.

Hayatı

Bağdat'ta doğmuştur. Babası mülkiye kaymakamlarından ve Bağdat'ın eski ve bilinen ailelerinden biri olan Alusizadelere mensup Ahmet Hikmet Bey; annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kahyazadeler'in kızı Sara Hanım'dır. Meşhur tefsir alimi Mahmud el Alusi Ahmet Haşim'in babasının dedesidir. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü. Aynı sebepten dil olarak da sadeceArapçayı öğrendi. Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi. 1897'de Galatasaray Sultanisi'ne yatılı olarak verildi. 1907'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk'a devam etti. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği (1914 - 1918) sırasında Çanakkale Cephesinde bulundu. Ayrıca Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 1924'te Paris'e, 1932'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Ahmet Hâşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam etti.

Hâşim'in sanat ve edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanisi'nde başlar. Bilinen ilk manzumesi "Leyâl-i Aşkım" 1901'de "Mecmua-i Edebiyye"de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesiri altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı. 1905 - 1908 yılları arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı "Şi'r-i Kamer" serisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi. 1909'da kurulan Fecr-i Âti'ye girdi. "Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek" prensibinden hareket eden Fecr-i Âti grubunun yayın organı Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn - Edebiyat-ı Cedide - topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. 1911'de yayınlanan Göl Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Ati dağıldıktan sonra siyasi ve edebi akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.

Dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçirerek anlatır; sonbahar, akşam kızıllığı ve karamsarlık önemli temalardır. Ahmet Haşim fıkraları, denemeleri ve gezi yazılarıyla da önemli bir yazardır. Düz yazılarında dili sade ve oldukça başarılıdır.

Ahmet Haşim Kitapları - Eserleri

  • Bize Göre
  • Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları
  • Gurebahane-i Laklakan
  • Bütün Şiirleri
  • Frankfurt Seyahatnamesi
  • Piyâle

  • Göl Saatleri
  • Üç Eser: Bize Göre - Gurabahane-i Laklakan - Frankfurt Seyahatnamesi
  • Piyale - Göl Saatleri
  • Bize Göre - Frankfurt Seyahatnamesi
  • Gurabahane-i Laklakan - Diğer Yazıları
  • Bütün Yazıları (Cep Boy)
  • Paris, Frankfurt... Yahut Hiç!

  • Bütün Kitapları
  • Eserlerinden Seçmeler
  • Savrulmada Gül
  • Bize Göre ve İkdam'daki Diğer Yazıları
  • Frankfurt Seyahatnamesi - Mektuplar - Mülakatlar
  • Bir Seyahatin Notları
  • Karanlıkta Beyaz Kuşlar

  • En Güzel Aşk Şiirleri
  • Şairlerin En Garibi Öldü

Ahmet Haşim Alıntıları - Sözleri

  • "Bir giryeli ses, belki kadın, belki de erkek Söyler gecenin şi'rine bir aşk, bir âhenk..." (Piyâle)
  • "Acılar gece çözülür." (Frankfurt Seyahatnamesi)
  • -Desene: Şu çarkları su ile dönen dünya, eski zaman işi bir degirmenden hâlâ farklı değil! (Bize Göre - Frankfurt Seyahatnamesi)
  • Sevimli ev... bugün altında aşkı bekliyorum... (Göl Saatleri)
  • Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ışıkları tayin ederdi. (Bütün Yazıları (Cep Boy))
  • HAVUZ Akşam yine toplandı derinde... Cânân gülüyor eski yerinde; Cânân ki gündüzleri gelmez, Akşam görünür havz üzerinde, Mehtâb kemer tâze belinde, Üstünde semâ gizli bir örtü, Yıldızlar onun güldür elinde... *** Cânân: Sevgili Havz: Havuz Mehtâb: Ay ışığı Kemer: Kuşak Tâze: Genç, bozulmamış Semâ: Gök (Savrulmada Gül)

  • "Zannedilir ki ufuklarımızın ötesi, bambaşka alemlerin eşiğidir." (Bize Göre)
  • Sihrin o kadar nâfiz olur fikr ü hayâle, Her şey değişir titreyerek hüsn-i muhâle. (Piyâle)
  • Neşeye hâkim değildik, kederi kendimizden uzaklaştıracak hiçbir kuvvetimiz yoktu. (Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları)
  • Almanya "profesör" ve "doktor" denilen acayip bir insan cinsinin vatanıdır. (Frankfurt Seyahatnamesi)
  • Karanlık, ölümün bir parçasıdır, onun için dinlendiricidir. (Eserlerinden Seçmeler)
  • İnsan her şeyden evvel kendi kendisinin esiridir. (Bize Göre ve İkdam'daki Diğer Yazıları)
  • Nereden geldiği ve nasıl başladığı meçhul bir kürk modası, İstanbul'un hemen bütün kadın tabakalarını yayıldı. Bu moda, dedelerimizin ve ninelerimizin bildiğimiz kürkünü çevirip sırta geçirmek ve kurt veya goril gibi, iri cüsseli bir hayvana benzemek tuhaflığından ibarettir. ...Tırnaklarını uzatıp sivrilten ve vücudunu baştan başa tüylü göstermek isteyen kadın, belli ki insandan başka bir hayvana benzemek için uğraşıyor. Kadınlarda bu insan şeklinden uzaklaşma meylinin sebepleri ne olsa gerek? (Üç Eser: Bize Göre - Gurabahane-i Laklakan - Frankfurt Seyahatnamesi)

  • Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm Kapandı. Da'vet-i yeldâyla titriyor rûhum; Bırak ve git beni mevt-i leylâle tevdî et. (Eserlerinden Seçmeler)
  • ...hakiki kır, sert toprakla sert insanın boğuştuğu âlemdir. (Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları)
  • Yüreğimde daima kanayan bir yara halinde kalacak (Bize Göre)
  • Rabbim! Her zevki tatmin edecek ve ismi yine "sanat ve edebiyat" olacak olan hacer-i felsefîyi nasıl bulmalı? (Bize Göre ve İkdam'daki Diğer Yazıları)
  • En eski edebiyattan en yenisine değin, her dilde, şiirin konusu eş (zevce) değil, sevgilidir (maşuka). Düşler ve benzetmeler hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı eş ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir ? (Bize Göre)
  • Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde sema kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Bütün Şiirleri)
  • Hayat ne güzel! Onu sonsuz bir iştiha ile seviyorum. Fakat hissediyorum ki ileride, hakkım olduğu kadar hayattan zevk almama insanlar mani olacak. İnsanlar, tabiatın serbest akışını değiştirmişler, saadet ve felaketi büyük talih ve keder kanunlarının mecralarından ayırmışlar ve köy sularını istedikleri gibi paylaşan mütegallibe tarzında, zevki ve kederi aralarında keyiflerine göre dağıtmışlar. Tatlı hava, renkli ziya, gök, deniz, ağaç, çimen, ateşli kadın bakışı, yakıcı şiir ve sarhoş edici musiki ile benim aramda yarın karanlık bir kaya gibi dikilecek olan insan beni şimdiden ürkütüyor. Ben onu nasıl yumuşatacağım ve kendi lehime çevirebileceğim? (Frankfurt Seyahatnamesi)

Yorum Yaz