diorex
life

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer - Thomas Cathcart Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer kimin eseri? Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer kitabının yazarı kimdir? Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer konusu ve anafikri nedir? Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer kitabı ne anlatıyor? Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer PDF indirme linki var mı? Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer kitabının yazarı Thomas Cathcart kimdir? İşte Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.06.2022 07:00
Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer - Thomas Cathcart Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Daniel Klein

Yazar: Thomas Cathcart

Çevirmen: Algan Sezgintüredi

Yayın Evi: Aylak Kitap

İSBN: 9786055691226

Sayfa Sayısı: 200

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Dikkat! İçerde Felsefespri var!

"Yılın en matrak çoksatarı" 

-The Boston Globe-

"Çok güldüm, çok şey öğrendim, çok sevdim" 

-Roy Blount Jr.-

Felsefe mi? Felsefeyi anlamak için büyük bir dehanın zekâsına ve peygamber sabrına sahip olmak gerekir. Bu doğru değil! Bu komik, ele avuca sığmaz, çok yönlü ve zengin içerikli kitap bu efsaneyi yerle bir ediyor. 

"Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer..." ile birlikte kendinizi olağanüstü eğlenceli bir felsefe dersinin içinde bulacaksınız. Felsefi kavramların esprilerle nasıl aydınlatılabileceğini, mizahın da aslında büyüleyici bir felsefi içerik barındırdığını göreceksiniz. Ama bir dakika... Bu iki kavrayış yolu, yani felsefe ile espri aynı şey mi yoksa? Fıkra ve esprilerin kuruluşu ve etkisiyle felsefi kavramların kuruluşu ve etkisi aynı malzemelere dayanmaz mı? İkisi de aynı şekilde aklımızı gıdıklamaz mı? Şey, biraz düşünüp sonra söylesek?

Harvard'lı iki felsefe profesöründen "güldürürken düşündüren" bir Stand-Up... 

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer Alıntıları - Sözleri

  • Satıcı: "Han'fendi, bu elektrikli süpürge işinizi yarı yarıya azaltacaktır." Müşteri: "Harika! İki tane alayım o zaman."
  • Akıl bize duyularımızın ötesindeki dünya hakkında bir şey söyleyemez.
  • Uçakta sarışın bir kadınla bir avukat yan yana düşer. Avukat vakit geçirmek için kimin genel kültürü daha iyi oyunu oynamayı teklif eder. Kadın aldırmaz. Bunun üzerine, "Her bilemediğiniz soru için siz bana beş dolar verin, ben her bilemediğim sorunuz için size elli dolar vereyim," der. Kadın kabul eder. "Peki," der avukat, "Dünyanın güneşe uzaklığı ne kadardır?" Kadın yanıt vermez, çantasından çıkardığı beş doları uzatır. Sıra ondadır: "Dağa üç ayakla tırmanıp dört ayakla inen nedir?" Avukat düşünür, düşünür ama bulamaz. Elli dolar çıkarıp kadına uzatır. Sarışın, tek söz etmeden parayı çantasına koyar. Avukat, "Dur bir dakika," der. "Yanıt neydi?" Kadın avukata beş dolar uzatır.
  • İyimser, "Bardağın yarısı dolu," der. Kötümser, "Bardağın yarısı boş," der. Rasyonalist ise, "Bardak gereğinden iki kat büyük," der.
  • Bir kadın, bir adama, kendisine domuz dediği için hakaret davası açmıştır. Adam suçlu bulunur ve tazminat ödemeye mahkûm edilir. Dava bitiminde adam yargıca, "Yani ben artık Bayan Harding'e domuz diyemeyecek miyim?" diye sorar. "Öyle," der yargıç. "Peki, bir domuza Bayan Harding diyebilir miyim?" "Tabii," der yargıç, "herhangi bir domuza Bayan Harding diyebilirsiniz." Adam bunun üzerine Bayan Harding'e bakar, "İyi günler dilerim, Bayan Harding," der.
  • Diğer yandan, insan davranışının bilinçdışı dürtülere indirgemenin kimi zaman açık gerçeği ıskalayabileceğini Freud bile kabul etmiş, şu ünlü cümlesini sarf etmiştir: “Bir puro, bazen sadece bir purodur.“
  • yirminci yüzyıl komünisti Vladimir Lenin:”Amaç aracı haklı kılar.”
  • Søren, "Ben Tanrı değilim," demiştir. "Ben, bir bireyim. Yukarıdan bakılınca her şeyin pek huzurlu görünmesi kimin umurunda? Ben burada, ortasındayım ve endişeliyim. Tehlike ve umutsuzluk içindeyim. Ben'den bahsediyorum. E, bana ne evrenin yuvarlanıp gidişi kaçınılmazsa? Üstüme yuvarlanıyor yahu!"
  • Mezheplerin ortak noktası, her birinin kendi teolojisinin Cennet’e giden en kestirme yol olduğuna inanmasıdır.
  • İlahi Yasa, etiği gayet basitleştirir: Tanrı bir şeye yanlış diyorsa o şey tümüyle ve kesinlikle yanlıştır.O kadar.
  • Satıcı : Hanfendi, bu elektrikli süpürge işinizi yarı yarıya azaltacaktır. Müşteri :"Harika! İki tane alayım o zaman.”
  • "Esse est percipi" "Var olmak algılanmaktır".
  • Genç ve şehvetli Aziz Augustine, "Tanrı'm, bana iffet bahşet. Ama hemen değil!"
  • On yedinci yüzyıl Fransız matematikçi ve filozofu Blaise Pascal Tanrı'ya inanmaya veya inanmamaya karar vermenin, temelde bahse tutuşmak olduğunu öne sürmüştü. Tanrı'nın varlığına inanmayı seçmemiz ve her şey bittiğinde Tanrı'nın olmadığının ortaya çıkması büyük bir sorun değildir. Eh, tabii Yedi Ölümcül Günah'ı şöyle doyasıya yaşayamadan gitmiş oluruz ama bu, diğer seçenekle karşılaştırıldığında önemsizdir. Öte yandan Tanrı yoktur der ve sonunda kendisiyle karşılaşırsak hapı yuttuk, yani ebedi saadeti kaçırdık demektir. Bu nedenle, der Pascal, Tanrı varmış gibi yaşamak stratejilerin en iyisidir. Bu tavır, akademik çevrelerde "Pascal'ın Bahsi" adıyla bilinir. Biz sıradan insanlarsa buna kısaca "neme lazım" deriz.

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer İncelemesi - Şahsi Yorumlar

DIMITRI: Felsefeyi tamamen şakalarla anlatan bir kitap yazacağımızı söylediğimizde güldüler. TASSO: Eh, şimdi gülmüyorlar! bazen çok fazla fıkra olmasına ve yeterince anlatım olmamasına rağmen, çoğunlukla açıklayıcı kısımlar halinde örülmüştür. Şakalar tam karşımdaydı, genellikle "aptalca"ydı (kesinlikle bana sorarsanız) felsefi açıdan hızlı ve eğlenceli bir kitap. bol şaka, terimlerin iyi bir özeti. Felsefeyi anlamak isteyenlere tavsiye ederim (Filozof mazikeen.)

Evet okudum :D Okudum ve çok sevdim. Yine bir kitap alışverişiydi. Ve gözlerim bu enteresan kitaba takılıverdi. Kitabın adı zaten beni benden aldı o an :) Hemen siteye girip okuyanlara, yorumlara baktım önce. Sonra sayfaları karıştırdım ve neden olmasın dedim. Neden felsefeyi bir de böyle okumayayım ki... Öncelikle beklentilerinizi düşük tutmayın dostlarım. Çünkü Harvard'lı iki felsefe profesörü harika bir iş çıkarmış. Felsefenin aynı fıkralar gibi dünyamıza yeni bakış açısı getirdiğini ve "tıpkı mizah gibi aklımızı gıdıkladığını" farketmişler. Ve bu sayede ortaya "felsefespri" adını verdikleri bir tür çıkmış. Felsefespri; yani felsefeyi mizah yoluyla anlamak. Öyle şey olur mu demeyin, oluyormuş. Denedim, gördüm :) Kitabın içeriğinden biraz bahsedelim. Metafizik, Tümevarım, Stoacılık, Koşulsuz Buyruk, Altın Kural ve daha fazlasını bulmanız mümkün kitapta. Ama tek farkla... Her bölümde sizi bir konu ve her konuyu daha iyi kavramak için bir fıkra bekliyor. Her fıkra arasında da konuyla ilgili açıklamalar buluyorsunuz. Bu da hem okuma hevesini arttırıyor hem de anlama kolaylığı sağlıyor. Tümevarımlı Mantık örneği ile neden bahsettiğimi anlayacaksınız. Önce yazarlar biraz konudan bahsetmiş ve sonra daha iyi anlaşılması adına bir fıkra ile perçinlemiş anlatımı. İşte o fıkra; Holmes, Watson’la birlikte kamp yapmaktadır. Gecenin geç bir saatinde Holmes uyanır ve Dr. Watson’ı dürter. "Watson," der, "göğe bak ve bana ne gördüğünü söyle." "Milyonlarca yıldız görüyorum, Holmes," der Watson. "Peki, bundan ne sonuca varıyorsun, Watson?" Watson biraz düşünür, sonunda, "Şey," der, "astronomik açıdan milyonlarca galaksi ve muhtemelen milyarlarca gezegen bulunduğu sonucuna varıyorum. Astrolojik açıdan Satürn’ün Aslan burcuna girdiğini görüyorum. Zamansal açıdan saatin yaklaşık üçü çeyrek geçtiğini kestirebiliyorum. Meteorolojik açıdan yarının harika geçeceğini düşünüyorum. Teolojik açıdansa Tanrı’nın her şeye gücünün yettiğini ve bizim minnacık olduğumuzu çıkarabiliyorum. E, peki sen ne sonuca vardın, Holmes?" "Birisi çadırımızı çalmış, dostum." İşte Tümevarımlı Mantık... Tıpkı bunun gibi birçok konuyla fıkrayı bağdaştıran, hem güldüren hem de gerçekten öğreten bir kitaptı. Felsefe okumaktan korkanlara, sıkılıp okumayı bırakanlara, ah keşke daha zevkli olsaydı tüm bu terimler diyenlere kesinlikle tavsiyemdir :) Yazarların ikinci kitabı olan "Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu..." da yine ilginç bir isme ve konuya sahip. Sıra ona da gelecek :) (fazi)

Trust me. Anything’s possible. That’s philosophy.: This book speaks about the philosophy in a sarcasm way. I tried philosophy book for a first time and it was good experience. If you wanna read philosophy you should grab this book this book will make you laugh at quite interval time along with good philosophy terms and explanation. Good reading to youu. (Jaivishal Mandal)

Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer PDF indirme linki var mı?

Thomas Cathcart - Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Thomas Cathcart Kimdir?

Tam adı Thomas Wilson Catchart olan Amerikalı yazar. Harvard'lı felsefe profesörü. Kendisi gibi Harvard'lı bir felsefe profesörü olan Daniel Martin Klein ile birlikte yazdığı "felsefespri" kitaplarıyla ünlüdür.

Thomas Cathcart Kitapları - Eserleri

  • Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer
  • Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...
  • Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider
  • Platon Bir Gün Karikatür Çizer
  • Troleybüs Problemi

Thomas Cathcart Alıntıları - Sözleri

  • Zaman Bir Irmaktır - Attığın Adıma Dikkat Et (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • İyimser, "Bardağın yarısı dolu," der. Kötümser, "Bardağın yarısı boş," der. Rasyonalist ise, "Bardak gereğinden iki kat büyük," der. (Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer)
  • "orada bir yerde" (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Sartre bize alternatifi göz önüne almamızı söyler: ölüm kaygısı taşımayan yegâne varlıklar zaten taş gibi ölü olanlardır -mesela taş öyledir. (Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...)
  • "Kraliçe bile tuvalete gittiğinde oturmak zorun da" (Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...)
  • Aziz Thomas kişinin kendi hayatını kurtarmasının genelde iyi bir şey olduğunu ileri sürerek, “Varlığını mümkün olduğunca uzun süre korumaya çalışmanın doğal olduğunu," söylemiştir. Sorun, elbette nefsi müdafaa sürecindeki öldürme eylemindedir. Kişi başka birinin hayatına son verme pahasına "varlığını” elde etmek zorundadır. Fakat Aziz Thomas, belli başlı, çok spesifik şartlarda iyiyle birlikte kötü etkiye neden olmanın daha caiz olduğunu öne sürer. Katolik Kilisesi tarafından da açıklanan koşullar dört katmanlıdır: (1) Eylemin kendisi ahlaki olarak iyi veya en azından nötr olmalıdır. (2) Fail kötü etkiyi amaçlamamıştır fakat buna izin vermiş olabilir. Eğer kötü etki olmaksızın iyi etki elde edebilirse, öyle yapmalıdır. (3) İyi etki en azından kötü etki kadar doğrudan eylemden gelmelidir. Başka bir deyişle iyi etki, kötü etki tarafından değil, doğrudan eylem tarafından oluşturulmalıdır. Aksi takdirde fail iyi bir amaç için asla izin verilmeyen kötü bir araç kullanacaktır. (4) İyi etki, kötü etkiye olanak tanımayı telafi etmede yeterince cazip olmalıdır. (Troleybüs Problemi)
  • Kontrolden çıkmış bir troleybüs hızla ilerlemektedir. İleride, rayların üzerinde beş işçi durmaktadır, yan hatta ise tek bir kişi. Sürücü olarak beş kişiyi öldürmeyi mi, yoksa bir kişiyi kurban etmeyi mi seçersiniz? Peki ya sürücü değil de elindeki bir şalterle troleybüsün yönünü değiştirebilecek, kenardan izleyen biri olsaydınız… Şalteri indirir miydiniz? Veya diyelim ki bir üst geçitten olayı izliyordunuz. İşçileri kurtarmanın tek yolu troleybüsün önüne ağır bir nesnenin düşmesi ve yanınızda çok şişman bir adam var. Şişman adamı üst geçitten aşağı atar mıydınız? Felsefi bir muamma. Siz hangisini seçersiniz? (Troleybüs Problemi)
  • Bu henüz gerçekleşmemiş bir başarı.Bunun bir başarısızlık olarak görülmesi doğru değil. (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Söylemek istediğim şeyin ana fikri bu.Şimdi buna uygun istatistikleri bul. (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Bir adam akşam yürüyüşüne çıktığında arkadaşı Joe’yu bir sokak lambasının altında elleri ve dizleri üzerine çökmüş halde görür. “Ne arıyorsun Joe?” diye sorar. Joe, “Arabamın anahtarlarını düşürürüm.” diye cevap verir. “Tam burada mı?” “Hayır, şuradaki çalılarda ama burada ışık daha iyi.” (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Platon demokrasinin kusurlu bir yönetim biçimi olduğunu düşünüyordu. Hükümeti bireyin özgürlüğü ilkesi temelinde düzenlediği için demokrasi eşit ile eşit-olmayanı eşit hale getiriyor! Yok artık! Bu siyasi doğruculuk da ne! Üstün birey başka herkesle aynı düzeye iniyor. Herkes kendi işine bakıyor. Sonuç olarak, nihayetinde anarşi hüküm sürüyor, hem de yalnızca devlette değil, evde de, oğul baba ile aynı düzeyde olduğundan "anne-babaya karşı ne saygı kalıyor, ne de hatır." Benzer şekilde, öğrenciler öğretmenlerine saygı duymuyor, hatta onlarla yarışıyor. Yaşlılar gençlerin düzeyine düşüyor ve onlar gibi davranmaya başlıyor ki asık suratlı sayılmasınlar. Sonunda, diyor Platon, bazıları diğerlerinden daha fazla güç elde ediyor, çünkü bu kurtlar sofrasında herkesten daha kurnaz davranacak kadar akıllılar. Bunun üzerine halk, düşük sınıfları müesses nizamdan koruyacak bir diktatöre dönüyor ve demokrasi tiranlığa dönüşüyor. (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Emsal teşkil eden dava Philadelphia'da büyük bir eğitim hastanesinde acil serviste travma cerrahı olarak görev yapan Dr. Rodney Mapes vakasıdır. Yakında bulunan eyaletler arası bir otobanda korkunç bir zincirleme trafik kazası meydana gelmiş ve altı hasta Dr. Mapes'in çalıştığı hastaneye kaldırılmıştı. Altı hastayı sınıflandıran Dr. Mapes iki hastanın böbrek nakline ihtiyacı olduğunu saptadı, üçüncü hastaya bir kalp nakli yapılması gerekmekteydi, dördüncü için bir karaciğer nakline ihtiyaç vardı ve beşinci için bir akciğer nakli gerekiyordu. Mapes, otuz beş yaşındaki erkek hasta olan altıncı kişiye bakarken diğer hastalar için uygun bir donör bulunabileceği konusunda kaygılanıyordu. Altıncı hasta gözetim altında tutulması amacıyla hastaneye gönderilmişti ve görünür bir yaralanması yoktu. Mapes ardından genç adamı ameliyathaneye göndermiş onun tüm organlarını almış ve onları diğer beş hastaya nakletmişti, böylece onların hayatını kurtarmıştı. Dr. Mapes çıkarıldığı mahkemede unutulmaz bir şekilde, "Ben, beş kişinin ölmesi yerine bir hastanın ölmesinin daha iyi olacağını düşündüm" demişti. Jürideki bayanlar ve baylar, bunların şalteri indirmede kendisini savunmak için Bayan Jones'tan duyduklarınızla aynı sözcükler olduğunu hatırlayacaksınız. Bunlar faydacıların ve sonuççuların sözcükleridir! Kamuoyu Mahkemesi'nde, bunlar şeytani sözler olarak bulunmuştur — evet, şeytanın sözleri! Emsalleriniz olan jüri üyeleri Dr. Mapes'i birinci dereceden cinayetten suçlu bulmuştur. (Troleybüs Problemi)
  • bir adam akşam yürüyüşüne çıktığında arkadaşı joe'yu bir sokak lambasının altında elleri ve dizleri üzerine çökmüş halde görür. "ne arıyorsun joe?" diye sorar. joe "arabamın anahtarlarını düşürdüm" diye cevap verir. "tam burada mı?" "hayır şuradaki çalılarda. ama burada ışık daha iyi." (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Her tür makul veri Darwin'in teorisinin geçersizliğini kanıtlayabilir. Örneğin, mutasyonlar olmadığına, ya da mutasyonların nesilden nesle geç­mediğine, ya da çevresel değişimlerin bu çevrede yaşamaya en uygun bireylerin veya türlerin hayatta kalmasını sağlamadığına dair veriler. (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Neleri Bilemeyeceğinizi Nereden Bilirsiniz? (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • İnsanlar bireysel olarak birbirlerinden bu kadar farklıyken temel, evrensel ahlak ilkelerini nasıl ayırt edebiliriz? Bir adamın besini diğerinin zehriyken bu ilkeleri nasıl uygularız? (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Sonuç olarak, tamamlayıcı bir konuya vurgu yapmak istiyorum. Kürtaj gibi konularda kilise öğretilerini eleştiren çok sayıda kişi kiliseyi "kılı kırk yarmakla" suçlamaktadır. Uç vakalarda ince ayrımlar yapmanın, herhangi bir ahlaki (veya yasal) kuralın kaçınılmaz sonucu olduğunu yalnızca gösteririz. Ne zaman ahlaki (ve yasal) bir çizgi çizilse, her zaman bu çizgiye yakın olan vakalar olacaktır, bu durumda kilisenin (veya mahkemenin) görevi, çizginin hangi tarafına düştüklerine karar vermektir. Kilise, aşırı ince ayrımlar yapmakla haksız yere eleştirilmiştir. Benzer şekilde, Talmud öğretileriyle özgüllüğü nedeniyle alay edilmiştir. Buna karşılık, jüriden hüküm vermelerinin istendiği davanın böylesine ince ayrımlara dayandığını düşünmelerini isteriz. Gerçekten de jüri üyelerimizin olmasının esas nedeni bu tür ayrımlar yapmak içindir. Aksi takdirde bir bilgisayar bireysel davalar için cezaları uygulayabilirdi. (Troleybüs Problemi)
  • Şimdi bu kriterleri, nefsi müdafaayla ilgisi olmayan Daphne Jones davasına uygulayacağım: (1) Eylemi tüm sonuçlarından ayırırsak, bir troleybüsün yolunu değiştirme eylemi ahlaken nötrdür, bu durumda 1. koşul karşılanmıştır. (2) Bildiğimiz kadarıyla Bayan Jones yan yolda bulunan Bay Chet Farley'in ölmesini istememişti. Bay Farley'in ölümünü yalnızca beş kişinin hayatının kurtarılmasının bir yan etkisi olarak öngörmüş ve buna izin vermiştir. Bayan Jones, Bay Farley'in ölümüne sebep olmadan beş kişinin hayatını kurtarabilseydi, Bayan Jones bunu yapardı. 2. koşul karşılanmıştır. (3) Bayan Jones şalteri indirerek, ilkin Bay Farley'i öldürüp sonrasında troleybüsü durdurmak için onun bedenini kullanmadı. Hayır, şalteri indirmesinin ani ve doğrudan etkisi beş kişinin hayatının kurtulmasıydı. Ancak daha sonra (gerçekte yalnızca birkaç saniye sonra) troleybüs (şalterin indirilmesi değil) Bay Farley'i öldürdü. 3. koşul karşılanmıştır. (4) Beş hayatın kurtarılmasının iyiliği birinin kaybından daha ağır basar. 4. koşul karşılanmıştır (Troleybüs Problemi)
  • Tam Rumsfeld'in kendisini aşamayacağını düşündüğümüz sırada (yuvarlak konuşmada), yusyuvarlak konuşarak bunu başarmıştır: Kanıt yokluğu, yokluğunun kanıtı değildir... Sırf bir şeyin var olduğuna dair kanıtınızın olmaması onun var olmadığının kanıtı sayılmaz. -Eski Savunma Bakanı DONALD RUMSFELD, Iraktaki kitle imha silahları hakkında Bu sözlerle, Bakan Rumsfeld buz patenindeki üçlü lutz sıçrayışının sözel dengini gerçekleştirmiştir. Bir safsatadaki ahmaklık konusunda bizi bilgilendiriyormuş gibi görünürken çok daha gizli bir safsataya kayar. Tam bir dahisin, R. (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • On dokuzuncu yüzyılda yaşamış filozof ve ekonomist Karl Marx insan toplumlarının tarihini incelediğinde, dünyadaki her tür çalkantının tek bir çekişmeye dayalı olduğunu gördü: sömürenler ile sömürülenler arasındaki mücadeleye. (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)

Yorum Yaz