diorex
life
Dedas

Politik İdealler - Bertrand Russell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Politik İdealler kimin eseri? Politik İdealler kitabının yazarı kimdir? Politik İdealler konusu ve anafikri nedir? Politik İdealler kitabı ne anlatıyor? Politik İdealler kitabının yazarı Bertrand Russell kimdir? İşte Politik İdealler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 02.03.2022 16:00
Politik İdealler - Bertrand Russell Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Bertrand Russell

Çevirmen: Göksel Zeybek

Orijinal Adı: Political Ideals

Yayın Evi: İlya Yayınları

İSBN: 9789756249544

Sayfa Sayısı: 96

Politik İdealler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Russell politik düzenin ve ideallerin; bireylere verdiği yarar ve zararlar göz önüne alınarak yargılanması gerektiğini savunur. Kapitalizm, sosyalizm, toplumsal kontrol, ulusal bağımlılık ve enternasyonalizmi bu felsefe ile inceler.

Sonuç olarak siyaset biliminin her bireyin doğal yaratıcılığını geliştirmesi gerektiğini, kazanç, iktidar ve gelenek gibi geçerliliğini yitirmiş güçlerin dizginlenmesinin zorunlu olduğunu ortaya koyar. Bu Russell çalışmalarının en iyi örneğidir.

Politik İdealler Alıntıları - Sözleri

  • İlerleme, azınlık bir grubun yerleşik fikirleri değiştirip geleneği alt üst ederek ürettiği tedrici bir etkiyle gerçekleşir.
  • Karanlık dönemlerde insan berrak bir inanca ve sağlam temellere dayanan bir umuda ihtiyaç duyar; bu özellikler zorluklardan yılmayan bir cesareti beraberinde getirir.
  • Bir reform hareketinin ilham kaynağı ve sonucu gereksiz kısıtlamalar ve düzenlemeler değil, özgürlük ve yüce gönüllü bir ruh olmalıdır .
  • Dünya, çoğu insanın önlendiğini görmekten mutlu olacağı önlenebilir kötülüklerle dolu.
  • . Çaba ve değişim olmadan insan hayatı iyi kalamaz. Bu arzu etmemiz gereken bitmiş bir Ütopya değil, hayal gücünün ve umudun canlı ve aktif olduğu bir dünya. .
  • Devrimci eylem gereksiz olabilir fakat devrimci düşünce ve bu düşüncenin sonucu olarak rasyonel ve yapıcı umut vazgeçilmezdir.
  • Güç ancak maddi edinimler için etkilidir. Bundan dolayıdır ki güce inanan insanlar, düşünceleri ve arzuları maddi edinimlerin esiri olmuş insanlardır.
  • , zorbalığa inanan insanlar, düşünceleri ve tutkuları maddi mallarla dolu insanlardır.
  • Hakikatin tümüne haiz olmak ölümlülere mahsus değildir; fakat ardışık adımlarla hakikate doğru ilerlemek mümkündür.
  • Ancak savaş kötülük ağacının sadece son meyvesidir. Barış zamanlarında bile insanların çoğu monoton bir iş hayatı yaşarlar, kadınların çoğu gençlikleri elden gitmeden yaşamaları mümkün olan mutluluğu öldüren ağır işlere mahkum edilirler ve çocukların çoğu hayal güçlerini harekete geçirecek ve düşüncelerini genişletecek şeylerin hiçbirinin farkında olmadan büyürler.
  • Yeryüzünün madenleri, ormanları ve buğday tarlaları o kadar büyük bir hızla sömürülüyor ki çok uzak olmayan bir gelecekte geriye pek bir şey kalmayacak.
  • Ne yiyeceğiz, ne içeceğiz ya da ne giyeceğiz diye düşünme!

Politik İdealler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Russell; bireysel zenginleşme hırsının toplumsal zenginleşme dürtüsüne dönüştürülmesi ile sınıf farklılıklarının asgariye indirilmesi ve böylece dünya genelindeki sömürü düzeninin de bitirilmesi hayalini anlatmış eserinde. (Feyzullah TURAN)

Bu kitap Russell'den okuduğum ilk kitap oldu. Nasıl olduğunu bilmiyorum, daha önce Russell'in bir başka kitabına rastlamıştım: Bolşevizmin Pratiği ve Teorisi. Daha önce rastladığım kitabında Sovyet ziyaretini, izlenimlerini ve Bolşevik teori hakkında düşüncelerini yazmış. O kitabı alıp okumaya başladım arada bu kitabı da okuyayım dedim ve Russell'in ekonomi, siyaset gibi alanlarda nasıl düşündüğünü ana hatlarıyla görmüş oldum. Öncelikle Russell hiç zorlanmadan okunabilecek bir yazar. Düşüncelerini açık, net ve dolambaçsız bir şekilde anlatıyor. Kendi fikrine karşıt olan görüşleri değerlendirirken de eleştirel bakmaya çalışıyor gibi. Kendisinden bir şeyler kapılabilir olduğunu düşünüyorum. Russell'i okumakta fayda var. Kitabın içeriği ve düzeni hakkında da şunları söyleyeyim. 5 bölüm şeklinde düzenlenmiş ve bu bölümler içinde gerçekten iyi bakış açıları taşıyor. Sıkıcı değiller. Her bölüm ortalama 20-30 sayfa arasında. Günlere bölüp okunabilir. Ayrıca bölümler işlediği konular açısından da önemli. Bir fikir vermesi için bölümleri aşağıya yazıyorum: 1. Bölüm: Politik İdealler 2. Bölüm: Kapitalizm ve Ücret Sistemi 3. Bölüm: Sosyalizmin Tuzakları 4. Bölüm: Bireysel Özgürlük ve Kamu Denetimi 5. Bölüm: Ulusal Bağımsızlık ve Enternasyonalizm Tek tek bölümler üzerinden gitmektense işlediği konuları arka arkaya sıralayacağım. Kapitalizmin, piyasanın, ücret sisteminin neden zararlı olduğu, nereye doğru gittiği, çevreye zararı ilk başlarda üzerinde durulan konular ve bu kısımlarda önemli çıkarımlar var. Daha sonra sosyalizmin tuzakları olarak sıralanan bazı sebepleri göstermiş Russell fakat ben burada çok da geçerli argümanlar sunamadığını düşünüyorum. Örneğin demokrasinin neden sosyalizmde tam anlamıyla var olamayacağı veya sosyalizmin her şeyi ekonomi temelli açıklama çabası gibi konular üzerinde durmuş Russell. En azından argüman olarak görülmesi bir açı kazandırabilir. Sonra eğitim sisteminin nasıl olması gerektiğinden, yaratıcı ve mülkiyetçi dürtülerden bir iki yerde bahis açılıyor. Güç kullanımı ve uluslararası bir otoritenin gerekliliği üzerinde durulan bir başka nokta. Kültür kavramı hakkında da son sayfalarda bir tartışma var. Yukarıda ana hatlarıyla yalnızca işlenen konuları verdim çünkü yaptığım incelemeye bağlı kalmanızı istemem. Yukarıda adı geçen ve geçmeyen daha başka birçok konuya Russell'in nasıl baktığını da kitaptan okumanız daha iyi olacaktır. Hem doğruca yazardan okumuş olmak başkadır. Bu kitabın önemli meselelere değindiğini düşünüyorum. Okunmasını tavsiye ederim. Keyifli de bir okuma olacağını düşünüyorum. İyi okumalar! (Batuhan)

1917 yılında yayımlanmış, yani Bolşevik İhtilali'nin yaşandığı ve komünizm anlayışının oldukça ön planda olduğu, dünyayı yerinden oynattığı bir dönemde yazılmış bir eser. "Dünyayı yerinden oynattığı" ifadesi abartılı mı oldu? Bence olmadı. Günümüzde dünyada biri Amerika Birleşik Devletleri'nin etrafında toplanmış, diğeri Rusya'nın etrafında toplanmış devletlerden oluşan iki farklı kutup var. Bu ayrışmanın temeli soğuk savaştan Bolşevik İhtilali'ne kadar uzanır. Bana göre ihtilal bu kutuplaşmaya sebep olan, komünizmi güçlendiren ve sosyalizm tarihinin en önemli olayı. Bu kutuplaşma geçtiğimiz yüzyılda dünyanın başına çok çorap ördü ve dünya ilerleyen yıllarda bu kutuplaşmanın doğuracağı birçok probleme gebe. Ne diyordum, kitap ihtilalin yaşandığı ve komünizm rüzgarının estiği 1917'de yazılmış. Bu sebeple kitapta kapitalizm ve mülkiyetçilik anlayışına yönelik yoğun bir eleştirel yaklaşım var. Yazar iktidar baskısı, kapitalizm ve eşitsizliği ortadan kaldırmak için, mevcut mülkiyet anlayışının ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor. Devlet sosyalizminin yaratıcı güdülerin özgürlüğünü engelleyeceğini ve ilerici bir toplum yaratma konusunda başarısızlığa uğrayacağını belirtiyor. Önerdiği ve savunduğu görüş ise siyasal olarak liberal bir yaklaşım ve tam bir demokrasi anlayışı. Eserde Russell'ın devlet sosyalizminin başarısızlığa uğrayacağını savunması şu açıdan önemli; birçok sosyalist, Russell'ın önceleri tam anlamıyla bir komünist olduğunu, daha sonra bu görüşünden vazgeçtiğini ve daldan dala konduğunu söylemekte. Yani döneklikle suçlamakta. Russell, 1920'de Sovyet Rusya'yı ilk defa ziyaret edip Lenin'le karşılaşıyor ve bu ziyaret sırasında gördükleri kendisinde derin bir hayal kırıklığı oluşturuyor. Sonrasında Lenin'i ve devlet sosyalizmini şiddetli şekilde eleştirmeye başlıyor. Kapitalizmi ve mülkiyetçiliği yoğun şekilde eleştirmesi onu komünizme yaklaştırıyor olabilir, fakat Russell'ı döneklik suçlamasıyla eleştirenlerin gözden kaçırdığı nokta şu; Russell devlet sosyalizminin, bireysel özgürlükleri kısıtlayacağı ve ilerici toplum yaratma konusunda başarısız olacağını her zaman vurgulamıştır. Politik görüşü liberal ve sosyal demokrattır. Bolşevik ihtilalinden sonra ortaya çıkan baskıcı süreç, aslında birbirlerine çok benzeyen ve aynı kaynaktan beslenen görüşleri, yani büyük ölçüde aynı düşünceye sahip olan sosyalistleri ve komünistleri birbirinden net bir şekilde ayırmıştır. Russell bu baskıcı sistemi erken bir zamanda görmüş ve ilk eleştirenlerden biri olmuştur. Örneğin bir diğer İngiliz yazar Orwell bu baskıcı rejimin iç yüzünü 1937'de İspanya'da yaşanan olaylar sebebiyle görmüş ve özellikle Sovyet Sosyalist düzenin baskıcı yapısını eleştiren 1984 ve Hayvan Çiftliği gibi eserleri ortaya çıkarmıştır. Onu da hep döneklikle suçlarlar. Yani diyeceğim şu ki Russell'ın 1920 yılından sonra şiddetli bir şekilde Sovyet Sosyalist düzeni eleştirmesini döneklik olarak adlandırmak çok insaflı bir eleştiri değil. Russell'ın bu tavrı İngiltere'de sosyal demokrat anlayışın gelişmesi ve yerleşmesine önemli bir katkı olarak adlandırılabilir. Bu eser içerisinde Russell'ın siyasal idealinin, 1920'de Rusya'yı ziyaret etmeden önce de komünizmden farklı olduğunu görmek mümkün. Benim eserde özellikle dikkatimi çeken bölüm bu oldu. Bölüm demişken kitap beş farklı bölümden oluşuyor. Russell'ı aklayacağım diye kitaptan bahsedemedim. Yani bu adamı aklayınca elime bir şey de geçmeyecek ama adama haksızlık etmeyin sevgili yoldaşlar. Kitapta, ben özgürlükten yanayım, sosyal demokratım diye bar bar bağırıyor adam. Neyse, ne diyordum, kitap beş bölümden oluşuyor. İlk bölümde şiddetle eleştirilen konular mülkiyetçilik, mülkiyet anlayışının sebep olduğu iktidar baskısı (hem ekonomik, hem siyasal) ve kapitalizm. Bu düzenden ve iktidar baskısından kurtulabilmek için ise özgürlükçü bir yaklaşım, toplumsal örgütlenme ve yaygın bir demokrasi anlayışı öneriliyor. Hükümetin aşırı özgürlüğün anarşiye dönüşmesini engellemesi gerektiğini, ayrıca örgütlenme ve demokrasinin hükümetin zorbalaşmasını engellemesi gerektiğini vurguluyor. İkinci bölümü şöyle özetleyebilirim; bazı insanlar çalışır çalışır ama yoksuldur, bazı insanlar tembel tembel oturur ama zengindir. Gelir dağılımındaki bu adaletsizlik yoksul olanın hakettiğini almak için çabalamasına, zengin olanın ise elinde olanı tutmak için uğraşmasına yol açar. Yani bildiğimiz kapitalist düzen. Peki bu düzen neye yol açar, tabii ki eşitsizliğe, çatışmaya ve savaşa. Peki savaşı kim ister (kapitalistleri ayrı tutarsak), hiç kimse. Bu bölümde Russell'ın işlediği konu şu; bu bozuk sistemi düzeltmek için yapılan girişimler neden başarısız oluyor ve bu sistem nasıl düzeltilebilir. Üçüncü bölümde Russell, sosyalizmin uygulamadaki güçlüklerini ele alıyor. Diyelim ki proleterya grev ya da devrim sonucu, kapitalistleri iktidardan uzaklaştırdı ve yönetimini devraldı. Devrim sonrasında anarşizmi ve yağmacılığı önlemek için bir yönetime ve polis gücüne ihtiyaçları var. Russell, devrim sonrası çeşitliliğin ortadan kalkması ve yönetimin tekelleşmesi sonucunda, ortaya çıkan yönetimin polis ve propaganda gücü ile daha otokratik bir yapıya bürünebileceği ve önceki sisteme göre insanların daha zor başkaldıracağı ya da istediklerini daha zor yaptırabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor. Bu yönetimin adalet, özgürlük ve demokrasi alanlarında beklenileni sağlayamamasına ve tam tersi bir risk oluşturabileceğine dikkat çekiyor. Yetkinin tek elde toplanması sebebiyle, sosyalist devletin demokrasi ile bağdaşamayacağını söylüyor. Propaganda Russell'ın özellikle "İktidar" isimli kitabında üzerinde dikkatle durduğu bir durum. Propaganda sayesinde, basın iletişim araçları üzerinden yapılan algı yönetiminin demokrasi ve kamuoyu üzerindeki etkileri düşünülürse, konunun önemi anlaşılabilir. Kitap 1917 yılında yazılmasına rağmen Russell neredeyse şöyle diyor; iktidarı ele geçiren insanlar belirli bir süre sonra bütün basın iletişim araçlarını da kendi ellerine geçireceklerdir. Elinizde hiçbir basın iletişim aracı yokken, derdinizi kamuoyuna nasıl anlatacaksınız, kitleleri nasıl harekete geçireceksiniz? Bu güç, öyle bir güç ki, hayati derecede önem arz eden farklı üç konuyu, her gün gündeme sunar ve bu üç konuyu her gün değiştirir, siz de gündemi yakalayayım derken hiçbir hayati konuyu çözümleyemeden iktidarın istedikleri doğrultusunda savrulur gidersiniz. Dördüncü bölümde kişisel özgürlük ve yasalar yoluyla denetim konusu ele alınıyor. Russell'a göre yasa her zaman tutucu, gelenekseldir, ilerici düşünceye sahip insanlar ise kısmen anarşisttir. Bu yüzden ilerici ve yenilikçi düşünceye sahip insanlar yasayla sürekli çatışır. Kitapta, bu konuyla ilgili olarak, günümüzde oldukça saçma görünen, fakat geçmişte insanların birbirlerini öldürmelerine sebep olan geleneklerden örnekler veriliyor. Örneğin bazı toplumlarda, doğan ilk çocuğun Tanrıya kurban edilmesi gibi... Bu bölümün sonunda Russell, kişisel özgürlüğün sınırı nedir, mülkiyet kimin elinde bulunmalıdır, mülkiyeti elinde bulunduranlar nasıl denetlenmelidir, örgütsel özgürlüğün sınırı ne olmalıdır gibi sorulara cevaplar veriyor. Kitabın beşinci bölümünde ulusal bağımsızlık ve enternasyonalizm konuları üzerinde duruluyor. Russell'ın okumuş olduğum diğer kitaplarında da milliyetçiliğe karşı olumsuz görüşleri vardı. Bu eserde de ulus duygusu ve güdüsünün, çatışmalara sebep olduğunu, mantık dışı olduğunu ve uluslararası iş birliğinin sağlaması konusunda en büyük engel olduğunu söylüyor. Fakat bir ulusa ait kültür ve geleneklerin yaşatılması için her türlü desteğin yapılması gerektiğini belirtiyor. Milliyetçilik duygusunun tamamen bir dış düşmana bağlı olduğunu, düşman baskısı ortadan kalktığında bu duygunun azalacağını ve neticede yok olacağını söylüyor. Bu bölümde Russell'ın ütopik bir önerisi var. Diyor ki; dünyanın en güçlü donanması ve ordusuna sahip olan, kendine ait yasaları olan, diğer devletlerin sınırlarının değiştirilmesi gibi konularda karar verme yetkisi bulunan bir uluslararası otorite, hükümet kurulmalıdır. Fakat bunun oluşturulabilmesi için daha çok uzun zaman olduğunu da belirtiyor. Bu düzen yirminci yüzyılda oluşturulamadı, yirmi birinci yüzyılda oluşturulması tamamen mucizelere bağlı, yirmi ikinci yüzyılda ise iklim değişikliği, teknolojik gelişme, nüfus yapısı gibi birçok konunun dünyayı nereye sürükleyeceğini kestirmek oldukça zor. Kitabın özellikle sosyalizm eleştirisi ve demokrasi vurgusuyla siyaset alanında kapsamlı, mülkiyet konusuyla ilgili ekonomi alanında ise temel bilgilerin yer aldığı faydalı içeriğe sahip olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar... (Bünyamin Müftüoğlu)

Kitabın Yazarı Bertrand Russell Kimdir?

Hayatının çeşitli dönemlerinde kendisini liberal, sosyalist ve barışsever olarak tanıtmış ayrıca hiçbirine derinden bağlı olmadığını itiraf etmiştir. Monmouthshire'de İngiltere'nin önde gelen aristokrat ailelerinden birinin ferdi olarak dünyaya gelmiştir.

Russell 1900 lerin başında İnglizlerin "idealizme karşı isyanı" na öncülük etmiştir. Gottlob Frege ve Ludwig Wittgenstein ile birlikte analitlik felsefenin kurucusu kabul edilir. A. N. Whitehead ile birlikte Principia Mathematica adlı kitabı yayınlamıştır. Felsefi denemesi ''On Denoting''(İfade Üzerine) adlı eseri felsefinin paradigması olarak kabul görür. Aynı zamanda geniş bir çevrece 20. Yüzyılın önde gelen mantıkçılarından biri olarak kabul görür. Çalışmaları mantık, matematik, dilbilim, bilgisayar teknolojisi ve filozofiyi, özelliklede dil felsefesi, epistemoloji ve metafiziği önemli ölçüde etkilemiştir.

Russell önde gelen savaş karşıtlarındandır. Serbest ticareti ve anti emperyalizmi desteklemiştir ve barışsever tutumundan dolayı Birinci Dünya Savaşı sırasında hapishanede yatmıştır. Daha sonra Adolf Hitler'e karşı kampanyalar düzenlemiş, Stalinci totalitarizm'i eleştirmiş, Vietnam Savaşı'ındaki tutumu nedeniyle Amerikan hükümetini suçlamıştır. Aynı zamanda nükleer silahsızlanmanın dobra savunucularındandır. Son eylemlerinden bir tanesi İsrail'in Orta Doğu'daki ülkelere karşı izlediği tutumu eleştirdiği bir bildiri yayınlamasıdır.

İnsan Haklarını ve düşünce özgürlüğünü savunduğu yazıları dolayısıyla 1950 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Bertrand_Russell

Bertrand Russell Kitapları - Eserleri

  • Mutlu Olma Sanatı
  • İnsanlığın Geleceği
  • Aylaklığa Övgü
  • Evlilik ve Ahlak
  • Neden Hıristiyan Değilim
  • Bolşevizm

  • Sorgulayan Denemeler
  • Russell'dan Seçme Yazılar
  • Rölativitenin A B C'si
  • Politik İdealler
  • Anlam ve Doğruluk Üzerine
  • Din ile Bilim
  • Mantıksal Atomculuk Felsefesi

  • Dış Dünya Üzerine Bilgimiz
  • İktidar
  • Felsefe Yazıları
  • Neye İnanıyorum
  • Batı Felsefesi Tarihi 3 Cilt Takım
  • Eğitim Üzerine
  • Özgürlük Yolu

  • Etik, Toplum, Siyaset
  • Bilimsel Bakış
  • Eğitim ve Toplum Düzeni
  • Toplumsal Yeniden İnşanın İlkeleri
  • Felsefe Yapma Sanatı
  • Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1
  • Batı Felsefesi Tarihi Cilt 2

  • Batı Felsefesi Tarihi Cilt 3
  • Sosyalizm
  • Varoluşçunun Bunalımı
  • Ana Hatlarıyla Felsefe
  • İkarus ya da Bilimin Geleceği
  • Dünya Görüşüm
  • Şeytan Banliyöde

  • Mümtaz Şahsiyetlerin Kabusları
  • Bolşevizmin Pratiği ve Teorisi
  • Cinsel İlişkilerin Tarihsel Evrimi
  • Vietnam'da Savaş Suçları
  • Felsefe Meseleleri
  • Bilimin Toplum Üzerindeki Etkileri
  • Düşünceler - Yetke ile Birey

  • Bilimden Beklediğimiz
  • Anılar
  • Yaşantım
  • Free Thought and Official Propaganda
  • Felsefe Sorunları
  • Mistisizm ve Mantık
  • Felsefede İlmi Metod

  • Hikayeler
  • The Basic Writings of Bertrand Russell
  • Bilimin Toplumsal İşlevi
  • Düşünceler
  • Bertrand Russel'dan Seçmeler
  • Denemeler
  • Human Knowledge: Its Scope and Limits

  • Felsefi Gelişimim
  • Dünyamızın Sorunları
  • Terbiyeye Dair
  • Yetke ve Birey
  • Endüstri Toplumunun Geleceği
  • An Outline Of Intellectual Rubbish
  • Mən Niyə Xristian Deyiləm

  • Human Society in Ethics and Politics

Bertrand Russell Alıntıları - Sözleri

  • We cannot enter into the minds of others to observe the thoughts and emotions which we infer from their behaviour. We must therefore accept analogy—in the sense in which it goes beyond experience—as an independent premiss of scientific knowledge, or else we must find some other equally effective principle. (Human Knowledge: Its Scope and Limits)
  • Ne kadar akıllıca olursa olsun, hiçbir kural, şefkatin ve düşünceli davranışın yerini tutamaz. (Aylaklığa Övgü)
  • Yemek yemeleri için zorlanan çocuklar yemekten tiksinir; öğrenmeleri için zorlanan çocuklar da bilgiden tiksinir. (Eğitim ve Toplum Düzeni)
  • "Kamuoyu, etkileyici nutuklarla ve basının etkisiyle büyük ölçüde devlet tarafından yaratılır. Zalim bir kamuoyu ise en az zalim yasalar kadar özgürlüğün düşmanıdır. Savaşmayı kabul etmeyen genç bir adam işten çıkarılırsa sokaklarda hakarete uğrar, dostları ona sırt çevirir ve önceleri ondan hoşlanan bir kadın tarafından küçümsenerek terk edilirse bunu ölüm cezası kadar katlanılmaz bulur." (Toplumsal Yeniden İnşanın İlkeleri)
  • "...aslında en fazla eğitim görmüş olanlar çoğunlukla, zihinsel ve ruhsal yaşamları dumura uğramış, dürtüleri körelmiş ve yaşayan düşüncenin yerine sadece belirli mekanik beceriler edinmiş olanlardır." (Toplumsal Yeniden İnşanın İlkeleri)
  • Başarı kazanan her devrim,otoriteyi sarsar ve toplumsal kohezyonu güçleştirir. (İktidar)

  • Tanrı’nın beni yarattığından ötürü neden övülmesi gerektiğini bir türlü anlayamıyorum. (Şeytan Banliyöde)
  • Gerçekten de, bir şeyin hep belirli bir yerde olması kavramı, yeryüzündeki büyük nesnelerin çoğunun bereket ki hareketsiz oluşlarından gelmektedir. "Yer" fikri, sadece kaba bir pratik yaklaşıklıktır: mantıksal gereklilik değildir ve kesinleştirilemez. (Rölativitenin A B C'si)
  • "Başarı mutluluğun sadece bir öğesidir, diğer öğelerin tamamının feda edilmesi pahasına elde edilmişse çok pahalıya mal olmuş demektir." (Anlam ve Doğruluk Üzerine)
  • Sadece fizikçilerin değil, ilahiyatçıların da modern fiziğin öne sürdüğü savlarda yeni bir şey bulmuş gibi görünmeleri de oldukça gariptir. Fizikçilerden ilahiyat tarihini bilmeleri belki de beklenemez ama ilahiyatçılar modern savların daha önceki zamanlarda da emsallerinin olduğunun farkında olmak zorundadır. Eddington'un özgür irade ve beyin ile ilgili savı, gördüğümüz üzere Descartes'ınkini andırmaktadır. Jeans'ın savı ise Platon ile Berkeley'inkinin bir bileşimidir ve fizik alanında adı geçen her iki filozofun da yaşadığı dönemde sahip olduğundan daha fazla geçerliliğe sahip değildir. (Bilimsel Bakış)
  • Tanıdığımız özellikte ya da nitelikte bir nesne olduğunu bildiğimizde, nesne üzerine betimsel bilgimiz vardır; başka bir deyişle sözkonusu özelliklerin ya da niteliklerin başkası değil, bir nesneye ilişkin olduğunu bildiğimizde, nesneyi tanıyalım tanımayalım, bu nesne üzerine betim ile bilgimiz vardır denilir. Fiziksel nesnelerle öteki akıl’lara ilişkin bilgimiz, salt betim ile bilgidir; ilgili betimler genellikle duyu verilerini ilgilendirenler türündedir. (Mistisizm ve Mantık)
  • Zihnin gelişmesi için de disipline ihtiyaç vardır; disiplinsiz zihin incelik kazanamaz. (Aylaklığa Övgü)
  • ''Sezgi sadece bir içgüdüden ibarettir.'' (Mistisizm ve Mantık)

  • Bir süre yabancı bir ülkede yaşamak kendi ülkemizin yoksun kaldığı kimi değerleri, üstünlükleri öğretir bize; ülkemiz hangi ülke olursa olsun bu bir gerçektir. (Düşünceler - Yetke ile Birey)
  • . Hayatın bir kısmı belki de en önemli kısmı bireysel dürtünün kendiliğinden eylemine bırakılmalıdır, çünkü her şeyin sistem olduğu yerde zihinsel ve ruhsal ölüm olacaktır. ... (Bilimin Toplum Üzerindeki Etkileri)
  • Yaşamla, şunsuz ya da bunsuz savaşamazsınız demek korkaklıktır. (Düşünceler)
  • İnsanoğlunu cinayetten, kundakçılıktan, yağmacılıktan ve dolandırıcılıktan ne alıkoyuyor sanıyorsun? Mantığın çelimsiz gücü bu derece büyük bir şeyi etkileyebilir mi zannediyorsun? Heyhat, korunaklı hayatında insan doğasının karanlık tarafını öğrenmedin. Nezaket ve iyiliğin insan yüreğinde doğal olarak geliştiğine inanıyorsun. (Mümtaz Şahsiyetlerin Kabusları)
  • Bizim doğru dürüst bir toplum düzenimiz yok. Çünkü, olsaydı, kadın erkek herkes yararlı yetilerini ortaya koyabilirdi. Günümüzün iyi okumuş kadınlar evlendikten sonra yetilerini geliştirmiyorlar. Ama bu, toplumsal düzenimizin bir sonucudur. (Düşünceler)
  • “Bırakın egemen sınıflar komünist devrimi korkusuyla tir tir titresin. Proleterlerin zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyleri yok. Ama kazanacakları bir dünya var. Tüm ülkelerin işçileri, birleşin!” (Özgürlük Yolu)
  • Tanrı, diyor, adil değil, adalettir. (Batı Felsefesi Tarihi Cilt 2)

Yorum Yaz