diorex
Dedas

Portakal Ağacında Oturan Kadın - Gioconda Belli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Portakal Ağacında Oturan Kadın kimin eseri? Portakal Ağacında Oturan Kadın kitabının yazarı kimdir? Portakal Ağacında Oturan Kadın konusu ve anafikri nedir? Portakal Ağacında Oturan Kadın kitabı ne anlatıyor? Portakal Ağacında Oturan Kadın PDF indirme linki var mı? Portakal Ağacında Oturan Kadın kitabının yazarı Gioconda Belli kimdir? İşte Portakal Ağacında Oturan Kadın kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.12.2022 19:00
Portakal Ağacında Oturan Kadın - Gioconda Belli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Gioconda Belli

Çevirmen: Şebnem Sunar

Orijinal Adı: The Inhabited Woman

Yayın Evi: Akademi Yayınları

İSBN: 9789756304969

Sayfa Sayısı: 328

Portakal Ağacında Oturan Kadın Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Adı tuhaf geliyor değil mi?

Doğrusu bize de önce tuhaf geldi. Ama biraz uğraşınca başka bir ad vermenin mümkün olmadığını ve o coşkulu hayatların böyle anlatılmasının uygun olduğunu anladık ve öylece bıraktık.

Portakal Ağacında Oturan Bir Kadın; bir kadın yazarın romanı. Kendi ve başka kadınların hayatıyla birlikte Amerikan'ın arka bahcesi saydığı tipik bir Ortaamerika ülkesinin tarihinin en önemli dönemini anlatıyor. Sözünü ettiğimiz ülke Nikaragua ve biz oradaki devrimi, 70'li yılların görkemli başkaldırısını; öncesi, acıları ve sevinçleriyle yıllar önce Ateş Altında filmi ile tanımıştık.

Şimdi bu romanla birlikte bir kez daha Nikaraguaya, Sandinistlerin önderlik ettiği devrime; kahramanları ve tüm halkın Amerikan işbirlikçisi rejime karşı mücadelesine dönüyoruz. Ama bu kez filmden ileriye geçiyor, devrim sonrasının kurucu çalışmalarına da gözatıyoruz.

Roman, gerçekten bir devrim romanı ama bir kadının gözüyle yazılmışlığıyla oldukça ayırt edici. Kadın yazar, Nikaragua ve diğer Ortaamerika toplumlarında özgürlük mücadelesinin içinde, ateşin ortasına kendini atmaktan sakınmayan kadınların ikinci cins olarak yaşadıkları sorunları ve buna karşı müücadelelerini, kadın aklı ve iradesini örgütleyişlerine de tanık ediyor bizi.

Soluk soluğa okuyacağınıza eminiz.

Portakal Ağacında Oturan Kadın Alıntıları - Sözleri

  • Kötü bir toplumda olmaktansa yalnız kalmak daha iyidir
  • Yaşamayı seviyor ve onu ortaya koyuyorsun, korkularından asla tümüyle kurtulamıyorsun; ancak korkularını hâkim olmayı, onlara dokunamamayı, sadece ihtiyacın olduğu zaman onları kullanmayı öğreniyorsun. Sanırım sorun insanın korku duyması değil, neyin karşısında korku duyduğu.
  • Yirminci yüzyılında bile birbirlerine tetiği çeken bedeviler vardı. Bu daha aşılamamıştı ve insanın vahşi doğası aşılamayacak gibi de görünüyordu.
  • Ölüme asla alışılmıyor
  • "Bizi birbirimizden ayıran şeyin, benim kendi kendime yetebilirliğimin senin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiden kaynaklanıyor olması çok yazık" dedi Lavinia, Felipe'ye.
  • "Biliyorum,biz birlikte yüzemeyiz",demişti en sonunda Felipe. "Sen benim kıyımsın. Eğer birlikte yüzebilseydik bizi hangi kıyı karşılardı ki?"
  • Bu ülkede, eğer işine gelmezse hiç kimse hiçbir şey bilmez.

Portakal Ağacında Oturan Kadın İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Mücadele eden kadın ve erkek var oldukça ölüm bir yalan. “Ne insan ne de doğa sonsuz bir ölüme mahkum edilmiştir.” Itzâ ve Yarince’den Felipe ve Lavinia’ya uzanan bir yeniden doğuş öyküsü var Portakal Ağacında Oturan Kadın’da. Zaman/ öykü iki paralel çizgi halinde ilerliyor. İki güzel direniş öyküsü anlatılan. Lavinia ve Felipe’nin, bir anlamda Nikaragua’nın devrim öyküsü anlatılırken bir yandan da Kızılderililerin İspanyollarla mücadelesinin öyküsü anlatılıyor romanda. Bu öykünün kahramanları da Itzâ ve Yarince. Yarince, Boaco ve Karib Kızılderililerine kumandanlık eden bir reis. On beş yıldan fazla İspanyollara karşı savaşmış. Itzâ da İspanyollara köle doğurmamak için aşktan vazgeçen direnişçi bir kadın. Bir portakal ağacında yeniden bedenlenmiş ve Lavinia’nın direnme gücünü canlandırıyor roman boyunca: "…Çığlığının Lavinia’yı dehşete düşürdüğünü fark etmiştim. Fakat ben bir an bile tereddüt etmemiştim. Zehirli okları kanında göğe doğru gerdirip bedeninin dört bir yanından bağırdım; düştüğü tereddütten sıyrılması için kasırga gibi esip parmaklarımı, onun ateş açan metali tutan parmaklarını sıktım." Ülkesinin ve cinsiyetinin kaderini belirlediğini düşünen Belli’nin toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili düşüncelerinin izlerini romanında görüyoruz. Itzâ mücadeleci yanıyla kadınlığını birleştirmekte zorlanırken Lavinia bu konuda daha net. Sandinista, Kurtuluş Cephesinin içinde yer almasına rağmen vicdani retçi olabilecek kadar şiddete karşı Gioconda Belli. Bir anlamda Belli’yi temsil eden romandaki lirik karakter Lavinia da bu konuda iç hesaplaşmalar yaşıyor... Sömürgeciliğin çağlar boyu sadece biçim değiştirerek süregeldiğini ve sınıf savaşının hiç bir zaman bitmeyeceğini gösteren bir eser. Tavsiyemdir. (İlkay Yurttaş Koşar)

Senfoni Niteliğinde Bir Kitap: Portakal Ağacında Oturan Kadın, bana bir kez daha gösterdi ki özgürlük, direniş ve mücadele evrenseldir; insan istenci özünde hep aynıdır. Kitabın konusuna bakacak olursak Nikaragua'da gerçekleşen bir devrim ve bu devrim karşısında yaşanan bir dizi olay ve duygular silsilesi... Bu kitap için otobiyografik roman denilebilir çünkü Gioconda Belli de Nikaragua'da doğmuş bir yazardır. Her ne kadar otobiyografik roman desem de bu kitabı tek bir tür ile sınırlandırmak doğru olmaz çünkü kitap birçok özelliği aynı potada eritmiş bir halde karşımıza çıkıyor. Hem betimselliği ve metaforu lirik bir anlatı ile sunması hem de yaşanılanları tarihsel bir belge niteliğinde önümüze koyması onun çok sesli bir kitap olduğunu bize göstermektedir. Kitaptaki karakterlere değinecek olursak ana karakter olarak zengin, köklü, aristokrat bir aileden gelen mimar Lavinia'yı karşımızda görüyoruz. Kitap Lavinia'nın düşünce dünyası ve gerçek dünyası olmak üzere iki ana kola ayrılıyor. Düşünce dünyasında Kızılderili devrimini Itza ve Yarince üzerinden metaforik bir anlatı çerçevesinde görüyoruz. Gerçek dünyasında ise Felipe, Sebastian, Flor, General, Sara, Adrian ve Lucrecia olarak bir dizi insan karşımıza çıkıyor. Yan karakterlerin her biri bir düşünceyi, bir sınıfı, bir ideali temsil ediyor bana kalırsa. Bu bakımdan kitabın alegorik bir özelliğe sahip olduğu da söylenebilir. Felipe ve Sara üzerinden kadın sorununa değinilirken; General, Adrian ve Lucrecia üzerinden ise sınıfsal toplum eleştirisi yapılmaktadır. Flor ile Sebastian ise daha androjen ve mistik iki kimlik olarak karşımıza çıkıyor ve bana kalırsa ulaşılmak istenen ideali temsil ediyorlar. Kitapta özellikle değinmek istediğim iki ayrı bölüm var ki nadiren rastlayabileceğiniz güzellikte... Bu güzellikten kastım betimlenen duygunun okura etkili bir şekilde geçebilmesi ve sayfalarca anlatılacak olanı tek bir sayfada lirik bir anlatı ile verebilmesidir. ----------Spoiler---------- I) Lavinia, Lucrecia'yı (temizlikçi) hastaneye götürür. Bu hastane Lucrecia'nın da oturduğu "getto" diye tabir edebileceğimiz bir yerdedir. Lavinia koltuğa oturur ve insanları izlemeye başlar. Ayaklar ve ayakkabılar... Korkunç, çirkin, kir pas içinde ayaklar ve ayakkabılar... Gözlerini o insanlardan alıp bir de kendi ayaklarına çevirir: bakımlı, güzel, temiz... Lavinia bir şeylerin farkına varmaya başlar... Sınıfsallık, hiyerarşi ve "öteki" gibi... ----- II) Felipe kanlar içinde Lavinia'nın kapısına gelir. Az sonra yaşanacak olanlar karşısında Lavinia'nın acısı ve güçlü duruşu ancak gözyaşları ile ifade edilebilecek niteliktedir. ----------Spoiler----------- Son olarak kitabın çevirmeni Şebnem Sunar'a teşekkürlerimi ileterek incelememi burada bitirmek istiyorum. Bilindiği üzere özellikle lirik özellikler barındıran eserleri başka bir dile çevirmek adeta o kitabı yeniden yazmak anlamına gelir ve epey de emek isteyen zorlu bir süreçtir. Görüyorum ki Şebnem Hanım elinden geldiğince uğraşmış ve kitaptaki duyguyu okura ulaştırabilmiştir. Kendisine teşekkürü borç bilirim. (Arife)

Spoiler vermiş olabilirim:): Sizi olağanüstü etkileyen ve okurken içine çeken bir kitabı bitirir ve sonra kitabın kapağını kapatırsınız, gerçek hayata dönmüş olursunuz ama gerçek hayatta bu sefer sizi sarmaz işte tam öyle bir durumdayım:) Kitap tarihsel bir direnişi ele alıyor diyebilirim. İspanyollların Nikiguara, Faguas (Latin Amerika) gibi yerleri sömürgeleştirmesinden, günümüz faşist generallerine kadar süren bir direniş. Düşmanlar hep aynı, mücadele biçimleri aynı ama bitmek bilmeyen savaş ve bu savaşın getirdiği yoksulluk, yabancılaşma, suça yönelim ne ararsan var kısacası. Lavinia baş karakterdir. Kendisi ülkesinde saygın pozisyonda olan bir kadın mimar. Ve her şeye sahip rahat bir ev, güzel bir iş, estetik çekicilik. Günümüz insanlarının aradığı her şeye sahip ama eksikliği ise sevgi. Bu sevgiyi ise iş arkadaşı Felipe'de bulur. Felipe ise bir gerilla, bir milistir. Felipe ile Lavinia ilişkisi boyunca Lavinia tamamıyla anlam arayışına düşer ve sahip olduğu her şeyi kurtuluş mücadelesine verir. Mücadele içinde erkek-kadın çelişkisini fark eder ve kadın mücadelesini daha çok göğüsler. Sömürge bir yerde kadın olmak çok zordur bunu görürüz. Okyanus aşırı topraklarına götüren bu kitapta oldukça sır olduğunu gördüm. Az çok benzer mücadele yaşadığımız bu topraklarda verilirken aslında kadınlar için ülke,zaman fark etmiyor hep ikinci planda olduğunu gördüm. Yeni bir coğrafya ve yeni mücadele, kültür tanımak isteyenler okumalıdır. Kitapta son biraz belirsiz olmuş. Acaba bu Gerilla mücadelesi gerçekten oldu mu ya da kurgu acaip merak ettim ( bu konuda bilgisi olanlar yazarsa sevinirim.) Kitap sonunda Türkiye'de benzer mücadeleleri esas alan kitaplar olması oldukça yararlı. Belki onları kendimize daha yakın hissederiz. Kelimelerle anlatamam ama bıraktığı hisler çok oldu. Resmen Lavinia'da kendi eksikliklerimi fark ettim. Felipe'de kendi erilliğimi fark ettim. Sebestianda ise kendi bilgiye aç oluşumu gördüm. Flor gibi ise bağlılık yoldaşlık sevgisinin gördüm. Bize uzak olmayan ama canavar gibi gösterilenlerin özgürlük mücadelesini anlatan kitap oldukça değerlidir. (Umut Fırat)

Portakal Ağacında Oturan Kadın PDF indirme linki var mı?

Gioconda Belli - Portakal Ağacında Oturan Kadın kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Portakal Ağacında Oturan Kadın PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Gioconda Belli Kimdir?

Şair ve romancı Gioconda Belli varlıklı bir ailenin kızı olarak 1948'de Managua'da dünyaya geldi. Genç yaşta evlendikten ve bir çocuğu olduktan sonra, Somoza diktatörlüğünü devirmek için mücadele eden Sandinistalar'a katıldı. 1975'ten, Sandinistalar'ın diktatörlüğe son verdiği 1979 Devrimi'ne kadar Meksika ve Kosta Rika'da geçen sürgün yıllarında silah kaçırmak da dahil olmak üzere çeşitli gizli görevler üstlendi. 1979'da Nikaragua'ya döndükten sonra iletişim ve propaganda alanında çalıştı; Sandinista Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin uluslararası tanıtımında görev aldı. 1990'da FSLN'nin seçim yenilgisinin ardından edebi çalışmalarına hız verdi.

Belli, ilk şiir kitabı Linea de fuego (Ateş Hattı) ile 1978'de Latin Amerika'nın en saygın edebiyat ödülü olan Casa de las Américas'ı kazandı. Tenimdeki Ülke: Nikaragua bir kadın Sandinista'nın kaleminden çıkan ilk edebi anı kitabıdır. Yazarın şimdiye kadar Türkçede Portakal Ağacında Oturan Kadın (Papirüs, 1993) adlı yarı otobiyografik romanı ile Seni Sevebilmek Nikaragua (Doruk, 1999) adlı şiir kitabı yayımlanmış, ayrıca çeşitli dergilerde şiirleri çıkmıştır. Öteki eserleri: Sofia de los Presagios (1988), Waslala, Memorial del Futuro (1996), El Pergamino de la Seducción (2005

Gioconda Belli Kitapları - Eserleri

  • Portakal Ağacında Oturan Kadın
  • Kadınlar Ülkesi
  • Tenimdeki Ülke Nikaragua

Gioconda Belli Alıntıları - Sözleri

  • Ölüme asla alışılmıyor (Portakal Ağacında Oturan Kadın)
  • Ve bedenimin kızgın derinliklerinden yüreğimde kaynayan volkandan gelen bir hoşçakal dedim. (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • Nesilden nesile, insan felaketlerinin ölçüleri hep büyüyor ve hepimiz buna katkıda bulunuyoruz. (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • Washington'un vicdansızca desteklediği soysuz diktatörlerin hükmü altında doğmuş ve büyümüş bir kuşağız biz. (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • Orada göğsünde kalacağım, yıllar boyu benim varlığıma sevineceksin. (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • "Birleşik Devletler bölgenin astığı astık kestiği kestik zorbasıydı.Yenilmek pahasına da olsa,hiç değilse bir an için,bu güce karşı çıkmaktı hayalimiz." (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • İnsanlar yeryüzündeki kötülüklerin kaynağının kendileri olduğunu kesinlikle kabul etmiyor. (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • Küçüklükten itibaren kız çocuklar başkalarını hoşnut etmek üzere eğitilir. Bukalemunlar gibi erkeklerimize uyum sağlamak için yetiştiriliriz. Oysa, böyle yapmaktan vazgeçmezsek kişiliğimizi yititeceğimiz kuşkusuzdur. (Tenimdeki Ülke Nikaragua)
  • Içinde yaşadığımız bu teknoloji çağında insanların açlıktan ölmelerinin, bir doktor dahi bulamamalarının akıl almaz bir şey olduğunu düşünüyorum. (Kadınlar Ülkesi)
  • "Geçmişin derslerini unutmakta o kadar iyiyiz ve asla hata yapmadığımıza inanıp bir daha aynı hataları tekrar etmek üzere hatalarımızın üstünü örtmede o kadar yetenekliyiz ki!" (Kadınlar Ülkesi)
  • Kötü bir toplumda olmaktansa yalnız kalmak daha iyidir (Portakal Ağacında Oturan Kadın)
  • “İnsanın sahip olduğu şeyin değerini kaybedene kadar anlamadığı çok doğru.” (Kadınlar Ülkesi)
  • "Biliyorum,biz birlikte yüzemeyiz",demişti en sonunda Felipe. "Sen benim kıyımsın. Eğer birlikte yüzebilseydik bizi hangi kıyı karşılardı ki?" (Portakal Ağacında Oturan Kadın)
  • "Bizi birbirimizden ayıran şeyin, benim kendi kendime yetebilirliğimin senin üzerinde bıraktığı olumsuz etkiden kaynaklanıyor olması çok yazık" dedi Lavinia, Felipe'ye. (Portakal Ağacında Oturan Kadın)
  • "Kanunlar önemsizdi çünkü sahtekârlar yüzyıllar boyunca kendi istedikleri gibi kullanmıştı onları." (Kadınlar Ülkesi)
  • Doğurur doğurmaz, hatta daha önce kocaları eve hapsediyordu kadınları. Onların zihniyetinde kadının çalışması utanılacak bir şeydi. (Kadınlar Ülkesi)
  • Ya kelebekler dünyayı gördükten sonra intihar ederlerse. (Kadınlar Ülkesi)
  • Bu zamanda eşcinselliğini saklamadan yaşayan bu kadar insan varken önyargıların hala korunuyor olması çok acıklıydı. (Kadınlar Ülkesi)
  • Bu ülkede, eğer işine gelmezse hiç kimse hiçbir şey bilmez. (Portakal Ağacında Oturan Kadın)
  • Hoşuna gitmese de kabul etmeli insan diye düşündü, kadınların söylediği doğru, erkekler şiddete yatkın. (Kadınlar Ülkesi)

Yorum Yaz