diorex

Postayla Gelen Deniz Kabuğu - Behiç Ak Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Postayla Gelen Deniz Kabuğu kimin eseri? Postayla Gelen Deniz Kabuğu kitabının yazarı kimdir? Postayla Gelen Deniz Kabuğu konusu ve anafikri nedir? Postayla Gelen Deniz Kabuğu kitabı ne anlatıyor? Postayla Gelen Deniz Kabuğu PDF indirme linki var mı? Postayla Gelen Deniz Kabuğu kitabının yazarı Behiç Ak kimdir? İşte Postayla Gelen Deniz Kabuğu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 28.03.2022 00:00
Postayla Gelen Deniz Kabuğu - Behiç Ak Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Behiç Ak

Yayın Evi: Günışığı Kitaplığı

İSBN: 9786054603947

Sayfa Sayısı: 160

Postayla Gelen Deniz Kabuğu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Uluslararası üne sahip yazar, karikatürcü Behiç Ak'tan dijital bağımlılıklar üzerine mizah dolu bir çocuk romanı! Dijital dünyanın labirentlerinden çıkış mümkün mü? "Gülümseten Öyküler" ve "Tombiş Kitaplar" dizileriyle çok sevilen mizah ustası, yazar Behiç Ak, teknolojinin gu?ndelik yaşamlarımıza etkisini irdelediği Yaşasın Ç Harfi Kardeşliği! kitabının ardından, yine gülümseten bir eleştiri yapıyor. Ânı yaşamak ve hissetmek yerine, o ânı teknolojik araçlarla kaydedip arşivleyen Sude'nin sanal du?nyaya tutkusunu anlatan roman, ilginç karakterleriyle de dikkat çekiyor. Yazar, desenleriyle etkileyici bu romanında, bir yandan çocukların doğadan kopması üzerine, bir yandan da dijital ilişkiler nedeniyle değişen aile ve arkadaşlık ilişkileri üzerine düşündürüyor. Çocukların, içine doğdukları dijital ortamlara ilişkin farkındalık kazanmalarını sağlayan roman, günümüz dünyasını anlamaya ve gelecek için öngörülerde bulunmaya davet ediyor. Her yaştan okur için keyifli bir okuma ve mizah dolu desenleriyle keşif dolu bir yolculuk. Pantomimci babasının ve avukat annesinin yoğun iş yaşamları, Sude'nin ailesiyle paylaştığı saatleri iyice azaltmıştır. Arkadaşının önerisiyle bir tablet bilgisayar edinen Sude, kısa bir su?re içinde, sanal dünyanın parçası olup çıkar. Sıkılmadan oyalanıyor, üstelik her an ulaşılabiliyor diye, onun yeni ilgisini önce olumlu bulan ailesi, zamanla Sude'nin aşırı tutkusundan endişelenmeye başlar. Annesi kızını "kurtarma" operasyonuna girişir. Sude dijital labirentten kurtulabilecek midir?..

Postayla Gelen Deniz Kabuğu Alıntıları - Sözleri

  • Ekran bağımlılığıyla ilgili tartışma programlarını bile ekrana bakarak izliyor insanlar.
  • "Bilmese de dilini,turiste uzat elini." "Hedefini olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez." "Dünyanın en yoksun insanı,paradan başka bir şeyi olmayandır." "Akıllı insan başkalarının aklını kullanır." Behiç Ak
  • Sude, sanal dünyada, isteyip de yapamadıklarını sanki yapmış gibi yaşayabiliyordu. Gerçek hayatın yüklerinden kurtulmuştu. Bilmek için okumak, yapmak için yetenekli ve deneyimli olmak gerekmiyordu.
  • "Bilgisayarlar artıkça, dışarıya çıkan çocuk sayısı da azalmıştı, ve dışarda oyun oynayacak çocuk bulmakta zorlanıyordu. Arkadaşlarını bulmanın en iyi yolu dışarı veya kumsala gitmek değil, internet e girmekti."
  • Sevda Hanım bir pazar günü Sude'yle birlikte yemek yapmaya çalıştığında , acı gerçeği fark etti. Sude 'nin sanal ortamda refleksleri güçlenirken ,gerçek hayatta becerileri çok zayıflamıştı. Mesafeleri hesaplayamıyor , koordinasyonunu kaybettikçe de sakarlaşıyordu.
  • "Bir insanın,ne dediğini anlatması için,mutlaka konuşması gerekmez.Sadece hareketlerle de anlatacağı çok şey vardır."
  • Bir insanın, ne dediğini anlatması için, mutlaka konuşması gerekmez.
  • (•‿•)"Sanal alem yalanlarla dolu. Herkes her an kendisiyle ve başkalarıyla ilgili milyonlarca yalan üretiyor."
  • Balık yakalayacağız derken,balıklar tarafından yakalanmaktan zor kurtulup,geri dönerlermiş.
  • Bir sandalyenin varlığını hissetmen için, o sandalyeyi görmen gerekmez.
  • "Bir insanın ne dediğini anlatması için, mutlaka konuşması gerekmez. Sadece hareketlerle de anlatacağı çok şey vardır"
  • "Sanal ortamda istediği zaman kimlik değiştirebilme olanağı kendini özgür hissetmesine neden oluyordu. Kılıktan kılığa giriyor, yeni tanıştığı insanlarla her türlü palavrayı sıkmaktan çekinmiyordu."
  • "Bilmek için okumak, yapmak için yetenekli olmak gerekmiyordu."

Postayla Gelen Deniz Kabuğu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Çocuk kitabı mı?..: kitap/postayla-gelen-deniz-kabugu--51253, 3, 4 ve 5. sınıftaki öğrencilere, öğretmenler tarafından sıkça önerilen kitaplardan biri. Ben de bu kitabı okumayı ve dikkatimi çeken birtakım unsurlar dolayısıyla da incelemeyi gerekli gördüm. Peki bu kitap neyden bahsediyor? Günümüzde herkesin şikâyetçi olduğu ama çoğu kişinin de kendisini bu meretin pençesinden kurtaramadığı bir sorundan, "ekran bağımlılığı"ndan bahsediyor. Bunu da ana kahraman olan ilkokul öğrencisi Sude üzerinden dile getiriyor. Sude'nin anne-babası, işlerinde yoğun bir şekilde çalıştığı için yalnızca pazar günleri Sude ile birlikte vakit geçirebiliyorlar. Sude de genelde arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi ve kumsalda dolaşmayı çok seviyor. Ancak arkadaşı Fikret'in etkisi ile ekran bağımlısı hâline geliyor. Öyle ki televizyon izlerken bile tabletinin kamerasını açıp televizyona öyle bakıyor. Adeta tablet onun için bir gözlük oluyor, dünyayı onunla seyrediyor... Ailesi ile geçiremediği güzel vakitlerin eksikliğini ve özlemini sosyal medyada ve oyunlarda kurduğu ilişkilerden gidermeye çalışıyor. Benim en çok eleştirdiğim kısım da burada başlıyor. Yazar, daha kitabın ilk sayfalarında Sude'yi içine çeken sosyal medyanın özelliklerini anlatıyor ancak ahlakî açıdan olumsuz sayılacak birçok şeyi olumlu bir şeymiş gibi lanse ediyor ki Sude için sosyal medyanın neden cazip olduğu anlaşılsın... Bunu yaparken de çocukların aklına karpuz kabuğu düşürüyor. Daha iyi anlaşılması için birkaç alıntıya yer verelim: - "Sanal ortamda istediği zaman kimlik değiştirebilme olanağı, kendini özgür hissetmesine neden oluyordu. Kılıktan kılığa giriyor, yeni tanıştığı insanlara her türlü palavrayı sıkmaktan çekinmiyordu. Kendini bazen bir öğretmen, bazen küçük bir oğlan çocuğu, bazen bir büyücü ya da bir uzun mesafe koşucusu olarak tanıtıyordu. ... Hatta sanal ortamdaki görsellik denizinden istediği yüzü seçip kendi yüzü gibi kullanabiliyordu." s. 23 - "Sude, sanal dünyada, isteyip de yapamadıklarını sanki yapmış gibi yaşayabiliyordu. Gerçek hayatın yüklerinden kurtulmuştu." s. 23 - "Bu dünyada doğruluk bir erdem değildi. Ama doğru söylemeyen biri, kendisini yalan söylemiş gibi hissetmiyordu. Çünkü orası gerçek dünya değildi. O dünyada söylenen yalanlar üfürükten şeylerdi, gerçek değildi." s. 25 Görüldüğü üzere hayal-hakikat/gerçek-kurgu çatışmasına yer verilmiş. Sosyal medyanın gerçek dışı olduğu izlenimi verilerek nasıl bir dünya sunduğu ifade edilmiş. Biz yetişkinlerin bile sıkça gerçek hayattan uzaklaşmak istediği ve sorumluluklarından kaçmak için kurgu unsurlarına sığındığı biliniyorken bir çocuk gözünde acaba bu nasıl algılanacaktır? Çocuğun nefsini okşamayacağından ve kahramanı örnek almasına sebep olmayacağından emin miyiz? Hayır. Bilakis. Boşluğa düşmüş, ahlakî anlayışı oturmamış bir çocuğun bu eseri okuduğunu hayal dahi edemiyorum. Takdir edersiniz ki çocuklar kitabın ilk sayfalarını okur ve geri kalanını önemsemeden yarım bırakır ve tamamlamaz. Şimdi düşünelim.. Bütün bu sosyal medya güzellemeleri karşısında çocuğun kitabın sonunda verilmek istenen -ki istendiğinden şüpheliyim- "ekran bağımlılığı olumsuz sonuçlara sebep olur" sonucunu net bir şekilde çıkarabileceğinden emin miyiz? Yoksa kitabı okuyan çocuk, Sude'nin yaptığını bir de ben deneyeyim, mi diyecek? İşin garibi tüm bunlar dile getirilirken dürüstlüğün öneminden bahsedilmiyor, yalanın sebep olduğu olumsuzluklardan bahsedilmiyor ve bu aykırı fikirler neredeyse bir seçenek olarak sunuluyor. Sınıf kuralları belirlenirken bile "Yere çöp atmayınız." gibi olumsuz ifadelere yer verilmez. "Çöpleri çöp kutusuna atınız." diyerek yol gösterilir, olumlu cümleler kurulur. Elbet bir çocuk romanına tamamen olumlu şeylere yer vererek gerçekten kopuk ütopik bir dünya çizelim demiyorum, ancak olumsuzluklar dile getirilirken doğru bir yol izlenip izlenmediğini de sorguluyorum... - "Çantasındaki küçük tablet, nasıl olduysa, çok kısa sürede annesi, babası, arkadaşı, öğretmeni haline gelmiş, hayatındaki büyük boşluğu dolduruvermişti." s. 26 - "Hayatında yeni bir kapı açılmıştı." s. 26 Okuduğunuz bu ifadeler size de garip gelmiyor mu? Bağımlılığın olumsuz özelliklerinin açık bir şekilde ifade edildiği söylenebilir mi? Siz de kendinize böyle bir kapı açabilirsiniz, mesajını bir tek ben mi alıyorum? - Sude: "Kendimi saklayarak insanlara bakmak hoşuma gidiyor." s. 32 Görüldüğü üzere, "dikizlemek" gibi kötü bir davranışın sosyal medyada rahatlıkla saklanarak yapıldığı ve bunun hoş gelen bir şey olduğu ana kahramanın dilinden söyleniyor. Bunun ahlaki açıdan yanlışlığına değinilmiyor. Oysa ana kahraman, çocuğun kendisiyle özdeşleştiği kahramandır. Çocuk kitabı yazarları tarafından bilhassa hedef okuyucu kitlesinin yaşına uygun olarak tasarlanır ki özdeşim gerçekleşsin, çocuk akıcı bir şekilde kitabı okuyabilsin, verilmek istenen mesajı onun üzerinden alabilsin... - "Bu filmi yüzlerce kere seyrettim. Hafızama kaydetseydim, sadece bir kere seyretmiş olacaktım. ... Bilgisayarım bu boşluğu kapatıyor." s. 34 Burada Sude, insan hafızası ile bilgisayar hafızasını kıyaslıyor ve bilgisayarın olumlu özelliğini nicelik yönünden ortaya çıkarıyor. Bu tüketim toplumuna aşılanan biriktirme, çoğaltma, sahip olma dürtüsünün yansımasından başka bir şey değil. Baba da kızının bu sözüne bir cevap veremiyor ve yazar diyor ki: "Kızıyla baş edemeyeceğini anlamıştı." (s. 34) Hakikaten de kitap boyunca babanın kızını bu bağımlılıktan kurtarmak için hiçbir faaliyet gösteremediğine şahit oluyoruz. Hatta adeta baba da çocuk gibi, bağımlılığın bile olumlu yanlarını çıkarmaya çalışıyor. Annenin şikayetlenmesine rağmen baba bu durumu pek önemsemiyor ve mücadeleyi anne tek başına yürütmeye çalışıyor... Anne kızını kurtarmak için nasıl bir yol izliyor? Kızının kullandığı sosyal medyaya ve oynadığı oyuna küçük bir erkek çocuğu kılığında girerek. Evet, yanlış duymadınız. Peki sebep ne? Gerçek hayatta bir türlü iletişim kuramadığı kızıyla, sosyal medya üzerinden onu "kandırarak" konuşmak için. Nihayetinde bu işe yaramıyor çünkü anne, kızının seviyesine ulaşamadığı için onunla sohbet iznini de alamıyor. Sude'nin ilk 3'te yer aldığı bir bilgisayar oyununun şirketi, tüm insanlara bir gözlük dağıtıyor. Artık herkes bu gözlükle oyun oynamaya, gerçek dünyadan tamamen kopmaya başlıyor. Oyunun içindeymiş gibi hareket ediyor ve herkes kendisini kaybediyor, Sude de dahil. Anne ise bu durum karşısında çaresiz bir şekilde dışarıya çıkıyor, bir bankta otururken görüyor ki bir erkek çocuğu dizüstü bilgisayarı ile insanların gözündeki gözlükle oynadığı oyunu bozarak o dünyaya hapsolmalarına engel oluyor, insanların davranışlarının eski hâline dönmesine yardım ediyor. Anne, bunu görünce hemen kızını kurtarmak için bu erkek çocuğu ile iş birliğine girişiyor ve oyuna müdahale edebilen bu çocuk, sanki oyunun bir parçasıymış gibi Sude'ye, gerçek hayata dönebilmesi için birtakım görevler veriyor. Örneğin ailesiyle birlikte topladığı dallardan kumsala kendi adını yazmak, 150 çeşit bitkiden topladığı yaprakla kendi adını yazmak gibi.. Yani Sude yavaş yavaş gerçek hayattan zevk alacak aktiviteler yapmaya başlıyor ve oyundan bu şekilde uzaklaşıyor. Kitapta en çok hoşuma giden kısım da kitabın sonundaki bu kurgu. Ancak ana kahraman, içine düştüğü olumsuz durumdan kendisini kurtarmıyor hatta içine düştüğü durumun farkında bile olmuyor. Bağımlılığından kurtulma konusunda yalnızca annesi mücadeleci bir rol oynuyor. Hâl böyleyken çocuğun farkındalığını oluşturacak güçlü bir etki söz konusu değil ve değişimi aileye yıkan ve sorumluluğu kişinin üstünden atan bir hâl söz konusu. Bağımlılığın olumsuzluğu oldukça örtülü veriliyor ki somut işlem döneminde olan ve soyut işlem dönemine geçmekte olan çocuklar için bu hiç de uygun değil diye düşünüyorum. Bu sebeple bu kitabı çocukların dünyasını ve düşebilecekleri hataları idrak edebilmeleri açısından ebeveynlere önermeyi uygun buluyorum... Özetle bu incelemede, kitabı okurken gözüme çarpan ve yabana atılmaması gereken hususları dile getirdim. Herhangi bir psikoloji eğitimimin olmamasından mütevellit, psikoloji eğitimi almış; psikolog ve psikolojik danışmanların çocuk kitaplarını incelemesi gerektiğini de dile getirmek istiyor ve buradan kendilerine sesleniyorum. Son olarak sevgili meslektaşlarım Türkçe öğretmenlerine de; lütfen çocuklarımıza okutacağımız kitapları iyice araştıralım, çeşitli yönlerden analiz edelim ve öyle önerelim, diyorum. Eğer okuduysanız çok teşekkür ederim. Hatam varsa yahut belirtmek istediğiniz bir husus varsa yorumunuzu esirgemezseniz daha da müteşekkir olacağım. Sevgiler.. *** İNCELEMEYE EK: 2014 yılında ilk baskısını yapmış bu çocuk kitabının "Metaverse" ile bir bağlantısı var mı? Şimdi, incelemede yazanlarla karşılaştırabilmek adına Metaverse'nin ne olduğuna, neyi amaçladığına kısaca bir değinmeye çalışalım... Gerçek Hayat dergisinin 1075. sayısında şöyle bir yazıya yer veriliyor: - Türkçeye "sanal evren" olarak çevrilen Metaverse kavramı ile Mark Zuckerberg meramını şöyle anlatıyor: "İnsanlar artık sadece bakmayacaklar, deneyimin içinde yaşayacakları somut bir internet olacak." (s. 70) Facebook'un kurucusu olan ve şimdi Facebook'un adını "Meta"ya dönüştüren Mark Zuckerberg'in "sanal evren"inde bu amaca hizmet etmeyi, insanlığı gerçek dünyadan koparacak hatta dünyayı oraya taşımayı hedefleyen bir yapı sunma planları güttüğü görülüyor. Bu evrende ne vadediliyor? Örneğin başlangıçta, gerçek dünyada kurulu şirketinizi o evrende de açıp taktığınız gözlükler ile yollara revan olmadan, zaman kaybetmeden toplantılarınızı sanal evren üzerinden gerçekleştirebileceksiniz.. Bunun yanında istediğiniz gibi tasarladığınız avatarınız ile istediğiniz cinsiyette, tarzda, kişilikte olabileceksiniz.. Din, ahlak, toplum, kanun gibi birtakım "engeller"e takılmadan istediğinizi gerçekleştirebileceksiniz... Peki bu sahte cennete hapsedilmeye çalışılan insanı gerçekte ne bekliyor? Onların ifadesine göre insanlar "daha mutlu" olacak.. Öyle mi dersiniz? Yoksa Sude gibi birinin gelip gözlüğümüzü çıkarmalarına muhtaç mı kalacağınız? Nitekim bu pazar ve sömürü zihniyeti, insanın iradesini köreltmek uğruna her şeyi yapabilecektir.. Bu vaatler ile Sude'nin cezbesine kapıldığı kitaptaki bağımlılığın örtüştüğünü görmemek mümkün değil.. Önce telefonlar ve tabletler ile dünyaya bakan insan, daha sonraları eline tutuşturulan bir gözlük ile gerçek dünyadan koparılıyor... Yine Gerçek Hayat dergisinin 1075. sayısında şu ifadelere yer veriliyor: "Eminönü'nde 'Metaverse nedir' diye birine soruyorlar. '950 dolara bir arsa aldım, gelecek yıl Türkiye'nin en zengini olarak beni konuşacaksınız.' diyor. Sokaktaki sıradan bir adam bu." (s. 57) Görüldüğü üzere, sıradan insanlar, elle tutulur bir yanı bile olmayan bu şeye paralarını verebiliyor ve Metaverse platformunda sadece bir hafta içinde 100 milyon dolardan fazla arazi satın alındığı da haber veriliyor... Bu da insanların ne kadar rağbet ettiğini gözler önüne seriyor.. Adım adım mı yoksa koşar adım mı olduğunu bilemediğim bir şekilde gidiyoruz, ancak nereye? (mefkûd)

Merhaba ben bu kitabı bu gün bitirdim ve çok beğendim Teknolojiye çok bağlı olmaya başlayan bir kızı anlatıyor ve kızın adı Sude||Sude'nin ailesi yoğun çalıştığı için Sude ailesiyle çok vakit geçiremiyor ve bir arkadaşı ona tablet ve bilgisayar önerisinde bulunuyor Sude kısa sürede tablete ve bilgisayara bağımlılık yapıyor ve annesi kızı için endişelenmeye başlıyor OKUMANIZI ÖNERİRİM (Zeynep)

Postayla Gelen Deniz Kabuğu PDF indirme linki var mı?

Behiç Ak - Postayla Gelen Deniz Kabuğu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Postayla Gelen Deniz Kabuğu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Behiç Ak Kimdir?

Behiç Ak (d. 1956 Samsun), Türk karikatürist, çocuk kitapları ve oyun yazarı, belgesel film yönetmeni.

Behiç Ak, Yıldız Üniversitesi ve İTÜ'de mimarlık öğrenimi gördü. 1982’den beri karikatür çizmekte olan Behiç Ak, Cumhuriyet Gazetesi’nde “Kim Kime Dum Duma” adlı çizgi bandı çizmektedir. Türkiye ve değişik ülkelerinde sergilenmiş Tiyatro oyunları yazmıştır. Çocuk kitapları Japonya, Kore, Almanya'da yayınlanmaktadır. 2011'den itibaren Çin de yayınlanmaya başlayacaktır.

Bir çok çocuk kitabı ilk baskısını Japonya'da yapmıştır. Japonya'nın GAKKEN, FUKİANKAN SHOTEN, KAGYUŞA gibi önemli yayınevlerinden kitapları çıkmıştır. Japonya'da en çok kitabı basılan Türk çocuk kitabı yazarıdır.

Japon çocuklarının sevgilisi olan GAKKEN yayınlarının çıkardığı Yoiki no gakhuşu adlı dergide bir yıl boyunca Mau mio mi adlı seri çizgi hikayesi yayınlanmıştır.

Çocuk kitapları Türkiye, Almanya, Japonya ve Kore'de, karikatür bant kitapları Türkiye ve Almanya'da yayımlanmıştır. Karikatürleri Türkiye’nin birçok kentinin yanı sıra Hollanda, Almanya ve İsviçre'de sergilenmiştir.

Behiç Ak´ın Türkçe Almanca, Almanca ingilizce, Almanca Rusça basılan iki dilli kitapları Almanya´daki Anadolu Verlag tarafından yayınlanmıştır. (www.anadolu-verlag.de)

Tiyatro oyunları İstanbul’da Şehir Tiyatroları'nda, Devlet Tiyatroları'nda ve Aksanat Prodüksiyon Tiyatrosu'nda; ayrıca Ankara, Adana, Gaziantep, İzmir, Sivas, Konya, Stuttgart, New York, Münih, Kıbrıs, Atina, Zürich, Anvers, Amsterdam ve Berlin’de sergilenmiştir.

1994'de çektiği Türk Sinemasında Sansürün Tarihi - Siyahperde adlı belgesel film çalışması aynı yıl Ankara Film Festivali’nde “En İyi Belgesel Film” ödülünü kazanmıştır. 2012 de, Karikatürleri, Yazıları, Oyunları ve çevre ve mimarlık konularındaki tutarlı duruşuyla TMMOB Mimarlar Odası Mimarlığa Katkı Başarı Ödülü ne layık görülmüştür.

Behiç Ak Kitapları - Eserleri

  • Akvaryumdaki Tiyatro
  • Galata'nın Tembel Martısı
  • Vapurları Seven Çocuk
  • Havva ile Kaplumbağa
  • Ben Ne Zaman Doğdum?
  • Uyku Şehir
  • Yıldızların Tembelliği
  • Bebek Annem
  • Tek Kişilik Şehir
  • Eve Giden Küçük Tren
  • Postayla Gelen Deniz Kabuğu
  • Benim Bir Karışım
  • Bizim Tombiş Taştan Hiç Anlamıyor
  • Bizim Tombiş Fiyonk Makarnayı Çok Seviyor
  • Yaşasın Ç Harfi Kardeşliği
  • Pat Karikatür Okulu
  • Karikatür Kitabı
  • Buzdolabındaki Köpek
  • Karadeniz’deki Yunus
  • Doğumgünü Hediyesi
  • İki Çarpı İki
  • Alaaddin'in Geveze Su Boruları
  • Güneşi Bile Tamir Eden Adam
  • Yüksek Tansiyonlu Çınar Ağacı
  • Kedilerin Kaybolma Mevsimi
  • İmaj Katili
  • Fay Hattı - Newton Bilgisayardan Ne Anlar
  • Küçülecek Yer Kalmadı - Benim Küçük Küresel Köyüm
  • Bina - Ayrılık - Hastane
  • Rüzgarın Üzerindeki Şehir
  • Bilyeler
  • Kedi Adası
  • Uyurgezer Fil
  • Gökdelene Giren Bulut
  • Die Stadt Auf Dem Wind
  • Geçmişe Tırmanan Merdiven
  • Büyükanne ve Miyop Ejderha
  • Tombiş Maskeli Baloya Katılmak İstemiyor
  • www.internet.cep.iletişim.com
  • Zelzele
  • Hastane
  • Ne Biçim Kurbağasın Sen?
  • Ayrılık
  • Çatıdaki Gezegen
  • Bulutlara Şiir Yazan Çocuk
  • Her Şeyi Yanlış Anlayan Kedi
  • Tavşan Dişli Bir Gözlemcinin Notları
  • Altı Kırk Dört Dalgası
  • Tombiş Maskeli Baloya Katılmak İstemiyor
  • Yaşasın Çocuklar
  • Havada Asılı Kalan Top

Behiç Ak Alıntıları - Sözleri

  • "Siz hiç elinde silah olan bir hayvan gördünüz mü? Boşuna uğraşmayın, göremezsiniz!Hayvanlar asla karşısındakine orantısız güç kullanmaz!" (Her Şeyi Yanlış Anlayan Kedi)
  • Kendi kendimizi kandırmayı çok iyi biliriz biz . (Her Şeyi Yanlış Anlayan Kedi)
  • Çünkü vaktimiz yoktu. Nedense hep bir yerlere yetişmek ister gibiydik. Bazı metinleri en kısa yoldan okuyup bitirmek zorundaydık. Bir romanın kısa özetini alelacele okuyup, diğerine geçiyorduk. Aslında, vakit konusunu da pek anlayamadığımı söyleyebilirim. Vaktimizin olmadığı pek doğru değildi. Çünkü bir yandan da, boş vakitlerimizi dolduramadığımız için sıkıntıdan patlıyorduk. (Çatıdaki Gezegen)
  • "Arkamda özlediğim insanlar bırakarak yaşıyorum," .... (Bebek Annem)
  • "Postacıların ağzı sıkıdır. Tıpkı, mektup zarflarındaki gibi. Mektubun kimden gelip kime gittiğinden asla bahsetmeyiz. Özeldir. Çok özel... İki insandan başka kimse bilmez, okumaz. Öyle mektuplar vardır ki, yıllarca saklanır. Kağıtları eskir, lime lime olur, üstlerinde kocaman sarı lekeler oluşur, mürekkepleri uçar. Ama o kağıtların üstüne yazılan sözcükler her yıl demlendikçe demlenir, yepyeni anlamlar kazanır." (Bulutlara Şiir Yazan Çocuk)
  • Çalışmanın değil, sadece tıklanmanın önemli olduğu bir dünyada yaşıyordu. (Yaşasın Ç Harfi Kardeşliği)
  • Kendimi anlıyorum! Kendimi anlamıyorum! (Tek Kişilik Şehir)
  • Anladığını sanmıyorum. Beni ancak bir enginar anlayabilir. (Ayrılık)
  • Kediler sevgi doludur. Her yerde mutlu olmasını bilirler (Bizim Tombiş Fiyonk Makarnayı Çok Seviyor)
  • " Aynalar yalnız bugünü değil geçmişi de yansıtabilmeli" (Vapurları Seven Çocuk)
  • Sırdede gerçekten de ağaçlardan çok iyi anlardı. Onun için bir tür “ağaç doktoru” denebilirdi. Yolu üstündeki hiçbir ağaç kurumaz, hastalanmaz, kurtlanıp böceklenmezdi. Sırdede'nin eli hep onların üzerindeydi. Köylüler, “Dedenin adresini bulmak çok kolay,” derlerdi. “En sağlıklı ağaçları takip et, evine ulaşırsın.” (Buzdolabındaki Köpek)
  • "Tuhaftır.; Emre'den iki yaş küçük kardeşi Hülya, ağabeyinin oyuncaklarını kıskanmazdı. "Onun treni var, benim niye yok?" ya da "Ben de model uçak, bilgisayar istiyorum !" diye tutturmazdı. İnternet merakı hiç mi hiç yoktu. "İletişim çağında yaşıyoruz," diyenlere güler; "Ben mesajlarımı güvercinlerimle iletmeyi tercih ediyorum,"derdi." (Galata'nın Tembel Martısı)
  • Oysa, bir kedi atasözü vardır. İnsanlar kedilerine hep kendi isimlerini verirler. (Kedilerin Kaybolma Mevsimi)
  • “Ama insan bir yere yerleşmeye görsün, zamanla kendini oralı hissediyor.” (Bulutlara Şiir Yazan Çocuk)
  • "Sen hep, kendin çiğ kalarak, benim pişmemi istedin." İşte ilişkimizdeki temel hata buydu. Bir bezelye olarak, bir maruldan bunu beklememeliydin. Senin bir marulla beraber olman için, çok pişmen gerekir. Anlatabiliyor muyum? (Ayrılık)
  • Sude, sanal dünyada, isteyip de yapamadıklarını sanki yapmış gibi yaşayabiliyordu. Gerçek hayatın yüklerinden kurtulmuştu. Bilmek için okumak, yapmak için yetenekli ve deneyimli olmak gerekmiyordu. (Postayla Gelen Deniz Kabuğu)
  • "Kelimelerinizi bile özenle kullanın, yoksa anlamlarını kaybederler. Dallanır, budaklanır, yapraklanırlar. " (Eve Giden Küçük Tren)
  • Tabelada, "Pat Karikatür Okulu" yazılıydı artık. Odanın bir duvarına ise, komik harflerle yazılmış, "Burada herkes kendi kendini eğitir" cümlesi asılmıştı. (Pat Karikatür Okulu)
  • "Dünyanın en kötümser iyimserisin!" derdi ona. (Galata'nın Tembel Martısı)
  • Hiçbir konuda ısrarlı olmaması, hep kesn olmasından kaynaklanırdı. (Havva ile Kaplumbağa)

Yorum Yaz