diorex
life
Dedas

Prenses Gelin - William Goldman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Prenses Gelin kimin eseri? Prenses Gelin kitabının yazarı kimdir? Prenses Gelin konusu ve anafikri nedir? Prenses Gelin kitabı ne anlatıyor? Prenses Gelin PDF indirme linki var mı? Prenses Gelin kitabının yazarı William Goldman kimdir? İşte Prenses Gelin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 29.08.2022 20:00
Prenses Gelin - William Goldman Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: William Goldman

Çevirmen: Feyza Harmanoğlu Sezgin

Orijinal Adı: The Princess Bride

Yayın Evi: Epsilon Yayınları

İSBN: 9789944821209

Sayfa Sayısı: 325

Prenses Gelin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Bir insan dünyasının değişeceği anı nereden bilebilir ki? Henüz gerçekleşmeden önceki tecrübelerinin, bütün o yılların bir hiç uğruna hazırlık olduğunu kim söyleyebilir ki? 

En azından bir şeyler olmaya başladığının farkında olmalıydım. Belki de hâlâ farkında değildim; rüzgârdaki ilhamı kim hissedebilirdi ki?"

Aşk, macera, korsanlar, prensesler, devler, mucizeler, korku, heyecan... Bütün bu unsurları içinde barındıran Prenses Gelin, masal tadında sürükleyici bir roman.

Yazar okuyucularına, "Size bu kitabın üzücü ve acıklı bir sonu olduğunu söylemek üzere değilim, daha ilk satırda bunun benim yeryüzündeki en sevdiğim kitap olduğunu belirtmiştim. Ancak çok kötü olaylar yaşanacak, yanlış insanlar ölecek. Buna hazırlıklı olun." diyor.

(Tanıtım Bülteninden)

Prenses Gelin Alıntıları - Sözleri

  • Yazarlar sizi korkutmak için ter dökerler, buna rağmen her şeyin ötesinde bildiğiniz tek bir şey vardır ki, bundan hiç kuşkumuz yoktur, uzun vadede kazanacak olan dürüstlüktür.
  • Aldatanı aldatmak zevkli olabilir. Ama seveni aldatmak karaktersizliktir.
  • Seni seviyorum mu? Tanrım, eğer sevginiz bir kum tanesiyse, benimki bir plaj evreniydi..
  • “ Hayat adil değil. Hayat sadece ölümden daha adil, hepsi bu. “
  • "İşler güçleştiğinde, zorlukların üstesinden gelmenin yolu daha çok çalışmaktır," dedi annesi.
  • Zihnim tıpkı iyi bir şarap gibi; gezinip duruyor. Bir düşünceden öbürüne geçiyorum ama mantıklı bir halde değil; bazı şeyleri unutuyorum.
  • Buttercup “Önemsediğim her şey uğruna sen de ölebilirsin,” dedi ve arkasını döndü. Kelimeler onu takip etti. Uzaktan güçsüz, sıcak ve tanıdık bir fısıltı geldi. “Sen... nasıl... istersen...”
  • Bu dünyada sevildiğimizi hissetmek için yaptıklarımız ne kadar garip değil mi?
  • "Bu dünyada sevildiğimizi hissetmek için yaptıklarımız ne kadar garip değil mi?"
  • "Bence acı mevcut hislerimiz içinde en az değer verileni," dedi Kont. "Oysa acı her zaman bizimle birliktedir."

Prenses Gelin İncelemesi - Şahsi Yorumlar

. YAHUDİLİK SIRRI 1 - SİYON HAKİMLERİNİN PROTOKOLLERİ • a - Giriş Yahudi emellerinin iç yüzü, resmî ve alenî bir vesika ifadesiyle 1906 yılına kadar meçhul kaldı. 1906 Ağustosunda, Londra'da (Britiş Müzeum) kütüphanesinde birdenbire ele bir kitap geçti. Bu kitap (Küçük içinde büyük – İsâ aleyhtarlığının siyasî imkânları) ismini taşıyordu ve Rusça yazılmıştı. Bunu (Bir Ortodoks'un Notları - 1905) isimli Rusça bir eserin meydana çıkması takip etti. Bu kitap, 1919'da İngilizceye çevrilmiş ve (Sportiavud) matbaasında (Siyon Hakimlerinin Protokolleri) adiyle tabedilmiştir. Eser, Londra gazetelerine aksetti ve İngiliz basınında fırtınalar kopardı. İngiliz dilinde yayınlanmaya başlıyan eser, derhal Almancaya çevrildi ve her tarafı sirayete başladı. Hâdise büyüyüp (Time) gibi gazetelere düşünce, birdenbire ve usulen, son derece dikkate şayan bir iş oldu: Eserin tek nüshasını bile elde etmeye imkân kalmadı. Bundan sonra gerek Fransa ve gerek Amerikada bir takım akisler olduysa da aslında (Serj Nilus) adlı Rus profesörüne atfedilen eserin bütün izleri, harikulâde gizli teşekküller tarafından yokedilmeye çalışıldı ve bunda bir dereceye kadar muvaffak olundu. (Serj Nilus)un eserinin temeli, 1897'de (Bâl)de toplanan (Siyon Cemiyetleri)nin gizli kararları, programları ve maddî mânevî hedeflerinden ibarettir. Bunu, son olarak (Roje Lâmbelen) isimli bir Fransız ele geçirip tercüme etmiş, bundan da General Sami Sabit Karaman (Siyon Önderlerinin Protokolleri) ismiyle, 134 sahife Türkçe bir tercüme vücuda getirmiştir. Fakat 1943'de intişar eden bu Türkçe nüsha da beklenen aksi yapamadan ortadan silinmiştir. Netice şudur ki, bir millet ve memleket birlik ve bütünlüğünü güve gibi için için yiyen gizli kuvvetleri tanımak; onları ister isimlendirerek ister isimlendirmeyerek, fakat mutlaka kurmay sırlariyle teşhis etmek ve ruh vatanında nüfuz ve istilâ nahiyelerini farketmek bakımından bu Protokoller birinci derecede kıymet ve ehemmiyettedir. İleride, bütün esrariyle ve Tanzimat ricalinden İttihat ve Terakki büyüklerine kadar isim isim her türlü mensuplariyle ve meş’um tesiriyle ortaya dökeceğimiz masonluk ve büyük garp kapitalizmasına bağlı Yahudi tesirlerine başlangıç olmak üzere, işe bu (Protokol)lerden giriyoruz. Siz yalnız dikkat edin: Milletler nerelerinden vuruluyor, hangi sinir ve ruh merkezlerinden ele geçiriliyor ve nasıl canbazhane hayvanları haline getiriliyor. Şu ânda gördüğünüz ve göreceğiniz Protokoller, umumiyetle birlik ve bütünlük dâvasındaki her milletle ilgilidir; bundan Türk milletine ait hisseleri bizzat çıkarabilirsiniz ama bu hisseleri ileride teker teker ortaya dökülmüş bulacaksınız. Ve bir de bakacaksınız ki, Tanzimattan beri siyasî, idarî, içtimaî, iktisadî, edebî, harsî sahalarda birer inkilapçı diye tanıtılan kahramanlardan çoğu, hemen hepsi işte bu gizli kuvvetlerin haberli veya habersiz kuklalarından başka bir şey değilmiş... • b - (Roje Lâmbelen)den Birkaç Söz Ve Protokoller Protokol'lerin sayısı yirmidördü bulur. Bunlar bir zabitnâme olmaktan ziyade dersler ve düsturlar mahiyetindedir. Bunların müellifinin veya müelliflerinin başlıca kaygıları, kesin mücadele hazırlanmış göründüğü vakit, asırlardan beri takip edilen hedefleri ve cihan hâkimiyetini elde etmek için seferin son plânını yirmidört ders halinde takrir etmektir. • (Roje Lambelen)e göre: "Yahudiler için kuvvetten başka hak yoktur; hürriyet mezhebi hristiyanların dinini de hükümetini de sarsmıştır. Altın, İsrâiloğullarının elindedir, onlar bu altın sayesinde, demokratlaşmış devletlerde hükûmetlere kumanda eden basına ve bu yoldan efkâra hakim olmuşlardır. Mason locaları, gösteri ve propagandaları tertip eden Yahudiler tarafından idare edilmektedir. -- Hristiyan kavimler bir gün gelecek öyle sarsılacaklardır ki, bizim hâkimiyetimizde âlemşumul bir hükûmet isteyeceklerdir. İsrailoğullarının yolunu bulup kışkırtacağı hususî harpler ve cihan harbi bu hakimiyeti çabuklaştıracaktır. Yahudi otokrasisi hristiyan devletler liberalizminin yerini tutacak, ortada onların dininden başka din kalmayacaktır. Yahudi âlemi gücünü göstermek için, Avrupa kavimlerinden birini katl ve (terör)le korkutarak esirliği altına alacaktır. Sermaye üzerine artık vergi koymak, devlet istikrazları yapmak, (laik) tedrisatı ahlâksızlaştırmak, hristiyanları nihayet yıkacak ve bunca zamanlardan beri beklenen saat çalacaktır. Yahudilerin kralı, yani önsüz kaderin timsali, bütün âlem üzerinde hükümran olacaktır.” • Protokol'lerden çıkan mânanın özü budur. Bunların muhtelif fasıllarını süzmek, metinlerini İbranî olan öbür vesikalarla mukayese ve yirmi sene önce yazılmış olan kâğıtlarda adı geçen oluş ve olayların büyük harp içinde ve ondan beri ne raddeye kadar gerçekleşmiş olduğunu tetkik etmek faydalı olur. İşte (Siyon Hakimlerinin Protokolleri)nden en can alıcı noktalar: • Protokol 1'den... “Bizim nazariyemizin muvaffakiyeti şöyle olur: Gevşetilen iktidar dizgini, hayat kanunu gereğince, başka ellere geçer; çünkü halkın kör kuvveti bir gün bile dizginsiz kalamaz ve yeni iktidar, liberalizma ile zayıflamış olan eski iktidarın yerini alır. Zamanımızda altın kuvveti, liberal hükümetler iktidarının yerini almıştır. İşâ'nın hüküm sürdüğü zamanlar geçti. Hürriyet fikri gerçekleşemez; çünkü onu hiç kimse tam bir ölçüyle kullanamaz. Halkın bir müddetçik kendini idare etmesine müsaade etmek; bu muhtariyetin bir hercümerç haline gelmesine yeter. Hemen aykırılıklar başlar ve devletleri yıpratan ve kuvvetlerini kemiren içtimaî didişmelere dönmekte gecikmez. Devlet; ister kendi gerginlikleri içinde yıpransın, ister iç kavgaları yüzünden dış düşmanların keyfine boyun eğsin, o artık çaresiz yok olmuş demektir: O, bizim için çantada keklik demektir. Tamamiyle elimizde bulunan sermaye, ona, batmamak için ister istemez sarılacağı bir kurtuluş teknesi gibi görünür. .............................. Avam barbardır ve barbarlığını her fırsatta gösterir. Avam hürriyeti ele alır almaz onu, barbarlığın son kertesi olan anarşiye çevirmekte gecikmez. Hürriyetle beraber hudutsuz içki kullanmak hakkı da verilen, şu rakıyla sarhoş, şarapla sersem olmuş hayvanlara bakınız!.. Hristiyan kavimler; sert içkilerle ahmaklaşmışlardır. Gençlikleri klasik derslerde; ve zengin evlerinde casuslarımız (öğretmenler, hizmetçiler, mürebbiyeler) ve her tarafta adamlarımız, hristiyanlarin eğlence yerlerinde de karılarımız tarafından kamçılanan sefahetlerle aptallaştırılmışlardır. Bu münasebetle, hristiyanların, istiyerek taklit ettikleri, (salon kadınları) dediğimiz unsurlarımızı da bunlara eklemeliyim. .............................. Parolamız kuvvet ve riyadır. Politikada yalnız kuvvet, hele devlet adamlarına çok gereken hünerle gizlenmiş bir kuvvet muzaffer olabilir. Başlarındaki tacı yeni bir kuvvetin amillerine kaptırmak istemiyen hûkümetler için şiddet bir prensip, hile ve riya bir kaide olmalıdır. Bu fenalık, iyiliği doğuracak biricik vasıtadır. Ve işte bu sebebledir ki, bizi maksadımıza ulaştırabilecek hiç bir entrika, yalan, hiyanet önünde bocalamamalıyız; hele bu yoldan gitmekle onlara boyun eğdirmek ve kuvveti ele almak mümkün olacaksa... Bizim kuracağımız devlet, bu sessizce ele geçiriş sıralarında savaş faciaları yerine, halkı körükörüne itaate zorlayan (terörlü koymak için daha az göze çarpan ve fakat daha çok işe yarayan ölüm cezaları verebilir. Adaletle beraber sarsılmaz bir şiddet, bir devletin en büyük kuvvetidir. Bundan ötürü zafere kavuşmak için şiddet ve riya programına sadık kalmamız bizim yalnız menfaatimiz değil, vazifemizdir. .............................. Hürriyet, musavat, uhuvvet kelimelerini halkın önüne ilk atan biz olduk. O vakitten beri her taraftan bu oltaya takılmış şuursuz papağanların tekrar edegeldiği bu sözler yalnız ve yalnız dünyanın diriliğini ve önceleri avamın baskısından masun olan ferdin gerçek hürriyetini yıkmaya yaramıştır. Kendilerini zeki sanan adamlar bu kelimelerin gizli mânalarını farkedemediler; bu kelimelerin birbirine aykırı olduğunu, tabiatta eşitlik olmadığını, hürriyetin yer bulamadığını, tabiatın kanunlarına sıkıcı bağlı olan akıl, seciye ve zekâlardaki farkları bizzat tabiatın kendisi yarattığıni göremediler. • Protokol 2'den... Hizmete liyakatleri derecesine göre umum arasından seçeceğimiz idareciler, memleket idaresine hazırlanmış kimseler olmayacaktır. Bu efendiler, çocukluklarından beri bütün cihan işlerini idare noktasından yetiştirilmiş bilgin ve çok zeki müşavirlerimizin ve uzmanlarımızın ellerinde kolaylıkla birer oyuncak haline geleceklerdir. Hep bilirsiniz ki, bizim uzmanlarımız, idare bakımından gerekli bilgileri siyasi plânımızdan, tarihin tecrübelerinden, dikkate değer bütün olayların incelenmesinden çıkarmışlardır. Hristiyanlar tarihten alınmış bîtaraf mütalaaların amelî kısmını kılavuz edinmezler de, ciddi hiçbir neticeye ulaştırmayan nazarî bir teamüle uyar, giderler. İşte bundan dolayıdır ki, biz, onlara güvenmeyiz. Bırakalım bir müddet daha eğlensinler, oyalansınlar veya geçmişteki eğlencelerini anarak biraz daha yaşasınlar. Kendilerine ilham ettiğimiz ilim kanunlarına, nazariyelerine inansınlar. Biz bu maksatladır ki, basınımız vasıtasiyle, onların bu kanunlara inançlarını durmadan arttırıyoruz. Hristiyanların aydın sınıfı, bu bilgilerle gururlanacak ve ajanlarımızın onları istediği istikamete yöneltmek için yaydığı bu ilimleri tatbik edecektir. Bu sözlerimizi temelsiz sanmayınız. (Darvinizm), (Marksizm) ve (Niçeizm) ile sağladığımız başarılara bakınız!.. Bu temayülün öldürücü tesiri hiç değilse bize meçhul kalmamalıdır. • Protokol 3'den... Bugün size artık hedefe yaklaşmış olduğumuzu söyliyebilirim. Biraz daha yolumuz kaldı; kavmimizi temsil eden timsalî yılan, dairesini kapatmak üzeredir. Bu daire kapandı mı, bütün Avrupa devletleri bir mengene içine alınmış olacaktır. Meşrutiyet terazisinin altüst olması gecikmiyecektir; çünkü biz onun kolunu, yani iş başındakileri, durmadan bir sağa bir sola eğerek bozduk. Hristiyanlar, terazilerinin doğru olmadığını biliyor ve fakat kefelerin er geç denkleşeceğini umuyorlardı. Halbuki iş başındakiler, bir sürü budalalıklar yapan ve kendilerini onların kontrolsuz iktidarına kaptıran halk mümessilleri tarafından himaye edildiler. Bunlar, iktidarı saraylarda hâkim olan teröre medyundurlar ve artık halkla temasa gelmediklerinden; onunla uyuşup iktidar mevkiine gözdikenlere karşı kuvvetlenemiyorlar. İdare dizginlerini ellerinde tutanların uyanık kuvveti ile halkın kör kuvveti; bizim tesirimiz altında; birbirinden ayrılmış ve her iki kuvvet bütün ehemmiyetini kaybetmiştir. Bu ayrılış hristiyanları değneksiz bir kör kadar iktidarsız bir hâle getirmiştir. Hırsı olanları, iktidar mevkiini fena kullanmıya sevketmek için, onların bütün liberallik temayüllerini istiklâle doğru inkişaf ettirerek bütün kuvvetleri birbirine karşı tuttuk. .............................. (Büyük) adını verdiğimiz Fransız İhtilâlini hatırlayınız. Onun hazırlanmasındaki sırlar bize meçhul değildir, çünkü o baştan aşağı bizim eserimizdir. O vakitten beri halkı, cihan için hazırlamakta olduğumuz --İsrail kanından-- müstebit kralın lehine olarak, bizden bile vazgeçmesi için hatadan hataya düşürüyoruz. Şimdiki halde milletler arası bir kuvvet olarak masûnuz; çünkü, bir devlet bize taarruz ederken öbür devletler müdafaa ederler. Bizim istiklâlimizi kolaylaştıran şey, hristiyan kavimlerinin, kuvvete boyun eğer, zaif ve hataları affetmez ve fakat cinayetlere gözyumar olmaları, hürriyete karşı söz söyletmemeleri, cüretli bir diktatörün şiddeti önünde bir din kurbanı kadar sabırlı olmalarıdır. Bugün başvekillerin yolsuzlukları önünde sabırlı ve tahammüllü olan bu adamlar, bu yolsuzluğun binde biri için yirmi kralın kellesini uçururlardı. Halk kitlelerinin bu tuhaflığı, bu aykırılığı, aynı oluşta görünen öbür olaylar karşısında nasıl izah edilebilir? Bu tuhaflık şöyle izah edilebilir ki, o diktatörler –başvekiller- ajanları vasıtasiyle halka alttan alta şunu dedirtirler: (Eğer onlar şimdi devlete zarar veriyorlarsa bu, halkın mutluluğunu, milletler arası kardeşliği, dayanışmayı ve herkes için eşit hukuku sağlamak içindir.) Şüphesiz bu birliğin ancak bizim hüküm ve irademiz altında gerçekleşeceği onlara söylenmez. Ve işte böylelikle suçsuzları mahkum, suçluları suçsuz gösteren halk, her hoşuna gideni yapabileceğine inanır; bu şartlar içinde halk her türlü devamlılığı yıkar ve her adımda bir düzensizlik yaratır. (Hürriyet) sözü, insan cemiyetlerini her kudrete, her kuvvete hâtta Allaha ve tabiata karşı mücadeleye kışkırtır. İşte bunun içindir ki, biz, iş başına gelince, avamı yabani hayvanlar haline getiren bu sözü lûgatlardan çıkarıp atacağız. Bu hayvanların, her kana doydukça uykuya vardıkları bir hakikattir... İşte o vakit onları zincire vurmak kolay olur; fakat kana doymadıkça da uyumaz ve durmadan döğüşürler. • Protokol 4'den... Her cumhuriyet türlü türlü devreler geçirir. İlk devre sağa sola yalpa eden bir körün sarsaklıkları içinde geçer. İkincisi anarşiyi doğuran (demagoji) devresidir; bunun peşinden istibdat gelir. Fakat kanunî, açık ve dolayısiyle mesûl bir istibdat değil. Bu istibdat gizli bir teşekkül tarafından yapılır. Bu teşekkül, ayrı ayrı ajanlar adresile çalıştığı nisbette endişe azalır. Ajan değiştirmek ise yalnız zararsız değil, sürekli hizmetleri mükafatlandırmak külfetinden kurtaracağı için kârlıdır. Görünmiyen bir kuvveti kim devirebilir? İşte bizim kuvvetimiz böyle bir kuvvettir. Dış masonluğun vazifesi maksatlarımızı gizlemekten başka bir şey değildir. Gizli kuvvetin hareket plânını, hatta konak yerini, halk hiç bir zaman öğrenemiyecektir. Hürriyet, kavimlerin dirliğini bozmaksızın; devlet içinde zararsızca bırakılabilirdi; eğer, mâfevkliği ve madunluğu tesis eden hilkat kanunlarının reddettiği musavat fikrini bir tarafa bırakarak, Allaha ve âdemoğullarının kardeşliğine inanmak esasına dayansaydı. Böyle bir inançla; halk kendisini ruhanî dairesinin vesayetine terkeder ve Allah ne kısmet ettiyse ona kanarak ruhanî çobanının emri altında kuzu gibi sessiz yaşar, giderdi. İşte bu sebepledir ki, imanı yıkmamız; hatta ulûhiyet ve ruh prensiplerini hristiyanların kafasından söküp çıkarmamız, bunların yerine hesap ve maddî menfaatleri koymamız gereklidir. Hristiyan fikir adamlarına düşünmeye ve incelemeye vakit bırakmamak için, onları sanayi ve ticaretle uğraştırmamız gerektir. Böylelikle bütün milletler kendi menfaatlerini aramaya koyulacaklar ve herbiri kendi menfaatının peşine düşerek, düşmanlarını farketmiyeceklerdir. Fakat hürriyetin hristiyan cemiyetlerini büsbütün dağıtıp yıkabilmesi için sanayiin topraktan çıkaracağı bütün servetler sanayicilerin elinde kalmıyarak hepsi (spekülasyon)a gidecek, yani kasalarımıza girecektir. • Protokol 5'den... Hristiyanların umumî bir ittifakı bizi bir zaman için yolumuzdan alıkoyabilirdi; fakat biz bu tehlike önünde açıkta değiliz; çünkü onların kalblerinin derinliklerine ekilmiş ayrılık tohumunu söküp atmaları mümkün olmayacaktır. Biz, hristiyanların ferdî ve millî hesaplarını yirmi asırdan beri işlediğimiz dinî ve ırkî kinlerle karşılaştırdık. Ve işte bu sebepledir ki, hiçbir hükûmet hiçbir taraftan medet umamayacaktır. Hiçbiri bizim aleyhimizde anlaşmayı kendi menfaatine uygun bulmayacaktır. Biz çok kuvvetliyiz. Bize ehemmiyet vermek lazımdır. Hükûmetler şimdi bizim iştirakimiz olmaksızın hiçbir anlaşma yapamazlar. (Per me reges regnant - Krallar vasıtasiyle hükûm sürerler) Peygamberlerimiz bize, hattâ bütün küreyi idare etmek üzere Allahın bizi seçmiş olduğunu söylediler. Allah bize bu meseleyi başarabilecek bir dehâ vermiştir; hasım tarafta bir dehâ olsaydı bizimle didişebilirdi. Fakat dağdan gelen bağdakini kovamazdı. İdare makinesinin bütün çarkları motora bağlıdır; o motor da altundur. Bilginlerimiz tarafından tedvin edilen iktisat ilmi bize altının şahâne değerini göstereli pek çok oldu. Sermayenin, serbest olabilmesi için, sanayii ve ticareti inhisar altına alması lazımdır; işte gizli bir elin, dünyanın her tarafında gerçekleştirmek üzere olduğu da budur. Bu serbestlik sanayicelere siyasî kuvveti verecek, halk da ona boyun eğecektir. Zamanımızda kavimleri harbe sürmekten ziyade silâhtan tecrit etmek değer kazanacaktır. Kızgın ihtirasları yatıştırmaktansa, kendi menfaatımıza göre idare etmek doğru olacaktır. Başkalarının fikirlerini alıp mânasını değiştirmek onları reddetmekten daha faidelidir. Hükümetimizin en büyük dâvası, efkârı tenkitle zayıflatmak, düşünme alışkanlığını kaybettirmek ve fikrin kuvvetini faydasız belâgat yarışlarına yöneltmektir. Kavimler, tıpkı fertler gibi, sözü iş zannederler; çünkü onlar eşyanın yalnız görünüşüne bakarlar ve içtimaî hayata temas eden vaidler gerçekleştiği takdirde, inceleme zahmetine nadiren katlanırlar. .............................. • Protokol 7'den... Her muhalefet karşısında, bize kafa tutmağa cesaret edecek memlekete, komşuları tarafından harp ilân ettirebilecek bir durumda bulunmamız lâzımdır. Eğer bu komşular da bize karşı muhalefete yeltenirlerse onları umumî bir harbe sürüklemek zorunda kalırız. Politikada muvaffakiyetin en emin yolu teşebbüslerin gizliliğindedir. Bir diplomatın sözü, özüne uymamalıdır. Doğrusunu isterseniz, ağıza alınmıya değmez bazı istisnalar bertaraf, basın bütüniyle bizle bağlıdır. • Protokol 8'den... Rejimimiz, muharrirler, tecrübeli kanunşinaslar, idareciler, diplomatlar, hülâsa hususî mekteplerde hususî ve yüksek terbiye ile hazırlanmış adamlarla kuşatılmış olacaktır . Bu adamlar sosyal hayatın bütün inceliklerini, siyasî harf ve kelimelerden mürekkep her dili öğrenecekler, insan tabiatının bütün gizliliklerini ve en ince tecelilerini tanıyacaklardır. • Protokol 9'den... Bizim hakimiyetimiz başlayınca, liberallerin (hürriyet, müsâvât, uhuvvet) nakaratını tekzip edecek değiliz; fakat aynı kelimeleri, fikrî hadlerine irca ederek: “hürriyet hakki, müsâvât vazifesi, uhuvvet ülküsü” diyeceğiz. Boğayı boynuzlarından yakalıyacağız. • Protokol 10'dan... Hükümet darbesini indirdiğimiz zaman halka şöyle diyeceğiz: “Herşey fena gidiyordu, herkes dayanabileceğinden fazla ıstırap çekti. Istıraplarınızın sebebini gideriyoruz. Milliyetleri, hudutları, para farklarını ortadan kaldırıyoruz!” • Protokol 11'den... Bütün bu politikayı niçin icad ve kavramak imkânı vermeksizin, niçin ilham etmiştik? Dağınık soydaşlarımızın doğrudan doğruya erişemiyeceği amaca gizlice varması için değil mi? Bu politika bizim gizli masonluk kurumlarımıza temel vazifesi görmüştür. Bu teşkilât gizlidir; onun gâyelerinden şüphe bile etmemişlerdir; onlar, kardeşlerinin gözlerini boyamak için, locaların adamlarını birinci sınıf millî kahraman diye göstermişlerdir. • Protokol 12'den... Basına karşı mesleğimiz, şu olacaktır: Dağıtmak, zehirlemek, parçalamak, iç tezatlarla çürütmek... Bugünkü basın faydasızdır, insafsızdır, yalancıdır ve pek çokları onun neye yaradığını da bilmez. Biz onun sırtına eğer vuracak, ağzına da kuvvetli bir gem takacağız. Basılmış öbür eserler hakkında da böyle davranacağız, çünkü eğer risale ve kitapların hücumlarına hedef olmakta devam edecek idiysek, basının dilinden kurtulmuş olmaktan ne anlamış olabilirdik? Gazeteler sansür yüzünden, bugün bize pahalıya mal olan yayını devletimiz için bir gelir kaynağı haline getireceğiz. Basın için vergi ihdas edeceğiz. Gazete veya matbaa kuracaklardan kefalet isteyeceğiz. Böylelikle hükûmetimiz basının hücumlarına karşı korunmuş olacaktır. Fırsat düştükçe ağır para cezaları tertip edeceğiz. Parti gazetelerinin para kaybından müteessir olmayacakları doğrudur; ama biz onları ikinci saldırışlarında kapatacağız. Para cezasına çarpılmaksızın hiç kimse hükûmetimizin lâyuhtilik ... toz kondurmıyacaktır. Böyle bir gazeteyi kapatmak için, efkârı sebebsiz ve delilsiz heyecana düşürmüş olmak, bahane olacaktır. Bize saldıracaklar içinde bizden olanların da bulunacağına dikkatinizi çekerim; fakat bunlar sadece bizim değiştirmek istediğimiz noktalara hücum edeceklerdir. Bizim uydurma muhalefet üçüncü plâna girecektir. Hiç değilse bir gazetemiz, bizim fikirlerimizle taban tabana zıt olacaktır. Hasımlarımız, bu düzme muhalefeti bir müttefik zannedeceklerdir. Her çeşit gazetemiz olacaktır. Aristokrat, cumhuriyetçi, ihtilâlci, hatta anarşist; fakat, şüphesiz, bu teşekküller var oldukça gazetelerimiz, Hint ilâhı gibi, yüzer elli olacaklardır. Bu eller cemiyetin değişimini temellendirecek ve efkârı, bize uygun istikâmete yönelteceklerdir. Çünkü fazla heyecanlı insanlar muhakkak kabiliyetlerini kaybederler ve telkine kolaylıkla kapılırlar. • Protokol 13'den... Yakın bir gelecekte, sanat ve her türlü spor yarışmaları teklif edeceğiz. Bu ilgiler, fikirleri, mücadele zorunda kalacağımız meselelerden uzaklaştıracaktır. İnsanlar bizzat kendi kafalariyle düşünmek alışkanlığını yavaş yavaş kaybederek sonunda hep bir ağızdan bizim fikirlerimizle konuşmaya başlıyacaklardır; çünkü fikre yeni istikametler verenler bizden başka kimseler olmıyacaktır. • Protokol 14'den... Bütün öbür inançları baltalıyacağız. Eğer bu tarzda hareketimiz çağdaş dinsizler doğurursa, bu bir geçiş devresi olacak ve bizim dileklerimize engel olmak şöyle dursun sebatlı ve iyi sistemli bütün kavimleri er-geç kazanacağından şüphe olmıyan Musa Dini hakkındaki vaızlarımızı dinleyenlere ibret olacaktır; böylelikle de o dinin, bütün terbiyevî kuvvetinin gizlendiği sembolik gerçeğini ifade etmiş olacağız. Her fırsatta, bizim sağlam rejimimizle geçmişin rejimlerini mukayese eden yazılar neşredeceğiz. • Protokol 17'den... Ajanlarımız, yüksek sosyetelerden olduğu kadar aşağı tabakalara mensup dirlikli idare memurları arasından; yayıcı, basıcı, kitapçı, işçi, arabacı, hizmetçi ve sâireden alınacaklardır. • Protokol 22'den... Zamanın en büyük kuvveti olan altın elimizdedir. İstediğimiz kadar altını iki gün içinde yatırdığımız yerlerden çekebiliriz. • Protokol 24'den... Yahudilerin kralı, hırsın ve hele şehvetin esiri olmamalıdır. Karakterinin hiçbir tarafı, hayvanî meyillerin zekâsına tahakküm etmesine meydan vermemelidir. Fikri, beşerî faaliyetin en pis ve en hayvanî cihetlerine yatıran şehvet, aklî melekeler ve görüşteki vuzuh üzerinde öldürücü bir tesir yapar. Davud’un tohumundan gelen ve beşeriyetin dayanağı olan kavmini özünde temsil eden cihangir hükûmdar, zevklerini feda etmeye mecburdur. Bizim hükümdarımız kusursuz bir “Nusha-il-kübra” olmalıdır. Üstad Necib Fazıl Kısakürek YAHUDİLİK - MASONLUK - DÖNMELİK BİRİNCİ BÖLÜM YAHUDİLİK Sayfa: 9-22 Büyük Doğu Yayınları: 100 4. Basım / Ağustos 2012 (zaimoğlu mehmet)

Yanılmıyorsam onuncu sınıftayken almıştım ve arkadaşım birkaç sayfa okuyup beğendiği için okuyup ona satmıştım. Kendini geliştiren bir uşak var ve hizmet ettiği ailenin kızına aşık. Bir gün bir kont ve karısı geliyor. Kontun karısı gence oldukça yakından ilgi gösteriyor. Hatırladığım kadarıyla çocuk kendini daha da geliştirmek için bir yere gidiyor. İşte kız ona aşık oluğunu anlıyor. Sonra bu kızı birine mi veriyorlardı. İşte adam uçuk kaçık bir yer inşa etmiş, her katında zehirli hayvanlar falan var. Kademe kademe tehlikesi artıyor. Kızı kurtarma falan geliyordu. Öyle bir kitaptı. Kurtarma kısımını çok uzun ve sıkıcı tutmuşlardı. (The Heidi)

Prenses Gelin, masal tadında bir romandı. Roman içinde; aşklar, maceralar, korsanlar, prensesler, devler, mucizeler, korkular ve heyecanı bol miktarda barındırıyor. Yazarın kusursuz ve bir o kadar da güçlü hayal gücü var. Romanı olağanüstü ve değişik bir olay örgüsü kurgusuyla buldum. İyi ki okumuşum dediğim romanlar arasında bulunuyor. Masal tarzı macera yüklü romanları sevenlere tavsiye ediyorum kesinlikle. (~Ceren♡Rıza♡~)

Prenses Gelin PDF indirme linki var mı?

William Goldman - Prenses Gelin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Prenses Gelin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı William Goldman Kimdir?

William Goldman (d. 12 Ağustos 1931), ABD'li senaryo yazarı ve romancı.

Hayatı ve eserleri

Chicago kentinin banliyösündeki Highland Park'da doğdu ve büyüdü. 1952'de Oberlin College'dan ön lisansını, 1956'da Columbia Üniversitesi'nden lisansını aldı ve üniversitede iken yazmaya başladı. Önceleri edebi niteliğine önem verdiği beş roman yazdı ve üç tiyatro oyunu Broadway'de sahnelendi. Vahşi Koşu (Marathon Man) romanı ile macera nitelikli eserlere yöneldi (bu romanını daha sonraDustin Hoffman ve Laurence Olivier'in başrol oynadığı filmin senaryosu olarak yeniden kaleme almıştır).

Başlangıçta roman olarak ele alarak uzun bir araştırma döneminden sonra ortaya koyduğu, ancak kovboy romanı yazmak istemediğine karar vermesi ilk orijinal senaryosuna dönüştürdüğü Butch Cassidy and the Sundance Kid ile başarıyı yakaladı. Bu senaryoyu dönem için bir rekor oluşturan 400 bin Dolar'a sattı. Prenses Gelin (The Princess Bride) senaryosunun zeminini de daha önce yazdığı bir roman oluşturdu. Diğer ünlü senaryoları arasında Cornelius Ryan'ın bir romanından senaryoya uyarladığı A Bridge Too Far (1975),Stephen King'in bir romanından senaryoya uyarladığı Ölüm Kitabı (Misery) (1990), Charlie Chaplin'in hayatını konu alan ve filminin başrolünü Robert Downey'in oynadığı Chaplin (1992), Maverick (1994) ve Absolute Power (1997) yer almaktadır. İki senaryosu (Butch Cassidy and the Sundance Kid ve All the President's Men) Oscar Akademi Ödülü kazandı. İki senaryosu da, macera, polisiye veya gizemli temaları işleyen eserlere verilen Edgar Ödülünü kazandı (Harper 1967 ve kendi romanından senaryoya uyarladığı ve filmindeAnthony Hopkins'in başrol oynadığı Magic (1979).

Ünlü aktör Robert Redford senaryolarının dördünün filminde başrol oynadı (Butch Cassidy and the Sundance Kid, The Great Waldo Pepper, All The President's Men ve A Bridge Too Far). İkisinin de kariyerini zirveye yerleştiren Baba filmlerinde farklı zaman kesitlerinde roller oynayan Al Pacino ve Robert de Niro'yu ilk kez bir araya getiren Heat filminin romanı ve senaryosu William Goldman'a aittir. Arnold Schwarzenegger'in başrolü oynadığı, macera filmlerini alaya alan Last Action Herofilminin senaryosu üzerinde ise 1 milyon Dolar karşılığında bir aylık bir gözden geçirme ve düzenleme çalışması yaptı.

Graduate, Baba ve Superman filmlerinin senaryolarını yazma tekliflerini çeşitli sebeplerle geri çevirdi.

Eserlerinden kaynaklanan iki deyim popüler kültürde yerleşti. 1980'lerde Broadway ve Hollywood anılarını anlattığı otobiyografi nitelikli kitapta yer alan "Nobody knows anything" (Kimse hiçbir şeyin farkında değil) ve All the President's Men'de yer alan, ve başlangıçta Deep Throat'un ifşaatlarından bir alıntı zannedilen, ancak Bob Woodward'un notlarında yer almadığına göre, senaryya orijinal nitelikli bir katkı olduğu anlaşılan Follow the money.

Simon Morgenstern

Prenses Gelin romanında Simon Morgenstern ismini hem yazar olarak takma ad olarak kullandı hem de kendi hayat hikâyesinden kesitler içeren ve hayali Florin ülkesinden göçmen olarak gelmiş, romanın da daha uzun ve karmaşık aslını yazmış bir karakter olarak konunun içine soktu. Oyunu daha da ileri götürerek, romanın aslını okumak isteyenlerin yayımcısına mektup yazabileceklerini romanında belirtti. Böyle bir mektup yazanlar, yayımcıların Morgenstern'in vârisleri ile hukuki sorunlar yaşadıklarını belirten bir cevap aldılar. Romanın piyasaya çıkışının 25'inci yıldönümünde, aynı konunun devamı olan Buttercup's Baby'yi yazmak istediğini, ancak Morgenstern vârislerinin bu devamı Stephen King'in yazmasını istediklerini açıkladı. Goldman, aynı takma ad altında Sessiz Gondolcular romanını da yazdı. Stephen King'in üç romanını ise, senaryoya uyarlayan kişi oldu (Misery,Hearts in Atlantis ve Dreamcatcher.

Not

William Goldman, İngiliz yazar ve şair William Golding ile karıştırılmamalıdır. Goldman bir konuşmasında, kendisini Nobel Edebiyat ödülü sahibi Sir William Golding zannedenlerin teveccühlerini tebessümle kabul ettiğini şaka ile karışık açıklamıştır.

William Goldman Kitapları - Eserleri

  • Prenses Gelin
  • Vahşi Koşu

William Goldman Alıntıları - Sözleri

  • Bu dünyada sevildiğimizi hissetmek için yaptıklarımız ne kadar garip değil mi? (Prenses Gelin)
  • Aldatanı aldatmak zevkli olabilir. Ama seveni aldatmak karaktersizliktir. (Prenses Gelin)
  • Buttercup “Önemsediğim her şey uğruna sen de ölebilirsin,” dedi ve arkasını döndü. Kelimeler onu takip etti. Uzaktan güçsüz, sıcak ve tanıdık bir fısıltı geldi. “Sen... nasıl... istersen...” (Prenses Gelin)
  • "Zamana karşı iki silahımız vardır bizim. Yüreğimiz ve beynimiz." (Vahşi Koşu)
  • "Bence acı mevcut hislerimiz içinde en az değer verileni," dedi Kont. "Oysa acı her zaman bizimle birliktedir." (Prenses Gelin)
  • Zihnim tıpkı iyi bir şarap gibi; gezinip duruyor. Bir düşünceden öbürüne geçiyorum ama mantıklı bir halde değil; bazı şeyleri unutuyorum. (Prenses Gelin)
  • “ Hayat adil değil. Hayat sadece ölümden daha adil, hepsi bu. “ (Prenses Gelin)
  • "Finlandiya'da bir yarış sırasında ayağımda bir kemik kırıldı. Ama kimseye sezdirmedim. Topallayacağıma ölürdüm daha iyi! Yüreğinde, beyninde olanları, geçenleri kimse bilemez. Zamana karşı iki silahımız vardır bizim. Yüreğimiz ve beynimiz." (Vahşi Koşu)
  • Para harcayacaksan kitap al, plak al. Dünyadaki bütün kitapları al! Bir tane bile bırakmamacasına hem de! (Vahşi Koşu)
  • Yazarlar sizi korkutmak için ter dökerler, buna rağmen her şeyin ötesinde bildiğiniz tek bir şey vardır ki, bundan hiç kuşkumuz yoktur, uzun vadede kazanacak olan dürüstlüktür. (Prenses Gelin)
  • "Bu dünyada sevildiğimizi hissetmek için yaptıklarımız ne kadar garip değil mi?" (Prenses Gelin)
  • Seni seviyorum mu? Tanrım, eğer sevginiz bir kum tanesiyse, benimki bir plaj evreniydi.. (Prenses Gelin)
  • "İşler güçleştiğinde, zorlukların üstesinden gelmenin yolu daha çok çalışmaktır," dedi annesi. (Prenses Gelin)

Yorum Yaz