diorex
sampiyon

Rabıta - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Rabıta kimin eseri? Rabıta kitabının yazarı kimdir? Rabıta konusu ve anafikri nedir? Rabıta kitabı ne anlatıyor? Rabıta kitabının yazarı Uğur Mumcu kimdir? İşte Rabıta kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 22:00
Rabıta - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Uğur Mumcu

Yayın Evi: Um:ag Yayınları

İSBN: 9789758084142

Sayfa Sayısı: 517

Rabıta Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"... Uğur Mumcu'dan sözederken her zaman "Yiğit genç dostum ve değerli meslektaşım" derim. Bu kez de, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak uğruna her tehlikeyi göze alarak, ülkenin dışında ve içinde yuvalanmış Türklük düşmanı bütün İslamcı örgütleri -Atatürk'ün devrimci, laik cumhuriyetini emanet ettiği gençlerden biri olarak- usta bir gazetecinin ve her yazdığını belgeye dayandıran bir bilim adamının dikkat ve titizliğiyle araştırdı ve çıkarıp ortaya koydu. Gerçekten kutlanası bir hizmet oldu bu..."

-Hıfzı Veldet Velidedeoğlu-

(Arka Kapak)

Rabıta Alıntıları - Sözleri

  • Hocaya göre en zararlısı Bel'amlar. Niçin mi? «Bu üç put İçerisinde en şerlisi ve en zararlısı ise Bel'am gibi sözüm ona hocalardır. Bel'am tipi hocalar çıkmış, dinin yıkılmasına, şeriatın kaldırılmasına çalışan Firavunlara ve Korunlara yardım etmişlerdir. Şeriatı müdafaa eden ulemanın yanında yer alacakları yerde^ şeriatı kaldırıp, küfür ve kâfir düzenleri getirenlerin yanlarında yer almışlardır.
  • Silahların gölgesinde fikirler öldürülemez, hakikatler söndürülemez. Bir gün bunlar patlayıverir de bendini yıkmış sel gibi engel çıkaranları siler, süpürür, götürür.
  • Dünyayı fethada üç put vardır. Bunlar Firavun, Karun ve Bel'am'dır. Bunlardan birincisi diktatör, ikincisi kapitalist üçüncüsü ise bunların destekçisidir. Başka bir ifadeyle birinci siyasi iktidarını, ikinci mal varlığını basamak yaparak kendilerini put ilân etmişlerdir. Üçüncüsü de dini kisveye bürünerek bu iki putun düzenlerinin bekçiliğini yapmıştır.»
  • Çemalettin Kaplan Firavun, Karun ve Bel'amları tanımladıktan sonra geliyor bu işin yorumuna. Yorumu şöyle: «İşte üç put! Her Müslüman bilmeli ki bunların üçü de tarihin yalnız belli devirlerinde yaşamış, belli şahıslardan ibaret değildir. Her devrede ve her zaman kendilerine rastlanan üç küfür zihniyetini temsil etmektedirler. Şöyle ki:Firavun siyasi iktidarla ve devlet gücüne dayanarak şeriatı kaldırıp yerine put kanunları getiren, Karun ise İslam'ın iktisadi sistemini değiştirip, kapitalizm ve komünizm gibi iki küfür ve kâfir sistemini getirip, dünyayı ekmek kavgasına sürükleyen, insanı boğazına kul-köle yapan zihniyetlerdir. Ve bu zihniyetleri temsil etmektedirler. Bel'am'a gelince: Bel'am, bu iki kâfir zihniyeti ve dinsiz düzenleri ve sistemleri destekleyen, dolayısıyla dinini dünyaya satan bilim adamlarını ve saray mollalarını temsil etmektedir.» Peki Firavun mu zararlı Karun mu? Yoksa Bel'am mı? Hangisinin zararı daha çok?
  • 1 Peki kimmiş bunlar? Kimmiş bu Firavunlar, Korunlar, Bel'amlar. Bunları da yine eski Adana müftüsünden öğrenelim. «Firavun, siyasi iktidarını ve devlet güçlerini arkasına alarak, emniyet kuvvetlerini seferber ederek, kendisini put ilân eder ve ben sizin eh yüce rabbinizim diyecek kadar kâfirleşir. Kendisinden başka ilâh tanımaz, fikir hürriyeti diye bir şey kabul etmez, ortalığı kasar kavurur. Karşı gelenleri asar ve keser. Fakat bütün bunlara rağmen kendilerini destekleyen muabbirler, kâhinler ve sö-zümona din bilginleri bulur. İşte bu Bel'amlar sayesinde faşist ve terörist düzenlerini sürdürür.»
  • Sarık ve Mercedes! Sarık ve Mercedes, Sanki Federal Almanya'da Türkler arasındaki dinsel akımların simgesi olmuş. Sarıklı, sakallı ve Mercedesli Türk yurttaşlarının istedikleri «İslâm Devleti'dir.
  • 3 «Bel'am bu iki putu desteklemiş ve onların davullarını çalmıştır. Onların düzen ve iktidarının bekçiliğini yapmış, birinin siyasi iktidarından korkarak, diğerinin mal varlığına tamah ederek onlara kul köle olmuştur.»
  • Dünyayı feshada 3 put vardır. Bunlar Firavun, Karun ve Bel'am'dır. Bunlardan birincisi diktatör, ikincisi kapitalist, üçüncüsü ise bunların destekçisidir. Başka bir ifadeyle birincisi siyasi iktidarını, ikinci mal varlığını basamak yaparak kendilerini put ilan etmiştir. Üçüncüsü de dini kisveye bürünerek bu iki putun düzenlerinin bekçiliğini yapar
  • Ya devletten yana olacaksın, ya devlete karşı olacaksın
  • Belçika ve Hollanda’da islamcı akımların yayılmasında hükümetlerinde katkısı var. 1974 petrol krizinden sonra Belçika hükümeti, Suudi Arabistan ile ilişkilerini iyi tutmak için İslam dinini “devletçe tanınan din” statüsü içine almış.
  • silahların gölgesinde fikirler öldürülemez, hakikatler söndürülemez. bir gün bunlar patlayıverir ve bendini yıkmış sel gibi engel çıkaranları siler, süpürür, götürür.
  • “ Ancak bugün artık açıkça görülüyor... Din, ‘Allah ile kul arasında’ kalmadıkça son derece tehlikeli bir silah halini alıyor. Kimin elinde patlayacağı da hiç belli olmuyor...” 24.3.1987–Uluç Gürkan
  • "Olmuş bir kere" zihniyetinden, "aman yüce makamları yıpratmayalım" pısırıklığından, "büyüklerimiz bilir" kolaycılığından ya da adamsendeciliğinden, "böyle gelmiş böyle gider" kaderciliğinden, söyler misiniz, ne zaman kurtulabileceğiz?
  • Firavun, siyasi iktidarını ve devlet güçlerini arkasına alarak, emniyet kuvvetlerini seferber ederek, kendisini put ilan eder ve ben sizin yüce rabbinizim diyecek kadar kafirleşir. Kendisinden başka ilah tanımaz, fikir hürriyeti diye bir şey kabul etmez, ortalığı kasar kavurur. Karşı gelenleri asar ve keser. Fakat bütün bunlara rağmen kendilerini destekleyen muabbirler, kahinler ve sözüm ona din bilginleri bulur. İşte bu Bel'amlar sayesinde faşist ve terörist düzenlerini sürdürür.
  • Çare, solda ve sağda, düşünce ve inanç özgürlüğünü kısıtlayan bütün engellerin kaldırılmasıdır. Bir başka çare de yoktur. Ancak özgürlükçü ve demokratik toplumlarda, bu “ siyaset - tarikat - ticaret” üçgeni ile savaşılır…

Rabıta İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Rabıta: Uğur Mumcu Suudi Arabistan’ın liderliğinde 1962’de kurulan Rabıta’nın (dünya islam birliği) türkiye’de islamcılık üzerindeki etkisini 1980’lerin ikinci yarısında detaylı şekilde anlatmıştı. mumcu’dan 20 yıl önce, 19 mart 1968’de ant dergisi aynı konuyu “türkiye’de irtica hareketini kimler idare ediyor?” başlığıyla masaya yatırıyordu. siyasal islam’ın örgütlenme şeması, kilit isimleri ve dış bağlantılarını ifşa eden ant, laik cumhuriyet'e yönelen tehdide karşı uyarıyordu. son derece detaylı hazırlanmış ant’ın yayımladığı dosya, nokta atışı verilerle 1968’den bugüne uzanan yolu öngörüyordu. bu istihbaratın ant dergisine; gidişattan endişe duyan sol kemalist kadrolar tarafından verildiği akıllara geliyor. 1968’de tüm öngörüleri gerçekleşen bu dosyayı hazırlayan donanımlı kadrolar devletten yıllar içinde tasfiye edilirken, yerlerine islamcıların doldurulmasıyla gelinen nokta ortada: ordusu dağılmış, güvenlik ve istihbaratı çökmüş paramparça bir devlet. örgütlenme şemasının en tepesinde müslüman kardeşler var. kırbaşoğlu’nun bugünkü tespitleriyle 48 yıl önceki dosya birebir örtüşüyor: “türkiye’de irtica ortadoğu’daki müslüman kardeşler teşkilatı ile bağlantılı olarak faaliyet göstermektedir… uluslararası bir nitelik taşıyan müslüman kardeşler hareketinin ardında ise anglo-amerikan emperyalizmi bulunmaktadır. özellikle ortadoğu’daki arap devletlerinde milliyetçi ve sosyalist akımların kuvvetlenmesi, iktidarları ele geçirmesi üzerine petrol çıkarlarını tehlikede gören anglo-amerikan emperyalizmi, islamı politize etmek gereğini duymuş ve müslüman kardeşler hareketini cia vasıtasıyla desteklemeye başlamıştır. ortadoğu’daki müslüman kardeşler hareketini, suudi arabistan kralı faysal himaye etmektedir.” peki abd öncülüğünde, suudi liderliğinde, müslüman kardeşler üzerinden türkiye’de örgütlenen kişi ve kuruluşlar kimler? dönemin türkiye odalar birliği başkanı necmettin erbakan örgütlenmedeki kilit isim. 1969’da konya’dan bağımsız milletvekili seçilerek meclis'e giren ve ardından islamcı milli nizam partisi'ni kuran erbakan, 1990’lara gelindiğinde islamcılığı holdingleşmiş cemaatler ağıyla bir rant şebekesi hâline dönüştüren isimdi. ant dergisi 1968 gibi erken bir tarihte erbakan’ı “bir başbakan adayı” olarak tanıtırken, dönemin başbakanı demirel’i de “ateşle oynuyor” diye uyarıyor: “ap lideri tarihte eşine ender rastlanır bir gaflet içinde hala irtica tehlikesini görmezden gelmektedir.” ant dergisi erbakan’ın odalar birliği'ndeki muavininin, akp gençlik kolları başkanı olarak hürriyet’i basan abdürrahim boynukalın’ın dedesi rıfat boynukalın olduğunu yazıyor. örgütlenme şemasındaki herkes gibi onun da yolu suudi arabistan’dan geçiyor. boynukalın çocuklarını islami usullerde yetiştirmek için bir dönem suudi arabistan’da yaşamış. “devlet sektörünün kilit noktalarına müslüman kardeşler’in adamları getirilmektedir” diyen ant, türk sağına damgasını vuracak ancak o dönemde pek bilinmeyen 40 yaşındaki bir bürokrata dikkat çekiyor: “mesela devlet planlama teşkilatı’nın başına turgut özal, türkiye petrolleri anonim ortaklığı’nın başına kardeşi korkut özal.” 1977’de erbakan’ın milli selamet partisi’nden (msp) izmir adayı olan ama seçilemeyen turgut özal, neoliberal dönüşümü başlatacak 24 ocak kararları'nın mimarlarındandı. 1980 darbe hükümetinin ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı ve 1983 seçimleri sonrasının başbakanı olarak baş döndürücü bir hızla siyasette yükseldi. başbakan olur olmaz yaptığı ilk iş suudi sermayesinin faizsiz bankacılık adı altında türkiye’ye girişine izin veren 16 aralık 1983 tarihli kararnameyi imzalamaktı. özal’ın kapıları açtığı suudi sermayesi türkiye’ye iki koldan hücum etti: msp’nin koalisyon ortağı olduğu 2. milliyetçi cephe hükümeti'nde içişleri bakanlığı gibi kritik bir görevi üstlenen kardeş korkut özal’ın liderliğinde al baraka türk ve faisal finans. faisal finans’ın başındaki isim salih özcan’dı. kimdi bu salih özcan? ant’ın yayımladığı dosyaya bakalım. ant’ın rabıta’nın kurucuları arasında duyurduğu özcan, suudilerin türkiye’deki adamı. örgütlenme şemasında gösterilen ittihad gazetesinin sahibi özcan, türkiye’de islamcılığın suudi yörüngesine girmesinde kral faysal adına çalıştı. özcan suudi sermayesinin desteğiyle müslüman kardeşler'in ideologları hasan el benna, seyyid kutub, mevdudi’nin eserlerini türkçeye çevirerek yayımladı. bu ithal kitaplar elmalılı, babanzade, çantay gibi osmanlı ilim insanlarının klasiklerinin yerini alıyordu. kısaca suudi sermayesiyle müslüman kardeşler’in çeviri kitapları salih özcan tarafından islamcıların başucuna kondu. “bediüzzaman’ın hariciye vekili” diye anılacak kadar önde gelen bir nurcu olan özcan, cumhurbaşkanı sunay’ın 1968’de suudi arabistan ziyaretinde sunay’ı rabıta başkanı surur sabban ile görüştürecek kadar devlette itibarlıydı. erbakan, suudilerin türkiye’deki kolu özcan’ı 1977’de msp’den meclis'e soktu. nurcular, suudiler erbakan, özal kardeşler arasındaki bağlantının merkezindeki isim salih özcan, 1980 darbesi'nden sonra suudi sermayesinin türkiye’ye girişine askerleri ikna etmek için kral faysal’ın oğlu muhammed faysal’ı altı orgeneral ve başbakan bülent ulusu ile de görüştüren kişiydi. böylece askerler de suudi yörüngesine giriyordu. müslüman kardeşler örgütlenmesinde yer alan iki gazete ve sahipleri de son 48 yılda önemli misyon üstlendi: bugün gazetesi ve sahibi türkiye’de gericiliğin önde gelen “düşünürlerinden” mehmet şevket eygi; babıali’de sabah gazetesi ve sahibi topbaş ailesinden suudi rahle-i tedrisinden geçen muammer topbaş. “nato’ya aleyhtar moskofcular sokakları kirlettiler” manşetleri atan bugün’ün başyazarı eygi, “nato’ya hayır ha! allah hepinizin belasını versin” diyecek kadar nato sevdalısıydı. eygi, suudi arabistan izlenimlerini “şeriat ülkesinde” başlığıyla suudi propagandasına dönüştürüyordu. diğer gazete babıali’de sabah’ın sahibi muammer topbaş da suudi arabistan ile yakın ilişki içinde olan bir diğer isim. ailenin bir diğer üyesi eymen topbaş, korkut özal ile birlikte al baraka türk’ü kurarken; topbaş ailesinin önde gelen fertleri ilim yayma cemiyeti ve bereket vakfı'nda önemli görevler üstlendiler. ailenin bir diğer üyesi ve akp döneminin parlayan yıldızlarından mustafa latif topbaş, 2012’de forbes dergisi tarafından türkiye’nin en zengin 14. kişisi olarak gösteriliyordu. şemada yer alan ilim yayma cemiyeti, suudi kralı'ndan o dönemde bağışlar alıyordu. yine bu cemiyetle bağlantılı olarak gösterilen islam enstitüleri, 1967 yazını türkiye’de geçiren yusuf kardavi’nin konuşmasına ev sahipliği yapıyordu. kardavi ve türkiye’deki islamcılar arasındaki bağlar geçen yarım yüzyılda giderek güçlendi. bugün müslüman kardeşler’in önde gelen ideologlarından olan kardavi, nisan ayında geldiği türkiye’de “erdoğan müslümanların ve islam'ın umududur” diyordu. ant’ın yayımladığı dosyadaki bir diğer dikkat çeken kuruluş milli türk talebe birliği (mttb) ve o zamanki başkanı, bugünün tbmm başkanı ismail kahraman. mttb’yi islamcı çizgiye çeken ve islamcı kuşakların yetişmesinde “abilik” yapan kahraman, tıpkı bugün olduğu o dönemde de laiklik karşıtıydı. kahraman’ın başında olduğu mttb “düşman evimize girmiştir” bildirileriyle anti-komünizmin bayraktarlığını yapıyordu. 1970’li yıllarda tayyip erdoğan ve abdullah gül gibi akp’nin lider kadrosu da mttb’de yetişti. ant’ın dosyasında komünizmle mücadele dernekleri'nde ırkçılıktan ümmetçiliğe doğru yaşanan dönüşüm de vurgulanıyordu. 1960’larda komünizmle mücadele dernekleri'nde faaliyet gösteren isimlerden biri de fethullah gülen’di. fethullah gülen'in siyaset sahnesine çıkış noktası "komünizmle mücadele"dir. müslüman kardeşler şemasında yer alan ve ilk bakışta şaşırtıcı gelen isim sakıp sabancı. ancak sakıp “ağa’nın” o dönem ilim yayma cemiyeti’ni maddi olarak desteklediği, turgut özal’ı 1970’lerde sabancı holding’de üst düzey yönetici pozisyonuna getirdiğini hatırlatalım. 12 eylül sonrasında 8 mayıs 1981’de hürriyet’te yayımlanan ve kur’an’dan alıntılar yaptığı yazısında sabancı “ilkokullarda din öğretimine yeterince başlamalıyız” diyordu: “ay’a gidebilecek bir teknolojiye ve beceriye sahip olmak. fakat bu teknoloji ve beceri gücüne sahip olabilmişken, ‘allah’ın gücünü ve desteğini’ aramaya devam etmek.” 1968’de yayımlanan dosyada yer alan isimler ve kuruluşlar türkiye’nin geçmiş yarım yüzyılına damga vurdu. o dönem için ortak yönleri yükselen sola karşı panzehir olarak görülen “imanlı” kadrolarla suudi arabistan ve abd desteğini de alarak mücadele etmekti. buna da yol verildi. geldiğimiz nokta ortadadır. (Birsen)

Kitap hakkında fazla bir şey söylemeyeceğim.Gerçeklere dayalı bir araştırma kitabı haliyle konunun etraflıca araştırılması gereği detaylara ve tekrara biraz fazlaca yer verilmiş.Onun dışında 'Sunuş'tan bir alıntıyla incelememi bitireceğim. "...Uğur Mumcu, Türkiye için önemli bir düşünce ve yazı insanıydı.Arkasında önemli bir düşünce mirası bıraktı.Kendisinin de, mirasının da önemi, değeri azalmıyor, tersine artıyor.Rabıta, bu artan öneminin çarpıcı örneklerinden biri, belki birincisi... 12 Eylül 1980 darbesinden sonra, yönetime el koyan ve kendilerini "Atatürkçü" olarak niteleyen generallerle emrindekilere göre, yurt dışındaki "Müslüman Türk"lere yeterli din hizmeti verilememekte, bu boşluğu da ,Türkiye'deki laik düzeni yıkıp din devleti kurmak isteyen tarikatlar, dinsel cemaatler doldurmaktadır.O ülkelerdeki Türklerden topladıkları paralarla çok büyük kaynaklara sahip olan bu cemaatlere, İran'dan, Suudi Arabistan'dan da para akmaktadır. "Atatürkçü" generaller ve emrindekilere göre, Avrupa ülkelerindeki Müslüman Türklere din hizmetini, cemaatler, tarikatlar v.b değil, Diyanet İşleri Başkanlığının memur imamları vermelidir ama devlet bütçesinde döviz yoktur!Suudi Arabistan'ın resmi kuruluşu niteliğindeki şeriatçı Rabıtatül Alemül İslam, Türkçesi 'Dünya İslam Birliği adlı örgütle gizli bir anlaşma yapılır.Maaşları bu kuruluş tarafından 'karşılıksız' ödenen 'T.C.devleti memuru' imamlar, böylece yurt dışındaki Türkleri imamsızlıktan kurtarır!Düzenlenen gizli kararnamenin altında devlet başkanı Atatürkçü(!) general Kenan Evren'in, Atatürkçü(!) emekli amiral başbakan Bülend Ulusu dahil bütün 12 Eylül bakanlarının imzası vardır. Yazı dizisinin yayınlanmasından sonra, Rabıta örgütünün yurtdışındaki Türk memur-imamlara gizlice maaş ödemesi uygulamasına, 12 Eylül'den önce Demirel, hatta yine "Atatürkçü, laik" Ecevit hükümetinin de başvurduğu ortaya çıkmıştır. Rabıta, 1979-84 arasında yaşanan bu skandalın, 1987'de Uğur Mumcu tarafından sergilenmesi; 2016 Türkiye'sinin 1987'den çekilmiş bir fotoğrafı.Ama fotoğraf, dizi filme dönüşmüş; uzayan diziye çok sayıda yeni oyuncu eklenmiş.İlk fotoğrafı çeken Uğur Mumcu'nun payına ise "ölüm" uygun görülmüştür.O kalem kırılmış!.. ..... Düşünenlerin, soru soranların , itiraz edenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle..." Uğurlar olsun sevgili Uğur Mumcu https://youtu.be/8xMb1_KCQT8 (C.Marvel)

Sürpriz Kaçıran - (Spoiler) içerir... Bir döneme damga vuran olay; Araştırmacı Gazeteci Uğur Mumcu'nun ortaya çıkardığı Rabıta Örgütü ve onun yazı dizisinin sonrasından çalkalanan bir dönem. Ülke ekonomik buhran krizinde ve üstüne üstük bir de 12 Eylül darbesi ile iyice paraya, dövize muhtaç durumda kalmış. Din hizmetlerinde ise yurt dışında muhteşem bir boşluk var. Diyanet'ten kimseler yok. Yani Türkiye Cumhuriyeti Avrupa'da din hizmetlerini yürütemiyor. İşte olayların asıl çıkış nedenlerinden birisi bu. İran ve Suudi Arabistan kaynaklı " Dünya İslam Örgütü " denilen yani asıl adı "RABITA" olan bu örgüt ile hükümet anlaşıyor. Ne bu anlaşma ? Parasını Rabıta ödemek şartıyla T.C. Devleti'nin imamlarını Diyanet'in belirlediği maaşını biz karşılamak şartıyla Avrupa'ya gönderelim. Hükümette de muhteşem mali kriz var, siyasi boşluk var. Tamam deniliyor. Diyanet'in önerisi, MGK onayı, Bakanlar Kurulu imzası ve Kenan Evren'in de imzasıyla bu anlaşmaya tamam deniyor. Buraya kadar her şey güzel değil mi ? İşte bunu araştıran Mumcu kim bu Rabıta diyor ? Avrupa'ya gidiyor. Almanya'da söz sahibi Süleymancıları araştırıyor. İran bağlantısı ve Şeriatçı devlet kurmak isteyenleri buluyor. Oradan Rabıta örgütü'nün Atatürk düşmanı bir "Put Adam" kitabı bastığını ve ücretsiz dağıttığını öğreniyor. Hatta bizim ülkemizin imamlarının maaşlarını Rabıta'nın verdiğini öğreniyor. Sonra diyor ki; böylesine Atatürk düşmanı bir örgütün, şeriatçı örgütün nasıl Atatürkçü geçinen hükümet tarafından imamlarının maaşı nasıl verilir üzerine bir bomba patlıyor. Olay sadece bu 23 imam'ın maaşı üzerinden başlıyor. Devletimiz 23 kişiye maaş veremez mi ? diyerek. Sonrasına Meclis'in bakımından tutunda, ODTÜ'ye cami, ODTÜ'deki İlahiyat Hocalarının maaşları ortaya çıkıyor hatta çok çok fazla şeyler... Yazı dizisi ortaya çıkınca hükümet muhteşem sarsılıyor. Kenan Evren haberim yok diyor. Sonra Dış İşleri bakanı ben bilmiyorum Diyanet'e sorun diyor. Diyanet de ben Dışişleri ve Bakanlar Kurulu ne dediyse onu yaptım diyor. Tekrar başa sarıyoruz. Kenan Evren evet imzaladım diyor. Sonra Dışİşleri Bakanı evet Rabıta'nın en başıyla yemek yedik ama anlaşma yapmadık diyor. Dönüyor dolaşıyor Süleyman Demirel'e geliyor. Önceki hükümet onda iken devarmış meğerse. Evet diyor paşalar gibi paramız yoktu böyle böyle ve yaptık. Kıvırmıyor ve aldık diyor. Maddi sıkıntılarımız vardı ve Dünya çapında müslüman devletlere maddi olarak yardım eden bir örgüt bizde aldık. Bizden önceki hükümet başlattı diyor. Kim o ? Ecevit evet Bülent Ecevit. Atatürkçü olarak bildiğimiz Ecevit başlatmış meğerse bu işi. Ama onunda görüşleri var kitapta. Ben parayı Belçika Hükümeti verecek diye anlaşmıştım diyor. Rabıta örgütünün açıklamaları, yazı dizisi, yandaş basın, TRT'nin davranışı, Cumhuriyet Gazetesi, Milliyet, Hürriyet, Tercüman, Sabah gazetesinin yazarlarının tek tek yazıları eklenmiş ve objektif olarak yansıtılmış. Tek tek delillendirmiş Mumcu. Evet çok tekrara düşülmüş. Çünkü bu 1979-1984 arasında yaşanan bir olay. Ama 1987'de Mumcu ortaya çıkarmış. İnanın bugün neler yaşanıyorsa zamanında aynısı o zaman da yaşanmış. Gerçekten de tarih tekerrürden ibaret. Yurt dışı kaynaklı Aramco ABD - Suud işbirliği ile ülkelerin içişlerine karışıyor. Farklı hükümet yandaşı gazeticiler gazetelerinde bunun normal olduğu ve Müslümanlığı yaymak adına Vatikan ile kıyaslanıyor ve Müslüman Misyonerliği diyerek Hristiyanlıktan dönmeleri için kurulan bir örgüt diyerek yaptıklarını hiçe sayanlar var okuyabilirsiniz. Basın gerilmiş, hükümet gerilmiş, Erdal İnönü ve SHP Genel Sekreteri Fikri Sağlar'ın istifa çağrıları bugün yine günümüze benzer şekilde gidiyor. O zamanda genel sekretere mükemmel bir baskı uygulanmış. Ben size içinde olan isimler ve olaylar hakkında kısacık kelimeler bırakıyorum. Rabıta, Al Baraka, Tarikatlar, Süleymancılar, Cemaat, Teşkilat, Kenan Evren, Darbe, Aramco, Suudi Arabistan, Put Adam, Odtü, Atatürk, Laiklik, Demirel, Ecevit, Diyanet, Trt, MGK, Bakanlar Kurulu, Yandaş Gazetecilik, Erdal İnönü, Erbakan, Kadir Mısırlıoğlu, İran, Humeyni, Vatikan,Korkut Özal, Topbaşlar, Hasan Celal Güzel... Gazeteciler Oktay Akbal, İlhan Selçuk, Hasan Cemal, Ali Sirmen, Ergun Göze, Yavuz Donat, Rauf Tamer, Bahriye Üçok, Güngör Mengi, Enis Berberoğlu, Güneri Civaoğlu, Çetin Emeç, Mehmet Barlas, Fahmi Koru, Altemur Kılıç, Yılmaz Öztuna vb... Atladığım bir çok konu ve isim var kesinlikle eminim. Not aldım ama artık alamadıklarımda var. Çünkü okuduğum kitap Tekin Yayınları ve punto çok küçük ayrıca matbaa'nın mürekkebi bitmek üzereymiş sanırım. PDF buldum netten o da sanırım 5 punto ile yazılmış. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun ve Bahriye Üçok'un geleceği gören yazıları çok etkiledi. Söylemeden geçmeyeyim. Bu kadar uzun bir inceleme ilk defa yapıyorum. Biraz da özet gibi oldu ama etkiledi gerçekten. Mumcu gerçekten tarafsız içinde kendi görüşleri olmadan, röportajlar ile yazı dizisi ve o günkü gazeteler ile koca kitap yapmış. Gerçekten yüreklice araştırmış ve konuya muhatap Kenan Evren dahi tebrik etmiş. (insan_okur)

Kitabın Yazarı Uğur Mumcu Kimdir?

Uğur Mumcu (d. 22 Ağustos 1942, Kırşehir - ö. 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir.

Ailesi

Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve halen TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmektedir.

Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği halde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik dönemi

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975'te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeniYahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçekitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.

1981'de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925yayımlandı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah, PKK gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastın failleri yakalanamamıştır.

Ödülleri

1962 Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle)

1979 Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü

1979 Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü

1980 & 1987 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülü

1980, 1982 & 1992 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (inceleme dalında)

1983 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında)

1984, 1985 & 1987 Nokta Dergisi Yılın Doruktaki Gazetecisi Ödülü

1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (güncel yazılar dalında)

1987 Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü (Rabıta Olayı dolayısıyla)

1988 Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü

1993 Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü

1993 Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü

Uğur Mumcu Kitapları - Eserleri

  • Sakıncalı Piyade
  • Kürt Dosyası
  • Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Liberal Çiftlik
  • Rabıta

  • 12 Eylül Adaleti
  • Söz Meclisten İçeri...
  • Gazi Paşa'ya Suikast
  • Kürt-İslam Ayaklanması
  • Tüfek İcat Oldu...
  • Papa-Mafya-Ağca
  • 40'ların Cadı Kazanı

  • Çıkmaz Sokak
  • Devrimci ve Demokrat
  • Büyüklerimiz
  • Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • Bir Pulsuz Dilekçe
  • Suçlular ve Güçlüler
  • Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi

  • Bir Uzun Yürüyüş
  • Terörsüz Özgürlük
  • İsterler ki Susalım
  • Ağca Dosyası
  • Uyan Gazi Kemal
  • Aybar ile Söyleşi
  • Saklı Devletin Güncesi " Çatlı vs. "

  • Dersim
  • İnkılap Mektupları
  • Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
  • Sahte Atatürkçülük
  • Kontrgerilla Öğretileri
  • Devlet, Silah, Adalet
  • Suçlular ve Güçlüler

  • Çağın Suçu
  • Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık
  • Laiklik Ruhuna Fatiha
  • Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
  • Söze Nereden Başlasam
  • Sağcı Düşünce
  • Söz Meclisten İçeri

  • Hukuk, Devlet, Aşiret
  • Amerika Küsmesin
  • Ata’m İzindeyiz
  • Milliyetçilik A.Ş.
  • Modern Türban
  • 12 Eylül ve Şeriat
  • Namuslu Olma Cesareti

  • Engelli Demokrasi
  • Bu Düzen Böyle Mi Gidecek
  • Kurtar Bizi Baba
  • Bağımsızlık Gülü
  • Son Yazılar
  • Demirel ve Çankaya
  • Alaturka Kapitalizm

  • Ermeni Mandacılar
  • Bir Devlet Arıyoruz.
  • Polemikler
  • 24 Ocak Anayasası
  • Esir Teşebbüs
  • Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu
  • Dost Yüzlerde Zaman

  • Eğilmeden Bükülmeden
  • Quisling Cephesi
  • Devlet Modası: Tek Yol Özal
  • Kuvvayı Ticariye Ruhu
  • Batı Kulübünde Dans
  • Paşa Tasarrufları
  • Ortadirek Türküleri

  • Sistem
  • Türkiye'nin Yapısal Özellikleri ve Anayasal Düzeni
  • Türk Memet Nöbete
  • Haram Düzeni
  • Askeri Marksizmden Demokratik Sosyalizme
  • Kemalizm Sendromu ve Pax-Amerikan
  • Yabancılaşma, Kenanizm, Özalizm

  • Örs ve Çekiç
  • Tohum ve Toprak
  • Kır Çiçekleri
  • Petrol Bekçisi
  • Serbest Piyasa Ve Kemalizm
  • Tüfek İcad Oldu
  • Büyüklerimiz

  • Sevr mi Lozan mı?
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Arap Siyaseti

Uğur Mumcu Alıntıları - Sözleri

  • Günler akıp gidiyordu. Siyasal iktidar diktatörlük yolunu açmak için zorluyordu. Adaletsiz bir sömürü düzeni yalnız çıkarcıları koruyordu. Halk, korkunç biçimde geçim derdine düşmüştü. (İnkılap Mektupları)
  • Ama bizler, Osmanlı İmparatorluğu'nun «Padişahım çok yaşa» diye bağırtılan «tebası» değil, Atatürk Cumhuriyeti'nin özgür düşünceli yurttaşlarıyız. Bu yüzden, yurttaş olmanın verdiği hak ve özgürlükle, hiçbir korkuya ve hiçbir komplekse kapılmadan görüşlerimizi açıklamak isteriz. (Terörsüz Özgürlük)
  • Geleceğimiz ne kadar kararırsa, geçmişe dönüp kahramanlık türküleri söyleyeceğiz. Halkımız da böyle ninnilerle uyutulacak: - Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Evet öyleydik amma, şimdi ne haldeyiz? (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Devletin temeline dinamit koymak... işte devletin temeline dinamit koymak budur. Devleti sadece iktidar partilerinin çevresinde oluşan bir güç sanmak. (Devlet, Silah, Adalet)
  • Bu gergin ortamda Hergün bir olay bekliyoruz. Çünkü artık kaba kuvvet bütün ülkede egemenliğini ilan etmiştir. Bu ortamda saldırganların amaçlarından biri de, ilerici basını susturmaktır. (Cumhuriyet 22 Mart 1977) (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler. Bu bir evrensel kuraldır. (Suçlular ve Güçlüler)

  • "Anayasaya bakarsanız, yasa önünde herkes eşittir. Uygulamaya göz atarsanız, insanlar çeşit çeşittir." (Milliyetçilik A.Ş.)
  • Kaç kişi öldürüldü bu güne kadar? Yetmedi mi? Vicdanlarınızın pansumanını bu kanlı kefenle mi yapıyorsunuz? (Tüfek İcat Oldu...)
  • ‘Evet ne olursa olsun ben, Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!’ (Sakıncalı Piyade)
  • ne İslamcıdır ne de lâik.., Ya nedir? Ülkücüdür.... (Tarikat-Siyaset-Ticaret)
  • Aşiret ağalarının ellerinden topraklarını alıp yoksul köylülere dağıtmak bir toprak devrimidir! (Kürt Dosyası)
  • "Komutan ülkücülerde yakalanan silahları hiç önemsemez, ama solcu, bir pankart astı mı, savcılığı da herkesi de ayağa kaldırırdı." (12 Eylül Adaleti)
  • Bir başka gün, Dışişleri Bakanı kürsüde konuşurken, bu sayın üye "hür parlamenter rejimde" sık sık rastladığımız şu "zoolojik" yaklaşımla uyarıda bulunuyor: Eşşekleri susturun sayın başkan... (Söz Meclisten İçeri)

  • Ben diyorum ki, "tartışalım", bütün konuları tartışalım. Tartışmaya, bu tartışma uygarca olduğu sürece, hiçbir sınır, hiçbir yasak getirilmemeli; getirilmemeli ki, bu insanlık mirasından, özgürce ve eşitçe yararlanalım! (Söz Meclisten İçeri)
  • Sağcısı ve solcusu ile bu ülke bizim ülkemizdir. Yaşanan olay ise açıkça bölücülüktür. Ulusal barışı ve bütünlüğü sarsan her olaya nereden ve kimden gelirse gelsin yurttaşlık ve tarih bilinci ile karşı koymak zorundayız. Bölücülüğe karşı sağcının da solcunun da elbirliği yapması gereklidir. (Dersim)
  • Unutmayalım ki «cesur bir kez, korkak bin kez ölür». Önemli olan, insanın, böyle bir toplumda bir «mezar taşı» gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. (Suçlular ve Güçlüler)
  • "Ne Amerikan emperyalizminin işbirlikçiliği, ne Sovyet güdümü, ne de Tanzimat batıcılığı... Ulusallık içinde devrimcilik, özgürlük ve bağımsızlık: Devrimci siyaset işte budur." (Devrimci ve Demokrat)
  • Mustafa Kemal, Ocak ayında çıktığı yurt gezisinde, İzmit’te, Musul sorununu gazetecilere şöyle anlatmıştı: Musul sorununa gelince… Biz bu ili eski sınırı ile ulusal sınırlarınız içine almıştık. Bu sorunda İsmet Paşa, Lord Curzon ile karşı karşıya geldi. Curzon diyor ki; “Musul, Irak’ın ayrılmaz parçasıdır. Musul, Irak için gereklidir. Bunu vermeyeceğiz. İsterseniz sizi petrollere ortak edelim.” Oysa Musul, bizim için petrol değil memleket sorunudur. En son aşama budur. Ve Musul sorununun Boğazlarla Adalar sorunu görüşüleceği zaman halledileceğini söyledi. Sorun da bu noktada kaldı. Musul sorunu nazım çözülecekti? Gazi Paşa, ne gibi bir çözüm düşünüyordu? Önce İngilizlerle görüşmelerde bir çözüm yolu aranacaktı. Olmazsa? Olmazsa savaş! Musul’u alacak komutan bile kafasında hazırdı: Kazım Karabekir! (Kürt-İslam Ayaklanması)
  • Bir hükumet düşünün ki, hırsızdır. Soyuyor memleketi. Meb'ussunuz, biliyorsunuz. Gelmişsiniz bu kürsüye, "arkadaşlar" diyorsunuz, "böyle bir hükumet bir saniye başta tutulmamalidir. (Söz Meclisten İçeri...)
  • Kürtler ve Ermeniler anlaşmışlardı. Ermeniler, büyük bir kısmı Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarından vazgeçecekler ve Amerika ve Avrupa'da Kürtler lehine propaganda yapacaklardı. (Kürt Dosyası)

Yorum Yaz