Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor kimin eseri? Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor kitabının yazarı kimdir? Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor konusu ve anafikri nedir? Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor kitabı ne anlatıyor? Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Gülperi Sert
Orijinal Adı: Rahel Rechtet mit Gott
Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786052955840
Sayfa Sayısı: 80
Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Zweig’ın menkıbelerinde hikâye edilen kişiler Tanrı’yı ve kendilerini ararken hayatlarının anlamını bulacaklarına dair umutlarını her daim korurlar. Yazar Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor’da Rahel ile Yakup’un Eski Ahit ’teki hikâyelerini Kutsal Kitap’taki anlatım biçimini anıştıran bir üslupla ve elbette kendi yorumunu katarak aktarır. Üçüncü Güvercinin Hikâyesi’ni de Nuh Tufanı’ndan esinlenerek kaleme almıştır. Nuh’un tufandan sonra suların çekilip çekilmediğini anlamak için gönderdiği üçüncü güvercin geri dönmez. Ancak Zweig’ın öyküsünde güvercinin dönmeyişinin nedeni Eski Ahit ’teki gibi toprağın kuruması değil, her yerde ölüm ve felaket görmesidir. Esin kaynağı Bhagavad Gita olan Ölümsüz Kardeşin Gözleri ise Virata adlı bir savaşçıyla ilgilidir. Bir savaşta bilmeden öldürdüğü ağabeyinin gözleri Virata’yı her yerde izler. İnsanlardan uzakta, günahtan arınmış olarak yaşamını sürdürmeye çalışsa da, eylemlerinin başka insanların yaşamlarını etkilemesine engel olmayacaktır.
Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor Alıntıları - Sözleri
- Kendinle ağzından çıkan söz arasında bir denge kur.
- Kılıç güç demektir, güç de adaletin düşmanıdır.
- İlkbahardaki bir nehir gibi hızla akıp gidiyor ömrümüz, akıp giden ise geri gelmiyor.
- Sevdiğimiz birinin acı çektiğini gördüğümüzde, yüreğinin alev alev yandığını hissettiğimizde, onlara karşı ördüğümüz duvar yıkılır.
- “Zaman geçtikçe yaşlanırken, beklemeyi nasıl öğrenelim, bir gecede ölüp giderken nasıl sabredelim, zaman sönmeyen ateşiyle peşimizdeyken nasıl yanmayalım, ölüm arkamızdan koşarken nasıl acele etmeyelim?„
- Günler tıpkı nehirdeki su gibi sessiz sakin, sonsuz bir kaynaktan her defasında yenileniyormuş gibi akıp gidiyordu.
- “Öldürmek günahtır ve kim bu günaha ortak olursa o da katildir aslında. Fakat ben insanlara korku salmak istemiyorum, bana gönderilen işareti inkâr edip, öldürmek günahına ortak olmaktansa, bir dilencinin ekmeğine ortak olurum daha iyi.„
- Sadece acı çeken bilir acının ne olduğunu.
- -Hak, hukuk ve adalet olsun topraklarımda...
- Fakat Yüce Tanrım, sabretmek biz kulların için ne kadar da zor.
- Ölüm arkamızdan koşarken nasıl acele etmeyelim ?
- "... hak, hukuk ve adalet olsun topraklarımda."
Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Podcast: Üçüncü Güvercinin Hikâyesi, Stefan Zweig: Podcasti dinlemek için YouTube linki: https://youtu.be/Eme2iaAzKnE Merhaba kitapçokseverler. Bu bölümümüzde Stefan Zweig'ın menkıbelerinden oluşan Rahel Tanrı'yla Hesaplaşıyor yapıtındaki Üçüncü Güvercinin Hikâyesi üzerine sohbet ediyoruz. Nuh Tufanı’ndan esinlenerek kaleme alınan hikayede, Nuh’un tufandan sonra suların çekilip çekilmediğini anlamak için gönderdiği ve geri dönmeyen üçüncü güvercinin başına gelenlerini Zweig'ın penceresinden yorumluyoruz. Keyifli dinlemeleriniz olması dileğiyle. Sevgiler. (Okur Sohbetleri)
Zweig’ın okuduğum diğer kitaplarına nazaran beni daha çok etkiledi. İçerisinde 3 hikaye var. Aslında en uzun ve beni en etkileyen üçüncü hikaye olmasına rağmen kitabın adına birinci hikayenin adı verilmiş. Bir arayış, eylem, sorgu kitabı. İlk iki hikaye Tevrat, yaratılış ile alakalı. Üçüncüsü ise içerisinde Doğu felsefesini barındıran bir bölüm ki sanırım bu nedenle beni daha çok kendine çekti. İçerisinde Hesse’nin Siddhartha’sından fazlaca izler buldum. İnsanın aidiyeti insana anlatılmış. Şu sözü ise çok sevdim: “Ne yazık ki bugün bile hâlâ dinlenecek bir yer bulamadı güvercin, insanlık da barışı bulamadı hâlâ; fakat güvercin aradığını bulamadan evine dönemez, bulamayınca da sonsuza kadar dinlenmez.” İkinci hikayeden. Bu bir kısır döngü sanıyorum. İnsan da bir güvercindir evine dönemeyen. (Hubble)
Stefan Zweig'in diğer eserlerine nazaran daha fazla beğendiğim bir kitap oldu hatta favorim oldu diyebilirim. Peki bu kitap içerik olarak nasıl, ne anlatıyor? Kitap üç menkıbeden oluşuyor. İlk öykü, kitaba da ismini veren Rahel Tanrı İle Hesaplaşıyor iken diğer iki öykü de Üçüncü Güvercin ve Ölümsüz Kardeşin Gözleri'dir. İlk öyküde kendi tanrılarını kızdıran Yahudi halkına karşın Hz.Yakup'un eşi Rahel'in Tanrı ile konuşmasını anlatıyor. Merhamet, barış ana temalardan. En çok beğendiğim öykü buydu. İkinci öyküde; Nuh tufanından esinlenilmiş. Diğerlerine nazaran daha az sevdiğim bir öykü oldu bu. Son öykü olan Ölümsüz Kardeşin Gözleri ise kitaptaki en uzun öykü. Öykünün esin kaynağı Stefan Zweig'in oldukça ilgi duyduğu Hint efsaneleri... Bu öyküde Zweig, dönemin güçlü savaşçılarından olan Virata'nın adalet kavramını arayışını, insanların hayatını, kendi iç dünyasını derinden yansıtıyor bizlere. Can alıcı, oldukça etkileyici bir öyküydü bu da. Tevrat ve Hint Efsanelerinden esinlenilmiş olan bu menkıbeler oldukça başarılı ve güzeldi. Stefan Zweig'in okuduğum kitaplarına karşın alışılmışın dışındaydı ve bunu da sevdim. Ayrıca kitabın önsözüne de değinmeden edemeyeceğim. Gülperi Sert'in pek güzel yorumu ve açıklaması ile bilgi elde edilen, açıklayıcı önsözlerden olmuş bu kısmı da çok beğendim. Şiddetle tavsiye ediyorum bir çırpıda severek okunacak eserlerden. (B.)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)