diorex

Raziye - Melih Cevdet Anday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Raziye kimin eseri? Raziye kitabının yazarı kimdir? Raziye konusu ve anafikri nedir? Raziye kitabı ne anlatıyor? Raziye PDF indirme linki var mı? Raziye kitabının yazarı Melih Cevdet Anday kimdir? İşte Raziye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 20.03.2022 14:00
Raziye - Melih Cevdet Anday Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Melih Cevdet Anday

Derleyen: Sevengül Sönmez

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752898578

Sayfa Sayısı: 278

Raziye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Melih Cevdet Anday, Raziye ’yle, yani çağdaş bir aşk öyküsüyle mitolojiye katkıda bulunmayı düşünmüştür ve uzun yıllar yaşayacağını düşlediği bir -sevişme- söylencesinin adını Raziye koymuştur. Bu dediklerimin gerçekle, Melih Cevdet Anday’ın yapıtına karıştırdığı mayayla ilgisi olmasa bile istek, duygu, ses, resim, düş, müzik, devinim, görünüm ve doğa betimlemeleriyle yüklü Raziye her sözcüğünde, her imgesinde nabız atışları işitilen coşkulu bir sevişmenin romanıdır.”

Muzaffer Buyrukçu

Edebiyatımızın en kuvvetli kalemlerinden biri olan Melih Cevdet Anday’ın, Cumhuriyet gazetesinde tefrika edildikten sonra 1975’te yayımlanan “son romanı” Raziye’nin Sevengül Sönmez tarafından hazırlanan eleştirel basımını okura sunuyoruz. Tekrar tekrar okunması gereken romanlardan biri olan Raziye’nin tefrika sonrası Anday tarafından eklenen kısımları, okurun muhtemel sorularına yanıt verecek şekilde yayına hazırlandı.

Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer…

Bunu daha önce bir kâhin bana söyleseydi, kuşkusuz geri dönmeye kalkmazdım, ama bu sevdanın nerede, nasıl karşıma çıkacağını düşünmekten belki de olayların sırasını bozardım, zamanı altüst ederdim. Geleceğimizi bilmemektir bizi zamanın içine sokan. Yoksa bir gün dizlerine dokunur dokunmaz onun soyunuvereceğini bilip de beklemek, bir ölümlünün sabrını aşar.

Raziye Alıntıları - Sözleri

  • Aşk, bir çabanın sonucu olamaz, başımıza gelir ancak.
  • ''Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer... Bunu daha önce bir kâhin bana söyleseydi, kuşkusuz geri dönmeye kalkmazdım, ama bu sevdanın nerede, nasıl karşıma çıkacağını düşünmekten belki de olayların sırasını bozardım, zamanı alt üst ederdim. Geleceğimizi bilmemektir bizi zamanın içine sokan. Yoksa bir gün dizlerine dokunur dokunmaz onun soyunuvereceğini bilip de beklemek, bir ölümlünün sabrını aşar.''
  • Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer... Bunu daha önce bir kâhin bana söyleseydi, kuşkusuz geri dönmeye kalkmazdım, ama bu sevdanın nerede, nasıl karşıma çıkacağını düşünmekten belki de olayların sırasını bozardım, zamanı altüst ederdim. Geleceğimizi bilmemektir bizi zamanın içine sokan.
  • Beklemekle yitirdiğimiz zamanı toplasak kim bilir ne uzun tutardı..!
  • "Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer...  Bunu daha önce bir kahin bana söyleseydi, kuşkusuz geri dönmeye kalkmazdım..."
  • Onu beklemenin sıkıntısı kaplamıştı içimi. Bir an önce gelsin, dikilsin karşımda, bir yaprağı Inceler gibi bütün ayrıntıları ile göreyim, seyredeyim onu.
  • Hiç kimseyi beklemeyen bir yerdi burası. Bu yüzden de insan gereksizliğinin tadını duyuyordu, kendine değiyordu sanki.
  • Özgürlüğün, yalnızlığı ve doğayı gerektirdiği düşüncesi bir kuş gibi uçuşmaya başladı önümde. Başımdan geçen olayların verdiği sinirliliği mi üzerimden atmak istiyordum, yoksa gücünü topraktan alan Tanrı Ante gibi elimi yere dayamak bana yeniden hız verir diye mi düşünmüştüm? İnsan karmaşık bir yaratıktır, kendini tanımak için dur dinlen bilmeden çabalar.
  • ‘... odasını işte ilk o gün gördüm. Şimdi düşünüyorum da insan geçi geçivererek gördüğü şeyler arasında bunlardan hangisinin ileriki yaşamında unutulmaz bir yer tutacağını bilemiyor, nereden bilsin! Oysa kader, belki de bize, onca önemli olduğunu ileride anlayacağımız bu rastlantıların en anlamlı belirtilerini şaka edercesine gösteriyor da biz aptallar gibi geçip gidiyoruz. Başka ne yapabiliriz!’
  • Geleceğimizi bilmektir bizi zamanın içine sokan. Yoksa birgün dizelerine dokunur dokunmaz onun soyunuvereceğini bilip de beklemek, bir ölümlünün sabrını aşar.
  • Sevdalanmaya gidiyormuşum meğer.
  • “kenttekilerin bencilliğinden, aptallığından, yozlaşmışlığından, hatta hatta hıyanetinden tiksinmiş biriyim.”

Raziye İncelemesi - Şahsi Yorumlar

-spoiler yoktur- bu kitap için klişe olacak belki, belki 10 okurun 10u da aynı şeyi söyleyecektir ama; “sevdalanmaya gidiyormuşum meğer.” diye başlayan bu eser, daha ilk cümleden okurun yüreğine dokunmayı başarıyor. kent yaşamından köy yaşamına bakış, o psikolojik tahlillerin ustalığı, sanki oradaymışız gibi bizi serinleten serin yaz rüzgarlarının mükemmel tasviri... o dağlar, deniz, plaj... kitap bitti ve ben hala eserin geçtiği yerlerde dolaşıyorum. yıllar sonra bile kütüphanemde duran Raziye’yi gördükçe o sokaklara, bahçeli dayı evine, Vedia’nın köy evindeki lüks odasına, balıkçı teknesine gidip gidip geleceğim. merak duygusunu eserin ilk sayfasından son sayfasına kadar taşımayı başarıyor Anday. hiç tahmin etmedim, tahmin edemedim. tahmin etmek istememiş de olabilirim. kapıldım gittim. aşkı gerçekten hissettirebilen eserler nadirdir benim için. sonuna kadar hissettim. o önemsenmeyişi, görmezden gelinişi o kadar mecburi bir empatiyle okudum ki, ana karakterin “e ben şimdi ne olucam?” hissiyatı içindeyim şu an. bir şeyler oldu, bir şey değişti / her şey değişti ve şimdi biz yolumuza devam etmek zorundayız, en zoru da bu ya(!) hissiyatını öyle derinden hissediyorum ki... yazarın, olayın akışı içerisinde kendi sözünü kesip şimdiden cümleler kurması, olayın kalıcığını, vuruculuğunu arttırıyor. böyle eserlerin yüreğimde hep kor etkisi yarattığını biliyordum zaten. “şimdi düşünüyorum da, insan geçi geçivererek gördüğü şeyler arasında bunlardan hangisinin ileriki yaşamında unutulmaz bir yer tutacağını bilemiyor, nerden bilsin!” syf 29 işte böyle es’ler veriyor yazar. okurken “ne oldu ki acaba?” diye düşünmemek elde değil. “aşk, bir çabanın sonucu olamaz. başımıza gelir ancak.” aşkı öyle derinden anlatabilmiş ki, bu kadar olurmuş ancak. kalbimi oraya, o köye, o eve bıraktım. Vedia’ya bıraktım. keşfedişim üzerinden tam sekiz ay sonra okudum Raziye’yi. doğru zamanın şimdi olduğuna inandım, iyi ki böyle bir zamanda okumuşum. kendi adıma doğru zaman seçtiğimi düşünüyorum ve iyi ki okumuşum. “ama şunu iyi bil ki, ben seni geçici olarak sevmemiştim.” gerçekten seven herkese selam olsun. (Müge)

Melih Cevdet'in şairliğini konuşturduğu buram buram edebiyat ve şiir kokan bir kitap.Baştan sona yavaş yavaş sindirilen güzel bir yemeği andıran hoş bir anlatımı vardı.Konusu ise çeşitli nedenlerden dayısının köyüne gelen yiğenin , dayısının evlatlığı olan Vedia'ya aşık olması ile gelişen olayları anlatmış.Konu ne kadar basit olsa da yazar adeta oya gibi işlemiş.Duyguları tutkuları,kuşkuları sindire sindire okura şairane bir şekilde aktarmış.Kısacası Melih Cevdet Anday'ın en baba romanı denilebilir. (Berkay Kantaroğlu)

Raziye PDF indirme linki var mı?

Melih Cevdet Anday - Raziye kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Raziye PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Melih Cevdet Anday Kimdir?

Melih Cevdet Anday (13 Mart 1915, İstanbul - 28 Kasım 2002, İstanbul), şair, tiyatro oyunu, roman, deneme, makale yazarı.

Lise arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rifat'la birlikte ortaya çıkardıkları Garip Akımı ile Türk şiirindeki yenilenmeyi başlatmıştır. Kolları Bağlı Odysseus ile kendine özgü felsefi şiir akımını başlatmış, Garip Akımı`ndan ayrılmıştır. UNESCO'nun Courrier dergisi, 1971 yılında onu Cervantes, Dante, Tolstoy, Unamuno, Seferis ve Kawabata düzeyinde bir edebiyat adamı olarak gördüğünü açıklamıştır.

İstanbul'da doğan Melih Cevdet Anday'ın çocukluğu Kadıköy Bahariye'de geçti. Ortaokula kadar İstanbul'da eğitim gördü. Liseyi ise Ankara'da, Gazi Lisesi'nde tamamladı. Lisede okuduğu sırada, Orhan Veli ve Oktay Rifat ile tanıştı.

Liseyi bitirdikten sonra bir süre Hukuk Fakültesi'ne devam etti. Daha sonra Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne kaydoldu. Ancak Devlet Demiryolları'nda memur olarak çalıştığı için öğrenimine devam edemedi. Çalıştığı kuruluş tarafından sosyoloji öğrenimi görmek için Belçika'ya gönderildi.

Ukde isimli şiiri 1936'da Varlık Dergisi'nde yayımlandı. Bunun ardından şiirleri Ses, Yaprak, Yeditepe, Papirüs, Yeni Ufuklar, Yeni Dergi, Soyut, Ataç, Dönem, Yön gibi dergilerde yayınlandı. Orhan Veli ve Oktay Rifat ile birlikte 1941 yılında Garip isimli şiir kitabını çıkardı.

Hasan Âli Yücel'in tavsiyesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Neşriyat Müdürlüğü'ne memur olarak atandı. 1946 seçimleriyle birlikte bakanlığın el değiştirmesi sonrasında önce yeniden askere alındı, sonra Konya'ya atandı. Ancak bu atama daha sonra geri alındı. Anday, bir süre sonra bu görevinden ayrılarak İstanbul'a döndü.

1953-1954 yılları arasında Akşam Gazetesi'nin edebiyat ve sanat sayfasını hazırladı. Fikirleri sebebiyle işten çıkarıldı. Doğan Kardeş Yayınları'na geçti ve çeviriler yaptı. Buradaki görevinden de aynı sebeple ayrılmak zorunda kaldı.

1958'den itibaren Tercüman, Büyük Gazete, Yeni Tanin ve İkdam'da kendi adıyla ve çeşitli takma adlarla denemeler ve makaleler yazdı, tefrika romanlar yayınladı. 1960'ta Nadir Nadi'nin desteğiyle Cumhuriyet'te köşe yazıları yazmaya başladı. Bu gazetedeki yazılarını 1997'ye kadar sürdürdü.

1956'da yayınladığı Yanyana isimli şiir kitabı, 142. maddeye aykırı olduğu gerekçesiyle 1964'te yasaklandı. Anday gerek şiir kitaplarıyla, gerekse daha sonraları yöneldiği roman ve tiyatro alanlarındaki yapıtlarıyla birçok ödül aldı.

Anday, İstanbul Belediye Konservatuarı Tiyatro Bölümü'nde diksiyon, özel bir tiyatro okulunda mitoloji dersleri verdi. 1964-1969 yılları arasında TRT'de yönetim kurulu üyeliği, 1979-1980 yıllarında da Paris'te eğitim müşavirliği görevlerinde bulundu.

Solunum ve böbrek yetmezliği tanısıyla Marmara Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi'ne kaldırılan Melih Cevdet Anday, 28 Kasım 2002'de 87 yaşındayken vefat etti. Büyükada mezarlığında toprağa verildi.

Takma Adları

Anday, eserlerinde kendi adı haricinde şu takma adları da kullanmıştır: Yaşar Tellidede, Niyaz Niyazoğlu, A. Mecdi Velet, M. C. A., H. Mecdi Velet, Yaşar Tellidere, Gani Girgin, Zater, Yaşar Tellioğlu.

Melih Cevdet Anday Kitapları - Eserleri

  • İsa'nın Güncesi
  • Gökyüzü Haritası
  • Balerina'nın Ölümü
  • Bakır Çağı
  • Akan Zaman Duran Zaman
  • Açık Pencere
  • Raziye
  • Aylaklar
  • Gizli Emir
  • Bütün Şiirleri - Sözcükler
  • Yağmurlu Sokak
  • İçerdekiler
  • Toplu Oyunlar I - Ölümsüzler
  • Toplu Oyunlar II - İçerdekiler
  • Tanıdık Dünya
  • Yağmurun Altında
  • Konuşarak
  • Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları
  • Mikado'nun Çöpleri
  • Seçme Şiirler
  • Kalabalığın Şiiri
  • Yanyana
  • Teknenin Ölümü
  • Seçmeler
  • Rahatı Kaçan Ağaç
  • Yasak
  • Bir Gecede Üç Erkek
  • Telgrafhane
  • Güneşte
  • Suçumuz Edebiyat
  • Bir Defterden
  • Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
  • Dilimiz Üstüne Konuşmalar
  • Aldanma ki...
  • Sevişmenin Güdüklüğü ve Yüceliği
  • Açıklığa Doğru
  • Birbirimizi Anlayamayız
  • Bütün Yüzyılları Yaşadım
  • Sovyet Rusya Azerbaycan Özbekistan Bulgaristan Macaristan
  • Bir Sis Çanı Gecenin İçinde
  • İçerdekiler
  • Annabell Lee
  • Paris Yazıları
  • Gelişen Komedya
  • Dünyada Geçirdim Çocukluğumu
  • Dakika Atlamadan
  • İmge Ormanları
  • Kolları Bağlı Odysseus
  • Geçmişin Geleceği
  • Ölümsüzlük Ardında Gılgamış
  • Yeni Tanrılar
  • Yeni Tanrılar - Yasak
  • Felsefesiz Yaşamak
  • Zifaftan Önce
  • Çok Sesli Toplum
  • Göçebe Denizin Üstünde
  • Doğu-Batı
  • Anadoluda ve Sosyalist Ülkelerde
  • Meryem Gibi
  • Geleceği Yaşamak

Melih Cevdet Anday Alıntıları - Sözleri

  • Gözlerine bakıyorum Denizden çıkarılmış bir tabaktaki kuş resmi Dağınık köy evleri gibi orda burda Sepetteki sümbül soğanı gibi gölgeli Yüreğimiz öylesine aşmış ki düşüncemizi Yarışı başlatan tabanca sesi gibi geç Duyuyoruz söylediklerimizi (Göçebe Denizin Üstünde)
  • Şiir, bilinen sözcüklerle bilinmeyen sözler yazmaktır. (Şiir Yaşantısı - Şiir Yazıları)
  • Oktay Akbal: Bizde neden bu kadar çok ozan var. ... Melih Cevdet Anday: Geri kalmış ülke olmamızdan geliyor bu. Bizde düzyazı çok geç oluştu. Tanzimatta bile düşüncelerimizi nazımla anlatıyorduk. Ziya Gökalp ki yabacı dil bilir, şiirle anlatıyordu fikirlerini, ona alışıktı, Türk halkı düzyazıyı kolay anlayamıyor. Oktay Akbal: Şiir olunca anlatıyor mu? Melih Cevdet Anday: Ona alışık, düzyazıyı anlamıyor. Düzyazı için Descartes'tan geçmek lazım. Fikret, şiirin düzyazıdan kolay olduğunu söyler. Oktay Akbal: Hâlâ mı öyle? Melih Cevdet Anday: Bizde yüz bin mi ne şair varmış, geriliğimizden, modern çağa giremediğimizden. Tümceyi kuramıyoruz bir türlü. Oktay Akbal: Dünyada şiirin etkisi azalıyor mu? Melih Cevdet Anday: Azalıyor. Mesela Nermin Hanım İngiltere'den geldi, yeni şairler var mı dedim. İki üç kişi var dedi. (Dünyada Geçirdim Çocukluğumu)
  • Bu yolu bulup geçeceğim; Ama ne denli güç olursa olsun Bilerek varmak istiyorum şimdi Sirenlerin ezgilerini dinleyeceğim Dedim ve büyük bir mum peteğini Tunç hançer ucu ile ezdim çabucak Tıkadım kürekçilerin kulaklarını bir bir Orta direğe bağlattım kendimi. (Kolları Bağlı Odysseus)
  • Kadınlara haklarını bağışlayacak olanlar erkekler değildir. Kadının toplumsal durumunda yapılacak düzeltmeleri erkeğin insafına bırakmak hiçbir sonuç vermez. Bütün iş, yaşamı kadın için de erkek için de yaşanılır hale getirmektir. (Konuşarak)
  • Kimlikler saptanırken komiser, toplantıda başka kimsenin bulunup bulunmadığını sormuş. "Ankara'dan gelen bir arkadaş da vardı," demişler. "Adı ne onun?" "Melih Cevdet Anday." "Necidir bu Melih Cevdet Anday?" "Şair." "Ünlü bir şair mi?" "Hayır." Komiser, ifadeleri makinede yazan polise dönmüş: "Yaz oğlum, "demiş," meşhur olmayan şair Melih Cevdet Anday'ın da bulunduğu bu toplantıda her ne kadar Figaro diye bağrıldıysa da bunun General Figaro olmayıp.." İşte benim ünlü bir ozan olmadığım böylece devlet kayıtlarına geçmiş bulundu. (Akan Zaman Duran Zaman)
  • Evlilik bilimle yürümez, anlaşma ister... (İsa'nın Güncesi)
  • Halk biraz da eğlenmek istiyor canım. (Gizli Emir)
  • PAVEL PETROVİÇ: Nihilistler... Eskiden Hegelciler vardı! Demek şimdi bir de Nihilistler türedi. Bakalım boşlukta, kuralsız bir boşlukta nasıl yaşayacaksınız. (Bazarov görünür) işte Bay nihilist geliyor. (İçerdekiler)
  • Hele yarı uygar olan kişi, ilkel insanın yüceliğinden uzağa düşmüştür. Amerika'ya giden ilk beyazlar, orada karşılaştıkları beyazlardan daha mı uyardılar sanki! (Aldanma ki...)
  • "İnsanın başına gelen değildir önemli olan, başına gelenlere karşı ne yaptığıdır." (Mikado'nun Çöpleri)
  • Turgenyev'in şu güzel sözü: "Gençliğinde genç olabilenlere ne mutlu!" (Gökyüzü Haritası)
  • Melih Cevdet ile tanışmam garip olmuştur. 1947'de kendisini dairesinde ziyaret etmiş, Özel El Yazıları Defterime bir şeyler yazmasını rica etmiştim. İlk anda, Melih Cevdet, Defterime yazmak istememiş, istersem bir kağıda yazabileceğini [söylemiş], Defterim'e kendi el yazısı ile yazmak istememişti. Israrım üzerine bir şiir ile -tuhaf olarak- biyografisini yazmıştı. Biyografisi şöyle idi Melih Cevdet Anday'ın: "Peki iki satır daha yazayım. Evliyim, daha çocuğum yok. Ama tabii hep böyle kalınmaz. Elbet bir çocuğum olur. İsterse şair olsun, karşı gelmem. Ama iyi okuturum. Şairliğin en ciddi işler kadar ciddi bir iş olduğunu öğretirim. Konuşmayı severim. Onun için tiyatro eserleri de yazacağım. Bu kadar yetmez mi?" (Dakika Atlamadan)
  • Aklımı dinlendirmek istiyorum. İçimden öyle geliyor ki, bundan sonra hiçbir şeyi dert edinmeyeceğim kendime, her işi oluruna bırakacağım. Bedbahtsam, bedbahtlığımı benimseyeceğim. (Birbirimizi Anlayamayız)
  • “Kız evlat büyütmek zor…” diye düşünüyordu, “hele bizim gibi cahil insanlar için…” (Balerina'nın Ölümü)
  • Ölürken anlarmış insan dünyada mutlu olmanın yolunu. (Mikado'nun Çöpleri)
  • (Kalbim yaralı, paramparça) Sevda çırçıplak bir gölgedir Budaklı, çıplak bir ağaçta. (Annabell Lee)
  • farkında değiliz. taşın sesi insan sesine benziyor. (Göçebe Denizin Üstünde)
  • Yaşamaktan soğumamak için tek çare, daha güzel bir dünya düşünmektir. O dünyayı özlemek ve o dünya için savaşmaktır. (Aylaklar)
  • Masamız çıtırtılar içindeydi Ağacın eski yaşamından... (Dakika Atlamadan)

Yorum Yaz