diorex
Dedas

Ruhun Lisanı - Halid Ziya Uşaklıgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Ruhun Lisanı kimin eseri? Ruhun Lisanı kitabının yazarı kimdir? Ruhun Lisanı konusu ve anafikri nedir? Ruhun Lisanı kitabı ne anlatıyor? Ruhun Lisanı kitabının yazarı Halid Ziya Uşaklıgil kimdir? İşte Ruhun Lisanı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 10.03.2022 18:00
Ruhun Lisanı - Halid Ziya Uşaklıgil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Halid Ziya Uşaklıgil

Yayın Evi: Büyüyenay Yayınları

İSBN: 9786059268172

Sayfa Sayısı: 104

Ruhun Lisanı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Halid Ziya Uşaklıgil'in 1311/1894 yılında yayımlanan İlm-i Sîmâ-Ruhun Lisanı isimli bu kitabı ilk defa günümüz alfabesiyle okuyucularımızla buluşuyor.

İnsan yüzü Yaratılışın mucizelerinden bir mucize. İnsan bedeni ve özelde de insan yüzü ilâhi hikmetin cüzlerinden biri. Her insan, öncelikle yüzüyle biricik ve eşsiz.  O ilâhi kudret tarafından öyle bir şeklide düzenlenmiştir ki, kendi yüzümüz de dahil bütün yüzler bir sır. Ondaki küçük bir kıvrımdan tutun da yüzü meydana getiren organların ortaya koyduğu kompozisyon, gözün alna, alnın kaşa, dudakların buruna, burunun yanağa ve bütün bunların tek tek birbirlerine nisbeti yüzün anlamını ortaya koyuyor. İnsan ruhunun nitelikleri yüzde görünür hale geliyor, yüz bir nevi ruhun aynası oluyor. İnsan öncelikle yüzünde başlıyor. Yüz insanın insana açıldığı ilk kapı oluyor. Çağdaş filozoflar da "insan yüzdür" dediler ve yüzü "etik varoluşun, insanî gerçekliğin başlangıcı" olarak gördüler.

İşte insanın sîmasının bu sırlarla dolu tarafını keşfetmek, bu lisanı hecelemek ilmi olan İlm-i Sîma kadim zamanlardan beri düşünürlerin ve sanatçıların ilgilendiği bir konu olagelmiştir. Romanları, hikâyeleri ve edebi eleştirileriyle tanıdığımız Halid Ziya'nın da bu konuya olan ilgisini bir eser yazarak ortaya koyması ve böyle bir eserin onun kaleminden çıkmış olması da ayrıca önemlidir.

Ruhun Lisanı Alıntıları - Sözleri

  • "Gözler yaradılışın o ne eşsiz eseridir ki, lisan bu konuda eksik ve işe yaramaz durumdayken o, ruhun bütün sırlarının beliğ bir tercümanı olur."
  • "Gözler yaradılışın o ne eşsiz eseridir ki, lisan bu konuda eksik ve işe yaramaz durumdayken o, ruhun bütün sırlarının beliğ bir tercümanı olur."
  • Sîma keşfetme çalışmasında meleke kazanmaya yegâne vasıta, insanın nefsini, öğrenmede esas kabul etmesidir.
  • Bizim gizli duygularımız, bilhassa gözlerde görünerek açıklık kazanır. .
  • Sevdaî mizaç: Bedendeki kan, safra, öd salgıları haricindeki salgılamalarının nedeniyle oluşan davranışlara sahiptirler. Bu gruptakiler genellikle sessiz, ciddi, mahzun ve asabidir. Hayattan zevk almaz. Her şeyden şüphe duyar. Hep kendini mağdur edilmiş zanneder. Çok alıngandır. Şakaya tahammül edemez, kindardır, kızınca öfkesi şiddetlidir. Kafasına taktığı bir şeyi günlerce düşünebilir.
  • Demevî mizaç: Bedendeki kanın fazla oluşunun etkisi ile ortaya çıkan davranış şekilleri. Genellikle asabi ve sinirlidirler. Çok terleyen, çok çabuk sohbeti derinleştirebilen temiz ve samimidir. Kafasına taktığı şeyleri kolay bırakmaz, sadık değildir. Muhabbette nankördür. Herhangi bir şeyi unutmak için birkaç gün yeter.
  • Gözler yaradılışın o ne eşsiz eseridir ki, lisan bu konuda eksik ve işe yaramaz durumdayken o, ruhun bütün sırlarının beliğ bir tercümanı olur.
  • “Sadâ gibi, gülmek, ağlamak, bağırmak da fark gösterir. Bunlardan çeşitli manalar çıkarılabilir. Riya, dalkavukluk, ciddiyet, hile, samimiyet, incelik, merhamet, zülum, vahşet velhasıl mizacın bütün halleri sesten anlaşılır. Lakin birbirine, bu kadar zıt hallere delâlet eden sesin muhtelif hallerini zabt ve kayd nasıl mümkün olabilir? Bunlaru işitip hissetmek için öyle kulaklar lazımdır ki duyduğunu anlamak için hiçbir üstada muhtaç olmasın. Bu ise, işitmemek için yaratılmış kulaklara ruhu işittirebilmek, görmemek için yaratılmış gözleri görür hale getirmek kadar imkansızdır.”
  • “Üslup insanın ta kendisidir.”
  • Kalbimizin halleri en ziyade gözlerde görülebilir. Ruhumuzla en ziyade ilgi sahibi olan gözlerdir. Zannolunur ki gözler,ruhumuzla temas etmekte ve onun bütün hareketlerine iştirak etmektedir.
  • Senin vicdanının konuşanı, yüzünün ifadesidir.
  • “Vaktinden evvel ağarmış saçlar üzüntünün fazlalığına, zihnî meşguliyete ve dimağın yorgunluğuna nişanedir.”

Ruhun Lisanı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Birçok farklı edebiyat türünde eser vermiş olan Halid Ziya Uşaklıgil’in “İlm-i Sima” isimli eseri ilk defa Büyüyenay Yayınları tarafından yeni Türkçeye çevrildi. Bu eser, yüzde bulunan yapılar ve ses ile insan karakterini tahmin etmeye yarıyor. Tarih boyunca çok sayıda ülkede bu ilimden faydalanılmış. Örneğin Osmanlı döneminde önemli bir vazife verilecek kişilere ilm-i sima usulünce incelemeler yapılmış ve buna göre kararlar verilmiş. Bu ilim sayesinde kişinin gizlemeye çalıştığı karakteri ve kötü yanları hakkında fikir sahibi olunabiliyor. Uşaklıgil eserinde kendi değerlendirmelerini yazmakla birlikte, bu ilmin üstatlarından biri sayılan Johann Kaspar Lavater’in görüşlerine de sıkça yer vermiş. Eserin sonunda Uşaklıgil, bu ilimden elde edilecek bilgilerin katiyet içermeyeceğini, sadece bir ön fikir verebileceğini beyan ederek önemli bir uyarıda bulunmuş. (Enes Başak)

Ruhun Lisanı PDF indirme linki var mı?

Halid Ziya Uşaklıgil - Ruhun Lisanı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Ruhun Lisanı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Halid Ziya Uşaklıgil Kimdir?

Bazı edebi yazılarını Hazine-i Evrak dergisinde Mehmet Halit Ziyaeddin adıyla yayımlamıştır. Servet-i Fünun edebiyatının en büyük nesir ustası kabul edilir. İlk büyük Türk romanı olarak kabul görmüş Aşk-ı Memnu'nun yazarıdır.

Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun Sultan Reşat devri Mabeyn Başkatibi (1909-1912), ve Ayan Meclisi üyesidir.

İstanbul'un Eyüp semtinde doğdu. Babası halı tüccarı Halil Efendi, Uşak'tan İzmir'e göçmüş varlıklı bir ailedendi. Halit Ziya, o sırada İstanbul'a yerleşmiş olan Halil Efendi ile Behiye Hanım'ın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüştiyesi'ne devam etti. 93 Harbi'nin başlaması ile Halil Efendi'nin işleri bozulunca aile, İzmir'e yerleşti ve Halit Ziya öğrenimini İzmir Rüştiyesi'nde sürdürdü. Ardından İzmir'de Ermeni Katolik rahiplerinin çocukları için kurulmuş yatılı bir okula devam ederek Fransızcasını geliştirdi; Fransız edebiyatını yakından tanıdı. Fransızca çeviri denemeleri yaptıktan sonra henüz öğrenci iken ilk yazılarını yayımlamaya başladı. Önce İzmir çevresinde kendini tanıttı. Bazı edebi yazılarını İstanbul'da Hazine-i Evrak adlı önemli bir dergide "Mehmet Halid" adıyla yayımladı. Son sınıfta iken okuldan ayrıldı, babasının kâtibi olarak iş yaşamına başladı. Aynı yıl, Bıçakçızade Hakkı ve Tevfik Nevzat adlı arkadaşlarıyla Nevruz adlı bir dergi yayımlamaya girişti. 10 sayı kadar yayın hayatında bulunan ve İzmir'in ilk edebiyat dergisi olan bu dergide çeviri şiir ve hikâyeler, mensur şiirler, bilimsel yazılar yayımladı. Babasının yanındaki işi edebiyat merakı ile bağdaştıramadığından farklı bir iş aradı. İstanbul'a giderek hariciyeci olmak için başvurdu; başvurusu kabul edilmeyince İzmir'e döndü. İstanbul'da bulunduğu süre içinde Fransız edebiyat tarihi ile ilgili olarak uzun süredir yazmak istediği kitabı yazdı. Garbdan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransa Edebiyatının Numune ve Tarihi adlı kitabı 1885'te 84 sayfa olarak basıldı. Bu eser, onun basılan ilk kitabıdır ve Türkçede basılmış ilk Fransız edebiyatı tarihi olma özelliği taşır. İzmir'e döndükten sonra İzmir Rüştiyesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı, öğretmenliğe devam ederken Osmanlı Bankası'nda çalışmaya başladı. İzmir İdadisi'nin açılmasından sonra öğretmenliğe bu okulda devam etti; Fransızcanın yanısıra Türk edebiyatı dersleri verdi.

 

Halid Ziya Uşaklıgil Kitapları - Eserleri

  • Mai ve Siyah
  • Aşk-ı Memnu
  • Bir Ölünün Defteri
  • Kırık Hayatlar
  • Ferdi ve Şürekası
  • Nemide
  • Bu muydu?
  • Ferhunde Kalfa
  • Sefile
  • Fena Bir Gece
  • Hikaye
  • Bir Acı Hikaye
  • Sade Bir Şey
  • Aşka Dair
  • Kırk Yıl
  • Mai Yalı
  • Bir Yazın Tarihi
  • İzmir Hikayeleri
  • Ruhun Lisanı
  • Bitmemiş Defter
  • Saray ve Ötesi
  • Kadın Pençesi
  • Kar Yağarken
  • Solgun Demet
  • Onu Beklerken
  • Bir Hikaye-i Sevda
  • İhtiyar Dost
  • Bir Şi'r-i Hayal
  • Mensur Şiirler - Mezardan Sesler
  • Saklanan Düşman
  • Füruzan
  • Kâbus
  • Nesl-i Ahir
  • Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı
  • Hepsinden Acı
  • Bir Başlangıcın Sonu
  • Kırık Hayatlar 1. Cilt
  • Sanata Dair
  • Kırık Hayatlar 2. Cilt
  • Küçük Fıkralar
  • Bir Muhtıranın Son Yaprakları
  • Valide Mektupları
  • ذكريات راحل
  • Papağan Halit
  • Yarın Kardeşler
  • Sanata Dair Cilt 2
  • Sanata Dair Cilt 1
  • Saray ve Ötesi
  • Garp'tan Şark'a Seyyale-yi Edebiyye
  • Almanya Mektupları

Halid Ziya Uşaklıgil Alıntıları - Sözleri

  • Ben mutsuz, kendi kendimden, hayatımdan, geleceğimden kuşku duyan bir gencim. (İzmir Hikayeleri)
  • "Zengin olmamakla beraber eline geçen bütün parayı elbiseme, harçlığımı harcar, üç gün sonra para istesem hiç itiraz etmez.." (Aşka Dair)
  • "Lakin asıl şiir kadınlardır, bu çiçeklerden teşkil edilerek odanızın yaldızlı hücrelerinde narin çiçekliklerde güzel kokulu anılarıyla size gülümseyen demetlerdir. " (Aşk-ı Memnu)
  • "Zaten hiçbir zaman kendisi için alelade bir hayattan fazlasını tasavvur etmemişti. Ta çocukluğundan beri zevkleri sade, emelleri ufaktı." (Mai Yalı)
  • mazi ve istikbal aynı ömür kitabının iki sahifesidir, birini yırtmak diğerini natamam [noksan] bırakmak demektir; hele ikincisini yazmak isteyenler birincisini okumamış, görmemiş bulunurlarsa yazacakları bî-asıl bir hurafeden [temelsiz bir saçmalıktan] ibaret kalır. (İhtiyar Dost)
  • Sen yalnız benimsin, başka hiç kimsenin olamazsın. Ben bütün içim kaynayarak, bedenimin en küçük parçasına kadar titreyerek senin isteğinle doluyum. Gece gündüz, uyurken uyanıkken gözlerimde kafamda yalnız sen varsın. Anlıyor musun? ... Hep senin için yaşıyorum; ama senin için ölmesini de bilirim. (İzmir Hikayeleri)

  • Hâlâ yaşamaktadır lâkin bir yarısını mezara gömmüş bir vücut nasıl hayatta bulunursa öyle... (Hikaye)
  • Bir muaşakadan [aşktan] alınan lezzet mahvolur, lâkin bir validenin badi-i felâketi [felâket sebebi] olmaktan mütevellit [ileri gelen] azab-ı vicdanî ebediyyen müteezzi eder [acı verir]. (Sefile)
  • O kalp sevmiş, fakat sevdikten sonra kırılmıştı. (Bir Ölünün Defteri)
  • Fakat bilinemez nasıl bir ihmalle bir aile kurma tasavvur ve ihtiyacını daima ertesi güne erteleye erteleye bir gün fark etmişti ki saçları ağarmış... (Mai Yalı)
  • Aşk, geçtiği yerlerde hazzın öyle izlerini bırakır ki bu görülmese bile duyulur, sezilir. (Sade Bir Şey)
  • ...ona en düşman olduğu zamanlar en ziyade sevdiği zamanlardı ve pek emindi ki o da ağır hakaretleriyle, hırçınlıklarıyla beraber onu seviyordu. (Bitmemiş Defter)
  • Ne kadar çirkin ve kötü hisler varsa, haset, kıskançlık, çekememezlik, gayz ve kin, her şeyin üstünde tutulmak gerekirken, çıkarlara göre kullanılmak istenen din örtüsünün altında saklanırdı. (Papağan Halit)

  • Unutmak istediğim bütün anılar onun içinde idi . (Bir Ölünün Defteri)
  • Aralarinda hallolunacak meseleler, paylasilacak seyler, birisine yahut digerine uyarak kabul olunacak fikirler ortaya cikti. Isin baslangicinda her ikisi de digerine karsi, karsilikli yardimlarda bulunuyorlardi. Oyle ki sonunda yaklasa yaklasa ya opusmek ya bogusmak lazim geldi. Opusmediler, bogusmak da istemediler, yalniz ayrilmakla yetindiler. (Saklanan Düşman)
  • "Gel. dama çıkalım, sen uçurtmanı uçur, bende çoraplarını öreyim." (Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı)
  • Sultan Reşat'ın cülusunun hemen akabinde bir gün Emrullah Efendi (İttihatçı) bana geldi ve oturmaya bile kuvvet bulmayarak yarı ayakta yarı sandalyede söyledi: “Sana mühim bir iş için geliyorum. Biliyorsun ki hünkâr için hükümet yirmi beş bin lira tahsisat teklif ediyor. Biz bunu fazla bulmuyoruz ama…” “Ama hünkâr kendiliğinden bunun beş bin lirasını terk edecek olursa efkâr-ı umumiye üzerinde pek iyi bir tesir hâsıl edecek.” (Saray ve Ötesi)
  • "Evet. beni en çok mutlu edecek şey, annesi ve kızını öldürmek olacak!.." (Sepette Bulunmuş - Hepsinden Acı)
  • Kaderin akışına engel olacak bir tedbir alınabilir miydi? (Bir Acı Hikaye)
  • "Bu evlilik seni mesut etmek değil, aksine, öldürüyor..." (Ferdi ve Şürekası)

Yorum Yaz