diorex
Dedas

Rüzgarın Şarkısını Dinle - Haruki Murakami Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Rüzgarın Şarkısını Dinle kimin eseri? Rüzgarın Şarkısını Dinle kitabının yazarı kimdir? Rüzgarın Şarkısını Dinle konusu ve anafikri nedir? Rüzgarın Şarkısını Dinle kitabı ne anlatıyor? Rüzgarın Şarkısını Dinle PDF indirme linki var mı? Rüzgarın Şarkısını Dinle kitabının yazarı Haruki Murakami kimdir? İşte Rüzgarın Şarkısını Dinle kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 01.04.2022 04:00
Rüzgarın Şarkısını Dinle - Haruki Murakami Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Haruki Murakami

Çevirmen: Ali Volkan Erdemir

Orijinal Adı: Kaze no Oto wo Kike

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786050948240

Sayfa Sayısı: 168

Rüzgarın Şarkısını Dinle Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Herkes yürekten verdiğinin karşılığını alır.

Kesinlikle güzel biri değildi. Ancak “güzel biri değildi” demekle ona haksızlık etmiş olurum. “O, kendine yakışır güzelliğe sahip biri değildi” demek daha doğru bir ifade olur. Tek bir fotoğrafı var bende. Fotoğrafın arkasında tarih ve not da var; 1963 Ağustos. Başkan Kennedy’nin başından vurulduğu yıl. Yazlık bir yerlerde gibi, sahildeki dalgakırana oturmuş, biraz keyifsiz bir şekilde gülümsüyor.

Saçı Jean Seberg modelinde kısacık kesilmiş, kırmızı çizgili kumaştan, uzun kollu bir elbise giymiş. Hem biraz tuhaf, hem de güzel görünüyor. İnsanın yüreğine dokunan bir güzellik bu. Kız arkadaşımın neden öldüğünü kimse bilmiyor. Kendisinin bilip bilmediğinden de şüpheliyim nedense.

Haruki Murakami’nin yirmili yaşlarının sonunda yazdığı, çevrilmesine yıllar sonra izin verdiği ilk romanı Rüzgârın Şarkısını Dinle Murakami okurlarını şaşırtacak ipuçlarıyla dolu…

Rüzgarın Şarkısını Dinle Alıntıları - Sözleri

  • Bazen düşünüyorum da, hiç kimseyi rahatsız etmeden yaşayıp gitmek ne kadar güzel olurdu.
  • Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur.
  • Her şey geçip gider. Bu gidişi kimse durduramaz. Bizler böyle yaşarız.
  • Herkes yürekten verdiğinin karşılığını alır.
  • Ağlamak istedim ama insan ağlamak isteyince tek bir damla gözyaşı bile dökülmez. Hep böyledir.
  • Kesinlikle güzel biri değildi. Ancak “güzel biri değildi” demekle ona haksızlık etmiş olurum. “O, kendine yakışır bir güzelliğe sahip biri değildi” demek daha doğru bir ifade olur.
  • “Herkes yürekten verdiğinin karşılığını alır.”
  • “Neden sürekli kitap okuyorsun?” ... “Çünkü Flaubert çoktan ölmüş biri.” “Yaşayan yazarların kitaplarını okumuyor musun?” “Yaşayan yazarların hiçbir değeri yok ki.” “Niye?” “Ölmüş yazarlar daha hoş görülebilir gibi geliyor bana çünkü.”
  • "Herkes yürekten verdiğinin karşılığını alır."
  • "Yazmak dediğimiz şey aslında kendin ile seni saran olaylar arasındaki mesafeyi korumaktır."
  • "Kalpleri karanlık olanlar kötü rüyalar görür. Kalpleri çok daha karanlık olanlar ise rüya bile görmezler."
  • Sanki bir an gelecek beynimde pıt diye bir ses duyacağım ve her şey çözüme kavuşacak gibi.
  • "Herkes yürekten verdiğinin karşılığını alır."
  • Gerçekten güçlü olan kimse yoktur. Güçlüymüş gibi yapanlar vardır yalnızca.
  • Hayat boştur. Ancak, kurtuluş da vardır. Demek istediğim, en başta, her şey bu kadar boş değildi. Aslında bizzat biz çalışıp çabalayarak, var gücümüzle uğraşarak anlamın içini boşaltıp onu bomboş hale getirdik.

Rüzgarın Şarkısını Dinle İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Haruki Murakami ile tanıştığım kitap Zemberekkuşu'nun Güncesi olmuştu. Deyim yerindeyse çarpılmıştım. Okuduklarım bana çok başka gelmişti. Yazarın peşini bırakmayacaktım... Murakami'nin kitaplarında edebi bir değer aramak nafile olur ki; zaten onun da böyle kaygıları yok. Kitapları çalakalem yazılmış gibi. Tam da 'mutfak masası' stili. Birdenbire aklına bir şey gelmiş gibi öylece anlatmaya başlıyor. Sonra hoop kel alaka başka bir konuya çekiyor sizi. Bazen anlata anlata bitiremediği bir olayı en can alıcı yerinde bırakabiliyor. Kitabı kapatıp, tavana bakarak: "Ben ne okudum şimdi?" diye sorgularken buluyorsunuz kendinizi. Sonra yazarın cazibesi devreye giriyor: "Bir saniye ya, n'oluyor orada" diyerek kitaba yumuluyorsunuz yeniden. Yazarın aynı zamanda ilk kitabı olan Rüzgarın Şarkısı; tür olarak novella kabul edilse de, Murakami'nin yazarlık sırları kitabı olarak da düşünülebilir. Kitapta pek bir olay yok: Bira, absürdizm, kızlar, bira, 'Fare' kod adlı karakterin uyduruk aforizmaları, bira ve bira... Kitabın son sayfalarında ise Murakami, yazarlık serüveninden bahsediyor. Alelade yazılmış hissi veren anlatımı için şunu söylüyor: "Sonunda, zor cümleler kurmaya gerek olmadığını öğrendim - insanları güzel cümlelerle etkilemeye çalışmama gerek yoktu." İlginç bir yol izliyor, yazarken Murakami. Kitaplarını önce İngilizce olarak kaleme alıyor, daha sonra ana dili olan Japoncaya çeviriyor. Böylelikle edebi yığınlardan arınıp, mümkün olan en sade anlatımı yakaladığını düşünüyor. "Karmaşık, bilgece bir şeyler yazmayı bırak, dedim kendi kendime." diyor. Belki de onu sevmemizin nedeni budur; ciddiyetle yazıp, öylesine yazılmış hissi vermek. (Lily Nohudy)

Murakami’nin yazdığı bu ilk romanda herhangi bir olay örgüsü yok 60’larda üniversiteli bir gencin düşüncelerini okuyoruz karışık bir şekilde. Acemiliğini baya bir hissettiriyor bu kitapta zaten kendi de bir süre yayınlanmasına izin vermemiş başarısız olduğunu düşündüğü için. 150 sayfalık bu yazının sonunda kendi anlatıyor yazmaya başlama süreci. Rastgele bir maç sırasında ‘galiba ben bir yazar olabilirim’ diyerek mutfak masasında öylesine yazmaya başlamış. Yazının acemiliğinden dolayı çok sevemedim ama yine Murakami o kendi stilini bunu yazarak keşfetmiş ve devam kitabı da yazmış. Pinball’ u da okumayı istiyorum bir an önce. (aynur derin danacı)

Dil, zaman ve mekan üçlüsü yapıtın ana gövdesini oluştururken, yazarın hem ruhsal hem de akan hayatı yazımın kurgusal düzeyi hakkında hem bilgi verir hem de daha fazla özleşmemize sebebiyet verir. Bu bağlamsa Rüzgarın Şarkısı Dinle eserine eğilim gösterdiğimize; eserin bütünlüğü ve bunu sağlayan olay örgülerinin birbiriyle örtüşmesi okuyanın yazımın içinde hissetmesine kapı aralar. Bu aralardan içeriye sızan okuyucu her tümcenin altında kendine bir hayat pınarı bulabilir. Hayatın var oluşsallığı ve bireyin kendi varlığını atfettiği ana dayanak noktası olarak, başka özne olan bireylerin ‘’benle’’ karşılaşması sonucu yaşamımızda nesne görevi görmesi hatta belli açılardan yüklem olma yükümlülüğü altında girmesi bağlamında yazarın dili işlemesi kendini okuyucuya bir kanıtı olarak görülebilir. Bu görüngülerin etrafında kurulan zaman-mekan diyagramı okuyanı kendi içine çekerken, kendiliğini yazının kurgusunda örtüştürdüğü karakter ya da yan karakterlerle kurmuş olduğu bağın açısı çok önemlidir. Çünkü yazar bu bağın kuvvetiyle ancak eserinin taçlandığı hissedebilir. Bu yüzden kullanılan dilin özselliği ve tarihselliği açısından yaklaştığımızda da, bireyin dil ile olan tecrübesini hayal dünyasını nasıl beslediğini de anlayabiliriz. İşte buradan hareketle; yazmak eyleminin temel gelişim sac ayaklarından birini gün yüzüne çıkarmış oluruz. Çünkü yazmak eyleminin bir rastgelelik olmadığı okuyucunun hem kavram dünyasında hem de zihin evrenine yeni bir tohum ektiğini anlayabilir hatta kesin bir kanıt olarak dahi sunabiliriz. Esere derinlik açısından yaklaştığımızdaysa; her satırın belli bir veçhesi olsa da belli açılardan ilk deneyiminden kaynaklı olarak hikayeleştirmesi biraz yayvan kalmış gibi duruyor. Çünkü bölümlere ayrılan kurgular tamlığını üst başlık olarak sağlasa dahi geçiş noktalarında belli açıklar vermekte ancak yazar yine kıvran bir dil ya da zaman-mekan uzamını çok iyi odaklaştırarak okuyucuyu yazıdan koparmadan tamamlamaktadır. İşte bu ilk deneyim eserinin ötesine geçmesinin önsezisini sunarken okuyucuya, içerikte bahsettiği olaylardan hareketle de gençlik deneyimine olan duyarlılığıyla da yazar başka bir noktadan okuyucuyu kamçılamaktadır. Ve bu kamçının kuvveti de; hem bireysel şuuru hem de toplumsal şuuru akan bir hayatın içinde olmaklığın ve tam tersi bu hayatı zihinde var etmenin dominleri sunulmasıyla anlaşılır. Ve yazar bu bağıntıları yazının içinde o kadar güzel şekilde oturtmuşki bazen zihin dünyasında yaratmış olduğu evreni reel dünyada karşılığını bulurken, bazen de toplumun kuralları arasında yaşarken duyulan homurtu seslerini işitiyor insan. Buradan da hareketle eserin tamlığı değerlendirmeye tabi tutulduğunda üst başlık olarak evet derken, alt başlıklar zaviyesinde zaafiyet baş göstermektedir. Ancak belki yazarın yapmak istediği de tamda budur. Zihnimizle köşe kapmaca oynayarak bizi kurgunun içinde tutmak ve kendimizin şarkısını duyumsatmayı amaçlamış olabilir. Son olarak; derinlik algımızın kişiden kişiye değişebileceği gibi dilsel argümanlarımızın açılımları da değişebileceğinden; kullanılan dilin, zamanın ve mekanın sadeliği de okuyucu bazlı yaklaştığımızda farklılık gösterebilir. Bu yüzden yazar eklemlere yani tasvir veya özlü sözlerle destekleyerek de, hem kaleminin hem de kurgusunun güçlü yanı ispatlamıştır. Bu bağlamda eksiksiz diyememekle birlikte tamlığa yakın bir perspektif çizmesi hem yazı açsından hem yazar açısında hem de okuyucu açısında anlaşılır dünya kurması tatmin edici bir yapıt olma özelliği kazandırmıştır. Çünkü yazmak eyleminin gelişim sürecinin sancıları daima yazar-yapı-okuyucu üçlüsünü birbirine hapsedecektir. (By pippo)

Rüzgarın Şarkısını Dinle PDF indirme linki var mı?

Haruki Murakami - Rüzgarın Şarkısını Dinle kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Rüzgarın Şarkısını Dinle PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Haruki Murakami Kimdir?

1949 yılında dünyaya geldi, 1975'te Tokyo'daki Vaseda Üniversitesi'nden mezun oldu. 1986-1995 yılları arasında Avrupa ve ABD'de yaşadı. Yazarın ilk ve Gunzou Edebiyat Ödülü'nü alan romanı "Kaze no oto vo kike"dir (1979). Onu "Hitsuci vo meguru Bohken" (1982) isimli romanı izledi. Yazar bu eseriyle Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü'nü aldı. Ardından "Sekai no ovari to hahdo bohrudo" (1985) geldi ve bu kitap da yazara Tanizaki Ödülü'nü kazandırdı. Ama ona asıl ününü kazandıran 16 dile çevrilen "İmkânsızın Şarkısı" (1987) oldu. 1995'te yayımlanan "Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle 1996 yılında Yomiuri Edebiyat Ödülü'nü de kazanan Murakami, daha sonra baştan çıkarıcı bir aşk hikâyesi olan "Supuhtoniku no Koibito"yu (2001) yazdı. Yazar ayrıca, "Zoh no şohşitsu" (1993) ve "Kami no Kodomotaçi-va mina adoru" (2002) adı altında öykülerini de kitaplaştırmıştır. Japonya'nın XX. yüzyıldaki en büyük edebiyatçılarından biri olarak kabul edilmesine rağmen, Amerikan kültürünün etkisi altında kaldığı ve aşırı Batıcı olduğu eleştirilerine maruz kalan yazarın edebiyat dışı tek kitabı "Andahguraundo"dur (2001). Murakami'nin son eserleri ise "Kokky no minami, taiyou no nişi" (2003) ve "Dansu dansu dansu"dur (2003).

Ödülleri :

- 1996 Yomiuri Edebiyat Ödülü ("Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle

- 1985 Tanizaki Ödülü ("Sekai no ovari to hahdo bohrudo"yla)

- 1982 Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü ("Hitsuci vo meguru Bohken"le)

- 1979 Gunzou Edebiyat Ödülü ("Kaze no oto vo kike"yle)

Haruki Murakami Kitapları - Eserleri

  • 1Q84 (Tek Cilt)
  • Sahilde Kafka
  • Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
  • Zemberekkuşu'nun Güncesi
  • İmkansızın Şarkısı
  • Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
  • Yaban Koyununun İzinde
  • Koşmasaydım Yazamazdım
  • Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
  • Uyku
  • Kadınsız Erkekler
  • Sputnik Sevgilim
  • Tuhaf Kütüphane
  • 1Q84 - 2. Kitap
  • 1Q84 - 3. Kitap
  • Underground: The Tokyo Gas Attack and the Japanese Psyche
  • Wind/Pinball
  • Blind Willow, Sleeping Woman
  • Karanlıktan Sonra
  • Fırın Saldırısı
  • Rüzgarın Şarkısını Dinle
  • Dance, Dance, Dance
  • Kumandanı Öldürmek
  • Doğum Günü Kızı
  • Mesleğim Yazarlık
  • Efter Skælvet
  • The Elephant Vanishes
  • Pinball 1973
  • First Person Singular
  • Sadece Müzik
  • After Dark
  • Birinci Tekil Şahıs
  • Desire

Haruki Murakami Alıntıları - Sözleri

  • İnsanın yaşamı nasıl oluyor da böylesine değişip, tam tersi bir hal alabiliyor.. (Uyku)
  • Yaş almak ya da alamamak değil konu; doğum günü senin için yılda sadece bir gün, gerçekten de özel bir gün o; ona gereken önemi vermelisin. Ve bu biricik eşitliği kutlamalısın (Doğum Günü Kızı)
  • Ben çok sıradan bir insanım. Ben sadece kitap okumayı seviyorum (1Q84 (Tek Cilt))
  • Ben aslında insanlarla iletişimi iyi olan birisi değilim. Bir yerlerde kendi özüme dönmem gerekiyordu. (Koşmasaydım Yazamazdım)
  • İnsanlar erken, pek erken yaşlanmaya başlarlar. Yaşlılık silinmeyen bir leke gibi, bedenlerinin her yanına yavaş yavaş yayılır. (Yaban Koyununun İzinde)
  • "Ama aralarında belirli bir mesafe bırakarak da insanlar birbirlerine yakın olabilirler, öyle değil mi?" (Karanlıktan Sonra)
  • . Bazen insanların kalbinin derin kuyular gibi olduğunu düşünüyorum. Altta ne olduğunu kimse bilmiyor. Yapabileceğiniz tek şey, arada sırada yüzeye çıkan şeyleri hayal etmek. ... (Blind Willow, Sleeping Woman)
  • Bekleyen hep ben oluyordum (Yaban Koyununun İzinde)
  • Anılar ne kadar canlı olursa olsunlar zamanın gücüne karşı koyamazlar. (Birinci Tekil Şahıs)
  • Fakat ilerleyemiyorum işte. Kayıkta ırmağın akıntısına karşı kürek çekiyormuşum gibi. Bir süre küreklere asıldıktan sonra dinlenip bir şeyler düşünürken, bir de bakıyorum, kayık tekrar eski yerine dönmüş. (1Q84 - 3. Kitap)
  • . Bugünlerde ne demek istediğimi söyleyemiyorum. Yapamam... Ne zaman bir şey söylemeye çalışsam, asıl noktayı kaçırıyor. Ya öyle ya da ben demek istediğimin tersini söylerim. Ne kadar doğru yapmaya çalışırsam, o kadar karışık hale geliyor. Bazen ilk başta ne söylemeye çalıştığımı bile hatırlayamıyorum. Sanki vücudum ikiye bölünmüş ve birim diğerini büyük bir sütunun etrafında kovalıyor. Çevresinde daireler çiziyoruz. Diğer bende doğru sözler var ama onu asla yakalayamam. . (Blind Willow, Sleeping Woman)
  • • Kendimi bazen bir hiç gibi hissediyorum (Kumandanı Öldürmek)
  • Herkesin kendine göre bir savaş alanı vardır. (Karanlıktan Sonra)
  • "Fakat yine de ölene kadar bir şekilde yaşamımı sürdürmekten başka yolum olmadığı gibi, yaşarken de kendimce yöntemlerle yaşamaktan başka yapacak bir şey yok. Pek övünülecek bir şey olmasa bile, benim bundan başka bir yaşam biçimim yok." (1Q84 - 3. Kitap)
  • İki benden birbirinin içinde erimiş, tek beden olmuş gibi, çok güçlü bir sarılmaydı. Bir an bile gevşetmedi kollarını. Bir kez ayrılırsak bu dünyada bir daha asla bir araya gelemezmişiz gibi. (Karanlıktan Sonra)
  • Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur. (Rüzgarın Şarkısını Dinle)
  • Güzel olan güzeldir, bu yeterli değil mi? (Uyku)
  • "Hayal dediğin kuş gibi özgür, deniz gibi geniştir. Kimse buna engel olamaz." (Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu)
  • Bir bakıma, benim için son durak olacak yere ulaştım. Kendimi, varmam gereken yere gelmişim gibi hissediyorum. (Yaban Koyununun İzinde)
  • "Şarkı bitti. Ama melodisi havada asılı kaldı." (Yaban Koyununun İzinde)

Yorum Yaz