Safiye - Murat Bardakçı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Safiye kimin eseri? Safiye kitabının yazarı kimdir? Safiye konusu ve anafikri nedir? Safiye kitabı ne anlatıyor? Safiye PDF indirme linki var mı? Safiye kitabının yazarı Murat Bardakçı kimdir? İşte Safiye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Murat Bardakçı
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786052952474
Sayfa Sayısı: 488
Safiye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Akdeniz Bölgesi’nden, 1930’lu senelerde dört güçlü kadın sesi çıktı: Mısır’dan Ümmügülsüm, Fransa’dan Edith Piaf, Portekiz’den Amalia Rodrigues ve Türkiye’den Safiye Aylâ...
Bu kitap bilinmeyen bir diyarda dünyaya gelen, kimsesizler yurdunda yetişen, çektiği yoklukların ardından şöhret ve servet sahibi olan Safiye Aylâ’nın 1998’de noktalanan renkli ama hüzünlü hayatının hikâyesidir.
Gençlik senelerinde Atatürk’ün ve diğer devlet büyüklerinin yakın çevresine girmesi sayesinde Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının önemli hadiselerine şahitlik eden Safiye Aylâ sonraları kendi ifadesiyle isyankâr ve solcu oldu. Nâzım Hikmet ile ve o devrin netameli birçok ismiyle beraber bulundu, Türkiye İşçi Partisi’ni destekledi ve Hazreti Muhammed’in soyundan gelen Şerif Muhiddin Targan ile evlenip peygamber torunlarına, yani Şerif ailesine gelin gitti.
Safiye Aylâ’nın özel evrakı temel alınarak yazılan bu kitapta Türk Musikisi’ne Cumhuriyet döneminde iki defa getirilen yasaklamanın ayrıntılarının yanısıra Mehmet Âkif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi meşhur kişilerin mektupları ile Nâzım Hikmet hakkında Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bazı belgeler de yeralıyor.
Safiye Alıntıları - Sözleri
- Devlet solcularla beraber sağcıları, milliyetçileri, dindarları, dinsizleri ve toplumda öne çıkmış kim varsa hemen hepsini “acaba rejimin aleyhinde bir iş çeviriyorlar mı?” Paranoyası yüzünden devamlı olarak izlemiştir…
- Çarşaf, bir kadının namusunu müdafaada kâfi bir vasıta değildir. Namus denilen mefhum, insanın vicdanında ve vicdan mahfazası içinde, ruhunda saklanabilir. Dış görünüş bir insanın namusuna delil teşkil etmez.
- Galiba, mesut anlar muhafaza edilmek için değil,daha çok hatırlanmak için karşımıza çıkarlar.
- Okuyucuyu ciddî şekilde bilgilendirmek pek düşünülmedi, öncelik fotoğrafa verildi ve haber elde bulunan fotoğrafa göre yazıldı. Maksat sadece sayfa doldurmaktan ibaret olduğu için konu edilen kişi ya beylik ifadelerle medhedilerek göklere çıkartıldı yahut haber "Filanca sanatçı seyehatten döndü", "Evlenmeyi simdilik düşünmüyor", " Falanca hayatın tadını çıkartıyor" gibisinden sadece bahsi geçen kişinin hoşuna gidecek ama hiçbir kalıcılığı bulunmayan ve ilerde yapılacak araştırmalara kaynaklık etmekten mahrum ifadelerin birkaç defa tekrarı olan sözlerden ibaret kaldı.
- Öksüzün hiç anısı olmaz. Ben öksüzüm. Bayramlarda hep bunu hatırlarım.
- “Öksüzün hiç anısı olmaz.Ben öksüzüm.Bayramlarda hep bunu hatırlarım.”
- "Daha ikinci sınıfta Victor Hugo'nun Sefiller'ini okuyordum ve o Sefiller ki,beni asi yaptı...ve hala asiyim." Safiye Ayla
- Musiki insanlara kelimesiz olarak hitap eden bir lisandır, onun için herkese anlatmak mümkündür. Melodiler vatansızdır,pasaportları yoktur
- ''Türk Musikisi'ni, yalnız meyhanede dinlenebilecek bir musiki olmaktan çıkarmaya çalışanlar varolsunlar!''
- ''Atatürk'ün sevdiği şarkılar'' klişesinin mucidlerinden biri de Safiye'dir... Bu kavram her 10 Kasım'da Safiye ile yapılması adet halini alan mülakatlarda ortaya çıktı ve repertuvar da Safiye'nin sözünü ettiği eserler çerçevesinde belirlendi. Çankaya'da, Dolmabahçe'de ve öteki mekanlardaki musikili gecelere katılan diğer okuyucular da bu meclislerde Safiye'nin sözünü ettiği eserlerin icra edildiğini tekrar ettiler. Ama Atatürk'ün sevdiği ve sık sık dinlediği söylenen bir diğer eser, Tanburi Faize Hanım'ın ''Bade-i vuslat içilsin kase-i fağfurdan'' mısraı ile başlayan şarkısı her nedense repertuvarın değişmezleri arasına giremedi.
- 'Radyo demek, dedikodu demektir.'
- "Sahneye çıkan herkes az-çok alkışlanır fakat ben dikkatle dinleyen halk kütlesini herşeye tercih ederim. Eğer mümkün olup da o kütleyi mestederek alkışlamayı unutturabilecek kadar şarkı söyleyebilseydim..." *Safiye Ayla
- Öksüzün hiç anısı olmaz. Ben öksüzüm. Bayramlarda hep bunu hatırlarım. *Safiye ayla
Safiye İncelemesi - Şahsi Yorumlar
20. Yüzyılın ikinci çeyreğinin ilk senelerinde sahnelerde mikrofonun olmadığı zamanlarda Akdeniz Bölgesi'nden mahalli müzik icrasında dört güçlü kadın çıktı: Mısır'dan Ümmügülsüm,Fransa'dan Edith Piaf,Portekiz'den Amalia Rodrigues ve Türkiye'den Safiye Ayla... Hepsi gibi Safiye'nin de doğum yeri ve senesi aynı şekilde karanlıklar içerisinde. Kimsesizler yurdunda büyümüş,ilkokul öğretmeni olmuş ve parasızlık günlerinde geceleri musalla taşlarının üzerinde büyümüştür. Kitap güzel bir ön söz'den sonra Safiye hanımın gel gitleri ile başlıyor. Bir 1911 doğumlu bir 1917 doğumlu olan Safiye. Bir babasının savaşa gittiğinden vefat ettiğinden,bir Mısır'a gidip gelmediğinden bahsediyor. 1980 ler de ise bszı dostlarına Afrika'da doğduğunu sonra ailesiyle geldiğini bile söylemiş. Ya çok espiritüeldi ya da bazı gerçeksi gel gitleri oluyordu. 1929 da vekil öğretmenlik yaparken müzik derslerini dinleyen arkadaşı Eyüp Musiki Cemiyeti'ne gitmesini önerir ve hayatını değiştirecek bir adım atmasıno sağlar. Sonrasın da Columbia şirketinden ilk plak,ilk heyecan ve ilk şarkılar "Sevda yaratan gözlerini her zaman öpsem,Şen gözlerinin nurunu içtimdi o akşam" 1940'larda da şimdiki gibi radyo icracıları beğenmiyor yer yer eleştiriliyormuş hatta Mesud Cemil'in idare ettiği klasik koronun üslubu eleştiriliyormuş. -Safiye'nin Türkiye bülbülü yarışması zamanına denk gelen Türkiye'de ki siyasi bunalımlar Menemen olayı.Gazeteler bir yandan yarışmaların haberini yaparken diğer tarafta idam duyuruları,zor zamanlar ve gelen ikincilik. 1.lik Hikmet Rıza hanım'ın ama bizim ismini bildiğimiz yine Safiye Ayla. Tam 677 gün süren radyolarda Türk musikisi yasağı. - O zamanların şanslı insanlarının arasına girip o da Atatürk'e şarkı söylüyor hem de bir kaç defa ve övgülerini de alıyor. Atatürk'ün musiki bilgisini de röportajlarında hayranlıkla anlatıyor. - İsyankâr ve solcu bir kişiliği var. Bu çalışmaları yüzünden bir türlü devlet sanatçılığı ünvanını alamıyor ve bu içinde hep bir uhde olarak kalıyor. Bir söyleşisinde Yakacık'tan Nazın Hikmeti almaya gidiyorlar Nazım'ı hapisten salıvermişler. Ömer Rıza Doğrul,Naci Sadullah ve Safiye Ayla ile paralarını birleştirip "Rusyadan gelen rublelerle besleniyorlar" lafını alt üst edecek şekilde hürriyete adımını atarken yalın ayak çıkmasın diye Nazıma ayakkabı alıyorlar. - Menekşelendi sular şarkısını musikiyle alakalı olanlar bilir sözler Vecdi Bingöl'e ait bu şarkının bazı yerlerinde Ayşe ismi geçer. Söz yazarı bu ismi aslında Jokond diye yazmıştır ve sebebi ise Da Vincinin Mona Lisa tablosudur. Jokond Fransızca Mona Lisa denektir. Safiye ısrarla burayı Ayşe diye okur vr bizler de öyle biliriz. Yalnız bu yüzden söz yazarı imahkemelik olurlar. Vay Safiye vay :) - Kitap bir biyografi kitabı evet,ve kitap içerisinde o yılların Türkiye'sinin de biyografisi de çıkartılmış. 1926 da radyolara getirilen Türk Musikisi yasağı,ezan,kuran ve hutbelerin Türkçe okunmasından,siyasi olaylara da yer verilmiş. - Gelelim meşhur Yanık Ömer şarkısınkn hikayesine şarkı Sadettin Kaynak'a batı formunda yazılmış neredeyse batı formunda yazılmış ilk eserlerden biri. Sadettin bey bu şarkıyı ütü kazası sonucu yanan oğlu Ömer'e yazmış sonunda kahramanlık şarkısına dönmüştür sözleri. İlk defa Safiye okumuş ve şarkı da Atatürk tarafından çok beğenilince Yanık Ömer denilince aklımıza ilk gelen Atatürk ve Safiye,Amerikan Hastehanesi'nde kırk iki gün yatar ama hep evine gitmek ister. Ziyaretine gelen yakın dostlarına "Beni buradan çıkartın" der ama doktorlar izin vermez. Binbir zorluklarla aldığı son nefesi zayıf,hatta zayıftan da öte cılız bir hal almış olan göğsünden 1998'in 14 Ocak'ında öğleden sonra beş sularında gider ve gözleri ağır ağır kapanır. Zincirlikuyu Mezarlığında Hz. Muhammed'in soyundan gelenkocası Şerif Muhiddin ile beraber yattıkları kabirlerinden şimdi bizlerin duyamadığı ve hissedemediği kimbilir ne nağmeler yükseliyor ve o nağmeler başka alemlerde kimbilir nasıl yankılanıyordur. Mekanı cennet ruhu şad olsun. Safiye Ayla olmuştur. - Kitabın 300. Sayfasından sonrası mektuplara,yazışmalara ve fotoğraflara ayrılmış. Safiye tüm varlığını Türk eğitim vakfına bağışlamış ve o bağışlari tam 1550 öğrenci okutmuş. Alıntılar “Öksüzün hiç anısı olmaz.Ben öksüzüm.Bayramlarda hep bunu hatırlarım.” "Daha ikinci sınıfta Victor Hugo'nun Sefiller'ini okuyordum ve o Sefiller ki,beni asi yaptı...ve hala asiyim." Safiye Ayla (Taner Şen)
SAFİYE / MURAT BARDAKÇI: Biyografi türünde tarihi bir kitap. Ciltli ve karton kapak olarak yayımlandı. Sesiyle bizleri büyüleyen Safiye Ayla hayat hikayesiyle de bizleri hem üzüyor hem de büyülüyor. Safiye Aylâ’nın özel evrakı temel alınarak yazılan bu kitapta Türk Musikisi’ne Cumhuriyet döneminde iki defa getirilen yasaklamanın ayrıntılarının yanısıra Mehmet Âkif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi meşhur kişilerin mektupları ile Nâzım Hikmet hakkında Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bazı belgeler de yer alıyor. (Kubilay Acar)
Safiye Aylâ’nın özel evrakı temel alınarak yazılan bu kitapta Türk Musikisi’ne Cumhuriyet döneminde iki defa getirilen yasaklamanın ayrıntılarının yanısıra Mehmet Âkif Ersoy ve Rıza Tevfik Bölükbaşı gibi meşhur kişilerin mektupları ile Nâzım Hikmet hakkında Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde bulunan ve daha önce yayınlanmamış bazı belgeler de yeralıyor (biraz kitap konuşalım)
Safiye PDF indirme linki var mı?
Murat Bardakçı - Safiye kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Safiye PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Murat Bardakçı Kimdir?
Murat Gökhan Bardakçı, 1955 yılında İstanbul'da doğdu, ekonomi öğrenimi gördü.
Musikiye Dr. Selahattin Tanur'la tanbur ve eser meşkederek başlayan Murat Bardakçı, Tanur'dan "icazet" aldı, Ekrem Karadeniz'le teori, teori tarihi ve ses sistemi üzerine çalıştı, Fahire Fersan ve Vecdi Seyhun'dan yararlandı, ilgi alanını daha sonra musiki tarihine yöneltti. Abdülbaki Gölpınarlı'dan şarkiyat kaynakları ve metodolojisi alanlarında büyük ölçüde faydalandı, bu arada Türk ve İslam Müziği'nin tarihiyle ilgili kitap, belge, fotoğraf, film ve ses kaydı gibi arşiv malzemesi topladı, geniş bir nota kolleksiyonu oluşturdu.
Murat Bardakçı Kitapları - Eserleri
- Enver
- Şahbaba
- Son Osmanlılar
- Osmanlı'da Seks
- Neslişah
- Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü
- İttihadçı'nın Sandığı
- Talat Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi
- Naciyem Ruhum Efendim
- “Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim!”
- Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs
- Safiye
- Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü
- Yıkılış ve Kuruluş
- Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları
- Üçüncü Selim Devrine Ait Bir Bostancıbaşı Defteri
- Fener Beyleri’ne Türk Şarkıları
- Atatürk’ün Mutfağı
- Şahbaba
- Ahmed Oğlu Şükrullah
- 25 Yıla 25 Besteci
- Girit Oyunu Ve Kıbrıs
Murat Bardakçı Alıntıları - Sözleri
- Şevket Efendi, bir trafik kazasında iki kişinin ölümüne sebep olduğu için daha önce Halife Abdülmecid Efendi tarafından Osmanlı tarihinde örneği görülmemiş bir uygulamaya tâbi tutulmuş ve hanedandan ihraç edilmiştir. (Son Osmanlılar)
- Vahideddin'in şehzadelik yıllarını bilenler, onun ağabeyi Abdülhamid'le yakınlığının saraya mensup hemen herkesi kıskandırdığını söylerler. (Şahbaba)
- Huzura çıktım. Zât-ı şâhane Edirne’nin terkolunmaması arzusunu izhar etti ve Kamil paşa ile kabinesini pek ziyade çekiştirdi. (Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü)
- Seneler ve belki asırlar geçecek fakat Osmanlı milletine can veren Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti daima pâyidar, daima müttehîd, daima bir olacaktır kandaşlarımız! (İttihadçı'nın Sandığı)
- Gözlerinizi ağlamak için değil.... “Gözlerinizi ağlamak için değil, görmek için kullanınız” (“Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim!”)
- Âh! Yine seni üzdüm, uzun yazdım. Fakat affet, sana da derdimi dökmezsem kime dert yanayım? (Naciyem Ruhum Efendim)
- ... Ah Enver! Ah! Bu kış seferini ta'cil etmek, sonra da bu parlak taarruzda 9. Kolordu'yu dörtnala kaldırmakla yüz bin masumun kanına girdin! Allah seni affetsin. Hafız Hakkı Paşa (3 Kanuni Sani 1915) (Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü)
- - Ay balam, bu gemi hara (nereye) gider ? + Hansı (hangisi)? - Köprüden indi (şimdi) kalkan bu parahod (gemi). O baktı, baktı sonra karar verdi: + Krasnovodska gider... Ona bir 'Sağol balam' diye teşekkür ettikten sonra denizin kenarına yaklaşarak mazot dumanları salıvererek manevra yapan gemiyi seyrettim. (Enver)
- "Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle, aşk ve iştiyakımla sarılarak canını yakar, Hüdâ'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim rûhum efendiciğim. Karaağaca çakımla ismini yazdım." (Enver)
- Rusya Devleti'nin tecavüzât-ı muhtemelesine karşı Almanya Devleti ile tedafüî bir ittifak akdine Sadrazam ve Hariciye Nâzırı Mehmed Said Paşa me'zundur. 18 Temmuz 1330 (31 Temmuz 1914) Mehmed Reşad (Yıkılış ve Kuruluş)
- Bizler için "hacı-hoca takımıyla birleşip ihtilal yapacaklar" bile dendi. Söğüt'ten elde kılıçla çıkıp Viyana'ya kadar gidenlerin torunuyduk. Türkiyen'in fenalığını nasıl düşünürdük? ama memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gecede kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, saçlarıma ak düştüğünde dönebildim. Fakat emin olun, birimizin aklından bile, bir gün kötü şey geçmedi. Mustafa Kemal'in muvaffakiyetlerini işittikçe sevinir, "Türkiye iyiye gidiyor" derdik. (Son Osmanlılar)
- Bennet, hatıralarında Samsun için verdiği vizelerden şöyle bahsedecekti: "... Günün birinde, fark etmeden kaderin vasıtası oldum. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri İzmir'e çıkmış ve beklenmedik direnişle karşılamıştık. Sultan, başında Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa'nın bulunduğu bir heyetin Türk ordusunun ihtilâfın dışında kalmasını sağlamak maksadıyla gönderilmesi konusunda müttefiklerin Yüksek Komiserleri ile anlaşmaya varmıştı. 22.doğum günümde garip bir rastlantı olarak bir Türk subayı odama geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile maiyetindekiler için vize istedi. Listeyi okuyunca Türk Ordusu'nun en faal 35 generaliyle albayının isimlerinin yazılı olduğunu gördüm. Vizeleri vermek istemedim. Binbaşı Van M., her zaman olduğu gibi özel işler için dışarıdaydı. Listeyi karargaha götürüp talimat istemeyi kararlaştırdım.Görevli subaya 'Bu liste bende barışçıdan ziyade savaşçı bir heyet intibaı uyandırıyor' dedim. Yüksek Komisyon'a danışılacağını söyleyip beklememi istediler. Yaklaşık bir saat sonra çağırıldım ve gidip vizeleri verme talimatı aldım. Bana 'Mustafa Kemal Paşa, Sultan'ın güvenine tam olarak sahiptir'dendi. (Yıkılış ve Kuruluş)
- Sizden ayrılış, ruhumun bedenimden ayrılmasından daha dehşetli oldu. (6 Aralık 1914, Naciye Sultana mektubundan) (Enver)
- Ailenin reisi Faik Bey servetini halde, Rus ve Alman paralarına çevirmiş, her şeyini Avrupa bankalarına transfer etmişti. Almanya’nın savaşta yenilip iflas etmesi ve Rusya’da patlayan 1917 Ekim Devrimi her iki parayı da pula çevirmiş, eski mabeyincinin muazzam serveti kül oluvermişti. İşte Refik-Fahire çiftinin bir zamanlar aristokrat aile gelenekleri icabı başlattıkları musikiyi sonradan meslek edinmelerinin sebebi de, bu geçim derdidir. Sefalet çekmemiş ama, hiç bir zaman da müreffeh bir hayat sürmemişlerdir. “Kış yaklaşıyor, kömürümüzü hala alamadık..” “Hamdolsun tig-ü teber, şâh-ı levendâz” (Mali vaziyeti bozuk, meteliksiz) (Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları)
- " Zaferler ne kadar bizim ise, mağlubiyetler de aynı şekilde bizimdir ve o mağlubiyete sebebiyet veren hataların tekrar edilmemesi için bilinmeleri, hatırlanmaları şarttır." (Enver)
- 1920 sonbaharında Meclis kürsüsünde artık başka Mustafa Kemal vardır ve bu Mustafa Kemal birkaç ay önce, 24 Nisan günü aynı kürsüde padişahtan bahsederken "ecdad-ı kiramımızın bize en kıymetli yadigârı" diyen, İstanbul'un aldığı kararların işgal baskısından kaynaklandığını anlatan ve "....Ben, şahsen hiçbir şey düşünmem. Zat-ı Şahane'nin ağzından işitsem, bunun icbar ve tazyik altında olduğuna hukmederim" ifadelerini kullanan Mustafa Kemal'den çok başkadır. (Şahbaba)
- Devlet solcularla beraber sağcıları, milliyetçileri, dindarları, dinsizleri ve toplumda öne çıkmış kim varsa hemen hepsini “acaba rejimin aleyhinde bir iş çeviriyorlar mı?” Paranoyası yüzünden devamlı olarak izlemiştir… (Safiye)
- Ben, Mustafa Kemal'e her zaman saygı duydum. Harpten yenik çıkan devleti kurtarabilecek tek kişi, Mustafa Kemal idi. (Son Osmanlılar)
- Ve Hazreti Ali -Radiyallahu anh- buyurdular ki, "Cimada itidal (ilişkide ölçülü olma) topuklara ilik ve gözlere nur ve bedenlere kuvvettir". (Osmanlı'da Seks)
- (Kitabın 18’inci sayfasında Refik Beyin 1919’da girdiği ve en yüksek Booth aldığı, Mızıka-i Hümayun’a giriş imtihanından sorulara bir göz attıktan sonra...) Bu imtihanın, bugünkü resmi musiki kuruluşlarında yapılanlarla mukayesesini veya bu seviyede yapılacak bir başka imtihanda, günümüz üstatlarının ne derece başarılı olacakları hususunu bir yana bırakalım... Asıl mesele, günümüz musikisinin, artık değil bu imtihana girebilecek öğrencinin, bu soruları sorabilecek bir imtihan heyetinde yer almaya layık tek bir hocanın bile bulunmadığı bir hale gelmiş olmasıdır. (Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları)