Şahane Gazeller 1 - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Şahane Gazeller 1 kimin eseri? Şahane Gazeller 1 kitabının yazarı kimdir? Şahane Gazeller 1 konusu ve anafikri nedir? Şahane Gazeller 1 kitabı ne anlatıyor? Şahane Gazeller 1 kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Şahane Gazeller 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9786054322237
Sayfa Sayısı: 237
Şahane Gazeller 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Şahane Gazeller 1
Ahmet Paşa, Necati, Fuzûli
Sabrım inayetin gibi az ise çoğa say
Cevrin gözüm yaşı gibi çok ise aza tut (Ahmet Paşa)
Yol eri oldur k'ola yârin ayağı toprağı
Eğledin ey gam beni yolumda yalan eyledin (Necati)
Kime kim derdimi izhâr kıldım isteyip derman
Özümden bin beter derd ü belâye mübtelâ gördüm (Fuzili)
Şahane Gazeller 1 Alıntıları - Sözleri
- "Dün tabîbe derd-i dilden bir devâ sordum dedi
Gam yemeden özge bu derdin devâsın bilmedim."
|~|
"Dün hekime
diye sordum. Ben {bunca yıllık hekimim} gam yemekten başka bu derdin dermanını hiç bilmedim, cevabını verdi." - Gün yüzlüler nevâsına düşen bulut gibi Yele verip karârını giryân olup gider "Gönlüm,güneş yüzlülerin sevdasına kapılan bulut misali iradesini yele vermiş,ağlaya ağlaya gezip dolaşmakta."
- Derdim nice bir sînede pinhân ederim ben Bir âh ile bu âlemi vîrân ederim ben (Derdimi ne zamandır göğsümde saklı tutarım, bir ahım ile bu dünyayı viran ederim.)
- Cihan güzelleri çün bîvefâ imiş bildik Gönül vefâsıza vermek hatâ imiş bildik "Ne zaman ki dünya güzellerinin vefasız olduğunu anladık,gönlü bir vefasıza vermenin bir hata olduğunu o zaman öğrendik."
- Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı "Ne kimsem var yanan bana gönül ateşinden başka, ne de seher yelinden başka çalan kapımı." *Fuzûlî
- Âh ü feryadın Fuzûlî incidipdir âlemi Ger belâ-yı aşk ile hoşnûd isen gavgâ nedir Fuzûli ah ve haykırışların herkesi incitmektedir. Eğer aşk belasından hoşnut isen, bu kavga nedir?
- Eğer dersen ki Fuzûlî, “Güzellerde vefa var!” Aldanma ki şair sözü elbette yalandır.
- Dost bî-pervâ, felek bî-rahm, devrân bî-sükûn Derd çok, hem-derd yok, düşmen kavî, tâli'zebun "dost ilgisiz, felek acımasız, zaman geçici ve kancık. (Buna karşılık) dert çok, dert ortağı yok, düşman güçlü, baht güçsüz..."
- Ferhâd'a zevk-i sûret Mecnûn'â seyr-i sahrâ Bir râhat içre her kim ancak benim belâda "Aşk peşinde Ferhat'a Şirin'in resimlerine bakmak, Mecnun'a da çöllerde gezinti düşmüş. Herkes bir rahat içinde... Aşkın belasını çeken bir tek benim."
- Eser itmez nidelüm âh-ı sehergâh sana Meğer insaf vire dostum Allah sana "Sevgilim! Seher vakitlerinde edilen ahlar bile sana tesir etmedikten sonra, artık elimden ne gelir? Ola ki, Allah sana insaf versin!.." *Necatî
- Güzel görünür ırakdan görünse her nesne Anın içün güneşi rûy-ı yâra benzetdim "Uzaktan bakıldığında her nesne güzel görünür. Bu yüzden güneşi sevgilinin yüzüne benzetiyorum." *Necatî
- Demen kim adli yoo yâ zulmü çok her hâl ile olsa Gönül tahtına andan gayrı sultân olmasın yâ Rab "'Adaleti yok; üstelik zulmü çokmuş!..' Asla söylemem ben bunları!.. Her nasıl olursa olsun, yeter ki gönül tahtımda ondan özge bir sultan olmasın ya Rab!.." *Fuzûlî
- Nâziklik ile gonce-i handânı eden zikr Etmez mi hayâ la'l-i dürefşârını görgeç "Cehenneme inanmayan bir kâfir bile ayrılığının ateşini görünce inanası gelir cehennem ateşine." *Fuzûlî
- Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever Cânı için kim ki cânânın sever cânın sever "Canını sevgilisi için sevenler sevgiliyi sevmiş olurlar. Canı için sevgiliyi sevenler de kendi canlarını sevmiş olurlar." *Fuzûlî
- Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı "Cefasıyla canımdan usandırdı beni yâr; cefa etmekten kendisi usanmaz mı acep?!. Ateşli ahlarımın kıvılcımlarından felekler (güneş, ay ve yıldızlar bile) yanarken neden yanmaz şu murat mumu?!." *Fuzûlî
Şahane Gazeller 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Divan Edebiyatı'nın incilerinden dokuz şairin, kısa hayat hikayeleri ve otuz üçer şiirinden oluşan üç cildin ilki Şahane Gazeller - 1. İlk cildin üç incisi ise Ahmet Paşa, Necatî ve Fuzûlî. Divan şiirinin anlattıkları deryanın içindeki balık misali. Nereye doğru gidersen bir güzellik, nereye dalarsan bir anlam. Güzelleme, aşk, özlem, âşıklık istidadı, söz sanatları... Ne ararsan var, gel okur gel! Hani derler ya şu kitabı okumadan ölme diye, divan edebiyatına girmeden, onun tadını almadan ölme diyorum, ben de. İki tane mısra ile dünyalar kadar mevzu anlatmak! Söyleyiş ustalığı desen var, konu bilgisi desen var, toplumun içinden gelmişlik desen var (sözüm ona divan şiiri için saray edebiyatı diyenler var). Şu anlatışa bir bakın, Necatî'den: Güzel görünür ırakdan görünse her nesne Anın içün güneşi rûy-ı yâra benzetdim "Uzaktan bakıldığında her nesne güzel görünür. Bu yüzden güneşi sevgilinin yüzüne benzetiyorum." Sevdiğini güneşe değil, güneşi sevdiğine benzetiyor... Şu ifadedeki ihtişama, alıma bakın. Divan edebiyatı aşkı, hayatı, özlemi, derya içinde yaşayıp bir damla olmayı, sanatı, sözü, özü anlatan nadide bir alandır. Divan edebiyatı; saray edebiyatı, yüksek zümre edebiyatı değildir, söylenilenlerin aksine hayatın ta kendisidir. Toplumun içinden gelmemiş, toplumu yaşamamış bir şairin sözleri bu denli etkileyici olabilir mi? Bu ihtişama yüz çevirmek yerine, edebiyatın bu gül yüzünde doyuma ulaşmak için çabalamalıyız. (Öğretmenden Notlar)
Yazarın uslubu, anlatımdaki derinliği, inci gibi sıradışı sözcükleri çok sevdim. Iskender Pala okunmalı kesinlikle. Her sayfası bütünlük barındırıyor. Kımi okur için dili ağır gelebilir ama tarihe ve edebiyata ilgi duyanlara tavsiye ederim. #kitapsuuru (Sibel tatar)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)