diorex
Dedas

Şahane Gazeller 2 - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Şahane Gazeller 2 kimin eseri? Şahane Gazeller 2 kitabının yazarı kimdir? Şahane Gazeller 2 konusu ve anafikri nedir? Şahane Gazeller 2 kitabı ne anlatıyor? Şahane Gazeller 2 kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Şahane Gazeller 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.02.2022 02:19
Şahane Gazeller 2 - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İskender Pala

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Kapı Yayınları

İSBN: 9786054322244

Sayfa Sayısı: 240

Şahane Gazeller 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Şahane Gazeller 2

Bâki, Nef'î, Nailî

Minnet Huda'ya evlet-i dünya fenâ bulur

Bâki kalur sahife-i âlemde adumuz (Bâki)

Zülfüne kalsa perişan eylemezdi dilleri

Anı da tahrik eden bâd-ı sabâdır n'eylesin (Nef'i)

Verip tezelül-i Mansur'u sâk-ı Arş'a tamâm

Hudâ Hudâ diyerek pây-ı dâra dek gideriz (Naili)

Şahane Gazeller 2 Alıntıları - Sözleri

  • Saatin çaldığı evkat değildir her bar Müddet-i ömrü gelip geçdiğine eyler ah Mana odur ki:"Saatin her saat başı çalmasının sebebi vakti bildirmek değil ;belki ömrünün gelip geçtiğine ah eylemektir.
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor.
  • Derd-i çeşmün gördüğümce derd-nâk eyler beni Gözlerün derdi senün bir gün helâk eyler beni Ne zaman gözlerini görsem o sevda beni dertlere salar. Bu gidişle senin gözlerini görmeme endişesi beni bir gün helak eyleyecek.
  • Ne bilsünler karanuda anun göz kırpduğın iller Gice hâl-i ruhunda bahs içün gelmiş meger kevkeb Ne taşlar basdı seng-endâz-ı âhum deyr-i gerdûna Düşen altun kayalardur degül vakt-i seher kevkeb Karanlıkta yıldızın göz kırptığını eller ne bilsinler?! Meğer o gece vakti senin yanağındaki ben ile konuşup söyleşmeye gelmiş. (Senin ayrılığının acısı ile) kora dönmüş taşlar fırlatan ateşli ahım, vaktiyle şu dönen kubbeye nice taşlar gönderip yığmıştı. İşte şimdi seher vakitlerinde düşenler, o altın renkli kayalardır; yoksa yıldız kayması değil.
  • Dildedir mihrin ko hâk olsun yolunda cân u ten Ben ölürsem âlem-i ma'nâda bâkîdir gönül "Ey sevgili! Aşkın gönlümdedir. Varsın canım ve bedenim yolunda toprak oluversin. Çünkü ben ölsem bile, mana âleminde gönül yaşayacak değil midir!?." *Nef'î
  • Ne var ki bugün Avrupa hala kökleri ile bağlarını sağlamlaştırıyor da biz mazimize prangalar vurup aramızdan kovmak için binbir bir türlü şaklabanlıklar yapıyoruz.
  • Bir şu 'lesi var ki şem' - i canın Fanusuna sığmaz asumanın
  • Gökkubenin altında söylenmedik söz kalmamıştır derler. Ama bütün sözler yeniden yorumlanmaya muhtaçtır.
  • Açıl bâğın gül ü nesrîni ol ruhsârı görsünler Salın serv ü sanevber şîve-i reftârı görsünler Bakî
  • Nedür bu handeler bu işveler bu nâz u istiğnâ Nedür bu cilveler bu şîveler bu kâmet-i bâlâ (Ey sevgili!) Nedir bu gülmeler, bu işveler, bu naz ve umursamazlık! Ya nicedir bu cilveler, bu edalar, bu boy pos ve endam!
  • Giryeden cûy-ı sirişküm sû-be-sû oldı revân Yine Kulzüm gibi cûş itdi bu deryâ semt semt Ağlamaktan, gözyaşımın kablı ırmağı yer yer akmaya başladı ve sonuçta bu derya, yine Kızıldenşz gibi semt semt coşup taştı.
  • Unfuvân-ı sıhhate ey Bakî magrûr olma kim Lâ-cerem her hayy-i dânâ irtihâl üstündedür Ey Bakî! Sağlık ve gençliğin zindeliğine mağrur olma ki, şüphesiz her diri, elbette bir sonsuz yolculuğun üzerindedir.
  • Giryân o Leylî-veş nola sahrâya salsa Bakî’yi Mecnûn’un âb-ı çeşmine hâk-i beyâbân teşnedür O Leyla gibi olan güzel, ağlayışlar içindeki Bakî’yi çöllere salsa ne çıkar! Bilakis, Mecnun’un gözyaşlarına, (kavrulan) çölün toprağı susamış değil midir?
  • Dil derdini gamınla dil-efgâr olan bilir Bîmâr hâlini yine bîmâr olan bilir (Ey sevgili!) Gönül yarasının ne olduğunu, ancak senden ayrı kalmanın derdiyle gönlü yaralanmış olan bilebilir. Nitekim hastanın halinden yine(ayrı dertten) hasta olan anlayabilir.
  • Can acısını haste-i derd-i firâk olup Dildâde-i nigâr-ı sitemkâr olan bilir Sevdâ-yı zülf-i yâr ile Bâkî be çekdiğin Bend-i kemend-i aşka giriftâr olan bilir Can acısınun ne olduğunu, ancak sitemkâr bir sevgiliye gönül kaptırıp da onun ayrılık derdiyle hastalanan bilebilir. Sevgilinin zülfünün sevdası ile Bâkî’nin neler çektiğini, aşk kemendinin bağına tutulmuş olandan başk kim bilebilir ki?

Şahane Gazeller 2 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?

İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.

1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.

1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.

1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.

1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.

1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.

1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.

1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.

1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.

İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.

Ödülleri :

1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)

1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)

2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,

2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,

2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü

2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,

Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü

İskender Pala Kitapları - Eserleri

  • Şah ve Sultan
  • Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
  • Od
  • Kitab-ı Aşk
  • Aşkname
  • Aşina Güzeller

  • Ah Mine'l-Aşk
  • ... Ve Gazel Yeniden
  • Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
  • Atasözleri
  • Ayine
  • Katre-i Matem
  • Boğaziçi'ndeki Mücevher

  • Divan Edebiyatı
  • Divane Güzeller
  • Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
  • Düşte Kalan
  • Efsane Güzeller
  • Gözgü
  • Gül Şiirleri

  • Güldeste
  • İki Darbe Arasında
  • Hayriyye
  • İki Dirhem Bir Çekirdek
  • Kadılar Kitabı
  • Kahve Molası
  • Kırk Ambar

  • Kırk Güzeller Çeşmesi
  • Kırkıncı Kapı
  • Kudemanın Kırk Atlısı
  • Leyla ile Mecnun
  • Mir'at
  • Muhteşem Şair Muhibbi
  • Müstesna Güzeller

  • Perişan Gazeller
  • Perî-şan Güzeller
  • Su Kasidesi
  • Şair Fatih: Avni
  • Şairlerin Dilinden
  • Şiirler Şairler Meclisler
  • Şir-i Kadim

  • Tavan Arası
  • Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
  • Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
  • Aşka Dair
  • Mevlana
  • Efsane
  • Hoş Sadâ

  • Kırklar Meclisi
  • Lale Devri
  • Mihmandar
  • İstanbulcunun Sandığı
  • Bülbülün Kırk Şarkısı
  • Şahane Gazeller 1
  • Üstatlar konuşuyor

  • Fetih ve Fatih
  • Nurundandır Bütün Nurlar
  • Mesela
  • İstanbul Bir Rüya
  • Karun ve Anarşist
  • Şahane Gazeller 2
  • Şahane Gazeller 3

  • Uzmanlar Konuşuyor
  • Barbarossa
  • Tarihimiz Konuşuyor
  • Türk Dili ve Kompozisyon
  • Yunus Emre
  • Şahane Gazeller 1- Fuzuli 
  • Nabi

  • Naili
  • Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
  • Necati
  • Nedim
  • Nef'i
  • Şeyh Galip
  • Aşkî

  • Baki
  • Fatih Sultan Mehmet
  • Fatih'in Şiirleri
  • Abum Rabum
  • İtiraf
  • Kalp
  • Akşam Yıldızı

  • Şiirin Sultanları
  • Ortaöğretim için Divan Şiiri
  • Ahmed Paşa
  • Jennifer’ın Düğünü
  • Darbe: Kan ve Sultan
  • Aşk Bir Zamanlar
  • Neyzen Tevfik

  • Vali Hanım
  • Süleyman
  • Leyla ile Mecnun
  • Nizamülmülk
  • Kılıçarslan
  • Kervan
  • Düşte Kalan

  • Güldeste
  • Mevlanâ Celaleddin
  • Ah Mine'l Aşk
  • A-71
  • Şehir ve Kültür İstanbul

İskender Pala Alıntıları - Sözleri

  • Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
  • "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
  • Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
  • İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
  • Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
  • Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)

  • Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
  • Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
  • Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
  • 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
  • Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
  • Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
  • Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)

  • Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
  • Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
  • Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
  • Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
  • Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
  • gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
  • Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)

Yorum Yaz