Sahilde Kafka - Haruki Murakami Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sahilde Kafka kimin eseri? Sahilde Kafka kitabının yazarı kimdir? Sahilde Kafka konusu ve anafikri nedir? Sahilde Kafka kitabı ne anlatıyor? Sahilde Kafka PDF indirme linki var mı? Sahilde Kafka kitabının yazarı Haruki Murakami kimdir? İşte Sahilde Kafka kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Haruki Murakami
Çevirmen: Hüseyin Can Erkin
Tasarımcı: Geray Gençer
Orijinal Adı: 海辺のカフカ [Umibe no Kafuka]
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786051113869
Sayfa Sayısı: 651
Sahilde Kafka Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir “düzenek” gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibipeşindedir… Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu yaşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar.
Sahilde Kafka, XXI. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan kült yazar Haruki Murakami’den, hayatın yavan gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman.
Sahilde Kafka Alıntıları - Sözleri
- Güven, canından daha değerli bir şeydir.
- Çocukların yüreği yumuşak olur, istediğiniz şekli verebilirsiniz. Ancak o yürek bir kez belirli bir şekle girince eski haline çok zor döner.
- "Beni anımsamanı istiyorum. Yalnızca senin anımsaman yeter.. Başkalarının unutması hiç umurumda değil!"
- "Yaşamanın ne anlama geldiğini bilemiyorum."
- İnsan bir şeylerden özel olarak uzak durmaya çalıştığını da ise, o şeyler kendiliğinden insanın üzerine üzerine gelir.
- Kitaplar arasında yaşamak istiyorsun demek. Neden olmasın?
- Güven insanın canından daha değerli bir şeydir.
- Haddinden uzun düşünmek, hiç düşünmemiş olmaktan farksızdır.
- "...İnsan dediğin, elbette bir ölçüde doğduğu yerin bir ürünü oluyor. Düşünce tarzı, duyguları, yaşama şekli, sanırım coğrafi şekillerle, iklimle, rüzgârın yönüyle bağlantılı oluyor..."
Sahilde Kafka İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Selam️ Haruki Murakami “Sahilde Kafka / Umibe No Kafuka”.. Öncelikle; böyle kompleks bir eseri “su gibi okudum”, “hemen iki günde bitiyor” diyerek, ne denli hızlı okuduklarını belirtmiş, tüm okurların önünde, saygıyla eğiliyorum. Zira bu su gibi hali, benim okuma ritmim için mümkün olmadı. Gayet yavaş ve zorlu bir okuma süreci ile imtihan oldum. Kalemimi rahat oynatmak, şu konuda mı açık verdim, burada mı diye endişe duymadan yazmak istiyorum. Bu sebeple, yakın zamanda kitabı okumak isteyenler, esere dair paylaşımlarımı es geçebilirler. Yazardan okuduğum altı yedi kitap sonunda, nedir okuduğum eserlerinin ortak noktaları diye, kabataslak bir daire çizip içini doldursam; “Sürreal, post-modern, bilinç akışı, bilinçaltı, bellek, kediler, ensest, pedofili, Oedipus ve Elektra kompleksi, paralel evren, Araf, kolektif bilinç, klasik müzik” diye giden tıklım tıkış bir liste elde ederim. Sahilde Kafka ile de, Murakami bir kez daha kendi kurallarıyla, müstakil evrenini yaratmış. Okurun birçok sorusuna yanıt bulamadığı, finalin; hayatın aslı gibi, savruk bırakılıp “son bu mu?” dedirtecek kadar, okuyanın muallakta kaldığı satırlar, benim için artık yazarın alışılagelen tavrı halinde.. Esere, kendine Kafka Tamura adını veren 15 yaşındaki delikanlının evden kaçışıyla giriş yapıyoruz. Babasıyla mesafeli ilişkisi, annesinin ablasını da yanına alarak, baba ve oğulu terk edişi, zaman içinde bu yarayla büyüyen çocuğun, tek ebeveyni tarafından “bir gün annen ve ablanla cinsel ilişkiye gireceksin” kehanetiyle; Kafkanın bilinç akışı şeklinde okuyoruz. Bunu belirtme sebebim, yazarın bakış açısını defalarca değiştiren tekniğine de değinebilmek. Kısa bir evden kaçışa hazırlık macerasına, Kafkanın sohbet ettiği Karga karakteri dahil oluyor. Ama, Karga bir hayali arkadaş mı, üst bilinç yansıması mi bu noktada belirsiz. Bölüm geçiyor ve kendimizi gizemli bir olayın Pentagon araştırma notlarını okurken buluyoruz. Bu noktada anlatıcı değişiyor, güvenilir anlatıcı kimliğiyle karşımıza çıkıyor. Cereyan eden olay, 2. Dünya Savaşı sırasında kırsalda yaşayan bir öğretmen ve ilkokul öğrencilerinin başından geçiyor. Ormanda mantar toplamaya çıkan öğretmen birden bire uyku haline geçip olduğu yere yığılan öğrencileriyle kalakalıyor, öğrencilerden biri dışında hepsi birkaç saat içinde kendine geliyor. Haftalarca hastanede kalıp belli bir tanı konamayan, kendine geldiğinde adını dahil her şeyi unutan Kafkadan sonra ikinci baş karakterimiz “Nakata” . Hemen her cümleye bendeniz Nakata, pek de akıllı değilimdir diye başlayan karakter, Kafka on beşken artık altmışlı yaşlarında, okuma yazma bilmeyen, eğitim hayatına geçmişteki olay sebebiyle devam edemeyen Nakata, kedilerle konuşabiliyor. Nasıl yaptığını bilemese de, gökten balık ya da sülük yağdırabiliyor. Nakatalı bölümlerde anlatım yine değişiyor, sınırlı tekil üçüncü şahıs ve müdahil yazar arasında gidip geliyor. Kaçarken yolda tanıştığı ve acaba ablam mıdır sorusuyla, üzerine erotik düşler kurduğu “Sakura” Vardığı noktada, yeni edindiği arkadaşı “Oşima” (aynı zamanda en yoğun entelektüel yönlendirme Kafka ve Oşima arasındaki diyaloglar sayesinde okura zerk edilir) Hem çalışıp hem yaşamaya başlayacağı kütüphane müdiresi ve annem mi acaba sorusunun hedefi “Saeki Hanım” ile birlikte Kafka cephesinde kitaba psikolojik çokseslilik gelmiş olur. Yükselen yeni seslerle beraber, geri kalan tüm okumayı, klasik müzik eşliğinde yapıyorsunuz, zira Murakami maestro edasıyla okurunu dinlemeye davet ediyor. Devletten aldığı yardım parasıyla yaşayan Nakata, kedilerle konuşabilmesi ve sonsuz sabrı sayesinde, arada kayıp kedileri bulma işi yapar, işten elde ettiği para; sevdiği bir yemeği yiyecek miktardadır. (Onun bu halini okumak beni çok hüzünlendirdi) Yine kayıp kedilerden birini ararken, kedilere işkence edip öldüren ve kendini Johnnie Walker diye tanıtan esrarengiz adamla yolu kesişir. Tanışma noktasına gitmesi, aralarında geçen konuşmalar vs hepsi gerçeküstüdür. Nakata için bu tanışıklığın akabinde gerçekleşen olaylar, onu yaşadığı şehirden uzaklaştırır. Elbette okuma yazma bilmeyen, kısıtlı hayat tecrübesine sahip, yaşadığı muhitten bile ayrılmamış yaşlı bir adam için yolculuk; başlı başına bir maceradır. Nereye gittiğini bilmez, yönünü anı anına tayin eder, tesadüflerle mesafe katederken, belki de hayatındaki ilk arkadaşı ve yolculuğunun bundan sonraki kısmında onunla olacak olan “Hoşino” yeni karakter olarak kitaba dahil olur. Hoşino, asker eskisi, geçimini şoförlük yaparak sağlayan, hoyrat, vurdumduymaz, pek de derinliği olmayan biridir, lakin Nakata ile çıktığı yol, aynı zamanda onun da içsel yolculuğu ve gelişim sürecinin başlangıcı olur. Eserin yarısına geldiğimizde 300 350. sayfa gibi, Nakata ve Kafka aynı coğrafyada, farklı uçlardadır. Nakatanın aradığı, nerede nasıl bulacağını ve esasen şeklini dahi bilmediği “Giriş Taşı” kucağımıza itina ile teslim edilir. Nedir bu taş, ne işe yarar, karakterimiz neden onu arar? Bilmiyoruz. Kitabın içinde Murakami’nin yaptığı Çehov alıntısı “Eğer öyküde bir tabanca geçiyorsa, sonunda mutlaka patlaması gerekir” sözü, yazar konuları bağlar ya da bağlamazken, okuru sorularla bi başına bırakırken, kural olmaktan çıkar, bana göre kendiyle çeliştiği en dik yokuş bu alıntıdır. Böylesi fantastik bir kurgu için geçerli kural, yazarın bilgilendirme yapmadığı sürece okurun bilemeyeceği her nevi bilgiyi vermesidir, bunu nasıl yapacağı kısmı yazara kalır. Bilgilerin topaklanmadan araya servisi yeterlidir fakat, Murakami bu kuralı uymadığı gibi, metafor üstüne metafor, son kertede metafora metafor doğurtur. Alıntı, sayfa 446 “Benim kim olduğumu siz de mutlaka anlamışsınızdır, diyorsun. Ben Sahilde Kafka’yım. Senin hem sevgilin hem de oğlunum. Karga adlı delikanlıyım.” Minicik not; Kafka Çek dilinde Karga anlamına da geliyor. Ben kitabı paylaşmaya başlamadan, sizlerden tam bu mevzuyu azıcık araştırmanızı rica etmiştim. “Oedipus Kompleksi” Freud’un psikanalitik teorisine göre, karşı cinsteki ebeveyni sahiplenme ve kendi cinsinden ebeveyni safdışı etme konusunda çocuğun beslediği duygu, düşünce, dürtü ve fantezilerin toplamına “Oedipus Kompleksi ya da Karmaşası” denir. Freud’un da böyle bir duruma seçtiği isim, tesadüfi değil. Mitolojide kendi öz annesiyle ensest ilişki yaşayan Oedipusun hikâyesine atfen. Eseri okurken beni en çok zorlayan şey, esasen bu ilişkiydi. Saeki Hanımın, annesi olması şüphesine rağmen, ona cinsel açlık duyan 15 yaşındaki Kafka’nın, o şüpheyi “evet ya da hayır” olarak bildiğimiz gerçeklikte asla netlemeyen 50 yaşın üstündeki kadınla birlikte olması. Bilinen gerçeklikte diyorum, zira bilinçaltı, bilinç üstü, hayaller ve rüyalar, kimi zaman astral seyahatler olarak, gerçeklik birden fazla şekilde karşımıza çıkıyor. Onlardan birinde de, evet ben senin annenim veya hayır değilim dememiş olan karakter, Kafkadan özür diliyor; ki o özür de kitap boyunca okuru kontrpiyede bırakan yazarın, yanıtı örtük de olsa verdiği yer oluyor. Benzer bir birleşme Murakami için ilk mi? Hayır. 1q84’de bu form “baba-kız” cinsel ilişkisi olarak yine vücut bulmamış mıydı? Bulmuştu. Kendi benliğinde ablası kabul ettiği, belki de gerçekten ablası olan kişiye düşsel olarak bile olsa tecavüz etmesi, annesiyle seks yapması, eserdeki cinsellik boyutunu “kasık beyin hattının” dışında tutuyor, akışa katkısı var mıdır? Sebep nedir? Tartışmaya açık. Kendi adıma; yazar ya da eser farketmeksizin, çiftlerden birinin çocuk yaşta olması veyahut aile içi cinselliği aktarması, okuduğum kitabı “Demir leblebi” haline getiriyor. (Çok zorlanıyorum) Başladığımı, bu zorlanmaya rağmen bitirebilmemi ise, yine eserden bir alıntı ile izah edebilirim. “Zehri içen kabını da yer” Hakim olduğumuz beş karakterin “Kafka, Nakata, Oşima, Hoşino ve Saeki” fiziksel, zihinsel özellikleri dahil neredeyse yedik içtiklerine kadar öğreniyoruz, sırları hariç. Okurken aklınıza hangi soru gelir ve zihninizin arkasında takılı kalırsa, bilin ki; o sorunun cevabı, direkt ya da endirekt gelmeyebilir. Nakata’nın çocukken dahil olduğu esrarengiz olayın sebebi neydi? Neden diğer çocuklar hasarsız atlatırken Nakata bunları yaşamak zorunda kaldı? Nasıl oluyor da gökten balık ya da sülük yağdırabiliyor? Kafka’nın babası o kehaneti neye istinaden yapmıştı? Annesi gerçekten Saeki miydi? Kedilere işkence eden karakterin amacı neydi? Saeki Hanım o kapıyı nasıl bulmuştu? vs vs vs Yazmaya devam etsem, bunlar gibi birçok sorum net olarak yanıtlanmış değil. Ama sonra, son düzlük son yüzlükte Murakami şefkatli kollarımıza yeni kavramını bırakıyor. Alıntı: “Limbo, canlılar ve ölüler dünyası arasında kalan bir ara mekândır. Silik ve yalnızlığın hâkim olduğu bir yer.” Sayfa 607 Ek Bilgi: Limbo (Latince: Limbus, kelime anlamı kenar veya sınır, manâsı cehennemin "sınırı"), Roma Katolik Kilisesi teolojisine göre ölüm sonrası ölenin işlediği günahlardan dolayı ruhunun lanetlenip cehenneme atılmadığı durum hakkında bir hipotez. Okuduğum her satır, bağlantısız her durum, cevapsız tüm sorular, şu alıntıyla birlikte başka bir boyuta ulaştı. Öyle miydi, böyle miydi? diye devam ederken, yazar son anda başka bir alan yarattı. Altı postun sonunda bütüne baktığımda, eser başlı başına bir ahlaki cendere. Evet ilgi çekici birden fazla olayla başlayıp, arada düşen tempoyla devam ederken, hadi sonunda ne olacak diye okumayı teşvik ediyor, bulmacanın parçalarını birleştirmeye çabalarken, zihin zorlayıcı bir yanı da var ama; işkence, tecavüz, ensest, pedofili vs ne denli normalleştirilir, bunun edebi karşılığı nediri, günün sonunda her okur kendine yanıtlar. Elimden geldiği kadar ayrıntılı ve tarafsız bir inceleme yapmaya çalıştım. Tavsiye ediyor musunuz sorusuna yanıtım; şu incelemeyi okuyup kendi yaş ve hayat talimine uyduğuna kanaat getiren veya eseri merak edenlere, peki neden olmasın derim. Daha genç arkadaşlar için ise, spesifik bir eser mi evet, siz henüz okumazsanız kayıpta olur musunuz? Hayır. Saygılarımla (Kitapzede)
İnceleme yapmayı beceremem ben. Öyle kitabı her yönüyle ele alabilen, hani alsam bile bunu aktarabilen biri değilim. Psikolojiden, sosyolojiden, felsefeden örneklerle, alıntılarla bir kitabı açıklamaya, yorum getirmeye ne bilgim yeter ne de bir kitabı eleştirecek donanımda olduğumu düşünürüm. Benim incelemeden anladığım naçizane duygu ve düşüncelerimi paylaşmaktır. Söz konusu duygu ve düşünce iletimi olduğu zaman, Sahilde Kafka için ne hissettiğimi de ne düşünmem gerektiğini de bilemiyorum açıkçası. Kitap boyunca en yoğun hissettiğim duygu rahatsızlıktı. Bunun en temel sebebi ise kendimi karakterin yerine koyamamaktan, hikayeyi içselleştirememekten kaynaklı hissettiğim bir eğretilik duygusu. Hikayenin içinde fazlalık olan, yabancı bir cisim gibi... Evet yabancıydım bu hikayeye, alışık olduğumuz etik ve ahlaki değerlere tümden karşıydı çünkü, belki de bundandı eğreti hislerim. Dahası bu etik kaygıların yersiz ve gereksiz olması da muhtemeldi. Etik mi değil mi sorusu karşısında verebileceğiniz bir cevap dahi vermiyordu yazar, aslında hiçbir bilgi vermiyordu. Yazarın (belki kasten) yarattığı belirsizlik, bilinmezlik ve eksiklik kitabın her sayfasından soluk bir duman gibi yükseliyordu. Okuru çileden çıkarmak üzere kurulmuş bir çark... Özünde bir inceleme olmayan bu incelememi sonlandırırken, bu kitabın ikilemler kitabı olduğunu, bu yüzden okumaya niyeti olan arkadaşların karakteri gözlem çerçevesinde bırakmalarını önemle salık veririm. Çünkü içselleştirme çabaları etik anlayışınız dolayısıyla boşa kalacaktır. Dipnot : Haruki Murakami'nin okuduğum ilk ve tek kitabıdır, son olma ihtimali ise muhtemeldir. Dipnot iki : İçerik herkese hitap etmeyebilir lakin yazarın kurgu gücü, kaleminin duruluğu yabana atılamaz. Yalnız kültürel farklılıklar ve aşina olduğumuz batı edebiyatından ayrıldığı noktalar bariz bir şekilde dikkatinizi çekecektir. (Gülsen Bengisu)
Sahilde Kafka PDF indirme linki var mı?
Haruki Murakami - Sahilde Kafka kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sahilde Kafka PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Haruki Murakami Kimdir?
1949 yılında dünyaya geldi, 1975'te Tokyo'daki Vaseda Üniversitesi'nden mezun oldu. 1986-1995 yılları arasında Avrupa ve ABD'de yaşadı. Yazarın ilk ve Gunzou Edebiyat Ödülü'nü alan romanı "Kaze no oto vo kike"dir (1979). Onu "Hitsuci vo meguru Bohken" (1982) isimli romanı izledi. Yazar bu eseriyle Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü'nü aldı. Ardından "Sekai no ovari to hahdo bohrudo" (1985) geldi ve bu kitap da yazara Tanizaki Ödülü'nü kazandırdı. Ama ona asıl ününü kazandıran 16 dile çevrilen "İmkânsızın Şarkısı" (1987) oldu. 1995'te yayımlanan "Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle 1996 yılında Yomiuri Edebiyat Ödülü'nü de kazanan Murakami, daha sonra baştan çıkarıcı bir aşk hikâyesi olan "Supuhtoniku no Koibito"yu (2001) yazdı. Yazar ayrıca, "Zoh no şohşitsu" (1993) ve "Kami no Kodomotaçi-va mina adoru" (2002) adı altında öykülerini de kitaplaştırmıştır. Japonya'nın XX. yüzyıldaki en büyük edebiyatçılarından biri olarak kabul edilmesine rağmen, Amerikan kültürünün etkisi altında kaldığı ve aşırı Batıcı olduğu eleştirilerine maruz kalan yazarın edebiyat dışı tek kitabı "Andahguraundo"dur (2001). Murakami'nin son eserleri ise "Kokky no minami, taiyou no nişi" (2003) ve "Dansu dansu dansu"dur (2003).
Ödülleri :
- 1996 Yomiuri Edebiyat Ödülü ("Zemberekkuşu'nun Güncesi"yle
- 1985 Tanizaki Ödülü ("Sekai no ovari to hahdo bohrudo"yla)
- 1982 Yeni Yazarlar Noma Edebiyat Ödülü ("Hitsuci vo meguru Bohken"le)
- 1979 Gunzou Edebiyat Ödülü ("Kaze no oto vo kike"yle)
Haruki Murakami Kitapları - Eserleri
- 1Q84 (Tek Cilt)
- Sahilde Kafka
- Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu
- Zemberekkuşu'nun Güncesi
- İmkansızın Şarkısı
- Sınırın Güneyinde, Güneşin Batısında
- Yaban Koyununun İzinde
- Koşmasaydım Yazamazdım
- Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları
- Uyku
- Kadınsız Erkekler
- Sputnik Sevgilim
- Tuhaf Kütüphane
- 1Q84 - 2. Kitap
- 1Q84 - 3. Kitap
- Underground: The Tokyo Gas Attack and the Japanese Psyche
- Wind/Pinball
- Blind Willow, Sleeping Woman
- Karanlıktan Sonra
- Fırın Saldırısı
- Rüzgarın Şarkısını Dinle
- Dance, Dance, Dance
- Kumandanı Öldürmek
- Doğum Günü Kızı
- Mesleğim Yazarlık
- Efter Skælvet
- The Elephant Vanishes
- Pinball 1973
- First Person Singular
- Sadece Müzik
- After Dark
- Birinci Tekil Şahıs
- Desire
Haruki Murakami Alıntıları - Sözleri
- İnsanın yaşamı nasıl oluyor da böylesine değişip, tam tersi bir hal alabiliyor.. (Uyku)
- Yaş almak ya da alamamak değil konu; doğum günü senin için yılda sadece bir gün, gerçekten de özel bir gün o; ona gereken önemi vermelisin. Ve bu biricik eşitliği kutlamalısın (Doğum Günü Kızı)
- Ben çok sıradan bir insanım. Ben sadece kitap okumayı seviyorum (1Q84 (Tek Cilt))
- Ben aslında insanlarla iletişimi iyi olan birisi değilim. Bir yerlerde kendi özüme dönmem gerekiyordu. (Koşmasaydım Yazamazdım)
- İnsanlar erken, pek erken yaşlanmaya başlarlar. Yaşlılık silinmeyen bir leke gibi, bedenlerinin her yanına yavaş yavaş yayılır. (Yaban Koyununun İzinde)
- "Ama aralarında belirli bir mesafe bırakarak da insanlar birbirlerine yakın olabilirler, öyle değil mi?" (Karanlıktan Sonra)
- . Bazen insanların kalbinin derin kuyular gibi olduğunu düşünüyorum. Altta ne olduğunu kimse bilmiyor. Yapabileceğiniz tek şey, arada sırada yüzeye çıkan şeyleri hayal etmek. ... (Blind Willow, Sleeping Woman)
- Bekleyen hep ben oluyordum (Yaban Koyununun İzinde)
- Anılar ne kadar canlı olursa olsunlar zamanın gücüne karşı koyamazlar. (Birinci Tekil Şahıs)
- Fakat ilerleyemiyorum işte. Kayıkta ırmağın akıntısına karşı kürek çekiyormuşum gibi. Bir süre küreklere asıldıktan sonra dinlenip bir şeyler düşünürken, bir de bakıyorum, kayık tekrar eski yerine dönmüş. (1Q84 - 3. Kitap)
- . Bugünlerde ne demek istediğimi söyleyemiyorum. Yapamam... Ne zaman bir şey söylemeye çalışsam, asıl noktayı kaçırıyor. Ya öyle ya da ben demek istediğimin tersini söylerim. Ne kadar doğru yapmaya çalışırsam, o kadar karışık hale geliyor. Bazen ilk başta ne söylemeye çalıştığımı bile hatırlayamıyorum. Sanki vücudum ikiye bölünmüş ve birim diğerini büyük bir sütunun etrafında kovalıyor. Çevresinde daireler çiziyoruz. Diğer bende doğru sözler var ama onu asla yakalayamam. . (Blind Willow, Sleeping Woman)
- • Kendimi bazen bir hiç gibi hissediyorum (Kumandanı Öldürmek)
- Herkesin kendine göre bir savaş alanı vardır. (Karanlıktan Sonra)
- "Fakat yine de ölene kadar bir şekilde yaşamımı sürdürmekten başka yolum olmadığı gibi, yaşarken de kendimce yöntemlerle yaşamaktan başka yapacak bir şey yok. Pek övünülecek bir şey olmasa bile, benim bundan başka bir yaşam biçimim yok." (1Q84 - 3. Kitap)
- İki benden birbirinin içinde erimiş, tek beden olmuş gibi, çok güçlü bir sarılmaydı. Bir an bile gevşetmedi kollarını. Bir kez ayrılırsak bu dünyada bir daha asla bir araya gelemezmişiz gibi. (Karanlıktan Sonra)
- Herkes bir gün ölür. Ama ölene kadar bir şekilde elli yıl falan yaşamak zorundasındır ve bir sürü şeyi düşünerek elli yıl geçirmek, açık konuşayım, hiçbir şey düşünmeden geçireceğin beş bin yıldan çok daha yorucudur. (Rüzgarın Şarkısını Dinle)
- Güzel olan güzeldir, bu yeterli değil mi? (Uyku)
- "Hayal dediğin kuş gibi özgür, deniz gibi geniştir. Kimse buna engel olamaz." (Haşlanmış Harikalar Diyarı ve Dünyanın Sonu)
- Bir bakıma, benim için son durak olacak yere ulaştım. Kendimi, varmam gereken yere gelmişim gibi hissediyorum. (Yaban Koyununun İzinde)
- "Şarkı bitti. Ama melodisi havada asılı kaldı." (Yaban Koyununun İzinde)