diorex
Dedas

Sakıncalı Piyade - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sakıncalı Piyade kimin eseri? Sakıncalı Piyade kitabının yazarı kimdir? Sakıncalı Piyade konusu ve anafikri nedir? Sakıncalı Piyade kitabı ne anlatıyor? Sakıncalı Piyade kitabının yazarı Uğur Mumcu kimdir? İşte Sakıncalı Piyade kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 22:00
Sakıncalı Piyade - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Uğur Mumcu

Yayın Evi: Um:ag Yayınları

İSBN: 9786054274574

Sayfa Sayısı: 112

Sakıncalı Piyade Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

 ‘‘Ellerin dert görmesin Uğur Mumcu ! ‘‘Sakıncalı Piyade’’yi yazdığın için ellerine sağlık, ağzına sağlık, canına sağlık…

Kendi yazdıklarıma gülmem. Ama senin yazdıklarını gülerek okudum. ‘‘Acı acı gülmek’’ deyimi vardır ya, işte öyle acı acı güldüm. Bir yazında anlattığın olayın sonunda tıpkı halkımızın ağzıyla

‘‘Güler misin, ağlar mısın’’ diyorsun. Yazılarını okurken, içimde, gülmekle ağlamak arası bir burukluk duydum…

Bizi acılı acılı güldürdün, düşündürdün. Sağ ol Uğur Mumu !’’

Sakıncalı Piyade Alıntıları - Sözleri

  • Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle....
  • Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle.
  • "Bir adam durup dururken tutuklanmaz."
  • "Vahdettin haindir! Damat Ferit satılıktır! Paşalar uşaktır!"
  • Tutuklanmak için çalmadığım kapı kalmadı, sonunda kaçma şüphesi vardır gerekçesiyle tutuklandım.
  • Gülümsemek, bu bir insanlık belirtisidir!
  • Gülümsemek, bu bir insanlık belirtisidir!
  • Düşünenlerin öldürülmemesi, öldürülenlerin hiç unutulmaması dileğiyle.
  • Hukuk devleti de ortadan kaldırılmıştır. Bunun için, yapılan edilenler hep kuvvete dayanır. Kuvvetin başladığı yerde ise, hukuk yoktur.
  • Memleketimizde ve özellikle Sıkıyönetimimizde o günlerde düşünce özgürlüğü vardı. Her savcı, istediği kadar kişinin ölüm cezasına çarptırılmasını isteyebilirdi. Bu bakımdan düşünce özgürlüğü, tam anlamıyla yürürlükteydi.
  • ‘Evet ne olursa olsun ben, Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!’
  • Ankara'da da, İstanbul'da da idamımız isteniyor. Herhalde Eskişehir'de asarlar...
  • << Sağı, solu belli olmaz>> Bu söz; ne yapacağı belli olmayan kimseler içindir. Türk siyasal yaşamında bu söz çok geçerlidir. Adama bakarsınız, solcu mu solcu, ilerici mi, ilerici, ama bir tehlike gördü mü, haydi öbür tarafa. Hani nerde bu adamın sağı, nerede solu? Kıssadan hisse: Görünüşe aldırmayacaksınız ve aldanmayacaksınız!
  • Askere çağrıldığımda, Ankara Hukuk Fakültesi’nde İdare Hukuku Asistanıydım. Askerlik Yasası’na göre, 32 yaşının sonuna kadar askerlik görevim ertelenebilirdi. O günler 12 Mart’ın en öfkeli günleriydi. Asker Alma Dairesi Başkanı benim dosyam ile çok yakından ilgilenmiş ve hemen askere alınmamı emretmiş. Benim yaşım o tarihte tam otuz. En azından iki yılım var amma, kim dinleyecek bunları. Askere çağırıldım. 12 Mart’ın devlet terörü, “Elrom Olayı” ile başlamıştı. 18 Mayıs 1971 günü, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nca gözaltına alındım. Bir ay sonra tutuklanmamı gerektirecek suç belirtisi saptanmadığından, Tuğgeneral Ali Elverdi’nin başkanlığındaki mahkemece serbest bırakıldım. Hemen o günlerde de, devrin tek ilerici yayın organı “Ortam” dergisinde yazı yazmaya başladım. Bundan büyük suç olur mu… Dergi kapatıldı. Derginin yazarları Mümtaz Soysal, Muammer Aksoy, İlhami Soysal ve Ali Sirmen, ayrı ayrı gerekçelerle gözaltına alınıp tutuklanmışlardı. Ortam dergisi, bir çeşit “sıkıyönetim bekleme salonu” olmuştu. Orada kim yazı yazarsa, doğru cezaevine… Ben de bunu hesaplayıp duruyordum ki, cezaevinden önce askerlik işi çıktı. 1972 yılının Mart ayında yedek subay testlerine girmek için hazırlıkları tamamladım. Tam sınava gireceğim günlerde yeniden gözaltına alınarak, sınava gireceğim Muharebe Okulunda cezaevine kapatıldım. Altı ay sonra tahliye olduğumda, evime bile gitmeden, bir sonraki yedek subay dönemi sınavlarına girerek, Tuzla Piyade Okulu’na düştüm. Orada üç ay eğitim gördükten sonra, yeniden sıkıyönetim mahkemesince tutuklanarak, Mamak Tutukevi’nde, arka hücrede hak ettiğim yeri aldım. Beş ay sonra, Askeri Yargıtay Kararı gereğince yeniden tahliye olduğumda artık yedek subay öğrenci değil rütbesiz askerdim.
  • Gülümsemek, bu bir insanlık belirtisidir.

Sakıncalı Piyade İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sakıncalı Piyade Er Uğur Mumcu!: yazar/ugur-mumcu hayatı boyunca uğradığı ilk iki suikasti atlatıp, üçüncüsünde 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir. Bildiğiniz üzere suikastler sıradan insanlara düzenlenmez. Demekki Uğur Mumcu da bilinmemesi gereken birşeyler öğrenmişti ve anlatmasından korkuluyordu. Tarihimiz de bunun çok örneği var. Hatta en yakın örneği yazar/muhsin-yazicioglu dur. Sakıncalı Piyade kitabının isminden de anlaşılacağı üzere yazar bu kitabında 12 Mart zamanında, hapishanede yatarken ve askerliğini Ağrı da er olarak yaparken yaşadığı anılarını kaleme alarak çok sade bir dille bizlere aktarmış. Kitabın başında da denildiği gibi "Güler misin, Ağlar mısın". Gerçekten de öyle anlatılış itibari ile komik gerçekten yüzde tebessüm oluşturuyor okurken fakat böyle olayların gerçekten olduğunu bilmek ülkemizin geçtiği süreçleri görmek insanı üzüyor ve o yüzdeki tatlı tebbessüm yerini hüznün yerine bırakıyor. Böyle kıymetli insanların kitaplarında bence çok ince ayrıntılar yer alır o yüzden mutlaka okunması gerek ve bu kitaba puanım 10/10. (Üzeyir Yazıcı)

Sakıncasız İnceleme: Pazar, 24 Ocak 1993 öğle saatleri evde izinliyim gelen telefona kadar. Arayan ekip arkadaşım; ‘’ Hadi hazırlan seni almaya geliyorum ‘’ dedi. Ne oldu ‘’dedim? ‘’Uğur Mumcu evinin önünde öldürüldü, evine gidiyoruz’’ Daha basına tüm detaylar yansımamış , polis telsizlerinde anonslarda manşet haber. Amcamı aradım ''amca dedim biliyor musun ne oldu? Hani sen bana imzalı kitabı yollamıştın ya Sakıncalı Piyade ama sakın kızım ulu orta okuma malum sakıncalı yazarın sakıncalı kitabı demiştin, işte o sakıncalı piyade öldürüldü. Şimdi evine gitmem lazım sonra ararım seni '' dedim ve kapadım telefonu. Ankara’da yaşayanlar bilir Çankaya Karlı Sokak şimdiki adı artık Uğur Mumcu Sokak oldu, mahşer yeri sanki. Basın orada, sağlıkçılar orada , siyasetçiler orada, halk orada , yakınları orada, üzüleni orada, sevincini neredeyse zil takıp oynacak o denli belli eden SAKINCASIZLAR orada. O havada, adını inkar etmiyor sokak da, karlı buz gibi. 11 yaşında kızı orada, 16 yaşında oğlu orada , şaşkın bir halde araca binmek için daha evinden çıkmadan patlama sesini duyan eşi orada. Uğur Mumcu, aracı ısıtmak için eşi ve çocuklarından önce çıkıyor evden ve aracını çalıştırdığı anda gümmm patlayan bomba. Neler olmadı ki o evin önünde ne yorumlar ne ironiler? Uğur Mumcu’nun aracı karşısında cami inşaatının duvarı önünde park halinde imiş. Sokak ahalisi ezan sesi istemiyoruz cami inşaatı durdurulsun demiş de imza toplamış Uğur Mumcu da destek vermiş de bulmuş belasını, niye çünkü dinsiz SAKINCALI Nedir bu kadar laik düşünceye hizmet etmek savunmak, ölmeli niye çünkü Atatürkçü SAKINCALI Köşe yazılarında hizbullahın pkk nın önünün alınamayacağına ülkenin başına bela olacaklarını ufaktan ufaktan kaleme alıp , kocaman araştırmalar yapıyor olmamalı vurun gitsin, SAKINCALI Bekliyoruz ya ekip olarak evinin önünde, bomba imha uzmanları ve olay inceleme ekipleri gerekli incelemeler yapıyorlar, evden soğukta bekliyorsunuz en azından sıcak bir şeyler için ikramlar kabul edilemez niye Cumhuriyet Gazetesi SAKINCALI, yazarı daha da SAKINCALI O kadar çok şey vardı ki o dönemler SAKINCALI olarak dile gelmese de hissettirilenler, alıştırılanlar belki hepsini tek tek hatırlayıp sayamayabilirim. Neydi bunlar; Solcudan polis, sağcıdan asla sanatçı, yazar olmaz. Solcu yayınlar okunmaya değer bulunmaz Ayağında mekap ayakkabısı giyen birisi muhakkak teröristtir iyi bellenmelidir Düşünce dernekleri, sol yönetimin idaresinde bulunan belediyelerin amacı millete hizmet değildir. Ahmet Kaya’yı bırakın dinlemek adını anmak bile ihraç sebebindir. Sağcıların cenazesi Kocatepe Caminden , solcuların ki Maltepe Caminden kalkar. Namaz kılmayan, oruç tutmayan (mazereti ne olursa olsun) zinne haşa kafirdir. Fikir beyan etmek, ya bir de belki şöyle olabilir diye fısıldamak bile ne mümkün kesin kellesini. Diyemiyorsun ki solcuların neyi var be arkadaşım bir rakıları, bir de Ahmet Kaya'ları:)) Yıllar geçti, çoğu şey değişmedi. Sakıncalı Piyade faili meçhul dosyası ile kaldı adliye raflarında sanıyor olabilirsiniz evet ama canına mal olan savunduğu , başa bela olacak dediği Pkk olsun, hizbullah olsun hatta daha da bela olan cemaatler olsun onun dediklerini inkar etmeyecek şekilde icraatlerinde faili meçhul olmadılar. Kitabında; dönemin sıkıyönetim mahkemelerini , askerlik anılarını ve cezaevleri süreçlerini mizahi bir üslup ile güleriz ağlanacak halimize dedirtene kadar anlatıyor. Düşüncelerimiz, hislerimiz SAKINCALI olmasın. Merhametimiz, ayrım gözetmeksizin sevgimiz saygımız SAKINCALI olmasın. Tüm iyi niyeti yüreğinde taşıyıp okumak isteyenlere keyifli okumalar. https://www.youtube.com/watch?v=A4bq3vNA7ts (Ferah)

"SAKINCALIYSAK" SEBEBİ SENSİN KUKUMANJERO!!!: Efenim herkeşlere selamlar olsun .. Hava buz gibi .. Neşe tavan .. Biram , (yine uyarıyı yapayım : AMAN BİRA İÇMEYİN EY 18 YAŞ ALTI KARDEŞLERİM .. YOLDAN ÇIKARSINIZ BAK!! DEMEDİ DEME !!) fındıh ,fıstıh, jelibon dörtlüsü ile dörtlü kutsal ittifakı kurduk .. Mihver devletleri gibiyiz.. Keyfim gıcır olduğundan kelli , bir de KAR YAĞINCA (WOTAN MIT UNS!!) , esasen yapmayayım dediğim bu incelemeyi yapma kararı aldım .. Arkaya da DAVARO OST açtım ki - beni takip edenler bileceklerdir - bu parça ile yapılan incelemelerden fazla hayır ve CİDDİYET beklemeyesiniz .. Ben uyarıyı yaptım sevgili kikirik .. Sayın cevizkabuğu biliyorsunuz ki bizim atasporumuz sanıldığının aksine halter ya da güreş falan değil, "NE OLACAK BU MEMLEKETİN HALİ " bazlı yapılan tartışmaların katık edildiği müsabakalardır.. Spor diyince aklına ekipman , giyim ,alet, edavat ya da sahalar falan geliyor hemencik biliyorum..Ama bu öyle bir spordur ki HER YERDE icraa edilebilmektedir .. Sermayesi , akarı kokarı , algısı ,vergisi olmadığı gibi toplum içinde YERGİSİ DE yoktur .. Bununla birlikte fit bir vücut gerektirmemesi , akıllı - akılsız herkes tarafından da yapılabilir oluşu onu daha da cazip hale getirmektedir.. Yani? Yanisi şu cicim : Köy yerinde su başında sıra bekleyen ve memeleri "SAĞLIK TOPUNA" evrilmiş Hacile teyze de , gökdelendeki ofisinde oturmuş , Harvard mezunu ,milyar dolarlık sermayeyi yöneten ve küçük bir kaçamak sonucu yakalanıp gece ofiste yatmak zorunda kalan beli tutuk Ferruh bey de eşit şartlar altında yarışmaktadırlar ..Okumadan , yazmadan ,sorgulamadan düşünmek biliyorsunuz ki bizde bedava!! Gelgelelim biz Türk milleti senelerdir yaptığımız tüm bu maçları deplansmanda değil "evimizde" yapıyor olmamıza rağmen bir arpa boyu yol gidebilmiş değiliz bu sporda.. Osmanlının fetret devrinden itibaren sayacı günümüze alırsak , 300 400 senelik bir mazimiz var .. Yahu insan 400 senede hiç mi ilerlemez be bilader bir spor dalında?!?! İşte İŞİM GÜCÜM OLMADIĞI İÇÜN ben bu kötü gidişe bir son vermeye karar verdim .. Elimi taşın altına sokuyorum !! Herşeyler sizin için sayın canikolar.. Elimden ne gelirse İŞSİZLİK ADINA seferber edeceğim .. İsota bulanmış sevgili şemmameler ..Ben size bir yol haritası vermeyeceğim .. Mekik , şınav , barfiks gak-guk falan benim işim değil .. Oku desem biliyorum ki OKUMAZSIN!! Yaz desem adını yazamazsın!! Ama bir de mevsim kış diyip gürlersin suratıma .. Ondan kelli ben sana iki isim ve iki farklı olay serisi anlatıcam .. Şapkanı çıkarıp düşünesin diye .. Hazırsan başlayalım .. 1.55 boylarında bir adam .. "Sakıncalı" dediklerinden ... Tam bir kefere ! TAM AMA !! Türkiye "güççüh amariga" olacak demişler karşı çıkmış, sürülmüş .. Anasından emdiği sütü burnundan getirmişler .. Nereye gitse kovulmuş , üstü çizilmiş .. Çocukluğu inanılmaz yokluklar içinde geçmiş .. Devlet başına nasıl bir belayı sardığını bilmeksizin almış okutmuş bunu ..Kendisini Türkiye Cumhuriyeti okuttuğu için , sürekli bir borçlu psikolojisi altında ezilip durmuş .. Bu millete borcumu ne yaparsam yapayım , istesem de ödeyemem diye .. İsmet İnönü' ye , Adnan Menderese' e , kısaca iktidara kim geldiyse sert bir dille eleştirip karşı çıkmış .. Daha öncede yazdım.. BJK ÇARŞI GRUBU gibi bir adam .. TEK KİŞİLİK ORDU! VE HERŞEYE KARŞI !! Haliyle 9 KÖYDEN KOVULMUŞ .. 10. Köy' de , kendi vakfında yaşayan bir tip .. Bilenler kim olduğunu anladı ya , ben yine bilmeyenler için başından geçmiş YUH DEDİRTEN bir olayını anlatayım ... Efenim rivayet odur ki , bir gün gazetesini okurken seri ilanlarda bir satır dikkatini çekiyor bu keferenin .. Edirne' de bir GENELEV ,içindeki hayat kadınlarıyla beraber açık arttırmaya çıkarılmak sureti ile satışa sürülmüş .. Bir kez , üç kez ,sayıyla 5 kez okuyor , gözlerine inanamıyor gerçek mi bu yazanlar diye .. Dedim ya tam bir kefere, İfritin en önde flamalı araçta gideni!!! Kalkıp gidiyor açık arttırmanın olduğu mekana .. Huzur bozacak yaa !! O zamanlar facebook , twitter ve sosyal medya yok ..Ondan kelli, O'nun yüzünü simasını bilen de yok pek tabii.. Oturuyor bir köşeye olanı biteni bir bir not alıyor .. Geri dönünce , bu gördüklerini gazetesinde yazıyor , BU NASIL BİR İNSANLIKTIR DİYE!!! Vay efendim sen misin yazan ?!? Hemen dava açılıyor tabii hakkında... Ne için mi? ADLİYEYİ AŞAĞILAMAK SUÇUNDAN!! =)) NASIL??? MÖHTEŞ Dİ Mİ AMA ?!?!? =)) Velhasıl kelam , lafı çok uzatmayayım .. Yargıç soruyor buna , “Siz genelevdeki kadınların avukatı mısınız?" diye.. Karşılığında şu cevabı alıyor; "ELBETTE AVUKATIYIM". Salt onların değil, bütün insanların avukatıyım ve salt ben değil, bütün aydınlar, yazarlar halkımızın avukatıyız, sizler de öyle olmalısınız..." Merak edenler için kısa not : Tabii ki suçu cezasız kalmıyor.. =)) Kim bu şahıs dersen , bu kitaba önsöz yazan adam O..İsmi Aziz Nesin .. BABALARIN BABASI !! Sevgili çokomeller .. Diğer isim bu kitabın yazarı ...Bu kitaba yapılmış incelemeleri açıp okursanız zaten Uğur Mumcu ile alakalı pekçok satıra gark olacaksınız .. Bu satırlara , yenilerini de ben eklemek istemiyorum .. Bilen zaten kim olduğunu biliyor .. Türkiye' de araştırmacı gazetecilik denince, "İLK" kim akla geliyor HERKEŞ biliyor... O ekolün okulunun temellerini kim atmış , kahpe amerika ve ülkemizdeki yardakçılarına kim dur demiş , diyince başına neler gelmiş hepimiz biliyoruz sanırım .. Bilmeyen Mars kolonisi sakinlerini de , 55. kattan kafalarına atacağım ELLİ BEŞER kiloluk Diyarbakır karpuzlarıyla ödüllendiriyorum işte burada , bu satırları yazarken sizinde huzurlarınızda .. Biliyorsunuz ben spoiler falan vermiyorum normalde incelemelerde.. Yine de derine dalmadan birkaç konu başlığını incelemek elzem diyorum bu defaya mahsus.. VE Bunun için halk arasındaki adıyla CIRCIR yani İshal denilen illeti ele almamız gerekiyor .. GÜLME !! Ben gayet ciddiyim !! Hepimiz bu kabus ile yüzleşmişizdir .. Bir korkulu rüya , bir istenmeyen misafir , kimimiz için "AMAN ALLAH KORUSUN" , kimimiz için "ODHIN BETERİNDEN SAKLASIN" dediğimiz bir olaydır bu .. İnsanlık halidir .. Kimimizi evde , kimimizi uçakta ( başıma geldi !!) , kimimizi işyerinde yakalar .. Şiddetine göre kabusun ivmesi büyür.. Öyle bir düşmandır ki , evde yakalananlar hariç ,ilaçı olmadığından dolayı açık kalmış ARTEMA marka duş başlıklarına dönersin .. Tuvaletlerde kahve falına dönmüş post modern şaheserlere imza atarsın .. Kısaca evlerden ırak bir müsibettir bu .. Peki , bu kitapta yeralan TRAJİKOMİK dahi diyemeyeceğim bir olayı aktarayım sizlere .. Bir hukuk doçentinin İSHAL oluşu VE İFADE VERMEYE GİDEMEYİŞİ Anayasa Mahkemesi İçtihat Kararlarına nasıl olur da girer ?!?! BAKIN ANAYASA MAHKEMESİ DİYORUM !! BORU DEĞİL !!! Darbe olmuş ve "askeri" mahkemeler kurulmuş !! Şakası yok bunun !! Bakkal Rüstem emmi çağarmıyor seni ifade vermeye cicim !!! RÖHAHAHAHAHAHA !!! =)) Ya da yazdığınız bir yazının içinde bir türküden aktardığınız "sağdan sola , soldan sağa salla bayrağı düşman üstüne" satırları yüzünden Komunizm propagandası yaptığınızdan kelli ceza almanız aklın ve mantığın neresine düşmektedir ! Ya da bilmem kaç yıl önce ölmüş Şopen'i dinleyerek komunizm övmek ??! =)) Yüze yakın Aziz Nesin kitabı okudum .. Az çok dilini ve zikrini biliyorum .. Bu önsözü ondan başkası yazsa idi cidden olmazdı !! Ki o da yazarken kıskanmıştır nasıl yazdın bunları be adam diye .. Adım gibi eminim !! O kadar açık ve net garanti veriyorum .. İster acı acı , ister katıla katıla gülün ama NE OLACAK BİZİM BU HALİMİZ SORUSUNUN CEVABI "KABAK" gibi ortada duruyor bu kitabın içinde .. Şimdi diyeceksin ki , yahu arkadaş nerden aklına geliyor bunlar .. Bu kelimeleri bu incelemenin içinde görsem inanmazdım falan fistan gülistan .. Kardeşim malzeme bu .. Ben düşünüp önüne getirmiyorum ki .. Uğur Mumcu bunları yazdıysa SEBEBİ SENSİN !!! AZİZ BABA bunları yazdıysa SEBEBİ SENSİN !!! İŞSİZ OLDUYSAM SEBEBİ SENSİN .. Askerde 3-5 nöbetine - " KALK !!! ALAY KARARGAHIN ÖNÜNE UFO İNMİŞ!" - " ROBER HATEMO NİZAMİYEDEYMİŞ ..DURUM ACİL .. BEKLENİYORSUN ! GİYİN HEMEN! " diyerek kaldırdığım ve koşa koşa oraya giden insanlar bunun sebebi .. BEN NE YAPAYIM ?!?! =)) Kemal Kükrer' in torunuyla davalık olayazmış bir adam var karşınızda .. BENİM SUÇUM YOK !! SUÇ SİZİN !! =))) İnceleme burada bitti ama ... Uzun bir aradan sonra , kendisini soranlar için gelsin KuP KuP BoY ' dan şu dizeler .. Bizde incelemeler KAMU MALI , "ÖZELLEŞMEZ" ABİSİ Sanma ki şaha kalkan faşizm gördüklerinin en ADİSİ Ahlak jandarmaları türemiş ! AHLAKLISI HANGİSİ? 18 , 19 , 66 .. ortasında yer alır İŞSİZLİKLER VADİSİ ! KuP KuP BoY Esen kalınız , İŞSİZ KALINIZ KUKUMANJEROLAR !!! (Tuco Herrera)

Kitabın Yazarı Uğur Mumcu Kimdir?

Uğur Mumcu (d. 22 Ağustos 1942, Kırşehir - ö. 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir.

Ailesi

Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve halen TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmektedir.

Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği halde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik dönemi

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975'te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeniYahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçekitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.

1981'de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925yayımlandı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah, PKK gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastın failleri yakalanamamıştır.

Ödülleri

1962 Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle)

1979 Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü

1979 Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü

1980 & 1987 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülü

1980, 1982 & 1992 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (inceleme dalında)

1983 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında)

1984, 1985 & 1987 Nokta Dergisi Yılın Doruktaki Gazetecisi Ödülü

1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (güncel yazılar dalında)

1987 Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü (Rabıta Olayı dolayısıyla)

1988 Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü

1993 Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü

1993 Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü

Uğur Mumcu Kitapları - Eserleri

  • Sakıncalı Piyade
  • Kürt Dosyası
  • Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Liberal Çiftlik
  • Rabıta

  • 12 Eylül Adaleti
  • Söz Meclisten İçeri...
  • Gazi Paşa'ya Suikast
  • Kürt-İslam Ayaklanması
  • Tüfek İcat Oldu...
  • Papa-Mafya-Ağca
  • 40'ların Cadı Kazanı

  • Çıkmaz Sokak
  • Devrimci ve Demokrat
  • Büyüklerimiz
  • Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • Bir Pulsuz Dilekçe
  • Suçlular ve Güçlüler
  • Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi

  • Bir Uzun Yürüyüş
  • Terörsüz Özgürlük
  • İsterler ki Susalım
  • Ağca Dosyası
  • Uyan Gazi Kemal
  • Aybar ile Söyleşi
  • Saklı Devletin Güncesi " Çatlı vs. "

  • Dersim
  • İnkılap Mektupları
  • Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
  • Sahte Atatürkçülük
  • Kontrgerilla Öğretileri
  • Devlet, Silah, Adalet
  • Suçlular ve Güçlüler

  • Çağın Suçu
  • Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık
  • Laiklik Ruhuna Fatiha
  • Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
  • Söze Nereden Başlasam
  • Sağcı Düşünce
  • Söz Meclisten İçeri

  • Hukuk, Devlet, Aşiret
  • Amerika Küsmesin
  • Ata’m İzindeyiz
  • Milliyetçilik A.Ş.
  • Modern Türban
  • 12 Eylül ve Şeriat
  • Namuslu Olma Cesareti

  • Engelli Demokrasi
  • Bu Düzen Böyle Mi Gidecek
  • Kurtar Bizi Baba
  • Bağımsızlık Gülü
  • Son Yazılar
  • Demirel ve Çankaya
  • Alaturka Kapitalizm

  • Ermeni Mandacılar
  • Bir Devlet Arıyoruz.
  • Polemikler
  • 24 Ocak Anayasası
  • Esir Teşebbüs
  • Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu
  • Dost Yüzlerde Zaman

  • Eğilmeden Bükülmeden
  • Quisling Cephesi
  • Devlet Modası: Tek Yol Özal
  • Kuvvayı Ticariye Ruhu
  • Batı Kulübünde Dans
  • Paşa Tasarrufları
  • Ortadirek Türküleri

  • Sistem
  • Türkiye'nin Yapısal Özellikleri ve Anayasal Düzeni
  • Türk Memet Nöbete
  • Haram Düzeni
  • Askeri Marksizmden Demokratik Sosyalizme
  • Kemalizm Sendromu ve Pax-Amerikan
  • Yabancılaşma, Kenanizm, Özalizm

  • Örs ve Çekiç
  • Tohum ve Toprak
  • Kır Çiçekleri
  • Petrol Bekçisi
  • Serbest Piyasa Ve Kemalizm
  • Tüfek İcad Oldu
  • Büyüklerimiz

  • Sevr mi Lozan mı?
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Arap Siyaseti

Uğur Mumcu Alıntıları - Sözleri

  • Günler akıp gidiyordu. Siyasal iktidar diktatörlük yolunu açmak için zorluyordu. Adaletsiz bir sömürü düzeni yalnız çıkarcıları koruyordu. Halk, korkunç biçimde geçim derdine düşmüştü. (İnkılap Mektupları)
  • Ama bizler, Osmanlı İmparatorluğu'nun «Padişahım çok yaşa» diye bağırtılan «tebası» değil, Atatürk Cumhuriyeti'nin özgür düşünceli yurttaşlarıyız. Bu yüzden, yurttaş olmanın verdiği hak ve özgürlükle, hiçbir korkuya ve hiçbir komplekse kapılmadan görüşlerimizi açıklamak isteriz. (Terörsüz Özgürlük)
  • Geleceğimiz ne kadar kararırsa, geçmişe dönüp kahramanlık türküleri söyleyeceğiz. Halkımız da böyle ninnilerle uyutulacak: - Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Evet öyleydik amma, şimdi ne haldeyiz? (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Devletin temeline dinamit koymak... işte devletin temeline dinamit koymak budur. Devleti sadece iktidar partilerinin çevresinde oluşan bir güç sanmak. (Devlet, Silah, Adalet)
  • Bu gergin ortamda Hergün bir olay bekliyoruz. Çünkü artık kaba kuvvet bütün ülkede egemenliğini ilan etmiştir. Bu ortamda saldırganların amaçlarından biri de, ilerici basını susturmaktır. (Cumhuriyet 22 Mart 1977) (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler. Bu bir evrensel kuraldır. (Suçlular ve Güçlüler)

  • "Anayasaya bakarsanız, yasa önünde herkes eşittir. Uygulamaya göz atarsanız, insanlar çeşit çeşittir." (Milliyetçilik A.Ş.)
  • Kaç kişi öldürüldü bu güne kadar? Yetmedi mi? Vicdanlarınızın pansumanını bu kanlı kefenle mi yapıyorsunuz? (Tüfek İcat Oldu...)
  • ‘Evet ne olursa olsun ben, Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!’ (Sakıncalı Piyade)
  • ne İslamcıdır ne de lâik.., Ya nedir? Ülkücüdür.... (Tarikat-Siyaset-Ticaret)
  • Aşiret ağalarının ellerinden topraklarını alıp yoksul köylülere dağıtmak bir toprak devrimidir! (Kürt Dosyası)
  • "Komutan ülkücülerde yakalanan silahları hiç önemsemez, ama solcu, bir pankart astı mı, savcılığı da herkesi de ayağa kaldırırdı." (12 Eylül Adaleti)
  • Bir başka gün, Dışişleri Bakanı kürsüde konuşurken, bu sayın üye "hür parlamenter rejimde" sık sık rastladığımız şu "zoolojik" yaklaşımla uyarıda bulunuyor: Eşşekleri susturun sayın başkan... (Söz Meclisten İçeri)

  • Ben diyorum ki, "tartışalım", bütün konuları tartışalım. Tartışmaya, bu tartışma uygarca olduğu sürece, hiçbir sınır, hiçbir yasak getirilmemeli; getirilmemeli ki, bu insanlık mirasından, özgürce ve eşitçe yararlanalım! (Söz Meclisten İçeri)
  • Sağcısı ve solcusu ile bu ülke bizim ülkemizdir. Yaşanan olay ise açıkça bölücülüktür. Ulusal barışı ve bütünlüğü sarsan her olaya nereden ve kimden gelirse gelsin yurttaşlık ve tarih bilinci ile karşı koymak zorundayız. Bölücülüğe karşı sağcının da solcunun da elbirliği yapması gereklidir. (Dersim)
  • Unutmayalım ki «cesur bir kez, korkak bin kez ölür». Önemli olan, insanın, böyle bir toplumda bir «mezar taşı» gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. (Suçlular ve Güçlüler)
  • "Ne Amerikan emperyalizminin işbirlikçiliği, ne Sovyet güdümü, ne de Tanzimat batıcılığı... Ulusallık içinde devrimcilik, özgürlük ve bağımsızlık: Devrimci siyaset işte budur." (Devrimci ve Demokrat)
  • Mustafa Kemal, Ocak ayında çıktığı yurt gezisinde, İzmit’te, Musul sorununu gazetecilere şöyle anlatmıştı: Musul sorununa gelince… Biz bu ili eski sınırı ile ulusal sınırlarınız içine almıştık. Bu sorunda İsmet Paşa, Lord Curzon ile karşı karşıya geldi. Curzon diyor ki; “Musul, Irak’ın ayrılmaz parçasıdır. Musul, Irak için gereklidir. Bunu vermeyeceğiz. İsterseniz sizi petrollere ortak edelim.” Oysa Musul, bizim için petrol değil memleket sorunudur. En son aşama budur. Ve Musul sorununun Boğazlarla Adalar sorunu görüşüleceği zaman halledileceğini söyledi. Sorun da bu noktada kaldı. Musul sorunu nazım çözülecekti? Gazi Paşa, ne gibi bir çözüm düşünüyordu? Önce İngilizlerle görüşmelerde bir çözüm yolu aranacaktı. Olmazsa? Olmazsa savaş! Musul’u alacak komutan bile kafasında hazırdı: Kazım Karabekir! (Kürt-İslam Ayaklanması)
  • Bir hükumet düşünün ki, hırsızdır. Soyuyor memleketi. Meb'ussunuz, biliyorsunuz. Gelmişsiniz bu kürsüye, "arkadaşlar" diyorsunuz, "böyle bir hükumet bir saniye başta tutulmamalidir. (Söz Meclisten İçeri...)
  • Kürtler ve Ermeniler anlaşmışlardı. Ermeniler, büyük bir kısmı Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarından vazgeçecekler ve Amerika ve Avrupa'da Kürtler lehine propaganda yapacaklardı. (Kürt Dosyası)

Yorum Yaz