matesis
dedas

Saklı Gerçeklik - Brian Greene Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Saklı Gerçeklik kimin eseri? Saklı Gerçeklik kitabının yazarı kimdir? Saklı Gerçeklik konusu ve anafikri nedir? Saklı Gerçeklik kitabı ne anlatıyor? Saklı Gerçeklik PDF indirme linki var mı? Saklı Gerçeklik kitabının yazarı Brian Greene kimdir? İşte Saklı Gerçeklik kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 30.06.2022 01:00
Saklı Gerçeklik - Brian Greene Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Brian Greene

Çevirmen: Nalan Büyükkantarcıoğlu

Yayın Evi: TÜBİTAK Yayınları

İSBN: 9789754037791

Sayfa Sayısı: 454

Saklı Gerçeklik Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir zamanlar "evren" var olan her şey anlamına gelirdi. Her şey. içinde akla gelebilecek her şeyin bulunduğu bir bütünlük. Oysa son yıllarda fizik ve kozmoloji alanlarındaki keşifler pek çok bilim insanını evrenimizin aslında çok sayıda evrenden sadece bir tanesi olduğu düşüncesine yöneltti. Bu kitapta Brian Greene çeşitli "çoklu evren" anlayışlarını ele alıyor: İçlerinden sadece bir tanesi yaşadığımız evren olan içi içe geçmiş evrenler denizinden oluşan bir çoklu evren; bizden sadece mili metrelerce uzaklıkta olduğu halde göremediğimiz bir çoklu evren; kuantum fiziğinin mümkün kıldığı her türlü olasılığın gerçekleştiği bir çoklu evren. Belki de hepsinden ilginç olanı, tamamen matematiksel işleyişe dayanan bir çoklu evren. Brian Greene, bu kitapta gerçekliğin asıl doğasının paralel evrenlerde saklı olabileceğine dikkat çekiyor. Böylesine karmaşık bir konuyu son derece keyifli ve anlaşılır bir şekilde irdeleyerek şu temel soruyu da cevaplamaya çalışıyor: Eğer gerçekliğin büyük bölümü bildiklerimizin çok ötesinde özelliklere sahipse, temel bilimler nasıl ilerleyebilir? Saklı Gerçeklik, fizikteki en yeni gelişmelerin geniş kapsamlı bir incelemesini sunuyor ve bizi gerçekliğin uzak sınırlarına doğru olağanüstü bir yolculuğa çıkarıyor, tamamen bilime dayanan ve yalnızca hayal gücümüzle sınırlanabilecek bir yolculuğa.

(Tanıtım Bülteninden)

Saklı Gerçeklik Alıntıları - Sözleri

  • İlk gözlemlendiği andan başlayarak kozmik mikrodalga fon ışınımı kozmolojik araştırmalarda mihenk taşı oldu. Nedeni çok açık. Pek çok alanda araştırmacılar geçmişe ait güvenilir, kesin bilgiler için neler vermezler ki? Yapabildikleri daha çok geçmişteki koşulları, geride kalan kalıntılara -bozulmuş fosiller, çürüyen parşömen kâğıtları, mumyalanmış kalıntılara- dayanan verileri kullanarak bir araya getirmektir. Kozmoloji ise tarihi doğrudan gözlemleyebileceğimiz tek alandır. Çıplak gözle görebileceğimiz ufacık yıldızların ışıkları ya birkaç yıldır ya da binlerce yıldır bize doğru yolculuk yapan foton akışıdır. Güçlü teleskoplarla görülebilen çok daha uzak uzay cisimlerinin ışıkları, bize belki de milyarlarca yıl yolculuk edip ulaşmış ışıklardır. Böylesi yaşlı ışıklara baktığımızda -kelimenin tam anlamıyla- eski zamanlara tanıklık etmiş oluruz. Işığın çok eskilerden bize uzanan bu yolculuğu ile orada, ta uzaklarda gerçekleşmiş olanlar, evrenin geniş ölçekte her yerde aynı olmasına dayanarak burada da gerçekleşmiştir diyebiliriz. Gökyüzüne baktığımızda, aslında geçmişe bakarız.
  • Uzaydaki çok ince ayrımları ya da hız farklılıklarını ayırt edememenin sadece teknolojik bir kısıt olduğunu söyleyerek karşı çıkabilirsiniz buna. Ortaya çıkan gelişmelerle gereçlerin hassaslıkları da artmaktadır. Dolayısıyla, sineğin uçabileceği farklı alternatif konumların ya da hızların çeşitliliği de gereçlerin hassaslıkları ölçüsünde daha ince ayrıntılarla tanımlanabilir. Burada kuantum kuramının bazı temel bilgilerine başvurmam gerekecek Kuantum mekaniğine göre, bazı ölçümlerin ne kadar hassas yapılabileceğinin temel bir sınırı vardır ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin bu sınır asla aşılamaz. Söz konusu sınır kuantum mekaniğinin temel bir ilkesinden kaynaklanmaktadır; belirsizlik ilkesi. Belirsizlik ilkesine göre, hangi gereçleri ya da teknikleri kullanırsanız kullanın, bir nesnenin ölçümünde belli bir özelliğe ait ölçme çözünürlüğünü arttırırsanız, kaçınılmaz bir bedeli olacaktır: Onu tamamlayıcı başka bir özelliğin ölçümündeki doğruluk payını ister istemez azaltırsınız. Belirsizlik ilkesine göre, bir nesnenin bulunduğu yeri ne kadar ince ayrımlarla ölçerseniz, o nesnenin hızını kesin olarak ölçme şansınız o kadar azalır ya da tersi olur. Buna, dünyadaki süreçlerin nasıl işlediğine dair içgüdümüze büyük ölçüde temel olan klasik fiziğin bakış açısından bakarsak, böylesi bir sınırlama söz konusu değildir. Şöyle bir benzetme yapabiliriz: Şu bizim muzip sineğin fotoğrafını çekmek isteyelim. Objektifinizin hızı yüksekse, resmi çektiğiniz anda sineğin konumunu çok iyi yakalarsınız. Ancak bu fotoğraf keskin bir görüntüye sahip olacağı için, sinek hareketsiz gözükecektir; dolasıyla fotoğraftan sineğin uçuş hızını anlayamazsınız. Objektifinizin hızını azaltırsanız, çektiğiniz bulanık görüntü sineğin hareketi hakkında biraz fikir verebilir. Ne var ki fotoğrafın bulanık olması nedeniyle bu kez de sineğin konumu konusunda kesin bir şey söylemek zorlaşır. Aynı anda hem bulunulan konum hem de hızla ilgili kesin fikir verebilecek bir resim çekemezsiniz.
  • Sinek ikna olmamıştır ve şöyle der: "Bana bir santimetre, yarım santimetre ya da hatta çeyrek santimetre uzağa uçmamı söylediğinde seni anlıyorum, ama bana santimetrenin on binde biri ya da yüz binde biri kadar öteye ya da daha az bir mesafeye uçmamı söylersen bunu aklım almaz. Zeki bir kişi için bunlar farklı konumlar olabilir. Fakat deneyimlere göre, ‘burası’ ve buranın santimetrenin milyarda biri kadar sol tarafı tamamen farklı yerler olamaz. Ben konumdaki bu kadar küçük bir farkı algılayamıyorum ve bu yerleri ayrı yerler olarak göremiyorum. Aynı şey hızım için de söz konusu. Saatte bir kilometre hızla uçmamla, bu hızın yarısı kadar bir hızla uçmam arasındaki farkı söyleyebilirim. Peki, saatte 0,25 km hızla 0,249999999 km hız arasındaki farka ne demeli? Lütfen! Ancak bilge bir sinek bunu ayırt edebileceğini iddia edebilir. İşin doğrusu, aramızda böyle bir sinek yok. Bana kalırsa bunlar aynı hızlar. Senin anlattığından çok daha az seçenek var." Sinek önemli bir noktaya değindi. Teorik olarak, sinek sınırsız sayıda farklı pozisyonda ve sınırsız sayıda farklı hızda uçabilir. Pratikte ise konumda ve hızda fark edilemeyecek ölçüde ne kadar ince ayrıntılara gidilebileceğinin bir sınırı vardır. Sinek en iyi gereçleri kullansa bile değişmez bu. Sineğin uçuş konumları ve uçuş hızlarında minimum oranda ne kadar artış olabileceğinin ve bu oranın kaydedilebilir bir oran olmasının daima bir sınırı vardır. Bu artışlar ne kadar küçük olursa olsun, sıfır olmadıkları sürece, olası uçuş alternatiflerini önemli ölçüde azaltırlar. Örneğin, eğer saptanabilen en küçük artış santimetrenin yüzde biri kadarsa o zaman her bir santimetre sınırsız sayıda saptanabilir alternatif değil, sadece yüz tane alternatif sunar. Her bir santimetreküp, o halde, 100^3 = 1.000.000 farklı uçuş konumu sağlayacaktır. Burası sizin ortalama büyüklükteki yatak odanızsa yaklaşık 100 trilyon alternatif anlamına gelecektir. Sineğin bu alternatifleri kulağınızın dibinden uzaklaşacak kadar cazip bulup bulmayacağını söylemek zor. Buradan çıkacak sonuç şu ki mükemmel çözünürlükle yapılmış ölçümler haricindeki her ölçüm, sonsuz sayıda olasılığı sonlu sayıda olasılığa indirger.
  • "İçine gömdüğümüz simsiyah, soğuk ve bilinmeyen evrendeki ıssız noktamızdan bakarak edindiğimiz anlayışın derinliğidir gerçekliğin enginliğinde yankılanıp bizi önemli kılan."
  • Acaba şu anda bir üç-zar içinde yaşıyor olabilir miyiz? bütün dünyası, kendisi daha yüksek boyutlu bir evrende (sinema salonunun 3 uzay boyutu) var olan iki boyutlu bir perdede-iki zarın içinde- var olan Pamuk Prenses gibi, bildiğimiz her şeyin, kendisi de sicim/M-kuramının daha yüksek boyutlu evreninin içinde var olması mümkün olabilir mi?
  • Sıcak bir yaz gecesinde sinir bozucu bir sineğin yatak odanızda vızıldayarak uçup durduğunu düşünün. Sinekliği denediniz, kötü kokulu spreylerden sıktınız. Hiçbir şey işe yaramadı. Çaresizlik içinde sineğe dönüp şöyle diyebilirsiniz: "Uçabileceğin bir sürü başka yer var. Kulağımın dibinde vızıldayıp durman anlamsız.” Sinek de size şöyle diyebilir: "Sahi mi? Kaç tane yer var ki?” Klasik bir evren modelinde, böylesi bir sorunun yanıtı şu olurdu: "Sonsuz sayıda çok yer var.” Siz bunu söylediğinizde sinek (daha doğrusu, sineğin kütle merkezi) sola 3 metre, sağa 2,5 metre veya yukarı doğru 2,256 metre veya aşağıya doğru 1,195829 metre uçabilirdi ve böyle sürüp gider. Sineğin konumu sürekli olarak değişebileceğinden, uçabileceği sonsuz sayıda yer olurdu. Aslına bakarsanız, siz tüm bunları sineğe açıkladığınızda, sineğe yalnızca uçabileceği sonsuz yer alternatifi sağlamadığınızı, aynı zamanda sınırsız hız alternatifi de sağladığınızı düşünebilirsiniz. Sinek yanınızdayken, birden saatte bir kilometre hızla sağa doğru uçmaya başlayabilir ya da yine saatte çeyrek kilometre hızla yukarı doğru süzülüp saatte 0,549285 kilometre hızla bu sefer aşağı doğru uçabilir. Sineğin hızı her ne kadar kendi enerjisi de dahil olmak üzere birtakım etmenlere bağlıysa da (çünkü sinek ne kadar hızlı uçarsa o kadar çok enerji sarf eder) bu hız sürekli olarak değişebilecek ve sınırsız uçma hızı olasılıkları söz konusu olacaktır.

Saklı Gerçeklik İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kozmik düzenin sırlarına az da olsa erişebilmek Allah'ın varlığını anlamada bir adım daha öteye geçmek.... Ancak şimdilik Yaratıcı'ya kör gözlerin söylediklerine kulak veriyoruz...... Biz Yaratıcı'ya kör gözlerin dediklerinin antisini de oluşturmayacağız..... (Muhammed İhsan)

#okudumbitti #kitaptanıtım Saklı Gerçeklik Brian Greene TÜBİTAK YAYINLARI Sayfa Sayısı: 454 Bir zamanlar evren var olan her şey anlamına gelirdi. Hem bilgi alacağınız hem de sıkılmadan okuyacağınız bir kitap olmuş. Fiziği bilmiyorsanız anlamak bir ön çalışma gerektirebilir. https://www.facebook.com/groups/2073632296251282/?ref=bookmarks SihirliFlut http://www.ukitap.com/u/SihirliFlut/ https://zebramo.com/users/323273809 (SihirliFlut)

Saklı Gerçeklik PDF indirme linki var mı?

Brian Greene - Saklı Gerçeklik kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Saklı Gerçeklik PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Brian Greene Kimdir?

Brian Greene (d. 9 Şubat 1963), ABD'li teorik fizikçi ve sicim kuramcısı. 1996'dan beri Columbia Üniversitesi'nde profesördür. Fizikçi; The Elegant Universe, Icarus at the Edge of Time, The Fabric of the Cosmos, The Hidden Reality gibi kitapları ve bu kitapların PBS kanalında yayınlanan özel programlarıyla geniş bir kitleye hitap etmeyi başardı. Ayrıca The Big Bang Theory dizisinin "The Herb Garden Germination" adlı bölümünde yer aldı.

İlk yılları

Greene New York kentinde doğdu. Stuyvesant Lisesi'ni bitirdikten sonra[1] fiziğe yoğunlaşmak için Harvard Üniversitesi'ne girdi. Lisans öğrenimini bitirdikten sonra 1987 yılı itibarıyla da Oxford Üniversitesi'ndeki doktorasını tamamladı. Oxford'dayken İngiliz piyanist Jack Gibbons ile piyano çalıştı.

Brian Greene Kitapları - Eserleri

  • Evrenin Zarafeti
  • Evrenin Dokusu
  • Saklı Gerçeklik
  • Until the End of Time

Brian Greene Alıntıları - Sözleri

  • Süpersicim kuramına göre, büyük olana dair yasalarla küçük olana dair yasaların evliliği yalnızca mutlu değil, aynı zamanda kaçınılmaz bir birlikteliktir. (Evrenin Zarafeti)
  • Uzaydaki çok ince ayrımları ya da hız farklılıklarını ayırt edememenin sadece teknolojik bir kısıt olduğunu söyleyerek karşı çıkabilirsiniz buna. Ortaya çıkan gelişmelerle gereçlerin hassaslıkları da artmaktadır. Dolayısıyla, sineğin uçabileceği farklı alternatif konumların ya da hızların çeşitliliği de gereçlerin hassaslıkları ölçüsünde daha ince ayrıntılarla tanımlanabilir. Burada kuantum kuramının bazı temel bilgilerine başvurmam gerekecek Kuantum mekaniğine göre, bazı ölçümlerin ne kadar hassas yapılabileceğinin temel bir sınırı vardır ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin bu sınır asla aşılamaz. Söz konusu sınır kuantum mekaniğinin temel bir ilkesinden kaynaklanmaktadır; belirsizlik ilkesi. Belirsizlik ilkesine göre, hangi gereçleri ya da teknikleri kullanırsanız kullanın, bir nesnenin ölçümünde belli bir özelliğe ait ölçme çözünürlüğünü arttırırsanız, kaçınılmaz bir bedeli olacaktır: Onu tamamlayıcı başka bir özelliğin ölçümündeki doğruluk payını ister istemez azaltırsınız. Belirsizlik ilkesine göre, bir nesnenin bulunduğu yeri ne kadar ince ayrımlarla ölçerseniz, o nesnenin hızını kesin olarak ölçme şansınız o kadar azalır ya da tersi olur. Buna, dünyadaki süreçlerin nasıl işlediğine dair içgüdümüze büyük ölçüde temel olan klasik fiziğin bakış açısından bakarsak, böylesi bir sınırlama söz konusu değildir. Şöyle bir benzetme yapabiliriz: Şu bizim muzip sineğin fotoğrafını çekmek isteyelim. Objektifinizin hızı yüksekse, resmi çektiğiniz anda sineğin konumunu çok iyi yakalarsınız. Ancak bu fotoğraf keskin bir görüntüye sahip olacağı için, sinek hareketsiz gözükecektir; dolasıyla fotoğraftan sineğin uçuş hızını anlayamazsınız. Objektifinizin hızını azaltırsanız, çektiğiniz bulanık görüntü sineğin hareketi hakkında biraz fikir verebilir. Ne var ki fotoğrafın bulanık olması nedeniyle bu kez de sineğin konumu konusunda kesin bir şey söylemek zorlaşır. Aynı anda hem bulunulan konum hem de hızla ilgili kesin fikir verebilecek bir resim çekemezsiniz. (Saklı Gerçeklik)
  • İndirgemeci felsefe, ateşli bir tartışmayı kolayca yangına çevirebilir. Birçok kişi, hayatın ve evrenin mucizelerinin, mikroskobik parçacıkların yaptığı, koreografisi tümüyle fizik yasalarına ait amaçsız bir dansın yansımalarından ibaret olduğu iddiasını ahmakça ve baştan aşağı çirkin bulur. Neşe, üzüntü, sıkıntı duyguları gerçekten de beyindeki kimyasal tepkimelerden -moleküller ve atomlar, daha da mikroskobik düzeyde bakınca, gerçekten de titreşen sicimlerden ibaret olan, (...) bazı parçacıklar arasındaki tepkimelerden- başka bir şey değil midir? (Evrenin Zarafeti)
  • birçoğumuz evrenimizin üç uzamsal boyutu olduğunu kabul ederiz. Fakat sicim kuramına göre durum böyle değildir; sicim kuramı evrenimizin gözle görülenlerden daha fazla boyuta -kozmosun katlanmış dokusu içinde sıkıca kıvrılmış boyutlara- sahip olduğunu öne sürer. (Evrenin Zarafeti)
  • her birinin kuark denilen -daha önceden bu parçacıkların varlığını varsayan kuramsal fizikçi Murray Gell-Man'in James Joyce'un Finnegan's Wake adlı romanındaki pasajdan aldığı mizahi bir isimdi bu-.. (Evrenin Zarafeti)
  • Büyük Patlama nın, gözlemsel olarak motive edici olmakla birlikte kuramsal olarak açıklanamayan, çok iyi ayarlanmış birörnek başlangıç koşullarına bağlı olması fizikçilerin tüylerini diken diken eder. (Evrenin Dokusu)
  • birinin bakış açısının "doğru", diğerininkinin "yanlış" olduğunu söylemenin hiçbir temeli yoktur. Her iki bakış açısı da aynı ölçüde doğruluk iddiası taşır. (Evrenin Zarafeti)
  • Einstein, ışık hızının sabit oluşunun Newton fiziğinin sonunu getirdiğini anlamıştı. (Evrenin Zarafeti)
  • Ortalama düzeyde enerjiye sahip bir nötrino, trilyonlarca kilometre kurşunun içinden, onun hareketini bir nebze olsun etkilemeksizin kolayca geçip gidebilir. Bu sizi epeyce rahatlatmalı, çünkü siz bu satırları okurken, Güneş'in uzaya saldığı milyarlarca nötrino, kozmostaki yalnız seyahatlerini sürdürürken, vücudunuzdan ve yerkürenin içinden geçip gidiyor. (Evrenin Zarafeti)
  • Eğer evren gerçekten büyük ölçeklerde düzgün, birörnek ve türdeş ise -bunlar, bütün astronomi çözümlemelerinin temelinde yer alan ve gözlemlerce desteklenen özelliklerdir- o zaman, daha küçük-ölçekli kümelenmeler nereden geliyor olabilir? Standart Büyük Patlama nın sadık taraftarları, bir kere daha, omuz silkerek topu evrenin ilk dönemlerindeki esrarengiz bir şekilde ayarlanmış, uygun koşullara atarlar (Evrenin Dokusu)
  • 26 yaşındaki Albert Einstein Annals of Physics dergisine teknik bir makale gönderdi; on yıl kadar önce bir delikanlıyken aklına takılan, ışıkla ilgili bir paradoks hakkındaydı makalesi. Derginin editörü Max Planck Einstein'ın makalesinin son sayfasını da çevirdikten sonra anladı ki, kabul gören bilimsel düzen yerle bir olmuştu (Evrenin Zarafeti)
  • Evren çok büyük bir mekanik saate benzetildi: Zembereği kurulup başlangıç ayarı yapılmış olan evren, bir andan diğerine tam bir düzenlilik ve öngörülebirlikle tıkır tıkır ilerliyordu. (Evrenin Dokusu)
  • Sicim kuramı, evrendeki bütün mucizevi olayların -atomaltı kuarkların çılgın dansından, birbirlerinin etrafında dönen çift yıldız sistemlerinin gösterişli valsine, Büyük Patlama'nın ilk ateş topundan göklerdeki galaksilerin muhteşem girdabına varıncaya dek- hepsinin, tek bir büyük fiziksel ilkenin, tek bir temel denklemin yansımaları olduğunu gösteriyor. (Evrenin Zarafeti)
  • Bomboş bir evrende kova neye göre döner? Newton'a göre cevap mutlak uzaydır. Mach'a göre, kovanın dönmekte olduğunu söylemenin bile bir anlamı yoktur, Einstein'ın özel göreliliğine göre ise, cevap mutlak uzay-zamandır. (Evrenin Dokusu)
  • Özel ve genel görelilik, mekanik saat benzetmesinde zor kavranılır bazı noktalara dikkat çekti: Tek ve evrensel bir saat yoktur, bir dakikayı ve şimdiyi neyin oluşturduğu konusunda fikir birliği yoktur. Bu durumda bile hâlâ evrimleşen evren hakkında "bir mekanik saat" öyküsü anlatabilirsiniz. Saat sizin saatinizdir. Öykü sizin öykünüzdür. Ama evren, Newtoncu çerçevede olduğu gibi, gene aynı düzenlilik ve öngörülebilirlikle evrimleşir. Eğer bir şekilde, evrenin şu andaki durumunu biliyorsanız -yani her parçacığın nerede olduğunu, hangi hızla ve hangi doğrultuda hareket ettiğini biliyorsanız- o zaman, Newton da Einstein da prensipte fizik yasalarını kullanarak evrendeki her şeyin gelecekte herhangi bir zamanda nasıl olacağını öngörebileceğiniz ve geçmişte herhangi bir zamanda nasıl olduğunu anlayabileceğiniz üzerinde anlaşır (Evrenin Dokusu)
  • Sıcak bir yaz gecesinde sinir bozucu bir sineğin yatak odanızda vızıldayarak uçup durduğunu düşünün. Sinekliği denediniz, kötü kokulu spreylerden sıktınız. Hiçbir şey işe yaramadı. Çaresizlik içinde sineğe dönüp şöyle diyebilirsiniz: "Uçabileceğin bir sürü başka yer var. Kulağımın dibinde vızıldayıp durman anlamsız.” Sinek de size şöyle diyebilir: "Sahi mi? Kaç tane yer var ki?” Klasik bir evren modelinde, böylesi bir sorunun yanıtı şu olurdu: "Sonsuz sayıda çok yer var.” Siz bunu söylediğinizde sinek (daha doğrusu, sineğin kütle merkezi) sola 3 metre, sağa 2,5 metre veya yukarı doğru 2,256 metre veya aşağıya doğru 1,195829 metre uçabilirdi ve böyle sürüp gider. Sineğin konumu sürekli olarak değişebileceğinden, uçabileceği sonsuz sayıda yer olurdu. Aslına bakarsanız, siz tüm bunları sineğe açıkladığınızda, sineğe yalnızca uçabileceği sonsuz yer alternatifi sağlamadığınızı, aynı zamanda sınırsız hız alternatifi de sağladığınızı düşünebilirsiniz. Sinek yanınızdayken, birden saatte bir kilometre hızla sağa doğru uçmaya başlayabilir ya da yine saatte çeyrek kilometre hızla yukarı doğru süzülüp saatte 0,549285 kilometre hızla bu sefer aşağı doğru uçabilir. Sineğin hızı her ne kadar kendi enerjisi de dahil olmak üzere birtakım etmenlere bağlıysa da (çünkü sinek ne kadar hızlı uçarsa o kadar çok enerji sarf eder) bu hız sürekli olarak değişebilecek ve sınırsız uçma hızı olasılıkları söz konusu olacaktır. (Saklı Gerçeklik)
  • Şişme kozmolojisinin ufuk ve düzlük problemleriyle ilgili görüşleri müthiş bir ilerlemeyi temsil eder. Kozmolojik evrimin madde/enerji yoğunluğu bugün gözlediğimiz evreninkine yakın olan, türdeş bir evren ortaya çıkarabilmesi için, standart Büyük Patlama modeli, evrenin ilk dönemlerindeki koşullarda kesin, açıklanamayan, neredeyse esrarengiz bir hassas ayar olmasını gerektirir. (Evrenin Dokusu)
  • Einstein'ın bu büyük keşfini dünyaya duyurmasının üstünden neredeyse bir yüzyıl geçti, fakat çoğumuz hâlâ uzayı ve zamanı mutlak terimlerle düşünüyoruz. Özel göreliliği iliklerimizde hissetmiyoruz. Etkileri sezgilerimizin temel bir parçası değil. Bunun sebebi gayet basit: Özel göreliliğin etkileri, insanın ne kadar hızlı hareket ettiğine bağlıdır. (Evrenin Zarafeti)
  • sicim kuramı 21. yüzyıl fiziğinin şans eseri 20. yüzyıla düşmüş bir parçasıdır, (Evrenin Zarafeti)
  • E = mc² den kütle ve enerjinin birbirine dönüşebileceğini biliyoruz; tıpkı dolar ve euro gibi bunlar da değiştirilebilir geçerliktedir (ama paraların aksine, değişim oranları sabit olup ışık hızı, tarafından belirlenir). Yaşamımız Einstein'ın c² denklemine dayanır çünkü Güneş'in yaşam veren ısı ve ışığı, her saniye 4.3 milyon ton maddenin enerjiye dönüştürülmesi sonucunda üretilir; eğer günün birinde Güneş'te olagelen reaksiyonların yeryüzünde kontrollü bir şekilde oluşturulması başarılabilirse, Einstein'ın denklemi sayesinde insanlık sınırsız bir enerji potansiyeline kavuşabilir. (Evrenin Dokusu)

Yorum Yaz