diorex
Dedas

Salgın - Madalyonun Ters Tarafı - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Salgın - Madalyonun Ters Tarafı kimin eseri? Salgın - Madalyonun Ters Tarafı kitabının yazarı kimdir? Salgın - Madalyonun Ters Tarafı konusu ve anafikri nedir? Salgın - Madalyonun Ters Tarafı kitabı ne anlatıyor? Salgın - Madalyonun Ters Tarafı kitabının yazarı Reşat Nuri Güntekin kimdir? İşte Salgın - Madalyonun Ters Tarafı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.02.2022 21:40
Salgın - Madalyonun Ters Tarafı - Reşat Nuri Güntekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Reşat Nuri Güntekin

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751022998

Sayfa Sayısı: 135

Salgın - Madalyonun Ters Tarafı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Salgın, Cumhuriyetin ilk yıllarında, Anadolu''nun bir ilçesinde geçiyor. İlçeye bağlı ama ondan uzak bir köyde tanımlanamayan bir salgın hastalık başgösterir. Bunu önceleri çok umursamayan kaymakam ve yardımcısı, koltuk kaygısına düşünce duruma müdahale etmek isterler. 

Madalyonun Ters Tarafı, Salgın''ın tam tersine, bir insan öyküsünü anlatıyor; sessiz, sakin bir kimyager olan profesör Celil Hıfzı Bey, dırdırcı ve gösteriş düşkünü eşi Sadiye Hanım ve Celil Hıfzı Bey''in adeta bir kopyası olan oğulları Rıfkı''nın öyküsünü… 

Reşat Nuri''nin daha önce kitap olarak basılmış, sadece dönemin gazetelerinde tefrika edilmiş bu iki uzun öyküsünün en önemli özelliği, uzun yıllar önce yazılmış olmalarına rağmen günümüze de kolaylıkla uyarlanabilmeleri.

Salgın - Madalyonun Ters Tarafı Alıntıları - Sözleri

  • Dert gider yerini boş bırakmaz.
  • Hayat ne sudan tesadüflerin oyuncağıdır.
  • Bir insan bir şeye ehemmiyetle bakar da görmezse ona dikkatsiz, alık, hasılı cennet öküzü denebilirdi. Fakat bakmadığı için görmeyen bir insana kimse bir şey diyemezdi.
  • Hayat hakikaten ömür şeymiş.
  • Vücut bir acayip makine, insan da onun manivelesini filan bilmemekle beraber zemin ve zamana göre pekâlâ kullanıp giden makinistidir.
  • Fakat o, okumayı delicesine severdi...
  • Hayat hakikaten ömür şeymiş...
  • büyük yaralar sıcağı sıcağına duyulmaz, soğuduktan sonra acımaya başlar
  • Hayat gibi deniz de ne ömür şeymiş
  • Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur?
  • ... bir deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz...
  • Allah her insanı başka türlü yaratmış. Kimi çiçek kokusundan hoşlanır, kimi de işte böyle soğan, yağ kokusundan...
  • Hayat hakikaten ömür şeymiş...
  • Büyük yaralar sıcağı sıcağına duyulmaz, soğuduktan sonra acımaya başlar.
  • Madem ki yüreğin ağlıyor... gözünü ağlamaktan menetmişsin ne çıkar, ne değişir?

Salgın - Madalyonun Ters Tarafı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

2 hikayeden oluşan kitabın ilk hikayesi olan SALGıN ı çok beğendim.Aradan o kadar uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen işlenen konu günümüzde de halen geçerli bir konu.Açıkcası tesadüf olarak kitaba başladım ama şu sıralar başa çıkmaya çalıştığımız ,WHO yani dünya sağlık örgütünün de salgın olarak tüm dünyaya duyurduğu corono virüsü de okudukça kitabın sayfalarında benimle gezindi.Kitap da,dönemin bürokrasine takılarak salgının ilerleyini okumam beni büyük bir hüsrana uğrattı ve corona19 virüsünün de şimdilerde ciddiye alınması gerekliliğinin zaruriyeti yüzüme tokat gibi çarptı.İkinci hikaye yani Madalyonun Ters Tarafı ise çok daha kurgusal bir o kadar da gerçekçi ama çok naif işlendiği için de Türk filmi kıvamında kalmış. (Dimitrina)

yazar/resat-nuri-guntekin ve yazar/refik-halid-karay eserlerini okuduğumda dilimizin zenginliklerine bir kez daha şahit olanlardanım ben. Duru, akıcı ve hep taze. • İki uzun hikaye karşılayacak sizleri burada: - Salgın - Madalyonun Ters Tarafı • Salgın’da Meşrutiyet’i görmüş ve Cumhuriyet’in ilk yıllarını yaşayan bir ilçedeyiz. Gökpınar. Kaymakamından yazı işlerine, doktorundan nahiye müdürüne kadar yıllanmış görevliler mevcuttur. • Kaymakama öğretmen Cevdet’ten gelen bir mektup buradaki tüm sıradanlığı değiştirecektir. Karlıbel köyünde adı konulmamış bir salgın başlamış ve bu salgın canlar alıyordur. Bir çare bulma umuduyla yazmıştır öğretmen Cevdet. • Peki kaymakam ve yanındakiler tarafından pek umursanmayan bu salgın olayların akışını nasıl değiştirecektir? • İkinci hikayemiz Madalyonun Ters Tarafı’nda ise kendi halinde, içine kapanık bir kimya profesörü olan Celil Hıfzı Bey ile tanışacağız. • ‘Geç denebilecek’ bir yaşta, ‘yanlış denebilecek’ bir evlilik yapan Hıfzı Bey; eşi Sadiye Hanım ve oğlu Rıfkı’nın hikayesi bizleri içine çekecek. • Her eseri gibi bu da okunası elbette. (Adem Kara)

Kitap Cumhuriyetin ilk dönemlerinde baş gösteren bir salgın hastalığı anlatıyor. Ulaşılması güç olan bir dağın tepesindeki bir köyde kışın salgın bir hastalık olduğu şüpheleri ortaya çıkınca vali köye bir doktor göndersede doktor dağı tırmanamıyor sonrasında sağlık bakanlığının gönderdiği bir müfettiş Köye gitmek üzere yola çıksada o da başaramıyor... Sürükleyici bir kitap tavsiye ederim İyi okumalar :) (Gülsüm Arslan)

Kitabın Yazarı Reşat Nuri Güntekin Kimdir?

Reşat Nuri Güntekin (25 Kasım 1889;, İstanbul - 7 Aralık 1956; Londra), Cumhuriyet dönemi edebiyatında önemli bir yeri olan Çalıkuşu, Yeşil Geceve Anadolu Notları gibi önemli eserlere imza atmış romancı, öykücü ve oyun yazarıdır.

Hayatı

1889'da İstanbul’un Üsküdar ilçesinde dünyaya geldi. Babası, askeri tabip Nuri Bey, annesi Kars valisi Yaver Paşa'nın kızı Lütfiye Hanım'dır. Reşide adlı kız kardeşi çok genç yaşta hayatını kaybetti, tek çocuk olarak büyüdü. Babası askeri doktor olduğu için öğrenim hayatı boyunca birçok il gezen Reşat Nuri, ilköğrenimine Çanakkale'de başladı. Çocukluk yıllarında dinlediği Fatma Aliye Hanım’ın Udi isimli romanı hayatına iz bırakıp,sanata heveslendiren eserleri arasına girdi. Babasının Çanakkale’deki evlerinde zengin bir kütüphanesinin olması onu kitaplara iten ve yazı yazma kültürünün gelişmesini sağlayan bir araç oldu. İzmir'deki Frerler okulunda bir süre öğrenim gördükten sonra İstanbul’da Saint Joseph Lisesi’nde öğrenim gördü. Yükseköğrenimini Darülfünun Edebiyat Şubesi'nde 1912'de tamamladı. Böylece öğrenim hayatını yirmi üç yaşında bitirmiş oldu.

1927'ye kadar Bursa ve İstanbul’da çeşitli okullarda Fransızca ve Türkçe öğretmeni ve müdür olarak görev yaptı. Görev aldığı okulların bazıları Bursa Sultanisi, İstanbul Beşiktaş İttihat Terakki Mektebi, Fatih Vakf-ı Kebir Mektebi, Akşemseddin Mektebi, Feneryolu Murad-ı Hâmis Mektebi, Osman Gazi Paşa Mektebi, Vefa Sultanisi, İstanbul Erkek Lisesi, Çamlıca Kız Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, Galatasaray Lisesi ve Erenköy Kız Lisesi'dir. 1927’de Erenköy Lisesi’nden yeni mezun olan öğrencisi Hadiye Hanım ile evlendi.

Öğretmenlik mesleğinin yanı sıra edebiyatla uğraşan Reşat Nuri, Halit Ziya’nın eserlerinden aldığı ilhamla hikâye yazma hevesi duymaktaydı . Daha sonra tiyatro edebiyatını benimseyerek bir tiyatro yazarı olmak için uğraştı. Yazı hayatına I. Dünya Savaşı sonlarında başladı. Başlangıçta “Eski Ahbap” (1917) gibi uzun hikayeler, “Hançer”(1920) ve “Eski Rüya” (1922) gibi sahne eserleri, “Gizli El” (1924) gibi romanlar yazan, tiyatro eleştiri ve araştırmaları yayınlayan sanatçı “Çalıkuşu” adlı romanının 1922’de Vakit Gazetesi’nde tefrika edilmesiyle şöhrete kavuştu.

Güntekin, 1931'de maarif müfettişi oldu ve bu arada Dil Heyeti'yle birlikte bazı çalışmalarda bulundu. Anadolu’yu baştan başa dolaşmasına neden olan müfettişlik görevi sayesinde ülkenin gerçeklerini yakından görme ve tanıma imkânı buldu.

1939'da ise Çanakkale milletvekili olarak TBMM'de bulundu. Bu görevini 1946'ya kadar sürdürdü. 1941’de tek çocuğu olan kızı Ela dünyaya geldi.

1947'de, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Ankara'da yayımlanan Ulus gazetesinin İstanbul kolu olan Memleket gazetesini çıkardı. Güntekin daha sonra müfettişlik görevine geri döndü ve 1950'deBirleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Türkiye temsilciliği ve öğrenci müfettişliği görevleriyle Paris'e gitti. Paris kültür ataşeliği yaptı. 1954'te ise yaşından dolayı bu görevden ayrılmak zorunda kaldı.

Emekliliğinden sonra bir süre İstanbul Şehir Tiyatrosu edebi heyeti üyeliği yaptı. Güntekin'e Akciğer kanseri teşhisi konulduktan sonra tedavisi için Londra'ya gitti ve orada hastalığına yenik düşerek öldü. 13 Aralık 1956 günü, Karacaahmet Mezarlığı'na gömüldü.

Levent’te oturduğu sokağa “Çalıkuşu” ismi, Kadıköy’de ve İzmir’de bir ilköğretim okuluna ve Fatih'te bir tiyatro sahnesine Reşat Nuri Güntekin ismi verilmiştir.

Eserleri Hakkında Bilgiler

Yazar, öykü, roman ve oyunlarıyla edebiyatımızda önemli bir yere sahiptir. Kahramanları genelde tek yönlüdür. Olay kahramanlarını çevreyle birlikte verir.

Anadolu insanını iyi tanıdığını eserlerinden anlaşılır. Bazı eserlerinde genç cumhuriyetin toplumsal ideallerini işlemiştir. Reşat Nuri Güntekin eserlerine konuşma dilinin zenginliğini zorlanmadan yansıtır.

Çalışma Yöntemi Hakkında

Bütün romanlarının tiyatro halinde senaryoları olduğunu söyleyen Reşat Nuri, Hikmet Feridun'la yaptığı bir konuşmada çalışma yöntemlerini şöyle açıklar:

"Roman ve hikâye yazarken konunun evvela asıl canlı noktası, amudi fıkarisi (belkemiği) gelir. Bu amudi fıkaridir ki bana yazmak arzusunu verir. Bu bazen bir vak'a olur, beni alâkadar eden bir vak'a.. Fakat çok kere pek alakadar olduğum insan tipi. (Şu vak'ayı veya şu insanı, şu tipi yazayım) derim. Bu suretle eserin iki adımı atılmış olur. Mevzuu pek iptidai bir şekilde fikrime gelir. Hiçbir zaman hemen derhal bu mevzunun planını yapıp da yazmağa başladığım vaki değildir. Bulduğum mevzuu zihnimde bir köşeye atarım. Onun francala hamuru gibi kendi kendine kabarması için uzun müddet bırakırım. Çok defa aradan birçok senelerin geçtiği de vakidir. Bu müddet zarfında mevzua bazı ilaveler yaparım. Bazı kısımlarını tayyederim, atarım, çıkarırım. Vakaları retuş ederim. Tipleri develope ederim (geliştiririm).. Yazma işine başladığım zaman da çok muntazam çalışırım. Romanın sonunu nasıl bitireceğimi tayin etmeden yazıya başlamam. Evvela umumi bir şema yaparım. Fakat eser henüz definitif (kesin, belirli) olmamıştır. Ortada şahıslar vardır, vakalar vardır, eserin ana hatları vardır. Fakat yazmaya başladıktan sonra şahıslar ekseriyetle hüviyetlerini değiştirirler, evvelce hiç düşünmediğim vak'alar, yeni şahıslar gelir. (Muhit dergisi, 1933; anan: Muzaffer Uyguner, Reşat Nuri Güntekin, Ağustos 1967) Kişilerine sevgiyle sokulan bir romancıdır Reşat Nuri. Genellikle onların gerçek yaşamlarındaki en belirgin özelliklerini yitirmeden yansıtmaya çalışır. Gözlem yeteneği yaşama çok geniş bir perspektiften bakma imkânını sağladığı için romanları geçiş dönemi yaşayan ülkemizden "insan manzaraları" çizme başarısına ulaşmıştır."

Reşat Nuri Güntekin Kitapları - Eserleri

  • Çalıkuşu
  • Acımak
  • Yaprak Dökümü
  • Anadolu Notları 1-2
  • Yeşil Gece
  • Leyla ile Mecnun

  • Kan Davası
  • Damga
  • Dudaktan Kalbe
  • Akşam Güneşi
  • Bir Kadın Düşmanı
  • Değirmen
  • Kızılcık Dalları

  • Olağan İşler
  • Miskinler Tekkesi
  • Eski Hastalık
  • Ateş Gecesi
  • Gökyüzü
  • Gizli El
  • Harabelerin Çiçeği

  • Sönmüş Yıldızlar
  • Tanrı Misafiri
  • Kavak Yelleri
  • Son Sığınak
  • Hadiye'ye Mektuplar
  • Salgın - Madalyonun Ters Tarafı
  • Eski Ahbap

  • Balıkesir Muhasebecisi - Tanrıdağı Ziyafeti
  • Hülleci
  • Eski Şarkı / Yaprak Dökümü
  • Bir Kır Eğlencesi
  • Gizli El - Sahne Işıkları
  • Bir Köy Öğretmeni
  • Roçild Bey

  • Çalıkuşu
  • Madalyonun Öteki Yüzü
  • Yeşil Gece

Reşat Nuri Güntekin Alıntıları - Sözleri

  • "Ben sevmeyi onların hepsinden daha iyi biliyorum.." (Olağan İşler)
  • Ne bileyim, insan kalbi, öyle anlaşılmaz bir şey ki!.. (Çalıkuşu)
  • — Bu acı, zamanla geçer mi acaba enişte?  — Her yara gibi o da kapanır kızım,.. Bahusus sen, hemen hemen çocuksun... Önünde bütün bir hayat var... izi bile kalmaz...        Bu teselli sözleri onu bilâkis daha ziyade meyus etti.    — Ne fena bir şey söylediniz enişte... - Niçin?     — Çünkü ben, bu yarayı çok seviyorum. (Akşam Güneşi)
  • Fakat hiddet, insana neler yaptırmaz? (Gökyüzü)
  • Uzun uzun yüzüme baktıktan sonra gülümseyerek: "Züleyha, senin ne kadar çok susacak şeyin varmış!" dedi. (Eski Hastalık)
  • Aynı duayı birbirimden habersiz eden iki insan, er ya da geç birbirlerine kavuşurlar. (Çalıkuşu)

  • Tevekkeli dememişler, deli bir kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz diye... (Değirmen)
  • O mesut olursa ben ziyan olan gençliğime acımayacağım. (Dudaktan Kalbe)
  • Atalarımızın "Ar ve hayâ perdesi yırtılmak" diye pek düşündürücü bir tâbirleri vardır... İnsanın öyle şeyleri saklayıp bir anda ortaya çıkardığı oluyor ki... (Kavak Yelleri)
  • " Benim derdim başka... Herkesin bir şeyden şikayeti var; benimki belli değil... Düşünmek, istemek... Hoş bir şey olacağını tahmin ediyorum. Ben, o kadar fukarayım ki..." (Son Sığınak)
  • "Meğer ben seni ne kadar severmişim..." (Dudaktan Kalbe)
  • "Benim asıl davam kendi kendimle.." (Gökyüzü)
  • Gülmesini biliriz biz yalandan. (Damga)

  • Sevda, tatlı şeydi. Fakat ne çare ki vefa ile bir arada yaşayamıyordu. (Sönmüş Yıldızlar)
  • İnsan, sırası geldikçe eğlenmeli, ama bütün aklını da eğlenceye vermemeli! (Kızılcık Dalları)
  • Kurdun çocuğu nihayet kurt olur. (Kızılcık Dalları)
  • Bazı tesadüfler insana elli senede öğrenemeyeceği şeyleri iki dakikada öğretiyor. (Eski Ahbap)
  • İnsanların paradan başka şeylerle de mesut olacaklarına inanarak yaşadım.O kanaatle öleceğim. (Eski Şarkı / Yaprak Dökümü)
  • İlim para ile satılmaz... (Kavak Yelleri)
  • Bu dağ tepesinde bütün dünya ile alakasını kesmiş garip, fakir köylülerin cehaletlerinden başka ne günahları olur? (Salgın - Madalyonun Ters Tarafı)

Yorum Yaz