diorex
Dedas

Sana Muhtacım - Julia Quinn Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sana Muhtacım kimin eseri? Sana Muhtacım kitabının yazarı kimdir? Sana Muhtacım konusu ve anafikri nedir? Sana Muhtacım kitabı ne anlatıyor? Sana Muhtacım PDF indirme linki var mı? Sana Muhtacım kitabının yazarı Julia Quinn kimdir? İşte Sana Muhtacım kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.04.2022 08:00
Sana Muhtacım - Julia Quinn Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Julia Quinn

Çevirmen: Yasemin Kılınç

Orijinal Adı: When He Was Wicked

Yayın Evi: Epsilon Yayınevi

İSBN: 9789944825269

Sayfa Sayısı: 352

Sana Muhtacım Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Her hayatta bir dönüm noktası vardır. Bu öyle muazzam, keskin ve belirgin bir andır ki insan şüphenin en ufak gölgesi olmaksızın hayatının bir daha asla aynı olmayacağını kesinlikle bilir.

Londra’nın neşeli hovardası michael stirling için bu dönüm noktası, francesca bridgerton’ı ilk kez gördüğü andır. Evet, kalbinin hiçbir zaman birine bağlanmasına müsaade etmeyen michael ona bir kez bakmış ve aşık olmuştur.

Bununla birlikte karşılaşma vesileleri kuzeninin bu genç kadınla evlenecek olmasını kutlamak adına düzenlenen bir yemektir. Hayat işte böyle ironiktir...

Ancak bir süre sonra francesca eşini kaybeder ve arkadaşı, sırdaşı olarak gördüğü michael’ın desteğini bekler. Michael ona olan aşkından bahsetme cesaretini kendinde bulamaz... Ta ki genç kadın bir gece masumane bir şekilde kollarının arasına sığınana ve tutkunun en ahlaksız sırlardan bile güçlü olduğu kanıtlanana dek.

“Günümüzün jane austen’ı.”

-Jill Barnett

“Tam anlamıyla kusursuz bir hikayeci.”

-Publishers Weekly

Sana Muhtacım Alıntıları - Sözleri

  • Gülebildiğimiz her fırsatta gülmeliyiz.
  • Zihnine kazınmıştı...
  • Kendini tanıyordu. Kendinden hoşlanmıyordu.
  • İnsanlığın büyük bir kısmının zekâdan nasibini almamış olması.
  • “Yok oluşlar ve amaçsızlıkla dolu bir hayat için hazırlık yapmam gereken şeyler var.”
  • İnsanların bugün sessiz kalıyor olmaları, yarın da öyle olacağını garantilemez.
  • Acısını yatıştıracak tek şeyin zaman olduğunu düşünüyordu.
  • “Aklı olan hiçbir erkek bir kadının aklından geçenleri anlayabildiğini söylemez.”
  • …ruhu için yakarmanın hiçbir anlamı olmadığından kiliseye gitmeyi tamamen bıraktı.
  • Kimse ona ne kadar üzülebileceğini söylememişti.
  • Hayatının geri kalanına hoş geldin.
  • Hayatıma devam etmek zorundayım.
  • "Anneme göre," dedi genç kadın ona doğru dönerken ürpererek. "Bizim bir ilişkimiz varmış." "Londra'ya döndükten yalnızca bir hafta sonra öyle mi?" diye dalgın bir şekilde mırıldandı Michael. "Düşündüğümden daha da hızlıymışım."
  • Ne var ki insan kaderinden ancak bir yere kadar kaçabilirdi…
  • Gözyaşları masumlar içindi…

Sana Muhtacım İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bridgerton kardeşler arasında bana göre en içi bayığı Francesca Bridgerton’dı. Çok acımasızca giriş yaptığımın farkındayım ama cidden öyle sevgili okur. Francesca mutlu bir evlilik yapıp kocası ve arada onları ziyaret eden kocasının kuzeni Michael’la harika zaman geçiriyordur. O akşamda her şey fazlasıyla sıradandı. O korkunç olay olduğunda kimse ne olduğunu anlamadı tıpkı sonrasında düşündüklerinde de anlayamadıkları gibi… Michael Stirling,ilk görüşte aşık olmuştu. Asla olmaması gereken birine kardeşi olarak gördüğü kuzeninin eşine. Michael lanetlenmişti. Bundan emindi. Francesca ile John’dan önce tanışmayı dilerdi. İnsan ne dilediğine dikkat etmeli sevgili okur. Dileğimizin ne zaman ne şekilde gerçekleşeceğini asla bilemeyiz. Michael’ın başına gelen de tam olarak bu olmuştur. Londra’nın neşeli hovardası bir anda kont olmuştur. Francesca artık evli bir kadın değildir. Herkes Michael’ın vereceği karara bakmaktadır ve Michael kaçmıştır. Francesca, John’un ardından kendini terk eden Michael’a kırgındır. Onu bu acıyla tek başına bırakıp gitmiştir. Francesca 4 yıl boyunca kocasının yasını tuttu. Geçen süre zarfında dul kontesimiz çocuk sahibi olmak istediğini fark eder. Bunun içinde yapması gereken şey tekrar evlenmektir. Michael yurtdışında geçirdiği süre boyunca Francesca’yı unutmayı başaramamıştır. Kelimenin tam anlamıyla ona köpek gibi aşıktır. Başka bir adamla evleneceği düşüncesi bile onu çıldırtmaya yetse de John’a olan sadakatinden dolayı genç kıza karşı bir adım atamaz. Gerçekten onunla olması imkansız mıydı? Beni çıldırtan kısım buradan sonra başlıyor sevgili okur, Michael kelimenin tam anlamıyla zincirlerini kırıp Francesca’nın peşine düşmüştür. Francesca, Michael onun ardından geldiğinde tam olarak azgın dul modunda dolanıyor. Çocuk gel evlenelim dediğinde de ağzı burnu başka tarafa gidiyor. Yok John’un hatırası yok yapamam yok bilmem ne… Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diyor insan elinde olmadan. Francesca’nın hikayesi benim favori sıralamamda 8. sıradadır. Kendini kardeşlerinde ayrı tutan Francesca’nın ketumluğu ve tavırları gözlerimi devirmeme sebep olurken, Michael onun tam tersi fazlasıyla sempatikti. Kitabın iç karatan havasını dağıtan da onun bu tavırları dağıtıyor. (Meyus Okur)

Ve Bridgerton Serisinde 6. Kardeş olan Francesca'nın hikayesi ile seriye devam ediyoruz :) Ailenin en çıkıntı ve değişik üyesi bunu ben değil hem kendisi hem Ailesi de kabul ediyor. :) E pek tabi kendisinden beklenen şekilde erken yaşta da evlenen kızımızın hikayesi başta tatlı başlasa da kocası ile evliliklerinin 2. yılını kutlamaya hazırlanırken John'nun beklenmedik ölümü ve o sırada hamile olan Frencasca nın bebeğini düşürmesiyle gölgeleniyor. Frencesca tam bu sırada en yakın arkadaşım dediği ve aynı zaman ölen kocasının kuzeni Micheal'dan destek bekliyor ama alamıyor. Çünkü o sırada Micheal da kendi içinde vizcdan azabı çekiyor. Neden ise yıllar önce Frencasca yı görür görmez aşık olmuş ancak kuzenşn karısı olduğunu öğrenince bu aşkı kalbine gömmüştür. :( John öldüğünde varis olarak hakları pek tabi hiç istemese de Micheal'a geçiyor. Frencesca ise zamanla John'nun yerine Micheal ı koymaya başladığında Micheal alıp başını yurtdışına gidiyor... Bir süre sonra döndüğünde ise Frencesca yı toparlanmış ve evlilik için Londra sezonuna kendini hazırladığını ve üstüne üstük bebek te istediğini öğrenince işler değişiyor. :) Ateşle barut ah yan yana durmaz şarkısı canlanıyor insanın gözünde :) Puanım 10 :) (Berke Ünal)

Şu kitaba gelene kadar neredeyse hiç okuyamadığımız, doğru düzgün bir diyaloğunu görmediğimiz, yalnızca ismine birkaç kez denk geldiğimiz Francesca'yı, kendi kitabında okuyabildik neyse ki. Yazar o kadar yok sayıyordu ki Francesca'yı, vakit ayırıp ona ayrı bir kitap yazdığı için bile beni şaşırttı. Abarttığımı düşünebilirsiniz fakat abartmıyorum. Mesela bu kitap, Colin'in kitabı ile aynı zaman diliminde geçiyormuş, buna çok şaşırdım. Zira Colin'in kitabında bir kere bile Francesca'yı görmedik, hiç bir sahnesini okumadık. İnsan o kitapta, bu kıza da bir tane replik yazmaz mı? 6 kitap boyunca Colin'i okuduk, istenmeyen ot misali burnumun dibinde biten Anthony'i okuduk, ara ara diğer kardeşleri de okuduk ama Francesca? Biraz da Francesca'yı okusaydık ne olurdu? Yazar bu konuyu, Francesca'nın insanlardan uzak duran bir doğası var, gibi bir açıklama ile geçiştirmeye çalışmış. Sırf doğası böyle diye bir tane sahne yazmayı çok mu gördün kıza, Julia Quinn! Neyse, gelelim kitabın yorumuna... Kitabın ilk yarısını okurken, yazarın yok saydığı Francesca'nın hikâyesinin serinin en iyi kitabı olduğuna karar vermiştim. Çünkü kitabın ilk yarısı çok güzeldi. O kadar keyif alarak okudum ki ilk yarıyı, kitabı elimden bırakamadım. Hele davetten sonra gelen çiçeklerin olduğu sahneye bayıldım. Karakterleri de sevdim. Özellikle Michael, kitabın başından sonuna kadar sevdiğim ve anladığım bir karakter oldu. Yaşadığı durum o kadar sıkıntılıydı ki bu duruma verdiği tepkiler (kaçması, geri durması ve kendi içinde çatışmalar yaşaması) bence normaldi. Kaldı ki bu tepkileri fazla uzun sürmedi. Kendi içinde yaşadığı çatışmayı bir noktada durdurabildi ve istediği şey için mücadele etmeye başladı. (Michael'in içsel çatışmasını durdurmaya kim yardım etti peki? Tabii ki Colin! Kendi kitabında, ufacık meseleleri büyüten ve kendisine sunulan çözümleri gözü görmeyen Colin, Michael'in sorununun çok basit olduğuna kanaat getirdi ve Michael'e bir çözüm sundu. Ay, sen git, kendi dertlerini hâllet be! İşin garibi, Michael'in bu çözümü mantıklı bulmasıydı. Hayır, mantıksız bir çözüm değildi zaten ama senin aklına hiç mi gelmedi sanki bu çözüm, Michael? Kendi içindeki çatışmalar yüzünden yanaşmadın bu çözüme sen. Colin diyince niye mantıklı geldi, anlamadım ki. Maksat Colin'i kahraman yapmaksa orasını bilemem tabii. Julia Quinn Colin'i çok sevdiği için onu kahraman yapmak istemiş olabilir. Yani, yazarınki o kadar büyük bir sevgi ki yapabilse tüm kitaplarının baş karakterini Colin yapardı.) Başlarda, Francesca'yı da sevmiştim. Duygularını, bazı isteklerini ve uzun zamandır durduğu yastan çıktıktan sonra yavaş yavaş Michael'i farkedişini okumak çok güzeldi. Michael ile olan diyalogları da çok sevimliydi. Fakat ne yazık ki kitabın ikinci yarısında işler hiç yolunda gitmedi. Kitabın ilk yarısı ne kadar güzelse ikinci yarısı da o kadar kötüydü. Francesca'nın tavırları, Michael ile yaşadıklarından sonra habire kaçması ve Michael'e suçluluk hissettirmeye çalışması; a durumuna evet deyip, b durumuna ısrarla hayır demesi hatta her zaman yaptıkları a durumuna bile, bir sahnede durduk yere hayır demesi çok yorucuydu. En başından beri her şeye hayır, dese kızmazdım. Belki a duruma evet diyip, b durumuna hayır demesine de kızmazdım ama evet dediği şeyden pişman olup, sonrasında yükü Michael'e bırakmasına çok kızdım. Düpedüz Michael'i kullanmasına ve bunun için Michael'i suçlamasına daha da kızdım. Francesca'nın, Michael'in gizli sırrını öğrendikten sonra hiçbir tepki vermemesini de garipsedim. İnsan, ne zaman başladı, nasıl oldu falan diye hiç mi sormaz? Hadi sormadı, kendi içinde bunları hiç mi düşünmez? Büyük bir olaydı bu sonuçta. Francesca'nın bunu hop diye kabullenmesini anlayamadım. Spoiler uyarısı vererek iki yeri daha eleştireceğim: 1) Bu ikilinin durmadan "John da bunu isterdi" demesinden yıldım. Bir-iki kere, John da bunu isterdi, biz mutlu olalım isterdi, diyip konuyu kapatsalardı, bu kısmı eleştirmezdim. Ama bizimkiler bunu durmadan söylediler. Hatta içimize bir his doğdu, kesin John bu ilişkiyi onaylıyor, ondan böyle hissediyoruz, diyecek kadar emin oldular. Bu ikilinin sanki ölmüş adam ile iletişim kurup, onay almış kadar kesin konuşmasını çok anlamsız buldum. 2) John'un annesinin, Michael'e, "Francesca'yı ilk olarak John'un sevmesine izin verdiğin için teşekkür ederim," dediği kısma da çok sinirlendim. Bu nasıl bir cümledir? İzin verip vermemek Michael'e mi kalmış? Francesca, kendini kim sevse ona gidecekti ama Michael izin verdiği için mi önce John ile oldu, yani? Hani öyle rahatsız edici bir cümle ki bu, nereye çeksem oraya gider. John'un annesinin, mutlu olmanıza sevindim, gibi net bir cümle kurmak varken böyle bir cümle kurmasından hoşlanmadım. Anlayacağınız; ilk yarısını okurken tam puan vereceğimden emin olduğum kitabın ikinci yarısında, tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Halbuki ne kadar da potansiyle olan bir kitaptı. Her şey ilk yarıda olduğu gibi gitseydi ve Francesca kendini hiç bozmasaydı serinin en güzel kitabı olabilirdi. (Baştankara)

Sana Muhtacım PDF indirme linki var mı?

Julia Quinn - Sana Muhtacım kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sana Muhtacım PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Julia Quinn Kimdir?

Julia Quinn 1970 doğumlu ABD'li Best Seller aşk romanı yazarıdır. Asıl adı Julie Cotler Pottinger olan yazar, kitaplarının başarılı yazar Amanda Quick ile aynı raflarda olmasını istediği için Julia Quinn takma adını kullanmıştır. Romanları 13 farklı dile çevrilen yazar New York Times çok satanlar listesine dokuz kez girdi.

Harvard ve Radcliffe Üniversitelerinde tarih ve sanat eğitimi almıştır.Önceleri hukuk sonra tıp eğitimi almaya karar veren Quinn, Ben & Jerry isimli romanı okuduktan sonra bir roman yazmaya karar verir.

Yale Üniversitesinde Eczacılık ya da Columbia Üniversitesinde Fizyoterapi okumak arasında kalmışken, yazdığı ilk iki roman olan Splendid ve Dancing at Midnightın yayın evi tarafından basılacağı haberini alır. Eczacılık ya da tıp eğitimi almayı kenara koyup kitap yazmaya devam eder.

Julia Quinn Kitapları - Eserleri

  • Yüreğe Söz Geçmiyor
  • En Çok Beni Sev
  • Son Söz Aşkın
  • Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü
  • Rüyalar Gerçek Olsa
  • Sonsuz Sevgilerimle
  • Sana Muhtacım
  • Öpüşünde Saklı
  • Bana Sevdiğini Söyle (Cep Boy)
  • Biz Evleniyoruz
  • Cennet Gibi
  • Kayıp Dük
  • Beni Öptüğün Gece
  • Hayal Etmediğin Kadar
  • Dudaklarımda Şarkısın
  • Aşkın On Kanunu
  • Yaşanacaksa Yaşanacak
  • Sana Kalbimi Açtım
  • İlk Öpücük
  • Sevgiliye 36 Mektup
  • To Catch an Heiress
  • The Bridgertons: Happily Ever After
  • Brighter Than the Sun

Julia Quinn Alıntıları - Sözleri

  • Kelimeler yeterli değil... (Sonsuz Sevgilerimle)
  • “Size hakaret ettiğim zamanda sesiniz çıkmıyor,” dedi Thomas, “ ama işin garibi, ben bunu çok eğlenceli bulmuyorum.” “Tahammül edilmez birisiniz,” diye inledi Amelia. “Ama gene de çıktılar,” diye göğüs geçirdi Thomas. “Sözcükler. Dudaklarından.” (Hayal Etmediğin Kadar)
  • “Eskiden gülerdin," dedi yumuşak bir sesle. "Eskiden gülerdin ve gözlerin parlardı." "Ya şimdi?" "Şimdi sadece soğuk ve donuksun.” (Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü)
  • Gülebildiğimiz her fırsatta gülmeliyiz. (Sana Muhtacım)
  • Her bir zerrenle, ait olduğun yerin, o insanın yanı olduğunu bilmek. (Sonsuz Sevgilerimle)
  • "Yakışıklıydı. (Yeğen, kont değil.) Çapkındı. (Yine yeğen.)" (Aşkın On Kanunu)
  • Cesaret, cesareti doğurur. (Rüyalar Gerçek Olsa)
  • "Tüm yapabildiğim mutlu sonlar yazmak," diye fısıl­dadı. "Başka bir şey yazmayı bilmiyorum." (Rüyalar Gerçek Olsa)
  • "Dünya kör erkeklerle mi doluydu, yoksa erkeklerin tamamı aptal mıydı?" (Rüyalar Gerçek Olsa)
  • "Öpmemesi gereken erkekler listesinde Kral, Lord Liverpol ve baca temizleyicisiyle birlikte en üst sırada olmalıydı. Ve açıkçası Annabel onun listede baca temizleyicisinden daha üstte yer alması gerektiğini bile düşünüyordu." (Aşkın On Kanunu)
  • Kelimelerle savaşıyordu sanki. (En Çok Beni Sev)
  • " Ölmeyi düşünmemiştim," dedi usulca Grace," ama nasıl yaşayacağımı da bilemiyordum." (Kayıp Dük)
  • "Bütün turtayı getirdim." Marcus gözlerinin fal taşı gibi açıldığını hissetti. Tatlı bir şekilde ürperiyordu. Gerçekten. Beklentiyle ürperiyordu. Bayan Butterworth ve çekirgeleri bununla kıyaslandığında bir hiçti. "Sen benim kahramanımsın." (Cennet Gibi)
  • "Genç kadının gözleri onunkilerle buluştu, derin ve özlem dolu bir buluşmaydı bu. Ve o da özlemle doldu. Genç kanının gözlerinde gördüğü şey de onun içine işledi, oldukça yumuşak ve tatlıydı. Hatta hüzünlüydü." (Aşkın On Kanunu)
  • Seninle gülmek istiyorum. (Öpüşünde Saklı)
  • Sonra saflığını yitirmesi vardı. Şimdi anımsamak zordu, ancak bir zamanlar, insanların iyi olduklarına inanırdı - onlara saygılı ve onurlu davranırsa, aynı şekilde karşılık vereceklerini sanırdı. (Şahane Bir Kadının Gizli Günlüğü)
  • Zavallı Bay Thompson! Zavallı Bay Thompsoncık! Her şey çığrından çıktı, değil mi? Leydi Whistledown’ın Cemiyet Notları, 17 Haziran 1816 (Sana Kalbimi Açtım)
  • Kendini sanki o daracık, küçücük kozasına tıkıştırılmış gibi hissederdi. (Biz Evleniyoruz)
  • Tanrım, bunu özlediğini düşünmüştü ama bu... Bu çok daha fazla bir şeydi. Bu ağrıydı, göğsünde gerçek, zonklayan bir sancıydı; boş bir delik; boğazına ebedi olarak takılmış bir hıçkırıktı. Bu yuvaydı. (Kayıp Dük)
  • Hayatıma devam etmek zorundayım. (Sana Muhtacım)

Yorum Yaz