diorex
Dedas

Şanzelize Düğün Salonu - Tarık Tufan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Şanzelize Düğün Salonu kimin eseri? Şanzelize Düğün Salonu kitabının yazarı kimdir? Şanzelize Düğün Salonu konusu ve anafikri nedir? Şanzelize Düğün Salonu kitabı ne anlatıyor? Şanzelize Düğün Salonu kitabının yazarı Tarık Tufan kimdir? İşte Şanzelize Düğün Salonu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 25.02.2022 22:00
Şanzelize Düğün Salonu - Tarık Tufan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Tarık Tufan

Yayın Evi: Profil Yayıncılık

İSBN: 9789759967956

Sayfa Sayısı: 292

Şanzelize Düğün Salonu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Şeyh babamın vefatından hemen sonra, yeni şeyhin kim olacağını görebilmek için rüyayı bekleyen dervişler, rüyalarında aynı gece, aynı kişiyi görüp vaziyetin mahiyetini anlayabilmek için sabahın erken saatlerinde kapımı çaldıklarında, gece boyunca vücudumun her zerresine sirayet etmiş şarabın etkisinden henüz kurtulamamıştım."

Tarık Tufan'dan ?hayat bu, her şey olur" diyen bir roman!

Şanzelize Düğün Salonu'nun ?isimsiz" kahramanı bir aşk için evinden çıkıp savrulmaya başlayınca, kendisini daha önce hiç yaşamadığı türden şaşırtıcı ve bir o kadar da tuhaf olayların içinde buluyor.

Tarık Tufan sevilen üslubu, hakiki hayreti ve ?acayip" kurgusuyla bizi ilgi çekici bir yolculuğa çıkarıyor. Kahramanın oradan oraya savrulmasıyla gelişen bu yolculuk bir yanıyla da insanın içine doğru uzanan bir arayış.

?Aşk bize kefil oluyor bir yerde. Kalan borcumuzu temizliyor. Borç dediğim, hayata olan borcumuz; iyi insanlara, deftere yazan bakkallara, az isteyince de çok veren lokantacılara, yaptığı yemekten bir kap da sana getiren komşu kadınlara olan borcumuz. Kalan son canımızı kendi elimizle almamıza mâni oluyor. Tesellimiz oluyor. İyi tarafından bakalım. İnsanları masum olduğumuza inandırabiliriz. Ya da insanları boş verin; Allah'ı inandırırız. Âşık adamın kötülüğü de aşkı kadar aşikâr olur. Ne varsa yüzümüzde var. Başka da bir şey yok. Bu!"

Şanzelize Düğün Salonu Alıntıları - Sözleri

  • "Yürüdüğün yolun ışıklandırılmış olması, gideceğin yerin aydınlık olması anlamına gelmez."
  • "İnsanın çaresizliği ne kadar büyükse, kendisini teselli edebilecek en saçma hayallere inanma ihtiyacı da o kadar büyüktür."
  • "Annemin ölümünün dil bilgisi, grameri olmuyor ki Eda. İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu."
  • Bu dünyada hiçbir düşmanım yok, çünkü en çetin kavgaları kendi içimde yaşıyorum.
  • “İnsanın bir şeye bağlanması çok kolay değil. Bağlandığın andan itibaren nereye gideceğini sen değil, bağlılıkların belirliyor. Kendini zincirleyip sonra da anahtarı yutmak gibi bir şey.”
  • İnsanın çaresizliği ne kadar büyükse, kendisini teselli edebilecek en saçma hayallere inanma ihtiyacı da o kadar büyüktür.
  • Bir kere aklından geçsem bir daha yalnızlık nedir bilmez kalbim.
  • Bir kadını sevmeye başladığınızda dünya git gide tenhalaşıyor. Başka hayatların izleri tek tek silinmeye başlıyor..
  • İnsan anbean delirdiğini fark edebilir mi?
  • Korku yavaş yavaş insanı deliliğe yakınlaştırıyormuş..
  • Gidenlere hep öyle gelir; bir şey unutmuşlar gibi. Oysa zaten bir şey unutmak için gider insan. Giderken bir şey unutmak sorun degil; insan çok daha büyük bir şeyi unutmak için gider. Geride kalanların ne anlamı olabilir ki?
  • Ayrılığın olduğu yerde hayat da olmaz.
  • Deniz kenarında bir banka oturup kafamı toplamak istiyordum.
  • Annemin ölümünün dil bilgisi, grameri olmuyor ki Eda. İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu.
  • Aşk bize kefil oluyor bir yerde. Kalan borcumuzu temizliyor. Borç dediğim, hayata olan borcumuz; iyi insanlara, deftere yazan bakkallara, az isteyince de çok veren lokantacılara, yaptığı yemekten bir kap da sana getiren komşu kadınlara olan borcumuz. Kalan son canımızı kendi elimizle almamıza mâni oluyor. Tesellimiz oluyor.

Şanzelize Düğün Salonu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Üflemeli düğümler: Bir şarkının nakaratında, Nefeslendiğim nota İşte orası , Acıyor be usta... Bizim zurnada vardı Aynı meret Üfle geçer Dediler Ben üfledim Geçmedi usta... kitap/bir-adim-bir-nefes--319126 (Cemile Aktemur)

Baki Semih beni bul yiğidim: Uzun zamandır inceleme yazmıyordum. Nasıl yazıldığını unutmuş olabilirim. Benim için yazarlar 4 kısma ayrılır. 1- Anlatımı güzel olan ancak etkileyici bir konu bulamayanlar. 2- Muazzam bir konuyu berbat bir anlatım tarzıyla mahvedenler. 3- Her ikisini ustaca becerebilenler 4- Her ikisini de beceremeyip acilen kitap yazması yasaklanması gerekenler. Tarık Tufan'ı bu kategorilerden birine (3. ve 4. kategoriye girmeyi hak etmiyor şimdilik) dahil edebilmem için bir kitabını daha okumam gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle yazar/Tarik-Tufan kitaplarına karşı bir antipatik bir durumun etkisindeydim. Wattpad yazarı gibi diyenler çok olduğundan istemsizce yazardan özellikle uzak duruyordum ki osmany silah zoruyla bana bu kitabı okutmayı başardı. Mecburdum çünkü ben ona zorla yazar/Ahmet-erhan okutmuştum. Sıra bana gelmişti. Evet bu kitabın ilk sayfalarını zorla okumaya başladım. Aklımı işgal eden berbat bir yazar, berbat bir roman düşüncesi gitmek bilmiyordu. Şimdi yargısız infazın ne kadar kötü bir düşünce olduğunu tekrar öğrenmiş bulunuyorum. Kitabın öncelikle karakter konusuna değinmek istiyorum. Bütün karakterleri başarılı buldum. Özellikle roman kahramanı?? Sanırım ismini unuttum. Bir ismi var mıydı yok muydu farkında değilim. Belki form falan doldururken bahsettiyse de aklımda kalmamış bu sebeple ben kendisine Eda'nın sevgilisi diyorum şimdilik. Eda'nın sevgilisi kitabın zorla okumaya çalıştığım bir kaç sayfasından sonra bir anda karşıma dikiliverdi. Tanıdık bir iç dünyasıyla yüzyüzeydim. Eda'nın sevgilisini benimsemeye başladım. Çok gerçekçi yansıtılmıştı karakterler okuyucuya. Kral adam Baki Semih'e olan hayranlığım bir anda tavan yaparken bir kaç sayfa ileride Eda'nın salaklığına küfredesim geliyordu. Gelinlikli kız hakeza çok gerçekçi tavırları vardı satırlarda. Ve Halil Coşkun. (Bahsedilen işi çok sevdim.) Kitap konusu için eleştirilecek bir yön bulamadım. Biraz diyalogları basit bulmam dışında genel olarak beğendim. Bir bölümü heyecanla bitirip gözlerimin öbür bölüme koşarak gittiği anlarda hep başka bir bölüme rastladım. İlk başlarda ''Neler oluyor baskı hatası mı?'' diye düşünsem de 2 3 bölüm sonra bu duruma alıştım. İlk sayfalarında sıkıcı bir okuma olacak dediğim kitap, sayfalar ilerledikçe heyecanlı ve keyifli olmaya başladı. Her ne kadar çoğu yerde sırf sayfa sayısı fazla olsun diye oradan oraya gittim oradan oraya döndüm merdiven indim yokuş tırmandım tarzı yazılar biraz aşırı olsa da anlatım şeklini ve olay örgüsünü beğendiğimi söyleyebilirim. Özellikle aşkı çok güzel anlatmış. neredeyse ben bile arasıra kendimi Eda'ya aşık olmuş hissettim. Ancak yanlış anlaşılma olmasın. Kitap kesinlikle aşk kitabı değil. Kitap bitene kadar ismi neden Şanzelize düğün salonu konulmuş diye düşünüp durdum. Hala aynı şeyi düşünüyorum. Ve final. Anlamadım ne oldu. Ben mi anlamadım sadece. Yoksa okuduğum gibi mi bitiyor kitap. Bu konuda kitabı okuyanlardan bir aydınlatma bekliyorum. Yazar üzerindeki olumsuz düşüncelerimi yok etmeyi başaran osmany tekrar teşekkür ederim . (DUA)

Acaba yine içimde nasıl oyuklar açacak diye başladığım bir Tarık Tufan romanı. Ve tabi ki bu sefer de şaşırtmadı. Birbirinden bağımsız karakterlerin hayatlarının iç içe geçmesiyle yaşanan olayların anlatımını görüyoruz kitapta. Şeyh babasının ölümü ile isimsiz kahramanımızı üç dervişin  ziyaret etmesiyle başlıyor hikaye. Aynı gün içerisinde düğün salonunda çalışan eski arkadaşı Rüstem'in düğünden kaçırdığı gelin ile evine gelmesi işlerin karmaşık hal almasının başlangıcı oluyor. Geçmiş ve günümüz arasında gidip gelmelerle karakterler birbirine bağlanıyor. Üniversiteye başladığı yıl isimsiz kahramanımız annesini kaybediyor. Okulun dergisini çıkaran Eda, bir gün yanına gelerek annesinin ölümü hakkında hissettiklerini anlatan bir yazı yazmasını rica ediyor. Yazarın anne betimlemelerinin oyukların en derini olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Annesinin ölümü sebebiyle tanıştığı Eda'ya gönlünü kaptırıyor. Eda'dan önceki bütün hayatını yok sayıyor ve babasının yanından ayrılıyor. Ayrı eve çıkıyor, farklı işlere girip çıkıyor, alışkanlıklarını değiştiriyor. Eda ise başka birine aşık. Kendisi nasıl Eda'ya aşıksa, Eda da aynı şekilde Savaş'a aşık. Kitapta en çok kızdığım karakter Eda sanırım. Hem çok kızıp hem de en çok anladığım karakter de diyebilirim. Hep iyiyi görmeye çalışıyor ama kaybeden hep kendisi oluyor. Gelelim kitapta en çok sevdiğim karakter olan Baki Semih'e. Baki Semih dergahtaki dervişlerden biri ve gerçek adı Ayhan. Geçmişinde çok zengin ve bohem bir hayat yaşayan karakterimiz aşk yüzünden hayatın sillesini yedikten sonra kendini dergaha kapatıyor. Şeyhin kendisine verdiği Baki Semih adını kullanmaya başllyor. Herkesin hayatında bir Baki Semih olmalı dediğimiz bir karakter. Nasıl oluyorsa isimsiz kahramanımızın her zor anında yanında ve onu her türlü çıkmaz sokaktan kurtarıyor. Adeta onun gölgesi oluyor. Aslında isimsiz kahraman ile Baki Semih'in hayatlarının birbirine ne kadar çok benzediğini kitabın sonuna doğru anlıyoruz. Aşk, Allah aşkı, sevap-günah, hakikat-yalan, gerçeklik- rüya gibi konuların hep birlikte işlendiği bu kitap Tarık Tufan serisinin olduğu rafta özenle yerini aldı. İnsan aşık olduğu zaman gözünün gördüğüne inanmıyor maalesef. Bu kadın için de erkek için de aynı.. (Neslihan C.)

Kitabın Yazarı Tarık Tufan Kimdir?

Tarık Tufan 5 Haziran 1973 yılında İstanbul'da doğdu. Kabataş Erkek Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümünü bitirdi. Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü Sosyoloji Bölümünde yüksek lisans eğitimini tamamladı. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayınlanmakta ve bazı televizyon kanallarında edebiyat-sohbet türünde programlar sunmaktadır. Yayımlanmış beş adet kitabının yanı sıra Uzak İhtimal ve Yozgat Blues filmlerinin senaristlerindendir.

Edebiyat alanında beş adet kitabı mevcuttur. Kitaplarında, günlük hayat içinde insanın varoluş, kimlik sorunlarını irdeler. Uzak İhtimal ve Yozgat Blues'un senaristlerindendir. Kitaplarındaki zarif ve naif anlatım üslubunu senarist olduğu filmlerde de görmek mümkündür. "Uzak İhtimal" filmiyle 2009 yılında İstanbul Film Festivali'nde "En İyi Senaryo" ödülünü kazanmıştır. Uzak İhtimal'in ardından senaryosunu yazdığı "Yozgat Blues" filmiyle 2013 yılında Altın Koza Film Festivali'nde "En İyi Senaryo" ödülüne layık görülmüştür.

Tarık Tufan Kitapları - Eserleri

  • Ve Sen Kuş Olur Gidersin
  • Bir Adam Girdi Şehre Koşarak
  • Kekeme Çocuklar Korosu
  • Düşerken
  • Şanzelize Düğün Salonu
  • Hayal Meyal

  • Beni Onlara Verme
  • Kraliçenin Pireleri
  • Kaybolan
  • Geç Kalan

Tarık Tufan Alıntıları - Sözleri

  • İnsan anbean delirdiğini fark edebilir mi? (Şanzelize Düğün Salonu)
  • Gözlerim biraz yorgun. İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler… (Bir Adam Girdi Şehre Koşarak)
  • " Herkesin hicreti niyet ettiğinedir. " (Beni Onlara Verme)
  • Susuyorduk öylece. Göz göze gelsek kör olacaktık. Konuşsak sözler bitecekti. (Kraliçenin Pireleri)
  • Ne garip, insan doğruların ne kadar farkında olursa olsun kendisini kandırabilme gücünü asla yitirmiyor. Beynine dayanan silahın önemi yok. Yaşıyorsan buradan da kurtulabilme şansın var demektir. (Ve Sen Kuş Olur Gidersin)
  • Velhasıl ölüyorlar. Kendi katilleriyle sevişiyorlar, kendi ka­tillerine yemek pişiriyorlar, kendi katillerinin ellerini öpüyor­lar bayramda, kendi katillerinin donlarını yıkıyorlar, kendi katillerinin çocuklarını doğuruyorlar, kendi katillerinin ço­cuklarını büyütüyorlar. (Beni Onlara Verme)

  • Sen unutuyorsun diye bütün acılar geçiyor mu? (Kaybolan)
  • "Annemin ölümünün dil bilgisi, grameri olmuyor ki Eda. İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu." (Şanzelize Düğün Salonu)
  • "Gitmek, biraz ölmektir." (Kraliçenin Pireleri)
  • Ben kolayca incinirim bilirsin. Kolayca hasta olur, kolayca vazgeçerim zor olan ne varsa. (Bir Adam Girdi Şehre Koşarak)
  • “Kalk Kudüs’e gidelim sevgilim.” (Bir Adam Girdi Şehre Koşarak)
  • "Insanlar hep yanlış şeyi alkışlıyorlar." (Kaybolan)
  • "İnsanı çürüten ölüm değil, hayattır." (Düşerken)

  • İnsanın en ölümcül yarası, içinde anbean büyüyen gitme hevesidir. (Düşerken)
  • Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez... (Ve Sen Kuş Olur Gidersin)
  • Kadınlar kısa anlarda yaşarlar. Kinleri de, öfkeleri de, merhametleri de o anda açığa çıkan duygu durumundan fışkırır. Bunu saklamazlar. (Bir Adam Girdi Şehre Koşarak)
  • “Sen beni tutarsan hiç düşmem biliyor musun?” (Bir Adam Girdi Şehre Koşarak)
  • İnsan, bir parça kandan ve çokça özlemden yaratıldı. İnsan, topraktan, sudan ve aşk acısından yaratıldı. (Geç Kalan)
  • Annemin ölümünün dil bilgisi, grameri olmuyor ki Eda. İnsanın annesinin ölümü zaten hayatın anlatım bozukluğu. (Şanzelize Düğün Salonu)
  • “Şimdi bulabildiğim tüm soru cümlelerini üst üste yığıp bulabildiğim en merhametli cevabın dizlerine yaslamak istiyorum başımı. Bulabildiğim en müşfik cümlenin önünde bir an olsun düşünmeksizin iyiden iyiye bitik, yorgun vücudumu yere bırakmak istiyorum. Uzanmak ve hangi günahtan kalma olduğunu kestiremediğim acıların yorgunluğunu bir parça olsun üzerimden atmak istiyorum. Uyumalıyım.Uzunca bir süre.Sınırların, para birimlerinin, zaman ölçülerinin değiştiği çağlara dek.” (Kraliçenin Pireleri)

Yorum Yaz