Savaş ve Açlar - Hasan İzzettin Dinamo Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Savaş ve Açlar kimin eseri? Savaş ve Açlar kitabının yazarı kimdir? Savaş ve Açlar konusu ve anafikri nedir? Savaş ve Açlar kitabı ne anlatıyor? Savaş ve Açlar PDF indirme linki var mı? Savaş ve Açlar kitabının yazarı Hasan İzzettin Dinamo kimdir? İşte Savaş ve Açlar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Hasan İzzettin Dinamo
Yayın Evi: Tekin Yayınevi
İSBN: 9789944612104
Sayfa Sayısı: 376
Savaş ve Açlar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Bunların hepsi belediyece gömdürülecek şehit ailelerinin çocuklarıydı. Fatma'nın ölüsü de gelince mezarcılar irili ufaklı, kızlı erkekli çocuk ölülerini birer birer mezara indirip, toprağın üzerine yan yana dizmeye, sonra üzerlerine tahta dizmeden toprak atmaya başladılar. Bir yığın çocuk bir daha kalkıp oynamamak, ekmek istememek, cıvıldaşmamak, kavga etmemek üzere bir tek mezara atılmıştı. Bu, Şakire'nin çok gücüne gitti. İçinde korkunç bir hınç kabarmıştı. Bu felek denen şey ne korkunç bir canavardı? Babası, ağabeyi sınır boylarında mezarsız çürüyüp giden şu şehit yavrularının bir tek mutluluğu yerin altına girerek açıkta kurda kuşa yem olmaktan kurtuluşlarıydı. Şehitlerin geride bıraktığı varlıkları bu akıbet beklemiyor muydu?” Hasan İzzettin Dinamo, Ulusal Kurtuluş Savaşı yıllarını en fazla yokluk ve kimsesizlik içinde geçiren yazarlarımızdandır. Savaş ve Açlar, bir ailenin yaşayabileceği en zor koşullardaki var olma mücadelesinin, savaşın etkisiyle, nasıl drama dönüştüğünü, nasıl dağılma ve yok olma sürecine girdiğini anlatan, çarpıcı ve bir o kadar da etkileyici bir roman.
Savaş ve Açlar Alıntıları - Sözleri
- Ne yaşanası dünya diye düşündü, “ yalnız yiyecek bir lokma ekmeği olsa da şu güzel şeyleri seyretmeye vakit bulsa!”
- İnsanı adam eden zorluklardır.
- İnsanoğlu doğduğu günden beri iki nesneye kulluk etmek zorundaydı: Allah'a ve hükümete. Bir insan bu ikisiyle oldum olası başa çıkamamıştı.
- Burada ancak ölümün sözü geçer, ölüm burada mutlaka insanlardan uzun yaşar.
- "Ama çok yoksullar değil mi?" "Çalışan insanlar hep yoksuldur kızım."
- "Kuduz köpek varmış, insanı ısırınca insan kudururmuş. Biz burada açlıktan kuduruyoruz, hükümetin haberi yok."
- İnsanoğlu doğduğu günden beri iki nesneye kulluk etmek zorundaydı: Allah'a ve hükümete. Bir insan bu ikisiyle oldum olası başa çıkamamıştı.
- Ne yazık ki Anadolu, Tanrının ölü bir çölüydü.
- Şimdi, insanların nasıl birer kendini beğenmiş hayvan olduklarını anladığımdan beri daha yürekli, daha rahatım,
- “İnsanı adam eden zorluklardır…”
- "Ama çok yoksullar değil mi?” “Çalışan insanlar hep yoksuldur kızım.”
- İnsanların yaşayıp ihtiyarladıktan sonra, bir de cephede kurşunla vurularak ölebileceğini sanıyordu. Ölüm, sırayı saygıyı unutarak gelmiş, iki sevgili küçük kardeşini alıp götürmüştü.
- "Ama çok yoksullar degil mi?" "Çalışan insanlar hep yoksuldur kızım."
- "Ne yazık ki Anadolu, Tanrı'nın ölü bir çölüydü."
- "Bu yeryüzü yaşanası, güzel bir yer. Ah, şu çalışmamız para etse!"
Savaş ve Açlar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ya Geride Kalanlar ?!?: Herkeşlere merhabalar ... Bugün sizlere acılı çiğ köfte tarifi vericem diyormuşum ?!? =)) Çiğ köfteyi bırakalım ama "ACISINI" cebimize atıp yol alalım .. Tanıtım yazısı nerelere gider bilemiyorum .. Ne kadar yazıcam onu da kestirmek zor .. Ama bu ismi bilin istedim .. Hasan İzzettin Dinamo bunu sonuna kadar hak ediyor .. Sık sık sahaflara ya da hurdacılara gidip çingene pazarlığı yaparak kitap aldığım için kitaplarına bolca rastladığım bir isimdir Hasan İzzettin Dinamo .. Karadeniz menşeli yazarımızın bir Kutsal İsyan serisi vardır ki - kendi otobiyografik hikayesidir bu aynı zamanda - dillere destan .. Ama harbi destan !! 8 ciltlik bu Kurtuluş Savaşı destanının yanına benim nazarımda hiç ama hiçbir kitap yaklaşamaz ... Hani şu satışları rekorlar kıran , korsan baskıları dahi yüzlerle ifade edilen Turgut Özakman' ın Şu Çılgın Türkler ve Cumhuriyet serisi kitapları var ya! Onları açıp okuyanlar kaynakçada bu ve daha bir çok eserini görebilirler .. Öyle bir muazzam seridir bu .. Dile kolay.. Kabaca 3000 sayfa!! Zaten şu isimdeki güzelliğe bir bakar mısınız ?! Hem KUTSAL hem İSYAN !! Voltron desen değil ! Lazerion desen diz çöker özür diler aman ben ettim sen etme , ağzım burnum teneşirlere geleydi de koymayaydım şu ismi kendime diye ! Kurtuluş Savaşını bundan daha iyi özetleyen bir isim daha olabilir mi ?!? İşbu sekiz ciltlik seriyi , - bir garip lanet mi diyeyim , bir aksilikler kumkuması mı bilemiyorum ama - ben senelerdir bir araya getirip alamadım .. Eski kitap takıntım var .. İstiyorum ki illa o rengarenk seriyi dizeyim raflara.. Açınca kahverengiye çalan o sapsarı sayfalardan okuyum bu eseri .. Olmuyor !! Vazgeçtim .. En son bu kitaba denk geldim .. Açtım okudum .. Okudum okumaya ama yok oldum be kardeşim ! Okuma durumuma yorum yapanlar oldu ciğerim delinmişti okurken diye.. Cidden o yorumun sözlük karşılığı işte bu kitapmış meğer .. CİĞER DELEN!! Spoiler vermeden nasıl anlatabilirim diye düşünüyorum şimdi .. Herkes okusun istiyorum çünkü .. Şu an dahi yazacaklarımı kendimce yoklarken , romandaki kimi ayrıntılar burnumun direğini sızlatıyor.. Anlatılanlar birebir yaşanmış , GERÇEK hadiseler çünkü .. Dağlara , koca koca taşlara okusan inan onlar ağlar .. Hasan İzzettin Dinamo' nun gerçek yaşam hikayesi bu kitap .. Sadece bir kaç ismi değiştirmiş o kadar .. Nasıl başlayalım .. Nasıl başlasak acaba diyorum.. En iyisi yazıldığı günlere gidelim .. Birinci Dünya Savaşı günlerinde Osmanlı İmparatorluğu' na .. Hepiniz o dönemi üç aşağı , beş yukarı biliyorsunuz .. Almanya ile ittifak ..Sonra komple rendeden geçirilecekken gelen Kurtuluş mücadelemiz ile yunana tokadı basışımız .. Kefeni yırtıp, al bayrağımızı göndere çekişimiz.. İşbu roman bu savaştan az evvel başlayıp , Kurtuluş Savaşı öncesinde son buluyor.. " Batı dünyasındaki 400 yıllık rönesans, reformasyon, bilim ve düşünce ihtilali, Fransız inkılabı ve sanayi devrimini, Atatürk, bir insan ömrüne , hatta 15 yıla sığdırmıştır" diyen İngiliz tarihçi yazar/arnold-j-toynbee ' nin hatıratını açıp okuyanınız var mı ? Yazar orda annesiyle geçen bir diyaloğu aktarır .. Şöyle der annesi Türkiye ve Türklerden için : “Annem bize kahvaltılarda derdi ki, 'Türkiye, Anadolu çok güzel bir ülke, Türklere layık değil” ... Bu, küstah ve gözü doymaz ingilizin aslında bize ve ülkemize bakışının su götürmez tezahürüdür .. Devam edelim .. Peki ya İngiliz General Aspinall Oglander' ı duyanınız , bileniniz var mı ? Muhtemeldir ki yok ! Bakın o ne demiş Çanakkale' de siper geçicem diyip, ağzının üstüne KÜREĞİ yiyip , gırtlağına soktukları süngüyü çıkardıktan sonra : 'Çekildik... Çanakkale'yi geçemedik ama Türk milletinin genç neslini, eğitimli neslini, çiçeğini yok ettik. Dolayısıyla geleceğini yok ettik. Bellerini zor doğrulturlar'. Evet o savaşlarda resmen yok olayazdık ! Yok olmanın kıyısına geldik .. O dönem , yani savaştan öncesinde yapılan nüfus sayımında elde edilen sayı kabaca 27 ila 28 milyon .. Tam emin değilim .. Kurtuluş Savaşı sonrasında yapılan sayımda elde edilen sayı kaç biliyor musunuz ? 13 milyon !! Biz onca cephede çarpışmışız - ki bir dolu var ama bunlardan biri Çanakkale (EH YANİ!) biri Sarıkamış - , 1.5 milyon askerimizi kaybetmişiz , NÜFUSUMUZ YARIYA İNMİŞ !! Bu nüfusun yarısı ne oldu da kırıldı arkadaş diyorsun di mi ? İşte orda , bu kitap devreye giriyor sevgili çokomelperver kardeşim ! Bugün o burun kıvırdıkları 10. Yıl Marşı' ndaki , "Çıktık açık alınla on yılda her savaştan, On yılda onbeş milyon genç yarattık her yaştan" dizeleri ne diye yazılmış bir okuyun .. Savaş diyince toplar , tüfekler , efenime söyleyeyim tanklar ve de koca koca dretnotlar ,kıyıları bombalayan ateş kusan ejdarhamsı gemiler geliyor di mi aklınıza ? Savaş diyince hep cepheye gidenler , gaziler ve şehitler geliyor di mi aklınıza ? yazar/Cengiz-Aytmatov ' un muhteşem eseri kitap/toprak-ana--243726 ' yı okuyanlar Tolganay Anayı ve başından geçenleri çok ama çok iyi bilir .. Okumayanlar için ben söyleyeyim .. Ya geride kalanlar ?!? İşte , kabaca toprağa bağlı yaşayan , geçimini hayvancılıkla - tarımla sağlayan nüfusumuzun yok oluşudur o yarıya inen rakamın tam olarak cevabı .. Cephe gerisinde, evin erkeği gidince ..Tarlayı tapanı , yeri gelince karasabana sürdüğü öküzünü , sonrasında o karasabanı , ona yardım eden dağlar gibi oğullarını , yeni doğmuş çocuğunu yatırdığı beşiğini , başına üşüşen kara borsacı ve fırsatçı akbabalar yüzünden ekeceği toprağı kaybeden köylü ne yapsın ? Fatma Girik ' in meşhur filmindeki sahne geldi mi gözünüzün önüne ? Hani çocuklardan gizlice kazanda TAŞ kaynattığı o sahne! Tolganay 'ın kaç oğlu öldü şu an hatırlamıyorum .. Ama rekor işbu gerçek yaşam öyküsündeki yazarımızın anası Şakire anada .. Ne ikisi , ne üçü ?!? Sadece kendi çocuklarımı peki? Ah az daha unutuyordum !! Tüm bu açlık ve sefalete sen bir de yokluk ekle .. Sıtma da katalım mı az içine sayın abim? OLUR ! Başka neler var ? Çaresizlik de koyuyorum .. Ver ondan da ! Bakın hepsi çok acı .. Yani spoiler vermek istemiyorum ama bilmem kaç tane çocuğun gözünün içine baka baka ölmüş .. Hele biri memedeyken ölüyor .. Sen bunları görüp bağrına taş basmış , "yaşamak zorundayım bari şu çocuklar yaşasın" diye canını dişine takmışsın .. Bir düşün .. Bırak yiyecek yemeği TUZ bulamıyorsun .. Tuz yauw !! Deniz suyunu kaynatıp tuz elde etmek nedir .. Bu nasıl bir çaresizliktir ki mezbahanın giderinden atılan bağırsakları kuduz köpeklerle boğuşa boğuşa toplayıp ,temizleyip yemek zorunda bırakıyor adamı ?!? Ağır oldu diyorsun di mi ? Ben sana %10 ' unu zerk ettim .. Öylesi bir isimdir romandaki Musa karakteri üzerinden bizlere kendi hayatını anlatan Hasan İzzettin Dinamo ! Ve bu Cumhuriyet nasıl kuruldu' nun cevabıdır bu kitap .. Kendi kitaplarımı karıştırırken Attila İlhan' a yazdığı şöyle bir mektuba denk geldim .. Ben aktarayım da zamanı olan okusun .. Karaltın kalksın yeter bahsetme artık diyorsunuz biliyorum ama Hasan İzzettin de 142. madde ile komunist damgası yiyip , üstü çizilip, yok sayılanlardan .. Daha doğrusu UNUTTURULANLARDAN !! Bakın neler diyor, kendisinden için " kitap/40larin-cadi-kazani--17546 'nda yitirmiştik , kaybolmuştu Dinamo" diyen yazar/Attila-Ilhan ' a .. "...yaşımız epeyce ilerlediyse de Türk edebiyatını yine de bizler yapmak ve Türk edebiyat tarihindeki yerimizi almak zorundayız. Ahmet Kabaklı gibi gericilerin' yazdığı edebiyat tarihinde ne kadar yerimiz yoksa; Türk şiirini tam anlamıyla dejenere eden, sonra da onun üzerine birer sultan gibi kurulan Garipçilerin yazacağı, ya da salıklayacağı edebiyat tarihinde de yerimiz olmayacaktır..." "... politikanın demir yumruğu, bizi dediğiniz mağaralara kovarken, onlar rahatça -kendiliğimizden boşalttığımızı sandıkları- yerlere kuruldular ve bizlere bir kere olsun, asla dönüp bakmadılar. Ölmemek için sanat potansiyelimizi bir yere doğru kanalize etmek istedik ve bundan 'Kutsal İsyan' doğdu..." Aranızda bu incelemeyi okuyan Trabzonlular muhakkak ki vardır .. Yazar da Akçaabat'lı .. Köftelerinizle değil , böylesi bir yazarı bağrınızdan çıkardığınız için iftihar etmelisiniz bence .. Zira sırf şu yukarda ismini verdiğim o 8 ciltlik Kutsal İsyan serisi ( üstüne 4 ciltlik Kutsal Barış ) ve burda sizlere tanıttığım bu kitabın tam karşılığı ANADOLU' dur .. Böylesi bir yazarı her ana doğurmaz ..Böyle bir yazarla hemşehri olmak da her kula nasip olmaz... Sonradan gelen edit : Deniyor ki bu kitabın bir devamı var mı ? EVET VAR .. Ben ilerde tekrar okuyacağım için bu sıralamayla okumadım ama izlemeniz gereken sıralamayı vereyim .. kitap/savas-ve-aclar--30685 kitap/oksuz-musa--59727 kitap/aclik--63526 kitap/musanin-gecekondusu--63529 kitap/musanin-mapusanesi--63528 Bir de bunlardan bağımsız ama spin off kıvamında karakteri barındıran kitap/koyun-baba--63530 kitabı var .. Buradaki Ahmet karakteri ile Musa' nın Gecekondusu' nda karşılaşacaksınız .. Seçmeli olarak okuyabilirsiniz .. Bana sorarsanız okuyun .. (Tuco Herrera)
Bu memleketten Dinamo geçti...: OF ANAM OF BABAM OF İSEYİN'İM OF OF OF! Bu kitap gibi hayatıma giren kaç kitap oldu diye düşünüyorum... düşünüyorum... biraz daha düşüneyim... Yok. Hasan İzzettin Dinamo bizim memleketimizden çıkmış bir insan ve bunu bilmiyoruz. Takip ettiğim insanlar içinde yalnızca 3 okur tarafından bu kitap okunmuş; ki; mithrandi21, Nordavind ve ben hemen hemen aynı anda okuduk. 2 hafta öncesine kadar okumamıştık bu kitabı. Kendi adıma konuşmak gerekirse Kutsal İsyan'ın adını ansiklopedi, tarihi makaleler veya yazarların yararlandığı kaynaklarda birkaç kez görmekle birlikte, Hasan Dinamo hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Sıfır. Kendi içimde rastgele bir etkinlik yapıyordum. Gözümü kapadım, anasayfamda rastgele ilerledim ve gözümü açtığımda karşıma hangi kitap gelirse -kitap/yanik-gorumce--132032 dahil- okuyacaktım. Karşıma Savaş ve Açlar geldi. Hiçbir fikrim yok kitap hakkında ve başladım. Olay burada patlak vermeye başlıyor zaten... Bakın arkadaşlar; akıcı ve sade, temiz bir Türkçe aynı zamanda Trabzon şivesiyle birleşmiş olmakla birlikte yoğun ruh tahlilleri içeriyor. Ki işin garip tarafı kitaptan olan bir karakter vefat ettiğinde Dinamo size yaşadığı acıyı uzun uzun anlatmıyor. Öldü. Bitti. Öldüğüyle ilgili üzülmeli sözleri belki önünüzdeki 1 2 sayfa daha görebilirsiniz ama o kadar hepsi; ama çok etkileniyoruz, sonucun ne olduğunu bile bile... Karakterlerden birisi ölesiye kadar o kadar çok üzülüyorsunuz ki zaten... Sonrasını anlatmaya Dinamo'nun bile gücü kalmadı, belki de onun bile kalemi bu kadar yoğun duyguları anlatacak kadar güçlü değil... Gerçek bir hayat hikayesi. Dinamo'nun birebir kendi hayatı. Karakterlerin hepsi kendi ailesinden ve tanıdıklarından oluşuyor. Bu nedenle yazarın hayatını araştırmak size doğrudan spoiler verecektir, diğer yandan ben önceden araştırdıydım bir miktar; ama buna rağmen etkileneceğim kısımda yine etkilendim, fark olmadı; ama kitabın sonu her şeyi tahmin etmene rağmen nasıl bu kadar vurucu olabiliyor ki... Bizim memleketimizden böyle bir insan çıkmış. Haberimiz yok. Kendimizi Türk Edebiyatını bildiğimize o kadar kaptırmışız ki, yeni yazarlar araştırmaktan korkar olmuşuz. yazar/yasar-kemal, yazar/resat-nuri-guntekin, yazar/sabahattin-ali iyi güzel de ağzımızda sadece bu yazarlar var. Hepsi övgüye layık birbirinden kıymetli insanlar. Ki ben her zaman İnce Memed-Çalıkuşu-Kuyucaklı Yusuf üçlemesi arasında kalmış ve aralarından hangisinin daha iyi olduğunu bulamayan bir insanım. Şimdi bu üç mükemmel ötesi kitabı da tokatlayan bir Savaş Ve Açlar var... Ne diyebilirim ki... Böyle bir üçlüyü geçebilecek bir kitap olduğuna dair ihtimal bile vermiyordum; ama artık öyle düşünmüyorum. Arayıp bulduğum sürece bu kitabı da geçecek bir kitap mutlaka vardır. Bazıları da Türk olduğu için korkuyor. Klasik, kendi memleketimizden insanımız hiçbir şeyi doğru dürüst yapamaz ve yabancı kitapları okumak her zaman daha havalı gözükmelerini sağlıyor gibi bir algı var ya. Hani okuduğu 2 wattpad(yazılışını bilmiyorum) kitabıyla tüm türk edebiyatını eleştiren boş insanlar var ya... Size inanın diyebilecek en ufak bir lafım yok... dur bakayım, sizin dilinizde bulduğum bir laf varmış aslında: AY Artist! Bu memleketten çok çok iyi yazarlar geçti. Kimsenin onları 2 kelimeyle bu kadar eziklemesine müsade edemem. Ki ben de yoğun olarak yabancı kitaplar okudum, Türk yazarlara ait okuduğum kitap sayısı 100 ya vardır ya da yoktur. Türk Edebiyatı hakkımda bilgim oldukça az, artık hiç yok. Ne işiniz varsa bırakıp okuyun derim. Ki ben bu lafı ilk kez söylüyorum, tavsiye ettiğim kitaplar mutlaka oldu ama bu kitabı okumadan hiçbir Türk ölmemeli. Bu insanı hepimizin tanıması gerekiyor. Kitapla ilgili fazla bilgi vermeyeceğim, okuyan arkadaşlarla uzun uzun sohbet yapabilirim. Ama tavsiyem: okumadıysanız araştırmayın. Araştırmadan okuyun. Hasan İzzettin Dinamo'nun da otobiyografik eserlerini okumadan şiir kitaplarını okumayın. Ne kadar okusanız da bir şeyler hep eksik kalacaktır... Umarım insanlara az çok faydalı olabilmişimdir. Bu kitabı son 3 günde yaklaşık 80 kişiye tavsiye ettim, tavsiye etmeye de devam edeceğim. Asla bıkmadan, usanmadan. Vaktinizi çaldığıma değmiştir umarım. İyi günler. (Hakan)
mutlaka ama mutlaka okuyun!!!: Inanın kendimde değilim, kitabı az önce bitirdim , eşi ve benzeri olmayan bu kitaba uzun bir inceleme yazmak isterim ama hafızamda hissettiklerimi anlatabileceğim kelime yok, kurulacak her cümle eksik olacak, tek söyleyebileceğim, bu topraklari vatan kabul eden her vatandaşın okuması gereken, okumanız gereken bir kitap. Bu kitabı güzel incelemesi sayesinde okumama vesile olan değerli okur arkadaşım Nordavind yürek dolusu minnet ve teşekkürler. Hep cephedeki kahramanlıkları ,yasam şartlarının zorluklarını okuduk nice kitaplarda ya da dinledik yaşayanlardan. Ya geride kalanlar,ya geride kalanlar...Şakire Ana gibi nicelerinin dili olmuş bir kitap... Mutlaka ama mutlaka okuyun. (Hatice)
Savaş ve Açlar PDF indirme linki var mı?
Hasan İzzettin Dinamo - Savaş ve Açlar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Savaş ve Açlar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hasan İzzettin Dinamo Kimdir?
Hasan İzzettin Dinamo (d. 1909, Akçaabat, Trabzon - ö. 20 Haziran 1989), Türk yazar.
Ailesiyle önce İstanbul'a sonra Samsun'a yerleşti. Babası I. Dünya Savaşı'nda öldü. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'ndeki eğitimini tamamlayamadan ayrılan yazar, geçimini çeviriler yaparak ve özel ders vererek sağladı.
Dinamo, gençliğinde bireysel şiirler yazsa da Nazım Hikmet'in şiirleriyle tanışınca kendine toplumcu bir çizgi çizdi. Nazım'ın yanında, Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz ve A. Kadir gibi şairlerle birlikte çalıştı. yedi ciltlik Kutsal İsyan ve Savaş ve Açlar gibi önemli romanlara imza atmıştır. 1977 yılında, "Kutsal Barış" adlı romanıyla, Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazanmıştır. Genellikle savaş dönemini anlatan romanlarının yanında şiir kitapları ve bir de öykü kitabı bulunmaktadır. İlk şiirlerinde Rıza Tevfik , Yusuf Ziya, Orhan Seyfi'nin etkileri görülür. Servet-i Fünûn dergisinde hece vezniyle şiirler yazmıştır. Aruz ölçüsünü kullanmış olsada yeniden heceye dönmüştür. Hapiste sayısız şiirler, romanlar, destanlar yazmıştır. Deniz Feneri, Kutsal İsyan, Savaş Ve Açlar adlı kitapları önemlidir.
Hasan İzzettin Dinamo Kitapları - Eserleri
- Savaş ve Açlar
- Öksüz Musa
- Kutsal İsyan - 1
- Açlık
- Kutsal İsyan - 2
- Kutsal İsyan - 3
- Musa'nın Mapusanesi
- Koyun Baba
- Musa'nın Gecekondusu
- Kutsal İsyan - 4
- Kutsal İsyan - 5
- Ateş Yılları
- Çoban Şiirleri
- Deniz Feneri
- Kutsal Barış 1
- Kutsal Barış 3
- Kutsal Barış 2
- Kutsal Barış 4
- 6-7 Eylül Kasırgası
- Kutsal İsyan - 6
- Kutsal İsyan - 8
- Kutsal İsyan - 7
- Ateş Ormanları Arasından
- Özgürlük Türküsü
- Adalet Sıtması
- Türk Kelebeği
- Kavga Şiirleri
- Anadolu'da Bir Yunan Askeri
- Kenti Yiyen Çocuk
- Gecekondumdan Şiirler
- Tuyuğlar
- Sürgün Şiirleri
- Karacaahmet Senfonisi
- İkinci Dünya Savaşı'ndan Edebiyat Anıları
- Nazım'dan Meltemler
- Savaşta Çocuklar
Hasan İzzettin Dinamo Alıntıları - Sözleri
- Fırsat bulsanız da okuyun, bulmasanız da okuyun." (Öksüz Musa)
- Düşünmek kahramanlıktır, Düşünmek, bir çiğ tanesidir. bir anlıktır. Düşünmenin ötesi, karanlıktır cancazım, karanlıktır. (Kavga Şiirleri)
- Düşünmek, salt insanoğlunun harcı. Yine insanoğlu, en büyük düşman ne yazık, düşünceye karşı. (Kavga Şiirleri)
- <
Türk Kelebeği) - Yine zindan, yine çark, yine bıçak, yine kelepçe, Gece başlıyor, kardeşler, gece. (Kavga Şiirleri)
- Tarihimizi okuyunuz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar, hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir. Mustafa Kemal (Kutsal İsyan - 3)
- "Ama çok yoksullar değil mi?" "Çalışan insanlar hep yoksuldur kızım." (Savaş ve Açlar)
- İnsan yürekleri de gittikçe taşlaşmakta. (Çoban Şiirleri)
- "insanoğlundan tiksinicek duruma gelmiştim. İçimde insan sesinin hiç işitilmediği kuytu ormanlara, dağ başlarına kaçmak eğilimi çan çalıyordu." (Musa'nın Mapusanesi)
- İnsan, neden her istediğini olamıyordu? Bu adaletin ya da adaletsizliğin anahtarı kimin elindeydi? Toplum, yetenekli çocuklarını neden elinden tutup yetistirmiyordu? Bir Rousseau, bir Pestalozzi gibi düşünen insanların varlığına dayanan bir toplum, bir eğitim sistemi var olmadıkça bütün yetenekler güz yaprakları gibi yağmurun, rüzgarın önünde sürüklenmek zorundaydı. Toplumlar, çocuğun anası babası olmadıkça yeteneklere kurtuluş yoktu. (Açlık)
- Yapamadım,yol verdim gözlerimdeki yaşa. (Çoban Şiirleri)
- İstanbul soluk alınamayacak, içinde kımıldanılamayacak bir arslan kafesine dönmüştü. İşgalciler, ellerinde ateşten kırbaçları bulunan arslan terbiyecileri gibi bu kafesin kızgın demir çubukları çevresinde dönüp duruyorlardı. (Kutsal İsyan - 1)
- En son türkümde seni söyleyeceğim. Bir emperyalist tankı altında şair yüreğim ezilirken. Ya da dünyanın en güzel bir sabahında Bir duvar dibinde kurşuna dizilirken... (Özgürlük Türküsü)
- Yıkıldı üstümüze zaman bir dağ gibi. (Çoban Şiirleri)
- Umut gerçi kahpe bir şeyse de o gülümsedikçe ortada her zaman sahip olacağımız bir şey var demektir. Sen, şu sırada büsbütün umutsuz değil, salt öfkelisin. Tabancanı, hiçbir vakit öfkelenince kullanma, aziz kardeşim. (Adalet Sıtması)
- Ben, Aziz Nesin’i güçlü mizah sanatiyle orda tanıdım.Eski Marko Paşa’da yazdığı çok güzel yazılarını eski dostum Sabahattin Ali’ce kaleme alındığını sanıyordum, orda bana okumam için verdiği «İt Kuyruğu» adlı hikâye kitabını okuduktan sonra bunun yazarı birden bire gözümde dağ gibi büyüdü. Sonra iyi ahbap olduk. İyi bir okuyucu olduğumu da anlamış olacak ki, bundan sonra bütün oracıkta yarattığı mapusane ürünlerinin sanırım ilk okuyucusu ben oldum. Akbaba’cı Yusuf Ziya ile bağlantı kurar kurmaz sıtmalı bir yazı işine girişti. Artık, başnı kaşıyacak zamanı yoktu. Ha bire yazıyordu. Dışarda serbest gezen okuyuculanın daha sonra okuyup kahkaha patlatacakları ,biraz daha sonra da İtalya’da dünya mizah birinciliği alacak olan Fil Hamdi hikâyesini henüz müsvedde halindeyken ilk okuyan biz oluyor, kasıklarımız çatlarcasına gülüyorduk. O kötü koşullar altında başka hiçbir şey de beni güldürememişti. Bütün emniyet örgütünü son kerte zekice hicveden bu hikâye haklı olarak sonra Altın Palmiyeyi Türkiye’ye doğru yola çıkarmıştı. Aziz Nesin dışarda gene, güzel bir de sevgili bırakarak mapusaneye gelenlerdendi. Bu yüzden de içerde para kazanmak, sonradan karısı olacak sevgiliyi çıkıncaya dek dışarda barındırmak gerekiyordu. Yusuf Ziya da Nesin’i doludizgin sömürüyordu. Bir hikâyesine yedi buçuk yada on lira veriyordu. Geçmiş gün, iyi usumda yok. (6-7 Eylül Kasırgası)
- Kent düzeni, belli bir saatten sonra kentin deliğini deşiğini kilit altına alıyor, yarattığı kanunsuz sürülerini kutsal masallardan uzak tutmaya çalışıyordu. Sokakta işsiz, aşsız, korumasız kalmış bir insan için, toplumların yarattığı kutsallikların ne anlamı olabilirdi? Bütün kutsalliklar en sonra insan denen değerin korunması, daha büyük bir değer olması için değil miydi? İnsan, hiçbir kutsallık için bir kurban değildi. Klan çağlarıyla Ortaçağ, artık tası tarağı toplayıp karanlık mezarına göç etmemiş miydi? (Açlık)
- Biz dünyadan geçip gittikten sonra da ay pek çok kereler doğacak, fakat bizi bulamayacaktır. -O.Henry- (Ateş Yılları)
- En güzel hürriyet düşleri zindanda görülür. Schiller. (Kutsal İsyan - 2)
- ...insanın evini ancak kendisi, mezarını başkaları yapar. Ben, bunu bilirim. (Musa'nın Gecekondusu)