diorex
Dedas

Seçilmiş Eserleri - Mirza Fetali Ahundov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Seçilmiş Eserleri kimin eseri? Seçilmiş Eserleri kitabının yazarı kimdir? Seçilmiş Eserleri konusu ve anafikri nedir? Seçilmiş Eserleri kitabı ne anlatıyor? Seçilmiş Eserleri PDF indirme linki var mı? Seçilmiş Eserleri kitabının yazarı Mirza Fetali Ahundov kimdir? İşte Seçilmiş Eserleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 26.07.2022 21:00
Seçilmiş Eserleri - Mirza Fetali Ahundov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Mirza Fetali Ahundov

Orijinal Adı: Seçilmiş Əsərləri

Yayın Evi: Kitab Klubu

İSBN: 9789952826043

Sayfa Sayısı: 432

Seçilmiş Eserleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kitaba Mirzə Fətəli Məhəmmədtağı oğlu Axundovun (Axundzadə – 1812 Nuxa/Şəki - 1878 Tiflis — Azərbaycan yazıçı-dramaturqu, materialist filosofu, ictimai xadim, Azərbaycan dramaturgiyasının banisi) nəsr əsərləri, şeirləri, dramları və məqalələri daxil edilmişdir.

Seçilmiş Eserleri Alıntıları - Sözleri

  • "Hər kəsin öz sənəti özünə iksirdir" #Hekayəti-Molla İbrahimxəlil kimyagər#

Seçilmiş Eserleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Seçilmiş Eserleri PDF indirme linki var mı?

Mirza Fetali Ahundov - Seçilmiş Eserleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Seçilmiş Eserleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Mirza Fetali Ahundov Kimdir?

Mirza Fetali Ahundov (Azerbaycanca: Mirzə Fətəli Axundov, میرزا فتحعلی آخوندزاده / Mirzə Fətəli Axundzadə), modern Azerbaycan edebiyatının kurucusu ve Azerbaycan'ın ilk ateist aydını olan yazar ve filozof.

1850-1855 yılları arasında yazdığı altı komedi, İslam dünyasında dram türünün ilk örnekleridir. 1857'de tamamladığı Aldanmış Kevakib (Kandırılmış Yıldızlar) adlı uzun hikayesi ise bir çok araştırmacı tarafından Azerbaycan edebiyatının ilk romanı kabul edilir. Eserlerinde kadın haklarından genel insan haklarına kadar bir çok temayı işlemiştir. Azeri dram tiyatrosuna yaptığı büyük katkılarından dolayı halk arasında "Azeri Moliere’i" olarak bilinir.

Yaşamı

1812 yılında Şeki Hanlığı'nın merkezi Şeki'de (eski adı:Nuha) doğdu. Babası Mirza Mehemmedtağı, annesi Nane Hanım'dır. 1814'te anne ve babası Tebriz yakınlarındaki Hamene kasabasına göçtü. 1825'te annesi ile Nuha'ya döndü. Burada annesinin amcası Ahund Hacı Alesker Fetali'yi evlatlığa kabul etmiş ve eğitimi ile meşgul olmuştur.

1832 yılında Gence medresesinde öğrenim gördü. Medresede hat öğretmeni Azerbaycanlı şair Mirza Şefi Vazeh kendisine dinî eğitimi bırakıp modern eğitime yönelmesi tavsiye etti. Bu tavsiye üzerine 1833'te Şeki Rus okuluna kaydoldu ve Rusçasını ilerletti

Rus-İran Savaşı sonucunda çıkan bir yangında her şeyini kaybedince Azerbaycan'ı terk edip Tiflis'e yerleşti. Rusça, Arapça, Farsça, Azerbaycan ve Osmanlı Türkçelerini bilmesi dolayısıyla 1834 yılında Tiflis'te Kafkas başkomutanlığında Şark dilleri tercümanı görevine atandı ve ömrünün sonuna kadar bu görevde çalıştı. Genel Valilik emrinde diplomatik yazışmaları yürüttü ve uluslararası toplantılara katıldı. 1840'ta Rusya ile Türkiye arasındaki sınır anlaşmazlıklarını araştıran komisyonda,1846'da Rusya ile İran arasındaki diplomatik görüşmelerde, 1848'de İran tahtına yeni çıkan Nasıreddin Şah'a Rus İmparatoru'nun tebrik mektubunu götüren delegeler arasında yer aldı. Bu deneyimler, onun eserlerinin konusunu belirlemede etkili oldu.[5] 1836-1840 yılları arasında Azerbaycan Türkçesi ve Farsça öğretmenliği de yaptı.

Sanat hayatına, Sebuhi takma adını kullanarak[7] Azerbaycan Türkçesi ve Farsça yazdığı şiirlerle başladı. Konuşma Türkçesine yakın, sade bir dil kullandı. İlk şiiri şikâyetname şeklinde yazdığı Zamaneden Şikâyet adlı eseri idi.[3] Basılı ilk şiiri ise hayran olduğu Rus şair Puşkin'in bir düelloda öldürülmesi üzerine yazdığı "Puşkin'in Ölümüne Şark Manzumesi" adlı uzun manzumedir. Moskova'da bir dergide yayımlanan b eser, devrin Rus ve Gürcü edebiyat çevresinde ilgi ile karşılandı.[5] Tiflis’te öğretmeni Mirza Şefi Vazıh’ın kurduğu Divan-ı Hikmet adlı şairler meclisine üye oldu. Döneminin önemli Azerbaycan şair ve yazarlarına yazdığı manzum mektuplarla ünlendi.

1850-1855 yılları arasında "Hikmet Taşının Sahibi Simyacı: Molla İbragim Halil" (1850), "Muse Jardan; Batonik, Derviş Metali-Şah Meşhur Büyücü" (1850), "Sergüzeşti-Veziri-Hani-Lenkeran" (1850), "Hekayeti-Xırs Quldurbasan" (1851), " Sergüzeşti-Merdi Hesis" (ikinci adı "Hacı Kara", 1852), "Mürafie Vekillerinin Hekayeti" (1855) adındaki 6 komedisini yazdı. Bu eserlerle Azerbaycan'da ve İslam dünyasında modern tiyatronun temelini attı ve bir Türk dilinde tiyatroyu ilk yazan kişi oldu.[2] Komedilerinde de şiirlerinde olduğu gibi konuşma Türkçesi'ne yakın bir Azeri Türkçesi kullandı; kötü idareciler, halkı aldatarak zengin olmaya çalışan tüccarlar, halkın dinî duygularını sömüren mollalar, cahillik, kadının toplum içindeki konumu, batıl inançlar gibi konuları ele aldı.[3] Tiyatroyu, halkı eğitme idealinin bir parçası olarak gördü. Azerbaycan Türkçesiyle yayımına izin verilmeyince komedilerini Rusça'ya da çevirdi. Rusça çevirileri 1853 yılından itibaren Tiflis’te Kavkaz gazetesinde tefrika edildi. Bir kısmını aynı yıl kitap olarak da yayımladı.

1857'de Aldanmış Kevakib (Kandırılmış Yıldızlar) adlı uzun hikayeyi tamamladı. Bu eserde Şah despotizmine karşı şiddetli bir tepki ortaya koydu.[2] Eser, bir çok araştırmacı tarafından Azerbaycan edebiyatının ilk romanı kabul edilir.[5] 1859 yılında komedilerini ve Aldanmış Kevakib'i, Azerbaycan Türkçesi ile Temsilat adı ile yayımlandı ve kendisine büyük ün getirdi. Yazarın dram yaratıcılığı; Kafkasya, Orta Asya ve Yakın Doğu ülkelerinin edebiyatları için de bir örnek teşkil etti. İlk Osmanlı ve İran tiyatro eserleri Ahundov'un komedilerinden sonra ortaya çıktı. Bu komediler Azerbaycan Devlet Akademik Millî Dram Tiyatrosu'nun teşekkülü, Azerbaycan halkı arasında çağdaş tiyatro sanatının yayılması için edebî malzeme rolünü oynadı.

1857'den önce Arap alfabesinin sadeleştirilmesi ve daha sonra ise Arap alfabesinden tamamen vazgeçerek Türk dilleri için Latin alfabesi kullanılması fikrini ileri sürerek birkaç projesi hazırladı ve hayatının son yıllarına kadar onu meşgul eden bu projeler başta Osmanlı Devleti olmak üzere, hiçbir yerden destek görmedi.

1863 yılında İstanbul'a gitti ve buradaki Rus elçisinin vasıtasıyla Sadrazam Fuat Paşa'ya Farsça yazdığı kitabını, Azerbaycanca kaleme aldığı “Yusif şahın hekayeti” ile birlikte takdim etti. Türkiye de ona Mecidiye nişanı ve birtakım hediyeler verildi.

1866'da Kemalü’d-dövle Mektubları adlı felsefi eserini tamamladı. Bu eserde hayalinde yarattığı iki devlet yöneticisinin mektupları yoluyla İslam, Türk-İslam dünyasındaki yönetim, sosyal-dinî hayat, eğitim, insan hakları sorunlarını eleştirmiştir.[6] Eser 1868’de Farsçaya, 1874’te de Rusçaya çevrildi. Ancak Ahundov ömrü boyunca ne Rusya’da ne de Avrupa’da bu eseri yayımlatabildi.

1873'te Rus ordusunda albay rütbesi aldı. Aynı yıl ilk Azerbaycan Türkçesi ile yayınlanan ilk gazete olan, Hasan Bey Zerdabi'nin çıkardığı Ekinçi'de yazılar yayımlamaya başladı. Hacı Kara komedisi Bakü'de Rus okulu olan Realni Mektebi’nin öğrencileri tarafından Hasan Bey Zerdabi'nin öncülüğünde sahnelendi.[8] Çok ilgi gören bu oyundan sonra tiyatroda profesyonelleşme çalışmaları yavaş yavaş başlamış ve tiyatro faaliyetlerinde bir hareketlilik görüldü.

Yaşadığı dönemde eserleri Farsça, Gürcüce, Ermenice, Rusça, Almanca, İngilizce, Fransızca'ya çevrildi; Azerbeycan, Rusya, Fransa ve İngiltere'de komedileri sahneye kondu.[5][6] Azerbaycan’daki düşünce hayatı ve edebiyatını büyük ölçüde etkilemesinin yanı sıra Farsça olarak yayımlanan tiyatro eserleri ve nüfuz sahibi İranlı şahsiyetlerle mektuplaşmaları vasıtasıyla İran modernizmini de etkilediği kabul edilir.

10 Mart 1878'de Tiflis'te bir kalp rahatsızlığı sonucu öldü. Tiflis Botanik Bahçesi içindeki Müslüman mezarlığında Mirza Şefi'nin kabri yanına defnedildi.

Tiflist'te 1865-1878 arasında yaşadığı ev Ahundov Müzesi olarak kullanılmaktadır.

Mirza Fetali Ahundov Kitapları - Eserleri

  • Seçilmiş Eserleri
  • Aldanmış Kəvakib
  • Aklın İflası
  • Eserleri 1. Cilt
  • Eserleri 2. Cilt
  • Felsefi Ve Politik Düşünceler
  • Kəmalüddövlə Məktubları
  • Eserleri 3. Cilt
  • Bir Cimrinin Hikayesi

Mirza Fetali Ahundov Alıntıları - Sözleri

  • Şəriətçilərə görə varlıq iki növdür: varlığı üçün səbəbə möhtac olanlar-mümkünülvücud, varlığı üçün heç bir səbəbə möhtac olmayanlar-vacibülvücud . Şəriətçilərin bu bölgüsünə Axundov etiraz edir, onun elmi əsası olmadığını söyləyir, bütün varlığın, kainatın səbəbə möhtac olmadığını irəli sürür.Necə ki, vacibülvücudun özünün olması üçüb səbəb lazım gəlmir, eləcə də kainat öz varlığında səbəbə möhtac deyil. (Eserleri 2. Cilt)
  • Əgər islam dini övliyalarının sözünü dinləsək elm və sivilizasyon işıqlarından məhrum olarıq; necə ki məhrum qalmışıq.Və əgər Avropa alim və filosoflarının sözünə qulaq asıb elm və sivilizasyon dairəsinə qədəm qoymaq və barbarlıqdan, vəhşiyyət və cəhalətdən nəcat tapmaq istəsək, o vaxt dinimizə və cənnət hurilərini görmək həsrəti ilə bəslədiyimiz şirin arzularımıza əlvida! (Eserleri 2. Cilt)
  • "Musanın, İsanın, Məhəmmədin dinlərindən qabaq, dünyada saysız-hesabsız puç dinlər olmuşdur.Məsələn, bütpərəstlik, atəşpərəstlik, brəhmənilik, yunanların çoxallahlığı və i.a .Belə isə insanın ağlı bir işə heyran qalır ki, nə üçün dünyaları yaradan Allah doğru sayılan bu üç dini yaratmaqdan əvvəl, o qədər puç dinlərin bir neçə min il dünyada yaşamasına imkan vermişdir?" (Eserleri 2. Cilt)
  • Bazı dar görüşlü insanlar, cehennemin yarattığı korkunun, insanlığı suç işlemekten alıkoymaya yaradığını sanıyorlar. (Aklın İflası)
  • Bundan əlavə, biçarə xalq bir mərtəbədə nadandır ki, bu növ bəlaların vücudunu hərgiz dərk etməyib küçələrdə başına və döşünə döyə-döyə gəzir, şaxsey-vaxsey naləsin ərşə bülənd edir.Soruşursan ki, nə var, axır nə xəbərdir? Cavab verir ki, niyə min iki yüz bir neçə il bundan irəli beş-on ərəbi, beş-on ərəb Kufə səhrasında qırıbdır? (Eserleri 2. Cilt)
  • Ne özgün ne de çeviride benden hiç söz etmemenizi rica ediyorum sizden, çünkü bugünkü cehaleti içinde onun iyiliği için çabaladığımı henüz anlamayan kendi halkımın kin ve düşmanlığını bana yönelmesini istemiyorum. (Aklın İflası)
  • Hər varlığa bir səbəb lazımdır,çünki heç bir varlıq öz-özünə vücuda gələ bilməz.O halda bir varlıq olan bu kainat da var ola bilmək üçün bir səbəbə möhtacdır ki, bu səbəb onun yaradanıdır. Bu bir əqidədir ki, onun vasitəsi ilə şəriətçilər naturalist filosoflara qarşı Allahın isbatı üçün dəlil gətirirlər.Bu əqidənin rəddinə naturalislər cavab verirlər: Bu halda səbəbin özü də bir varlıq olmaq etibarı ilə başqa səbəbə möhtac olur; o başqa səbəb də eyni surətdə, nəticə nəhayətsizdir.Bu keyfiyyət isə ağlabatan deyildir.Çünki ağılın hökmünə görə səbəblərin silsiləsi bir yerdə dayanmalıdır, yoxsa silsilənmə əmələ gələr.O halda ağlın hökmünə görə hər bir varlığın səbəbə möhtac olması haqqında şəriətçilərin gətirdikləri dəlil yanlışdır.Doğrudan da varlığın səbəbə möhtac olması haqqındakı dəlillərin zəifliyi gün kimi aydındır.Naturalistlər şəriətçilərə deyirlər: Səbəblərin silsiləsi ya sonsuz olaraq uzanmalıdır, ya da siz gərək bir yerdə dayanıb etiraf edəsiniz ki, varlıqlardan bir varlığa səbəb lazım gəlmir.Birinci surətdə silsilənmə lazım gəlir, ikinci surətdə varlıq üçün səbəbiyyət rəf olur və sübut olunur ki, səbəbsiz varlıq ola bilər. O halda biz nə dəlil ilə təsdiq etmirik ki, həmin səbəbsiz vücud görünməyən, şübhəli və mövhum varlıq deyil, elə bu görünən və hiss olunan kainatın özüdür? Və siz nəyə istinadən deyəcəksiniz ki, kainatın varlığına bir səbəb müqəddəm olmalıdır? Halbuki bizim və sizin etiqadımıza görə müəyyən bir yerdə dayanmaq zəruridir.Belə olduqda incəlikləri düşünən ağılın göstərdiyi kimi kainatın öz varlığında dayanmağımız layiq deyilmidir? (Eserleri 2. Cilt)
  • Öyle görünüyor ki, dünya değişmeden, insan doğası dönüşüme uğramadan, ulusun var olan durumuna ve bileşimine karşın, bu dünyada insan eşitliği olanaksızdır. (Aklın İflası)
  • "Əbi-Ləhəbin əlləri şil olsun" Pəh-pəh...Allahımıza bax, " Əbi-Ləhəbin əlləri şil olsun", bax gör bizim Allah dul arvadlar kimi Əbi-Ləhəbə necə qarqış göndərir Az-çox düşüncəsi olan adam" Təbbət" surəsinin dəlalət etdiyi belə çirkin və ləyaqətsiz qərəz sahibi Allahı bütün ülvi və süfli aləmlərin yaradıcısı saya bilərmi? (Eserleri 2. Cilt)
  • İran'da, aptal bir eğitimcinin çocukları ayak tabanlarına sopalarla vurarak cezalandırmak için o lanetli falaka mekanizmasına sahip olmadığı hiçbir okul yoktur! Cahil bir anne ya da babanın çocuğunu okula verirken, öğretmene, hem de çocuğun yanında şu sözleri söylemesi daha da tuhaftır: "Öğretmen bey! Oğlumu okuması için sana emanet ediyorum, eti senin kemiği benim, nasıl gerekiyorsa öyle eğit onu." Öğretmen de genellikle şu yanıtı verir: "İçin rahat olsun, sopalarla falaka her zaman onun gözünün önünde olacak..." (Aklın İflası)
  • Ben insanlığı körlükten kurtarmak istiyorum. 60-70 yıllık ömrünü tam bir körlük içinde geçiren insanın, yaşamdan elde ettiği yarar ne? (Aklın İflası)
  • "Əgər bir insan 60 və ya 70 il heyvan kimi kor-koranə yaşayıb bu dünyadan kor gedərsə, belə bir həyatın insan üçün nə ləzzəti vardır?" (Eserleri 2. Cilt)
  • "Əgər xaliq mənim ilə belə rəftar edəcəkdi, niyə məni yaratdı? Mən haçan ondan həyat istədim?" (Eserleri 2. Cilt)
  • Məsələn, elm hökm edir ki, birinci Napolyon olmuş, Moskvaya da getmişdir və sonra filan və filan olmuşdur.Bu xüsusda qətiyyən başqa etiqad lazım deyildir, çünki qəziyyə qəti elmə istinad edir.Dəlil və sübuta ehtiyacı olmayan və yaxud dəlil və sübutu qəti olan hər qəziyyə-elmdir, etiqada dəxli yoxdur. O biri tərəfdən, din övliyalarının xəbərlərinə istinadən biz həzrəti Musanın Tur dağına getməsinə, pərvərdigari-aləm ilə söhbət etməsinə və öz əsasını daşlara vurmasına və çeşmələrin axmağa başlamasına və s.bu kimi şeylərə etiqad edirik... Bu qəziyyə dəlil və sübuta möhtacdır və əgər dəlili olsa da, heç bir surətdə qəti ola bilməz; bu təqdirdə biz bu qəziyyəni elm saymamalıyıq, bu qəziyyəni ancaq etiqad deyə adlandıra bilərik və elm üzündən deyil, etiqad üzündən ona inana bilərik (Eserleri 2. Cilt)
  • "Bu necə Allahdır? Bu şiddətlə ölümə verdiyi bəndələr onun məxluqu deyilmi?" (Eserleri 2. Cilt)
  • “Ben ne gelme ne de gitme istencine sahibim, o halde bana geliş ve gidişimin amacının sorulması yersizdir.” (Aklın İflası)
  • "Əgər həqiqətdə biz tək bir xəlqedənin və misilsiz bir yaradıcının varlığına qail olsaq, o xəlqedən və yaradıcı şəksiz və şübhəsiz bizim peyğəmbərin Quranda bizə göstərdiyi Allah deyildir." (Eserleri 2. Cilt)
  • Bir də müəllif istəmir ki, xalq ateist olsun, dinsiz və imansız olsun. (Eserleri 2. Cilt)
  • “Dönmemek üzere gittikten sonra, bir daha geri gelmesin.” (Aklın İflası)
  • Peyğəmbərimiz Məkkədə olduğu vaxt hələ köməkçisi, tərəfdarı və gücü yox idi.O zaman bizim Allah yalnız onun düşmənlərinə qarqış etmək ilə kifayətlənmişdir.Peyğəmbərimiz Mədinəyə köçdükdən sonra, başına bir çox tərəfdar və köməkçilər yığışdıqdan sonra və işində irəliləmə görünərək özü də qüdrət və dövlət sahibi olduqdan sonra vəziyyətini dəyişdi.Ədalət və insafı tamamilə kənara qoydu , qan tökməyə, rəhmsizliyə başladı, "Müşrikləri öldürün!" ayəsini göndərdi.Xəndək davasından sonra öz Cəbraili vasitəsilə peyğəmbərə bəni-Qureyşə qəbiləsini mühasirə etməyi əmr etdi.Peyğəmbər onların üzərinə hücum etdi, qalalarını tutdu və mallarına sahib oldu, onların arvad-uşaqlarını əsir etdi.Kişilərinin boyunlarını vurdurdu.Bu macəra ilə biz kaninatın Allahını necə ədalətli saya bilərik? (Eserleri 2. Cilt)

Yorum Yaz