Seçme Hikayeler - Sait Faik Abasıyanık Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Seçme Hikayeler kimin eseri? Seçme Hikayeler kitabının yazarı kimdir? Seçme Hikayeler konusu ve anafikri nedir? Seçme Hikayeler kitabı ne anlatıyor? Seçme Hikayeler kitabının yazarı Sait Faik Abasıyanık kimdir? İşte Seçme Hikayeler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sait Faik Abasıyanık
Editör: Ruken Kızıler
Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları
İSBN: 9786053607243
Sayfa Sayısı: 123
Seçme Hikayeler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İçindekiler;
Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Zemberek
Çamaşır İpleri ve Don Gömlek Hayaletleri
Ben Ne Yapayım?
Havuz Başı
Uzun Ömer
Kraliçenin Evinde
Açık Hava Oteli
Diş ve Diş Ağrısı Nedir Bilmeyen Adam
Bir İlkbahar Hikâyesi
Fındık
Eftalikus’un Kahvesi
Sinağrit Baba
Son Kuşlar
Sivriada Geceleri
Sivriada Sabahı
Haritada Bir Nokta
Bir Kaya Parçası Gibi
Hişt, Hişt!..
Dülger Balığının Ölümü
Bu kitapta Sait Faik’in deniz kokusuyla, çocuk sesleriyle, balıkçı sohbetleriyle, martılarla, türlü türlü balıklarla donattığı sıcacık hikâyeleri bir araya getirildi.
Seçme Hikâyeler, Milli Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim öğrencileri için belirlediği 100 Temel Eser’de yer almaktadır.
Sait Faik Abasıyanık 18 Kasım 1906’da Adapazarı’nda dünyaya geldi. İlköğrenimini Rehber-i Terakki Okulu’nda tamamladıktan sonra, 1925’te İstanbul Erkek Lisesi’ne yazıldı. Aldığı disiplin cezası nedeniyle ortaöğrenimini Bursa Erkek Lisesi’nde tamamlamak zorunda kaldı (1928). Bir süre İstanbul Darülfünun'unda (Üniversitesi) Türkoloji okudu (1928). Babası Mehmet Faik Bey’in isteğiyle iktisat öğrenimi için İsviçre’ye gitti. Lozan’dan kısa süre içinde ayrılarak Fransa’nın Grenoble şehrine geçti ve 1931-1935 yılları arasında Fransa’da kaldı. İstanbul’a dönünce kısa bir süre Halıcıoğlu Ermeni Yetim Mektebi’nde Türkçe öğretmenliği yaptı. Babasının ısrarıyla açtıkları toptancı tahıl dükkânını işletmeye başladı, fakat başarısızlıklarla sonuçlanan bu girişimin ardından sadece yazı yazarak geçinmeye karar verdi.
Babasını 1939’da kaybetti ve annesi Makbule Hanım’la birlikte Burgazada’daki evlerinde yaşamaya başladı. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir ay kadar Haber gazetesinde adliye muhabirliği yaptı (1942). “Modern edebiyata yaptığı hizmetlerden dolayı” Amerika’daki Mark Twain Derneği’ne onur üyesi seçildi (1953). 11 Mayıs 1954 tarihinde uzun süredir mücadele ettiği siroz hastalığına yenik düşerek hayatını kaybetti.
Seçme Hikayeler Alıntıları - Sözleri
- - Ne oluyorsun be? dedi. Şair misin, ne boksun? - Martı öldü de... dedim. - Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu?
- Kendi kendimiz kadar kim paylaşır derdimizi?
- İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede?
- Kızdığım bir tek şey var: Haksızlık. - Hiç haksızlık gördün mü? - İnsan olur da haksızlık görmez olur mu?
- "Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı, bir yazı, güzü, kışı oluyor işte."
- Kızdığım bir tek şey var: Haksızlık. -Hiç haksızlık gördün mü? -İnsan olur da haksızlık görmez olur mu?
- "Kendi kendimiz kadar kim paylaşır derdimizi? Gün olur arkadaş, dost, sevgili, oğul, ana, baba, kardeş hepsi elimizi bırakıverir..."
- "Kızdığım bir tek şey var: Haksızlık. - Hiç haksızlık gördün mü? - İnsan olur da haksızlık görmez olur mu?"
- "Kimseler âşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın kanapesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?"
- Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütünceye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.
- Şu ömrü mevsimlere benzetenler iyi etmişler doğrusu. Herkesin bir ilkbaharı,bi bir yazı, güzü, kışı oluyor işte.
- İçimizdeki sevinçleri, kederleri paylaşacak insan nerede?
- "Ve denize bir dakika durup bakmaya vakitleri olmadığını söyleyen bu insanlar ne zevksiz mahluklardı."
- "Kış ne kadar çok, ne kadar uzun olursa olsun; balık ne kadar az çıkarsa çıksın; yine yaz, bildiği gibi mahrumiyetlerin içinden kafasını kaldıracak ve onu bekleyenlere gelecektir."
Seçme Hikayeler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Toplam yirmi öyküden oluşan güzel bir kitap. Sait Faik yine doğayı,insanları,denizi harmanlayıp içimize işlemeyi başarmış.Gelecekten duyduğu endişeleri,yaşadığı zamanda kaldığı yalnızlığı bir ayna misali yüzümüze çarpıyor..Tavsiye… (okurcahil)
Cânım Sait Faik’im: İncelemeyi yapmaya karar verdiğimde aklıma ilk gelen yorum Gülten Akın’ın şu dizeleri oldu; “Âh, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya.” Sait Faik öyle ince, öyle insan bir yazar ki.. Durup ince şeyleri düşünmek bir yana, üzülen hatta oturup ağlayan bir insan. Böyle bir insan varmış yani. Herhangi bir masaldaki bir efsane değil. İşten, güçten, arkadaşlık ilişkilerinden, güncel yaşamdan, hatta kendimden çok bunaldığımda,kötü hissettiğimde hep bir deniz kenarına gider vapurları, gemileri izlerim. İyi gelir bana. Artık hayattan yorulup nefes almaya ihtiyaç duyduğumda Sait Faik’i okuyabileceğim. Aynı etkiyi yaratıyormuş meğerse. Öyle hissettim. Okurken içim o kadar dolup taştı ki, hayata dair umut verici, yaşamakla eşdeğer satırları, ağlattı, güldürdü. İnce ruhunu kitaptan bir alıntıyla aktarmak istiyorum; “ —Ne oluyorsun be? dedi. Şair misin, ne boksun? —Martı öldü de... dedim. —Martı da ölür, dedi. İnsan ölmüyor mu? ..Ben martıya bir mersiye yazmış, ateşin karşısında okumak üzereydim.” Kitabın sonlarına doğru, yalnızlık içinde kendine yalnızlık eşleri bulup, balıklara, kuşlara, ağaçlara duyduğu üzüntü kadar kendine de acıdığını, ama hala umutlu olduğunu anladığım hikayesinden bir alıntı; “Nereden gelirse gelsin, dağlardan, kuşlardan, denizden, insandan, hayvandan, ottan, böcekten, çiçekten. Gelsin de nereden gelirse gelsin!.. Bir hişt hişt sesi gelmedi mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insanoğulları.. —Hişt hişt. —Hişt hişt. —Hişt hişt. “ (Yağmur)
Sait Faik'in Abasıyanık Kitabı (!): İncelemem kitaptan ziyade toplumsal bir yargıyı kapsıyor. Baştan sona okumanız ve bu konu hakkında düşüncenizi yorumda belirtmeniz beni çok memnun edecektir. Yazımın sonundaki linkten bahsi geçen videoyu izleyebilirsiniz. Bu incelememde kitap hakkındaki düşüncelerimi sona saklayarak önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle başlıktaki repliğin kahramanı olan güzel kalpli Ceylin'e burdan kucak dolusu sevgilerimi iletiyorum. Yaşına rağmen kitap okuma arzusu ve bunu da tüm yaşıtlarına aşılama çabası takdire şayan. Yüreği tertemiz bir kız. Hayatında bir kere bile kitap kokusuna şahit olmamış yüzbinlerce insanın bile aşağılamasına maruz kalmasını gerektiren hiçbir neden yok.. Hepimizin dili sürçebilir, hepimiz küçük haatalar yapabiliriz. Ve bana kalırsa, kültür ve bilim adına yapılmış tüm hatalar bile hiçbir adım atmayanın hiçsizliğinden daha önemlidir benim için. Celin ve nice küçük yaştaki bireylerin kitap okumaları bile övünç duyulacak bir şeyken bu konunun çeşitli sosyal platformlarda çocuğa türlü zorbalıklarla yorumlanacak hâl alması o kadar lüzumsuzdu ki, insanlık onurundan uzaktaki bu davranışlar umarım son bulur. Kitap, ortaokul ve lise dönemi için gayet verimli ve faydalı olmakla beraber tüm yaş grupları için gayet manidar bir kitap. Fait Saik hikaye konusunda gerçekten kalemi güçlü yazarlarımızdan bir tanesidir. Ruhu şad olsun.. Son olarak Ahmet Hamdi'nin Tanpınar kitabı ve Necip Fazıl'ın da Kısakürek kitabını okumanızı tavsiye ediyorum. Video'yu izlemeyenler için: https://youtu.be/IgAJ-mvB7QE (Ömer)
Kitabın Yazarı Sait Faik Abasıyanık Kimdir?
Sait Faik Abasıyanık ya da Sait Faik (18 Kasım, 22 Kasım ya da 23 Kasım 1906 -11 Mayıs 1954), Türk öykü, roman ve şiir yazarıdır. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından sayılan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır. Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.
Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlatmıştır. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmamış, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmemiş ve belli bir tarzın takipçisi olmamıştır. Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalışır. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlatır. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer alır.
1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içermektedir. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırmıştır. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir. Kendi özgün dilini oluştururken André Gide, Comte de Lautréamont, Jean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit Edgü, Adalet Ağaoğlu, Demir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etmiştir. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.
Sait Faik Abasıyanık Kitapları - Eserleri
- Mahalle Kahvesi
- Semaver
- Şahmerdan
- Havuz Başı
- Lüzumsuz Adam
- Seçme Hikayeler
- Havada Bulut
- Sarnıç
- Kayıp Aranıyor
- Alemdağ'da Var Bir Yılan
- Son Kuşlar
- Büyüyen Eller
- Hikâyecinin Kaderi
- Mahkeme Kapısı
- Karganı Bağışla
- Şimdi Sevişme Vakti
- Kumpanya
- Sevgiliye Mektup
- Medarı Maişet Motoru
- Bir Sonbahar Akşamı
- Semaver Sarnıç
- Yaşamak Hırsı
- Balıkçının Ölümü / Yaşasın Edebiyat
- İstanbul Öyküleri Antolojisi
- Tüneldeki Çocuk
- Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler
- Havuz Başı - Son Kuşlar
- Alemdağda Var Bir Yılan / Az Şekerli
- Az Şekerli
- Açık Hava Oteli
- Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası
- Tüneldeki Çocuk - Mahkeme Kapısı
- Müthiş Bir Tren
- Mahalle Kahvesi - Havada Bulut
- Kumpanya - Kayıp Aranıyor
- Bütün Eserleri
- Toplu Öyküler 1
- Öyle Bir Hikâye
- Stelyanos Hrisopulos Gemisi
Sait Faik Abasıyanık Alıntıları - Sözleri
- Gelmeyeceğini çok iyi biliyorum. Onu beklemek , bilhassa güzel… (Az Şekerli)
- “Kafa dediğin eskir, ihtiyarlar, ölür bile insan ölmeden, dedi. Sonra kalbini gösterdi: — Eskimeyen, eksilmeyen şey buradadır.” Alıntı: Sait Faik Abasıyanık. “Alemdağ'da Var Bir Yılan”. Apple Books. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
- Dünyada her şeyle alay edilir , şaka yapılır ama şiirle asla ! (Az Şekerli)
- Sevgilim sen, sen de mi şu havayı kokluyorsun? (Mahalle Kahvesi - Havada Bulut)
- Gülmek, dünyanın en güzel şeyidir. (Bitmemiş Senfoni Ve Sait Faik Kaynakçası)
- Zaten dünya kan ağlıyor, birde biz ağlatmayalım. (Kumpanya)
- Atatürk'ü Niçin Severiz? Atatürk'ü, 'niçin severiz' diye düşünmeden sevmeliyiz... (Açık Hava Oteli)
- Ben bir acayip oldum. Gözüm kimseyi görmüyor, kimsenin kapımı çalmasını istemiyorum... (Lüzumsuz Adam)
- O sevilmek için yaratılmışların en mükemmeliydi. (Kumpanya)
- Yalnızlık dünyayı doldurmuş.Sevmek,bir insanı sevmekle başlar her şey.Burda her şey bir insanı sevmekle bitiyor. (Alemdağ'da Var Bir Yılan)
- Keyfim kaçmış, üzgün, ağlamaklı gibiydim. Canım bir taraftan acı bir türkü söylemek çekiyordu. (Sait Faik'ten Çocuklara Hikayeler)
- ' Mühim ' diyoruz ama, bu kendi kendimize verdiğimiz bir peşin hükümden başka bir şey değildir. (Medarı Maişet Motoru)
- "Bırakın beni ey hakikatler! Yürümek istiyorum." Cennetlerin olduğu yere doğru." (Bütün Eserleri)
- "Uzun bir yoldan sonra denizi görmek gibisin..." (Bir Sonbahar Akşamı)
- "İnsanın içinden bir başka insanın kalkıp yürüdüğü görülür." (Mahalle Kahvesi)
- Aklıma sanki bir yerde bir şey unutmuşum, birisine bir söz vermişim, hani bir ismi unuturuz da ararız bulmadan rahat edemeyiz. Öyle bir hal oldum. Evet bu unutulmuş bir isim değildi, ama bunun ne olduğu hakkında da kafamda hiçbir fikir yoktu. (Müthiş Bir Tren)
- Anası: -Ali be, günah be yavrum, dedi. Günah yavrucuğum, yapma! Ali: -Allah affeder ana, dedi. Sonra saf, masum sordu: -Allah hiç gülmez mi? (Öyle Bir Hikâye)
- Kimse kimsenin aslını, kafatası içinin meselesini anlamak için uğraşmıyordu. (Kayıp Aranıyor)
- - Nasıl bir dünya arzuluyorsunuz? - Nasıl bir dünya mı? Haksızlıkların olmadığı bir dünya... İnsanlarının hepsinin mesut olduğu, hiç olmazsa iş bulduğu, doyduğu bir dünya... Sokaklarda sefillerin bulunmadığı bir dünya... Kafanın, kolun çalışabildiği zaman insanın muhakkak doyabildiği, eğlenebildiği bir dünya... İçinde iyi şeyler söylemeye, doğru şeyler söylemeye salahiyetle kıvranan bir adamın, korkmadan ve yanlış tefsir edilmeden bu bir şeyleri söyleyebildiği bir dünya... (Havada Bulut)
- Dünyada hiçbir şeyden, zalimlikten iğrendiğim kadar iğrenmem. İnsanoğlunun en büyük savaşı zalimliğe karşı açılmalı. (Kayıp Aranıyor)
Editör: Nasrettin Güneş