Selçuklular Zamanında Türkiye - Osman Turan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Selçuklular Zamanında Türkiye kimin eseri? Selçuklular Zamanında Türkiye kitabının yazarı kimdir? Selçuklular Zamanında Türkiye konusu ve anafikri nedir? Selçuklular Zamanında Türkiye kitabı ne anlatıyor? Selçuklular Zamanında Türkiye PDF indirme linki var mı? Selçuklular Zamanında Türkiye kitabının yazarı Osman Turan kimdir? İşte Selçuklular Zamanında Türkiye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Osman Turan
Yayın Evi: Ötüken Neşriyat
İSBN: 9789754374834
Sayfa Sayısı: 762
Selçuklular Zamanında Türkiye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Üzerinde yaşadığımız topraklarda kurulan Türk Devleti'nin Alpaslan'dan Osman Gazi'ye kadar olan siyasi tarihini aydınlatır. Malazgirt Zaferine ve bu devletin kuruluşuna armağan olarak hazırlanmıştır. Anadolu'nun fethi, Türkleşmesi ve vatan olarak benimsenmesi yalnız Türk İslam Medeniyeti'nin kuruluşu bakımından değil İslam ve Cihan Tarihleri bakımından da bir dönüm noktası teşkil eder. Bu inkişafın vücut bulduğu Selçuklu Türklerinin Tarihi bütün boyut ve safhalarıyla aydınlatılmaya muhtaçtır. Eser, yakın tarihin diğer devrelerine nispetle karanlıkta kalan bu dönemi ele alıyor.
Selçuklular Zamanında Türkiye Alıntıları - Sözleri
- Celaleddin Harzemşah'ın, (Selçukluların) ölçüsüz hareketleri ile ortadan kalkması Selçukluları doğrudan doğruya Moğollarla sınırdaş bir duruma getirdi. Filhakika Moğollar Celaleddin Harzemşah'ı takiple 1231'de, Şarki Anadolu'da Eyyübilerin ve Artukluların vilayetlerini istila ettiler. Bargiri, Erciş, Ahlat, Bitlis, Meyyafarikin, Siirt, Mardin, Sincar ve Harput şehir ve bölgelerini az bir kuvvetle (15000 kişi) işgal, yağma ve tahrip ettiler, insanları öldürdüler.
- Malazgirt Zaferi yersiz ve yurtsuz kalan Türk muhacirlerine Anadolu'da ebedi bir vatan hazırladı. Selçuklular bu kahir zaferleri ile ve bir millet halinde bu ülkede yerleştileri halde Bizanslılar Haçlı seferlerinin Türklere verdiği sarsıntı dolayısıyla uzun bir devir Anadolu'yu kurtaracaklarını umuyorlardı. Bu ümit ve inanç II.Kılıç Arslan'ın 1176 yılında Myriokephalon'da imparator Manuel Komnenos'a karşı kazandığı büyük zafere kadar devam etmiş, Bizanslılar bu ikinci bozgundan sonra hayalleri tamamıyla yıkılmış ve Anadolu'ya ebediyen veda etmişlerdi.
- İmparator(Bizans imparatoru), Sultan'ın (Alp Arslan) tekliflerini reddederken elçilere kabaca Alp Arslan'ın nerede teslim olacağını soruyor; derhal çadırlarını söküp uzaklaşmasını tavsiye ediyordu. Daha fazla tafsilat veren İslam kaynaklarına göre imparator kışlayacağı yer olarak "İsfahan'ın mı, yoksa Hemedan'ın mı daha güzel" olduğunu sorar ve elçilere "bana sadece bundan haber verin" dedikten sonra buna: "Hemedan'ın soğuk olduğunu öğrendik. Biz İsfahan'da ve hayvanlarımız da Hemedan'da kışlarız" diye ilave etti. Fakat bu gurur karşısında artık dayanamayan Türk elçisi: "Hayvanlarınız orada kışlar, ama sizin nerede kışlayacağınızı bilemem" tarzında çok mânalı ve ciddî bir cevap vermekten kendisini alamaz.
Selçuklular Zamanında Türkiye İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Büyük Türk Göçleri ve Selçuklu Devletleri Selçuklular Zamanında Türkiye, Osman Turan'ın Türkiye Selçukluları Devleti özelinde Anadolu'nun Türkleşmesi sürecini anlattığı kitabıdır. Osman Turan, yaşadığımız günümüz coğrafyasının şekillenmesinde etkili olan iki ana göç dalgasından bahseder. Bunlardan birisi Göktürk Devletinin yıkılması sonrasında dağınık halde yaşayan Oğuzların Karadeniz'in kuzeyine bugün ki Rusya ve Kırım üzerinden Balkanlara göçleridir. Diğeri ise 900'lü yılların ilk çeyreğinde kurulan ve Türkistan coğrafyasını hakimiyet altına alarak Oğuzları göçe zorlayan Kitanlar ile 1200'lü yıllarda kurulan yine Kitanlar gibi Türkistan coğrafyasını hakimiyet altına alan Moğolların başlattığı istila hareketlerinden kaçan Oğuzların Anadolu'ya göçleridir. Bu göç hareketlerine büyük Türk Muhacereti diinliyor. Kitanların baskısına kaçarak Batı ve Güney istikameti bir seyir izleyen Oğuzların, Harizm ve Horasan bölgwsinde bulunan Selçukluların elini güçlendirdiğini ve onların Gaznelilere karşı kazandığı zaferlerde önemli olduğunu görüyoruz. Yine bu Oğuzlar, Büyük Selçuklu Devleti kurulduktan sonra Anadolu ve Suriye taraflarına geçerek buralarda ilk Türk akımlarına imza atıyor. Malagirt Zaferi ile Bizans İmparatorluğunun askeri gücü bir daha toparlanamaz hale gelince Selçuklu Emirleri ile Türkistan coğrafyasından Kitanlardan kaçan dağınık haldeki Oğuzlar Anadolu'ya yerleşmeye başlıyor. Bu da Anadolu'nun Türkleşmesini sağlıyor. Yani Kitanların sebep olduğu dağınık haldeki göç hareketleri Anadoluya gelen Selçuklu Emirleri ile birleşmesi Anadolu'nun Türkleşmesinde önemli bir paya sahip diyebiliriz. Anadolu'da faaliyetlerde bulunan Süleyman Şah'ın yine Anadolu'daki bu dağınık Türkmenlerin kendine katılmasıyla güçlendiğini görüyoruz. Güçlenen Süleyman Şah, Anadolu'da Türkiye Selçuklu Devletini kuruyor. Yine bu Türkmenlerden destek alan pek çok beylik yine Anadolu'da kuruluyor. Türkistan coğrafyasında önemli bir göçe sebep olan bir diğer olay ise Moğolların tarih sahnesine çıkarak Türkistan'ı ele geçirmesi oluyor. Moğollardan kaçan Türkler akın akın Anadolu'ya geliyor. Bu göçler bir yandan Anadolu'daki kurulu sistemi bozarken Bizans sınırına yerleşen Türkler burada yeni yurtlar edinerek Anadolu'nun Batı kısımlarını da ebedi bir yurt haline getiriyorlar. Batı Anadolu'da toplanan Türkmenlerden bir çok beylik çıkarken bunların içinden çıkan Kayılar Osmanlı Devletini kuruyor. Nasıl ki Kitanların yarattığı göç hareketleri Büyük Selçuklu Devleti ve Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurulmasına büyük katkıları olmuşsa Moğol baskısı sonucu yaşanan göçler de Osmanlı Devletinin kurulmasına vé Türk egemenliğinin başta Batı Anadolu olmak üzere Balkanlar'à yayılmasına imkan tanımıştır. Batı Anadolu'da bir sağlanıp bir ortadan kalkan Türk egemenliği bu göçler sonucunda buraya yerleşen beylikler sayesinde kesinleşirken daha sonrasında ise Balkanlara doğru yayılmaya ve günümüze ulaşan etkiler bırakmasına imkan sağladı. Osmanlılara kadar Balkanlarda çeşitli Türk Boyları varlık gösterse de bunlar bir süre sonra tarih sahnesinden çekilmiş ya da asimile olmuştur. Tabi göçlerle bunlar yaşanırken Malazagirt Savaşı nasıl Anadolu'ya girişi uygun hale getirdiyse Türkiye Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan'ın Bizans ordusunu Isparta'da bulunan Miryakefalon Savaşı'nda yenilgiye uğratmasıyla Anadolu'nun bir Türk Yurdu olduğu kesinleşmiş Türk göçlerine Bizans karşı koyamamıştır. Türk göçlerinin Büyük Selçuklu Devleti ve Türkiye Selçuklu Devletine etkileri ve Anadolu'nun Türkleşmesi süreci konusunda önemli bir kitap. Ayrı bir nokta daha var ki onun da üzerinde durmak gerekiyor. Anadolu'nun Türkleşmesi denilince akla gelen Türkler Anadolu'ya gelince burada yaşayan Rûm, Ermeni ve diğer milletlerden insanları katletti anlayışıdır. Bu kitabın yararlandığı Bizans, Süryani ve Ermeni kaynaklarına göre Anadolu'nun Türkleşmesinin katliamlarla olmadığını görüyoruz. Türkler gelince bir kısım unsurlar Bizans'à kaçarken bir kısmı ise yerinde kalmış olduğunu görüyoruz. Bunu biz Türkler söylemiyoruz anını söylediğimiz kaynaklar söylüyor (Mustafa BAKIRHAN)
SELÇUKLU VE İNSANLIK TARİHİ ÜZERİNE BİR İNCELEME: Osman Turan bu kitabında Anadolu Selçuklularını 1040’lardan yıkılış tarihleri olan 1310’lara kadar en iyi en doğru, en detaylı şekilde araştırmakla kalmıyor, Anadolu Selçukluları tarihinde mevcut olan pek çok yanlışı belgelerle ortaya koyuyor ve düzeltiyor. Osmanlının kuruluşuyla da kitap sona eriyor. 1243 yılında Kösedağ’da Moğollarla yapılan savaşta, babası Alâeddin Keykubat’ı zehirleyerek tahta oturan Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Keyhüsrev’in daha savaşın başlangıcında savaş alanından kaçması üzerine Moğol istilası başlar. Moğol istilasına kadar Selçuklular kardeşleri, amcaları, Türkmenler, Bizanslılar, Haçlılar, Gürcüler, Ermeniler, Harzemşahlar, Artuklular, Eyyubilerle sürekli bir savaş halindedirler. Gittikleri her yeri yağmalayıp talan eden, öldüren, insanları esir pazarlarında satan Selçuklular, II. Gıyasettin Keyhüsrev’in Kösedağ savaşında sarhoş sarhoş savaşa çıkması ve ülkesine milletine ihanetiyle bu defa da kardeşin kardeşe, Müslümanın Müslümana yaptığını Moğollar Selçuklular’a yapmaya başlar ve zaten bu hezimetten 67 yıl sonra da Selçuklular tarihten tamamen silinirler. Zira Moğol itilasından sonraki Selçuklular ile 1950 sonrası ABD müstemlekesi olan Türkiye’nin durumu birebir aynıdır. 1950 sonrası Türkiye nasıl Ankara’dan değil, Vaşington, Bürüksel, Telaviv’den yönetiliyor Amerika başkanı ile Beyaz Saray’da fotoğraf çektirmeyen hiç kimse başbakan olamıyor, olmaya kalkan olursa da tepetaklak ediliyorsa, 1243 sonrası Selçuklularda da kimin sultan, vezir, bey, komutan, pervane olacağına Konya’da değil Tebriz’de Moğol hanları, Noyanları karar veriyor Nasıl ki 1950 sonrası, Amerika ile gizli kapaklı ilişkilerle makam mevki sahibi olanların ipi yine Amerika tarafından çekiliyorsa, Selçuklularda da Moğollarla iş tutanların feci sonu yine Moğollar tarafından hazırlanıyor. Ve ne gariptir ki, Moğolların en büyük destekçileri, dostları Konya’nın, Aksaray’ın hacı hocaları, Mevlana ve Mevlevilerdir. Bu kesimler Anadolu’yu yağmalayan, kadınları, gençleri köle pazarlarında pazarlayan Moğollar’a o kadar sadakatle bağlıdırlar ki, vatanlarını, namuslarını mallarını korumak için Moğollarla savaşmak yerine, onlarla savaşan Türkmenler’le savaşırlar. O kadar ki, Moğollara destek vermekle kalmayıp üstelik aynı dedesi gibi onların gasp ettiklerinden de hisse alan Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi’ye Karamanoğlu Beyi: “Biz komşu ve dost olduğumuz halde bizi değil, Moğolları tutuyorsun” deyince Arif Çelebi ona: “Biz derviş olduğumuzdan Allah’ın iradesine ve devleti kime verdiğine bakar ve onun yanında yer alırız. Nitekim bu gün de Allah devleti Selçuklulardan alıp Cengizhanlara ısmarladı” cevabını verir. Geçmişte Moğollara karşı savaşan Türkmenleri düşman, Moğolları dost edinen, onlarla bir olup Türkmenlere karşı savaşan coğrafi bölgelerdeki aynı toplum katmanlarının bu gün de Amerika ve onun yerli işbirlikçilerini dost edindirmeleri, onları kurtarıcı olarak görmeleri, 6. Filoyu taşlayanlara karşı, “Allah’u Ekber” nidaları ile göğüslerini siper etmeleri ibretlik hadiseler olsa gerek. Burada yazarın tutumundan da kısaca bahsetmemek olmaz. Zira yazar bu kitabında, Moğollara karşı savaşan Türkmenleri “istilacı” “Halkı ben daha iyi soyarım” diyerek Tebriz’den yetki alan Selçuklu Sultan, vezir ve pervanelerini ise “kurtarıcı” olarak gösterme gafletine düşer. Bununla da kalmaz vatanına, milletine ihanet eden bu idarecileri Moğollar öldürünce de onlara “şehit” der. Onu oraya getiren, putperest Moğol, götüren de o. Peki, Moğol’la iş tutarken ölene, sanki vatan millet uğruna ölmüş gibi nasıl “şehit” deniyor? Bu benim için bir muamma. “Sultan Mesud Moğolları Kayseri’de karşıladı ve Selçuklu ordusuna Moğolların da desteği ile Karamanlılar sindiler. Bu haber Konya’da sevinç yarattı” (Sayfa 620-661) derken, Bizans’ın da desteği ile Selçukluların kadın, çocuk demeden 4 bin Türkmen’i katletmesi, mallarına el koymasına da Osman Turan: “Herkes bayram etti, sevindi” (Sayfa 443) der. Ve yazar Selçukluların yaptığı, yağma talan ve istilaları, gençleri köle, kadınları cariye olarak pazarlamasını “Türk İslam, Cihan Mefkûresi” olarak görürken, aynı yağma, talan ve istilaları başkaları yapınca, bunu “soygun-gasp-işgal” olarak nitelendirir. Herkesin durduğu yere göre durum değişse de, hiçbir Türk ve Müslümanın putperest Moğol’un Türkmenlere galip gelmesine sevinmemesi gerektiği herhalde inkâr edilemez. Lakin Osman Turan’ın Türkiye’yi Amerika boyunduruğuna sokan Demokrat Parti’de milletvekilliği yapmış olduğu düşünülürse onun yetkiyi Moğol’dan alan Sultan, Bey, ulema ve komutanları “meşru” işgalcilerle savaşan Türkmenleri ise “gayrimeşru-şaki/eşkıya” diye tanımlaması belki anlaşılabilir. Turan, Moğolları ne kadar kötülese, zalim gösterme gayreti içine girse de eserde açıkça görülüyor ki, Moğollar Anadolu halkına ve hiçbir topluma doğrudan zulmetmiyorlar. Aynı bu gün Amerika’nın yaptığı gibi Moğollar da halkları kendi yöneticilerine soyduruyor, kırdırıyorlar. Dindarlar, ulema ve varlıklı kesimler de Moğol’a meşruiyet sağlıyorlar. Ayrıca Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, Arap, İslam orduları vs. ne kadar yağmacı, talancı ve zalimse Moğollar da işte o kadar zalimler veya belki de onlardan biraz daha adiller. Niye!.. Çünkü onların yasaları, mahkemeleri var ve Romalılarda olduğu gibi bu yasalar – hukuk sadece kendi vatandaşlarına değil, düşmanlarına, hatta Moğol hanedan mensuplarına da aynı şekilde uygulanıyor. “Bazı kitaplar bombadan daha tehlikelidir” diyen “okuyan insanı görünce beni hafakanlar basıyor” itirafında bulunanlar kendi açılarından bakınca aslında haksız da sayılmazlar hani! Zira tarihini dizilerden değil de böyle değerli eserlerden okuyan hiçbir vatanseverin Selçukluların Moğol, Osmanlı’nın Alman, İngiliz, Rus güdümüde nasıl çabucak çöktüğünü, günümüzde ise, Amerika sultası altında aynı akıbete doğru hızla ilerlediğimizi görmemesi ve buna başkaldırmaması mümkün değil. Birinci hamur ve kalın, beyaz kâğıda basılmış olması, dolayısıyla da çok ağır olması, gözü yorması dışında kitabın olumsuz bir tarafını görmedim. Herodotos Tarihini okumadan dünya tarihini anlamak, insanlık tarihinin 300 yıllık bir kesitine ışık tutan bu değerli araştırma ve incelemeyi okuyup anlamadan da günümüzü anlama imkânı olmadığı kanaatimi arz ettikten sonra herkese iyi okumalar dilerim. (Halil Korkmaz)
Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma sürecinde Selçuklu Hanedanı etkili bir rol oynadı. Selçuklu hakimiyeti, Anadolu topraklarındaki 3 bin yıllık Türk varlığının sadece küçük bir kısmı. Ancak aynı dönem, İslam’ın ve Türklüğün bu coğrafyada kalıcı ve şekillendirici bir unsur olmasında çok büyük bir etkiye sahip. Bu süreç 1071 Malazgirt Zaferi’yle başladı, İznik’in Anadolu Selçuklu Devleti’ne payitaht (başkent) olmasıyla devam etti. Sonrasında aynı topraklar Osmanlı Devleti ve halefi Türkiye Cumhuriyet’ine de ev sahipliği yaptı. İlköğretim sıralarından üniversite amfilerine kadar Türkiye tarihi denince ilk anlatılanlar hep bunlar oldu. Ya geri kalanı? Anadolu’da bu hareketlenmeyi başlatan Selçuklular kimlerdi? Nasıl yaşarlar, kimlerle dostluk kurar ve alışveriş yaparlardı? Bütün bu sorulara ve daha fazlasına kapsamlı cevap verebilen ilmi bir eser için 1971 yılına kadar beklemek gerekti. Prof. Dr. Osman Turan’ın Malazgirt Zaferi’nin bininci yılına atfen hazırladığı ‘Selçuklular Zamanında Türkiye’ adlı kitap ilk olarak bu tarihte yayımlandı. Turan’ın gençliğe armağan ettiği bu eser ilmi çevrelerde kabul görünce yeni baskılar peş peşe geldi. (Sefa Akgül)
Selçuklular Zamanında Türkiye PDF indirme linki var mı?
Osman Turan - Selçuklular Zamanında Türkiye kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Selçuklular Zamanında Türkiye PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Osman Turan Kimdir?
1914 yılında doğdu. Trabzon'un Çaykara kazasının Soğanlı Köyünde Kurunoğulları adı ile anılan bir aileden gelmektedir. Babası, Birinci Dünya Savaşı'na katılarak Kafkas Cephesi'nde şehid düşen Hasan Ağa'dır. Osman Turan; ilk mektebi Çaykara'da, liseyi Trabzon ve Ankara'da bitirdi. 1940 senesinde Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nden mezun oldu. Oniki Hayvanlı Türk Takvimi adlı teziyle doktorluk payesini aldı. Doktora jürisinin reisi Ord. Prof. Dr. Fuad Köprülü idi. 1944'de doçent oldu ve Türk-İslâm Tarihi dersleri okutmaya başladı. 1948-1950 yılları arasında Londra ve Paris'te araştırmalarda bulundu. 1951'de profesörlüğe yükseldi. 1954 senesinde Demokrat Parti Trabzon listesinden milletvekili seçildi ve 27 Mayıs 1960'a kadar bu vazifede kaldı. Yassıada'da 17 ay hapis yattı. 1964'te Adalet Partisi Umum Reis Muavini seçilen ve 1965'te tekrar Trabzon'dan mebus olan Turan, 1969'da siyasetten tamamen çekildi. 1972 yılında da profesörlükten emekli olan Osman Turan 17 Ocak 1978 tarihinde vefat etti. Prof. Dr. Osman Turan Sultan II. Abdülhamid'in torunu Nemika Sultan'ın kızı Satıa Hanımsultan (1927-2003) ile evliydi.
Yakınları tarafından "Ciddi ilim adamı formasyonu, sağlam karakteri, yüksek medeni cesareti, doğrulu ve tok sözlülüğü, çok geniş fikri ihata kabiliyeti, Türklükle ilgili geniş ve sağlam bilgisi, muktedir kalemi ile tanınmış bir ilim adamı" olarak tarif edilen Turan; İngilizce, Fransızca, Arapça ve Farsça biliyordu.Türk Ocakları Genel Merkezi'nin Ankara'ya nakli üzerine 1959'da yapılan kurultayda umum reis seçildi. Türk Yurdu Mecmuası'nı yepyeni bir muhteva ve ruhla çıkararak Türkiye'nin popüler okunan fikir dergisi haline getirdi. Yassıada'ya sevkedilince bir süre Türk Ocakları'ndan ayrı kaldı.
Dünya çapında bir "Selçuklu Tarihi mütehassısı" olan Osman Turan'a, Kadir Mısıroğlu, Doğru Türkçe Rehberi isimli eserini "İşbu eser; doğru Türkçe'nin yılmaz müdafii büyük vatansever ve değerli alim Prof. Dr. Osman Turan merhumun necib hatırasına cenab-ı Hakk'ın vasi rahmetine nailiyyeti niyazıyla" sözleri ile ithaf etmiştir.
Osman Turan Kitapları - Eserleri
- Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi
- Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti
- Selçuklular Zamanında Türkiye
- Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları
- Türkiye'de Manevi Buhran
- Selçuklular ve İslamiyet
- Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi
- Kunlar ve Eski Türkler
- Oniki Hayvanlı Türk Takvimi
- Türkiye Selçukluları Hakkında Resmi Vesikalar Metin, Tercüme ve Araştırmalar
- Makaleler
- İstanbul'un Fethinden Önce Yazılmış Tarihi Takvimler
- Kızıl Tehlike
- Türkiye'de Manevi Buhran
- Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi
- Selçuklular Zamanında Türkiye
- Türkler Anadoluda
- Makaleler 2
- Tarihi Akışı İçinde Din ve Medeniyet
- Yeni İstanbul Yazıları
- Türkiye'de Komünizmin Kaynakları
- Vatanda Gurbet
- Türkiye'de Komünizmin Kaynakları
- Makaleler 1
- Gafletten Uyanalım
- Makaleler
- Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi
Osman Turan Alıntıları - Sözleri
- Türklere aid milli ve İslâmi bütün değerler tasfiye edilse idi bu, Avrupalılaşıyor zannı ile milletin tarihe karışması demekti. Zira ne Türk milletini milli ve islâmî vasıflardan ayırmak, ne dinsiz bırakmak ve ne de onu dağılmaksızın Hıristiyan yapmak kabildi. Gerçekten böyle bir Avrupalılaşmak için başka bir şık da bahis mevzuu değildi. Bu gidiş bizi Şarkın efendiliğinden uzaklaşıp Garbın kapılarında medeniyet dilenciliğine ve bizzat Avrupa'nın istihzasına düşürüyordu. (Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)
- Gerçekten Türkler, başka milletlerden farklı olarak, daha peygambere sahip olmadan, kendi anlayışları ile tek bir Tanrı inancına yükselmişler; milli ve insanı duygularıyla birlikte tarih sahnesine çıkmışlardır. (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi)
- Malazgirt Zaferi yersiz ve yurtsuz kalan Türk muhacirlerine Anadolu'da ebedi bir vatan hazırladı. Selçuklular bu kahir zaferleri ile ve bir millet halinde bu ülkede yerleştileri halde Bizanslılar Haçlı seferlerinin Türklere verdiği sarsıntı dolayısıyla uzun bir devir Anadolu'yu kurtaracaklarını umuyorlardı. Bu ümit ve inanç II.Kılıç Arslan'ın 1176 yılında Myriokephalon'da imparator Manuel Komnenos'a karşı kazandığı büyük zafere kadar devam etmiş, Bizanslılar bu ikinci bozgundan sonra hayalleri tamamıyla yıkılmış ve Anadolu'ya ebediyen veda etmişlerdi. (Selçuklular Zamanında Türkiye)
- Ey Türk milleti, titre ve kendine dön! Bilge Han (Türkiye'de Manevi Buhran)
- Fakat daima bir Türk'ü tepeleyen bir Türk bulunur. (Selçuklular ve İslamiyet)
- En büyük katliam Sultân Sancar'ın payitahtı Merv'de oldu. Ova insan cesetlerinden tepe haline geldi. Toprak kan rengine boyandı. Kale ve Hisarı yerle bir ettiler. Camileri yaktılar. Hazine bulmak maksadıyla mezarları ve Sultân Sancar'ın mezarını açtılar. Cuveyni'ye göre ölü miktarı 1 milyon 300 bin kişiye yükselmişti. İbnül Esir'e göre ölü sayısı 700 bindir. Subki bir günde şehit edilenlerin sayısını 700 bin diye yazar. (Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti)
- İhtimal ki, bu Oniki hayvan Türklerin Oniki boy teşkilâtına mensup oldukları bir devrin totemik bir hatırasıdır. (Oniki Hayvanlı Türk Takvimi)
- Tarih, hâdiseleri ancak zaman ve mekân içinde tespit ettikten sonra kendisine mal edebilir. (Oniki Hayvanlı Türk Takvimi)
- "Türk dilini öğreniniz! Çünkü onların hâkimiyeti uzun sürecektir." (Kâşgari, hadîs) (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi)
- Türkiye'de yeni nesillerin, Avrupalı olmak hevesi ile milli kültür kaynaklarından uzaklaşmasına vesile olmakla kalmamış tarih şuuru ve milli mefkureyi de köklerinden sarmıştır. (Kunlar ve Eski Türkler)
- Türkler Anadolu'ya geldikleri zaman, bir asırdan beri, İslam dinini kabul etmiş bulunmakla beraber, göçebe hayatın icabı, henüz sathi bir şekilde İslamlaşmış ve İslam cilası altında eski Şamani ve inanışları yaşamıştır. Baba İshak, Barak Baba, Sarı Saltuk, ve sair Türkmen babaları bir müslüman şeyhi kadar eski Türk şaman (kam)larının da bir devamı idiler. Bu sebeple Şamanilik müslüman Türk tarikatlerine tesir etmiş; ayinlerine girmiş, raks ve müzik de dini bir vecd unsuru haline gelmiş ve Müslüman alimlerinin mücadeleleri bu unsurları bertaraf edemememiştir. (Selçuklular ve İslamiyet)
- Süçü: Gök-Türkler, Uygurlar ve Ortaçağ Türkleri'nde şerbet ve tatlı veya hafif şarap hakkında kullanılan bu kelime süçük, süçiğ, süçi, süçü şekillerinde kullanılan bu içkiyi Bulgarlar baldan yapıyorlardı. (Kunlar ve Eski Türkler)
- Bir rivayete göre İmâm-ı A'zam Hacda dua ederken hatiften gelen bir ses onu "Kılıç Türklerin elinde bulundukça senin mezhebine zevâl yoktur" müjdesi ile tebşir etmişti. (Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)
- Tarih şeklî ve mutlak taklit esasına dayanmış bir kültür ve cemiyetin hayatiyet gösterdiğine dair bir misâl kaydetmemiştir. (Türkiye'de Manevi Buhran)
- Gerçekten insan madde ve ruhtan mürekkep olduğu, onun saadeti ve medeniyetin de akıbeti bu iki unsur arasındaki muvazeneye bağlı. (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi)
- Kendime bir köşk yapıp da yanında bir câmi inşaa etmezsem Allah'tan utanırım. Tuğrul Bey (Selçuklular Tarihi ve Türk-İslâm Medeniyeti)
- "... asırlar da geçse Komünist idareler zulüm yapmaktan ve yıkılmaktan kurtulamazlar." (Türkiye'de Manevi Buhran)
- Filhakika Or hon'dan beri, elimizde bulunan vesîkaların tarih zabıtlarında oniki hayvan takvimile birlikte kullanılan yıl ve aylar bu aylardır. Bahsettiğimiz Türk ayları şunlardır: Aramay, ikindi ay, üçüncü ay, törtinç ay, beşinç ay, altınç ay, yi tinç ay, sekizinç ay, tokusınç ay, onınç ay, bir yiğirminç (yirmiye bir, yani on birinci) ay, çakşaput" ay. (Oniki Hayvanlı Türk Takvimi)
- Millî mukadderat üzerinde bu kadar büyük âmil olan üniversitelerimizin memleketin hal ve istikbaldeki ihtiyaç ve gayelerine cevap verecek bir sevi¬yeye erişebilmeleri ve diğer devlet makamlarına nazaran mânen daha büyük bir mevki olan kürsülerin ilim, ahlâk ve ideal bakımından daha kıymetli insanlarla doldurulması, şüphesiz, başta gelen millî bir müdafaa meselesi olmak icap eder. (Gafletten Uyanalım)
- (Az zaman içinde çok iş etmiş ve gölgesi dünyayı tutmuştu. Asrının güneşi idi. Nitekim ikindi (asr) vakti de güneşin gölgesi uzun ve zamanı kısa sürer.) İbn Kemal (Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları)