Serdengeçti Geldi Geçti - Yavuz Bülent Bakiler Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Serdengeçti Geldi Geçti kimin eseri? Serdengeçti Geldi Geçti kitabının yazarı kimdir? Serdengeçti Geldi Geçti konusu ve anafikri nedir? Serdengeçti Geldi Geçti kitabı ne anlatıyor? Serdengeçti Geldi Geçti kitabının yazarı Yavuz Bülent Bakiler kimdir? İşte Serdengeçti Geldi Geçti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yavuz Bülent Bakiler
Yayın Evi: Yakın Plan Yayınları
İSBN: 9789752487284
Sayfa Sayısı: 302
Serdengeçti Geldi Geçti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
1955-1960 yılları arasında sabahtan öğlene kadar fakülteye gidiyor, öğleden sonraları hemen hemen her gün vaktimi Serdengeçti yazıhanesinde geçiriyordum. Oraya, çok çeşitli kişiler geliyordu. Bazen hiç bilmediğim, duymadığım, okumadığım konular konuşuluyor, tartışılıyordu. Osman Yüksel de çok nüktedan bir kimse idi. Nükteler, onda bir Akdeniz bereketiyle sıradaydı. Anlattıklarını yazıyordum. Doğrusu bu kitapta okuyacaklarınız ondan dinlediklerimdir.
Osman Yüksel, Türkçü-Turancı düşünceler içinde yaşayan bir kimse idi. Şiddetli ölçüler içinde bir antikomünistti.
Mücadeleci bir mizaca sahip olduğu için Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin son sınıfında okurken fakülteden kovulmuş, sıkıyönetim mahkemesine verilmiş, tabutluklarda büyük çileler çekmişti.
Bütün suçu, komünizme karşı olmak, Anafartalar’daki Adliye binası önünden Ulus Meydanı’na kadar komünizmi tel’in eden cümleler atarak yürümek, sonra Ulus Meydanı’nda İstiklal Marşımızı söyleyerek dağılan fakülteli arkadaşlarıyla birlikte olmaktı.
Serdengeçti Geldi Geçti Alıntıları - Sözleri
- Akif'in dediği gibi " Bu izmihlâl-i ahlaki dururken durmaz istiklâl "
- " Ey cemaat! Yalan söylemeyin. Gönül kırmayın. Harama el uzatmayın. Kimsenin kanına girmeyin... "
- ...bütün cihan, Fatih Sultan Mehmet Han dirildi sanacak!
- Çık! Nerdesin zuhur et biz seni bekliyoruz Yıllardır yollarında yorgun emekliyoruz Musa ol! Hakka yüksel. Tecelli et de Tura Zulmet yıkılsın gitsin cihan garkolsun nura!
- - Oğlum! Peygamber efendimizin bir hadis-i var: " Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır!
- Cehaletten en çok şikâyet edenlerin başında Mehmet Akif vardır. Bilmeyenleri hayvan seviyesinde görmekte, göstermektedir. Kur'an'da, "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" diye bir ayet var. Gerisini Mehmet Akif şöyle getiriyor: "Olmaz ya... Tabii... Biri insan, biri hayvan! Öyleyse cehalet denilen yüz karasından Kurtulmaya azmetmeli baştanbaşa millet". Mehmet Âkif, düşmanlarımızı bize üstün çıkaran elin cehalet olduğunu söylüyor: "Ey hasm-ı hakiki, seni öldürmeli evvel: Sensin bize düşmanları üstün çıkartan el!" diyor. Böyle söylüyor, yazıyor ama milletimizin bu ilim asrında okumadığını, yazmadığını, doğruyu bilmediğini, düşünemediğini kesin bir tavırla ortaya koyuyor. Diyor ki: "Ne Kürt elifbâyı sökmüş, ne Türk okur, ne Arap Ne Çerkez'in ne Lâz'ın var bakın elinde kitap Hülása milletin efradı bilgiden mahrum Lâkin şunu unutmamak lâzım: zaman, zaman-ı ulum?" Mehmet Akif, ilim devrinde yaşamamıza rağmen okumayan yazmayan, bilmeyen insanlar arasında zaman zaman görülen haksızlıklara, baskılara, şiddetle başkaldırmayı, haksızlık karşısında susmamayı, yaşadığı müddetçe hep vazgeçilmez bir tavır olarak benimsemiştir.
- " Milletler, kahramanlarıyla yaşarlar. Kahramanlar, mensup oldukları milletlere şekil ve ruh verirler. Kahramanların yaşı yoktur. "
- Ortalıktan el ayak çekilince herkes yorganını başına çekince Necip Fazıl'ın da okuma veya yazma saatleri başlardı. Ranzanın üstünde okumaya veya yazmaya koyulurdu. Gecenin ilerleyen saatlerinde acıktığı olurdu. O zaman yatağından usulca iner, uyumakta olan arkadaşlarının omuz başlarına usulca dokunurdu: - Hüseyin seyin! Hüseyin! - Buyurun üstat! - Lütfen bir iki dilim ekmek! Hüseyin'den bir iki dilim ekmek aldıktan sonra bir başka arkadaşının üzerine eğilirdi: - Musa Çağıl! Musa Çağıl! - Buyurun üstat! - Lütfen bir dilim peynir! Oradan da birkaç dilim peynir alır, ranzasının üstüne çıkarak karnını doyururdu. Aklımdan geçtiği halde ona diyemedim: "Üstad! Size gelen sepet dolusu yemekleri ve meyveleri bir tarafa koysanız karnınızı hafta boyunca rahatlıkla doyurabilirsiniz. Gece yarıları ondan bundan birkaç dilim ekmek-peynir istemek durumunda kalmazsınız. Neden böyle yapıyorsunuz?" diyemedim. Çünkü Necip Fazıl, elinde avucunda ne varsa onları cömertçe harcamaktan anlatılmaz bir zevk duyardı. Onun en büyük özelliklerinden biri de cömertliğiydi.
- İslâm'ın " Ölürsem şehit, kalırsam gazi! " inancı, şehitlerin cennetlik olacağı ve Hz. Peygamberin etrafında bulunacakları imanı, Mehmetçiklerimizi muharebe meydanlarında zaferden zafere koşturmuştur.
- “Devlet arşivlerimiz, batmanı üç kuruş on paradan vagonlar dolusu Bulgaristan’a satıldı.”
- Haklısın! Anadolu'nun derdini ancak Anadolu çocukları duyar.
- Türklüğünüzden ve Müslümanlığınızdan kat'iyyen uzaklaşmayın.
- Ne milletmişiz! Biz de bilemedik. Nedendir bilinmez, gidilir gelinmez, verilir alınmaz! Ağlanır gülünmez, biz bu sırra eremedik. İyi bir gün göremedik. İçin için ağladık. Yanık yanık söyledik. Kederimize kaderimiz dedik, sustuk...
- Türk olduğum, Türk'ü sevdiğim, Turan'ı yani Türkiye dışındaki Türklerin meseleleriyle ilgilendiğim için beni suçlayanlar, bana " Irkçı, Turancı, Maceracı! " diye yumruk sıkanlar ya kendi cehaletlerini, gafletlerini ortaya koyuyorlar veya Türk olmadıkları, Türklüğe öfkeyle baktıkları için öyle davranıyorlardı.
- " Hiç ölmeyecek gibi bu dünya için çalışacaksın. Yarın ölecekmiş gibi öteki dünya için! "
Serdengeçti Geldi Geçti İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Serdengeçti: Şöyle söylemeliyim ki akıcı bir anlatımı, tarihi gerçekler Atatürk hakkında doğru bildiğimiz yanlışlar zamanın CHP zihniyetinin İslam vatansever düşmanlığı bencillikleri dava adamı said Nursi ye hayranlık duyan Serdengeçti ömrünü İslam'a ve Türkçülüğe adamış yanlışlara yanlış diyen korkusuz bir yigitti... Vatanı sevdiği, CHP yi desteklemediği için vatan hainliği ile suclanip hapse mahkûm olmuştur.... Kitabı okumamı tavsiye eden arkadaşıma teşekkür ederim siz değerli okurların da bu kitabı okumasını tavsiye ederim kitap/serdengecti-geldi-gecti--172258 (Mehmet özçiçek)
Merhaba kitaplar dostları. Yazarın okuduğum yedinci kitabı.Yazarımız, Osman Yüksel Serdengeçti'nin hayatını anlatıyor.En sevdiğim türlerden biride biyografidir.Yavuz Bülent Bakiler 1955 yılında Ankara'ya, üniversiteye kayıt yaptırmak için gelir ve kayıt yaptırdıktan sonra babasının isteği üzerine Osman Yüksel Serdengeçti'nin yazıhanesine gider.Yavuz Hoca, çocukluğundan beri Serdengeçti'yi gıyaben tanır.Zira, babası Serdengeçti dergisini sürekli alır ve oğluna okutur.Serdengeçti dergisinin (1947-1962) sahibi Osman Yüksel Serdengeçti'dir.Yavuz Bülent Bakiler ile Osman Yüksel Serdengeçti'nin sarsılmaz dostluğu o gün yazıhanede başlar. Zaten daha öncede Serdengeçti'ye karşı büyük bir sevgisi vardır.Bu dostluk onun vefatına kadar devam eder.Yavuz Bülent Bakiler hergün üniversite çıkışında yazıhaneye gider ve onunla hemhal olur.Ondan çok şey öğrenir, çok etkilenir ve onu çok sever.Peki kimdir bu zat?Onu hakkıyla anlatmam imkansız olsada, az da olsa tanıtayım.Şair, yazar, gazeteci, eski milletvekili.1917,Antalya doğumlu.Babası Antalya'da 45 yıl müftülük yapmıştır.Dedesi hafızdır.Aynı zamanda eski Diyanet İşleri başkanlarımızdan Ahmet Hamdi Akseki'nin de yeğenidir.Milliyetçi ve mütedeyyin bir gelenekten gelmekle birlikte, kendisinin dünya görüşüde o yöndedir.O bir vatan, o bir Türk, o bir İslam dostudur.Şakacı ve heyecanlı bir mizaca sahiptir.Altmışlı yıllarda Adalet Partisi'nde siyaset yapmıştır.Hayatı boyunca kravat takmayı sevmemiş, çoğunluklada takmamaştır.Siyasi bazı sebeplerle hapiste, özellikle tabutluk denen hücrelerde çile çekmiş, sağlığı bozulmuştur.Parkinson hastası olan Osman Yüksel Serdengeçti 10 Kasım 1983 yılında rahmet-i rahmana kavuştu.Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum.Cennet mekanı olsun. Kitabı hediye eden değerli kardeşim BÜŞRA KAYA'ya teşekkür ederim. Sevgiyle kalın. (OĞUZHAN AKÇAKOCA)
Kitabın Yazarı Yavuz Bülent Bakiler Kimdir?
Aslen Azerbaycan göçmeni bir ailenin çocuğu olan Yavuz Bülent Bakiler, 23 Nisan 1936 günü Sivas’ta dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Sivas, Malatya ve Gaziantep’te tamamladı.
İlk şiirlerini 1953 yılında Türk Sanatı dergisinde yayınladı. Hisar Dergisi Şairleri arasında yeraldı. 1960 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi.Kısa bir süre Yeni İstanbul Gazetesinde çalıştı.TRT Ankara Radyosu Merkez Program Dairesinde Raportör olarak çalışırken çeşitli kültür programları sundu.
1969-75 yıllarında Sivas’ta avukatlık yaptı. 1975-76 yıllarında Başbakanlık Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığında Hukuk Müşavirliği yaptı. 1976-79 yıllarında Ankara Televizyonunda çalıştı. 1979-1980 yıllarında Kültür ve Turizm Bakanlığında Müsteşar yardımcılığı yaptı.
12 Eylül sonrası müşavir kadrosuna atandı. 1992 yılına dek bakanlıktaki bu hizmetini sürdürdü. İki yılda Başbakanlık Müşaviri görevini yaptıktan sonra 1994 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrıldı.
Şiir kitapları
Yalnızlık, (1962)
Duvak, (1971)
Seninle, (1986)
Harman, (2000)
Bir Gün Baksam Ki Gelmişsin
Sen Sen Sen
Gezi notları
Üsküp'ten Kosova'ya
Türkistan Türkistan
İncelemeleri:
Şiirimizde Ana
Sivas'a Şiir
Âşık Veysel
Elçibey
Mehmet Akif'te Çağdaş Türkiye İdeali
Sözün Doğrusu 1-2
Sevgi Mektupları
Gidenlerin Ardından
Arif Nihat Asya İhtişamı
Yavuz Bülent Bakiler Kitapları - Eserleri
- Azerbaycan Yüreğimde Bir Şahdamardır
- Sözün Doğrusu 1
- Sözün Doğrusu 2
- Şiirimizde Ana
- Yalnızlık
- Üsküp'ten Kosova'ya
- Gönlümdekiler ve Ötekiler
- Unutamadıklarım
- Harman
- Türkistan Türkistan
- Tabuları Yıkmak
- Gidenlerin Ardından
- Arif Nihat Asya İhtişamı
- Muhsin Başkan
- Aşık Veysel
- Leyleğin Kanadında
- Kılıçlar ve Kalemler
- Elçibey
- Sorgular Savunmalar
- Seninle
- Avrupa’da Türk İzleri
- Duvak
- Serdengeçti Geldi Geçti
- Sivas'a Şiir
- Mehmet Akif'in Çağdaş Türkiye İdeali
- Harman
- Harman
- HARMAN
- Vay Başıma Gelenler
- Dilimizdeki Dikenler
Yavuz Bülent Bakiler Alıntıları - Sözleri
- Ama bu yalnızlığım beni hep kahredecek (Yalnızlık)
- Aziz devletimiz, sadece Atatürk'ün Nutuk isimli eserini basıp yayıyor. Nutuk, bugüne kadar, belki 40 defa basıldı. 140 defa daha basılsın. Ama bizim devletimiz, Millî Mücadele devrimizin başka kahramanlarına da, onların eserlerine de sahip çıkmalı. Bırakın paşalarımızı, Millî Mücadele yıllarında, askerliğini er olarak yapan bir Mehmetçiğimizin yazılı hatıratı varsa, devletimiz o kitaba da kol-kanat germelidir. Ama hayır! Resmî makamlara göre, varsa-yoksa Atatürk! Bu görüş çok geri, çok zararlı bir zihniyetin zakkumudur. Karabekir Paşa'nın tamamen vesikalara dayanarak yazdığı 1165 sayfalık çok, ama çok önemli bir eseri var: İstiklâl Harbimiz. Paşa bu hatıratını 1933 yılında yazmaya başladı. Kitap İstanbul'da Sinan Matbaasında basılırken, Atatürk'ün çok yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin hışmına uğradı. Kılıç Ali, İstanbul Polis müdürünü de yanına alarak, bir gece yarısı Sinan Matbaasını bastı. İstiklâl Harbimiz'in 3000 adedini kamyonlara doldurarak surların dışında yaktırdı. Kılıç Ali, bu kadarla da kalmadı. O gecenin sabahında, Karabekir Paşa'nın evini bastırdı. Tam 4 çuval tarihî belgeleri de aldırıp yok ettirdi. Olur mu? Olur mu? Olur mu? Bu vahşet, Cumhuriyet devrine yakışır mı? İstiklal Harbimiz isimli eserin yakılması, yok edilmesi dola- yisıyla en namuslu yazılardan birini Akis dergisinde Metin Toker yazdı. Dedi ki: "Karabekir Paşa'nın yazdıkları yanlış ise, siz, belgelere dayanarak doğrularını ortaya koyun. Yazdıkları doğru ise, o kitabı yakarak, yasaklayarak doğruları gizleyemezsiniz! Nitekim doğruları gizleyemediler. Uzun ve çileli bir mücadeler den sonra İstiklâl Harbimiz beraat etti ve yeniden basıldıl. Oku madınızsa gerçekten kayıptasınızdır. #YavuzBülentBâkiler, Tabuları Yıkmak Yakın Plan Yayınları, 5.Baskı: 2011, syf: 106 (Tabuları Yıkmak)
- Savcı beğenmese de, bütün dünya hoşlanmasa da ben böyleyim işte.... (Sorgular Savunmalar)
- O, çağımızın alpereniydi. O, büyük bir mücadele adamıydı. O, bu örnek hayata yakışır bir şekilde yumuşak döşeklerde değil, karlı dağ başlarında, yalçın kayalıklara dolanan şanlı bir bayrak gibi dalgalanarak hayata gözlerini yuman bir dava adamıydı. (Muhsin Başkan)
- “Devlet arşivlerimiz, batmanı üç kuruş on paradan vagonlar dolusu Bulgaristan’a satıldı.” (Serdengeçti Geldi Geçti)
- Ve alıp verdiğim soğuk nefes gibi, İçimde yer etti yalnızlık... (Harman)
- Biliyorum seni türküler yaktı, Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı. Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti. Dolaştıran sen misin? (Yalnızlık)
- “Nereye koştumsa yalnızlık” (Harman)
- Duymasa da hiç kimse şair gönlümün Sende karar kıldığını Ve içimin şerha şerha yarıldığını Sen bilsen yeter. (Seninle)
- Sevginin en kutsalı ''Anam'' diyen sestedir ''Çocuğum'' dünyadaki en sevimli bestedirç (Şiirimizde Ana)
- "Türkçenin çekilmediği yerler vatandır." (Yahya Kemal) (Sözün Doğrusu 2)
- Türkiye dışında yaşayan soydaşlarımızı , millet olarak bilmedikten ve onları en soylu duygularla sevmedikten , kültür kaynaklarını araştırıp incelemedikten sonra, hep aslını yitiren haramzadeler gibi biraz köksüz , biraz yarım kalacağız. (Türkistan Türkistan)
- Bir millet , kültür ordusuna malik olmadıkça,muharebe meydanlarında,ne kadar parlak zaferler elde ederlerse etsin,o zaferlerin sürekli neticeler vermesi,ancak kültür ordusunun varlığına bağlıdır. Bu ikinci ordu olmadan,birinci ordunun verimli çalışmaları kaybolur." (Gönlümdekiler ve Ötekiler)
- Gittim, yiğitçe döğüştüm gazâ meydanlarında Ne tak-ı zaferler istedim, ne taç… Savaşta çiğnetmedim hilâli düşmanlara Barışta düştü üstüme gölge gölge haç… (Harman)
- “Türkçe Metinler” adını kalkan edinmiş bir kitaya milletin mekteplerinde milliyete kastetmedim, millete, ihanet yapmadım! Hakk’ı dinledim, yanlışlarımdan dönmesini bildim, ağzımdan çıktı diye mânâsız inat yapmadım! Millete hizmeti şeref bildim... Şahsa kölelik yapmadım. Sadakat namı altında hıyanet de, cinayet de yapmışlığım yoktur! Bol keseden, bol vaitlerde bulunduktan sonra mızıkçılık ve döneklik yapmadım. Belki düzeltilmesine imkân kalmamış hatalarım da oldu... Fakat dünya ve memleket çapında gaflar yapmadım! Elimden geldigi kadar sanat, elimden geldigi kadar muhalefet yaptım! Bir sayılı gün, beni de ortaya atılmış gördüler... Hamdolsun ki sabıkalılarla işbirliği yapmadım! Gündelik sanatla uğraşacak adam değildim... lâkin sanatın da cemiyete ve halka borcu olduğunu düşündüm. Yazdım, konuştum... Belki ileri gittiğim de oldu. Fakat memleketin en yüksek kürsülerinden memleketime hakaret Ve arkadaşlarıma küfretmedim... Ve dil yalancılığı da, kalem yalancılığı da yapmadım! Yumruğa fikirle karşı çıktım. Fikir hürriyetinin ırzına geçmedim; söz hürriyetine sarkıntılık yapmadım!. Belki dalgınlıklarım, ihtiyatsızlıklarım oldu. Çok şükür ki madrabazlık, kurnazlık, düzenbazlık yapmadım! Şerefli bir milletin çocuklarını yetiştirmekte zevk buldum... Lâkin koca bebeklere, büyük şımarıklara güllâbı'cilik yapmadım! “Şunu yapmadın, bunu yapmadın, o hâlde ne yaptın?” diye sorarsanız cezasını, kazasını, ezasını da düŞünerek muhalefet yaptım!” (Arif Nihat Asya İhtişamı)
- Yıldız baskını Darbe çetesi, tahta Beşinci Murad'ı çıkardı. Murad, delinin tekiydi. Çılgınlığı daha çok arttı. Bu defa darbeciler Beşinci Murad'ı tahttan indirip 'Meşrutiyeti ilan etmesi şartıyla' İkinci Abdülhamid'i tahta oturttular. Devletin ve ordunun en üst kademelerine çıkanlar, devletin çivisini yerinden koparmışlardı. Kimse kimseye itimat edemiyordu. Namık Kemal'in ifadesiyle 'Namussuz, şerefsiz, alçak adamın biri olan, İngiliz asıllı bir kadınla evlenen ve İngilizler'le çok içli dışlı yaşayan Ali Süavi, Saray'ı bastı. O da, yanındaki serserilerle birlikte İkinci Abdülhamid'i tahtından indirmeyi, yerine Mason fikriyatlı -ama deli- Beşinci Murad'ı çıkarmayı istiyordu. Ali Süavi baskınında Yıldız Sarayı'nda 23 kişi öldü, 15 kişi yaralandi. İngiltere Haber Alma Teşkilatı'nın adamları İstanbul'da adeta cirit atıyorlardı. Ermeni militanlar Padişah'a korkunç bir suikast düzenlemişlerdi. Dünya Siyonist Teşkilatı, Filistin'den toprak koparmak için çırpınıyordu. Böyle bir durumda kim vehimli olmaz ki? Midhat Paşa israrla Meşrutiyet idaresi istiyordu. İkinci Abdülhamid Han, meşrutiyetin bizim bünyemize katiyyen uymayacağı inancındaydı. Nitekim İngiltere, Rusya, Almanya gibi devletlerde bile yabancı unsurlara seçilme hakkı tanınmamıştı. Midhat Paşa'nın akıl hocası Ermeni asıllı Odyan Efendi'ydi. Meşrutiyet ilan edilip ilk Osmanlı Meclisi açılınca görüldü ki 240 milletvekili içinde ana dilleri Türkçe olanlar yüzde 50 civarinda bile değildir. Rum milletvekilleri bizim meclisimizde Girit Adası'nın ve Teselya'nın Yunanistan'a verilmesini isteyecek kadar ileri gittiler. #YavuzBülentBâkiler, Tabuları Yıkmak Yakın Plan Yayınları, 5.Baskı: 2011, syf: 23-24 (Tabuları Yıkmak)
- "Hadi baay" veya "babaay" diyorlar. Dünyanın en güzel veda kelimeleri Türkçemizdedir: Güle güle, hoşça kal, sağlıcakla kal, saadetle, devletle, şerefle, yolun açık olsun vs. gibi. Bu güzellikleri "babaay" züppeliğiyle çiğneyenlere davul zurna çalmak bile az gelir. (Sözün Doğrusu 2)
- Ağlamak istiyorum doyana kadar Bir uzak köşede hıçkırıklarla. (Şiirimizde Ana)
- Politikacılar, parti programlarıyla ülkenin meselelerini halledeceğine inanırlar, dava adamları ise insanı değiştirmeden hiçbir şeyin çözümlenemeyeceğinin farkındadırlar... Yazıcıoğlu politikacı değil, dava adamı idi. (Muhsin Başkan)
- Sen misin yan yana gezemediğim? İnce sitemini sezemediğim Sırrını bir türlü çözemediğim İçimdeki çetin sual sen misin? (Yalnızlık)