diorex
Dedas

Sevda Dolu Bir Yaz - Füruzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sevda Dolu Bir Yaz kimin eseri? Sevda Dolu Bir Yaz kitabının yazarı kimdir? Sevda Dolu Bir Yaz konusu ve anafikri nedir? Sevda Dolu Bir Yaz kitabı ne anlatıyor? Sevda Dolu Bir Yaz PDF indirme linki var mı? Sevda Dolu Bir Yaz kitabının yazarı Füruzan kimdir? İşte Sevda Dolu Bir Yaz kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 14.05.2022 13:00
Sevda Dolu Bir Yaz - Füruzan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Füruzan

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750800863

Sayfa Sayısı: 212

Sevda Dolu Bir Yaz Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Menekşe gözlü Nagehan teyze, pazar günleri torunuyla istasyona giden dede, hüzünlü bir anne, yitirilmiş Kerim Ali dayı, onun ümitsiz aşkı Berrin, Miltiyadi Aile Gazinosu, bu gazinoda programa çıkan Matmazel Janin, gazinonun sahnesinin ördek resimleri, gemiyle uzak seferlere çıkıp elleri kolları armağan paketleriyle dolu dönen baba, Beyoğlu'nda terzilik yapan dost Hrisula, onun ailesinin ve diğer dost Rumların Yunanistan'a zorunlu göçü, gölgeli taşlıklar, kış uykusuna yatan kaplumbağa, paskalya yumurtaları, akordeonlar, zenci bir Amerikalıyla evlenip ülkesine çok uzaklarda yaşayan Yurdanur'un hüzünlü mektupları ve rüyalar, rüyalar, rüyalar...Bütün bunlar Şahsenem Şehrazat'ın, harcında derin bir sevgi olan ailesinin dağılış öyküsünün lezzetli ve hüzünlü ayrıntıları.Sevda Dolu Bir Yaz sıcak ve sevecen öykülerin usta yazarı Füruzan'ın son üç öyküsünü bir araya getiren bir yapıt.

Sevda Dolu Bir Yaz Alıntıları - Sözleri

  • Hayatın en mühim şeyi fanilere biricik hediyesi sevgi değil miydi? Sevgi için düşünsene ne ömürler yaşandı...
  • “Kalbim yine üzgün seni andım da derinden Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden Mahzun ve kırılmış gibi en ince yerinden Geçtim yine dün...”
  • Nasıl ağır bir gam yüklenmiş kalbine demek.
  • "Görmedim ömrümün asude geçen bir demini Çekerim hep o siyah gözlerinin matemini"
  • Büyükler niçin böyle yaparlar anlayamıyorum. Hem çocuk sahibi olabilecek kadar onları severler, hem de terk ederler.
  • Ne umutlardı, ne beyhude hevesli bekleyişlerdi, geçti gitti, geçti hepsi. Neyse...
  • Fakat ne söylüyorum ben? Aşka asla karşı konmamalı, konamaz da.
  • Büyükler niçin böyle yaparlar anlayamıyorum. Hem çocuk sahibi olabilecek kadar onları severler, hem de terk ederler.
  • Hayat... Gözünü açıyorsun varsın, kapıyorsun yoksun.
  • Çocukken yaşananlara önem verilmeli. Çünkü insan o yaşlarda sevinmeye öyle hazırdır ki, o sevinçlerin benzerlerini bile yaşayamayabilir bir daha...
  • Annemle babama “Kış yazdan uzun mudur?” diye sorduğumda “İnsana daima öyle gelir” diyorlar.
  • Aşka asla karşı konmamalı, konamaz da.
  • İnsan ölecek kadar birini sever de sevdiğiyle nasıl alıp da başını gitmez, nasıl Allahım nasıl olabilir?
  • Bu şarkılar var ya, bu şarkılar, beni, bizi, alınyazımızı bilin ki en iyi onlar anlatıyor.
  • Başıbozuk duygular, arzular sevda değildir, asla unutma.

Sevda Dolu Bir Yaz İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Bu ne sevgi ah, bu ne ıstırap, zavallı kalbim ne kadar harap": Hayatım hep teknik okullarda geçtiğinden, çocukluğumdan beri okumayı sevsem de edebiyattan bi'habermişim. Kendimi geliştirmeye eksiğimi kapatmaya çalışıyorum. Hangi kitapları okuyayım diye araştırırken Boğaziçi'nin bu yıl önerdiği kitap listesinde görmüştüm bu kitabı. İyi ki görüp almışım. Füruzan'dan okuduğum ikinci öykü kitabı oldu. Gerçi içinde sadece iki öykü var. Biri Sevda Dolu Bir Yaz. Diğeri iki bölümde yazılmış Şarkılar Kitabı, Yaz Şarkıları 1 ve 2. Yaklaşık 200 sayfa bu kısım. Kitap kapağı da Yaz Şarkıları'ndan esinlenerek çizilmiş, güzel bir kapak. Bu kitaba 10 puan verdim, iki öykü de çok güzeldi. Sevda Dolu Bir Yaz öyküsünde bir kadın kendi kızına çocukluğunu anlatıyordu. Kendi hazin hikayesini. Füruzan'ın diğer öykülerinde olduğu gibi yine yalnız bir kadın. Köşkte büyümüş ama evlatlık mı yoksa köşkün bekâr oğlunun evlilik dışı kızı mı orası sizin yorumunuza kalmış. Hayatı ve başına gelenleri büyük bir kabulleniş var. Yaşıyorsun akışına bırakarak. Bu eser bir tiyatro eseri olarak da sahnelenmiş. Tabi buradaki sevda vasat bir aşk hikayesi değil isim sizi yanıltmasın... "Baba Sevgisi" Şarkılar Kitabı yani yaz şarkıları bir kız çocuğu tarafından okula başlamadan önceki ailesiyle beraber geçirdiği ve hatırladığı ilk yazı, okulda ilk yılını ve hayatının ilerleyen zamanını anlatıyordu. Musiki söylemeyi seven bir anne ile bir teyze. Var olan ama bu dünyada olamayan bir dayı. Denizci olduğu için hep özlenen bir baba. Çocukları için çabalayan anaanne ve dede. Ailenin "sevgi herşeyden önemli, aşka karşı konamaz, sevenler ayrılırsa neler olacağı belli olmaz" anlayışını Kerim Ali Dayı'nın hikayesinde yaşayarak tecrübe etmesi. Toplumumuzu oluşturan insan manzaraları ve bir aile dramı. Bu öykü o kadar güzeldi, o kadar çok şey anlatıyordu ki hani ben güzel ifade edememişimdir ama mutlaka okuyun. Füruzan öykülerinin temeli benzerlikler oluştursa da her bir öyküsünün okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Keyifli okumalar... (Nilüfer)

Zamanın eli değdi bize Çoktan değişti her şey Aynı değiliz ikimiz de Zaaflarına bir gece Hatalarına bir nilüfer Sevgisizliğine bir kalp verdim Artık geri ver Geri veremezsin aldıklarını Artık geri ver Geri verilmez hiçbir yanılgı Yokluğuma emanet et Sen de benden kalanları Her şeyi al Bana beni geri ver Bir şansım olsun Başka yer, başka zaman Sensiz ömrüm olsun (M. Mungan) Yaşamak için başka şansımız yok... Tek şans... Tek hayat... O da şu an elinizdeki... Hayat bu, verdiğinden çok fazlasını alıyor ve alacak da doymadan. Tüm sevdiklerimizi toprağa verdiğimizde , geriye sadece gözyaşlarımız ve fotoğraflı anılarımız kalacak. Köşemize çekildiğimizde elimizde ne kalacağını bilseydik keşke. Ahkam kesiyoruz her gün, abartıyoruz , paylaştığımız aforizmalarla ne kadar yüce gönüllü, hassas,merhametli olduğumuzu ispatlamaya çalışıyoruz. Her şey silinip unutulmadan, olanlara, yaşananlara, aşklara, arkadaşlıklara yeniden bakmak gerek, görmek için. Uzun, gür ve siyah kirpiklerin arasından dünyayı; annesini, babasını,teyzesini gözlemleyen bir çocuk... 6 yaşında, adı Şehrazat... Kendini tanımaya çalışıyor, rüya ile gerçeği iç içe yaşayarak anlattığı olaylar çoğumuzun yaşadığı hayat hikayelerinden. Şehrazat kalabalık ve sevgi dolu bir ailenin en minik üyesi. Ve kayıpları var ... Merakla takip edilen bir olay örgüsünden çok , yaşadıklarını anlamlandırmaya çalışan bir kız çocuğunun sancıları ses bulmuş 3 hikâye ile. Yazarı da kahramanları da kadın olunca duygu gel gitleri, umutsuzluklar, birden çöken hüzün, beklenmedik gözyaşları, hatıraları biriktirme, özlem, iç burkuntuları yoğunca yer alıyor. Beyaz sabun ve ıhlamur kokulu karlı kış mevsiminde , çocukluk anılarıyla , nostaljik bir yolculuğa sanat müziği de karışınca insan kendi çocukluğunu ve çocukluğunun kışlarını hatırlamadan edemiyor. ( Eğer bu cümle okunmuşsa en az 3 tane kışa ait bir çocukluk anısını hatırladığınıza eminim :)) Sonra bir gün... Büyüdüğünde... Hayatın içinde.... Birden durur... Ve fark eder... Yaşadıklarımız bizimdir... Acıtır... İncitir... Elimizi kolumuzu bağlar... Ve bizi büyütür... Biz; geçmişimizin yaralarıyla bugüne gelen, şifa arayan, kaybeden ve bir gün duran biz... Kadın varlığı ve kadın bakışı ile aile, hayat sorgusu... Hayat sevgiden ibaret ... Sevgi her şeydir... “ Ah keşke sevdiklerimizi böyle delice, mecnunca sevmemeyi becerebilseydik. Sevginin bir kararını, ölçüsünü bulup bilip yapabilseydik. Bağlılığımız bizleri sakatladı.” Hayat için, sevgi için bir şansımız olsun. (Nephren Ka)

Kitap üç öyküden oluşuyor ama ikinci ve üçüncü öykü devam gibi olduğu için tek öykü sayılabilir. İlk öyküde; Köşke yaşayan küçük bir kızın o ailenin beslemesi mi yoksa küçük Bey'in kızı mı olduğu açıkça söylenmiyor ama Küçük Bey'in gençlik hatası. Bu kız çocuğu köşke kötü muameleye maruz kalır. Despot bir kadın olan babaanne hiç sevgi göstermez ve kıza tiksini ile bakar. Büyüdüğünde de ilk isteyene verip başında def eder kızı. Bu küçük kız sevgi arsızısır ama onu sevecek kimsesi yoktur. Büyüyüp evlenince de bütün sevgisini kızına verir. Yaşadıklarını kızına anlatır İkinci öykü ise Şemsigül Şehrazat'ın ağzından anlatıyor. Dayısı Kerim Ali'nin rahatsızlığı ile aile saadeti bozulmuş herkesin üzerine bir hüzün çökmüştür. Birbirine çok bağlı olan bu aile kesim Ali'nin ölmesiyle dağılmaya başlıyor. Bundan sonrası çok hüzünlü. En çok babaya üzüldüm ben. Çaresizliği ve oğlunun ölümünün arkasından hayatı boşvermişliği çok etkiledi beni. Şemsigül Şehrazatın geçmişine kayıtsız bakması ve ilk fırsatta adını değiştirmesi, teyzesi ile yıllar sonra görüşmesinden duyduğu rahatsızlık bana nankörlük gibi geldi (Calci)

Sevda Dolu Bir Yaz PDF indirme linki var mı?

Füruzan - Sevda Dolu Bir Yaz kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sevda Dolu Bir Yaz PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Füruzan Kimdir?

Feruze Çerçi veya tanınan adıyla Füruzan (d. 29 Ekim 1932, İstanbul), Türk yazar.

Çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden birisidir. Türk öykücülüğünde genellikle "küçük insanlar" diye adlandırılan toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş, duyarlıklı iç dünyaları keşfedilmemiş insanlarını yazmıştır. Öykünün yanı sıra şiirden, romana, gezi yazısından, denemeye, şiire ve çocuk kitabına kadar edebiyatın farklı türlerinde eserler vermiş, öykülerinin bazıları tiyatro sahnesine ve sinema perdesine taşınmıştır. 1970'li yıllarda en çok dikkat çeken üç kadın yazardan biri olarak Sevgi Soysal ve Adalet Ağaoğlu’yla birlikte anılır.

Gülsün Karamustafa ile birlikte yönettiği Benim Sinemalarım filmi, Türk sinema tarihinin en başarılı eserleri arasında sayılır.

Hayatı

29 Ekim 1932'de İstanbul'da doğdu. Esnaf olan babasını küçük yaşta kaybetti. 1946 yılında Yalova Demir Köyü İlkokulu'ndan mezun oldu. Ailesinin kısıtlı ekonomik imkanları nedeniyle ortaöğrenimi tamamlayamadı.

1950'li yıllarda tiyatrocu olmaya karar verdi. Bir süre Küçük Sahne’de tiyatro oyunculuğu yaptı. Uzun bir süre resim ile ilgili çalışmalar yaptıktan sonra tamamen edebiyatla ilgilenmeye karar vererek çalışmalarını bu alana yöneltti. İlk öyküsü Olumsuz Hikâye, 1956’da Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde yayınlandı. 1956’dan 1958'e dek öykülerini Türk Dili, Yenilik ve Pazar Postası’nda yayımladı. 4 Temmuz 1958'de karikatürist Turhan Selçuk ile evlendi. Boşanma ile sona eren bu evliliğinden kızı Aslı dünyaya geldi. Eserlerinde evlenmeden önce Füruzan Yerdelen, evlendikten sonra Füruzan Selçuk, eşinden ayrıldıktan sonra Füruzan imzalarını kullandı.

Yazarlığının ilk dönemini “gençlik hevesi” olarak tanımlayan Füruzan, asıl eserlerini 1960’lı yıllarda vermeye başladı. 1964-1972 arasında Dost, Yeni Dergi ve Papirüs’te yayınlanan öyküleriyle dikkat çekti.

İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanınca ünlendi. Bu ödülü kazanan ilk kadın yazar ünvanını aldı. Parasız Yatılı'yı Kuşatma (1971) ve Benim Sinemalarım (1973) adlı öykü kitapları izledi. Öykülerinde kötü yola düşmüş kadın ve kızların, çöküş sürecindeki burjuva ailelerin, yeni yaşama koşullarından bunalan, yurt özlemi çeken göçmenlerin, yoksulluk içinde yaşama savaşı veren, tek silahları sevgi olan yalnız kalmış kadınların, çocukların dramlarına sevecen bir bakışla eğildi. Benim Sinemalarımkitabının ardından öyküye 9 yıl ara verdi.

1973'te ilk romanı Kırkyedililer 'i yayımladı. Türkiye tarihine '68'liler olarak geçmiş, devrim ve isyancı bir kuşak olan 1947 doğumluların hikayesini anlatan eser, geniş bir kitle tarafından sevildi, 1975'te Türk Dil Kurumu Roman Ödülü'nü aldı.

1975 yılında Alman Akademik Değişim Servisi (A.A.D.D) adlı bir sanatçı programı kapsamında davet edildiği Berlin'e gitti ve bir yıl kaldı. Bu şehirde Türk işçilerle röportajlar yaptı. Röportajlarını Yeni Konuklar adlı kitabında topladı (1977). Dokuz Çağdaş Türk Öykücüsü (1982) adlı antolojisini ve Türkiye Çocukları (1979) adlı çocuk kitabını da Berlin'de hazırladı. Füruzan, daha sonraki yıllarda da göçmen ve gurbetçi işçi soranları üzerinde durmuştur. 1988'de yayımlanan ve belge niteliğinde bir kitap olan Ev Sahipleri 'nde Almanya'nın önde gelen aydınları ile göçmenleri konuşturdu. 1988'de yayımlanan ikinci romanı Berlin'in Nar Çiçeği 'nde de Almanya'daki göçmenlerin hayatını işledi.

Ah Güzel İstanbul öyküsünden uyarlanan aynı isimdeki filmi 1981’de Ömer Kavur ile birlikte yönetti. Film, hiçbir filmin birinciliğe değer görülmediği Antalya Film Festivalindeikincilik ödülü aldı.

1982'de yayımladığı Gecenin Öteki Yüzü kitabında yer alan ve kitapla aynı adı taşıyan öykü, 1986'da TRT tarafından dizi olarak çekildi. Dizi, TRT ve Modern Gazeteciler Kurumu tarafından en iyi dizi olarak seçildi.[5] Bütün çekimlerde sette bulunan Füruzan,[3] bu deneyimden sonra kendisi film yapmak üzere cesaret buldu. 1988-1989’da "Benim Sinemalarım" adlı öyküsünü senaryolaştırdı ve 1989’da Gülsün Karamustafa ile birlikte aynı adla sinema filmi olarak çekti. Film, uluslararası festivallerde büyük ilgi gördü.

Yazar, Redife'ye Güzelleme, Kış Gelmeden ve Sevda Dolu Bir Yaz adlı öykülerini ise oyunlaştırmıştır. "Kış Gelmeden" ve "Sevda Dolu Bir Yaz" Ankara Devlet Tiyatroları tarafından sahnelendi.

1991'de Lodoslar Kenti adlı şiir kitabını yayımladı.

Bosna Savaşı esnasında Balkanlar'ı kapsayan yolculuğunun izlenimleriniİşte Bizim Rumeli (1994) ve yeni baskısı Balkan Yolcusu (1996) kitaplarında paylaştı.

Yapıtları başta Almanca olmak üzere İtalyanca, İngilizce, Fransızca, Boşnakça, Bulgarca, Farsça gibi çeşitli dillere çevrilmiştir.

2006 yılında Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü alan yazar[7], 2008 yılında 27. İstanbul Kitap Fuarı'nın Onur yazarı olarak seçilmiş[8] ve hakkında Füruzan Diye Bir Öykü adlı kitap hazırlanmıştır.

Füruzan Kitapları - Eserleri

  • Parasız Yatılı
  • Kırk Yedi'liler
  • Gül Mevsimidir
  • Sevda Dolu Bir Yaz
  • Benim Sinemalarım
  • Yaz Geldi
  • Kuşatma
  • Gecenin Öteki Yüzü
  • Berlin'in Nar Çiçeği
  • Balkan Yolcusu
  • Haraç
  • Lodoslar Kenti
  • Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz
  • Ev Sahipleri
  • Redife'ye Güzelleme
  • Toplu Öyküler - Toplu Romanlar
  • Yeni Konuklar
  • İşte Bizim Rumeli
  • Yedi Öykü

Füruzan Alıntıları - Sözleri

  • Çocukken yaşananlara önem verilmeli. Çünkü insan o yaşlarda sevinmeye öyle hazırdır ki, o sevinçlerin benzerliklerini bile yaşayamayabilir bir daha... Ne yazık, ne yazık... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
  • Çocukluk, bir ak kitaptır; her şey derin yazılır. (Yaz Geldi)
  • Mehmet Akif Ersoy diyor ki, Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda, Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, Canı cananı alsın da Hüdâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ Ne kadar güzel satırlar. Hakikaten buna bakarak kendi vatanımızı gözbebeğimiz gibi korumak lazımdır. (Balkan Yolcusu)
  • Duygularımızdan, sevgimizden utanır olduk. Sevgisizliği savunmayı aklı yüceltmek sandık. (Parasız Yatılı)
  • ..öylesine konuşmak, ne olduğunu açıkça bilmesem bile söylemek istediğim şeyler vardı ki o sabah. (Benim Sinemalarım)
  • Büyüdüğünde ancak saptayabileceği bir durum olacaktı bu, anlatılası şeylerin niçin hep yazlara rastladığı. (Yaz Geldi)
  • İnsanoğlunu ölümsüz kılan tek şey sevgidir değil mi? Sevgiyi tanımamışsak onurlu olmayı da bilemeyiz. Sevginin olmadığı yerde onur diye tanıtılanlar cimrilik, bencillik, hatta kindir. (Berlin'in Nar Çiçeği)
  • Hayat sabrın caymaz büyük simyacısıdır. Yetiştirme yurtları iyi yürekliliğin artıklarını kuşanırlar. (Lodoslar Kenti)
  • Türkiye'de Harf İnkılâbı olunca buraya kaçan Şeyhülislam Mustafa Sabri bir gazetede, “Ben Pomak olsam, Atatürk'ü ve ve Türklerin kabul ettiği bu alfabeyi kabul etmem, Bulgar alfabesini kabul ederim,” diye yazmış. (Balkan Yolcusu)
  • ‘Ne olursa gidene’ derler ya ben inanmam bu söze. Ne olursa kalana olur. (Kuşatma)
  • İnsanların anıları hep kişisel olmaz ya. Tarihin yarattığı değerlerde en etkili anılar değil midir? (Balkan Yolcusu)
  • Öylesine uzun yaşadım ki ,yaşamak bir oyunmuş gibi oldu şimdi... (Gül Mevsimidir)
  • Ne umutlardı, ne beyhude hevesli bekleyişlerdi, geçti gitti, geçti hepsi. Neyse.. (Toplu Öyküler - Toplu Romanlar)
  • “Bizde rüştüne ermek aile kurmakla olur. Ne on altı yaşıyla, ne üniversite okumakla... Hiçbir çabanız sizi erişkin göstermez çevrenize. Alman toplumu ise başkadır. Orada rüşte ermenin biçimi de başkadır. Yolu yurttaş olmaktan geçer. “Yurttaş olmak” ise bireyin kendi bireyliğini ayrımsaması, onun toplum içindeki konumunu kimlik vererek belirleyen devlet karşısındaki yerini almasıyla olur.” (Ev Sahipleri)
  • "Aklı savunuyoruz,ama güzellikten yanayız." (Parasız Yatılı)
  • Bekle, bahar hep karların altındadır.... (Lodoslar Kenti)
  • Nasıl olsa buralar bıraktığımız gibi duruyor. Sen de gördün ya, hiç değişmiyor. Değişse de aynı onmazlıklar daha başa çıkılmaz oluyor sonunda. Dönerim de, belki döndüğüm fark edilmez bile... (Kış Gelmeden Sevda Dolu Bir Yaz)
  • Bizde her pazar tatilinden önce bir papaz fabrikaya gelip 1 saat konuşur. Bütün makineleri durdururuz. O vaazına başlar azizleri anlatır. Biz işçiler Allah’ın en sevgili kullarıymışız anlatır, Allah için yapabileceğimiz en iyi İbadetin çalışmamız olduğunu anlatır… Papazın dediğine bakılırsa büyük arabalarıyla, bütün lüksleriyle zenginler cennete gitmeyecek anlaşılan. Sonra papaz efendi bu tatil öncesi ziyaret için para toplar. Ve biliyor musunuz bir gün ne oldu? Vaazlardan birini bitirip papaz fabrikadan çıktı avluda kocaman bir Amerikan arabası bekliyordu onu. Zavallı yoksul papaz çıktı binip gitti arabayla. (Yeni Konuklar)
  • Bir fransız düşünür ne demiş: " Gençlik bilebilse, ihtiyarlık yapabilse." (Gül Mevsimidir)
  • ''Bana, güzel olmak gerek, demişlerdi. Çirkinin gençliği tuzsuz yemektir. Anca aç olanlar el atar.'' (Haraç)

Yorum Yaz