diorex
life

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye - İsmail Kara Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye kimin eseri? Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye kitabının yazarı kimdir? Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye konusu ve anafikri nedir? Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye kitabı ne anlatıyor? Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye PDF indirme linki var mı? Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye kitabının yazarı İsmail Kara kimdir? İşte Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 19.03.2022 20:34
Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye - İsmail Kara Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İsmail Kara

Yayın Evi: Dergah Yayınları

İSBN: 9789759951320

Sayfa Sayısı: 374

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Cumhuriyet devrinde gerek siyasî merkezin dinle ilgili meselelere bakışı gerek İslâmî endişe sahibi aydınların ve halkın dinî konuları algılayış biçimi bu kitapta ele alınıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik, din dersleri, modernist İslâmî düşüncenin Cumhuriyet devrine yansımaları, Ahmet Hamdi Akseki, Bediuzzaman Said Nursi, cemaatlar, tarikatlar özel işlenen konular.-Tanıtım Yazısı’ndan-

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye Alıntıları - Sözleri

  • Bunların Müslüman mahallesinde işi ne? Hem de yerli gibi dolaşıyorlar!
  • Kendi vatandaşlarına karşı "irtica" suçlamalarını ısrarla ve acımasızca sürdüren, İmam Hatip liselerini baltalayan, İlahiyat Fakültelerini zaafa uğratan, din derslerini kuşa çevirmeye çalışan bir siyasi merkez ve basın yayın organları, niçin ülkeyi siyaseten ve dinen tehdit eden gayrimüslim kurumsallaşmalarına karşı bu kadar zaaf gösteriyor?
  • İslâm düşüncesinin ve müslümanca yaşama/algılama tarzının vardığı en üst ve en geniş nokta tasavvufla ete kemiğe bürünmüştür.
  • Bana kalırsa medreseler tıpkı Osmanlı Devleti gibi çökmüş değil, durdurulmuştur. Biz de tekrar harekete geçme ihtimali olan bu potansiyel güçle yakından ilgiliyiz.
  • Tasavvuf ve tarikatlara yöneltilen tenkitler daha sahih bir İslâm'a ulaşmak için mi yoksa Batılılaşmaya ve modernleşmeye daha uygun ve elverişli bir ortam hazırlamak için mi yapıldı?
  • Biz her dinin bir siyaseti ve her siyasetin de bir dininin olduğuna inananlardanız.
  • "Garîk-ı bahr-i isyanem Dahîlek ya Rasûlallah" (İsyan ve günah denizine batmışım, yetiş yâ Resûlellah, senin şefaatına sığınıyorum ey Allah'ın Rasulü).
  • "Bir mevsim-i baharına geldik ki âlemin Bülbül hamûş havz tehî gülsitan harab" | yazar/kececizade-izzet-molla
  • Tekparti yıllarında, yer yer hâlâ müslümanların, kendi ülkelerinde yaşayan gayrimüslim azınlıklar kadar dinî haklara ve hürriyetlere sahip olmadıklarını söylemek durumundayız.
  • Gerçekten de son bir iki asırdır Müslümanlar daha çok Kur'ân meali ve daha fazla "sahih" hadis okudular; Peygamber Efendimiz (s.a.)'in hayatıyla da ilgilendiler. Peki daha dinî/İslâmî bir anlayışa ve hayat üslubuna ulaştılar mı?
  • Demokratik hareketler, o toplumun, o toprağın sahip olduğu şeyleri öne çıkarır. Türkiye'de de bu İslâm'dan başka bir şey olamaz. Yani demokratikleşmenin önüne konulan engeller aynı zamanda İslâm'ın önüne konulan engellerdir. Bu açıdan Türkiye'de İslâm'ın yükseliş göstermesi Türkiye'nin demokratikleşmesiyle birebir ilişkilidir.
  • İslâm'ın bizzat kendisi bir siyasî talep içerir.
  • Müslümanlar arasında özgürlük, eşitlik ve kardeşlik için özel vurgular yapmaya ihtiyaç söz konusu değildir. Müslümanlar arasında müslüman azınlıklar olmaz.
  • Sorumluluk sahibi insanları bekleyen şey, normal değil büyük bir gayretin içinde olma şartıdır.
  • ¹ (...) "Din meseleleri üzerinde düşünülmeyen, din zihniyeti ile ilim zihniyeti arasında nasıl bir münasebet olabilir sorusunu bile bilgisizlik addeden bir çevrede elbette filozof yetişemezdi"; M. Emin Erişirgil, Neden Filozof Yok?, Ankara 1957, s. 50-52.

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitap ismini Atatürk'ü rüyasında gören bir şeyhefendinin hatırasından alıyor. Olay bu çerçevede gelişmiyor tabi. Kitabın anı, tarih, inceleme, eleştiri, deneme, ropörtaj, politik, dini konular, kavram tanımlamaları gibi çok geniş bir yelpazesi var. Geçmişe ışık tutan bugüne dair fikirlerinize değer ve kalite katan dolu bir eser. Bu tür eserlerde yazarının bilgisi yanında güvenilirliği çok önemlidir. Çünkü geçmişe dair kitaplarda birçok yazarın ideolojilerden ve yapaylıktan etkilendiğini düşünüyorum. İsmail ağabey insana güven veriyor, zihninizi ve algılarınızı ardına kadar açıp ona kulak verebilirsiniz diyorum. Prof Dr İsmail Kara medrese usulü eğitim almış bir Hafızdır aynı zamanda. Kutuz Hoca olarak bilinen Rizeli bir alimin hem talebesi hemde oğludur. İsmail Kara beyi yaşayan bir kütüp hane olarak görüyorum. Derin bilgisini, konular üzerinde hakimiyetini hissettiriyor. Gizli bir kahraman, işini sessiz sedasız yapan birisi diyebiliriz. Çok önplana çıkan birisi değil. Fark edilmesi ve Türkiye'de hissedilmesi için bizlerin seviye atlaması gerekiyor. Umarım daha fazla okura ulaşır diyorum. (Oldi)

sildirmeyinnnn !!!: Kitap hakkındaki duşuncelerimizi biz bloğumuzda yazdık zaten kimse fili yutan bir yılan gibi kipati bir çırpıda okumayı beklemesin yoksa kalbi kırılır brnim de kalbim ismail karaya bir miktar kırildı heyrettin karaman kapı komşunuz diye onu normal biri gibi göstermek zorundamısın ali şeriati lafı gectiginde neden hırlamadın ılık mısın yoksa kırıldım ayıp ama (klişeden nefret edenler derneği fahri başkanı)

Arka Kapak: "II. Abdülhamit döneminde Şeyhulislamlık’ta görev yapmış Şeyh Rahmi Baba 1930’lu yıllarda şeyh ve halife arkadaşlarını gizlice Anadolu’nun bir kasabasına davet eder. "Kahriye" okunacak, yani "Ya Kahhar" zikri çekilerek Mustafa Kemal Paşa’nın ve rejiminin "kahr u tedmiri" için dua edilecektir. Davet kabul görür ve gizlice toplanılır. Kahriyenin okunacağı sabaha birkaç saat kala Şeyh Efendi bütün niyetlerini altüst edecek bir rüya görür. Rüya şöyle: Bir dünya haritası. Ortasında Türkiye. Türkiye toprakları dünyanın diğer bölgelerinden bariz bir şekilde ayrılırcasına yemyeşil. Fakat etrafı, sınırları simsiyah, hayli kalın, lakin alçak duvarla çevrili. Peygamber Efendimiz haritanın başında ve insanların gözüönünde dünyayı yeniden taksim ediyor; şurayı şuna, burayı buna verin diye emirler veriyor, etrafındakiler de gerekeni yapıyorlar. Mustafa Kemal Paşa, Trakya bölgesi gibi bir yerde duruyor. Yüzü Peygamber Efendimiz’e dönük değil ve duruşundan anlaşıldığına göre mahçup ve tedirgin bir durumda; bu yüzden Efendimiz’e bakamıyor. Sıra Türkiye’nin kime verileceğine geldiği zaman Şeyh Efendi gözlerini beş açıyor ve pürdikkat kesiliyor. Peygamber Efendimiz yüzünü çevirmeden yalnız eliyle işaret ederek "burayı şuna verin" buyuruyorlar. Burası dediği Türkiye’dir, şu dediği de Mustafa Kemal’dir..." Kitapta Osmanlıdan Yeni Türkiye'ye geçiş sebebiyle başgösteren sorunlar irdeleniyor. Sözgelimi din eğitimi, diyanetin konumu, cemaatler-tarikatler-Türkiyedeki laikliğin kapsam ve sınırları... bence faydalı bir kitap. Ama Ismail Kara'nın yoran yoğun üslubu ve herşeyibenbilirim'ci tarzı beni yordu şahsen. Yine de yeni Türkiye'de dinin konumu ve toplum/devlet üzerindeki tesiri konusunda okuma yapmak isteyenlere tavsiye ederim. (Cansu Koc)

Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye PDF indirme linki var mı?

İsmail Kara - Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmail Kara Kimdir?

2 Şubat 1955 tarihinde Güneyce/Rize’de doğdu. Güneyce İlkokulu’nu bitirdikten (1965) sonra babasından hafızlığını yaptı (1965-67). İstanbul İmam Hatip Okulu’nu (1973), fark derslerini vererek Rize Lisesi’ni (1973); İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nü (1977); İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi (1986). Dergâh Yayınları’nda editörlük, yayın yöneticiliği yaptı; Fikir ve Sanatta Hareket, Dergâh dergileri ile Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi’nin yayınına katıldı (1977-95). 1980-95 yılları arasında Sainte Pulcherie Fransız Kız Ortaokulu’nda (İstanbul - Taksim) Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersi öğretmenliği yaptı.

İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde “İslâmcılara Göre Meşrutiyet İdaresi 1908-1914” başlıklı teziyle siyaset bilimi doktoru oldu (1993). Ekim 1995’te öğretim görevlisi olarak M. Ü. İlahiyat Fakültesi’ne tayin edildi. Kasım 2000’de Türk-İslâm Düşüncesi Tarihi doçenti, Haziran 2006’da İslâm Felsefesi profesörü oldu. Çalışmalarına İstanbul Şehir Üniversitesinde devam etti ve emekli oldu.

Çalışma alanı çağdaş Türk düşüncesi ve çağdaş İslâm düşüncesidir.

İsmail Kara Kitapları - Eserleri

  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam
  • Son Adres
  • Hanya / Girit Mevlevîhânesi
  • Din ile Modernleşme Arasında
  • Amel Defteri
  • Güneyce - Rize Sözlüğü
  • Hilafet Risaleleri 6 Cilt
  • Nurettin Topçu Hayatı ve Bibliyografyası
  • Rize Defteri 1
  • Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 2. Cilt
  • İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz
  • Rize Müftülerinden Yusuf Karali Hoca
  • Sözü Dilde Hayali Gözde
  • Sâz ü Söz Arasında
  • Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye
  • Bir Felsefe Dili Kurmak
  • Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 1
  • İlk Rize Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi
  • Ötekilerin Peşinde
  • Türkiye'de-Türkçede Felsefe Üzerine Konuşmalar
  • Aramakla Bulunmaz
  • Bir Eğitim Tasavvuru Olarak Mahalle/Sıbyan Mektepleri
  • Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe
  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 2
  • Hanya / Girit Mevlevihanesi
  • İslamcıların Siyasi Görüşleri 1
  • Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak
  • Mahya : Müslüman İstanbul’a Mahsus Bir Gelenek
  • Bir Kitabın Kırk Yılı Tekkeler ve Zaviyeler
  • İsyan Ahlakı Peşinde Nurettin Topçu Albümü
  • Gümüşhanevi Halifelerinden Şeyh Osman Niyazi Efendi ve Güneyce - Rize'deki Tekkesi
  • Elemim Bir Yürek Karı Değil
  • Zafer Değil Sefer
  • Türkiye'de - Türkçede Felsefe Üzerine Konuşmalar
  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 1
  • İslamcıların Siyasi Görüşleri 2
  • Sessiz Yaşadım
  • Dağ Ne Kadar Yüce Olsa
  • Uzlaşmaz Çelişki Evrim
  • Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı
  • Ahmet Hamdi Akseki 2 Cilt
  • Babanzâde Ahmet Naim
  • Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslâm

İsmail Kara Alıntıları - Sözleri

  • ¹ (...) "Din meseleleri üzerinde düşünülmeyen, din zihniyeti ile ilim zihniyeti arasında nasıl bir münasebet olabilir sorusunu bile bilgisizlik addeden bir çevrede elbette filozof yetişemezdi"; M. Emin Erişirgil, Neden Filozof Yok?, Ankara 1957, s. 50-52. (Şeyhefendinin Rüyasındaki Türkiye)
  • Türkiye'deki İslamcı camiada, İlahiyat Fakültelerinde , Diyanet İşleri Başkanlığı'nda eskiden kalma alışkanlık ve itiyatlarla,hatta körlüklerle , Türkiye'yi , Türkiye'deki dinî hayatı,cemaat ve tarikatları , halk Müslümanlığını ve bunun kaynaklarını önemseme ve araştırma fikri ve cehdi yoktur. Bunun varacağı yer büyük bir ihtimalle kendisini , etrafındakileri, karşısındakileri merkeze aldığı İslâm üzerinden yeteri kadar tanımamak , bunlara nüfuz edememek olacaktır. (Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 2)
  • Ruhumuzda barınan çocuğa kulak verirsek, gözlerimiz yeniden parlayacaktır... (Son Adres)
  • Hiç şüphe yok ki Lozan sonrasında İslâmın paranteze alınmasıyla İstiklâl Marşı'nın derinliğine kavranılamaz bir yere doğru sevkedilmesi arasında kuvvetli bir ilişki bulunmaktadır. (Bir Düşünce Tarihi Metni Olarak İstiklal Marşı)
  • Şair Bâki'nin Kanuni Sultan Süleyman için söyledikleri yahut Yahya Kemal'in akıncılar, Akif'in Çanakkale şehitleri için inşad ettikleri sadece olmuş bitmiş hadiseler değil kıyamete kadar sürecek bir seferin, bir ruhun, demirden bir iradenin ve azmin, bir aşk ve sevdanın resmidir. (Zafer Değil Sefer)
  • "Millet iradesi nerede devletten kopar da ayrılırsa orada iktidar yaşatmaya imkân bulunmaz." Nurettin Topçu (Din ile Modernleşme Arasında)
  • Oryantalistik dil İslam toplumları ve Osmanlılar için üç kuvvetli eşitsizlik kategorisini (bunlar Müslümanlarla gayrimüslimler , kadınlarla erkekler,hürlerle köleler-cariyeler arasındaki eşitsizliklerdi) mübalağalı bir şekilde inşa edip yerleştirmeye hatta bunları bir silah ,bir müdahale ve dönüştürme vasıtası olarak kullanmaya çalışsa da birinci sırada gayrimüslimlerin statüsü yer almaktaydı. (İslamcıların Siyasi Görüşleri 2)
  • Her devir ve her meslekte nezih insanların bulunabileceği kabul edilmelidir. (Aramakla Bulunmaz)
  • Onun(Sultan 2.Abdülhamid) hakkında söylediğim şu sözler ne güzeldir: O, Yafes oğullarından olan faziletli hükümdardır. Çözümü zor büyük problemlerde dayanağımızdır. Onların soyundan gelen bu hükümdar, bu asrın halifesidir. Allah'ın dinine yardımda azmi en güçlü olandır. Onlar Osmanoğullarıdır, onların hepsi cesurdur, Hakiki cengâverleri en büyük ganimet bilirler, O, cesurdur, mızrağıyla saldırdığı zaman onu Sağ elinde gözü kara bir ejderha bulunan arslan sanırsın. Kılıcını sıyırdığı zaman, tozdan dolayı bulutlanmış gecede, Dolunayla birlikte şimşek gibi parladığına şahid olursun. Hükümranlık tahtında güneş gibi doğduğunu görürsün, Harp meydanında onu kükremiş arslan sanırsın. Onların öyle gazâları vardır ki vuküu ile tarihi süslemiştir. ” Karanlık çağları aydınlatan nice yüzakı olaylardır onlar. Bu gazâlarla Peygamber'in dinine hizmet etmişler, Ehi-i şirk kurbanlarını en hayırlı ziyafetlere çevirmişlerdir. Allah, yol gösteren yıldızların üzerine yükselmiş bir devleti, Onlarla desteklemeyi murad edince, O devlete Abdülhamid'i nasib etmiş, o da devleti En büyük temeller ve en güçlü direklerle sağlamlaştırmıştır. O öyle bir hükümdardır ki, geldiğinde memleketin tebeası, Tarlada rastgele otlayan bakımsız hayvanlar gibi sahipsiz kalmıştır. O hükümdar olunca hemen asileri, köklerini kurutarak cezalandırmış, . Zalimlerin zaafa uğrattıklarını takviye etmiştir. Fikirleriyle keskin kılıçları körelten faziletli insanlardan, Harb kızıştığında gözünü kırpmadan savaşa dalan ve Harb denizinde en mahir yüzücü kesilen yiğitlerden Aklıbaşında insanları kendine yakın tutmuştur. Düşmanlara karşı öyle başarılı bir görüş takip etmiştir ki, Onlara bu, devâsâ ordulardan daha şiddetli gelmiştir. Kendine ve hükümdar arslan parçalarına ihtimam gösterdiği gibi Reâyâsına merhametli bir kimsenin ihtimamını göstermiştir. Devlet mirasını, öyle akıllıca kullanıp idare etmiştir ki, Onunla başarıya ulaşmak bir nevi zorunluluktur. Böylece, akıllıların en akıllısı, faziletlilerin en faziletlisi, Kararlıların en kararlısı olduğu bütün insanlığın malumu olmuştur. O dehası sayesinde, ufkunda bulunduğu yıldızlara, Ayakta değil, neredeyse oturduğu yerden ulaşacaktır. O halde o, şanlı peygamberlerin sonuncusunun dinine Daima yardımcı ve daima muzaffer olsun. (Hilafet Risaleleri 6 Cilt)
  • "Millî irade çoğu zaman, çoğunluğun zayıf iradesini bastıran kuvvetli bir azınlığın sesinden başka bir şey değildir.." (Amel Defteri)
  • 70'li yıllara kadar “İslâmcılık" kelimesi yasak ve kullanımdışı olduğu için bugün bizim İslâmcı diye nitelendirdiğimiz kişiler “muhafazakâr milliyetçilik” adı altında faaliyet yürütmüşlerdir. “Muhafazakâr” kelimesinin kullanılması da Cumhuriyet ideolojisine yaklaşan ırkçı, turancı milliyetçilerden kendilerini ayırmak ve milliyetçi düşüncelerinde dine/İslâma vurgu yapmak içindir. (Din ile Modernleşme Arasında)
  • Turgut Hoca ümidini hiç yitirmedi. ("Ümitsizlik kâfirlere yaraşır" mealindeki hadis-i şerifi sık sık hatırlar ve hatırlatırdı.) (Zafer Değil Sefer)
  • "Galatasaray Lisesi'nde son sınıftayız. Sonradan üniversite hocası ve Hariciye vekili olacak Turan Güneş sınıf arkadaşım. Bir hafta sonu bize geldiğinde babama Arapça öğrenmek, İlahiyat tahsil et mek istediğini söyledi. Ben de Farsça öğrenmek istiyorum. Babam Elmalılı Hamdi Efendi ile tanışırdı, doktorluğunu da yapardı. Bu sayede Elmalılı Tefsiri ciltleri evimize gelmiş, ben de bir yaz iki cildine bakmıştım. Bir derya... Bu kültüre nüfuz etmenin büyük bir çaba gerektirdiğini o zaman daha bir derinden farkettim. Resim yapıyorum, musiki ile ilgileniyorum ama böyle olmaz. Farsçasız olmaz deyişim biraz da bu büyük eserin etkisiyle. Babam, sizi ona götüreyim, bakalım hocaefendi bu düşünceleriniz için ne tavsiye eder, dedi. Bir gün evlerine gittik. Turan'ı dikkatle dinledi. 'Arapça öğretecek müessese yok ama öğrenirsin' dedi ve devam etti: 'Azmin elinden bir şey kurtulmaz. Napolyon Rusya seferinden önce 40 günde Rusça öğrenmiş, fethedeceğim memleketin lisanını bilmeliyim diye düşünüyorm Ben bunu okuduğumda Avrupa tarihiyle meşguldüm. Acaba be de 40 günde bunu yapabilir, Fransızca öğrenebilir miyim delim ve 40 günden sonra Bergson'un bir eserini Fransızcasindan oku yacak hale geldim...' Bana dönerek, 'sen ne yapacaksın evladım?', diye sordu. Ben Farsça öğrenmek istiyorum efendim, ama bilmem ki altından kalkabilir miyim?", dedim. Tereddütlü halimden rahatsız olmuş gibi birden hareketlendi ve 'ne demek yapabilir miyim, niyet edeceksin, karar vereceksin ve olacak', dedi... Babam sohbete hiç karışmıyor, bir talebe gibi o da konuşmalarımızı dikkatle dinliyor. Hamdi Efendi devam etti: Arapça öğrenmeniz için size bazılarını tavsiye edebilirim. Fakat sonra kur'an-ı Kerim'i anlamak için VI. ve VII. asır Arapçasına nüfuz etmek lazım. Onu da ben size okutacağım... Bu sözü, başka okutacak kimse yok diye anladık.. (Dağ Ne Kadar Yüce Olsa)
  • Hayat sadece arkaya bakarak anlaşılır ama sadece ileriye bakarak yaşanır. (S.Kierkegaard) (İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz)
  • II. Meşrutiyet'in ilanından sonra Ebululu Mardin'le Eşref Edip'in çıkarmaya başladığı sırat-ı müstakim kadrosu içinde yer aldı. (Türkiye'de İslamcılık Düşüncesi 1)
  • Üzerinde durulması gereken bir diğer konu, çok partili yıllardan itibaren dinî yayınlarda tercüme kitapların her zaman ağırlıkta oluşudur. Kitapları tercüme edilen yazarlar arasında Müslüman Kardeşler'e mensup Mısırlı ve Suriyeli kişiler (Hasan el-Benna , Seyyid Kutup,Muhammed Gazali ) ağırlıklıdır. Dinî hayatı,dinî kültürü ve kurumları ciddi sayılabilecek bir zaman dilimi içinde kesintiye uğramış bir ülkede bu durum tabiî karşılanabilir. Fakat cumhuriyeti öncesi Türkiye'sinde var olan önemli bir birikimin bu dönemde göz ardı edilmesi tabiî gözükmemektedir. İslâm felsefesi,kelâm, tasavvuf,felsefe, mantık, fıkıh, fıkıh usûlü, İslâm tarihi,tefsir,hadis,biyografi, İslam'ın çağdaş meseleleri,devlet, medeniyet, kadın,sosyal eşitlik,terakki... alanlarında Cevdet Paşa,İzmirli İsmail Hakkı,Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi,Ferit Kam, Manastırlı İsmail Hakkı,Mehmet Ali Ayni,İsmail Fenni Ertuğrul,Ali Haydar efendi,Seyyid bey,Mehmet Zihni Efendi,Babanzade Ahmet Naim,Mehmet Akif,Mahmud Esad Seydişehrî, Giritli Sırrı Paşa,Mehmed Arif bey...gibi yazarların bugün bile değer ifade eden ve tercüme edilenlerden daha kaliteli olan eserlerine ve düşüncelerine ilgi duyulmaması ve bunların bıraktıkları yerden devam edebilme imkânlarının araştırılmaması dikkate değer olmalıdır. (Cumhuriyet Türkiyesi'nde Bir Mesele Olarak İslam 2)
  • İktisatçı Kemal Cabioğlu da şunları anlatıyor: “1949’un sonlarında Senirkent diye bir gazete çıkardık biz. Sahibi ve neşriyat müdürü benim. Kimler var kadroda? -Nurettin Topçu, Doktor Tahsin Tola, Remzi Oğuz Arik, Necip Fazıl Kısakürek, Abdülaziz Bekkine ve daha o devrin kalem ve kelâm erbabının hemen hemen tamamı var. (.) İşte o tarihlerde bir gün gazeteye girecek yazılan görüşüyoruz, Nurettin Topçu’nun evinde. Celal [Ökten] Hoca da orda. Nurettin Topçu’nun bir yazısı var. Yazının başlığı şu: 'Biz seçmedik’. Biz seçmedik diye başlıyor ve işte şunları biz seçmedik, bunları biz seçmedik... Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiçbir şeyi biz seçmedik... Kendi kendilerini seçtiler, seçtirdiler ve kendi bildikleri gibi idare ettiler... gibi devam eden bu yazıda bir de şöyle bir cümle var: “Makedonya dağlarından kopup gelen gökgözlü canavar bakışlı eşkıyayı da biz scçmedik!’ Rahmetli Topçu’ya, ‘Hocam’ dedim, “korkumdan, sıkıntımdan Elan değil ama bu cümleyi çıkarsak iyi olur diye düşünüyorum... Siz ne dersiniz bilmiyorum’ dedim. Celal Hoca da orda. Celal Hoca'ya sordu Topçu, 'ne dersin hocam?’ dedi. Celal Hoca da, “çıkaralım, bunca derdin içinde bir dert daha çıkarmayalım’ dedi. Topçu da, “tamam Kemal' dedi, “çıkar 0 cümleyi’. Bunun üzerine biz o cümlenin üstünü çizdik, karaladık, yazıyı matbaaya gönderdik. O zamanlar komünistlerin Gerçek diye bir gazeteleri var. 0 da aynı matbaada basılıyor. Bizim Senirkent baskıya hazırlanırken, komünistler Topçu’nun yazısındaki bizim üstünü çizdiğimiz o cümleyi sanki altını çizmişiz gibi tutmuşlar manşet yapmışlar; bizim başımızı derde sokmak için.Tashih servisi filan da,artık işin farkına mı varamadı, yoksa bizim özellikle oyle arzu ettiğimizi mi sandı, neyse öyle çıkmıştı o gazete." Mustafa Özdamar, Celal Hoca Kuşağı, istanbul, Marifet Yay., 1993, s.168-70. (Müslüman Kalarak Avrupalı Olmak)
  • “Aşk” olacaksa eğer elif gibi olmalıdır. Elif ki dümdüz, dosdoğrudur. Aynı zaman da Şın gibi olmalıdır, şeksiz şüphesiz ve üç noktası özü, sözü, gözü anlatmalıdır. (Son Adres)
  • Böyle zamanlarda bazen gayrıihtiyari radyonun kulağını çevirir, kısmetime çıkan türkü veya şarkının metnine bakar, hasretle, zevkle karışık ızdırabıma ortak ararım. Bir tür tefe’ül yahut teselli arayışıdır bu. Belki arayışa sığınan unutma, unutuşa sığınan arama.. (Dağ Ne Kadar Yüce Olsa)
  • Yeni yapılan araştırmalarla Milli Mücadele denen hadisenin, tarih kitaplarında yazıldığı gibi 1919'da değil 1915 yılından itibaren planlanan, bir şekilde hazırlıkları yapılan bir vakıa olduğu ortaya konulmuştur. (Biraz Yakın Tarih Biraz Uzak Hurafe)

Yorum Yaz