Şeytan - Lev Tolstoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Şeytan kimin eseri? Şeytan kitabının yazarı kimdir? Şeytan konusu ve anafikri nedir? Şeytan kitabı ne anlatıyor? Şeytan kitabının yazarı Lev Tolstoy kimdir? İşte Şeytan kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Lev Tolstoy
Çevirmen: Saniye Güven
Orijinal Adı: Дьявол
Yayın Evi: Bordo Siyah Yayınları
İSBN: 9786053541905
Sayfa Sayısı: 120
Şeytan Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tolstoy, Şeytan'ı. Anna Karenina'dan yaklaşık on yıl sonra, 1898 yılının Kasımında yazmıştır. Bu ilginç uzun öykü, okuru, Kreutzer Sonat ile birlikte Tolstoy evreninin en temel iki sorunsalıyla bir kez daha karşı karşıya getiren sınırlı bir özet gibidir: Taşra aristokrasisine dayalı ideal "aile mitosu"yla ve kadının bir baştan çıkartıcı olduğu anlayışıyla Tolstoy, bu öyküde, etkilendiğini bildiğimiz Schopenhauer irade felsefesinin sanki bir uygulamasını gerçekleştirir. Orada türün devamından öteye bir amacı bulunmayan "irade", "cinsel dürtü" olarak kişiyi sürükler durur. Bu durumda şeytan, asıl içimizdeki o karşı konulmaz dürtüdür. Dışarıdaki şeytan kadın ise, bu dürtüyü uyaran nesneden başka bir şey değildir.
Şeytan: İçimizdeki karşı konulmaz dürtü.
(Arka Kapak)
Şeytan Alıntıları - Sözleri
- Beni kendimden kurtarın.
- "Beni kendimden kurtarın."
- " ... Ama en ağır akıl hastası olanlar, kendilerinde farkına varmadıkları akıl hastalığı belirtilerini başkalarında görmek isteyenlerdir. "
- İçi dışı bir olmayan insanlarla yaşamak dünyanın en zor şeyidir. Bunun dışında her şeye katlanabilirim ama buna asla.
- Ruhunun içinde, davranışlarını onaylamayan katı bir yargıç oturuyordu.
- Gerçekten de, Yevgeni Irtenyev o zamanlar akıl hastası idiyse, bütün insanlar akıl hastasıdır; ama en ağır akıl hastası olanlar; kendilerinde farkına varmadıkları akıl hastalığı belirtilerini başkalarında görmek isteyenlerdir.
- “Ah, gelseydi ne büyük mutluluk olurdu ama! Dışarıda yağmur yağarken burada tamamen biz bize olurduk. Ona birkez daha sarılsam yeter; arkasından başıma ne gelirse gelsin...
- “...her şey dört dörtlüktü, iyi ve temiz; bir tek onun ruhunda her şey öylesine kirli ve tiksinti vericiydi.”
- "Şeytanın ta kendisi o; ete kemiğe bürünmüş şeytan!"
- ... bütün insanlar akıl hastasıdır; ama en ağır akıl hastası olanlar; kendilerinde farkına varmadıkları akıl hastalığı belirtilerini başkalarında görmek isteyenlerdir.
- “Hiç merhametiniz yok mu?”
- Bütün insanlar akıl hastasıdır.
Şeytan İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Peki ya Nefis?: İnsan geçmişinden mi kaçamaz yoksa zaaflarından mı? Yoksa zaafların sebep olduğu geçmiş küçük bir kıvılcım mı bekler. Bu eserde Tolstoy' un eşinden kıyı bucak sakladığı eseri Şeytan isimli öykü bizi karşılıyor ilk olarak. Daha sonra Peder Sergi' nin hikayesini okuyoruz. Yazar Tolstoy olunca tabi akar sular duruyor. Rüştünü ispatlamış bir kalem. Ne diyebilirim ki. Ben sadece hikayelerden bahsetmek istiyorum. Spoiler içerebilir. İlk hikayemiz Şeytan. Kahramanımız Yevgeni Irtenyev. Babasının vefatı hayatında büyük değişikliklere sebep olacaktır. Miras normalde ağabeyi ile kendisine kalmasına rağmen bir miktar karşılığında ağabeyi mirastan feragat eder. Yevgeni Irtenyev, Babasının vefatının ardından annesini de yanına alarak, babasından kalan çiftlik, fabrika ve borçlarla Semyonowskoye' ye yerleşir. Akıllı, çalışkan ve iyi bir strateji uygular. Babasının başarısız yöntemlerinden ziyade o, dedesini örnek alır. Bu borçların altından kalkacak gibidir. Ancak uzun yıllar St. Petersburg hayatı yaşayan Yevgeni Irtenyev' in de gençliğine mahsus zaaf(lar)ı vardır. Kadın. Bu durgun, kırsal hayatta kendine yeni bir macera arayışı içerisindeyken Danila vasıtasıyla bir köylü kızıyla tanışır. Bu tanışıklık bir süre devam eder. Sonuçta Yevgeni Irtenyev rahip değildir ve kendini kaptirmayacaktır. Nitekim öyle de olur. Yevgeni Irtenyey, annesinin pek de memnun olmadığı bir evlilik yapar, eşini cok sever ve hayatı oldukça güzel gitmektedir. Ta ki ev temizliği için çağrılan köylü kızını görene kadar. Geçmişteki bu tanışıklık birden kaldığı yerden devam etme isteği uyandırır. Burada aşk gibi bir olaydan bahsetmiyoruz, tamamiyle şeytanca arzular. Öyküde kadın erkeği yoldan çıkarır gibi bir izlenim edindim. Yazıldığı dönemde bu tür yaklaşımları tabi yadırgamıyorum ancak yazar hep şeytan ararken aslında nefsi göz önünde bulundurmuyor ya da o işi bize bırakıyor. Yevgeni Irtenyev bir çok defa yolunu değiştirme şansına sahipti, şeytanı tek başına suçlayabilir miyiz? Oturup mikroba kızmaktansa tedbir alırız mesela. Çünkü o görevini yapacaktır. Şeytan da görevini yapacaktır. Peki Yevgeni Irtenyev görevi neydi? Ayrıca öykü iki farklı sona sahip. Seç, beğen, al. Artık hangisini beğenirseniz. İkinci hikaye Peder Sergi. Bu öykü bende Şeytan' da olduğu kadar etkileyici bir etki bırakmadı. Hırslı, istediğini kusursuz ölçüde yapan, sahip olan askerimiz Sergi' nin hikayesi. Onun gözünden anlatılıyor. Bu askerimiz de kariyeri için bir hanımın izdivacına talip oluyor. İlk başta her ne kadar hedef kariyer olsa da daha sonra o da bu kadına aşık oluyor. Hem de çok. Ancak, bu hanımın geçmişinde kötü bir sayfa bulunmaktadır. Daha önce başka biriyle bir geçmişi olmuştur. Hem de çok önemli bir şahsiyetle. Bunu öğrenen Sergi de görevinden hemen istifa edip, münzevi bir hayat arayışına girer. Kendini dine verir. İnzivaya çekilir. İnsanlara, dini tebliğ eder, kendisi de dini yeniden keşfeder. Ancak bu kısım da nasıl da ilk başta din adına çıkılan bu yolda, bir çok şeyin gösteriş olduğunu farkeder. Yapılanların özden uzak olduğunu hisseder. Bu perspektifle kendini tekrar sorgular ta ki o günahı işleyene kadar. Devamını büyük bir merakla okuyacağınızı düşünüyorum. Ben genel manada her iki öyküyü de oldukça beğendim. Yukarıda da dediğim gibi Şeytan biraz daha etkileyici diyebilirim. Özellikle Yevgeni Irtenyev' in içsel mücadelesi gerçekten güzel işlenmiş. Tabi benzer bir mücadele Peder Sergi içinde geçerli. Okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar. (Mehmet Çelik)
Cinsel İlişkinin ve Kadının Şeytanlaştırılması: Aslında bu ikisi birbirinden farklı noktalar,cinsel ilişkiyi şeytanlaştıran kimse arzularına yenik düşmez ve cinsel ilişki yaşamazsa,kadın şeytanlaştırılmaz. Ancak bu arzuya yenik düşen kimse için artık tek şeytan seksin kendisi değildir,aynı zamanda seks yaptığı kadındır,çünkü o kadın onu tahrik etmiştir*o kişinin ağzından konuşuyorum* o aslında seks yapmayacaktır ancak onu buna itmiştir. Kadını şehvet düşkünü şeytanlar olarak resmedenler en çok pederler,papazlardır. Bunun nedeni tam da bu işte.Yenik düşmüş olmasının suçunu kendisinin kabul edemeyecek olması. İki taraftan birisi suçlu olacak ya kendisi ya da o kadın. Bu noktada tabii ki yüzlerce senedir, bu şehvete yenik düşen erkekler kendilerini değil kadınları şeytanlaştırmayı tercih ettiler. Cinsel ilişkinin şeytanlaştırılması,anlaşılır olduğu gibi kesinlikle haklı nedenlere de sahiptir Tolstoy bunu yaparken * * Tolstoy bunu yaparken diyorum çünkü kendisi de cinsellikten nefret eden ve onu şeytan olarak gören biri olmasına rağmen,bu arzusuna her zaman yenik düşmüştür.Bunun getirdiği pişmanlığı en yoğun şekilde Tolstoy hissetmiştir. * *. Öyküdeki erkek karakterin hayatı gayet düzgün ilerliyor,işleri yerinde ve zaten ''Evli''. Yani hayatına yeni bir atraksiyon katmasına hiç ama hiç gerek yok. Hiç bir sebep yokken hayatların mahvına neden oluyor bu geçici arzular ve ironik tarafı da bu zaten. Yarım saat,bir saat artık her neyse bu şeyden zevk alıyorsun ve bu süredeki bir zevkin bedeli,hayatın boyunca pişmanlık,üstüne bu öğrenilirse toplumdan dışlanma ve özetle düzgün ilerleyen hayatının tamamen mahvolması. Ne gerek var? Tabi ki de bir gereği yok ancak bu arzu insandaki en yoğun tutkulardan birisi,bu yüzden hangi doğru gerekçeyi sunarsanız sunun,muhtemelen baskın gelecek olan yine şehvet olacaktır. Bu noktada tarih boyunca binlerce erkeğin suçu kadının üzerine atma ''zorunluluğunu'' yaşadığını görüyoruz. Kadının aşağılanmasının bence başlıca nedenlerinden birisi de budur. En son olarak * * Tolstoy durumu çok iyi kavramış * * bu laneti üzerinden atmak o kadar imkansızlaşır ve düşündüğünüz tek şey bu hata olur,yalnızca bir andaki hata. Bu düşünceler ise OKB gibi,insana hayatını zehir eder ve artık eyleme geçilmesi şart olur çünkü bu katlanılacak gibi değildir. Bu yüzden ya kafanızdaki düşüncelere sebebiyet veren nesneyi yok etmeli-ÖLDÜRMELİ- ya da kendinizi yok etmeli-ÖLDÜRMELİ-siniz. Tecavüzcülere bakıldığı zaman bu çok net bir şekilde görülür,örneğin bir terörist tamamen rastgele bir köye dalıyor,ya da köyü toplu halde yağmalıyorlar. Bu terörist ise bir kadına tecavüz ediyor. Görülecektir ki tecavüz ettikten sonra o kadını öldürme ihtimali %90 civarıdır. Tecavüz etmeseydi belki %50 civarı olacaktı. Bu yok etme güdüsü bütün tecavüzcülerde vardır çünkü bu dilemma her yerde yaşanır. Ya kendini yok edeceksin,ya onu. Tercih ise her zaman bellidir, Onu. (Polycephaly)
"Tolstoy'un ölümünden sonra bulunan kitap!": İnceleme için sabahı bekleyemeyeceğim! Kitabın arka kapak yazısı her şeyi anlatıyor aslında; "Tolstoy'un ölümünden sonra bulunan kitap!" Lev Tolstoy daha çok Rus toplumunu analiz eden epik romanlarıyla tanınır, ama elinizde tuttuğunuz Şeytan adlı bu novella onun en kişisel, kendisini, açığa vuran kitabıdır. Kitabın yaratacağı skandaldan korkarak sağlığında yayımlamamış ve kitaplığındaki çekmecelerden birinde saklamıştır. Kitap ancak ölümünden sonra bulunup yayımlanabilmiştir. Kitapta anlatılan hikâye kendi mülkünden köylü bir kadınla yasak ilişkiye giren toprak sahibi Tolstoy'un kendi yaşadığı bir ilişkiyle benzerlik gösteriyor. Her ne olursa olsun, kitapta cinsel çekim ve insan arzuları derinlemesine bir bakışla ele alınıyor. "Her şeyden önce Yevgeni fethedilmiş olduğunu, kendi iradesinin efendisi olmadığını ama içinde başka bir gücün ona hükmettiğini, sadece iyi talihin kendisini içinde bulunduğu durumdan kurtarabileceğini, bugün değilse bile yarın ya da ertesi gün her halükarda mahvolacağını hissediyordu. 'Evet, mahvolacağım,' başka türlü olması mümkün değildi: sevgili genç karısını köylü bir kadınla aldatmak, hem de herkesin önünde - bu mahvolmaktan başka neydi ki, bütünüyle mahvolmak, öyle ki yaşamak imkânsız olacaktı. Hayır, bir şeyler yapılmalıydı." (Tanıtım Bülteninden) Kitapta aslında şeytan olarak bahsedilmek istenen doymak bilmeyen nefsimiz. Aslında kapattığımızı sandığımız çoğu şeyi gerçekten de görmediğimiz için artık unuttuğumuzu sanmıyor muyuz? Sigara'yı bırakan bir kişi içen birini görene kadar belki de hiç zorlanmaz değil mi? * ağır spoiler içerir * Başlıca karakterlerimiz. Stepanida - Yevgeniy İrtenyev - Liza Ama hikayemiz diğer iki kadın bir erkek hikayelerinden farklı çünkü kalemin başında yazar/lev-tolstoy bulunuyor. Ve anlattığı bu hikaye aslında kendi hikayesi, yıllarca çekmecesinde eşinden sakladığı. Yevgeniy babasının ölümünden sonra avukatın babasının bir sürü borcu olması nedeniyle mirası red etmeleri gerektiği tavsiyesini kabul etmiyor ve abisine bir miktar para verdikten sonra annesinin yanına taşınarak çiftliğin başına geçiyor. Hani derler ya gençler yenilikçidir. Tam tersine Yevgeniy gelenekçidir ama örnek olarak babasını değil dedesini almaktadır ve aslında batık olan çiftliği yavaş yavaş borçlardan arındırmaya başlamıştır. Fakat yıllarca şehirde yaşayan Yevgeniy'in bir ihtiyacı vardı, kendisi sonuçta peder değildi... Cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için bir aracıya ihtiyacı vardı ve aradığı kişiyi bulmuştu. Bu kişi ona kocası şehirde çalışan çoğu zaman gelmeyen bir kişi bulmuştu. Adı Stepanida'ydı. Aslında Yevgeniy'in ona bağlanmak gibi bir arzusu yoktu. Evlenene kadar devam edip evleneceği kişi bulduktan sonra tamamen ilişkisini kesecekti. Başlarda öyle de oldu. Liza'yla evlendikten sonra 1 yıl boyunca Stepanida'yı hiç görmedi ve aklına da hiç gelmedi. Fakat bir gün çiftliğin temizliğine gelen kadınlar arasında onu görünce içinde bir şeyler değişti. Ona karşı yeniden bazı hisler uyanmıştı. Fakat eşi Liza'yı çok seviyordu onu aldatamazdı. Ama o günden sonra sık sık Stepanida'yı görmek için koruluklara gitti, defalarca eski buluştukları yerlerde onu bekledi. Çoğu kez eşini aldatmasına ramak kalmıştı ama hep bir şeyler engel oldu. Yevgeniy kafayı yiyecekti eşine bu kadar aşıkken nasıl oluyor da içinden onu bir köylü kadınla aldatmayı istiyordu buna anlam veremiyordu. Bu Liza'ya yaptığı büyük bir haksızlıktı. Bunun öğrenilmesinden çok korkuyordu. Oysa Liza da farkındaydı onda bir takım değişiklikler olduğunun. Yevgeniy en sonunda kendi kendine karar vermişti. Stepanida olsa olsa şeytandı ya da kendisine büyü yapmıştı. Kafası git geller yapmaya başlamıştı. Bu işin tek çözümü ölümdü ya eşini öldürecekti Liza'yı, ya şeytanı öldürecekti Stepanida'yı ya da son bir seçenek vardı kendini öldürecekti. Burdan sonra kitap iki son ile bitiyor ilkinde kendini öldürüyor, ikincisinde ise Stepanida'yı... İkisini de dene tarafını seç. Bu hikayenin masumu Liza'nın ölmediği ve aldatılmadığı her son benim için güzel. (Üzeyir Yazıcı)
Kitabın Yazarı Lev Tolstoy Kimdir?
Lev Tolstoy 28 Ağustos 1828 tarihinde Moskova'da doğdu. Babası Kont Nikolay İlyiç Tolstoy, 1812 Napolyon Savaşlarına katılmış emekli bir yarbaydı.
Tolstoy romanlarında, insanoğlunun ne kadar değişik karakterli olduğunu vurgular. ''Savaş ve Barış'', ''Anna Karanina'' insan tahlileri ve canlı tasvirler bakımından birer baş eserdir.
Lev Tolstoy'un kendini arayış serüveni ölünceye kadar sürdü. Karısı bile onu anlamadı. Tolstoy, bir çocuk gibi hayata küstü ve kaçtı. Seksen iki yaşındaki karanlık ve yağışlı bir Ekim gecesinde köyünden ayrıldı. Yolda hastalandı 7 Kasım 1910'da küçük bir tren istasyonunda hayata veda etti.
Lev Tolstoy zengin bir ailenin çocuğu olarak Rusya'nın Tula şehrindeki Yasnaya Polyana adlı konakta doğdu. Çok küçük yaşlarında önce annesini, sonra babasını kaybetti, yakınlarının elinde büyüdü. Çocukluğundan beri gerçekleri incelemeye karşı büyük bir ilgisi vardı. Öğrenimini tamamlamak için Moskova'ya gitti. Çalışkan zeki bir öğrenci olarak başarı ve sevgi kazandı. Fransızcasını ilerletmiş, Voltaire'i ve J. J. Rousseau'yu okumuş, bu iki yazarın kuvvetli etkisinde kalmıştı. Yasnaya-Polyana'ya döndü, yoksul köylüler arasına katıldı. İlk eseri olan "Çocukluk"u bu sıralarda yazdı.
Lev Tolstoy Bir süre sonra orduya girdi; Kafkasya'ya gitti. Kafkas halkının yoksulluk dolu yaşayışlarını ele aldığı izlenimlerle ilk gerçekçi hikâyelerini yazdı. 1854'te Kırım savaşı'na subay olarak katıldı. Sonra askerlikten ayrılıp Petersburg'a gitti. Bir kısım eserlerini oldukça sakin geçirdiği o yıllarda yazdı. Gene de içinde, aradığını bulamayan bir ruh çalkalanıyordu. Batı Avrupa ülkelerinde uzun bir gezintiye çıktı. Almanya, Fransa, İsviçre'de dolaştı. Yurduna dönüşünde gene Yasnaya-Polyana'ya yerleşti. Asalet ünvanlarından, lüksten sıkılıyordu. Köyünde bir okul kurdu. Bu okul, öğrenim, eğitim bakımından yepyeni bir kurumdu. Huzura kavuştuğuna kanaat getirdikten sonra, 1862'de evlendi.
Lev Tolstoy evlendiğinde karısı Sophie Behrs kendisinden 16 yaş küçük olup henüz 18 yaşındaydı. Bu evlilik onun düzenli bir hayat özlemini giderecekti. Bu evlilikten 13 çocukları oldu; bu çocukların 3'ü bebek iken, biri 5 diğeri de henüz 7 yaşında iken öldü. Eserlerinden en kuvvetli olan iki romanı "Savaş ve Barış" ile "Anna Karenina'yı" bu dönemde yazdı. Karısı, eserlerini yazmasında en büyük yardımcısıydı. Hatta "Savaş ve Barış"ın düzeltmelerini 12 kez yapıp yazmıştır. Aradan bir süre geçince yeniden, bu sefer eskilerden daha şiddetli bir moral çöküntüsüne uğradı. Geniş halk yığınlarının, özelikle Rus köylüsünün yoksul, perişan durumu onu çok üzüyordu. Bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Kaba saba giyiniyor, giydiği her elbiseyi kendisi dikiyordu. Değişmeyen tek tarafı bıkıp usanmadan yazmasıydı. "Kroyçer Sonat", "Efendi ile Uşak", "Karanlıkların Gücü", "İman nedir", "İnciler", "Kilise ve Devlet", "İtiraflarım" hep bu yılların ürünleridir.
Lev Tolstoy Eserlerinde insanlığın çeşitli meselelerine değinen Tolstoy'un dünya ölçüsünde bir sanat ve fikir değeri vardır. Kendi ülkesinin toplumsal siyasal çalkantılarını, halkının yaradılışını, yaşayışını büyük bir ustalıkla yansıtmıştır. Gerçekçi edebiyatın en büyük temsilcilerinden olduğu kadar, bir filozof ve bir eğitimci olarak da ün kazanmıştı. Yukarıda sayılanların dışında "Diriliş", "Gençliğim", "Çocukluk", "Hacı Murat", "Ayaklanış", "Sergi Baba", "Tanrı Bizim İçimizdedir", "Kazaklar", "Tesadüf", "İki Süvari" gibi eserleri vardır.
Lev Tolstoy 82 yaşındayken, 1910 yılında öldü. Kış ortasında evini terk ettiğinde hasta düştükten sonra, Astapovo'da tren istasyonunda zatürre'den öldü. Polis, cenazesine katılmak isteyenlere ulaşımı sınırlandırmak için çalıştı, ama binlerce köylü cenazesinde sokakları doldurdular.
82 yaşında vefat eden Lev Tolstoy birçok kez büyük sıkıntılar yaşamıştır. Marksizm'den etkilenerek oluşturduğu mülkiyet konusundaki radikal fikirleri nedeniyle bütün servetini köylülere dağıttı, her haliyle onlar gibi yaşamaya başladı. Bu sebeple ailesiyle arası açıldı. Hıristiyan anarşizmini geliştirmeye çalıştığı kitabı "tanrının egemenliği içimizdedir" kitabıyla yeni bir hristiyanlık akımı tanımlaması, Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmesine sebep oldu. Tolstoy, ömrünün son yıllarını büsbütün derbeder bir şekilde geçirdikten sonra, bir küskünlük sonucunda, evini bırakıp yollara düştü. Astapovo tren istasyonunda ölü olarak bulundu. Ölümüne zatürrenin sebep olduğu bilinmektedir. Hayatı boyunca yaşamın nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalıştı. Eserlerinde bunu eksiksiz olarak yansıtmayı hedef edinmiş en büyük Rus yazarlarından birisi olarak edebiyat ve dünya tarihindeki yerini aldı.
Lev Tolstoy Kitapları - Eserleri
- Hacı Murat
- İnsan Neyle Yaşar?
- Kazaklar
- Savaş ve Barış (2 Cilt Takım)
- Anna Karenina
- Aile Mutluluğu
- Aslan ile Köpek Yavrusu
- Hazreti Muhammed
- Çocukluk
- Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik
- Sivastopol
- İvan İlyiç'in Ölümü
- Kreutzer Sonat
- Diriliş
- Sergi Baba ve İki Hafif Süvari
- Efendi ile Uşağı
- Erik Çekirdeği
- İtiraflarım
- Ateşi Kıvılcımken Söndürmeli
- Aşkın Yasası - Şiddetin Yasası
- Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır
- Üç Ölüm
- Şeytan
- Tanrı'nın Egemenliği İçinizdedir
- Hayatın Anlamı
- Masallar
- Bir Gencin Dramı
- Gençlik
- Her Şeye Rağmen Sevgi
- Sanat Nedir?
- Din Nedir?
- Vahşi Zevkler
- Ve Işık Karanlıkta Parlıyor
- Kafkas Tutsağı
- İçimizdeki Şeytan
- Hayat Üzerine Düşünceler
- İnsana Ne Kadar Toprak Lazım
- Hayatı Sorgulamak
- Bilgelik Kitabı
- Hikayeler
- Günlükler
- Tipi
- Bütün Mutluluklar Birbirine Benzer
- Fil ile Tilkiler
- Baskın
- Halk İçin Hikayeler
- Öyküler
- Ölüm Manifestosu
- Karanlığın Kudreti
- Canlı Ceset
- Yaşlı Kavak
- İlkgençlik
- İhtiyar Adam ve Torunu
- Tanrı Her Şeyi Bilir
- Zamanımızın Köleliği
- Dekabristler
- İncil'in Kısa Bir Özeti
- Tolstoy'un Risaleleri - 2. Cilt
- Tolstoy'un Risaleleri - 1. Cilt
- Davulun Sesi
- Katya
- Yunan Öğretmen Sokrates
- Çocuk Gibi Olun
- Şahin İle Horoz
- Küçük Şeytan
- Sahte Kupon
- Savaş ve Askerlik Üzerine
- Yurtseverlik, Askerlik ve İtaatsizlik Üzerine
- Kralın Hediyesi
- İnancım Neden İbarettir?
- Dua
- Savaşa Karşı Yazılar
- Çömlek Alyoşa
- Anna Karenina - 3. Cilt
- Tolstoy'dan Seçme Öyküler
- Yaşayan Ölü
- Anna Karenina - 2. Cilt
- Hikmetli Sözler
- Savaş ve Barış - 2. Cilt
- Savaş ve Barış - 3. Cilt
- Savaş ve Barış - 4. Cilt
- Hiddet
- Tolstoy Gandhi Mektuplaşmaları
- Ruh
- Bethink Yourselves
- Polikuşka
- Tolstoy Bütün Eserleri 3
- Balodan Sonra
- Gri Tavşan
- Seçilmiş əsərləri - 1. Cilt
- Ruh ve Ölüm
- Gençlik - 2. Cilt
- Vatanseverliğe Karşı
- Anna Karenina - 4. Cilt
- Felsefe-i Hayat
- İman ve İtikad
- Aşk ve Öfke
- Корней Васильев (Korney Vasiliev)
- Gizli Notlar
- Bütün Eserleri 10
- Bütün Eserleri 11
- Bütün Eserleri 12
- Ölümden Sonra Dirilme - Cilt: 3
- Çilekler
- Tövbe Edin
- Kuğular
- İki Qusar
- İman Vicdan Ve Dua
- Halk İçin Hikayeler - 1. Cilt
- Halk İçin Hikayeler - 2. Cilt
- Halk İçin Hikayeler - 3. Cilt
- Ainsi Meurt L'amour
- Budala İvan
- Yaban Çilekleri
- Tanrı Gerçeği Görür Ama Bekler
- Tolstoy Bütün Eserleri 14 (Ciltli)
- Aforizmalar
- Yolcu ve Köylü
- Risaleler - İnsanın Dokuz Hali
- Muhabbet
- Kelam
- Masallar
- Basübadelmevt
- Father Sergius
- Söz ve Eşitsizlik
- Bir İzdivacın Romanı
- Çocukluk ve Gençlik Yılları
- Susa Bilmirəm
Lev Tolstoy Alıntıları - Sözleri
- Biz de böyleyiz işte... (İnsana Ne Kadar Toprak Lazım)
- İnsan eğer çok yaşasaydı o nispette çok değişimlere uğrardı. İnsan başlangıçta bir bebekken sonra küçük çocuk, sonra yetişkin ve daha sonra da ihtiyar olurdu. Fakat insan ne kadar değişim geçirirse geçirsin kendisine daima "ben" demiştir. Bu "ben" bebeklikte, yetişkinlikte ve ihtiyarlıkta her zaman kişinin yanındadır. İşte değişmeyen bu "ben" ruh adını verdiğimiz şeydir. (Ruh ve Ölüm)
- "İnsan kazanayım derken kendim kayboldum." (Tanrı Her Şeyi Bilir)
- "Böyle anlarda bir felakete ne kadar yakın olduğumu bilseydin, kendimden ne kadar korktuğumu!" (Anna Karenina - 3. Cilt)
- Bu da yaşamak mı sanki! İnsan ya tam ölmeli ya da tam yaşamalı. Tövbe, tövbe! (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik)
- Insana öyle geliyordu ki yeni bir şeyi anlamak için büyük bir hevesle atılıyor ancak amacına erdikten sonra o şeyden nefret etmeye de hak kazandığını düşünüyordu. (Gençlik - 2. Cilt)
- Kalben sakin ve uysal olun, hayatınızda mutluluğu bulursunuz. (İncil'in Kısa Bir Özeti)
- Sağlığı ile övünenin değil hasta olanın hekime ihtiyacı vardır. (İncil'in Kısa Bir Özeti)
- -Çünkü sen kendin için, mutluluğun için yaşamak istiyorsun. +Bu dünyada başka ne için yaşanır ki? -Tanrı için yaşamak gerekir Martin. (Hikayeler)
- ''Kabahatlerin en korkuncu, nankörlüktür...'' (Çocukluk)
- Bu acıyla da aynı şey olacak, zaman geçecek ve umurumda olmayacak. (Anna Karenina)
- Ben, hayattan hiçbir beklentisi olmayan, mahvolmuş bir adamım artık... (Hikayeler)
- Ölmek için referansa ihtiyaç yok (Anna Karenina - 3. Cilt)
- Bence her insan bencildir,ve bütün yaptiklari da bu yüzdendir. -Bencillik,insanin kendisini en iyi ve en akilli olduğuna inanmiş olmasidir.. (Çocukluk, İlkgençlik, Gençlik)
- Ve insanlar, kurtuluşu, her insan için zorunlu olan, tüm dinsel öğretilerde ve her bir insanın yüreğinde yazılan, 'kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma ve yakınlarını öldürme' yasasını yerine getirmekte aramalıdırlar. (Yurtseverlik, Askerlik ve İtaatsizlik Üzerine)
- İndi ki,bu dünya günahla doludur və ondan imtina etmək lazımdır,onda nəyə gərəkdir onun gözəllikləri? Bu işrəti niyə yaratmısan? (Sergi Baba ve İki Hafif Süvari)
- 'Öldün mü toprağa gömerler, sonra da mezarında ot biter, o kadar işte. Başka hiçbir şey yok' (Kazaklar)
- Ben, niçin bütün dünyanın dâhiyane bulduğu Shakespeare'in yapıtlarını beğenmemekle kalmıyor, bunları bir de iğrenç buluyordum? (Sanat Nedir?)
- Tarihsel olarak dekabristler,1825 Aralık ayında çarlığa karşı (Dekabr, Rusçada "Aralık" demek)meydan okumaya cüret etmiş ilk devrimcilerdi.hemen hepsi de Rus aristokrat ailelerinden geliyordu ve büyük bir çoğunluğu ise 1812'de Napoleon ordularına karşı savaşmışlar, kahramanlıklarıyla öne çıkmışlardı. (Dekabristler)
- erkekler böyle düşünürsünüz.. Kendinize özgürlük tanıdınız, kadını ise kuleye tıkmak niyetindesiniz. Kendinize gelince her şeye izin verirsiniz.. (Kreutzer Sonat)
Editör: Nasrettin Güneş