diorex
Dedas

Şiir Okuma Kılavuzu - İsmet Özel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Şiir Okuma Kılavuzu kimin eseri? Şiir Okuma Kılavuzu kitabının yazarı kimdir? Şiir Okuma Kılavuzu konusu ve anafikri nedir? Şiir Okuma Kılavuzu kitabı ne anlatıyor? Şiir Okuma Kılavuzu PDF indirme linki var mı? Şiir Okuma Kılavuzu kitabının yazarı İsmet Özel kimdir? İşte Şiir Okuma Kılavuzu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.05.2022 03:00
Şiir Okuma Kılavuzu - İsmet Özel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: İsmet Özel

Yayın Evi: Tiyo Yayınları

İSBN: 9786056323980

Sayfa Sayısı: 288

Şiir Okuma Kılavuzu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

TİYO Yayıncılığın onuncu kitabı Şiir Okuma Kılavuzu yeni edisyonu ile okuyuculara sunulmaktadır. Kitap, daha önce bağımsız yayınlanmış "Çenebazlık" kitabının yazılarını da ihtiva etmektedir. İsmet Özel'in yeni bir önsöz yazdığı Şiir Okuma Kılavuzunun arka kapağında şunlar yazılı:

"İnsanoğlu mısralarda, şiirde hiç kimsenin elinden alamayacağı bir 'yurt' bulur. Böyle bir yurdu olmasından güven duyar. Hayvan için çığlık, mırıltı, haykırış, homurtu, inleme neyse insan için de şiir odur. İçinde bir parça 'message' bulunur ama asıl işleyişini sesi çıkaranın ne cins bir mahlûk olduğunu hem cinsine ve mümkünse yabancı türlere göstermekliğiyle ile yerine getirir."

Şiir Okuma Kılavuzu Alıntıları - Sözleri

  • Mürekkebin utandığını gördüm basılı kağıtlarda...
  • Şiir, kendisini besleyenlere hizmet eder...
  • "Şairsen sende bir şeyin fazla, bir şeyin eksik olması gerek. Fazla olan toplumun olağan eğilimlerindeki çürütücü özellikleri görebilecek kadar yukarıdan, üst kattan bakıştır. Eksik olan toplumun uğradığı her belâdan etkilenecek kadar aşağıda kalış, alta düşüştür."
  • "Yamukluk şairden değil dünyanın aldığı biçimden geliyor.."
  • .. "Şiir okumak isteriz, çünkü bütüne, bütünümüze, bütün içindeki yerimize varma zorluğunu bu insani ve insan dışı aygıtla yenmek isteriz."
  • Kahkahamın düşürdüğü çiçekleri bulamadılar...
  • Bir çocuğun şehri çarpar yüzümün varoşlarına.
  • "Bizim şiir okuma isteği duymamız, yokluğunu hissettiğimiz bir şeyleri tamamlamak, bir zorluğu gidermek ve nihayet bir doyum sağlamak içindir."
  • tuhaftır, bu insanlar aynı yerde, ayrı yaş grubunda, aynı kültürel eğilimde olmadıkları gibi, birbirlerinı çoğunlukla tanımazlardı bile. Ama tercihlerinde şaşılacak bir benzerlik, edebiyata bağlı ahlaklarında inanılmaz bir ilke birliği taşırlardı.
  • "Geleceğe doğru bir zincirin devam ettirilmesi için geçmişten uzatılan halkaların sağlam tutulması gerek.."
  • "..şiir insana kendi içinden bilgi verir."
  • artık üşümek çince bir çiçektir oralarda yolcuların taşıyamadığı bir çiçektir
  • "Demek ki insanoğlu dine bağlanarak kendini bilme cehdini göstermekle ister istemez kendine hayatiyet veren ilkeye uymayı kabullenir. Bu kabulleniş teslimiyet insanın kendine ben dediği alanın sönükleşmesine, ilkenin belirginleşmesine sebep olur."
  • .. "Kendini bilen insan, yardımın insanlardan gelmeyeceğini de bilir.."
  • "..şiiri her şeye bulaştırmak, her şeyi de şiire batırmak doğru değil. Böyle bir tutumu benimseyecek olursak hem şiiri sanki hiçbir belirgin vasfı yokmuş gibi kimliksizleştiririz."

Şiir Okuma Kılavuzu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur.": "kan kesilince damardan sıcak , sımsıcak kelimeler boşandı." Şiir seven birisinin İsmet özel'i tanımaması çok zor. Kitapta şiir okuması için kullanılacak güzel bilgiler var ve şiire tutunan şairler için de güzel detaylar barındıran bir eser. Kitap bittiğinde sanki bir bölümü geçmiş üst seviyeye geçiş yapmış gibi hissettim, Şiirlere bakışınızı , okuyuşunuzu ve şiirlere karşı bir sorumluluğunuz olduğunu, kelimeler manaya evrilirken o daracık lahza içindeki anın büyüsüne, zihninizde o anın içindeki zamanı farketmenize yardımcı olacak düzeyde güzel bir deneme. Akabinde şiirlere bakışınız ve kelimelerin üzerine titreyişiniz daha fazlalaşacaktır. Özellikle "Amentü" şiiri bir başyapıt ismet özel'in Şiir nasıl yazılır dersi gibi. Amentü şiirini okuduktan sonra bir de şiirin tahliline göz atmanızı öneririm... (başlığa hayran olurum her dillendirdiğimde) Şiir seven herkese tavsiye ederim. Eline yüreğine sağlık yazar/ismet-ozel (Berceste)

İsmet Özel lûgatiyle mübrem hakikat şiiri tecessüs etmek: İki arkadaşın genişçe bir merdivenden indiğini düşünelim. Biri, merdivenlerden düşünce diğer arkadaşı onun için endişelenip "Bir şey söyle, bir şey söyle" diyor. Yere düşüp baygın halde olan kişinin söylediği " şey"dir şiir, diyordu İsmet Özel. Özel ağabeyin bu şiir tasviri beni çok etkilemişti. Birkaç konferansında da söylediği "Uyku ile uyanıklık arası bir yerde"diye konuşlandırdığı ve tetikte koyduğu bir şeydi şiir. Uyku ve uyanıklık ancak böyle bir örnek olay senaryosuyla bizim gibi metaperestler için anlaşılır gelebilirdi. Metaperestlerin herbirine teker teker en alımlı çalımlı libası giydiren İsmet Ağabey'in bu enfes kitabında aradığım birçok şey vardı. Başta çok yüzeysel şeylere temas etmesini bekliyordum. Şiiri önünde bir tarih kitabı okur gibi okumak, bir felsefe kitabı okur gibi okumaktan söz edecekti, ardından "şiir okumak için tarihi ve felsefi ard alanı bilmek yetmez söz gelim şu şiirimin şu mısrasında aslında şundan söz ettim ama siz basit okurlar beni hiç anlamadığınız gibi mısrayı da hiç ettiniz" diyecek ve kalaylayacaktı. Cila niyetine de birkaç şiiri de şerh edecek bize çok kıymetli bir armağan bırakacaktı. Düşündüklerimin hiçbiri olmadı kitapta. Ne beni kalayladı ne de şiirlerini şerh etti. Ben ikisine de taliptim, kabul buyurursa talebesi olma niyetiyle dersini okuyordum. Kitapta anlatılanlar daha çok şiirin geçmişi ve kümülatif sürecindeki isnad noktalarının tenkidi üzerineydi. Bilhassa İkinci Yeni akımı ciddi anlamda İsmet Özel'den paparayı yemişti. Sahiden söz konusu kişi İsmet Özel'se karşı cephe hep müdafaadadır, taarruz yalnız Özel'den gelir ki hepimiz az çok biliriz taarruz güç sahibi olanın elindeki yetkidir. Gücünü kaybeden yahut zaten bir kudret sahibi olmayan daima kendini müdafaa ile yükümlüdür. Garip akımından gelip İkinci Yenicilere katılan Anday, çizgisindeki kıymeti hasebiyle biraz daha az menfi tenkide muhatap oluyor. Öte yandan İkinci Yenicilerin herbiri bu çizginin içinde olmaları sebebiyle zayıf bulunuyorlar Özel tarafından. Bir noktayı sarih hale kavuşturmak lazım geliyor ve hatta belki elzem; onlar bir isnad noktasıdır ve bulunmaları da gerekir fikriyle yazıyor bunları, yahut ben bunları bu şekilde anladım demeliyim. Buna bir örnek sunmak istiyorum kitabın yüz yetmişinci sahifesinde şöyle diyor Özel; ...1965'te "Partizan"ı yazdım. Görüşüme göre bu hem geçerli ölçülere göre "şiir"di, hem de politik bir tavrı yansıtıyordu. Benim politik yönelimli şiire gidişimde tehlikeler gören Edip Cansever, şiiri kendisine okuduğumda, bendeki önemli bir iş başarmış havalarını küçümseyerek, "Bu şiirde partizan kelimesinin yerine Haziran kelimesini koysan hiçbir şey değişmez" demişti. Yani "ölünce bir Haziran gibi ölmeliyim" diyesiymişim. Hatta burada bahsettiği mevzuu Müzikli Hatıralar isimli MFÖ tarafından sunulan TRT programında da üstünkörü konuşuluyor. Bu konu üzerine İsmet ağabeyin açıklaması çok mizana konulmuş ve doğrusu benim hiç beklemediğim kadar sakin bir tavırla söylenmişti kendisi tarafından. Cansever bunu söylemekle hem haklıymış hem de haksızlık ediyormuş. Haklıymış çünkü hakikaten şiir, Partizan yerine Haziran kelimesiyle tebarüz etse de kendinden bir şey kaybetmeyecekmiş. Ancak Halkın Dostları dergisi vasıtasıyla aslında şiirin bir mesele taşıyıcısı olması noktasındaki gayreti göz önüne alınınca Partizan dememek, şiirin aslî görevine aykırı bir noktada bir şiirsel yazıma sebep olabilirmiş. Esasında İsmet Ağabey "şiirsel" kelimesini -aslında burada 'sözcüğü' demek daha çok yakışık alırdı, sözün küçüğü olarak bir istihfaf ile sözcük- istihfaf makasadıyla kullanıyor. Demek ki mesele taşımayan şiir, memuriyetini yerine getirmeyen şiirseldir sadece; uyku ve uyanıklık arası bir yerde değildir. Şiir yazmak yerine şiir nasıl yazılır, nasıl okunur meselesi üzerine kafa yorduğu iddiasına yönelik olarak ise İsmet ağabeyin yanıtı kalbimi tam on ikiden vurdu, mealen şöyle diyordu -öyle bir dil ki anlamın da anlamını anlamaya, anlamlandırmaya inhiraf içindeyim- şiirin nasıl olması gerektiğini bilmeden şiir yazmak faidesizdir. Mesele taşımayan şiir, halkın içinden olan birey olan şairden olmamalıdır. Belli kalıplara da sığmamalı diye eklerken Divan edebiyatına da kara libas giydirmeyi unutmamış. Divan şiirine olan menfi tenkidi beni açık ve seçik şaşırttı. Ülkenin meseleleriyle yakinen bir ilişki içinde olan ve çağın miratı mübrem şiir için elbette toplum ve ilişkisini de ele alıyor. Bir toplumdaki aydın, meselenin hamilidir, bunu izah etmekle mükelleftir. Filhakika, günümüz aydınlarının sözde aydınlar olduğu için de bunu göğüsleyecek birinin henüz tezahür etmediğini de söylüyordu. Burada -tam burada- izahı mecbur bir mesele daha var, isnad noktası olarak hep bundan evvel yazmış olan şairlerin varlığını gösterir, asla çöpe atmaz. Örneğin Nazım Hikmet için henüz fikren bir inkılap içinde ve hatta devrim hükmünde olan -ihtilal demekten imtina ediyorum, zira çok radikal bir tanım olurdu- çizgiye geçişinden evvel İsmet Ağabey için de çok kıymet verdiği bir isim olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı? Ahmed Arif'le olan münazaralarındaki çatışmada o zamanlar genç yaşına ve tavrına rağmen yüksek perdeden konuşmamış olması beni yine şaşırtan bir başka nokta olmuştur. Şiir bir beşer sözüdür, lafın bir üst kademesinde yer alır. Mansab ile ayet, hadis, kelime, söz, laf diye sıralayınca sarih olarak söz mesabesinde bulunduğunu görebiliyoruz şiirin. Fevkalbeşer bir kelime duymak zor, hakikati bilmek zor şiirden. Uyku ve uyanıklık arasında bulunan bir sözün tam idrak ile söylendiğinin teminatını vermek oldukça müşkül bir durum. Hem Gestaltçı bir yaklaşımla ele alan İsmet ağabeyin penceresinden bakınca bir bütünlüğün parçası olan sözün, bütünden iz taşıdığı ve asla ondan ayrı düşünülemeyeceği de göz önüne alınınca hakikatten pay almayan bir sözün şiir olması mümkün değil. Burada bir tenakuz yok mu? Yani hem şiir hakikati barındıracak kadar mansaba sahip değil diyoruz, hem de şiir bir hakikati de duyurmakla mükellef diyoruz. Şiir hakikati ancak duyurabilir, şair mucid değildir, kâşiftir bir bakıma. Bu hakikati duyurmayan kişi şair değil, yazdığı da şiir değildir, olsa olsa şiirseldir. " Şiirsel" ifadesi de oysa bir iltifat olarak kullanılır yazılan eserler için ve hatta çizilen tablolar için ve belki bir nisa için, bir nisanın penceresinden -Bir de bakalım Leyla köşesinden Aşkın kadın adlı penceresinden Bırakmıştı kendini yazılmış olana Susmak ve konuşmamak denen cana, Karakoç'un Leyla Köşesi şiirinden tedaiden istifade ile- kullanılan bir kelime. Peki neden şiirsel ifadesini kullanıyoruz? Şiirimiz yok da ondan! diyor Özel. Şiirimiz olsa şiir dermişiz, şiirsel değil. Kitabın içerisinde esasında iki kitap yer alıyor. İlk kitap Şiir Okuma Kılavuzu, ikinci kitap ise Çenebazlık. Çenebazlık isimli kitabında, uzun uzun sosyal, siyasal ve kültürel zeminde şiir hakikaten ontolojik olarak ele alınıyor. Mutemed ve mevsuk bir eser olarak şiirseverlerin -belki varsa şiirperestlerin- muhakkak okuması/kıraatı lazım bir eser. Akla takılan bir şey var bunca muaheze üzerine hala şiir var diyebilir miyiz? Elbette, debdebe içinde olan şiir dünyası şiirin bitmediğinin ve hatta bitmeyeceğinin de şeairidir. Bu sebeple hem şair yaşar hem şiir. Üstelik bu şairler fiziken mevte ulaşmışsa da hala ruhen yaşar manasında da değil, şu an çok canlı bir şair yaşıyor ve daha nice kıymeti bilinmeyen şair de var. Örneğin hala Payidar Zaraman yaşıyor, hala Hüseyin Köse yaşıyor hala Mehmed Said Aydın yaşıyor ve daha nicesi... Şairlik kesbi midir vehbi midir? Şairlik kesbidir, gayret üzere ancak şair olunur, şuurundan bağımsız ele alınamayan şiirin vehbi olandan daha fazlasına da ihtiyacı var. Şiir ve şair payidardır. İnsan varsa şiir vardır, âdemlikten ademliğe geçtiğimizde ancak bu kavramlar ademabâd olabilir. (nosthalgia)

Şiir okuması için faydalanılacak bir deneme kitabı ama yazarın da dediği gibi “şiir okumayı öğrenip bu öğrendikleriyle bir sınav kazanmayı hesaplayanlara bu alanda ve bütün alanlarda herhangi bir şey öğretebileceğine inanmıyorum.” Nasıl okunura akademik ve kesin bir yanıt vermiyor ama bir kazanım sağladığı muhakkak. (EsA26)

Şiir Okuma Kılavuzu PDF indirme linki var mı?

İsmet Özel - Şiir Okuma Kılavuzu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Şiir Okuma Kılavuzu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı İsmet Özel Kimdir?

1944 yılında Söke 'li bir polis memurunun altıncı çocuğu olarak Kayseri'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kastamonu, Çankırı ve Ankara'da yaptı. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde bir süre okuduktan sonra Hacettepe Üniversitesi'ne geçerek Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1977). Ataol Behramoğlu ile birlikte Halkın Dostları dergisini çıkardı. Devlet Konservatuarı'nda Fransızca okutmanı olarak çalıştı. İstiklal Marşı Derneği kurucusudur. Evlidir. Dört çocuğu vardır.

İsmet Özel Kitapları - Eserleri

  • Tavşanın Randevusu
  • Waldo Sen Neden Burada Değilsin?
  • Bir Yusuf Masalı
  • Henry Sen Neden Buradasın 1
  • İrtica Elden Gidiyor
  • Henry Sen Neden Buradasın 2
  • Surat Asmak Hakkımız
  • Tahrir Vazifeleri
  • Toparlanın Gitmiyoruz 1
  • Erbain
  • Taşları Yemek Yasak
  • Bakanlar Ve Görenler
  • Üç Mesele
  • Kırk Hadis
  • Şiir Okuma Kılavuzu
  • Zor Zamanda Konuşmak
  • İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir
  • Neyi Kaybettiğini Hatırla
  • Kalın Türk
  • Of Not Being A Jew
  • Faydasız Randevu
  • Çatlıycak Kadar Aşki
  • Ve'l-Asr
  • Sorulunca Söylenen
  • Desem Öldürürler Demesem Öldüm
  • Küfrün İhsanı Olmaz
  • Cuma Mektupları 1
  • Faydasız Yazılar
  • Tehdit Değil Teklif
  • Cuma Mektupları 2
  • Cuma Mektupları 3
  • Cuma Mektupları 4
  • Cuma Mektupları 5
  • Cuma Mektupları 6
  • Cuma Mektupları 7
  • Cuma Mektupları 8
  • Cuma Mektupları 9
  • Evet İsyan
  • Cinayetler Kitabı
  • Geceleyin Bir Koşu
  • Şiir Resitali
  • Celladıma Gülümserken Çektirdiğim Son Resmin Arkasındaki Satırlar
  • Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü 2
  • Bir Akşam Gezintisi Değil Bir İstiklal Yürüyüşü 1
  • Bilinç Bile İlginç
  • Allah'ın Emri Zaid / Plus Peygamberin Kavli
  • Bileşenleriyle Basit
  • Siper Beden
  • Karz-ı Hasen
  • Neredeyizim
  • Başbaş Başbaşa Başabaş
  • Evet Mi, Hayır Mı?
  • Muvazzaf
  • Toparlanın Gitmiyoruz 2
  • Toparlanın Gitmiyoruz 3
  • Ebruli Külah
  • Evlenseydik Boşanacaktık
  • Türk Olamadıysan Oldun Amerikalı
  • Hayatın Manası Versus Manalı Bir Hayat
  • Çenebazlık
  • Dil ile İkrar
  • Tok Kurda Puslu Hava
  • Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar
  • Şiir Kitabı
  • Başını Örten Kızlar Felsefe Bilmelidir
  • Tahrir Vazifeleri 2
  • Tahrir Vazifeleri 4
  • Tahrir Vazifeleri 3
  • Tahrir Vazifeleri 5
  • Tahrir Vazifeleri 6
  • Tahrir Vazifeleri 7
  • Tahrir Vazifeleri 8
  • Tahrir Vazifeleri 9
  • Tahrir Vazifeleri 10
  • Cuma mektupları 10
  • Tahrir Vazifeleri 11
  • Tahrir Vazifeleri 12
  • Türküm Doğruyum İntikamım Ülkemdir
  • Bir Vefa Daha
  • Pergelin Yazmaz Sivri Ucu
  • İslamla Damgalanmış Varoluş
  • Tekne Kazıntısı

İsmet Özel Alıntıları - Sözleri

  • Biz Türkiye'de yaşayan insanlar olarak öyle yalan yanlış seylere inandırılmış, öyle kabul edilemez şeyleri kabul etmişiz ki, insanlara kendileri hakkında ya da birlikte yaşadıkları insanlar hakkında ne söylersen söyle söylediğin şeyler asla mantıklı gelmez. (Çenebazlık)
  • Türkiye, bir imparatorluk ihdas etme üstünlüğü gösterdiğimiz için değil, dar-ül İslam olması, dar-ül İslam vasfı kazanması sebebiyle vatanımızdı. (Cuma Mektupları 6)
  • ölümle ölüme yaraşan bağı nasıl kurabiliriz? (Tahrir Vazifeleri 3)
  • Taarruz bombalarının tahrip gücü kadar gürültüsü de önemlidir. Çünkü düşman yalnızca öldürülerek veya mevzileri yıkılarak püskürtülmez, aynı zamanda düşmanı, başına büyük bir felâket geleceğine inandırmak da gereklidir. Bu yüzden toplumda hâkimiyet tesis etmeye yönelmiş her hareketin, yürürlüğe koyduğu işler kadar kopardığı gürültü de önemlidir. Nitekim son birkaç yılda Müslümanlara karşı haçlı ve Siyonist seferberlik düzenlemiş odakların kopardıkları gürültü bir hesap sonucudur. Diyelim ki, tesettüre uyan öğrencileri üniversiteye almayacaklar. Bunu idarî tedbirlerle sessiz sedasız uygulamaya koyabilecekleri halde, bu konuda bir kamuoyu husule getirmek üzere, basın organlarının büyük bir şamata çıkarması istenmiştir. Bir gürültü koparan siyasî hareket, taarruza geçmeye hazırlanmış ve belki de taarruzu fiilen başlatmış demektir. Taarruza geçen kuvvet, büyük ve geniş taleplerle insanların önüne çıkar. Onun düsturu şudur: Çok çok istemeliyim ki, az az versinler. Bu tutumun beynelmilel arenada en iyi uygulayıcısı İsrail olmuştur. İsrail, henüz üzerinde devlet olmaya çalıştığı toprakların kendi hakkı olup olmadığı tartışma konusu iken, daha geniş topraklara ihtiyacı olduğunu dile getirmiştir. Yani her zaman çok çok istemiş ve alabildiği az miktarı yanına kâr bilmiştir. Böylece ilk yerleştiği toprakları tartışma konusu olmaktan çıkarılmış ve işgal ettiği topraklar görüşmelere esas alınır olmuştur. Türkiye'deki İslâm düşmanları çok çok neyi istiyorlar ve az az neye razı olacaklar? Onların çok çok istedikleri, Müslümanların Türkiye'de hiçbir sosyal varlık gösterememeleridir. Yani tek parti, tek şef döneminde olduğu gibi, Müslümanlar kendi memleketlerinde sürgün muamelesi görmelidirler. Ticarî hayatta geri plana itilmeli, iyi eğitim veren mekteplere sokulmamalı ve bürokraside yükselme sınırları pek düşük tutulmalıdır. Bu en geniş taleplerin tam tamına gerçekleşmeyeceğini bildiklerinden, kopardıkları gürültüyle bir tek siyasî sonuca razıdırlar. O da, Müslümanların bağımsız bir siyasî alternatif olarak ortaya çıkmamaları ve gözleri yılarak kimliği Müslüman olmayan siyasî organizasyonların şemsiyesi altında olmayı nimet bilmeleridir. (İrtica Elden Gidiyor)
  • İnsanın gereğinden çok şeyi fark ediyor olması, esas olan şeyi fark etmekten mahrum kalması anlamına da gelebilir. (Kırk Hadis)
  • İnsanlar artık aya , güneşe Lât ve Menât putuna tapmıyorlar ama devlet adamlarına , piyasaya , makinalara, teşkilatlara, teorilere tapıyorlar. Yeni putları mukaddes kılabilmek için kitaplı dinleri terkediyorlar. Bu tarz putperestliğin Doğu'da ve Batı'da birbirinden farkı yok. (Üç Mesele)
  • Bugün yaşama biçimi olarak dünya çapında yaygın bir batılılaşma var. Mutfaklar yemek hazırlama laboratuvarı, televizyonlu yaşama alanları bir kamu toplantısının dinlenme anı gibi, yatak odalarımıza değil koğuşlara gidiyoruz. Çalışma ve eğitim hayatımız mekanik ölçüleri hiçbir zaman aşamıyor. (Bakanlar Ve Görenler)
  • Daha doğrusu bir ordu ilgili olduğu toplumun bir ürünü olduğu oranda gerçektir. Ordunun gerçekliğinin gösterilebilir iki dayanağı var: Bir toplum kendi savaş gücünü ne oranda yeniden üretebiliyor? Bir toplum kendi değerlerine ne oranda sahip çıkıyor? Savaş gücünü yeniden üretebilmenin toplumun sermaye gücüyle olduğu kadar nitelikli insan potansiyeliyle doğrudan ilgisi var. ABD Pearl Harbour baskınında bombalanan gemilerini bir yıl içinde yeniden inşa etti. Bunun için malî güce elbet sahipti, ama yeniden üretim için gerekli uzmanlığı da ithal etmek zorunda değildi. Bir toplumun kendi değerlerine sahip çıkmasının iki parlak örneği Almanya ve Japonya'dır. Her iki dünya savaşından yenik çıkmış Almanya'nın ve son savaştan sonra ordusuzluğa mahkûm edilmiş Japonya'nın bugün beymelmilel sahada hâlâ belli bir belirleyici güç sahibi olmalarının her iki toplumun da kendi değerlerinden vazgeçmeyişlerinden başka bir açıklaması yoktur. (Cuma Mektupları 3)
  • Neyi öğrenmek istiyorsak zihnimizi onu öğrenmeye müsait duruma getirmek zorundayız. Bazı şeyleri bütün çabalarımıza rağmen bir türlü öğrenemiyorsak, bunun sebebini zihnimizin düştüğü elverişsiz durumdan başka bir şeye bağlamayalım. Âmiyâne bir ifadeye başvurarak şöyle diyebiliriz: Ancak işimize gelen şeyler aklımıza yatar veya aklımız ancak işimize gelen şeylere yatar. Dünyaya isteklerimiz doğrultusunda bakarız. Zihnimizin dış dünyayla ilişkisinde bütün mesele "irade" (istem) meselesinden ibaret değildir. Bir de zihin kilitleri meselesi var. Nelerin işimize geldiğini tanımamız açısından bazı bölgelerde zihnimiz kilitlenmiştir. Bazen menfaatimizi zihnimizin kilitleri sayesinde koruyabiliriz. Bazen de zihnimizdeki kilitleri kırmak menfaatimizi korumanın kaçınılmaz gerek-sartı olur. Zihnimizdeki kilitlerin hangilerinden güç almanın vakti ne zamandır? Hangi zihin kilitlerimizi ve ne vakit kırmalıyız? (Henry Sen Neden Buradasın 1)
  • İslâm’a yerküre üzerinde hangi varoluş tarzı yakışıyorsa Türkler o tarzı tecessüm ettirmekle bir kavim karakteri edinmişlerdir. Türk’ü İslâm’dan, İslâm’ı Türk’ten ayırın geriye ne Türk kalır, ne İslâm. Amerikalıyı paradan, parayı Amerikalıdan ayırın geriye ne Amerikalı kalır, ne para. (Pergelin Yazmaz Sivri Ucu)
  • gitti deriz ölenler için yalnız yaşayanların işidir yola çıkmak, yolu kat etmek. (Bir Yusuf Masalı)
  • İnsanlar içlerinde yaşattıkları bir mükemmelliğin özlemini duyarak hep varolan şartları beğenmediler. (Bileşenleriyle Basit)
  • tam düşecekken tutunduğum tuğlayı kendime rabb bellemeyeceğim razı değilim beni tanımayan tarihe beni sinesine sarmayan tabiattan rıza dilenmeyeceğim. (İlaveler ve Vaat Edilmiş Bir Şiir)
  • Çin, Mı­sır, Aztek, Yunan, Roma ve İslam medeniyetlerinin kendilerine özgü teknolojileri el­bette vardı; ama insan hayatının devamını böylesine yaygın ve karmaşık mekanik sü­reçlerin işleyiş şartına bağlayan bir başka medeniyet bilmiyoruz. (Tahrir Vazifeleri 7)
  • "Bana göre insanın tarifi: "Geç kalmış yaratıktır." Neye geç kalmıştır? Her şeye." (Tahrir Vazifeleri 12)
  • kalbe gizlice batan kıymık geçecek. (Şiir Resitali)
  • İnanıştaki doğruluk inanılan "şey"in doğruluğuna delil olur. Görürüz ki inancı arayan onu yalnızca inananda bulabilir, inandıranda değil. (Tahrir Vazifeleri 7)
  • Canının kıymetini bilmek insanın kendi nefsini en rahat edeceği, azami derecede zevk alma ortamında bulunmak anlamına gelseydi batı medeniyetinin hakimiyet kurmasıyla biçimlenen dünya şartları haklılık kazanmış olurdu. (Tahrir Vazifeleri 9)
  • Oysa salaklar hayati kalin cizgilerle cevrelemekten hoslanir (Henry Sen Neden Buradasın 2)
  • "İslâmi hareket sözkonusu olduğunda Türkiye'ye dünyanın herhangi bir yerine verdiğimden daha çok önem veriyorum." (Cuma Mektupları 1)

Yorum Yaz