Şiirler - Sabahattin Ali Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Şiirler kimin eseri? Şiirler kitabının yazarı kimdir? Şiirler konusu ve anafikri nedir? Şiirler kitabı ne anlatıyor? Şiirler kitabının yazarı Sabahattin Ali kimdir? İşte Şiirler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Sabahattin Ali
Editör: Mehmet Said Aydın
Tasarımcı: Füsun T. Elmasoğlu
Tasarımcı: Muzaffer Aysu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051854601
Sayfa Sayısı: 144
Şiirler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
''Bildiğimiz bazı basit kelimelerin yanyana gelmesiyle birdenbire mana dolan ve bize kendi toprağımızın aşina sesini duyuran bu ahenge ve bu şiire (halk şiirine) suni yollardan giderek varmak mümkün müdür? Halk şiirine perestiş eden ve o hava ile beslenen biri için niçin olmasın! Nitekim Sabahattin Ali'nin tecrübeleri de muvaffak neticeler vermiş... Sabahattin Ali'de iç cevheri vardır. Yapmacığa ve gülünce düşmeden halk tarzında şiirler yazabilmesi onun hesabına kaydedilecek büyük bir muvaffakiyettir.''
-Yaşar Nabi Nayır, Hakimiyeti Milliye ve Ulus (1934)
''Sabahattin Ali halk şiirlerinin edası ruhu ile yazmak istemiş. Eseri bunun için adeta bir mucize, çünkü muvaffak olmuş.''
-Nurullah Ataç, Son Posta (1934)
''Halk şiirinin gür ve duru kaynağından gelen bu başarılı denemeler, herkesin özlemle beklediği düzgün Türkçenin ve yalın güzelliğin ifadesini taşır.''
-Tahir Alangu, Değirmen, Dağlar ve Rüzgar (1965)
''Yalın bir tanımlamayla ben'in şiiridir Sabahattin Ali 'nin şiirleri. Aşk, yalnızlık, umutsuzluk, karamsarlık şiirinin başlıca temalarıdır. Kent yaşamı, insanlar arası ilişkilerdeki ikiyüzlülük onu bunaltmakta, dağlara sığınmayı itmektedir. Onda özgürlüğün, insanı sınırlayan bağlardan kurtulmanın simgesidir dağlar. Kabına sığmaz, coşkun bir kişiliğin, elindekiyle yetinemeyen, yükselmek isteyen bir yeteneğin göstergesidir.''
- Atilla Özkırımlı, Bütün Şiirleri (1999)
Şiirler Alıntıları - Sözleri
- Hayat ki akıp gider bulanık bir su gibi, Korkulu rüyalarla geçen bir uyku gibi
- Yabancıyım bu gürültü dünyasına ben. Etrafımın sözlerine aklım ermedi, Etrafım da bana asla kulak vermedi.
- Yüzün çiçeklerin en güzelidir Gözlerin bilinmez bir diyar gibi...
- “Böyle kepaze hayatı Sürüklemekten yoruldum “
- “Ruhum bir heykel gibi düşüp parçalanırdı. Bu sesleri duyanlar gülüyorum sanırdı. “
- “Görecek günler var daha; Aldırma gönül, aldırma... “
- Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım senin dizindir Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi
- Yanıyor beynimin kanı, Bilmem nerelere gitsem? İçime sığmayan canı Hangi rüzgara eş etsem?
- Şimdi şiir bence senin yüzündür, Şimdi benim tahtım senin dizindir, Sevgilim,saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigâr gibi.
- ⊰ benim aşkım ⊱ “Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran, Sensin “Ülkü” adıyla beynimde dimdik duran. Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran; Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor. Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye? Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya. Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye. Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.” 1934
- Döndüm daldan düşen kuru yaprağa Seher yeli dağıt beni kır beni Götür tozlarımı burdan uzağa Yarin çıplak ayağına sür beni
- Sözün şiirlerin mükemmelidir, Senden başkasını seven delidir. Yüzün çiçeklerin en güzelidir. Gözlerin bilinmez bir diyar gibi.
- Sen benim sevgilimsin, sevsen de, sevmesen de, Aradığım yerlere benzeyiş buldum sende.
- ⊰ ruhumun dalgaları ⊱ “Bütün bir hayat bile değmez bir gözyaşına, Ruhumun dalgaları, köpürüp taşmayınız.” 1935
Şiirler İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Canım Sabahattin Ali. Keşke daha fazla yazsaydı. Şiirleri de romanları gibi, içinden nasıl gelmişse öyle. Romanlarını okuyup Sabahattin Ali'yi özleyenlerin bir solukta okuyup özlem gidereceği bir kitap. (Okuryazar biri)
Her ne kadar tüm şiirlerini içermese de, özellikle sondaki kronolojik eleştiri bölümü ile değerli bir eser olmuş. Tüm şiirleri için YKY'nin yayınladığı kitaba göz atmakta fayda var. Sabahattin Ali kendini şair olarak görmüyor. Hatta özellikle bir kitabı yayınlamış olmaktan ötürü de pişmanlık duyduğunu belirtiyor. Bundaki bazı şiirleri çok sığ olduğunu ve kendisini yansıtmadığını düşünüyor, ki ben de onunla aynı fikirdeyim. Sabahattin Ali'yi bir şair olarak doğrusu pek parlak bulamıyorum. Güzel bulduğum şiirleri var elbet: "Serserinin Ölümü", "Dere", "Çakır", "Öksüz Kız Masalı" ve hapisteyken yazdığı şiirleri örnek gösterebilirim. Bunlar dışındaki kasidelerini, divan şiiri denemelerini ve şiir olarak bir yenilik getirmeyen hece ölçülü halk şiirlerininin bir bölümünü vasat buluyorum. Tabi bu hece ölçülü şiirler kağıt üstünde kuru durmaları, göze ve kulağa hitap etmemelerine rağmen, bestelenmeye müsait olmaları, içerikleri, sanatçının siyasi kimliği ve ölüm şekli sebebiyle, en azından bir bölümü günümüze kadar tüm canlılıklarıyla gelebilmişler, halkın en çok bildiği şiirlerin arasına müzik sayesinde girmişlerdir. Sabahattin Ali'nin şiirlerinde genelde hayattan büyük bir memnuniyetsizlik göze çarpıyor. Sızlanma ve keyifsizliğin hakim olduğu şiirler bunlar. Nahit Hanım'a yazdığı aşk şiirlerindeki yakınmalarını saymazsak, bu memnuniyetsizlik hayatın aktığı yönle ve kendi hayatının gidişatıyla ilgilidir. Nasıl olmasın? İki kere hapse girmiş, dışarıdayken sürekli takip altında kalmış, memuriyeti iptal edilmiş, tekrar memuriyete dönebilmek için Atatürk'e ithafen "Benim Aşkım" adındaki, son derece zorlama (ama amaçlanmış bir zorlama) olduğunu her dizesiyle bağıran bir şiiri yazmak zorunda bırakılmış biri o. Yaşadığı darlanmayı yine bu şiirin ilk iki dizesinde hissetmek mümkün: "Bir kalemin ucundan hislerimiz akınca Bir ince yol onları sıkıyor, daraltıyor;" Bu dizelerden, ilk bakışta kalemin ucunun inceliğinden şairin geniş ve cömert hislerinin akamadığı eğretilemesiyle, kağıt üstündeki ifadenin onun duyduğu sevgiyi anlatmaya yetmediği anlamını çıkarabiliriz. Bir methiye için güzel bir giriş mi? Sanmıyorum. İfade "sıkıyor, daraltıyor;" şeklinde, zaten pek yüksek olmayan başlangıçtaki enerjisini iyice yitirerek bitiyor. Vurgu, bir methiyeden bekleneceği gibi hislerin yoğunluğunda ve coşkunluğunda değil de, adeta onların bastırılmasında, sıkıştırılmasında ve şairin bunalmasında gibi duruyor. Bu şiirdeki tek samimi dizeler bana kalırsa bunlardır ve şiirin geri kalanı gibi gayet bilinçli olarak kaleme alınmışlardır. Memuriyeti de bu şiirle geri verildiğine göre, "otoritenin" şiir sanatından ne kadar anladığı malumdur(!) (Çağdaş Kocabıyık)
Kitabın Yazarı Sabahattin Ali Kimdir?
Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur.
Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır.
Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930).
Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı. Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır.
Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır.
16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir.
Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır.
1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945).
"İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır.
Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?"
Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur.
Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır.
Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır.
Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926).
Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930).
Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz".
Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir.
Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir.
1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir.
Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş." Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır.
'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir.
Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyun da yazmış (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.
Sabahattin Ali Kitapları - Eserleri
- Kuyucaklı Yusuf
- Bütün Şiirleri
- Çakıcı'nın İlk Kurşunu
- Değirmen
- Hep Genç Kalacağım
- Kağnı - Ses - Esirler
- Kamyon
- Mahkemelerde
- Markopaşa Yazıları ve Ötekiler
- Sırça Köşk
- Yeni Dünya
- İçimizdeki Şeytan
- Öyküler Şiirler ve Oyun
- Arabalar Beş Kuruşa
- Canım Aliye, Ruhum Filiz
- Bütün Öyküleri - 2
- Bütün Öyküleri 1
- Üç Öykü
- Bütün Eserleri
- Dağlar ve Rüzgar
- Değirmen - Dağlar ve Rüzgar
- Kuyucaklı Yusuf - İçimizdeki Şeytan - Kürk Mantolu Madonna
- Dağlar ve Rüzgar - Kurbağanın Serenadı - Öteki Şiirler
- Tüm Eserleri - Öyküler
- Kırlangıçlar
- Kağnı
- Ses
- Kağnı - Ses
- Kürk Mantolu Madonna
- Aldırma Gönül
- Esirler
- Bütün Öyküleri - 3
- Bütün Öyküleri - 4
- Bütün Öyküleri - 5
- Tüm Eserleri - Oyunlar Şiirler Mektuplar Yazılar Tutanaklar
- Köpek
- Bir Delikanlının Hikayesi
- Bir Cinayet Sebebi
- Seçme Şiirler
- Gramofon Avrat
- Ehliyetsiz İktidar
- Leylim Ley
- Benim Meskenim Dağlardır
- Beyaz Bir Gemi
- Şiirler
- Mehtaplı Bir Gece
- Sabahattin Ali Seti
- Kuyucaklı Yusuf
- Çocuklar Gibi
- Devlerin Ölümü
- İki Kadın
- Öyküler
- Sabahattin Ali Biyografi
- Kağnı & Kamyon ve Diğer Öyküler
- Sabahattin Ali Şiirleri
- Değirmen-Esirler
- Tüm Eserleri
- Gönül Yayıncılık Sabahattin Ali Seti 12 Kitap
- Bir Fotoğraf Camı: Çektiği ve Çekemediği Fotoğraflarıyla Sabahattin Ali
- Yeni Dünya ve Ses
- Sırça Köşk ve Masallar
- Değirmen ve Kağnı
- Sabahattin Ali - Bütün Eserleri (Özel Deri Ciltli Kutulu)
- Asfalt Yol
- Değirmen - Sırça Köşk
- Seçme Öyküler 1
- Yeni Dünya - Sırça Köşk
- Balaca Həsən
- Devlerin Ölümü - Bir Aşk Masalı - Koyun Masalı - Sırça Köşk
- İstanbul'u Dinliyorum - Leylim Ley (2 Kitap Birden)
- Hasan Boğuldu - Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır (2 Kitap Birden)
- Gramofon Avrat - Nedime
- Seçme Öyküler 2
- Dağlar ve Rüzgar-Esirler
- Ses & Duvar ve Diğer Öyküler
- Seçme Öyküler
- Kürk Mantolu Madonna
Sabahattin Ali Alıntıları - Sözleri
- ⊰ benim aşkım ⊱ “Sensin, kalbim değildir, böyle göğsümde vuran, Sensin “Ülkü” adıyla beynimde dimdik duran. Sensin çeyrek asırlık günlerimi dolduran; Seni çıkarsam, ömrüm başlamadan bitiyor. Hem bunları ne çıkar anlatsam bir dizeye? Hisler kambur oluyor dökülünce yazıya. Kısacası gönlümü verdim Ulu Gazi’ye. Göğsümde şimdi yalnız onun aşkı yatıyor.” 1934 (Şiirler)
- Herkes kendi havasında ve menfaat peşinde. (Kağnı)
- °Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. (Bütün Eserleri)
- Ben zannediyorum ki, olan şeylerin karşısında şu anda duyduğumuz elem ve ızdırap, bunların niçin böyle olduğunu düşünmekten bizi menedecek kadar kuvvetlidir. (Bütün Öyküleri - 2)
- Anlarsın niçin uzak yerlere baktığımı, İçinde yaşanmaz bir dünyada yaşıyorum. (Leylim Ley)
- Ve ozaman kalbimi sen alacaksin ! (Gramofon Avrat)
- İçindeki bütün yıkıntılara, bütün kederlere rağmen başını yere eğmek istemiyordu. (Kuyucaklı Yusuf)
- Çünkü azlıkta kalanlar çok olanlara nedense tepeden bakarlar. (Kırlangıçlar)
- “Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım senin dizindir Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi.” (Çocuklar Gibi)
- İki kişi birbirlerini yeni tanıdıkları zaman havadan sudan bahsetmek âdettir. (Kamyon)
- Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. (Kürk Mantolu Madonna)
- "Rızkını vermediğimiz, veremediğimiz müddetçe ne çocuk, ne nüfus isteyemeyiz. Karnını doyuramadığımız, sıhhatini koruyamadığımız, tahsilini temin edemediğimiz her çocuk, "Bu memlekete yüz milyon lazım!" diyenlerin gözüne, onları gaflet uykularından uyandırmak için sokulmuş birer parmaktır." (Ehliyetsiz İktidar)
- "Hiçbir fikre inanmadıkları için fikirlere, insanı insan eden duygulara yabancı oldukları için insanlık sevgisine, herhangi bir şeyi bilip öğrenemeyecek kadar beyinsiz ve tembel oldukları için bilgiye ve kitaba düşman olanlara lânet olsun..." (Ehliyetsiz İktidar)
- “Hanım, burası neresi? Mahpus koğuşu, hırsız yatağı. Adamın gözünden sürmeyi çalarlar.” (Ses & Duvar ve Diğer Öyküler)
- İçimde, kendime de izah edemediğim karışık ve üzücü birtakım hisler belirmişti.” (Yeni Dünya)
- Ve onların arasında nasılsa kalmış olan beyaz bir kasımpatı, buraları örten siyah perdenin üzerinde geçmişi görmek için bırakılmış bir delik gibiydi (Arabalar Beş Kuruşa)
- 'Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi..' (İçimizdeki Şeytan)
- Gökyüzüne baktı, bir bulut aradı ve bekledi… (Kamyon)
- Elbette, dünyada her şey parayla olur... (Beyaz Bir Gemi)
- Aya hitap eder gibi, şarkısına devam etti: Ayın şavkı vurur sazım üstüne Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne Gel ey hilâl kaşlım, dizim üstüne, Ay bir yandan, sen bir yandan sar beni. (Kamyon)