Şimdi Değilse Ne Zaman? - Alev Alatlı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Şimdi Değilse Ne Zaman? kimin eseri? Şimdi Değilse Ne Zaman? kitabının yazarı kimdir? Şimdi Değilse Ne Zaman? konusu ve anafikri nedir? Şimdi Değilse Ne Zaman? kitabı ne anlatıyor? Şimdi Değilse Ne Zaman? kitabının yazarı Alev Alatlı kimdir? İşte Şimdi Değilse Ne Zaman? kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Alev Alatlı
Yayın Evi: Zaman Kitap
İSBN: 9789758578238
Sayfa Sayısı: 268
Şimdi Değilse Ne Zaman? Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bu kitaptaki yazılar, gündeme tutuğu ayna ile gözümüzden bir şeyler kaçmasına müsade etmez. Turna zerafetiyle haktan, doğrudan, gerçekten ödün vermeden, başta kendi milletimiz, tüm mazlum kavimleri korur, gözetir, ışıtır, ısıtır, ödünsüz yüreğiyle. Bilderberg, Club of Rome, CFR, Trielatteral Commission, IMF ve nicelerine karı, Küresel Ekonomik Adalet'i gözetir, 5 A ilkelerinin belki de en önemlisiyle..Daha az tüketerek yaşamak pekala da mümkündür'der, giderek robotlaşan, kültlerden medet uman, eşref-i mahluktan uzaklaşan insana..Sözün sonunda, hülasa, yaşam bir serüvendir ama ciddi bir iştir aynı zamanda diyor iseniz, yaşamınızın serüvenine hoşgeldiniz.
Şimdi Değilse Ne Zaman? Alıntıları - Sözleri
- "Ne ki bu defa deniz bitiyor, içecek su da bulunamayacak çünkü bu gezegen, bu güruhun tüketim arsızlığını kaldırmaz. Medeniyetimizi yaşamanın ve yaşatmanın yolunu bulamaz, bulduğumuz çözüme 'Batı'yı ikna edemezsek, sürüklendiğimiz yer bin yıla kalmadan (ki, bu kendi bilim adamlarımızın öngörüsüdür) dev bir kaya parçasına dönmüş bir gök cismidir. Teknolojik ilerlemeye güvenenler, bu gidişle taşlaşması mukadder gezegenimizi terk etmek imkânı bulacaklarına inanmaktadırlar. Ancak 'kolonileştirme'yi umdukları yeni gezegenlere' kullanmak tüketmektir' şeklindeki sömürgeci/firavun anlayışlarını taşıyacaklarından, onları da dünyayı tükettikleri gibi tüketmeye namzettirirler. İronik olan 'bastığı yerde ot bitmez' tanımı 'biz'e yakıştırmış olmalarıdır. Oysa bastıkları yeri tarumar edenler, bu bıçkınlardır. "
- "Bu gezegende yiyici bir efendinin sofrasına sığınmış bir garip besleme kadar bile şansımız olmadığını aklınızdan çıkarmayın.Düşman,çığırından çıkmış,her yerde.Düşman,elektronik ordularının korumasında.Kurtuluşumuz şu an aklınıza gelen bir fikirde yatabilir. Aklınızı düşmana teslim etmeyin! Utanç verici düşünceleri uzaklaştırın,fethedin bu gezegeni! Fethedin,soykırım bitsin!"
- Milletçe fena halde ürkmüş gibiyiz.Savunmadayız.Ya düşünü kurduğumuz bir gelecekte (örneğin Avrupa Birliği'nde) yaşıyoruz ya da hayal ettiğimiz bir ( örneğin Asr-ı Saadet'te) bir geçmişte. Kendimize ait bir cümlemiz yok; "şimdi" yok. "Gün" kaybolmuş gibi; "gün"ü savuruyor, "gün"ü acımasızca tüketiyoruz.Saniyeler,dakikalar,saatler akıp giderken, bütünüyle edilgen,beklemede gibiyiz. Oysa, Batı dünyasını kıskanmamızın hatta haset etmemizin nedeninin bilgisizliğimiz olduğunu,taklitle intiharın aynı anlama geldiğini, ne isek o olmamız gerektiğini,dünyayı bilmeyenin dünyanın maskarası olduğunu artık idrak etmemiz lazım.
- Cemil Meriç'i rahmetle anmamak ne mümkün! "Bana hakikati değil, muradını ver." dediğini hatırlıyorum."Olmak istediğin gibi görün,olduğun gibi değil, çünkü her yalan bir yaratış."
- "Evrensel dolandırıcılığın hüküm sürdüğü zamanda,gerçeği söylemek devrimciliktir."
- Öyle uzaklaştık ki kadim kavramlardan,"yiğit" kelimesini bile tanımlamadan kullanamaz olduk! Yiğitlik,kahramanlık gibi kavramlar, ihtiyat sahibi kamuoyu önderlerimizi,aydınlarımızı-belki de rahatlarını kaçıracağını sezinledikleri için-gücendirir oldular. Çünkü en kaba tanımıyla,güvenlik içinde olmaya, rahat yaşamaya duyulan husumettir "yiğitlik" ve bu bağlamda hayatın gayesini güvenlik içinde olmak,rahat yaşamak olarak görenlere ters düşer.Ne ki az sayıda olmakla birlikte bazılarımız savaşın ortasında doğduklarının bilincindedirler.Onlar yığınlardan farklılaşır. Yığınların sesine,'doğru' bellediklerine ters düşerler. "Yiğit'in ruh hali,aslında,beyanıdır,ilanıdır,ikrarıdır,itirafı,kabulü ve onayıdır kendisinde var olduğunu keşfettiği muradın.Ve üstünlüğünün muradının gerçeklikten,güncelden,etrafında olup bitenden,sağlığından,hayatından,tehlikelerden,kınanmak hatta nefret edilmekten.Gururludurlar.Bireyseldirler.Çoğu zaman başka insanlarla aynı dokuyu paylaştıklarının ayırdında bile değil gibidirler.Felsefi olmayan,kutsal olmayan bir tarafları vardır.Buna karşın derin saygı uyandırırlar,uyandırmalıdırlar.Yüce davranışların sorgulanmaya izin vermeyen bir tarafları vardır çünkü.
- Kendimize güvenmekten başka çaremiz yoktur.Akranlarımız,çağımızın,dünya gerçekliğinden payımıza düşenin hakkını vermek durumundayız. Dil,din,ırk,cinsiyet ayırımının tuzağına düşmeden,zamanımızın en yetkin bilginleriyle,sanatçı ve filozoflarıyla dostluk kurmak durumundayız.Düşüncelerimizi aşkın zekâlarla paylaşmak durumundayız.
- İnsan toplumları da dinamik sistemler.Bu saptamanın telmihi önemli; çünkü Kaos Paradigması, toplum mühendisliği( örneğin,Yeni Dünya Düzeni) girişimcilerinin,kesin sonuçlar almayı beklememeleri gereğine işaret ediyor.Ne kadar iyi düzenlendiği,uygulandığı,denetlendiği sanılırsa sanılsın,herhangi bir toplumsal olay,bütün bir dünyayı sarsacak Kelebek Etkisi yaratabilecektir, çünkü.Bu bağlamda, "Ateş olsa,cürmü kadar yer yakar." deyişi gerçekçi değildir.
- Uzun tarihimizde hiç kuşkusuz benzeri bezginlik dönemleri vardı.Kurtuluş Savaşı öncesi muhtelif "ver kurtul"cularının söylemleri hâlâ kulaklarımızdan silinmiş değil.Buna karşın,belki de savaştan muzaffer çıktığımız için bana öyle geliyor,ruhumuz sanki bugünlerde olduğu gibi zincire vurulmuş değildi.Sanki hiçbir dönemde gerçeklik kaybının,muhakeme yoksunluğunun,acizlik duygusunun bu denli gönüllü esiri olmamış,bu denli yanlış konumlanmamıştık.
- Şampiyonluk öğretilemiyor hayır; ama farkındalık yaratılabiliyor...
- 711'de,Cebelitarık'ta karaya ayak bastıktan sonra gemilerini yakan Tarık bin Ziyad'ın ordularına seslenişi;mealen şöyle:"Cengaverlerim,nereye kaçacaksınız? Arkanız deniz,önünüz düşman.Tek umudunuz cesaretiniz,tek güvenceniz muradınız şimdi!"
- Einstein'in "Matematik kesin olduğunda gerçeği yansıtmaz,gerçeği yansıttığında kesin değildir." şeklinde özetlediği olgu -dünyada hiçbir oluşumun/hiçbir hadisenin kesin olarak gözlemlenemediği gibi,kesin olarak ölçümlenemediği olgusu- hep bilinir; ancak "küsurat" işlevsellik adına göz ardı edilirdi."Küsuratın ihmal edilmemesi gereği,dinamik sistemlerde fırtınalar yaratabildiği kanıtlanınca ortaya çıktı.
- ne zaman unuttuk, bir şeye sırf "haksızlık" olduğu için karşı çıkmayı?
- Karl Marks da dahil olmak üzere, toplumcu siyasi düşünürlerin hemen hepsi, "yüksek bir ortak gerçeklik"i veya "birlik"i veya "grup"u veya "sınıf"ı veya "ulus"u öne çıkarırken, parçanın ve bireyin farklılığını küçümsemek/indirgemek eğilimindedirler.
- Klasik fizik, "atomistik"ti. İkinci Aydınlanma Çağı'nın yolunu açan kuantum fiziği, Yeni Fizik, ise "bütüncül".
Şimdi Değilse Ne Zaman? İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Alev Alatlı'nın 2000'lerin başına kadar yazmış olduğu pek çok önemli yazısı bu eserde toplanmış.Alev Hoca geçen seneler boyunca Türkiye'de ve Dünya'da değişen,dönüşen baş döndürücü gelişmeleri yine kendi özgün perspektifinden değerlendiriyor. Bunca seneden sonra değişen ve değişmeyen o kadar çok şey var ki Dünya'da ve ülkemizde,Alev hoca yine haklı çıkıyor. (Cihad Burak Doğru)
Biraz reel politikten, biraz medeniyet tasavvurlarından, biraz eğitimden, biraz da yeni yeni ortaya çıkan pagan hrıstiyan tarikatlerinden bahseden, Alev Alatlı hocanın denemelerinden oluşmuş bir kitap. Okuması biraz güç ve emek isteyen bir eser, ama kolaya gelen işlerden kalıcı faydalar almak da pek mümkün görünmüyor. Bazı yerleri anlamakta sıkıntı çekebilirsiniz -benim gibi- ama her şeyi anlamamızın da mümkün olmadığı kanaatini taşıyorum ve belli şeylerin zamanla oturacağına inanıyorum, biiznillah. Alev Alatlı hocada insanı harekete geçmeye sürükleyen anlamlandıramadığım şeyler var, sürekli geç kalmışım hissini veriyor, uykularımı kaçırıyor. Bu yazarımızın kitaplarını okumaya başlamak için uygun bir kitap mı bilmiyorum ama tek bildiğim, geç kalmışlığım. Feyzli olsun. (Melike)
Kitabın Yazarı Alev Alatlı Kimdir?
Alev Alatlı (d. 1944, İzmir) Türk yazardır. Liseyi babasının askeri ataşe olarak görev yaptığı Tokyo’da okudu. Ekonomi & İstatistik lisansını ODTÜ'den, Ekonomi ve Ekonometri yüksek lisansını "Fulbright" bursu ile gittiği Vanderbilt University'den (Nashville, Tennessee) aldı. Bilâhare felsefe öğrenimine başlayan Alatlı, doktora çalışmalarını New Hampshire'daki Dartmouth College’de sürdürdü. İlahiyat konusunda ve düşünce ve medeniyet tarihi üzerinde yoğunlaştı. 1974’te Türkiye’ye döndü. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde öğretim görevlisi, Devlet Planlama Teşkilatı'nda kıdemli ekonomist olarak çalıştı. California Üniversitesi ile ortak psiko-dilbilim çalışmaları yürüttü. Cumhuriyet Gazetesi bünyesinde Bizim English dergisini çıkaran Alatlı, daha sonra Türk Yazarlar Kooperatifinde (YAZKO) başkan yardımcısı olarak görev aldı.
Filistin davasının tanıtımına yaptığı katkılardan dolayı 1986 yılında Tunus'ta sürgünde bulunan Yaser Arafat tarafından "Özgürlük Madalyası"yla onurlandırılmıştır. Aydınlanma Değil, Merhamet! adlı romanıyla ise 2006 yılında Moskova'da "Mikhail A. Sholokhov 100. Yıl Roman Ödülü"nü kazanmıştır.
Alev Alatlı Kitapları - Eserleri
- Kabus
- Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?
- Fesüphanallah!
- Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm!
- Rüya
- 'Nuke' Türkiye!
- Beyaz Türkler Küstüler
- İşkenceci
- Aydınlanma Değil, Merhamet!
- Valla, Kurda Yedirdin Beni
- O. K Musti Türkiye Tamamdır
- Hayır! Diyebilmeli İnsan
- Hafazanallah!
- Ben Böyle Düşünüyorum! Demekle Olmuyor
- Kadere Karşı Koy A. Ş.
- Aydın Despotizmi
- Safsata Kılavuzu
- Dünya Nöbeti
- Aklın Yolu da Bir Değildir
- Hollywood'u Kapattığım Gün
- Eyy Uhnem! Eyy Uhnem!
- Hatırla! Geçmişin Geleceğindir
- Şimdi Değilse Ne Zaman?
- Suç Ortağı Hollywood
- Kelebek Etkisi Söyleşileri 1
- Yorumsuz
- İşkenceci
- Bize Yön Veren Metinler Cilt: I - II
- Kelebek Etkisi Söyleşileri - 2
Alev Alatlı Alıntıları - Sözleri
- Ölümlü bir insan, kaç defa beyaz sayfa açabilir ki kısacık hayatında? (Kabus)
- ...yumurta da taşın üstüne düşse, taş da yumutanın; olan yumurtaya olur... ... (kıbrıs rum atasözü) (Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?)
- " İşleyebileceğimiz en büyük günah, birbirimize kayıtsız kalmamızdır. " (Fesüphanallah!)
- Kadim bir Uygur diskuru vardır."Kendinize güvenin!" der. Kendinize güvenin! Akranlarınızın,çağınızın,Gerçeklik'in payınıza düşen kadarıyla da olsa hakkını verin.Dil,din,ırk,cinsiyet ayrımının tuzağına düşmeden,zamanınızın en yetkin bilginleriyle,sanatçı ve filozoflarıyla dostluk kurun.Mahrem düşüncelerinizi aşkın zekâlarla paylaşın.Sizler,anneleri tarafından sakınılmak durumunda olan özürlüler ya da çocuklar değilsiniz.Kavminizin kaderini eline almaktan kaçınan korkaklar değilsiniz.Sizler,mağdurların kefaretini ödeyecek,kâbustan uyandıracak yetişkin erkeklersiniz." (Hatırla! Geçmişin Geleceğindir)
- Günümüz Türkiye'sinde her başarılı kadının arkasında yetiştirilmesi gereken bir çocuk vardır.İstisnalar kaideyi bozmaz (Kadere Karşı Koy A. Ş.)
- ne zaman unuttuk, bir şeye sırf "haksızlık" olduğu için karşı çıkmayı? (Şimdi Değilse Ne Zaman?)
- Alexis zorbanın İngiliz Basile dediği gibi, “neye yarıyor sizin onca lanet kitabınız, zulmü zalimden soyutluyorsa?“ (Hafazanallah!)
- Hicraniyem der ki bakın hâlıma Dağlar dayanmıyor ahu zarıma Elim ermez oldu kisbü kârıma Çünkü Gül yüzlümü elden aldırdım Hacı Taşhan (Beyaz Türkler Küstüler)
- Günay kızım. İnsanları sevmekten korkma .Sevmediğin değil, sevdiğin yanlarını abart.İnsan olmanın kefareti,sevmeyi bilmektir. (Valla, Kurda Yedirdin Beni)
- Kıtlık Tanrı'dan,açlık insanlardan gelir (Eyy Uhnem! Eyy Uhnem!)
- En muhteşem zaferlerimizden geride, sorumluluğunu bilinmeze yüklediğimiz bir enkaz kaldı. (Dünya Nöbeti)
- Ünlü diplomatları Fyodor Tyutçev'i hatırladım: Rusya, anlaşılamaz, hesaba kitaba da gelmez. Kendisine has bir kimliği vardır, Rusya'ya sadece iman edilir. İç çektim, 'İman etmekten başka çaremiz yok, değil mi Aleksi?..' (Eyy Uhnem! Eyy Uhnem!)
- Esasen bunların hepsi uydurma.Samanyolu galaksisinin güneş sisteminin kokuşan bir gezegeni olan Dünya'da,insanoğlu insanoğluna kısacık bir süre için teğettir.Sonra,herkes kendi meçhulüne yollanır.Bir başına (O. K Musti Türkiye Tamamdır)
- Tanım: Bir kimsenin görüşlerinin yanlış olduğuna dair delil sunmak yerine, o kimsenin niteliklerine (kişiliğine, karakterine, niyetlerine, vasıflarına vs) saldırarak, reddetmek veya karşı iddiada bulunmak. Örnek 1: Başkan bu konuda haklı olamaz. Çünkü kanının son damlasına kadar liberal. Örnek 3: Onun önerisini kabul edemeyiz. Çünkü o karşı partiden. Örnek 4: Bu bilim adamının teorisinin herhangi bir geçerliliği olduğunu sanmıyorum. Bu teoriyi ödeneğini kaybetmemek ve işini kurtarmak için ortaya atıyor. (Safsata Kılavuzu)
- Mantık "doğru"ların değil, "geçerlilik"lerin bilimidir. (Ben Böyle Düşünüyorum! Demekle Olmuyor)
- ...insan düşündüğünü dürüstçe ifade ettiği sürece ahlaklıdır. ('Nuke' Türkiye!)
- Cevapların hepsini buldum sandı, hayatı karşılamayı unuttu. (Viva La Muerte! - Yaşasın Ölüm!)
- Aile, koca, çocuk, iş derken, kadın kendisine teğet geçmeye mecbur edilir. Bir şey yapması daima müsaadelere bağlıdır. Ailesinin müsaadesine veya teşvikine, dostlarının desteklemesine, yakınlarının "evet" demesine! Bu yüzden, sanat eğitiminin kadına verilmesi daha da önemlidir. (Kadere Karşı Koy A. Ş.)
- Kime kırk gün deli denilse deli olacağı dile getirilmeyen bir gerçekti. Inanç birliği sanıyı gerçeğe dönüştürmeye yeterdi. Bireyin gerçekliğinin bütünün inancı doğrultusunda olması doğaldı. Kaldı ki sülale narsisizminin birincil hasmı devletin bile kabul ettiği işlevleri vardı. (İşkenceci)
- Yumurta da taşın üstünde düşşe, taş da yumurtanın, olan yumurtaya olur. *Kıbrıs Rum Atasözü (Yaseminler Tüter mi, Hâlâ?)