matesis
helpyetim

Sınıf Arkadaşım Atatürk - Ali Fuat Cebesoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sınıf Arkadaşım Atatürk kimin eseri? Sınıf Arkadaşım Atatürk kitabının yazarı kimdir? Sınıf Arkadaşım Atatürk konusu ve anafikri nedir? Sınıf Arkadaşım Atatürk kitabı ne anlatıyor? Sınıf Arkadaşım Atatürk PDF indirme linki var mı? Sınıf Arkadaşım Atatürk kitabının yazarı Ali Fuat Cebesoy kimdir? İşte Sınıf Arkadaşım Atatürk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 26.04.2022 20:00
Sınıf Arkadaşım Atatürk - Ali Fuat Cebesoy Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ali Fuat Cebesoy

Yayın Evi: İnkılap Kitabevi

İSBN: 9789751010506

Sayfa Sayısı: 219

Sınıf Arkadaşım Atatürk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Atatürk ile Ali Fuat Paşa'nın Harbiye sıralarında başlayan sınıf arkadaşlığı, onları kader arkadaşlığına kadar götürecektir... Milli Mücadele başlayınca Mustafa Kemal'i ilk destekleyen ve İstanbul hükümetine ilk isyan bayrağını açanlar arasında Ali Fuat Paşa gelecektir... 

Maziye uzanan yakın dostlukları o kadar sıcak anılarla doludur ki, araya giren kırgınlıklara rağmen hasta yatağında Atatürk'ün yanında görmek istediği kişi gene Ali Fuat Paşa olacaktır... Savarona yatında aralıksız 22 gün gece gündüz beraber olurlar... Dolmabahçe Sarayındaki bu buluşma ise, sanki yıllar Öncesinin Salacaklı Ali Fuat'ı ile Selanik'li Mustafa'sını yan yana getirmiştir. Çocukluğa uzanan mazi hasretinin bu duygusal anı, iki eski dostun son veda görüşmesi olacaktır... Zira arkadaşı ölüm döşeğindedir... 

Ali Fuat Cebesoy bu küçük eserinde, işte bu büyük dostluğun çocukluk, okul ve genç subaylık yıllarını anlatır... Belki bu eseriyle o da, İstikbale umutla bakılan eski günlerin hasretini gidermiş olmalıdır... Ne Atatürk'e Ali Fuat Paşa kadar yakın bir dost çıkmış, ne de onu bu kadar güzel anlatan bir kitap yazılmıştır

 

Sınıf Arkadaşım Atatürk Alıntıları - Sözleri

  • “Mustafa Kemal olmasaydı, ülke başıboş kalacaktı.”
  • Ah benim kahraman arkadaşım. Ah benim Mustafa Kemalim!
  • Mustafa Kemal diyordu ki: 'Fuat bir gün gelecek, biz de paşa olacağız. Fakat mesleğimizde onurla davranarak belki yavaş, belki de çabuk yükseleceğiz. Rütbelerimizi savaş alanlarında kazanacağız, yoksa Fehim gibi, zorba bir Padişah'a kul köle olarak değil.'
  • Fakat kimse ortaya çıkıp: "Nereye gidiyoruz, memleketi nereye götürüyorsunuz" diye, soramıyordu, sormak yürekliliğini gösteremiyordu. Doğunun alışık olduğu uyuşuk bir kadercilikle susuyordu. Çünkü Padişah'tan ve onun hafiyelerinden korkuyorlardı.
  • Kısa bir süre sonra içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı, parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. Vakurdu...
  • Mustafa Kemal, topçu stajını yapmak üzere Şam’a gitmeden önce Beyrut’ta arkadaş muhiti içinde yaptığı toplantılarda: — Dâva, yıkılmak üzere bulunan bir İmparatorluk’tan, önce bir Türk Devleti çıkarmaktır. Demişti. Bu sözlerin taşıdığı büyük mânayı Selânik’e geldikten sonra daha iyi anladım. Bu dâvanın cesaretle ortaya atılması kanısına vardım. Fakat bu tezi savunacak kimseyi bulamadım.
  • “Fuat Paşa, başaracağız.”
  • Kısa bir süre önce içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı; parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. İşte Türk tarihine şan ve şeref veren Aziz ve rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal’i böyle tanımıştım. Üzerinden altmış küsür yıl geçmiş olmasına rağmen, o cuma akşamını hala bütün heyecanı ile hatırlarım.
  • “Korkuyorum, Fuat, korkuyorum!”
  • 'Yok eden bir istibdada karşı ancak devrimle yanıt vermek, ve köhneleşmiş olan bu çürük yönetimi yıkmak ulusu egemen kılmak, kısaca yurdu kurtarmak için sizi göreve çağırıyorum,' dedi. - Mustafa Kemal Sonra Hüsrev Sami'nin tabancasını bir masaya koyarak: birer birer silahı alıp öpmüşler ve onun üzerine yemin etmişler.

Sınıf Arkadaşım Atatürk İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Atatürk'ün okuldan itibaren Ali Fuat'la başlayan arkadaşlığını güzel ve iyi bir şekilde anlatımını sağlayan bu kitap oldukça başarılı. Atatürk'ün genç yaşlarda ne kadarda bilgili, bunun yanında çevre yapmaya başlayan iyi bulduğu insanlarla arasını iyi tutan bir insan olduğunu gösteriyor. Alkole başladığı dönem ve bu dönemden sonra içkiye olan ilgisinin gittikçe artması sonucu nasıl hastalandığı ve Ali Fuat ile olan ayrılığını güzel bir şekilde anlatmış. Atatürk'ün siyaset dünyasına girmesi ve örgütlenme çalışmaları Ali Fuat'ın gözünden gözlemleyebildikleri kadarıyla anlatılmış. Osmanlının durumlarına da değinilmiş. Güzel kitap okuyun. (MECNUN)

Bu hafta pazar keyfimi, Ali Fuat Cebesoy'un, Atatürk'ün öğrencilik ve gençlik döneminde yaşadıklarını anlatan 1966 basımlı kitabına ayırdım. Atatürk ile Harp Okulunda sınıf arkadaşı olarak başlayan dostlukları ölümüne kadar devam eden Fuat Cebesoy Paşa, Türkiye'nin işgali sırasında İzmit'ten Ankara'ya ilerleyen İngiliz birliklerine ateş açma emrini vererek Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutandır. İzmir Suikastı sanığı olarak Orgeneral rütbesindeyken İstiklâl Mahkemeleri tarafından yargılandığı (davada beraat etmiştir) esnada bir soğukluk yaşasa da ölene kadar Atatürk'ün hep yanında yer almış, ona karşı sevgisini hiç kaybetmemiştir. İki kadim dostun Harp Okulu ile 31 Mart Ayaklanması arasında beraber yaşadıkları acı, tatlı, eğlenceli anılarını, Atatürk'ün daha Harp Okulunda iken Türk Devletinin kurulması yolunda kurduğu teşkilatı, Enver Paşa ve İttihatçılar ile yaşadığı sıkıntıları ve daha nicelerini bulabileceğiniz, anlatımı oldukça sade, içten yazılmış bir kitap. Atatürk'ün ölümünden 18 yıl sonra bir konferansta Ali Fuat Cebesoy şunu söylemiştir: - "Lider, Mustafa Kemal'dir. Eser, onundur. Önder, O'dur. Biz onun emrinde çalıştık. Eğer o olmasaydı, mücadele potansiyeli eksik kalırdı." (Erdem Gül)

Sınıf Arkadaşım Atatürk PDF indirme linki var mı?

Ali Fuat Cebesoy - Sınıf Arkadaşım Atatürk kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sınıf Arkadaşım Atatürk PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ali Fuat Cebesoy Kimdir?

Ali Fuat Cebesoy (23 Eylül 1882; Salacak, Üsküdar, İstanbul – 10 Ocak 1968, İstanbul), Türk asker ve siyaset adamı.

Türkiye'nin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile Harp Okulu yıllarında sınıf arkadaşı idi. Türkiye'nin işgali sırasında İzmit'ten Ankara'ya ilerleyen İngiliz birliklerine ateş açma emrini vererek, şimdiki adı Alifuatpaşa tren istasyonu olan mahalde durdurması nedeniyle Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutan oldu ve savaş boyunca önemli görevler üstlendi. Yine Kurtuluş Savaşı yıllarında üstlendiği Moskova Büyükelçiliği görevini başarıyla yürüttü ve Türkiye'nin kuzeydoğu sınırlarını belirleyen Moskova Antlaşması'nı imzaladı. Milletvekili olarak başladığı siyasi yaşamında Türkiye'nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucularından birisi oldu, ve sonrasındaİzmir Suikastı sanığı olarak Orgeneral rütbesindeyken İstiklal Mahkemeleri tarafından yargılandı.

1939'dan sonra siyasete dönerek TBMM başkanlığı, Bayındırlık bakanlığı yaptı. 1948'den itibaren siyasete Demokrat Parti'de devam etti. 27 Mayıs Darbesi'nden sonra Yassıada Mahkemeleri'nde yargılandı.

İlk yılları

23 Eylül 1882 günü Salacak, İstanbul'da doğdu. Babası, sonradan Türkiye'nin ilk Bayındırlık Bakanı olan İsmail Fazıl Paşa idi. İlk öğrenimini Erzincan’da, orta öğrenimini İstanbul'da Saint Joseph Lisesi'nde yaptı. Babasının gönülsüzlüğüne rağmen 13 Mart 1899’da, Harp Okulu’na girdi. Harp Okulu'nda Mustafa Kemal ile aynı sınıfa düşmesi bir bakıma gelecekteki kaderini çizmiş oldu. Selanikli olan Mustafa Kemal, İstanbul'da Ali Fuat'ın ailesinin yanında kalıyordu. 1902'de, Harp Okulu’nu bitirdi; 11 Ocak 1905'te, Harp Akademisi’nden sekizinci olarak[1] mezun oldu.

Askerlik Yaşamı

Ali Fuat (oturanlardan soldan üçüncü) Mekteb-i Harbiye'de, arkadaşları Mustafa Kemal(oturanlardan soldan ikinci) ve Kazım(oturanlardan soldan birinci) ile birlikte

Ali Fuat Bey'in Beyrut'ta başlayan kıta hizmetleri, 1908'deki Roma Askeri Ataşeliği dışında, çok hareketli geçti.

Trablus'ta savaş başlar başlamaz (1911) oraya ilk gidenler arasındaydı. Balkan Savaşı sırasında Karadağ'da, YanyaKalesinde, Pista ve Pisani muharebelerinde, I. Dünya Savaşı'nın başında tümen komutanı olarak katıldığı Kanal Harekatı'nda büyük başarılar gösterdi. Kanal Harekatında 8. Kolordu kurmay başkanlığı; Doğu Anadolu cephesinde Mustafa Kemal Paşa'nın emrindeki 16. kolorduda 5. Tümen komutanlığı yaptı.

Liman von Sanders komutasındaki Yıldırım Orduları Grubunun, Edmund Allenby komutasındaki İngiliz ordusu karşısında hezimete uğramasından sonra Yıldırım Orduları Halep'in kuzeyine kadar çekilmek zorunda kaldı. Bulgaristan'ın 29 Eylül'de savaştan çekilmesi sonucu Osmanlı Devletinin müttefikleriyle karayolu bağlantısı kopmuş, İtilaf Devletlerine Balkanlardan İstanbul'a yürüme imkanı doğmuştu.Bunun üzerine Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesiniimzalamak zorunda kaldı. Mondros Mütarekesi gereği Osmanlı Ordusundaki Alman subaylarının ülkelerine dönmeleri gerekiyordu. 31 Ekim'de Liman von Sanders görevini Mustafa Kemal Paşa'ya devretti. Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a dönmesinden sonra Ali Fuat Paşa, Yıldırım Ordular Grubuna bağlı olan emrindeki 20. kolorduyu terhis etmeden teçhizatıyla birlikte önce Konya'ya sonra da Ankara'ya getirdi.

1919'da Türkiye işgal edilirken Anadolu'da bağımsız olan iki kolordu'dan biri Ankara'da Ali Fuat Paşa komutasında, diğeri ise Erzurum'da Kâzım Karabekirkomutasındaydı. Ali Fuat Paşa'nın emriyle 20. kolordu birlikleri İzmit ve Adapazarı üzerinden Bilecik ve Eskişehir istikametine ilerleyen İngiliz kuvvetlerine Geyveyakınlarında, halen adı Alifuatpaşa, Geyve istasyonu olan mevkide ateş açarak onları durdurup geri püskürttü ve İstiklal Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutan oldu. Daha sonra Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktıktan sonra Erzurum Kongresine gitmeden Amasya'da Ali Fuat Paşa ile görüşerek Amasya Tamimini birlikte imzalayıp ilan ettiler.

Kurtuluş Savaşı'nın ilk döneminde 20. Kolordu ve Garp Cephesi komutanlığı yaptı. İzmit ve çevresinde Yunan ve İngilizlere karşı savaşmıştır.[2] İstanbul Hükümeti'nin İçişleri Bakanı Ali Kemal Bey, Mustafa Kemal'in görevsizliğini bir genelgeyle açıklayınca Ali Fuat Paşa da kendi bölgesindeki valilere ve mutasarrıflara kendisinden gelecek emirlere göre hareket edilmesini bildirdi (1919). Ayrıca, her tarafta Müdafaa-i Hukuk ve Reddi İlhak Cemiyetlerinin kurulacağını ilgililere hatırlattı. Bu çabaları takdirle karşılandığı için, Sivas Kongresi sonrasında Ali Fuat Paşa, Umum Kuvayı Milliye komutanı olarak görevlendirildi.

Büyükelçilik görevi

"Umum Kuvvayı Milliye Komutanı" olan Ali Fuat Paşa ile Kuvvayı Seyyare Komutanı Çerkez Ethem Yunan işgaline karşı 1920 Ekim ayı sonunda Gediz harekatını yaptılar. Taarruz planını Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey kabul etmese de, TBMM kuvvetleri ağır zayiatlar verdikten sonra Gediz'i geri alarak, İzmir'in İşgalinden sonra ilk defa Yunanların işgal ettikleri bir bölgeden geri çekilmelerini sağladılar. Harekatın bitiminde Kuvvayi Milliye Komutanlığı lağvedildi ve Umum Kuvva-yı Milliye Komutanı olan Mirliva Ali Fuat Paşa Moskova Büyükelçiliğine tayin edildi. Yerine kurulan iki komutanlıktan "Batı Cephesi Komutanlığı"na Albay İsmet Bey, "Güney Cephesi Komutanlığı"na ise Mirliva Refet Paşa tayin edildiler.

Harekat öncesinde kendisinin onayının alınmamasına kızan Genelkurmay Başkanı Albay İsmet Bey tarafından Çerkez Ethem taraftarlığıyla ve Kuvayi Milliyebirliklerini denetim altında tutamadığı iddiasıyla suçlandı. Doğru olmadığı sonradan belgelerle ortaya konan bu suçlama üzerine, ayaklanmaların bastırılmasından sonra, Ankara'ya çağrılarak Moskova Büyükelçiliğine atandı. Mustafa Kemal'in talimatını yerine getirmek ve halen gizli tutulan ve onun Lenin'e yazdığı mektubu vererek Sovyetler Birliği ile sınır tespit etmekle yükümlü olduğu bu zor görevi sırasında Kâzım Karabekir komutasındaki TBMM orduları Eylül 1920'de Sarıkamış,Kars, Ardahan, Artvin ve Batum'u geri alırken Moskova'da Lenin ve Stalin'e, Türk Ordusunun Menşeviklere karşı savaşarak aslında Bolşeviklere de yardımcı olduğunu söyleyip teskin ediyordu. 16 Mart 1921'de TBMM sefiri olarak Sovyetler Birliği ile Moskova Antlaşması'nı imzaladı; böylece hem TBMM ilk defa bir yabancı devlet tarafından tanınmış oldu, hem de Türkiye'nin kuzeydoğu sınırları tespit edildi.

Siyasi hayatı

Ali Fuat Paşa, mensubu olduğu Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın liderleri Adnan Adıvar, Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve Refet Bele ile birlikte

10 Mayıs 1921'de Ankara'ya dönerek Meclis'te siyasi çalışmalarına başladı. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti başkanlığını yaptı. 1923'te Konya'da 2. Ordu müfettişliği görevine getirildi (bu dönemde meclisteki görevinden süresiz izinli sayıldı). Bir yıl sonra Ordu müfettişliği görevinden istifa ederek meclisteki görevine Ankara milletvekili olarak devam etti.

1925'te Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın kurucuları arasında yer aldı. Ertesi yıl (1926) İzmir Suikastı dolayısıyla Ali Fuat Paşa da İstiklal Savaşını birlikte başlattıkları Kâzım Karabekir, Rauf Orbayve Refet Bele Paşalarla birlikte tutuklandı, yargılandı ve beraat etti. 1 Ekim 1927'de TBMM'nin ikinci Dönemi sona erince milletvekilliğine son verilmiş oldu. Ayrıca, ordu açığında iken 5 Aralık 1927'de askerlikten de emekliye sevkedildi.

Bu olaylardan sonra dört sene müddetle politikadan uzaklaştırılarak inzivaya çekilmek zorunda bırakılan Ali Fuat Paşa, yönetimle olan anlaşmazlığı yüzünden sıkıyönetim altında tutulması istenen 84 kişilik listede yer aldı.[3]

Ali Fuat Paşa'nın ikinci dönem siyasi hayatı Atatürk'le barışmasından sonra 1931 yılında Konya milletvekili seçilmesiyle başladı. İsmet İnönü cumhurbaşkanı olduktan sonra Bayındırlık Bakanlığı (1939-1943) ve 1948 yılında TBMM Başkanlığı da yaptı.

Aynı yıl TBMM Başkanlığından ve CHP'den istifa ederek Demokrat Parti'ye geçti. 1950 seçimlerinde Eskişehir'den 1954 ve 1957 seçimlerinde de İstanbul'danmilletvekili seçildi. 27 Mayıs Darbesi sırasında tutuklanarak Yassıada mahkemelerinde yargılandı. Serbest kaldı.

I., II. Dönem Ankara, IV., V., VI., VII., VIII. Dönem Konya, IX. Dönem Eskişehir, X., XI. Dönem İstanbul Milletvekilliği yapmıştır.

Ölümü

10 Ocak 1968’de, İstanbul’da hayatını kaybeden Cebesoy hiç evlenmemişti. Geyve civarındaki Alifuatpaşa beldesinde Merkez Camii'nin avlusunda gömülüdür. Ailesi yerinde kalmasını istediğinden, Ankara’daki Devlet Mezarlığı’na nakledilmemiştir. Aynı beldedeki müzede kendisine ait kişisel eşyalar, fotoğraflar ve dökümanlar mevcuttur.

Ali Fuat Cebesoy Kitapları - Eserleri

  • Sınıf Arkadaşım Atatürk
  • Milli Mücadele Hatıraları
  • Sınıf Arkadaşım Atatürk - 1
  • Moskova Hatıraları
  • Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2
  • Bilinmeyen Hatıralar Kuva-yı Milliye ve Cumhuriyet Devrimleri
  • 1907'de Misak-ı Milli
  • Siyasi Hatıralar 1-2 Cilt
  • Kuva-yı Milliye'nin İçyüzü

Ali Fuat Cebesoy Alıntıları - Sözleri

  • Doğum tarihini Atatürk de bilmezdi. Cumhuriyet devrinde doğum yıldönümünü kutlamak için kendisine müracaat edenlere: -İtiraf ederim ki, ben de bilmiyorum. Eğer lütfedip bir gün yapmak istiyorsanız, en münasibi 19 Mayıs'tır. Dediğini hatırlarım. Mustafa Kemal, belki 19 Mayıs'ta doğmadı. Fakat 19 Mayıs, Türk'ün ve Atatürk'ün tarihte en mes'ut olayının cereyan ettiği gündür. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 1)
  • “Mustafa Kemal olmasaydı, ülke başıboş kalacaktı.” (Sınıf Arkadaşım Atatürk)
  • Milli Meclis'in hal kararını kendisine tebliğ ettikleri zaman Sultan Hamid: - Madem ki, milletin arzusu böyledir, itaate mecburum. Meclis-i Milliden hiçbir istediğim yoktur. Biraderim Sultan Murad'ın ikamet ettiği Çırağan Sarayı'nda ikamet etmek isterim. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2)
  • Fakat bu düşmanlar bir şeyde aldanmışlardı. O da, Türkün mahv u ifnası yalnız Avrupa'daki uyuşup anlaşmasında değil Türkün azm ü imanının kırılmasında idi. Halbuki bu mümkün değildi. (Kuva-yı Milliye'nin İçyüzü)
  • Biz dışarıya çıktıktan sonra Mustafa Kemal olmasa idi, memleket sahipsiz kalacaktı, demişti (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2)
  • Enver Paşa'nın Türkiye dahiline girmesi memleketin birliğini ihlâl edecek, Anadolu'nun başına yeniden bir gaile çıkaracaktı. (Moskova Hatıraları)
  • Kısa bir süre önce içeriye on yedi, on sekiz yaşlarında; sarı saçlı; parlak mavi gözlü, sarı bıyıklı, pembe yanaklı, zayıfça bir çocuk girdi. Giydiği şık Harbiyeli elbisesini düzgün bedenine pek yakıştırmıştı. İşte Türk tarihine şan ve şeref veren Aziz ve rahmetli arkadaşım Mustafa Kemal’i böyle tanımıştım. Üzerinden altmış küsür yıl geçmiş olmasına rağmen, o cuma akşamını hala bütün heyecanı ile hatırlarım. (Sınıf Arkadaşım Atatürk)
  • Eğer zât-ı âliniz bizi rakip telakki ediyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu aklımızdan geçmemiştir. Bizce memleketin kurtulması esastır. Değil bunun sizin gibi uzun süredir beraber çalıştığımız bir arkadaş, belki Ferit Paşa gibi bir haris ihtiyar yapabilseydi, ona karşı da hürmet besler ve muvaffakiyetine yardım ederdik. (Moskova Hatıraları)
  • Mustafa Kemal diyordu ki : "Fuat bir gün gelecek, biz de paşa olacağız. Fakat mesleğimizde şerefle hizmet ederek belki yavaş belki de süratle yükseleceğiz. Rütbelerimizi muharebe meydanlarında kazanacağız, yoksa Fehim gibi, müstebit bir padişaha kul köle olarak değil..." (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 1)
  • Mustafa Kemal der ki: -Eğer kitabet hocamız Altay Emini Mehmet Asım Efendi imdadıma yetişmeseydi, ben de şair olup çıkacaktım. Çünkü hevesim vardı. Asım Efendi bir gün beni çağırdı. Bak oğlum Mustafa dedi, şiiri filan bırak. Bu iş senin iyi bir asker olmana mani olur. Diğer hocalarınla da konuştum, onlar da benim gibi düşünüyorlar. Sen Naci'ye (Ömer Naci) bakma, o hayalperest bir çocuk. İleride belki iyi bir şair ve hatip olabilir, fakat askerlik mesleğinde katiyen yükselemez. Hocamın ne kadar haklı olduğunu hadiseler ispat etti. Çok arzu ettiği halde Naci, erkanıharp zabiti olamadı. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 1)
  • - Mustafa Kemal Bey, belki doğru söylüyorsunuz. Hürriyeti baltalamak isterlerse , ne yaparsınız? Mustafa Kemal, elini şiddetle masaya vurdu. - Bak, o zaman başka, cepheye gider gibi üzerlerine giderim. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2)
  • Asil milletimiz cesurdur, fedakardır, kahramandır. (Milli Mücadele Hatıraları)
  • Derhal cemiyete uğradım. Arkadaşlar toplantı halinde idiler. Heyetin yüzlerine baktım ve işte geldim, dedim. Utanan bazı azalar, başlarını önlerine indirdiler. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2)
  • Mustafa Kemal diyordu ki: - Fuat, bir gün gelecek biz de paşa olacağız. Fakat mesleğimizde şerefle hizmet ederek belki yavaş belki de süratle yükseleceğiz. Rütbelerimizi muharebe meydanlarında kazanacağız, yoksa Fehim gibi, müstebit bir padişaha kul köle olarak değil. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 1)
  • 'Yok eden bir istibdada karşı ancak devrimle yanıt vermek, ve köhneleşmiş olan bu çürük yönetimi yıkmak ulusu egemen kılmak, kısaca yurdu kurtarmak için sizi göreve çağırıyorum,' dedi. - Mustafa Kemal Sonra Hüsrev Sami'nin tabancasını bir masaya koyarak: birer birer silahı alıp öpmüşler ve onun üzerine yemin etmişler. (Sınıf Arkadaşım Atatürk)
  • Ermeni ekalliyetine anavatandan ifraz edilecek bir kıtayı arazinin terki talebi Sovyet Sosyalist Şûralar Cumhuriyetinden sâdır olsa dahi emperyalist bir fikrin mahsulü olmak şaibesinden hiçbir veçhile kurtulamaz ve hiçbir tevil ile kabul olunamaz. (Moskova Hatıraları)
  • Şemsi Paşa, 7 Temmuz 1908 'de Manastır telgrafhanesinden çıkarken, Teğmen Bigalı Atıf tarafından tabanca ile vurulmuştu. Bu haber İstanbul'da bir bomba gibi patladı. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2)
  • Kendisini fazla beğenmiş diyorlar, mücadeleci imiş. Ama ne olursa olsun, kendisinden bu derece bahsettiren adam, muhakkak ki bir değerdir. (Sınıf Arkadaşım Atatürk - 2)
  • Ermenilere Van ve Bitlis'te nüfusları ile mütenasip bir yerin terkinde ve buralardaki İslâm ahâlinin başka mahallere nakledilerek bu yerlerin sırf Ermenilerden mürekkep olmasında ve bunların tam bir istiklâle kavuşmalarında tekrar tekrar ısrar etmişti. (Moskova Hatıraları)
  • Fakat kimse ortaya çıkıp: "Nereye gidiyoruz, memleketi nereye götürüyorsunuz" diye, soramıyordu, sormak yürekliliğini gösteremiyordu. Doğunun alışık olduğu uyuşuk bir kadercilikle susuyordu. Çünkü Padişah'tan ve onun hafiyelerinden korkuyorlardı. (Sınıf Arkadaşım Atatürk)

Yorum Yaz