Siyasal Yazılar - Yılmaz Güney Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Siyasal Yazılar kimin eseri? Siyasal Yazılar kitabının yazarı kimdir? Siyasal Yazılar konusu ve anafikri nedir? Siyasal Yazılar kitabı ne anlatıyor? Siyasal Yazılar PDF indirme linki var mı? Siyasal Yazılar kitabının yazarı Yılmaz Güney kimdir? İşte Siyasal Yazılar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yılmaz Güney
Yayın Evi: Güney Yayınları
İSBN: 9789757956295
Sayfa Sayısı: 288
Siyasal Yazılar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yayınevi olarak Yılmaz Güney'in bu yorulmak yılmak bilmeyen uğraşıları sonucu yazdığı makalelerini kitaplaştırırken konuları önem sırasına göre yerleştirdik.
Ancak günümüz koşullarında kimi yazıları TCK'nın 312. maddesi (Halkı suç işlemeye tahrik) TCK'nın 159. maddesi (Devletin manevi şahsiyetini tahkir) ve TMY'nın 8. maddesine (Bölücülük) göre "suç" oluşturduğundan bir seçme yapmak zorunululuğu doğmuştur.
Yayınevimiz, Yılmaz Güney'i İnsan, Militan ve Sanatçı yönleriyle belgelemeyi hedeflediği çalışmalarına kattı bu yeni kitapla, her türlü engele, yok etme çabasına karşı dimdik ayakta, onurlu aydın tavrını koruyarak eşitlik, özgürlük dünyası için düşünsel, sanatsal mücadelesini sürdürmüş ve eğer yaşasaydı yine aynı biçimde davranacağı kuşkusuz ölümsüz bir portreyi okuyucuyla buluşturmaktan onur duyar.
Siyasal Yazılar Alıntıları - Sözleri
- Arkadaşlarım, Yeni bir yaşa girdiğim bu gün, gerek bana gerekse sizlere, geçmişe eleştirici bir gözle bakmanın, hatalarımızın sınıfsal köklerini araştırmanın, bizi halka güvensiz, bireyci, tembel yapan ana nedenlerin araştırılmasının vesilesi olsun.
- Her sınıf mücadelesinin temel hedefi,siyasal iktidarı ele geçirmek ve yaşamı kendi sınıf çıkarları doğrultusunda değiştirmektir.
- Ya ezilen halkların ve sınıfların fedakar, yiğit, bilinçli, unutulmaz savaşçıları olarak, bilinen-bilinmeyen kahramanları olarak tarihe geçeriz ... ya da halk düşmanları olarak, nefretle anılarak tarihin kara sayfalarına, tarihin çöplüğüne. Ya anamıza, babamıza, karımıza ve çocuklarımıza, bizden sonraki kuşaklara şerefli insanların mirasını bırakırız ... ya da onların, yakınlarımızın, uzun bir süre utanacakları, hatırladıkça yüzlerini kızartacak acı bir miras. Biz, çocuklarımıza şerefli, onurlu bir miras bırakmalıyız.
- CHP hükümetine bile hayat hakkı tanımak istemeyen açık faşist diktatörlük yanlısı güçler, kitle katliamları, sabotajlar, mezhep çatışmalarını kışkırtmak gibi hile ve tertiplerden tutun da, bölgesel ayaklanmalara varıncaya dek çeşitli yolları denemekten geri durmadılar
- Kendimize soralım: Biz kimiz, neyiz, sınıflar arası mücadelede siyasal, ideolojik, kültürel anlamda neyi, hangi değerleri temsil ediyoruz?
- Siyasal bunalımın silahlı mücadele boyutlarına ulaştığı günümüzde, hayat pahalılığı, açlık, işsizlik, güvensizlik de alabildiğine yoğunlaşmaktadır.
- Herhangi bir ülkede verilen devrimci mücadele, dünya proleter devriminin bir parçasıdır. Görevlerimizi yerine getirirken, özel olarak ülkemiz proletaryasına ve halkına, genel olarak da dünya proletaryasına ve devrimci halklarına karşı sorumluyuz.
- Ya ezilen halkların ve sınıfların fedakar, yiğit, bilinçli, unutulmaz savaşçıları olarak, bilinen-bilinmeyen kahramanları olarak tarihe geçeriz ... ya da halk düşmanları olarak, nefretle anılarak tarihin kara sayfalarına, tarihin çöplüğüne. Ya anamıza, babamıza, karımıza ve çocuklarımıza, bizden sonraki kuşaklara şerefli insanların mirasını bırakırız ... ya da onların, yakınlarımızın, uzun bir süre utanacakları, hatırladıkça yüzlerini kızartacak acı bir miras. Biz, çocuklarımıza şerefli, onurlu bir miras bırakmalıyız.
- Mükemmel insan yoktur, olamaz da.
- Kendimize soralım: Biz kimiz, neyiz, sınıflararası mücadelede siyasal, ideolojik, kültürel anlamda neyi, hangi değerleri temsil ediyoruz? Kendimize biçtiğimiz öznel değer ve konum ile hayatın tanıdığı değerlerimiz ve konumumuz arasındaki uyum ve uyumsuzluk nedir?
- İnsanları düşünmeye iten, doğasal ve toplumsal ihtiyaçlardır. İnsanlar canları istedikleri için şöyle ya da böyle düşünemezler. Onları, birbirlerinden farklı düşünmeye iten maddi zorunluluklar vardır. Bu nedenler, insan iradesinden bağımsız, varolan nesnel koşulların ürünüdürler. Bu koşullardan kaynaklanan zorunluluklar da düşünmenin, düşüncenin, tutum ve davranışlarımızın maddi temelidir.
- Her insanı hangi sınıf ve tabakaya mensup olursa olsun, kendi çıkarları doğrultusunda ekonomik, demokratik, siyasi, kültürel vb. mücadeleye iten, mücadele biçim ve araçlarını geliştiren, değiştiren ana amaç aynıdır: Yaşamak... Daha iyi yaşamak. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek, daha iyi hale getirebilmek ve çok boyutlu yapabilmek için çalışırlar. Bazı insanlar, bazı insanların daha kötü yaşaması pahasına daha iyi yaşayabilirler. Bir kısım insanlar -ki, bunlar çoğunluktadır- yoksullaşırken, küçük bir azınlık ise sürekli zenginleşir. Yaşama isteği, bir kısım insanı devrimcileştirirken, bir kısmını da karşı devrimin saflarına, karanlığına atar.
- “Her dönemde, hakim düşünceler hakim sınıfın düşünceleridir. Başka bir deyişle, toplumun maddi hakim gücü olan sınıf aynı zamanda toplumun hakim düşünsel gücüdür. Maddi üretim araçlarını elinde tutan sınıf aynı zamanda zihinsel üretim araçlarının denetimini de elinde tutar. Dolayısıyla, zihinsel üretim araçlarından yoksun olanların düşünceleri genellikle hakim sınıfa bağımlıdır. Hakim düşünceler, hakim durumda bulunan maddi ilişkilerin eksiksiz bir yansımasıdır.”
- Kimin saflarında olacağız? Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük isteyen; insanın insana kulluğuna son verilmesini isteyen halkların devrimci saflarında mı, yoksa bağımsızlığa ve demokrasiye karşı çıkan, sömürüyü bir tasma gibi halkların boğazına geçirip onları köleleştiren ve düzeni korumak için her türlü baskı ve zülmü "meşru" gören halk düşmanı saflarda mı?
Siyasal Yazılar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
70'ler tr solu prototipi gibi bir kitap. Bir dolu ustadan alıntı, bir dolu kavram kullanımı, ama son tahlilde yaratıcı ne var? Hiçbir şey. Bu solcuların kendileri çok daha iyisini söyleyebilecekken illa geçmişteki teorisyenlerden alıntı yapma ısrarını anlayamıyorum. 70'ler psikolojisi herhalde. Çok sevdiğim Yılmaz Güney'de de aynısını görünce üzüldüm. Anladığım kadarıyla kendine bir politik grup yaratmış. Sovyetler'e sosyal emperyalist, Çin'e revizyonist, hatta Arnavutluk'a da birşeyler diyordu şimdi hatırlamıyorum. Hatta dedim çünkü tr solunda AEP bir ara en birinci sosyalist parti olarak büyük saygı görüyordu. Sonra Evren'i selamlayınca patladılar gerçi. Keşke bu tarz bir gruplaşmaya gitmeseymiş. Sovyetler'i ABD ile eşdeğer görmek filan bunlar üzücü şeyler. Sıcağı sıcağına, yaşananlara aşırı tepkisellik diyelim. İşte o noktada biraz dışarıdan bakabilmek, biraz tarihsel yaklaşabilmek gerekiyor. (Baba)
Siyasal Yazılar PDF indirme linki var mı?
Yılmaz Güney - Siyasal Yazılar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Siyasal Yazılar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Yılmaz Güney Kimdir?
Babası Siverekli Zaza, annesi ise Vartolu bir Kürt olan Yılmaz Güney, özellikle Çirkin Kral dönemi sonrasında çektiği ve önemli bir sinemacı olarak kabul edilmesini sağlayan Cannes ödüllü Yol, Sürü, Umutsuzlar gibi filmleriyle tanınır.
Yılmaz Güney'in gerçek adı Yılmaz Pütün'dür. Kendi ifadesine göre Pütün kırılması zor sert meyve çekirdeği demektir. 1937 yılında, köylü bir ailenin iki çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Babası Siverek Desman Köyü'nden olup Annesi Muş'un Varto ilçesindendir. Kendisi Adana'da büyümüş ve Adana birçok filmine konu olmuştur. Adana'da bir süre Kemal ve And Film şirketlerinin bölge temsilcisi olarak çalıştı. Üniversite okumak üzere İstanbul'a gitti ve Atıf Yılmaz ile tanıştı. Bu süreçte bir yandan da hikâyeler yazıyordu. Daha sonra Atıf Yılmaz'ın da desteğiyle sinemada çalışmalarına başladı.
Yılmaz Güney, 1959 yılında Atıf Yılmaz'ın yönetmenliğini yaptığı "Bu Vatanın Çocukları" ve "Alageyik" isimli filmlerin hem senaryosunu yazar hem de filmlerde rol alır ve oynar. "Karacaoğlan'ın Karasevdası"nda da yönetmen yardımcılığı yapar. Yeni Ufuklar ve On Üç gibi dergilere de öyküler yazan Yılmaz Güney, bir öyküsünde komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yargılanır ve 1961 yılında bir buçuk yıl hapis cezasına mahkûm olur.
İki yıl sonra tekrar kaldığı yerden devam eden Yılmaz Güney, o dönemde daha çok macera filmleri çeker. Filmlerinde ezilen, hor görülen bir "Anadolu çocuğunun" otoriteye başkaldırısı vardır. Bu dönemde Çirkin Kral lakabını alır. Bu dönemdeki en önemli filmi Lütfü Akad'ın yönettiği ve kendisinin yazdığı "Hudutların Kanunu"dur. Bu dönem boyunca oyunculuğunu geliştiren Yılmaz Güney, abartısız ve yalın oyunculuk anlayışı bu dönemde artık oturtmuştur.
Yılmaz Güney, 1971 yılında Efraim Elrom'un öldürülmesinden sorumlu olan başta Mahir Çayan olmak üzere diğer Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi üyelerini sakladığı gerekçesiyle 2 yıl hapse ve sürgüne mahkûm edildi. Yılmaz Güney içeride kaldığı süre boyunca sinema ve sanat ile ilgili fikirlerini; şiir ve öykülerini o dönemde çıkarmaya başladığı Güney dergisinde yayınlamıştır.
1974'te cezaevinden çıktı. İki yıldan fazla cezaevinde kalan Yılmaz Güney aynı yıl "Arkadaş" filmini çekti. Yine aynı yıl "Endişe" adlı filmi çekerken Yumurtalık ilçesindeki bir gazinoda ilçe yargıcı Sefa Mutlu'yu öldürmekten tutuklandı ve 25 Ekim'de Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılamaların sonucu 13 Temmuz 1976'da 19 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Beş yıl hapis yattıktan sonra 9 ekim 1981 tarihinde izinli olarak çıktığı Isparta Yarı Açık Cezaevinden yurtdışına firar etti. Yılmaz Güney'in hapisten kaçışı da filmlerini anımsatmıştır. Hapse girmeden önce çekmiş olduğu "Şeytanın Oğlu" filminde: bir günlük bayram izininde dışarı çıkan ve kayıplara karışan bir adamın hikâyesini anlatmıştır. Filmine benzer bir yaşantı tecrübe etmiştir. Bir günlük izin ile hapisten çıkan Güney, Antalya'nın Kaş ilçesinden Yunanistan'a bağlı Meis adasına, oradan da İsviçre'ye kaçmıştır. Daha sonra Fransa'ya geçer ve yaşamının geri kalanını orada geçirir.
Cezaevinde sinema ile olan ilgisi devam etti. Bu dönemde senaryolarını yazdığı ve Zeki Ökten tarafından çekilen "Sürü" ile yurt dışında ve yurt içinde büyük ilgi gören ve Şerif Gören tarafından çekilen "Yol" filmleri büyük ses getirdi. Cezaevindeyken GÜNEY adlı bir sanat-kültür dergisi çıkardı. Yol'un kurgusunu tekrar yaptı ve Cannes Film Festivali'nde ödül aldı. Yurt dışına kaçtıktan sonra Fransa'da "Duvar" filmini çekti. Güney'in, 1976 yılında Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi'nde tanıklık ettiği, çocuklar koğuşunda çıkan ve tüm cezaevine yayılan bir isyanın sinemaya aktarıldığı "Duvar" onun son filmi olmuştur.
Son yıllarını Paris'te geçiren Güney, mide kanseri nedeniyle 9 Eylül 1984'te yaşamını yitirdi ve Paris'te toprağa verildi.
Yılmaz Güney Kitapları - Eserleri
- Boynu Bükük Öldüler
- Salpa
- Sanık
- Hücrem
- Arkadaş
- Soba, Pencere Camı ve İki Ekmek İstiyoruz
- Ölüm Beni Çağırıyor
- Selimiye Mektupları
- Gençlik Öyküleri
- Umut
- Yol
- Sürü
- Oğluma Hikayeler
- Ağıt
- Acı
- Baba
- Zavallılar
- Umutsuzlar
- Hudutların Kanunu
- Bir Gün Mutlaka
- Seyyit Han
- Aç Kurtlar
- Endişe
- İnsan, Militan ve Sanatçı Yılmaz Güney
- Siyasal Yazılar
- Duvar
- Yunan Bıçağı
- Sonsuz Bekleyiş
- Selimiye Üçlüsü
Yılmaz Güney Alıntıları - Sözleri
- Hayat denilen kavgaya girdik. Çelik adimlarla yürüyoruz.! (Bir Gün Mutlaka)
- Sevgili... Sen de o mahzun yüzünle aklımın mühürüsün... (Selimiye Mektupları)
- 03-09.12.1973 günlü ve 1169 sayılı L'Express'te "Umut" başlığı altında G.J. imzasıyla yayınlanan yazıda şöyle deniliyor: Sinemalarımızda bir Türk filminin oynaması, hemen dikkatimizi çekecek kadar ender rastlanan bir olaydır. Hele yapımcısı, ülkesinde 20 aydır, cezaevlerinde çürüyen bir tutukluysa. Ya UMUT? İyi bir ad. L'Express (Umut)
- İnsanları düşünmeye iten, doğasal ve toplumsal ihtiyaçlardır. İnsanlar canları istedikleri için şöyle ya da böyle düşünemezler. Onları, birbirlerinden farklı düşünmeye iten maddi zorunluluklar vardır. Bu nedenler, insan iradesinden bağımsız, varolan nesnel koşulların ürünüdürler. Bu koşullardan kaynaklanan zorunluluklar da düşünmenin, düşüncenin, tutum ve davranışlarımızın maddi temelidir. (Siyasal Yazılar)
- Kendimize soralım: Biz kimiz, neyiz, sınıflar arası mücadelede siyasal, ideolojik, kültürel anlamda neyi, hangi değerleri temsil ediyoruz? (Siyasal Yazılar)
- Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonra aklımıza sevda diye bir şey soktular, toparlanamadık... (Sonsuz Bekleyiş)
- "Sermayenin, gelişen, egemenliğe oynayan en gerici kesimin bugünkü gücü, gelişen halk hareketleri karşısında, uzun vadeli hesaplar yaparak çıkarlarını korumaya yetmiyor, kısa vadede büyük kârlar peşinde koşmak zorundadır o. Bu yüzden kitle hareketleri, grevler, boykotlar, işgaller, halkın uyanışı işine gelmeyecektir. Çünkü kitle hareketleri, artan işsizlik, hayat pahalılığı, kaçınılmaz olarak kapitalist sömürü ile uzlaşamaz sınıf ve tabakaları, devrimin gerekliliğine inandıracaktır. Peki ne yapacaktır sermaye? Baskıya ve zulme başvuracaktır. Kendine en uygun siyasi sisteme başvuracaktır. Bunun adı faşizmdir. "Kahrolsun faşizm!" (Sanık)
- "Yağmur altında bilmediğim sokaklarda, bir ıslıkla delicesine dolaşmak yahut şapkasını rüzgara kaptırmış bir adamın haline gülmek ihtiyacına duyduğum şu anda, sıcak salebimi yudumluyorum." (Gençlik Öyküleri)
- Sen dik dur..! Biz unutursak da, Sosyalistler unutmaz seni... (Hücrem)
- Bazen sevinivermek için öylesine küçük şeyler yetiyor ki insana. Belki sevinmeyi özlemiş olmamızdandır bu. (Selimiye Mektupları)
- Yazgıdan başkası olmaz oğul. Yüreğine taş basacaksın çaresiz. (Seyyit Han)
- Emperyalizmin, çeşitli eğilimlere sahip, uluslararası tekelci burjuvazinin farklı mihraklarına bağlı işbirlikçi yerli tekellerin, toprak kapitalistlerinin, toprak ağalarının, bankacıların, aracıların, büyük tefecilerin - bezirgânların, hacıların, hocaların, şıhların ve her türlü soyguncu sermayenin ve gericiliğin yoğun sömürüsü ve baskısı altında ezilen, yoksul, geri bir ülkenin devrim acemisi çocuklarıyız (Selimiye Üçlüsü)
- Kimin saflarında olacağız? Bağımsızlık, demokrasi ve özgürlük isteyen; insanın insana kulluğuna son verilmesini isteyen halkların devrimci saflarında mı, yoksa bağımsızlığa ve demokrasiye karşı çıkan, sömürüyü bir tasma gibi halkların boğazına geçirip onları köleleştiren ve düzeni korumak için her türlü baskı ve zülmü "meşru" gören halk düşmanı saflarda mı? (Siyasal Yazılar)
- Çocukları çok seviyorum, ama onları bu dünyaya getirip acı çektirme hakkına sahip değiliz. Biz insanlar hayvanlardan beteriz. Kendi zevkimiz için onlara acı çektirmeye hakkımız yok. (Arkadaş)
- Canım, Sevdiğim, Yüreğim Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde. ataç ikon (Sonsuz Bekleyiş)
- Karanlığa saplanmış tüm düşüncelerimi aydınlatacak bir ışığa ihtiyaçım vardı... (Gençlik Öyküleri)
- ...grev yapsak düzelir mi? (Bir Gün Mutlaka)
- Kimsesizin ardından gidenide olmazmış (Boynu Bükük Öldüler)
- "Kavgayı göze almadan barış da olmaz." (Oğluma Hikayeler)
- Onu ilk gördüğü günü hatırlıyordu. Onunla geçen sıcak ve unutulmaz günleri, ürpertiler duyarak... Birbirinden kopuk anılar, düşünüldükçe daha canlılık kazanıyor, birbirini tamamlayan yeni anıları doğuruyordu. (Umutsuzlar)