Siyaset Bilimi - Ahmet Taner Kışlalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Siyaset Bilimi kimin eseri? Siyaset Bilimi kitabının yazarı kimdir? Siyaset Bilimi konusu ve anafikri nedir? Siyaset Bilimi kitabı ne anlatıyor? Siyaset Bilimi PDF indirme linki var mı? Siyaset Bilimi kitabının yazarı Ahmet Taner Kışlalı kimdir? İşte Siyaset Bilimi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ahmet Taner Kışlalı
Yayın Evi: İmge Kitabevi
İSBN: 9755330044
Sayfa Sayısı: 361
Siyaset Bilimi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Yalnız kendi dilimizde değil, yabancı dillerde de bu alanda bir öğretmeni tam anlamıyla doyuracak içerikte bir kitap bulmak oldukça zordur. Türkiye'deki pek çok öğretim üyesinin gereksinmesini karşılayacak, öteki okuyucuların da ilgisini çekecek böyle bir eseri Türk siyaset bilimi kütüphanesine kattığınız için sizi candan kutlarım."-Prof. Dr. Erhan Köksal-"En çok yararlandığım çağdaş yerli yazar Ahmet Taner Kışlalı oldu. Kışlalı'nın tüm kitapları, ama esas olarak "Siyaset Bilimi" adlı çalışması, bütün 'lider adayları' için yararlı olabilir. Ben, Kışlalı'nın kitabından çok şey öğrendim."-Emre Kongar-
Siyaset Bilimi Alıntıları - Sözleri
- "Laikliğin ortaya çıkışını zorunlu kılan iki temel neden var. Birincisi; farklı inançtan insanların barış içinde bir arada yaşamalarını sağlamak. İkincisi; değişen koşullara, aklın ve bilimin ışığında çözüm arama yolunu açık tutmak."
- -çok önce, toplumları "üretim biçimleri"ne göre ayıran lbni Haldun'dur. Marx'a, Montesquieu'ye, Darwin'e, Jean-Jacques Rousseau'ya, Machiavelli'ye, Vico'ya, Malthus'a kadar uzanan birçok düşünce çizgisinin başlangıç noktasında lbni Haldun'u görürüz.
- "Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse"
- Örneğin Laswell'in araştırmalarına göre, kişinin sosyalist, tutucu, anarşist ya da terörist olmasında, ailenin çok önemli rolü var.
- 1963 sonlarında Kıbrıs sorunu duyguları yeniden harekete geçirdiğinde, Başbakanlığın önünde "Paşam çizmeyi giy" diye bağıran kalabalığa İsmet İnönü şöyle yanıt vermişti: "Benim çizmem yok, ama aklım var!"
- "Açlık yıllarında ölenleri açlık öldürmez, onları alışmış oldukları tokluk öldürür".İbni Haldun
- Siyaset biliminin konusu üzerinde, bilim adamları arasında tam bir görüş birliğinin varlığından söz etmek zor. Bazılarına göre konu yalnızca "devlet"le sınırlıdır. Ama çoğunluk, daha geniş bir kavram olan "iktidar"dan hareket etmektedir. (...) Devlet, toplumların evriminde yönetimin kurumlaşması aşamasında ortaya çıkmıştır. Oysa siyaset olgusunun devletten önce de devletin dışında da var olduğunu biliyoruz. İktidar kavramı, otoriteyi de içerir. Otoritenin görüldüğü her yerde "yöneten" ve "yönetilen" ayrımı bulunur. Toplumun en küçük birimlerinde, hatta ikili bireysel ilişkilerde bile otoriteye rastlayabiliriz. Siyaset biliminin konusu olarak "devlet"i kabul etmek nasıl fazla dar bir çerçeveye sıkışmak demekse, bu ikinci anlayışa sığınmak da siyaset bilimini ilgisi ve yetkisi olmayan alanlara kadar itmek anlamını taşır.
- Toplum bilimlerinde kesin bir determinizmden çok "değişken determinizm"den söz ediliyor. Örneğin "Az gelişmiş ülkelerde bir dikta rejiminin ilerici mi yoksa tutucu mu olacağının, o ülkenin kalkınma düzeyi ile bağlantılı bulunduğu" görüşünü ele alalım. Az gelişmiş her ülkedeki diktanın mutlaka ilerici olacağını söyleyemeyiz. Çünkü üretim düzeyi, bir siyasal rejimin niteliğini belirleyen çok sayıdaki nedenden sadece birisidir. Belki en önemli nedendir, ama tek neden değildir. Diktaya yön veren etmenlerin başında gelişme düzeyinin geldiğini belirtmenin ötesinde bir şey söyleyemeyiz. Eğer rejimin niteliğini y, kalkınma düzeyini x ile gösterirsek, ancak "y, x'in bir değişkenidir, yani x değişince, ona bağlı olarak y değişir" diyebiliriz.
- Bir gücün tek başına egemen olduğu yerde demokrasiden söz edilemez.
- Hangi toplum olursa olsun yöneten halk değildir. Demokrasilerin farkı, halk tarafından yönetilmekten doğmaz, halk için yönetilmekten kaynaklanır.
- Birbirinden farklı siyasal partiler bulunduğu için siyasal çatışmanın var olduğunu söyleyemeyiz. Tersine, toplumsal evrimin belirli bir düzeye vardığı durumlarda ortaya çıkan siyasal çatışmaların niteliği, siyasal partilerin doğmasını kaçınılmaz kılmıştır.
- Doğu Avrupa'yı elinde bulunduran dünyanın kalbine(Rus toprakları), Dünyanın kalbini elinde bulunduran Dünya'nın adasına (Avr. Asya Afr.) Dünyanın adasını elinde bulunduran da tüm dünyaya hükmeder.
- Kolay coğrafi koşullar, kolay ortam kişileri tembelliğe itmekte sonunda da uygarlığın gelişimini yavaşlatmaktadır. Çünkü insanlar ve toplumlar zorluklarla savaşa savaşa güçlenirler ve kendilerine güven kazanırlar. Aşırı zor bir ortam ise umutsuzluk, kadercilik ve dolayısıyla hareketsizlik yaratır.
Siyaset Bilimi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kışlalı’ya Saygı Duruşu: Siyaset bilimine giriş için yeterli bir kitap olup olmadığı konusunda kararsız kaldığım bu eserin daha donanımlı hâlini Andrew Heywood’un Siyaset’inde bulabilirsiniz. Mesela, siyasi yaklaşımlar, şu an dört ana başlık altında inceleniyor, bu eserde iki tanesi ele alınmış, dolayısıyla güncel bir kitap olmadığını söyleyebilirim. (Sefer Can KARAMAN)
Siyaset biliminin kült eserlerinden ... Atatürkçülüğün gelmiş geçmiş en büyük ideoloğu olan Ahmet Taner Kışlalı yalın dili ile öz bir eser oluşturmuş. Başlangıç için ideal . Siyaset bilimi alanının temel kavramlarını net bir şekilde içeriyor. (Su KARATAŞ)
Tanıtım açısından muhteşem bir kaynak ama bu, akademik anlamda gerçekten bir giriş kitabı olduğu anlamına gelir mi, bilmem. Kendi adıma, daha dallı budaklı, giriş niteliğindeyken dahi daha geniş ölçekli kitapları tercih ediyorum. Elbette bu alanda, Türkiye açısından incelenmiş olması sebebiyle de anlaşılırlığı kolaylaştıran enfes bir çalışma. Ancak dediğim gibi, fazla genel bir bilgi verimi üzerinde ilerliyor oluşundan ve sanki biraz da dağınıklık vasfı taşıdığından yorucu/sıkıcı olabildi. Ahmet Taner Kışlalı'nın hakkında okuduğum pek çok şeyden yola çıkarak kendisinde bundan çok daha fazlası olduğunu tahmin ediyorum, diğer kitaplarını da okuyacağım. Bu kitap da pek çok çevre tarafından son derece beğenilmiş olmasına rağmen tarafımca pek beğenilmemiştir. Dikkatli okumalar. (Gamze Züleyha Üredi)
Siyaset Bilimi PDF indirme linki var mı?
Ahmet Taner Kışlalı - Siyaset Bilimi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Siyaset Bilimi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ahmet Taner Kışlalı Kimdir?
Babası Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey, annesi Kilis Kemaliye İlkokulu öğretmeni Lütfiye Hanım'dır. Kilis Kemaliye İlkokulu’ndan (1951) sonra, Kilis Ortaokulu’nu ve Kabataş Erkek Lisesi’ni (1957) bitirmiştir. Kabataş Erkek Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanmış, okurken bir yandan da Yeni Gün'de spor muhabirliği yapmıştır. 1962-1963 yılları arasında Yenigün Gazetesi'nde yazı işleri müdürlüğü de yapmıştır. Paris Üniversitesi'nde anayasa hukuku ve siyaset bilimi dalında Modern Türkiye'de Siyasi Güçler başlıklı doktorasını yaptı. Fransa'da tanıştığı Bordo'lu Nicole (Nilgün Kışlalı) ile 1968 yılında evlenen Kışlalı'nın, bu evlilikten iki kızı (Altınay ve Dolunay) olmuştur. Hacettepe Üniversitesi'nde siyaset sosyolojisi alanında öğretim üyeliğine başlamıştır. Askerlik dönüşü üniversiteye kabul edilmemiş, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçmiştir. 1972 yılında doçent olmuştur. 1971-1977 yılları arasında Yankı dergisi'nde yazdığı yazılarla CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in dikkatini çekmiş ve 1977 yılında CHP listesinden İzmir milletvekili seçilmiştir. 1978'de Bülent Ecevit hükümetinde kültür bakanı olarak görev yapmıştır. Kültür Bakanlığınca'nca Ulusal Kültür dergisini yayımlatmıştır. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde siyaset bilimi dersleri vermeye başlayan Kışlalı, 1988'de profesörlüğe yükselmiştir. 1991 sonunda Cumhuriyet gazetesinde Haftaya Bakış başlığıyla köşe yazıları yazmaya başlayan Kışlalı, 1995 yılında Antalya yolunda birlikte geçirdikleri trafik kazasında eşini kaybetmiştir. 1997'de ikinci evliliğini Nilüfer Kışlalı'yla yapan Kışlalı'nın bu evlilikten üçüncü kızı (Nilhan Nur) dünyaya gelmiştir. A. Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü, saat 09.40'da Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Akit gazetesi suikastten önce hakkında bir haber yapmış ve Kışlalı'nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti.
Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü saat 09:40'da Cumhuriyet gazetesine yazdığı son yazısını faksladıktan yaklaşık 19 dakika sonra evinden çıktı. 06 GK 377 plakalı aracına yönelen Kışlalı, arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konulmuş poşete sarılı paketi alıp sol eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi. Sol kolu kopan Kışlalı site bekçisi Arif Emirhan Kılıç tarafından Bayındır Hastanesi'ne götürüldü. Saat 10:02'de kalp koroner atışı durmuş, nabzı hızlanmış ve bilinci kapanmış bir şekilde Tıp Fakültesi Hastanesi'ne getirildi. Operatör Dr. Hasan Karakış tarafından yapılan muayene sonrası öldüğü tespit edildi. Ölüm raporu yine Hasan Karakış tarafından hazırlandı ve Dr. Ersin Kaya tarafından basın açıklamasıyla bildirildi. Mezarı Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.
Ahmet Taner Kışlalı Kitapları - Eserleri
- Siyaset Bilimi
- Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği
- Kemalizm Laiklik ve Demokrasi
- Tanrı'yı Kim Kullanır
- Siyasal Sistemler
- Ben Demokrat Değilim
- Bir Türkün Ölümü
- Öğrenci Ayaklanmaları
- Bir Türkün Ölümü
- Seçimsiz Demokrasi
Ahmet Taner Kışlalı Alıntıları - Sözleri
- 1960’lı yıllarda, çok tartışılan bir “Birleşme Kuramı” vardı. Bu kuram, kapitalist Batı ile komünist Doğu’nun giderek bir noktada birbirine yakınlaşacağını, hatta birleşeceğini öngörüyordu. Madem ki toplumsal düzenin biçimlenmesinde temel etken teknoloji idi… Öyleyse, “sanayi toplumu”nun gereksinmelerinin, benzer kurumlar yaratması kaçınılmazdı. Toplumsal barışı korumak için, Batılı kapitalistler giderek daha “toplumcu” önlemler almak zorundaydılar. Eğitim düzeyi yükselmiş, sağlam bir altyapıya kavuşmuş, temel gereksinmelerini karşılamış komünist ülkelerde ise “özgürlük” ve “demokrasi” gereksinmesi gündeme gelecekti. Birisi toplumculuğa, ötekisi demokrasiye doğru yönelirken, buluşma noktasının adı belliydi: “Demokratik sosyalizm”, yani “özgürlükçü toplumculuk…” Kemalizm’in 1920’lerde yakalamaya başladığı “sentez”di söz konusu olan!… (Kemalizm Laiklik ve Demokrasi)
- Giordano Bruno ne güzel söylemiş : "Kötüler Tanrı'yı, Tanrı ise iyileri kullanır!..." (Tanrı'yı Kim Kullanır)
- Hangi rotayı takip ediyorsunuz? -Ne rotası paşam Allah 'a sığındık gidiyoruz ... (Ben Demokrat Değilim)
- Bu topraklarda yaşayan insanlar, Atatürk'ü sevmek zorunda değillerdir; ama Atatürk'e saygı göstermek zorundadırlar! (Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
- Dine saygılı olmak başka, kendi dar görüşleri dışındakileri dinsiz sayanlara saygılı olmak başkadır. Saygısıza saygı duymak ise öyle zordur ki!.. (Tanrı'yı Kim Kullanır)
- Aristo ise gençliği şu özellikleri ile tanımlamıştı:ölçü tanımamak,ihtirasla hareket etmek,her şeyde aşırılığa kaçmak. (Öğrenci Ayaklanmaları)
- Köy Enstitüleri kapatıldı, imam okulları yaygınlaştırıldı. Ve Türkiye bugünlere geldi. (Bir Türkün Ölümü)
- Gençler "daha iyi bir dünya" isterken, onlara bu umudu sadece "dinci güçler" veriyordu. (Siyasal Sistemler)
- Başbakanken demokrasinin temellerine dinamit koyanlar, başkan olunca hidayete mi erecekler? (Tanrı'yı Kim Kullanır)
- Geri kalmış ülkelerde teknoloji geri, üretim düzeyi de düşüktür. Ekonomi tarıma dayanmakta, sanayi çok daha sınırlı bir önem taşımaktadır. Enerji tüketimi azdır. Yeraltı kaynakları başta olmak üzere, doğal kaynaklar ülkenin kendi olanaklarıyla yeterince değerlendirilememektedir. Çünkü sermaye, teknoloji ve nitelikli insan gücü yetersizdir. Aracılardan oluşan ticaret kesimi, ülke ekonomisinden aşırı bir pay almaktadır. Kişi başına düşen ulusal gelir çok düşük, gelir dağılımı genellikle çok dengesizdir. Gelişmiş ülkelere bağımlılık, özellikle ekonomik açıdan çok belirgindir. İşsiz ve yarı-işsiz oranı yüksektir. (Siyasal Sistemler)
- Osmanlı Devleti’nin “yükselme” döneminde, dinsel iktidar da siyasal iktidara -yani padişaha- bağlıydı. Ama ne zaman ki durum tam tersine döndü ve siyasal iktidarın güç yitirmesinden yararlanan dinsel güçler etkisini artırdılar; din, toplumun çağa ayak uydurmasını engelleyen bir kurum görünümü kazandı. Örneğin Gutenberg’den birkaç yıl sonra Türkiye’de de ilk basımevi kurulduğu halde, bunun sadece Museviler ve Hristiyanlar için kullanımına izin verildi. 1566 yılında, padişahın başçevirmeni Ali Bey, Tevrat ve İncil’i “halk Türkçesi”ne çevirdi ve basıldı. Ama Müslüman halkın Kuran’ı kendi dilinden okuyup anlayabilmesi, ancak 1930’lardan sonra -yani laik Türkiye’de- gerçekleşebildi. Müslüman Osmanlıların da basımevini kullanabilmeleri için, Şeyhülislam ancak Gutenberg’den 270 yıl sonra fetva verdi. İlk gözlemevi, 1580 yılında -Şeyhülislamın fetvası ile- dine aykırı olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Şeyhülislam Ebu İshak İsmail Efendi, kitaplıklardaki astronomi ve felsefe kitaplarını, aynı gerekçeyle attırdı. Felsefe Osmanlı’da hep zararlı sayıldı. Astronomi ve tıbbın “yararlı bilim” sayılabilmeleri için, 18. yüzyıla kadar beklemek gerekti. Kopernik güneş sistemini 1543’te aydınlatmıştı. Dinsel güçlerin denetimine girmiş olan Osmanlı Devleti’nde ise, 1800’lerde bile “dünya merkezli güneş sistemi” okutuluyordu. İstanbul’da Galata’yı İstiklal Caddesi’ne bağlayan bir duraklık kısa metro, dünyanın ilk üç metrosundan biriydi. Ama Şeyhülislam “insanın ölmeden yeraltına girmesi günah” dediği için, uzun yıllar sadece hayvan naklinde kullanıldı. Padişah 4. Mustafa zamanında, kadınların sokağa çıkmaları yasaklandı. (Devlet ve toplum yaşamında dinsel güçlerin etkisinin artması, “gerileme”yi hızlandırdı.) (Kemalizm Laiklik ve Demokrasi)
- ...profesör ile öğrenci arasındaki fark, sadece bilmediklerinin derecesi ile ilgilidir. (Öğrenci Ayaklanmaları)
- Kemalizmin önünde iki aşamalı bir amaç vardı: Bağımsızlık ve çağdaşlaşma. Bu ereklere ulaşmak için, ideolojinin çerçevesini oluşturan milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri Fransız Devrimi ve dolayısıyla liberalizmden; devletçilik, halkçılık ve devrimcilik ilkeleri de sosyalizmden esinlendi. (Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
- Bugün Şeriat denilen şey, Kur'an'ın bir bölümünün benimsenip diğerinin dışlanmasıdır. (Siyasal Sistemler)
- Çünkü 30 Ağustos 'un ordusu halkın ordusu...Çünkü 30 Ağustos 'un ordusu Atatürk 'ün ordusu. (Ben Demokrat Değilim)
- -çok önce, toplumları "üretim biçimleri"ne göre ayıran lbni Haldun'dur. Marx'a, Montesquieu'ye, Darwin'e, Jean-Jacques Rousseau'ya, Machiavelli'ye, Vico'ya, Malthus'a kadar uzanan birçok düşünce çizgisinin başlangıç noktasında lbni Haldun'u görürüz. (Siyaset Bilimi)
- Hangi toplum olursa olsun yöneten halk değildir. Demokrasilerin farkı, halk tarafından yönetilmekten doğmaz, halk için yönetilmekten kaynaklanır. (Siyaset Bilimi)
- - Büyük ölçüde aldatılmış ve düş kırıklığına uğramış bir kişi, yaşamdan nefret de edebilir. (Bir Türkün Ölümü)
- Devletin amacı, insanlığın özgürlük için eğitilmesi ve geliştirilmesidir. (Siyasal Sistemler)
- Değiştirin toplumdaki dengeleri çarpıtan seçim sistemini! Değiştirin partilerin antidemokratik yapısını! Kötü siyasetçinin iyi siyasetçiyi piyasadan kovduğu bozuk düzene son verin! Ve özellikle de kendi kişisel hatalarınızın günahını sisteme yükleme ucuzluğundan vazgeçin! (Ben Demokrat Değilim)