diorex
sampiyon

Son Osmanlılar - Murat Bardakçı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Son Osmanlılar kimin eseri? Son Osmanlılar kitabının yazarı kimdir? Son Osmanlılar konusu ve anafikri nedir? Son Osmanlılar kitabı ne anlatıyor? Son Osmanlılar PDF indirme linki var mı? Son Osmanlılar kitabının yazarı Murat Bardakçı kimdir? İşte Son Osmanlılar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 06.06.2022 00:00
Son Osmanlılar - Murat Bardakçı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Murat Bardakçı

Yayın Evi: İnkılâp Kitabevi

İSBN: 9789751026163

Sayfa Sayısı: 416

Son Osmanlılar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kadın, erkek ve çocuk, 155 kişiydiler... Osmanlı hanedanı bu 155 kişiden ibaretti ve 1924 Mart'ında, hepsi Türkiye dışına çıkartıldı... Ellerine ikişer bin İngiliz lirası ve bir yıllık ama dönüşü olmayan pasaport verildi. Mal varlıkları tasfiye edildi... Türkiye'ye girmeleri ve transit geçmeleri yasaklandı... Artık ne vatanları, ne de gelirleri vardı... Macera dolu bir sürgün yaşadılar... Geçinebilmek için, her türlü işte çalıştılar... Kimisi mezar bekçiliği yaptı, kimisi kapı-kapı dolaşıp sabun sattı... Yabancı zindanlarda can verenleri oldu... Kimisi de başka hanedanların mensuplarıyla evlenip yeniden asalet unvanı aldı... Sürgün, hanedanın kadın mensupları için 28, erkekleri için 50 yıl devam etti.1974'te, ailenin tamamının Türkiye'ye dönebilmesine izin verildi. Bir kısmı döndü, bir kısmı yıllardır yaşadığı ülkelerde kaldı. Gazeteci Murat Bardakçı'nın, dünyanın hemen her tarafına dağılmış olan Osmanlı hanedanının mensuplarıyla görüşerek hazırladığı bu kitap, Ortadoğu'ya ve Avrupa'nın bir bölümüne yüzlerce yıl boyunca hükmetmiş bir aileden bugüne kalanların öyküsünü anlatıyor... Konusundaki ilk ve tek eser olan bu kitap, bir yerde, Osmanlılar'ın tarih sahnesinden çekilmelerinden sonraki tarihidir...

(Tanıtım Yazısından)

Son Osmanlılar Alıntıları - Sözleri

  • Aslında Mustafa Kemal sağ olsaydı, 1952'de, 1974'de çıkan aflar çok daha önce gelirdi. Yüzellilikleri affettikten sonra, bizleri de mutlaka affederdi. Zaten işittiğimize göre Mustafa Kemal dönmemize müsaade edecekmiş ama İsmet Paşa mani olmuş.
  • Fabrikada altı ay işçilik ettim. Hem çalıştım, hem başka Türkçe öğrendim. Kediye "püsüko," abdeshaneye gitmeye "çövdürmek" diyorlardı. Sarayda, hiç böyle şeyler işitmemiştim... Bana bu lafları öğretirler, ben söyleyince de kahkahalarla gülerlerdi.
  • Rusya'da Romanoflar'ın sonunu düşünün. Hanedandan bir kişi bile sağ kalmadı. Hepsini kurşuna dizdiler. İhtilâl Fransa'sınsa kralın, kraliçenin bile kafası kesildi. Bizi sadece dışarı göndermekle iktifa ettiler. Yıllar sonra da çok şükür geri gelmemize izin verildi. Dolayısıyla Atatürk'ün aleyhinde düşünmek mümkün değil. Bugün, ondan hareketle bu günlere geldik.
  • Hanedandan, dışarıya gittikten sonra Türkiye'ye girebilen ikinci kişi oluyordum. Benden önce, Sultan Reşad'ın torunu Emel, kundaktayken İstanbul'a getirilmiş, kalması sağlanmıştı. Ben de işte böyle Atatürk'ün bilgisi dahilinde ama Osmanlı ailesinden olduğumu kimseye söylemeden, Türkiye'de kaçak yaşadım.
  • Memleket dışında yaşamak, ailenin kadın mensuplarını ziyadesiyle etkiledi. Meselâ annem, hayatında soyulmamış patates görmemişti. Saraylı kadınlar, karnıbaharı çiçek zannederdi. Dış dünyaya o kadar uzaktılar.
  • Şam'da Al-i Osman mezarlığı vardır. Fakat Devlet-i Osmaniye ve Âli Osman'ın bugünkü felâket-i uzmâsına sebeb olan Vahideddin orada medfundur. Binâenaleyh cesedimin oraya gönderilmemesini sureti kat'iyyede sizden rica ederim.
  • Reform çabalarının muvaffak olması halinde Osmanlı Devleti'nin yıkılmayacağını, devam edeceğini söyleyenler çıkmıştır ama ben buna inanmıyorum. Yıkılışımız en fazla 50 sene gecikirdi, o kadar.
  • Şevket Efendi, bir trafik kazasında iki kişinin ölümüne sebep olduğu için daha önce Halife Abdülmecid Efendi tarafından Osmanlı tarihinde örneği görülmemiş bir uygulamaya tâbi tutulmuş ve hanedandan ihraç edilmiştir.
  • Ben, Mustafa Kemal'e her zaman saygı duydum. Harpten yenik çıkan devleti kurtarabilecek tek kişi, Mustafa Kemal idi.
  • "İstanbul'a bu kadar sene sonra kör olarak mı gelecektim?" dedi. 68 sene memleketi yeniden görebileceğini hayal et, 83 yaşında pasaport alıp gel ama iki gözün de kör olsun.
  • Annem hayatında soyulmamış patates görmemişti. Saraylı kadınlar karnabaharı çiçek zannederdi. Dış dünyaya o kadar uzaktılar.
  • Nice'deyken Atatürk'ün yakınlarından biriyle konuşmuştum. "Memlekete dönmenizde bir tehlike yoktur, zira ordu cumhuriyete sadıktır. Ama miras istersiniz diye geri almıyorlar" demişti.
  • Aileye göre Mustafa Kemal, Sabiha Sultan'ı bir değil iki kere istetmiştir. Önce Sultan Reşad'ın, sonra Vahideddin'in hükümdarlığı sırasında. Ancak her iki talep de, yine aile mensuplarının anlattığına göre, "Sabiha Sultan'ın, Ömer Faruk Efendi'den başka kimseyi gözünün görmemesi" sebebiyle reddetmiştir.
  • Bizler için "hacı-hoca takımıyla birleşip ihtilal yapacaklar" bile dendi. Söğüt'ten elde kılıçla çıkıp Viyana'ya kadar gidenlerin torunuyduk. Türkiyen'in fenalığını nasıl düşünürdük? ama memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gecede kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, saçlarıma ak düştüğünde dönebildim. Fakat emin olun, birimizin aklından bile, bir gün kötü şey geçmedi. Mustafa Kemal'in muvaffakiyetlerini işittikçe sevinir, "Türkiye iyiye gidiyor" derdik.
  • Sultan Vahideddin'in bir ara Mustafa Kemal Paşa ile evleneceği söylentileri çıkan kızı Sabiha Sultan o zaman veliahd, sonra Halife Abdülmecid'in oğlu Ömer Faruk ile izdivaç yapmıştı. Sabiha Sultan ile Ömer Faruk Efendi birbirlerinin kuzeniydiler ve Osmanlı hanedanında aile içi ilk evliliği onlar yapmıştı.

Son Osmanlılar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Hanedanın Türkiye dışına çıkarılmasıyla başlarına gelenler,yaşamları,miras davaları,Türkiye özlemleri,iki kola ayrılan Osmanoğullarının anlaşmazlıkları,dolandırılmaları,hanımsultanları başka hanedanlarla yaptığı evlilikler,tüm bunlara ait belgeler ve mahkeme kararları,çıkarılan kanunlar daha fazlası… Kitabın son bölümünde bir de fotoğraflar kısmı var.Ben bu kısmı çok beğendim.Aile üyeleri,bazı kesimlerin hayal ettiği gibi şeriat hükümlerine göre yaşayan insanlar değil,aksine modern,çağa ayak uydurmuş insanlar.Yaşadıkları tüm zorluklara rağmen kraldan çok kralcı olanların aksine Atatürk ‘ü ve Türkiye’yi çok seviyorlar.Yeni kurulan Türkiye Devleti’nin onları sürgün etmesini anlamlı bulanlar çoğunlukta.Dönemin şartları düşünüldüğünde ,ben bu kararı doğru buluyorum.Halkın halife,padişah tutturmaları olmasa belki başka şekilde de sonuçlanabilirmiş.Kitapla ilgili en büyük sıkıntı hanedan üyelerinin her bir akrabalık bağının sanki biliniyormuşcana anlatılması.Bir soyağacı çıkarılıp öyle anlatılsaymış bence daha iyi olabilirmiş.Son Osmanlıları merak edenlerin okumasını tavsiye ederim. (Zeynep Buse Eydemir)

"Hanedan, kubbede kalan hoş bir sadadan ibaret" Hanedanın sürgünü ve bilahare akıbetini iyi idrak edebilme açısından okunması gereken belgesel tadında bir eser. Okurken gözyaşlarınıza hakim olamayacağınız anekdotları içinde barındırıyor. Tavsiye ederim. (büşra)

TBMM’nin 3 Mart 1924 tarihinde aldığı bir kararla Osmanlı hanedanı üyelerinin hepsi sürgün edilir ve malları tasfiye edilir. Sürgün edilen hanedan üyeleri, alıştığı saray yaşantısından sonra çok farklı bir yaşantıya alışmak zorunda kalacaktır. Murat Bardakçı bu kitabında, hanedan üyelerinin çektikleri sıkıntıların yanında aile ilişkileri ve miras konusuna da değinmektedir. Kitabı okurken aklımda çok fazla soru işareti oluştu. Bu soruları cevaplamak için ayırdığım süre, kitaba ayırdığım süreden daha fazlaydı. Kitapta bahsedilen I. Dünya Savaşı sonrasında yıkılan diğer hanedanlıkların durumu, Abdülmecid - Abdülaziz çekişmesi, II. Mahmud sonrası padişahların yakınlık dereceleri, Vahidettin - son halife Abdülmecid çekişmesi derken kendimi çok farklı konuları araştırırken buldum. Kitabı, Osmanlı hanedanın durumuna acıyarak ve üzülerek okursanız 1924 yılında verilen kararın yanlış olduğunu düşünebilirsiniz. Yargısız infaz yapmadan, az önce bahsettiğim konuları biraz araştırırsanız fikirleriniz değişebilir. Kitabın ayrıca yaklaşık 30 dakikalık 4 bölümden oluşan bir belgeseli de var. Bu belgesele youtube’dan ulaşabilirsiniz. (Özgür Özen)

Son Osmanlılar PDF indirme linki var mı?

Murat Bardakçı - Son Osmanlılar kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Son Osmanlılar PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Murat Bardakçı Kimdir?

Murat Gökhan Bardakçı, 1955 yılında İstanbul'da doğdu, ekonomi öğrenimi gördü.

Musikiye Dr. Selahattin Tanur'la tanbur ve eser meşkederek başlayan Murat Bardakçı, Tanur'dan "icazet" aldı, Ekrem Karadeniz'le teori, teori tarihi ve ses sistemi üzerine çalıştı, Fahire Fersan ve Vecdi Seyhun'dan yararlandı, ilgi alanını daha sonra musiki tarihine yöneltti. Abdülbaki Gölpınarlı'dan şarkiyat kaynakları ve metodolojisi alanlarında büyük ölçüde faydalandı, bu arada Türk ve İslam Müziği'nin tarihiyle ilgili kitap, belge, fotoğraf, film ve ses kaydı gibi arşiv malzemesi topladı, geniş bir nota kolleksiyonu oluşturdu. 

Murat Bardakçı Kitapları - Eserleri

  • Enver
  • Şahbaba
  • Son Osmanlılar
  • Osmanlı'da Seks
  • Neslişah
  • Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü
  • İttihadçı'nın Sandığı
  • Talat Paşa'nın Evrak-ı Metrukesi
  • Naciyem Ruhum Efendim
  • “Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim!”
  • Bir Devlet Operasyonu: 19 Mayıs
  • Safiye
  • Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü
  • Yıkılış ve Kuruluş
  • Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları
  • Üçüncü Selim Devrine Ait Bir Bostancıbaşı Defteri
  • Fener Beyleri’ne Türk Şarkıları
  • Atatürk’ün Mutfağı
  • Şahbaba
  • Ahmed Oğlu Şükrullah
  • 25 Yıla 25 Besteci
  • Girit Oyunu Ve Kıbrıs

Murat Bardakçı Alıntıları - Sözleri

  • Şevket Efendi, bir trafik kazasında iki kişinin ölümüne sebep olduğu için daha önce Halife Abdülmecid Efendi tarafından Osmanlı tarihinde örneği görülmemiş bir uygulamaya tâbi tutulmuş ve hanedandan ihraç edilmiştir. (Son Osmanlılar)
  • Vahideddin'in şehzadelik yıllarını bilenler, onun ağabeyi Abdülhamid'le yakınlığının saraya mensup hemen herkesi kıskandırdığını söylerler. (Şahbaba)
  • Huzura çıktım. Zât-ı şâhane Edirne’nin terkolunmaması arzusunu izhar etti ve Kamil paşa ile kabinesini pek ziyade çekiştirdi. (Mahmud Şevket Paşa'nın Sadaret Günlüğü)
  • Seneler ve belki asırlar geçecek fakat Osmanlı milletine can veren Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti daima pâyidar, daima müttehîd, daima bir olacaktır kandaşlarımız! (İttihadçı'nın Sandığı)
  • Gözlerinizi ağlamak için değil.... “Gözlerinizi ağlamak için değil, görmek için kullanınız” (“Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim!”)
  • Âh! Yine seni üzdüm, uzun yazdım. Fakat affet, sana da derdimi dökmezsem kime dert yanayım? (Naciyem Ruhum Efendim)
  • ... Ah Enver! Ah! Bu kış seferini ta'cil etmek, sonra da bu parlak taarruzda 9. Kolordu'yu dörtnala kaldırmakla yüz bin masumun kanına girdin! Allah seni affetsin. Hafız Hakkı Paşa (3 Kanuni Sani 1915) (Hafız Hakkı Paşa'nın Sarıkamış Günlüğü)
  • - Ay balam, bu gemi hara (nereye) gider ? + Hansı (hangisi)? - Köprüden indi (şimdi) kalkan bu parahod (gemi). O baktı, baktı sonra karar verdi: + Krasnovodska gider... Ona bir 'Sağol balam' diye teşekkür ettikten sonra denizin kenarına yaklaşarak mazot dumanları salıvererek manevra yapan gemiyi seyrettim. (Enver)
  • "Seni öper, sever, kucaklar, bu mevcudiyet-i maddiyemle, aşk ve iştiyakımla sarılarak canını yakar, Hüdâ'nın birliğine yavrularımla beraber emanet ederim rûhum efendiciğim. Karaağaca çakımla ismini yazdım." (Enver)
  • Rusya Devleti'nin tecavüzât-ı muhtemelesine karşı Almanya Devleti ile tedafüî bir ittifak akdine Sadrazam ve Hariciye Nâzırı Mehmed Said Paşa me'zundur. 18 Temmuz 1330 (31 Temmuz 1914) Mehmed Reşad (Yıkılış ve Kuruluş)
  • Bizler için "hacı-hoca takımıyla birleşip ihtilal yapacaklar" bile dendi. Söğüt'ten elde kılıçla çıkıp Viyana'ya kadar gidenlerin torunuyduk. Türkiyen'in fenalığını nasıl düşünürdük? ama memlekete 600 sene hizmet ettikten sonra, bir gecede kovulduk. Diş değiştirirken kovuldum, saçlarıma ak düştüğünde dönebildim. Fakat emin olun, birimizin aklından bile, bir gün kötü şey geçmedi. Mustafa Kemal'in muvaffakiyetlerini işittikçe sevinir, "Türkiye iyiye gidiyor" derdik. (Son Osmanlılar)
  • Bennet, hatıralarında Samsun için verdiği vizelerden şöyle bahsedecekti: "... Günün birinde, fark etmeden kaderin vasıtası oldum. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri İzmir'e çıkmış ve beklenmedik direnişle karşılamıştık. Sultan, başında Çanakkale kahramanı Mustafa Kemal Paşa'nın bulunduğu bir heyetin Türk ordusunun ihtilâfın dışında kalmasını sağlamak maksadıyla gönderilmesi konusunda müttefiklerin Yüksek Komiserleri ile anlaşmaya varmıştı. 22.doğum günümde garip bir rastlantı olarak bir Türk subayı odama geldi ve Mustafa Kemal Paşa ile maiyetindekiler için vize istedi. Listeyi okuyunca Türk Ordusu'nun en faal 35 generaliyle albayının isimlerinin yazılı olduğunu gördüm. Vizeleri vermek istemedim. Binbaşı Van M., her zaman olduğu gibi özel işler için dışarıdaydı. Listeyi karargaha götürüp talimat istemeyi kararlaştırdım.Görevli subaya 'Bu liste bende barışçıdan ziyade savaşçı bir heyet intibaı uyandırıyor' dedim. Yüksek Komisyon'a danışılacağını söyleyip beklememi istediler. Yaklaşık bir saat sonra çağırıldım ve gidip vizeleri verme talimatı aldım. Bana 'Mustafa Kemal Paşa, Sultan'ın güvenine tam olarak sahiptir'dendi. (Yıkılış ve Kuruluş)
  • Sizden ayrılış, ruhumun bedenimden ayrılmasından daha dehşetli oldu. (6 Aralık 1914, Naciye Sultana mektubundan) (Enver)
  • Ailenin reisi Faik Bey servetini halde, Rus ve Alman paralarına çevirmiş, her şeyini Avrupa bankalarına transfer etmişti. Almanya’nın savaşta yenilip iflas etmesi ve Rusya’da patlayan 1917 Ekim Devrimi her iki parayı da pula çevirmiş, eski mabeyincinin muazzam serveti kül oluvermişti. İşte Refik-Fahire çiftinin bir zamanlar aristokrat aile gelenekleri icabı başlattıkları musikiyi sonradan meslek edinmelerinin sebebi de, bu geçim derdidir. Sefalet çekmemiş ama, hiç bir zaman da müreffeh bir hayat sürmemişlerdir. “Kış yaklaşıyor, kömürümüzü hala alamadık..” “Hamdolsun tig-ü teber, şâh-ı levendâz” (Mali vaziyeti bozuk, meteliksiz) (Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları)
  • " Zaferler ne kadar bizim ise, mağlubiyetler de aynı şekilde bizimdir ve o mağlubiyete sebebiyet veren hataların tekrar edilmemesi için bilinmeleri, hatırlanmaları şarttır." (Enver)
  • 1920 sonbaharında Meclis kürsüsünde artık başka Mustafa Kemal vardır ve bu Mustafa Kemal birkaç ay önce, 24 Nisan günü aynı kürsüde padişahtan bahsederken "ecdad-ı kiramımızın bize en kıymetli yadigârı" diyen, İstanbul'un aldığı kararların işgal baskısından kaynaklandığını anlatan ve "....Ben, şahsen hiçbir şey düşünmem. Zat-ı Şahane'nin ağzından işitsem, bunun icbar ve tazyik altında olduğuna hukmederim" ifadelerini kullanan Mustafa Kemal'den çok başkadır. (Şahbaba)
  • Devlet solcularla beraber sağcıları, milliyetçileri, dindarları, dinsizleri ve toplumda öne çıkmış kim varsa hemen hepsini “acaba rejimin aleyhinde bir iş çeviriyorlar mı?” Paranoyası yüzünden devamlı olarak izlemiştir… (Safiye)
  • Ben, Mustafa Kemal'e her zaman saygı duydum. Harpten yenik çıkan devleti kurtarabilecek tek kişi, Mustafa Kemal idi. (Son Osmanlılar)
  • Ve Hazreti Ali -Radiyallahu anh- buyurdular ki, "Cimada itidal (ilişkide ölçülü olma) topuklara ilik ve gözlere nur ve bedenlere kuvvettir". (Osmanlı'da Seks)
  • (Kitabın 18’inci sayfasında Refik Beyin 1919’da girdiği ve en yüksek Booth aldığı, Mızıka-i Hümayun’a giriş imtihanından sorulara bir göz attıktan sonra...) Bu imtihanın, bugünkü resmi musiki kuruluşlarında yapılanlarla mukayesesini veya bu seviyede yapılacak bir başka imtihanda, günümüz üstatlarının ne derece başarılı olacakları hususunu bir yana bırakalım... Asıl mesele, günümüz musikisinin, artık değil bu imtihana girebilecek öğrencinin, bu soruları sorabilecek bir imtihan heyetinde yer almaya layık tek bir hocanın bile bulunmadığı bir hale gelmiş olmasıdır. (Refik Bey - Refik Fersan ve Hatıraları)

Yorum Yaz