Son Yeniçeri - Reha Çamuroğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Son Yeniçeri kimin eseri? Son Yeniçeri kitabının yazarı kimdir? Son Yeniçeri konusu ve anafikri nedir? Son Yeniçeri kitabı ne anlatıyor? Son Yeniçeri kitabının yazarı Reha Çamuroğlu kimdir? İşte Son Yeniçeri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Reha Çamuroğlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752892477
Sayfa Sayısı: 436
Son Yeniçeri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tarihçi kimliği ve Alevilik üstüne yaptığı kapsamlı araştırmalarla tanındığı kadar, romancılığıyla da büyük beğeni toplayan Reha Çamuroğlu'nun, çok konuşulan romanı Son Yeniçeri de Everest Yayınları'nda.
Son Yeniçeri, on sekizinci yüzyıl İstanbul'unun romanı. Rus asıllı Petru'nun Sarı Abdullah'a dönüşüm süreci, dönemin İstanbul ve Osmanlı İmparatorluğu yaşamının en ilginç dönemlerinden biriyle çakışmaktadır.
Son Yeniçeri, savaşların, seferberliklerin, mürşitlerin, müritlerin İstanbul'unun ve yeniçeri döneminin kapanışın ı anlatıyor.
"Rivayete göre Sultan Selim, yeniçerinin Kabakçı'yı desteklediğini öğrenince yüzünü ulemaya dönmüş, onlar da suskunlukla cevap verdiğinde yalnız kaldığını anlamıştı. Bu belki Memaliki Osmaniye'de böyle değildi ama İslanbul'da kesinkes böyleydi."
(Tanıtım Yazısı'ndan)
Son Yeniçeri Alıntıları - Sözleri
- "Sabırlı ol, bir gün gelecek her şey gözünde ayan beyan olacak, merakların azalacak, o gün Allah’a ‘keşke daha az şey bilseydim!’ diye yalvaracaksın, onun için acele etme, "
- Tamam kabul. İnsan zayıf. İnsan alçak. Çoğu öğretilene uymuyor. Ama öğretilene uymamaktan daha ayıp olan bir şey var. O da öğretilene uymamayı savunmak.
- Dava dediğin şey, hakikat adamının harcıdır. Hakikatin peşinden giden adamın işidir. Yürekte asalet gerektir dava için.
- Muhayyel olan mükemmeldir.
- Yolda ayağı yaralanmış bir çocuk görürsen, dur yardım et, yarasını sar. Kapına aç gelirse doyur gönder. Ama kendi kendine şu yaralı, şu da aç deme. Kimin yaralı, kimin aç, kimin muhtaç olduğunu bilemezsin. Bunları zihninde yaratma. Zihin zaman zaman aldatıcı olur. Bir bakarsın kendi açıklarını, kendi muhtaçlıklarını, kendi yaralarını cihana mal etmişsin.
- Kılıncı elina alıp cenk meydanina çıktıysan tereddüte yer yoktur. Cenk meydanında tereddüt ölümün kardeşidir. Öldürmezsen ölürsün. Cengin kuralı budur. Hakli, haksız, yiğit, zavallı düşünmeyeceksin.
- "Güç öyle bir şeydir ki ağırlığı durduğu yerden hissedilsin.Orada öyle durmasıyla tesirini göstersin. Gücü göstermek için ikide bir kullanmak zorunda kalmaya başlamışsan bu bir tek şeyi gösterir. O da senin artık eski gücünde olmadığındır."
- Yapabildiği her şeyin kendi gücüyle olduğunu zannetmek, kul kısmının en büyük zayıflığıdır
- İslambul ahalisi, tüm saray erkanı, herkes mirasyedi burada, oturmuş çümbüş içinde ata malı yiyoruz. Zavallılar yapmış, kurmuş, fethetmiş getirmiş, sanki biz oturup yiyelim diye. Ne zamana kadar böyle gider? Düşman gelip İslambul kapılarına dayanana kadar böyle gider.
- Güç öyle bir şeydir ki ağırlığı durduğu yerden hissedilsin. Orada öyle durmasıyla tesirini göstersin. Gücü göstermek için ikide bir kullanmak zorunda kalmaya başlamışsan bu bir tek şeyi gösterir. O da senin artık eski gücünde olmadığındır.
- "Hiç güleceğim yoktu, çok yaşa sen Sabit" diye bağırdı. " Çok yaşa e mi! Yani şimdi biz bu gâvurların bize dediği gibi Türk müyüz? Yani bu saatten sonra haklı mı çıkacaklar? Türk mü olacağız?" Gülümsedim. Onun kahkahasına ortak olmak içimden gelmiyordu. " Ya başka ne olmak ihtimali vardı ki Habib," dedim.
- Cengin, şeytan hilesini aratmayacak hilelerle dolu olduğunu burada öğrendim. Cenk pazı kuvveti kadar, fikir işiydi.
- "İlmi ehil olmayana verirsen ilme, ehil olana vermezsen, ehline zararı olur."
- Merhametin ne zaman zayıflık ve acizlik halimi alacağını önceden göremezsin
Son Yeniçeri İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Selamlar herkese, Bu yorum tarihi roman sevenler için.. Reha Çamuroğlu okumaya Üniversitede Alevilik-Bektaşilik dersi alırken başladım çünkü kendisinin akademik uzmanlığı bu alanda.. Bu bakımdan konuya ve döneme hakim bir kalemden çıkan bu roman da, tarihi roman okumayı sevenler için tadında eser kanaatimce. ‘Efendinin kaderi kölesinin alnında yazılıdır’ kitabın ana teması..Yeniçeri ocağı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun doğuşları, gelişmeleri ve çöküşlerini düşünürsek bence gayet başarılı olmuş. Adından da anlaşılacağı üzere yazar, kitapta Yeniçeri ve Bektaşi Ocağını odak noktası alarak dönemin siyasi, askeri ve toplumsal olaylarını savaşta esir alınıp müslüman olduktan sonra bir Yeniçeri Ağasına damat olan Sarı Abdullah’ın gözünden sade bir dil, güzel bir kurgu ve başarılı bir anlatımla biz okurlara sunmuş.. E bize de okumak düşüyor.. Kitabı okurken çok farklı duygular yaşıyor insan.. Son olarak bir alıntı ekleyeyim.. Madem ki bu dünya denen rezilliğin cefasını çekeceğiz o zaman bu rezilliği şu sapından ya da bu sapından tutmamız lazım (Sy. 105) (Hatice Küçük)
Efendinin kaderi kölesinin alnında yazılıdır. ( Türk atasözü): Son Yeniçeri 18. yy İstanbul'unun romanı. Yeniçerilerin son dönemlerini ve kaldırılışını anlatan tarihi bir roman. Tarihle arası iyi olmayanlarin bile rahatça okuyabileceği, akıcı bir kitap. Tavsiye ederim. (Furkan Bozdağ)
"İşte budur" diyebileceğim, Türk Edebiyatı'nın gurur duyması gereken bir eser. Az önce bir Ahmet Ümit ve Zülfü Livaneli incelemesi yapmıştım. Sanıyorum bu iki yazarın tüm eserlerini toplasan bir "Son Yeniçeri" kitabı edemezler. Her şeyden önce müthiş bir atmosfer yaratımı göze çarpmakta. Olaylar, açılış sekansından itibaren kokusunu duyabileceğiniz kadar gerçek bir tanıklığın içine çekiyor okuyucuyu. Rusya tarafında bir seferde, bir ahırda da dönemin İstanbul'unda da karakterlerin giysilerine dokunabiliyor, ısınmak için yakılan odunun kurumlarını burnunuzda hissedebiliyorsunuz. Bunu olay örgüsü izliyor. Hikayenin gelişimi esnasında "nereye varacak" hissini asla kaybetmiyor, o sona yaklaştığınız için hem seviniyor ve hem de üzülüyorsunuz. Bitmiyor, o son sizi tarih kitaplarından çok iyi bildiğiniz ama pek de aklınızda kalmayan bir tarihi olayda buluyor. Karakter yaratımı ve bunların ilişkileri de keza muhteşem. Kendinizi tüm olaylara tanık olan bir hayalet gibi hissediyorsunuz. Kurgu keza öyle. Olay örgüsünden farklı bir şekilde bir kere daha kurguyu vurgulamamın sebebi yan karakterlerin ana yapıyı desteklemek konusundaki başarısı. Hepsini günahlarıyla, sevaplarıyla seviyorsunuz. ABD'de olsak kesinlikle filmlere hatta dizilere konu olup ödül yağmuruna tutulacak bir eser ancak kendisine has "tehlikeli" sahneleri bunu bizim ülkemizde imkansız kılıyor. Ölmeden önce bunun filmini göreceğime dair inancım devam ediyor ama zamanını kestiremiyorum. Söylediğim gibi Türk Edebiyatı'na da Türk okuyucusuna da fazla gelebilecek kadar güzel bir eser. Mutlaka tavsiye ediyorum. Biraz da tarihe ilginiz varsa müthiş bir okuma şöleni olduğunu garanti ediyorum. (Merve Güğümlü)
Son Yeniçeri PDF indirme linki var mı?
Reha Çamuroğlu - Son Yeniçeri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Son Yeniçeri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Reha Çamuroğlu Kimdir?
Reha Çamuroğlu, 20 Ağustos 1958'de İstanbul'da doğdu. Babasının adı Yaşar İhsan, annesinin adı Gülen'dir. Tarihçi-Yazar; Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Büyük Larousse ve Ana Britannica ansiklopedilerinde tarih yazarlığı ve redaktörlük, Cem ve Nefes dergilerinin ise yazı işleri müdürlüklerini yaptı. Almanya'da bir dizi üniversitede konuk olarak ders ve konferanslar verdi. 12 telif ve 2 tercüme eseri yayımlandı. TYB tarafından "2001'in En İyi Romanı Ödülü"ne layık görüldü. Aynı yıl "Hacı Bektaş Barış ve Dostluk Ödülü"nü aldı. Çok iyi düzeyde İngilizce bilen Çamuroğlu, evli ve 1 çocuk babasıdır.
Reha Çamuroğlu Kitapları - Eserleri
- Son Yeniçeri
- İsmail
- Sultan Selahaddin El Kürdi
- Nazar
- Bir Anlık Gecikme
- Kalem Efendisi
- İkiilebir
- Dönüyordu
- Cemil Reloaded
- Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye
- Tarih, Heterodoksi ve Babailer
- Değişen Koşullarda Alevilik
- Sabah Rüzgarı ''Enelhak'' Demişti Nesimi
- Günümüz Aleviliğinin Sorunları
- Geçen Zaman Geçmiş Zaman
- Tarihi ve Kültürel Boyutları İle Alevilik
Reha Çamuroğlu Alıntıları - Sözleri
- Cüneyd bütün bu karşılıklı tutum ve düşünceleri biliyordu. (İsmail)
- Cengin, şeytan hilesini aratmayacak hilelerle dolu olduğunu burada öğrendim. Cenk pazı kuvveti kadar, fikir işiydi. (Son Yeniçeri)
- Kendi kendine söyleniyor, bir yandan da arabasına doğru hızlı adımlarla ilerliyordu. Sitenin etrafını kuşatan yüksek ve "estetik kaygılarla " kaliteli taşlardan yapılmış duvarın üzerindeki kameralara gözleri takıldığında, sevinsin mi üzülsün mü bir an kararsızlık kaldı. Sinsi mahlûk gözleri gibi yavaşça sağa sola dönen kameralar, insana güven dışında her şeyi ilham ediyordu. Kocaman kocaman, özellikle görülsün denilerek yerleştirilmiş bu koruma kafesli beyaz nesneler, Cemil Ilkan'in bütün saldırganlık güdülerine davetiye çıkarır gibiydi. Yerden büyücek bir taş mı alıp atsaydı ? Hemen güldü bu düşünceye. (Cemil Reloaded)
- Bilmezler gündüz ehli olanlar, gecenin en azından sabah kadar taze olduğunu. (Nazar)
- İmadeddin; dinin direği demek. (Sultan Selahaddin El Kürdi)
- "Aynaya niye bakarsınız? Üstünüzü başınızı düzeltmek için. Hor görmeden, dikkatle ve eksik bulmak, güzeli görmek için bakarsınız. Mümin, müminin aynasıdır. Öyleyse birbirinize öyle bakın. Birbirinizi kızıl serpuştan tanıyın. Teferruata değil, öze bakın. Öze giden yol gözden geçer, göze bakın." (İsmail)
- Eski Romalıların bir sözü var, bilir misin? “Yenilmiş, ezilmiş bir düşmanı, katledilmekten çok, ezikliğine terk edilmek yaralayacaktır.” (Bir Anlık Gecikme)
- Artık kan ve vücut parçaları bir yağmur gibi yağıyordu. Haydar bir an tanıdık bir yüz gördü. Bu , Akkoyunlu Sarayı'nda birçok kez gördüğü yeğeninin kapıcısı Ali Aka'ydi. Ve Ali Aka onun başını kesti. (İsmail)
- Cadılıkla suçlanan kadın, çırılçıplak soyulur, elleri bileklerinden ayak bileklerine iplerle bağlanır, bu vaziyette bir ırmak veya göle atılırdı. Eğer kadın batmaz da suyun üzerinde kalırsa suyun onun kirli varlığını reddettiği düşünülür ve bu cadılığının kanıtı sayılırdı. Kadın batarsa, bu bir tür kutsamaydı, vaftiz ritüelinin bir benzeriydi ve masumiyet işaretiydi. Ama elbette bu durumda da, birinin, kadının sudan çıkmasını sağlaması gerekirdi. Yoksa bir masum olarak boğulurdu. (Nazar)
- Sabıra zaman verirsen taşı bile eritir. (İsmail)
- Görmüyor, duymuyor musun? (Sultan Selahaddin El Kürdi)
- Kılıncı elina alıp cenk meydanina çıktıysan tereddüte yer yoktur. Cenk meydanında tereddüt ölümün kardeşidir. Öldürmezsen ölürsün. Cengin kuralı budur. Hakli, haksız, yiğit, zavallı düşünmeyeceksin. (Son Yeniçeri)
- Şimdi, Gece ve ben, ikimiz, birlikte,eskisinden daha da yalnızdık. (Nazar)
- "Zaman zamanda iken, kalbur samanda iken, sucu tellal, keçi berber iken, tavşan bize çırak iken, ben onbeş yaşında çocuk iken, samanlık tepesinde çelik çomak oynardım. Öteden doğru dedem geldi: 'Oğlum müjde, baban dünyaya geldi' dedi"... İgnacz Kunos, Türk Masalları, s.5 (Dönüyordu)
- Güldü bana ve "Ben senin bütün aptallıklarındım," deyiverdi. "Bu nedenle gitmeliydim." (Nazar)
- "Tanrı buyruğu, onun özü gereğidir, sözle, harflerle, Arapça ya da başka bir dille açıklanacak türden değildir." (Dönüyordu)
- "Trabzonlular yine biliyorlardı ki, hepsi elbirliğiyle yıllardır devasa büyüklükte bir tek atmacayı daha beslemekteydiler. Bu atmaca, yıllardır buraya tünemişti ve buradan, yani dünyanın tepesinden aşağıda olup bitenleri gözlüyordu. Elbirliğiyle besledikleri bu atmaca, Osmanlı şehzadesi ve Trabzon Sancakbeyi Selim`den başkası değildi." (İsmail)
- Parçasını hoş göremeyenin bütünle işi ne?Gözünü sevme,kendini sev,olacak iş mi bu? Ormana bayıl,ağacı kes,oldu mu şimdi?Bütünü gör,ne olduysa artık göstersin kendini,gözlerin kamaşsın,"Sen bendensin," desin sana.Sonra dön,parçada onu göreceğine parçayı küçümse,"Bu da mı ondan?" diye sor.Gördüğünden bütün öğrendiğin gurur,kibir midir? 99 isimden sonra sana kalan ey Barak "Mütekebbir'midir?" (İkiilebir)
- Ahlak için sabit bir gerekçe olmalıdır. Bu gerekçe öncesiz ve sonrasız olmalıdır. Tarih dışı olmalıdır. Koşullara göre değişmemelidir. Örneğin çocukların çalıştırılmaları her zaman ve her yerde kötü olmalıdır. Kölelik de öyle, cinayet de öyle, katliam da öyle, şiddet de... (Dönüyordu)
- Bu nedenle biz, yeniçerilerin 16. yüzyıldan başlayarak bektaşileşme sürecine girmiş olabileceklerini, fakat özdeşleşmenin büyük ölçüde 18. yüzyılla birlikte olduğunu ileri sürüyoruz. (Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vaka-i Şerriye)