Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba - Ferhat Uludere Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba kimin eseri? Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba kitabının yazarı kimdir? Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba konusu ve anafikri nedir? Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba kitabı ne anlatıyor? Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba PDF indirme linki var mı? Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba kitabının yazarı Ferhat Uludere kimdir? İşte Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Ferhat Uludere
Yayın Evi: Sel Yayınları
İSBN: 9789755704630
Sayfa Sayısı: 164
Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Sonbahardı, hava birazdan patlayacaktı, hava kararmıştı iyice, bulutlar boşaldı. Islak ayaklarının bastığı yollar ıslandı bir anda. Camdan akşamı izleyen kadınlar perdelerini çekip içeriye kaçtılar. Evlerin ışıkları yandı. (…) Meyhanenin önünde içenler hızla taşıdılar rakılarıyla mezelerini içeri, tek bir rakı bardağı kaldı masada, onun sahibi yağmur başladığında orada değildi ve rakının içine düşen yağmur damlaları denizi anason kokusuyla doldurdu.”
Türk edebiyatının genç kalemleri arasında adından söz ettiren bir isim Ferhat Uludere. Özellikle “taşra sıkıntısı”nı anlatmadaki başarısı, genç kuşak yazarlar arasında onu farklı bir yere koyuyor. Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba’da da yazar, yine “taşra” izleğinin peşinde kasabadan gidememişleri, gitseler de ondan kopamamışları anlatıyor.
Feryat’la Hazan’ın aşkı çevresinde örülen kasaba halkının, balıkçıların, tutunamamışların öyküleriyle roman, her sayfada derinliğini artırıyor. Gözyaşlarıyla beslenen denizin kokusu, efsanevi denizkızlarının ardı sıra giden balıkçıların ruhlarının izi bütün sokakları dolduruyor. Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba, dünyanın tam ortasında ama ondan kopuk bir gezegen gibi hissettiren taşra coğrafyasının hüznünü taşıyor.
Sahil kasabalarının kendine has bir ruhu, konuşmadan anlattığı öyküleri, özlemini çektiği uzak ülkeleri vardır. Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba’nın alkolden başka memleketi olmayan sakinleri de kendilerini hep anason kıyılarına vuruyor…
Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba Alıntıları - Sözleri
- Bir kasabanın denize kıyısı varsa ve mevsim sonbaharsa, deniz patlamak üzeredir muhakkak. Deniz ne zaman patlasa, kasabaya yayılır, içinde sakladığı kötülük. Kayalıklara vurdukça köpüren sular sadece balıkları beslemez, enva-i çeşit mahlukatı da barındırır içinde. Ölmüş balıkçıların ruhları karaya çıkmak için birinin gelmesini bekler. Yalnız ve eskimiş birini... O geldiğinde ortaya saçar içindeki tüm hikayeleri ve birinin mahvına sebep olur. Çünkü deniz sadece o zaman durulur
- Çünkü hiçbir hikaye sadece yaşandığı anın seslerini taşımaz; her hikaye geçmişiyle vardır.
- Öptüğü sese baktı. Bedenini dolaşan dudaklardan çıkan sese... Esrarlı sigarayla kendinden geçişine baktı. Babasından sonra tanıdığı ilk erkeğe baktı. Ona kadın olduğunu söyleyen ilk erkeğin sesine.
- Büyük şehrin büyük düşleri ve bu düşlere yetişme telaşı...
- " Yıllardır aynı şeyleri düşünüp aynı şeyler için uğraşıyordu Hazan. "
- Evin içinde sadece gerekli olan eşyalar vardı. Sadece yetecek kadar kitap, yetecek kadar kalem, yetecek kadar yatak, yetecek kadar yorgunluk, yetecek kadar hüzün, yetecek kadar haz, yetecek kadar ayrılık ve sadece yetecek kadar temiz hava vardı içerde.
- “Biraz daha kazanıp biraz daha fazla harcamak, koltukları yenilemek, daha şık tabaklarda yemek yemek, arabayı değiştirmek, yeni ev almak...Tüm bunları yapmaya yaşamak diyordu. Onun için yaşam satın alınan bir şeydi.”
- “Deniz can alırken, öleni değil, arkasından ağlayanların dökecekleri yaşları arzulardı hep.”
- “Çünkü hiçbir hikaye sadece yaşandığı anın seslerini taşımaz; her hikaye geçmişiyle vardır.”
- "... anılar da eskir ya, onun da anıları eskimişti. Bazıları anlatarak eskitir anılarını, o hep susarak tüketti onları, unuttu zamanla..."
- Yaşamak satılan alınan bir şey değildir ama biz artık her şeyi satın almaya alıştık. Yiyecek satın aldık, giyecek satın aldık, bilgi satın aldık ve şimdi yaşam satın almaya çalışıyoruz. Daha fazla ve daha çok… Halbuki yaşam her yaşın tadına varmaktır. Sevmek, sevilmek, ihanete uğramak, ağlamak, üzülmek, mutlu olmak ve birinin mutluluğunu paylaşmaktır. Hiçbiri de satın alınamaz bunların. İnsan gözyaşlarını satın alabilir mi?
- Özlemler büyütürken Recep, özlemin sularında yüzmeyi öğrenirken, deniz her zamankinden başka göründü ona.
- Günler rahvan sekişli bir atın sırtında hızla ilerlerken İdris emeklemeye başladı, sonra ilk adımını attı. Büyüdü İdris, büyürken cinlerle oynadı. Ruhlar âleminin çocuklarıyla oradan oraya koşturdu ve başka bir âlemin olacagını aklına bile getirmedi.
- Haklıydı Tayfun, Hazan kendi hayatını kurmak istiyordu ve karar da vermişti bunu yapmaya. Kendi yolunu çizmek isteyen her kadın gibi kendine bağımlı hayatları yıkarak attı Hazan da ilk adımı. Hiçbir gürültü kopmadı, ne bir rüzgar esti, ne bir şimşek çaktı onlar ayrılırken; ilk defa birlikte olduklarında da doğa bu duruma bir tepki vermemişti.
- “Sevdasız insan olmaz, sevdasız hayat yaşanmaz” dedikleri için, biraz da içerken gençlere anlatacak hikayesi olsun diye bir denizkızı masalı uydurdu. Hiç görmediği bu yaratığı görmüş gibi anlattı ve bir gün bir denizkızının gelip onunla olacağını düşündü.
Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Denize kıyısı olan tuhaf, lanetli bir kasaba... Kasabadan Feryat ve Hazan sevgilidir ancak başka hayat arayışında olan Hazan Feryat'tan ayrılıp başkasıyla evlenir ve kasabadan ayrılır. Herkesin birbiriyle bir bağlantısının olduğu bu kasabada her şey, yıllar sonra Hazan’ın tekrar kasabaya gelmesiyle başlar. Sonbaharda sarhoş bir kasaba, Feryat'la Hazan'ın aşkı etrafında kasaba insanlarının, balıkçıların, güzelliğini lanet gibi üzerinde taşıyanların, ölmek için içenlerin ve kaybedenlerin hikâyelerini, hayalle gerçek arasındaki doğa üstü olaylarla harmanlayarak, akıcı bir dil de ve güzel betimlemelerle yazılmış kurgusuyla bizlere anlatıyor. Ve her bir karakterin hüznünü derinden hissettiyor okura. Tabii birde korkuyu... Bazı sayfalar da sanki o anlarımı yaşattı bana. Tavsiyemdir. (cadininnkazani)
Bazi kitaplar vardir asiri gercekligi ile bizi sarsar.Ben kitabi okurken kitaptaki karakterler ve onlarin hislerini tamamen hissettim.Icerikte bir kasabadaki farkli insanlarin birbiriyle baglantili farkli hikayeleri anlatiliyor.Tesekkurler Ferhat... (YelizD.)
Hayalle gerçeğin iç içe geçtiği, büyülü gerçekçilik ve gotik öğelerin harmanlandığı roman, farklı bir okuma deneyimi kazandırdı bana. Kitabın başında doğaüstü olaylarla örülmüş bir balıkçı kasabası karşılıyor bizi. Denizin ve insanların birlikte var olduğu bu kasabada, kuşakları aşan metruk bir evden bahsediliyor. İdris Kaptan’ın evrenler üstü, mahlukat ve cinlerle bütünleşerek kişiliğini kazandığı ev, yıllar sonra biricik aşkı Eleni’yi de etkileyen bir laneti doğuruyor. Metruk evin laneti kuşakları aşarak Feryat ile Hazan aşkına değin uzanıyor. Kitapta bahsedilen romantik ilişkilerin dışında, kasabalıların kendilerine özgü hayatı anlatılıyor. Karakterlerin iç dünyalarını ve geçmişlerini aktaran satırlar; Balıkçı Sülo, Kel Tayfun, Ajan Şaban, “Ajan” Zeki, Göksel ve Feymece gibi karakterlere ışık tutuyor. Beni en çok etkileyen karakter Feymece oldu diyebilirim. Güzelliği yüzünden başına gelenler, çektiği acılar ve bu acılara dayanamayarak aklını yitirmesi etkileyiciydi. Mistik unsurlarla bezenmiş intikamını okumak da tatmin ediciydi. Üsluba gelecek olursam; yazarın imgelerle ve gerçeküstü öğelerle oluşturduğu dilini sevdim. Kitabı okurken kasabanın lanetinin, bin bir türlü mahlukatın ve doğaüstü unsurun eşlik etmesi Marquez’in kurgu düzenini anımsattı bana. Üstelik doğaüstü olayları anlatırken ürpertici sahnelerden, yoğun tasvirlerden; Al Karısı, karabasan, kabaran fırtınalı deniz, kötü ruhlu denizkızları gibi korku unsurlarından yararlanması gotik edebiyatı çağrıştırdı. Kitabı hızlı okuduğumu söyleyemem, yoğun anlatımı sebebiyle yavaş bir okuma yaptım. Tek eksi, kitabın sonunu pek sevemedim. Bu denli etkileyici ve birbiriyle bağlı olayların tek bir karaktere indirgenmesi ve bu indirgenmenin “şu anda var olmayan birini görme” sanrısıyla finalize edilmesi beni mutlu etmedi. Bunun dışında başarılı bir kitap, öneririm. (Elvan Sunar)
Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba PDF indirme linki var mı?
Ferhat Uludere - Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Ferhat Uludere Kimdir?
İlk ve orta öğrenimini Lüleburgaz’da tamamladı. Edebiyat hayatına Rock Reaction adlı fanzinle birlikte başladı; çeşitli fanzinlerde yazdı. Adnan Menderes Üniversitesi'ni terk ettikten sonra, Müjdat Gezen Sanat Merkezi Yaratıcı Yazarlık Bölümü’nü kazandı. Msm Gazetesi'nin yayın kurulunda bulundu. Beyoğlu Gazetesi'yle birlikte gazetecilik yapmaya başladı. İlk kitabı "Sayıklamalar" 2002 yılında Phoenix Yayınları tarafından yayımlandı.Arkasından 2005 yılında "İslenmiş Aşka Mektuplar" adlı hikâye kitabı Çitlembik Yayınları'nca yayımlandı. 2006 yılının Kasım ayında Çitlembik Yayınları'nca yayımlanan ismi ise " 1001 Fıçı Bira " dır. Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba adlı son kitabı Sel Yayıncılık etiketiyle yayımlanmıştır.
Virgül, Zip İstanbul, On Yedi , Bant gibi dergilerde kitap tanıtımları ve eleştirileri yazdı. Taraf gazetesinin Kültür Sanat editörü olarak çalıştı. Uludere çeşitli gazete, dergi ve fanzinlerde yazıları yayımlanmaktadır. Ayrıca imc-tv'de yayınlanan Kültür Mantarı programının editörlüğünü yürütmektedir.
Ferhat Uludere Kitapları - Eserleri
- Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba
- 1001 Fıçı Bira
- Son 11
- Nikâh Sarhoşluğu
- Sayıklamalar
- İslenmiş Aşka Mektuplar
- Don Quijote’nin Üçüncü Cildi
- İşlenmiş Aşka Mektuplar
Ferhat Uludere Alıntıları - Sözleri
- Yaşarken kimse benzemez babasına, bir erkek babası ölünce benziyor ona. (Nikâh Sarhoşluğu)
- "Bizler ölemedik bile, ölemeyecek kadar cesaretsizdik, ama herkes bizim öldüğümüzü sanıyor." (İslenmiş Aşka Mektuplar)
- Özlemler büyütürken Recep, özlemin sularında yüzmeyi öğrenirken, deniz her zamankinden başka göründü ona. (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- “Zenginlik hiçbir zaman paylaşılmadı bu dünyada, hep bir kişiye, bir aileye, bir zümreye, bir ülkeye, hep bir başka şeye aitti. Sadece yoksullar bir araya gelip yoksulluklarını paylaştı.” (Nikâh Sarhoşluğu)
- " Yıllardır aynı şeyleri düşünüp aynı şeyler için uğraşıyordu Hazan. " (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- ...evlilik bir çeşit yoksul dayanışmasından başka bir şey değil. Yaşamı paylaşmak, geliri ikiye katlamak, masrafları iki kişi yüklenmek ve yazılı olmayan bu ekonomik paylaşım akdini devletin teminatı altına almak... İnsan sevgiliyken ne yaparsa yapsın, sorumlulukları eşit paylaşamıyor. Birliktelik devlet güvencesinde olmadığı için keyfi bir hal alıyor ve ortaklığın bozulması beklenmedik zamanlarda olabildiği için herkes hazırlıksız yakalanabiliyor. Evlilik, payları ister istemez eşitliyor, cinsel paylaşımı da bu ortaklığın şemsiyesi altına alıyor ve arzuya bağlı olan cinselliği rutine bindirip sosyal hayattaki olası cinsel taşkınlıkların da bir nevi önüne geçiyor. (Nikâh Sarhoşluğu)
- Yaşamak satılan alınan bir şey değildir ama biz artık her şeyi satın almaya alıştık. Yiyecek satın aldık, giyecek satın aldık, bilgi satın aldık ve şimdi yaşam satın almaya çalışıyoruz. Daha fazla ve daha çok… Halbuki yaşam her yaşın tadına varmaktır. Sevmek, sevilmek, ihanete uğramak, ağlamak, üzülmek, mutlu olmak ve birinin mutluluğunu paylaşmaktır. Hiçbiri de satın alınamaz bunların. İnsan gözyaşlarını satın alabilir mi? (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- "Aşk, diğer duygulardan farklıdır, sevgi gibi değildir, özlem gibi de... Aşk kine dönüşmez, nefret doğurmaz ve düşmanlık tanımaz. Bu kuralsız duygu, sevgiye yenilir." (Sayıklamalar)
- İnsanın başkasına sıcaklığını sunmasıdır sarılmak. Toprak ne kadar sıcak olsa da, bir insan kadar değildir. (Sayıklamalar)
- Aslında ölümün saçma bir tarafı yoktu, sadece ölümlü olmaya gücenmişti. (1001 Fıçı Bira)
- Ölüm, yok olmaktı, er ya da geç her şey yok olacaktı ve oluyordu da. (Sayıklamalar)
- Evin içinde sadece gerekli olan eşyalar vardı. Sadece yetecek kadar kitap, yetecek kadar kalem, yetecek kadar yatak, yetecek kadar yorgunluk, yetecek kadar hüzün, yetecek kadar haz, yetecek kadar ayrılık ve sadece yetecek kadar temiz hava vardı içerde. (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- Taraftar olmak ikiyüzlü olmaktı! Puşkaş Sami çocuk denecek yaşta öğrenmişte ve artık çok iyi biliyordu bunu. Maç bitecek, buradan çıkacak ve evine gidecekti. Şimdi ona küfür eden komşusu akşam teselliye gelecekti. Meyhaneye gidecek, şimdi küfür eden garson büyük bir saygıyla onu selamlayacak, sonra, "Sami Abime bir otuz beşlik çek" diye seslenecekti mutfağa. Sami'nin meyhaneye gelmiş olması şerefine kadeh kaldıracak, takımın haline birlikte üzüleceklerdi. Bu küçük stadın kapısından çıkan herkes Sami'yi yeniden sevmeye, yeniden ona saygı duymaya başlayacaktı ama stadyumun içi ne meyhaneye, ne komşuya ne de sokağa benziyordu. Stadyumun içi cehennemdi ve tribündeki kalabalık Sami'yi linç etmek istiyordu (Son 11)
- Hava kararınca uzlaşmayı kabul etmeyen bir yalnızlık kaplıyordu odamı. (Sayıklamalar)
- Çünkü hiçbir hikaye sadece yaşandığı anın seslerini taşımaz; her hikaye geçmişiyle vardır. (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- Karanlık, bilincimi kemiriyor. Beynimde oluşan boşluktan korku giriyor; ölüm korkusu! (Sayıklamalar)
- “Deniz can alırken, öleni değil, arkasından ağlayanların dökecekleri yaşları arzulardı hep.” (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- “Çünkü hiçbir hikaye sadece yaşandığı anın seslerini taşımaz; her hikaye geçmişiyle vardır.” (Sonbaharda Sarhoş Bir Kasaba)
- İnsan akara bakmak istiyor. Ne aktığı önemli değil, ister görüntü aksın, ister su, ister araba. Hareket olsun abi. Suyu bilmeyen insanlar bizim gibi asfalta bakar işte. Biz bıktık birbirimizden, konuşamıyoruz artık. Konuşsak da dinlemiyoruz, dinlesek de anlamıyoruz, o yüzden bakıyoruz. Boş boş bakmamak için de buraya gelip arabalara bakıyoruz. (Son 11)
- "Şahit yazarlar” korkusuyla yaşayan bir toplumun en sevdiği organizasyonun “düğün" olması ne büyük bir çelişki. Gerektiği yerde "şahit” olmak istemeyenler konu iki kişinin sevişmesi olunca şahitlik yapmak için sıraya giriyorlar. Hatta sıraya girmekle kalmıyor, küçük altınlarını limonata ve tatsız tuzsuz bir pasta ile takas ediyorlar... (Nikâh Sarhoşluğu)