Sonrası Kalır 1 - Edip Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sonrası Kalır 1 kimin eseri? Sonrası Kalır 1 kitabının yazarı kimdir? Sonrası Kalır 1 konusu ve anafikri nedir? Sonrası Kalır 1 kitabı ne anlatıyor? Sonrası Kalır 1 PDF indirme linki var mı? Sonrası Kalır 1 kitabının yazarı Edip Cansever kimdir? İşte Sonrası Kalır 1 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Edip Cansever
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789750809385
Sayfa Sayısı: 668
Sonrası Kalır 1 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Yapı Kredi Yayınları'ndan bugüne dek yayımlanmış en kapsamlı Edip Cansever külliyatı! Başta, Edip Cansever'in, "gençlik hatası" değerlendirmesiyle reddettiği ilk kitabı İkindi Üstü olmak üzere, kitaplarının sonraki basımlarına girmeyen şiirleri ve dergilerde kalmış birçok şiiri de günyüzüne çıkaran "toplu şiirleri"nin bu yeni basımı, Şair'in tüm şiirlerini "ilk kez" bir araya getiriyor.
(Tanıtım Bülteninden)
Sonrası Kalır 1 Alıntıları - Sözleri
- Kim bilir, belki de biz Tanrısıyız en olunmaz şeylerin.
- Ve okuyorum yıllardır bütün yalnızlıkları Okuyorum da Kuş olsun, insan olsun Yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin icadı
- Sana her zaman söylüyorum, senin yüzünde gülmek var Bakınca bir yaşama ordusu çıkıyor aydınlığa...
- Biraz da susmalıyız, insan bir şeyler aramalı kendinde...
- Bir renk değildir mavi huydur bende...
- Ağaca yeşili koydum İnsana düşünceyi
- Siz yarın deyince aklıma ölmek geliyor, katıla katıla ölmek...
- Ve okuyorum yıllardır bütün yalnızlıkları Okuyorum da Kuş olsun, insan olsun Yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin icadı.
- Konuşmak? Konuşuyorum; alışmak? Evet alışıyorum da Süresiz, dıştan ve yaşamsız resimler gibi.
- Çocuk susuyor Adam yatıyor Kadınsa bulaşığa gene.
- Biliyorsun, bizim her türlü yalnızlığımız Yeni bir dil olacak yarın.
Sonrası Kalır 1 İncelemesi - Şahsi Yorumlar
SEVGİLİ CANSEVER,: Ne güzel yolculuktu; Ruhi Bey, Ahmet Abi, Yakup, Stefan, Hilmi Bey, Cemal, Bayan Sara ve diğerleri ile... Bitti şimdilik. .. Sizin ömür boyu şiir içinde yaşadığınız sarhoşluğu bir nebze olsun ben de yaşadım bu süreçte. En bilinen şiiriniz Yerçekimli Karanfil'den öteye geçişim "Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Başka" ile olmuştu. Sonra canım Aysssss 'nin alıntılarını takip ederken sizi baştan sona keşfetme isteğim depreşti. Yky, Sonrası Kalır ismi ile tüm şiirlerinizi bir araya toplamış. Beni yansıtmıyor diye hiç haz etmediğiniz ilk şiirler ve yayımlamadığınız son şiirleriniz de dahil. Hayatta olsaydınız bu durum sizin hiç hoşunuza gitmezdi sanırım. Ama biz okurlar için 40'lardan 80'lere şiirinizin gelişimini takip etmek adına çok iyi olmuş bu basım. İlk cildi elime aldım, birkaç şiiri okudum ama olmayacağını anladım. Bölük pörçük bilgilerle olamazdı. Sizi etraflıca tanımadan , şiirde "derdinizin" ne olduğunu anlamadan sizi tam idrak edemeyecektim. Ben de önce kitap/adan-zye-edip-cansever--127771 kitabını okudum hayatınızı anlamak için. Sonra fikirlerinizi tanımak adına yıllarca çeşitli yerlerde yayımlanmış eleştirilerinizin, söyleşilerinizin,röportajlarınızın, mektuplarınızın derlendiği kitap/siiri-siirle-olcmek--36789 'i okudum. İyi ki de bu şekilde okumuşum. Çok doyurucu bir okuma oldu. Bütün şiirlerinizi okumak isteyen herkese de bu şekilde okumalarını tavsiye ederim. Ben, özellikle uzun şiirlerinizi okurken şair bunları yıllarca düşünüp bir oturuşta yazmış herhalde, derdim. Oysa siz nasıl da titiz , ilmek ilmek çalışmışsınız, bazen silip başa dönmüşsünüz. Kalabalık yerlerde insanları izlemiş, onları tanımak için sohbetler etmişsiniz. Balıkçılara, cenaze kaldırıcılara işin inceliklerini sorup öğrenmişsiniz. gonderi/84556865 Ben,böyle ince fikirli bir insan çok sakin, içe kapanık olmalı derdim, oysa siz misafir ağırlamayı dost sohbetlerini, fikir alışverişlerini ama en çok da kendi şiirlerinizi anlatmayı çok severmişsiniz. Ben, böyle şiirler yazan, yalnızlığı bu denli anlatan bir şair epey yorucu bir hayat yaşamış herhalde derdim. Oysa siz maddi anlamda hiç sıkıntı çekmemiş normal bir ailenin oğluymuşsunuz. Çok genç yaşta evlendiğiniz Mefharet Hanım ile ölene kadar (39 sene) evli kalan bir eş ve bir babaymışsınız. ŞİİRLERİNİZ: Sadece şiirle uğraşıp başka türle ilgilenmeyen ve bunu bir ömür sürdürüp başarılı olan nadir şairlerdensiniz. "Şiirle düşünmek, yalnız buna inanırım." Diyerek şiirde kuru duygunun yanı sıra fikri de sahip çıkmışsınız. Yeni bir ifade tarzı yaratmak istemiş, yaratmışsınız. Kendi adıma başarılı olduğunuza inanıyorum. Çünkü bazen tek bir şiiri bile defalarca okuduğum ve üzerine düşündüğüm hatta akıl danıştığım çok oldu. Bu durum hem ruhum hem de beynim için çok doyurucuydu. " Yaşamayla düşünceyi birbirinden ayıramıyorum böylece evrenden, evrenle ilgisizliğe kadar kocaman bir sıkıntı oluyor şiirim." Diyerek şiirlerinizdeki hakim ruh halini vurguluyorsunuz "sıkıntı". Bu kadar keyfi yerinde, normal gibi görünen bir adamın yaşama sıkıntısı, yaşama yorgunluğu... Bize de öyle sirayet ediyor ki... Ama olumsuz anlamda değil. Hani: " Nasıl aşılabilir başkaca insanın karmaşıklığı " diyorsunuz ya, öyle. Anlamaya yaklaşmak için, sıkıntıya dayanmak için okuyoruz. Çünkü şiir bana göre bir tahammül etme biçimi. Oltu'da askerlik yapan Erdal Öz'e yazdığınız mektupta: "Sen de sıkıl Erdal, sıkıntının değerini bil. Herkes sıkılamaz." deyip gülümsetiyorsunuz bizi. En sık kullandığınız ve çok güzel tanımladığınız "yalnızlık" tanımı hayatı yaşanabilir kılıyor gerçekten. gonderi/84274508 Bir şiir kitabı nasıl güzel anlatılır bilmiyorum, tek bir şiir bile anlatılabilir mi? Onu da bilmiyorum. Ama siz kırk küsür senelik yazın hayatınızda kahramanlarınızla, anlattıklarınızla, sezdirdiklerinizle , susturduklarınızla, düşündürdüklerinizle koca bir evren yaratmıssınız. Şiirlerinizde büyük bir çok seslilik, karmaşa ve uğultu hakim. Ama benim kafama iyi geliyor bu. Şiirlerinizi okurken kaç öykü, roman, tiyatro, mektup okudum kimbilir. Metinler arasılık, bilinç akışı, monolog gibi modern teknikler, yeni bir söyleyiş, ritm... Aradığım her şey vardı. Bir romanın iyi ve kötü olduğu az çok biliniyor ama şiire değer biçmek daha zor. O yüzden en büyük şair, en iyi şair tanımlarından sıkılırım ben. Ama emin olduğum bir şey var, okumaktan en keyif aldığım, ve sayı bakımından en çok sevdiğim şiirler size ait... Artık bir güzelliğe baktığımda, bir duyguya daldığımda sizden üç beş dize anmamam mümkün değil. Ruhunuz şad olsun, şiirde anlaşılmayı değil ama derdinizi anlatmayı çok istemişsiniz, bunu anlamaya çalışan okurlarınız var:) (Gönül.)
"Fazla şiirden öldü Edip Cansever.": Sizin hiç; "Bu hayatta bir şeyleri engelleme imkânım olsa şunları engellerdim." dediğiniz bir şeyler oldu mu? Sizleri bilmem ama benim oldu. İki şeyi engellemeyi çok isterdim. Sesi güzel olmayanların toplum içersinde şarkı söylemesini ve şâir kimliğine sahip olmayanların şiir yazmasını kat'i surette engellemek isterdim. Hatta olur da bir gün Cumhurbaşkanı bir arkadaşım olursa bizzat kendisinden böyle bir şeyi rica eder, Resmi Gazete'de yayınlamasını dilerdim. Şiir yazmak ciddi bir iştir abiler. Şiir yazmak özel bir iştir. Şiir kalemle yazılmaz, zekâyla yazılmaz, şiir kalp ile yazılır abiler, şiir yürekle yazılır. Hepiniz roman yazabilir, öykü yazabilir, destan/masal yazabilir, deneme/makale yazabilirsiniz. Hepiniz ana yasayı bile hazırlayabilirsiniz lakin hepiniz şiir yazmasınız abiler. Mânâlı sözleri bir araya getirerek şiir yazmış olmuyorsunuz abiler. Duygularını kaleme almakla şiir yazmış olmuyorsunuz. Sevdiğiniz şâirlerin şiirlerindeki kalıpları kullanarak kelimeleri kendiniz dizayn edip bizlere sununca şiir yazmış olmuyorsunuz. Şiir, düşünceyi duygu haline getirinceye kadar yoğurmaktır, der Yahya Kemal Beyatlı; şiir emek ister. Alelâde şiir yazamazsınız. Şiir ahenk ister abiler. Tıpkı Ahmet Hamdi Tanpınar'ın, Faruk Nafiz Çamlıbel'in, Sezai Karakoç'un şiirleri gibi. Şiirde ahenki reddediyorsanız Orhan Veli gibi yazmanız gerekir abiler. Şiirde gerçekleri anlatmak istiyorsanız Nâzım gibi yazacaksınız abiler, Attila İlhan gibi, Ahmed Arif gibi. Şiirlerinizin bir anlamı olmalı abiler. Cahit Sıtkı Tarancı'nın, Necip Fazıl'ın şiirleri gibi. Şiirde anlam açıklığını reddediyorsanız Cemal Süreya gibi, Cahit Zarifoğlu gibi, Turgut Uyar gibi, Ece Ayhan gibi, Edip Cansever gibi yazmanız gerekir abiler, Edip Cansever gibi. Sessiz bir çığlık olmalı abiler şiirleriniz. Mesela Cansever'in; "Sıktı artık bu kent beni Çekip gitmeliyim hiç düşünmeden Bulmalıyım aradığım o yeri." mısralarında olduğu gibi. Şiirlerinizi kendiniz pazarlamamalısınız abiler, şiirlerinizi gözlere sokmamalısınız.Şiirleriniz okunmayı beklemeli. Şiirleriniz keşfedilmeyi beklemeli. Mesela Cansever'in; "Belki de alıp başımı gideceğim Biliyorsunuz ya bir ağrısı vardır gitmenin Nereye, ama nereye olursa gitmenin Hüzünle karışık bir ağrısı." mıslaraları günün birinde elbette keşfedilir. Yine de keşfedilmemeniz uzun sürüyorsa abiler, elbette isyan edebilirsiniz. Lâkin sağa sola saldırarak, hareketler yağdırarak değil. Mesela Cansever'in; Unutulmuş gibiyim ben Ve insan bir bakıma unutulmuş gibidir Bilmem ki nasıl anlatmalı? Yalnız bile değilim." mısralarında olduğu gibi. Şiirlerinizi bilinçli yazmanız gerekir abiler. Neden şiir yazıyorsunuz bilmeniz gerekir. İçinizden gelen üç beş cümleyi kağıda dökmekle şiir yazmış olmuyorsunuz abiler. Neden yazdığınızın ve nasıl yazdığınızın bilincindeysiniz şiir yazmış oluyorsunuz. Mesela Cansever'in; "Neden yazılır bir şiir Neden okunur bunca yazı Çünkü nasıl aşılabilir başkaca İnsanın karmaşıklığı." mısralarında olduğu gibi. Şiirlerinizde sadece yaşama yönelmeniz şiiri durağan bir yazın kılar abiler. Şiirde gözlem de önemlidir. Şâirin kendisine göre bir gözlemi, bir bakış açısı olmalı. Bizlerden farklı görmeli ve şiirlerine öyle yansıtmalı. Mesela Cansever'in; "Adam masaya Aklında olup bitenleri koydu Ne yapmak istiyordu hayatta İşte onu koydu Kimi seviyordu kimi sevmiyordu Adam masaya onları da koydu Üç kere üç dokuz ederdi Adam koydu masaya dokuzu Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu Masada masaymış ha Bana mısın demedi bu kadar yüke." mısralarında olduğu gibi. Şâirin dili diğer insanlardan farklı olmalı abiler. Bir farkı olmalı şâirin. Şâirin farklı bir dili olmalı, olayları farklı yansıtmalı şiirlerine. Mesela Cansever'in; "Konuşuyoruz desem konuşmuyoruz da Ayrı ayrı şeyler düşünüyoruz üstelik Birbirimize bakarak Ne seviyoruz ne de sevmiyoruz birbirimizi Ne varız ne de yokuz gerçekte İki lamba gibiyiz, iki ayrı yerinden Aydınlatan odayı Değilsek de yakın birbirimize Uzak da sayılmayız büsbütün Gökyüzünde iki uçurtma başıboş Yan yanayızdır sadece." mısralarında olduğu gibi. Ha ben demiyorum ki sizlere şiir yazmayın, şiirlerinizi paylaşmayın. Mesela Cansever gibi olun. Cansever ilk şiirlerini Ahmet Hamdi Tanpınar'a göstermiş ve onun da desteğiyle şiir yazmaya devam etmiş. Hiçbir zaman da şâirim ben havalarına girmemiş. Mesela üç beş şiir yazıp kendini Nâzım Hikmet sanmamış, biraz daha geriye gidelim kendini Recaizade Mahmut Ekrem sanmamış, Fuzûlî sanmamış. Öyle acınası triplere girmemiş. İnsanları aşağılamamış. Anlam kapalılığı yüzünden kendisini eleştiren insanlara kükrememiş, onları şiir cahili ilan etmemiş, onlardan illa kendisini beğenmelerini hatta bununla da kalmayıp övmelerini beklememiş. Edip Cansever ile beraber askerde bot bağlamamış ve beraber aynı koğuşu paylaşmadım lakin Tomris'in, Cemal Süreya'nın, Turgut Uyar'ın, İsmet Özel'in Edip Cansever ile ilgili söylediklerini okuduktan sonra bu kanıya vardım. Sizlerde de okursanız aynı şeyleri düşüneceğinizi düşünüyorum. Usta şâir Cansever, kendi şâirliğini şöyle tanımlar: "Her şâiri öteki şâirlerden ayıran birtakım özellikler vardır. Bu özelliklerden biri ya da bir kaçı ağır basar. Bu ağır basan özellikler de genel olarak kişiliği belirler. Benim anlatıcı tavrım, şiirin sınırlarını geçmeden ortaya konmuş bir anlatım biçimidir." Burdan şöyle bir yorum çıkarabiliriz abiler. Edip Cansever şiirin özüyle fazla oynamadan kelime oyunları yapan bir şâirdir. Şiirin sınırlarını iyi bilir ve o sınıra ulaşınca duraklar. Kapalı anlatıma özen gösterir. Herkesin kendisini anlamasını istemez. Bundan dolayı da bazen kapalı olmak, zor anlaşılmak pahasına şiirlerinde anlaşılması güç, çok değişik şeyler yazmıştır. Bu çabayı net bir şekilde gözlemleyebiliyorsunuz abiler. Örneğin ikinci kitabın 12. baskısının 42. sayfasında şöyle bir şiir vardır. "Geçen gün gördüm Acımayı unuttum Sevinmeyi unuttum Ama o geçerken ne yalan söyleyeyim şuramda bir ağrı duydum Ağrı da değildi belki, hani, nasıl Gövdemi yeniden buldum." Okurken "Ne diyor bu adam?" diye sorgulayabilirsiniz. Mesela bu şiirinde bir şeyi gördüğünü, ardından unuttuğunu, sonra duyduğunu ve ağrı olduğunu düşünüp yeni bir şey bulduğunu belirtmiş. Yani usta bir kelime oyunuyla okuyucuyla adeta La Casa De Papel'de Profesör'ün Albay Prieto'yla oynadığı gibi oynamış. Takdire şayan. Edip Cansever o kadar çok şiir yazmış ki, insan düşünmeden edemiyor; bu adam yemek yerken, arkadaşlarla çay içerken, banyodayken ya da uyanır uyanmaz direkt şiir mi yazıyor? Bu sorunun cevabını gerçekten bulunamazken lakin Cemal Süreya olayı çok güzel özetliyor. "Her şeyin fazlası zararlıdır ya, Fazla şiirden öldü Edip Cansever." Fark ettiniz mi bilmem, o kadar şâirden bahsettim. Edip Cansever, Cemal Süreya, Nâzım Hikmet, Turgut Uyar, Cahit Zarifoğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Necip Fazıl ve daha niceleri.. Hepsi de aynı yüzyılın şâirleri. Aralarında fazla bir sene farkı oynamıyor. Peki neden artık şâir çıkmıyor? Neden böyle şâirler çıkmıyor? Neden böyle şâirlerin yerini şiir katilleri alıyor? Şiir neden katlediliyor? Bu durumla ilgili Ataol Behramoğlu'nun çok hoşuma giden bi cevabı var. " -Hala şiir yazabiliyor musunuz? -Keşke yazabilsem." Bence şiir insanlık ile orantılı olarak azalmakta. Bundan dolayı sanıyorum ki şiir değerini kaybediyor. Hoş, Fuzuli'nin şiirlerini, Şeyh Galip'in şiirlerini anlayamayan, İstiklal şâirimiz Mehmet Akif'in şiirlerini anlayamayan, Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni bile anlayamayan nesillerin değil şiir yazması, kendi hislerini ifade etmesi bile mucize. İnsanlıktan son bir isteğim var abiler: "Şiiri rahat bırakın." Hoşça kalın. (Kadir Tribbiani)
bitti.. ne desem ki şimdi.. hani bu kitap ; bir annenin dizinin dibi, sevdiğin kadının dudağının bittiği ve yanağının başladığı yer, kırkbeş dakikada bir geçen otobüsün , durağa varır varmaz gelmesi.. öyle bir kitap.. özellikle akşamları, içerken okunmasını tavsiye ederim. iyi sonbaharlar.. (Mertcansı)
Sonrası Kalır 1 PDF indirme linki var mı?
Edip Cansever - Sonrası Kalır 1 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sonrası Kalır 1 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Edip Cansever Kimdir?
Edip Cansever (8 Ağustos 1928–28 Mayıs 1986), Türk şair.
8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi.
Yaşamı
İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şiirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini gözardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu.
Eserleri
Şiir Kitapları
İkindi Üstü (1947)
Dirlik Düzenlik (1954)
Yerçekimli Karanfil (1957)
Umutsuzlar Parkı (1958)
Petrol (1959)
Nerde Antigone (1961)
Tragedyalar (1964)
Çağrılmayan Yakup (1966)
Kirli Ağustos (1970)
Sonrası Kalır (1974)
Ben Ruhi Bey Nasılım (1976)
Sevda ile Sevgi (1977)
Şairin Seyir Defteri (1980)
Yeniden (1981)
Bezik Oynayan Kadınlar (1982)
İlkyaz Şikayetçileri (1984)
Oteller Kenti (1985)
Hikaye,Roman
Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra, 1987)
Şiiri Şiirle Ölçmek: Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar. Hazırlayan: Devrim Dirlikyapan. Yapı Kredi Yayınları, 2009.
Ödüller
1958 Yeditepe Şiir Armağanı: "Yerçekimli Karanfil"
1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: "Ben Ruhi Bey Nasılım"
1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü: "Yeniden"
Edip Cansever Kitapları - Eserleri
- Yerçekimli Karanfil
- Gelmiş Bulundum
- Sonrası Kalır 1
- Sonrası Kalır 2
- Bezik Oynayan Kadınlar
- Ben Ruhi Bey Nasılım
- Öncesi de Kalır
- Şiiri Şiirle Ölçmek
- Gül Dönüyor Avucumda
- Şairin Seyir Defteri
- Seçme Şiirler
- Karanfil Elden Ele
- Sevda ile Sevgi
- Çağrılmayan Yakup
- İlkyaz Şikayetçileri
- Oteller Kenti
- Kirli Ağustos
- Umutsuzlar Parkı
- Sonrası Kalır
- Tragedyalar
- Petrol
- Nerde Antigone
- Dirlik Düzenlik
- İki Satır, İki Satırdır
- Yer Çekimli Karanfil
- İkindi Üstü
Edip Cansever Alıntıları - Sözleri
- Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi. Sıkılmak iyi baylar Biz hazır tuttukça böyle İçi yangında alev alev Dışı buz tutmuş kalplerimizi.. (Seçme Şiirler)
- Biz bu şafak vaktinin neresindeyiz Öyle bir umut gibi gelip geçecek Yalnızım, yalnızsın, bize kim gülümseyecek. (Şairin Seyir Defteri)
- İçimde yaz kırıkları. (Sonrası Kalır 2)
- “Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin bir gülümseme gibi bulacağım kendimi” (Kirli Ağustos)
- Bir canavar gibi düşünün isterseniz Herkes kendi düşündüğüyle kalacak. (Umutsuzlar Parkı)
- Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere Ortada bir masa Yanda bir kapı Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel Sabah. Duvarda gün tanrıları Rezeneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden Görünür ama görünmez (Nerde Antigone)
- Ne geçmişteydi ne gelecekte İki düş parçasının kesiştiği yerde (İlkyaz Şikayetçileri)
- Kimseye bir şey söylemedim Ama bir daha gelmedi Ne sevgi, ne nefret, önceleri bir şey duymadım Sadece gelsin istedim Uyanık bekledim Gelsin istedim Ama bir daha gelmedi (Ben Ruhi Bey Nasılım)
- Güneşle karışıvermiş Kırın içinde ne varsa Öyle gürültüsüz ferah Sıcak sıcağına dünya. (Dirlik Düzenlik)
- Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz (Tragedyalar)
- Ben kendimi koruyordum Sanki bir çaresizlikten ödünç aldığım kendimi... (Çağrılmayan Yakup)
- Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz. (Tragedyalar)
- Renklerin gözleri var bakışlarımızı buluyor (Öncesi de Kalır)
- Şurayı götürün dedim onlara Buraya da, burayı da Alın götürün dedim Çimenlerin tirşe buğusu üstünden Tirşe buğunun düşlere değen üstünden Düşlerin ayçiçeği giysilerinin üstünden O zaman anlatırım dedim onlara Pencere önümün niye uçtuğunu. (İlkyaz Şikayetçileri)
- olmaz ki, kimse kimseyi sevemez. ama hiç kimse. (Ben Ruhi Bey Nasılım)
- Hayır, beni sevmenden korkmuyorum. Beni sevmemenden korkuyorum. (İki Satır, İki Satırdır)
- Saadet saadet evlerinde Saadeti sevmez Ibrahim'ler Ablası var saçları sıcakta Çözülmüş buzlar gibi akar (Dirlik Düzenlik)
- Biliyor musun ? az az yaşıyorsun içimde.. (Gelmiş Bulundum)
- Müthiş sıkılıyorum. Daha kötüsü, insanlardan soğuyorum galiba. Oysa ben onlarsız, onlara güvenmeden edemem. Ama elimden ne gelir. Sevgiden, yakınlıktan, insanca davranmaktan anlayanlar o kadar az ki. (Şiiri Şiirle Ölçmek)
- “Yağmurdan çok, beni yağmur yağmış günlerin hatırlanması ıslatır.” (İki Satır, İki Satırdır)