diorex
Dedas

Sonrası Kalır 2 - Edip Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Sonrası Kalır 2 kimin eseri? Sonrası Kalır 2 kitabının yazarı kimdir? Sonrası Kalır 2 konusu ve anafikri nedir? Sonrası Kalır 2 kitabı ne anlatıyor? Sonrası Kalır 2 PDF indirme linki var mı? Sonrası Kalır 2 kitabının yazarı Edip Cansever kimdir? İşte Sonrası Kalır 2 kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 20.04.2022 10:00
Sonrası Kalır 2 - Edip Cansever Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Edip Cansever

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750809392

Sayfa Sayısı: 616

Sonrası Kalır 2 Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Doğanın bana verdiği bu ödülden

 Çıldırıp yitmemek için

İki insan gibi kaldım

 Birbiriyle konuşan iki insan"

 ...

 "Ve işte bir dip balığı su boşluğunda

 Çırparaktan yüzgeçlerini

 Hiç kimseye uymayan bir mevsim öneriyor"

 ...

 (Arka Kapak'tan)

Sonrası Kalır 2 Alıntıları - Sözleri

  • Ve Mutluluk Bir kibrit çöpü ne kadarcık yanarsa.
  • Herkes bir yol tutturmuş kendi kendine, Birbirini aldatmaya uğraşır...
  • '' Mavilik de çocukluk gibi Unutulmayacak hiç. ''
  • Çok değişti sevginin kullanımı bay memur
  • . Mavilik de çocukluk gibi Unutulmayacak hiç. .
  • Ve bu yorgun bu üzünçlü yüreği, benim değilmiş gibi hiç kimse görmeden, şöyle bir yol kenarına bıraksam..
  • Azıcık gülümsedim Ve dünya bana gülümsedi
  • Her sevda başlangıçtır bir yenisine
  • Herkes bir yol tutturmuş kendi kendine, Birbirini aldatmaya uğraşır ...
  • Unutmam Gözlerine işlemişim bütün yaşadıklarımı
  • İçimde yaz kırıkları.
  • Ve demiştin bir gün, anımsıyorum Mutsuzluk da boğabilirmiş insanı Bir gün, akşama doğru, alacakaranlıkta.
  • Her insan biraz ölüdür Biz de biraz ölüyüz.

Sonrası Kalır 2 İncelemesi - Şahsi Yorumlar

“BİR KİŞİ BİLE DEĞİLİM YALNIZLIKTAN”: “İnsanın insandan başka dayanağı yok. Yalnızlık bile başka insanların varlığı bilindikçe bir anlama kavuşuyor. Öyleyse bizim yalnızlık dediğimiz şey, bir kendini ayırmadan (tecrit etmeden) çok, kendine yönelme, kendini daha yakından inceleme yetisi olmalı.” Bazı yazılar vardır. Okumaya başladığınız zaman kelimeler yavaşça kıpırdaşıp canlanmaya, sayfadan çıkıp sizinle beraber soluk almaya başlar. Beraber yürür, beraber içer, beraber ağlarsınız. İşte Cansever’in anlatımı bu şekildedir. Kelimetraştır. Kelimeleri biçimden biçime sokup karşınıza oturtur. Kimi zaman Ruhi Bey olup çarşıda dolanır, kimi zaman Yakup olup çağrılmayı bekler. Kirli bir Ağustos’ta, Umutsuzlar Parkı’nda elinde Yerçekimli Karanfil ile Gelmiş bulunur çoğu zaman. Bazen de Oteller Kenti’nde Gül döndürür avucunda sonrasını bekleyerek… Ama bilir, tıpkı Öncesi’nin kaldığı gibi Sonrası da Kalır… “Hiçbir yere taşmıyorum, kendime sızıyorum yalnız Ben dediğim koskocaman bir oyuk” Modern Türk şiirinin yenilikçi ve en üretken -17 şiir kitabı yayınlamış- şairlerinden biridir Cansever. Edebiyatımızda dramatik monologun -bir ya da birden fazla karakterin anlatısına dayanan çoksesli şiir türü- babasıdır. Şiirlerindeki bu çoksesli anlatımının nedenini ise; insanın, günlük eylemlerini gerçekleştirirken, her biri için farklı rollere bürünüp zamanla yaşadığı kişilik karmaşasıyla asıl kişiliğini yitirmesi olarak belirtir. Yani onun monologları bireyin bölünmüşlüğü ve çelişkileri üzerinedir. Edip Cansever'e göre; “Direnmekle çevreye uymak arasında şaşkına dönen ve sürekli olarak çeşitli rollere bürünen bireyin şiirde hakkıyla temsil edilebilmesi, şiirde anlatıcılara bölünmesiyle yani dramatik bir şiirle mümkündür.” Cansever’i okurken düz bir şiir bekleyenler büyük bir yanılgıya düşeceklerdir. Onun anlatımı, düzyazıya özgü olan öyküleme, diyalog, iç monolog, oyunlaştırma gibi tekniklerin yardımıyla; imgelemeler ve sembollerle oluşturulan yeni bir şiir formudur. Şiirlerinde, kentleşmenin getirdiği bunalımla beraber çevresine yabancılaşmış, çoğunlukla yalnız, umutsuz, sıkıntılı insanları işler. “Üstüme pek uymayan bu yalnızlığı ben Taşımışım bir yolcu gibi çocukluğumdan bu yana” “Şiirle düşünmek, yalnızca buna inanırım. Şiirle düşünmenin karşıtı felsefe yapmaktır.” dese de şiirlerinde varoluşçu felsefenin izleklerini taşır. Peki, nedir bu varoluşçu felsefe? Søren Kierkegaard’ın temellerini atıp Nietzsche’nin kolonlarını dizdiği, Camus’nün önemli dokunuşlar yapıp ve son olarak Sartre’ın tamamladığı, yepyeni bir anlayışla “insani deneyimi” odağa getiren, yaşamın anlamını arama ve kişinin kendisini bulmasını sağlama çabası olan felsefedir. Varoluşçulara göre insan bu evrene fırlatılıp atılmıştır. Dolayısıyla bilinç değil, bu dünyada var olmak asıl gerçekliktir. Sartre'ın deyişiyle insan giderek "nedensiz, zorunsuz, anlamsız bir varlık" haline giriyor. "Geçmişsiz, desteksiz, yapayalnız bir varlık." Tarih denen arabaya hayvanca koşulmuş, savaşı ve ölümü bekleyen bir varlık... Ve insanın bu durumdan kurtulması için kendi özünü oluşturması gerekir. Onun şiirlerinde de karakterler özlerini bulmaya çalışır. “Bir kara parçası sanır insan Düştü mü başı derde Kendini açık denizlerde.” İkinci Yeni akımının önemli isimlerindendir. Şiirlerinde Dadaizm (1), Sürrealizm(2) akımlarının etkisi vardır. Anlatımı kapalı ve alegoriktir.(3) Ama daha sonra ‘Tragedyalar’ ile beraber açık anlatıma gidecektir. Şiirlerinde, alışılmamış bağdaştırmalar(4) ve yeni sözcükler türetilerek oluşturulan günlük konuşma dili hakimdir. Öyle ki sizi evinizden çıkarıp sokaktaki yalnızlığa götürür. Yazdıklarının aksine çok umutlu biridir Cansever. İnsanın umutsuz yaşayamayacağı söyler. Yine de şiirlerinde, hayatlarda gizli özne olmuş, herkesin hayatına dokunan ama görülemeyen insanları işler. Sebebini de; böyle insanların olduğu ve onların da anlatılması gerektiği olarak açıklar. Yoksa ölüm temasını ağırlıklı olarak işleyen bir şair şöyle dizeler yazar mıydı? “Ölüler ki bir gün gömülür İçimizdeki ölüler, dışımızdaki ölüler İnsan yaşıyorken özgürdür İnsan yaşıyorken özgürdür.” Hayatını sadece şiire adamıştır. “Şiirle düşünmek, yalnız buna inanırım” der. Ve kıymetli dostu Cemal Süreya’nın dediği gibi: “Yeşil ipek gömleğinin yakası Büyük zamana düşer. Her şeyin fazlası zararlıdır ya, Fazla şiirden öldü Edip Cansever.” Ruhi Bey’i, Yakup’u, Seniha’sı, Cemal’i, Hilmi Bey’i, Ahmet Abi’si ve gönlümde yer edinen daha pek çok karakteriyle bu dünyadan bir Ömer Edip Cansever geçti. Huzurla uyu ama şunu belirtmek isterim ki ‘mezarlı ölümsüz’lerdensin.’ Ve son olarak şu dizeleri fısıldıyor ruhumuza: “Ne gelir elimizden insan olmaktan başka” İnsan olduğumuzu hatırlayıp, insanca yaşadığımız bir dünyaya uyanmak dileğiyle. EK BİLGİLER: (1) 1916'da dil ve estetik kurallarını tanımayan, kelimelerin anlamlarına önem vermeyen, anlatım tarzı olarak olabildiğince çağrışımlara dayalı yöntem izleyen akım.  (2) 1924'te Fransa'da ortaya çıkmıştır. Sürrealistler, Freud'un psikanaliz yönteminden yola çıkmışlardır. Sanatçı bilinçaltındakileri dışa vurarak eserini oluşturur. Akıl ve mantık değersizdir. İnsanı yönlendiren iç güdülerdir, bilinçaltıdır. (3) Bir fikrin, davranışın eylemin, duygunun, bir kavramın ya da bir nesnenin simgelerle, sembollerle ifade edilmesi. (4) Birbiriyle uyuşmayan ifadelerden oluşturulan bağdaştırmadır. Kelimeler yan ve mecaz anlamlarıyla kullanılır. İmgesel, sanatlı bir anlatım vardır. (Gül)

Hepimiz insanken yaşıyoruz şiiri: Sonrası Kalır... Eğer bize uygun şair-ler-i seçemezsek, şiirin de derinliğini anlayamayız. Şiir neymiş, ne hissettirmiş anlayamayız. Okuduktan önceki ben neredeyim dedirttirebilmiş mi? Herkes okunmaz, okunmamalı. Şiirin edebi zevki olmalı. Her ne şekilde, akımda ve düşüncede yazılmışsa olsun. Edip Cansever'in şiirlerinin yolu hayattan, insandan geçiyor. Yabancısı olmadığımız çeşit çeşit duygular onun elinde daha bir göze daha bir -kulağa- :) hitap ediyor. Şiirinde çeşitli yerlerde imgeler ve yinelemeler kullanması güzel bir akis yarattı, çok yerinde ve çok dengeli. Böylece "kendini tekrarlayarak bile ne kadar büyük bir şair olduğunu göstermiş oldu" Edip Cansever. 2 ciltten oluşan bu eser gerçek anlamda su gibi aktı geçti. (Zeynep Mart)

Türk edebiyatının eşsiz çok harika şairi en üretken şairlerinden en gizemli şairi edip canseverin sonrası kalır 2 ısımlı bütün şiirlerinden oluşan şiir kıtabı gerçketen çok harika bu kitapta en sevdiğim şiir Carliston günleriydi isimli şiiridir EDİP CANSEVER Arka kapak Doğanın bana verdiği bu ödülden çıldırıp yitmemek için iki insan gibi kaldım biriyle konuşan iki insan Carliston günleri Çarliston günleriydi, yıllardan neydi? Üst üste duran masalar, üst üste duran iskemleler, üst üste duran mevsimler ve her şey indirilip serpiştirildi. Çarliston günleriydi camlar iki yanlı devinirdi gene, bir tramvay aynalardan geçer, bir ayna karşılarda bir eve girerdi Ahtapotlar, denizanaları en yakın iki ada arasında gidip gelirdi Geceler smokinliydi biraz, gündüzler rugan iskarpinli Mendiller sallanırdı sessiz filmlerde 'Biéres de la meuse' porselen bardaklarda devinir devinirdi Bana kalırsa asıl bir kertenkele umutsuz aşkına sevinirdi Bir yapış yapışlık inerdi büyük semt ağaçlarından kır gazinoları kır sarhoşları kır arabaları ve kır mutluluklarıyla kır bıkkınlıkları gelir gelir kıyılara değerdi Öyle bir değişikti ki her şey -değişik ne demekse- örneğin parmak uçlarıyla satın alınan bir pul yol aldıkça büyürdü geçtiği ülkelerde nasıl mı? iki göz ne kadarcık büyürse, denizleri andıran, uçurumları andıran gökyüzünü andıran her parlak şeyde Çarliston günleriydi, özlemler için bulunmuş bir bahaneydi -özlemek ne demekse- Yaz gelsin hele kış gelsin de bir çocuktan daha çocuk ilkyazlardan söz etme. Onlar mı?onlar hep giderlerdi -söz gelimi bir eğlenceye- kalınırdı kararsız adısz, yönsüz, umarsız -ki sanki niye böyle- Direkte bir bayrak sallanırken usul usul kaybolan bir yüzük taşı parlarken sinsi, bir kuş öttüğü yeri hiç mi hiç belli etmeden ve öttükçe öterken bir kuytu lokantada, camlarda masa örtülerinde, yaldızlı tabaklarda ah, dünya görünmez olurken kirden Hüzün mü? Hayır Dalgınlık? Hayır Burukluk? Belki Sanki bir şiirin bitimine yorgun ve isteksiz gidilirkendi. Çarliston günleriydi ama işte bir ölüye hazırlanmış bir örtüydü de sonsuzdu, buruşuktu- örtmüştü kıyılarda ayak izlerini kumlar panjurlar kapalı yelkenler inik yollar tenhadan biraz daha tenha Çakıp durur mendirekte deniz feneri yani benim anladığım -anlamak da ne demekse- bir dümdüzlüktü artık söz konusu olan doklarda tekdüze çekiç sesleri eritilmiş bir anlamsızlık gözlerde damlardan sokaklara kıpkırmızı bir eğim ve kim bilir nerde diyordu sanki biri ah duracak gibiydi kalbim. Şu gördüğünüz adam -evet, o- yapayalnız, mutsuz bir yolcu sorarım, sizce nerde yiyebilir yemeğini lokantalarda tedirgin, büfelerde sinirli, üstelik mutlu olsa ne çıkar onca en önemlisi mutluluk gerekli mi değil mi? bunu herkes kendine sorabilir bir başkasına da ama kıyıda, günbatımının altında bir kamarot bir çımacıya söyledi kardeşim, mutluluk gerekli mi değil mi? ve ekledi hemen ben kendimle konuşuyorum, hepsi bu bir ilkyaz bıkıntısı gibi. Öyleydi, çarliston günleriydi bizler mi? bizler hiç ilgilenmedik ama, o günlerden bugüne bilmem ki ne değişti işte binlerce yalnızlık gene bir arada şimdi kalabalıklar dondu masalar iskemleler oraya buraya serpiştirilmiş ne varsa eski yerlerine kondu değişmek -değişmek ne demekse- yalnızca ad değiştirdi. Çarliston günleriydi, benim aklımda rüzgarda sürüklenen ipi kopmuş, külrengi bir uçurtma. Ruhi bey alıntı ölülerki birgün gömülür içimizdeki ölüler dışımızdaki ölüler insan yaşarken özgürdür insan yaşarken özgürdür (Murat Tosun)

Sonrası Kalır 2 PDF indirme linki var mı?

Edip Cansever - Sonrası Kalır 2 kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Sonrası Kalır 2 PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Edip Cansever Kimdir?

Edip Cansever (8 Ağustos 1928–28 Mayıs 1986), Türk şair.

8 Ağustos 1928’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdi. Kapalıçarşı’da turistik eşya ve halı ticareti yapmaya başladı. 1976’dan sonra yalnızca şiirle uğraştı. Bodrum'da tatildeyken beyin kanaması geçirdi, tedavi için getirildiği İstanbul'da 28 Mayıs 1986’da yaşamını yitirdi.

Yaşamı

İlk şiiri 1944'te İstanbul dergisinde yayınlandı. Yücel, Fikirler, Edebiyat Dünyası, Kaynak dergilerinde çıkan ilk gençlik şiirlerini "İkindi Üstü" kitabında topladı. Bu şiirlerde varlıklı, her şeye yaşama sevinciyle bakan bir gencin avarelikleri, duyguları ön plandaydı. 1951'de "Nokta" dergisini çıkardı. Bu dergi genç şairlerle ve yazarlarla tanışmasını sağladı. İlk kitabından 7 yıl sonra yayınladığı "Dirlik Düzenlik" bu dönemin ürünüdür. Bu kitaptaki şiirlerde düşünceyi dil içinde eritmeye yönelen, özlü bir söyleyiş ve çarpıcı biçim arayan, toplumsal eleştiri için mizah aracını kullanan bir tutum görüldü. 1957'de yayınlanan "Yerçekimli Karanfil" ile kendisine özgü bir şiir evreni kurdu. İkinci Yeni akımının özgün örneklerini verdi. Yenilik, Pazar Postası, Yeni Dergi gibi dönemin sanat yayınlarında şiirsel canlılığı besleyen şairlerden biri oldu. Şiirinde zamanla sevinç yerini bunalıma, toplumsal dengesizlikleri eleştirme kaygısı yerini yıkıcı bir umutsuzluğa bıraktı. "Dize işlevini yitirdi" gerekçesiyle yeni arayışlara yöneldi. Şiirde tiyatrodan esinlenen diyaloglar kullandı. "Nerde Antigone", "Tragedyalar", "Çağrılmayan Yakup" bu dönemin ürünleri. Yine de İkinci Yeni içindeki bazı şairler gibi anlamsızlığı savunmadı. Kapalı, anlaşılması güç, yine de anlamdan ayrılmayan bir şiire yöneldi. Çok farklı imgeler kullanırken bile düşünce öğesini gözardı etmedi. Yapıtlarına tutarlı bir bütünlük kazandırdı. Şiirinde düzyazı olanaklarını kullanmaktan da çekinmedi. Yalnız şiirleriyle değil tepkileri ve yaşama biçimiyle de kendisinden söz ettirdi. Sürekli yazan, yayınlayan bir şair olarak ilgileri hep üstünde tuttu.

Eserleri

Şiir Kitapları

İkindi Üstü (1947)

Dirlik Düzenlik (1954)

Yerçekimli Karanfil (1957)

Umutsuzlar Parkı (1958)

Petrol (1959)

Nerde Antigone (1961)

Tragedyalar (1964)

Çağrılmayan Yakup (1966)

Kirli Ağustos (1970)

Sonrası Kalır (1974)

Ben Ruhi Bey Nasılım (1976)

Sevda ile Sevgi (1977)

Şairin Seyir Defteri (1980)

Yeniden (1981)

Bezik Oynayan Kadınlar (1982)

İlkyaz Şikayetçileri (1984)

Oteller Kenti (1985)

Hikaye,Roman

Gül Dönüyor Avucumda (Ölümünden sonra, 1987)

Şiiri Şiirle Ölçmek: Şiir Üzerine Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar. Hazırlayan: Devrim Dirlikyapan. Yapı Kredi Yayınları, 2009.

Ödüller

1958 Yeditepe Şiir Armağanı: "Yerçekimli Karanfil"

1977 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü: "Ben Ruhi Bey Nasılım"

1982 Sedat Simavi Edebiyat Ödülü: "Yeniden"

Edip Cansever Kitapları - Eserleri

  • Yerçekimli Karanfil
  • Gelmiş Bulundum
  • Sonrası Kalır 1
  • Sonrası Kalır 2
  • Bezik Oynayan Kadınlar
  • Ben Ruhi Bey Nasılım
  • Öncesi de Kalır
  • Şiiri Şiirle Ölçmek
  • Gül Dönüyor Avucumda
  • Şairin Seyir Defteri
  • Seçme Şiirler
  • Karanfil Elden Ele
  • Sevda ile Sevgi
  • Çağrılmayan Yakup
  • İlkyaz Şikayetçileri
  • Oteller Kenti
  • Kirli Ağustos
  • Umutsuzlar Parkı
  • Sonrası Kalır
  • Tragedyalar
  • Petrol
  • Nerde Antigone
  • Dirlik Düzenlik
  • İki Satır, İki Satırdır
  • Yer Çekimli Karanfil
  • İkindi Üstü

Edip Cansever Alıntıları - Sözleri

  • Gizlisi yok, bu dünyada böyle sıkılmak iyi. Sıkılmak iyi baylar Biz hazır tuttukça böyle İçi yangında alev alev Dışı buz tutmuş kalplerimizi.. (Seçme Şiirler)
  • Biz bu şafak vaktinin neresindeyiz Öyle bir umut gibi gelip geçecek Yalnızım, yalnızsın, bize kim gülümseyecek. (Şairin Seyir Defteri)
  • İçimde yaz kırıkları. (Sonrası Kalır 2)
  • “Dedim, deniz de bendim, düşleyen de denizi ve sabah olur olmaz üstünde derinliğimin bir gülümseme gibi bulacağım kendimi” (Kirli Ağustos)
  • Bir canavar gibi düşünün isterseniz Herkes kendi düşündüğüyle kalacak. (Umutsuzlar Parkı)
  • Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere Ortada bir masa Yanda bir kapı Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel Sabah. Duvarda gün tanrıları Rezeneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden Görünür ama görünmez (Nerde Antigone)
  • Ne geçmişteydi ne gelecekte İki düş parçasının kesiştiği yerde (İlkyaz Şikayetçileri)
  • Kimseye bir şey söylemedim Ama bir daha gelmedi Ne sevgi, ne nefret, önceleri bir şey duymadım Sadece gelsin istedim Uyanık bekledim Gelsin istedim Ama bir daha gelmedi (Ben Ruhi Bey Nasılım)
  • Güneşle karışıvermiş Kırın içinde ne varsa Öyle gürültüsüz ferah Sıcak sıcağına dünya. (Dirlik Düzenlik)
  • Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz (Tragedyalar)
  • Ben kendimi koruyordum Sanki bir çaresizlikten ödünç aldığım kendimi... (Çağrılmayan Yakup)
  • Çok karanlık bir cümlede durmuş gibiyiz. (Tragedyalar)
  • Renklerin gözleri var bakışlarımızı buluyor (Öncesi de Kalır)
  • Şurayı götürün dedim onlara Buraya da, burayı da Alın götürün dedim Çimenlerin tirşe buğusu üstünden Tirşe buğunun düşlere değen üstünden Düşlerin ayçiçeği giysilerinin üstünden O zaman anlatırım dedim onlara Pencere önümün niye uçtuğunu. (İlkyaz Şikayetçileri)
  • olmaz ki, kimse kimseyi sevemez. ama hiç kimse. (Ben Ruhi Bey Nasılım)
  • Hayır, beni sevmenden korkmuyorum. Beni sevmemenden korkuyorum. (İki Satır, İki Satırdır)
  • Saadet saadet evlerinde Saadeti sevmez Ibrahim'ler Ablası var saçları sıcakta Çözülmüş buzlar gibi akar (Dirlik Düzenlik)
  • Biliyor musun ? az az yaşıyorsun içimde.. (Gelmiş Bulundum)
  • Müthiş sıkılıyorum. Daha kötüsü, insanlardan soğuyorum galiba. Oysa ben onlarsız, onlara güvenmeden edemem. Ama elimden ne gelir. Sevgiden, yakınlıktan, insanca davranmaktan anlayanlar o kadar az ki. (Şiiri Şiirle Ölçmek)
  • “Yağmurdan çok, beni yağmur yağmış günlerin hatırlanması ıslatır.” (İki Satır, İki Satırdır)

Yorum Yaz