Sosyalizm ve İnsan Ruhu - Oscar Wilde Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Sosyalizm ve İnsan Ruhu kimin eseri? Sosyalizm ve İnsan Ruhu kitabının yazarı kimdir? Sosyalizm ve İnsan Ruhu konusu ve anafikri nedir? Sosyalizm ve İnsan Ruhu kitabı ne anlatıyor? Sosyalizm ve İnsan Ruhu kitabının yazarı Oscar Wilde kimdir? İşte Sosyalizm ve İnsan Ruhu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Oscar Wilde
Çevirmen: Fuat Sevimay
Yayın Evi: Aylak Adam
İSBN: 9786054849024
Sayfa Sayısı: 67
Sosyalizm ve İnsan Ruhu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Zalimce kullanıldığında, kendisini ortadan kaldıracak olan isyan ruhunu ve Bireyselliği ortaya çıkararak aslında faydalı olur. Belli bir miktarda yumuşak başlılıkla kullanıldığında ve ödüllerle desteklendiğinde ise toplumu, akla hayale gelmeyecek derecede yozlaştıran bir hal alır. Bu durumda insanların kendilerine uygulanan baskının farkına varma şansı azalır ve başları okşanan hayvanlar gibi, bayağı bir konforun içinde, diğer insanların düşünceleriyle, diğer insanların belirlediği standartlara göre yaşadıklarının, diğer insanların ikinci el saydığı kıyafetleri giydiklerinin ve hiçbir zaman kendileri olamadıklarının farkına varmaksızın yaşamaya devam ederler.”
Oscar Wilde’ı bir sosyalist olarak düşünmek, pek çok insan için şaşırtıcıdır oysa Wilde, bu düşünceleri ile yer yer Marx’ın sosyalist düşüncesine ve komünist idealine yaklaşır. İnsanların başkaları için kendilerinden vazgeçercesine çalışmasını istemez; sermayenin tek bir elde toplanmasının getireceği zararlardan, mülkiyeti koruyan bir devlet anlayışının halkını nasıl ezdiğinden ve hiçleştirdiğinden bahseder… Haksız mıdır?
Sosyalizm ve İnsan Ruhu Alıntıları - Sözleri
- Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan "vardır", hepsi bu.
- Hoşnutsuz olmaya gelince; eğer bir insan bu koşullar altında, bu kadar düşük standartları olan bir hayattan hala hoşnut oluyorsa, onun insan olmasının pek de bir anlamı yok demektir.
- Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan ‘vardır’, o kadar.
- Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan '' vardır '' o kadar...
- itaatsizlik insanın asıl erdemidir. İlerlemeler itaatsizlik yolu ile gerçekleşir, itaatsizlik ve isyan yoluyla.
- Yaşamak dünya üzerindeki en nadide şeydir. Çoğu insan sadece var olur; hepsi budur.
- yoksulluk sorununu, yoksul insanların hayatta kalmasını sağlayarak ya da daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak çözmeye çalışıyorlar.
- "Sürgünün acısını şu dizelerle dile getirir: Başkasının ekmeğinin ne denli tuzlu başkasının merdiveninden çıkmanın ne denli zor olduğunu göreceksin."
- insan önemli olanın var olmak değil, sahip olmak olduğunu düşünmüştür. İnsanoğlunun gerçek mükemmelliği, sahip olduklarında değil, insan olarak ne olduğunda saklıdır.
- Ama şunu da itiraf etmeliyim ki, şu ana kadar karşıma çıkan sosyalist görüşlerin birçoğu, gerçek anlamda bir baskı olmasa da, bir otorite fikriyle kirletilmiş gibi görünüyor.
- "Yaşamak, nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur."
- İnsanın yaparken zevk almadığı bir işi yapması hem zihnen hem de fisiksel olarak ona zarar verir.
- "... kişiliğe ahengini veren asilik değil, huzurdur."
- İlerleme, ütopyaların gerçekleşme sürecidir.
Sosyalizm ve İnsan Ruhu İncelemesi - Şahsi Yorumlar
“İnsan özgür doğar, oysa her yerde zincire vurulmuştur.” Çokca etkilendiğim kitabın incelemesi ile sayfalarınızı işgal etmeye geldim.Geldim derken yeni tesislerden çıktım.Güzel bir yolculuk sürdü. Tesis ne oluyor derseniz? J. J Rousseau okuma ve anlama yolculuğu. Yazarımız esere şöyle bir giriş yapmış ;Sosyalizmin tesisinden elde edilecek belli başlı kazanç, hiç şüphesiz, bunun bizleri o pek sıkıcı şeyden, başkaları için yaşama zorunluluğundan kurtarması olacaktır ki, halihazırdaki gidişatta, bu hemen hemen herkesin üzerine bir heyula gibi bir şey. Orada kastedilen Sosyalizm tesisinin sahibi Wilde ve ben ise o tesislere giriş yapmış bir yolcu. Bu yolculuk esnasında, en çok beğendiğim bu tesislerde düşünce darağacımı daha da genişleten yazarın düşüncelerine ortak oldum. Okuyun, okuyun lütfen okutunda. Ne düşünüyorsanız düşünün ama bu kitabı bir kere okuyun. Ben ilk kez okuyuşumun ardından,birkaç daha okuyacağım bu eseri. Hayat sahası denilen alana en iyi şekilde yaymak için. Hiçbir zaman tesiri geçmeyecek bu eserin içeriğine ve fikirlerine gelelim. kitap/sosyalizm-ve-insan-ruhu--128005 ilk kez 1891 yılında yayınlanmış. Bi hayli zaman geçmiş üzerinden. Yayınlandığı dönemin ortamına bakarsak ülkeler arası çatışmalar, sanayi devrimi ile toprak sömürgeciliği yapan birçok devlet... İrlandalı bir adam çıkıp Bireysel Sosyalizm'i savunan görüşleri paylaşacak, kitabı okurken bu adam “kurşuna kafa atmış ” dedim kendi kendime. Düşünün, her yerde sömürgecilik baş gösterirken, biri çıkıp diyorki emperyalizm değil, bireysel sosyalizm olsun. İşi pek kolay olmamıştır tabi, malum otorite ne derse o olur. Şöyle devam edelim ;diyor ki siz otoriteler, yoksulluk sorununu yoksulları hayatta kalmalarını sağlayarak çözmeye çalışıyorlar; ya da çok daha ileri bir ekolün yaptığı gibi, yoksulları oyalayarak. Burda insanlara, tıpkı köle sahiplerinin, kölelere yaptığı gibi bir şey. “Sanatta, halk, genelgeçer olanı seçer.” Sanat ve sosyalizm İlişkisine böyle değinen yazar, toplumun meşrulaştırdığı yani en iyisi olarak seçtiği sanaat eserine eleştirenlerini eksik etmiyor. Bunu bir hastalık olarak tanımlıyor. Sosyalizmi kişi ve ruh açısından yorumları ile devam eden yazar şöyle diyor ;Üç çeşit despot vardır :beden üzerine zorbalık kuran, ruh üzerine kuran ve beden ile ruh üzerine kuran. Despotları ise şöyle betimliyor ;beden üzerine Prens, ruh üzerine papa, beden ile ruh üzerine despot kurana ise halk denilir, diyor. Sosyalizmi ve birçok alanı, iğneleyici mizahı ile ilişkiler kurduran yazar, bireysel sosyalizm destekcisidir.Bireyseelliğe sıkıca inanan yazarımız, neden sosyalizm sorusuna ithafen şu yanıtları verir ;Sosyalizm yoksulluk sorununu, Bilim hastalıkları ortadan kalktığında, duygusallık düşkünlerinin alanı daralacak, insanın sempati alanı genişleyecek, insan daha sağlıklı ve içten olacak. Rousseau genel anlamda şöyle düşünür ; Genel İrade, bütün topluluk ve bütün devlet için en iyi olan şeydir. İnsanlar korunma için birlikte yaşamayı seçtiğinde, görünüşe göre özgürlüklerinin çoğundan da vazgeçmeleri gerekir. Hobbes ve Locke da aynı şekilde düşünmüştü. Geniş bir topluluk içinde yaşarken gerçekten nasıl özgür kalabileceğinizi anlamak güçtür. İnsanları kontrol edecek yasalar, davranışlarını sınırlayacak kurallar olmak zorundadır. Ancak Rousseau, bir devlet içinde yaşayan bireyin, hem özgür olabileceğine hem de devletin yasalarına itaat edebileceğine inanır ve bu özgürlük ve itaat düşüncelerinin, karşıtlık içinde olmak yerine birleştirilebileceğini düşünür. Bir alıntı ile incelememi bitirebilirim ;“Bazı insanlar “vardır” o kadar.”Kesinlikle okuyun, okutun. Keyifli okumalar dilerim. (Uğur)
Kitabın başında da Roll Dergisinin söylediği gibi; — Nereden başlamalı? Oscar Wilde’ın bizim için ne ifade ettiğinden mi? Sol sayfalardan mı? Wildenin makalesine paralel giden metinlerden, onları nasıl ve niye seçtiğimizden mi? Belki de Erkin Koray’ın mesafeler’iyle ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘insan insandır ve buda oldukça güç varılacak bir merhaledir’ cümlesiyle başlanabilir. Veya Aşık Daimi’nin ‘madem ki ben bir insanım’ ıyla birlikte William S. Burroughs’un ‘insan, isim değildir, sıfattır’ değişiyle mi? — Oscar Wilde Sosyalizm ve İnsan Ruhu kitabında; toplumsallığa değil de, bireyselliğe vurgu yapan sosyalizm anlayışını dile getiriyor, ‘Sosyalizminden, elde edilecek en büyük kazancın başkaları İçin yaşama zorunluluğundan kurtarmak, kalabalıkların inanç ve değer yargılarının çoğu zaman mutlakiyetçi otoriteye yol açtığını erken bir tarihte görmüş olan Wilde, geleneksel ahlakçılıklara, din temelli hayır kurumlarına karşı çıkar, insanın hayırseverliğe muhtaç olma durumundan kurtulması olduğunu vurgular. Öyle bir kurtuluş ki, sömürmeyi ortadan kaldırarak insanlara kendi hayatlarını zenginleştirmede eşit imkanlar yaratsın, böylece bir insanın başka bir insana acımasının, yardım etmeye çalışmasının, ama bir türlü gerçekten yardım edememesinin bütün manevi yükünü de ortadan kaldırsın. ‘Bu gerçekleşmedikçe İnsanın gerçek özgürlüğü de mümkün olmayacaktır.’ demiştir. [ insan sevdiği vücudu karalamaz!...] Oscar Wilde’ın sosyalizm ve insan ruhu üzerine yazdığı uzun makale de bizim için öyleydi. Her sayfasına not düştük, işaret koyduk. (Ama altını çizmedik) ‘Bana bir not, bundan sonra okuduğum kitapların satırlarının altını çizmeyeceğim, işaret koyup yada Notlar düşüceğim.. insan sevdiği vücudu karalamaz!...’ genel yaşamda da düşünürsek de bu cümleyi gayet açık ve anlamlı.. iyi okumalar, (Gökyüzü)
Kitabın ön sözünde sosyalizm ve oscar wilde isimlerinin yan yana gelmesi şaşırtıcı olabilir gibi şeyler yazılı ama bence hiç de değil, tam aksine oscar wilde gibi yazılarında da hep şahit olduğumuz üzere 'güzel'e tutkun, estetik duygusu son derece gelişkin birinin sosyalizme inanmasında şaşırtıcı hiçbir taraf yok. Söyledikleri, temelde Marx öncesi ütopik sosyalistlerini andırıyor, -o, her ne kadar ütopik olmadığını söylese de-. Bireyselliğin sosyalizm sayesinde gerçek anlamda açığa çıkacağı gibi ilk bakışta ters gibi gelebilen ama özünde doğru bir noktaya işaret eden ilginç sözler barındırıyor kitap. Düşününce toplum olabilmek için de, sınıf bilinci için de öncelikle birey olmak, kendi gerçekliğinin farkına varmak gerekmiyor mu zaten? Öyle olmadığı için de halk değil sürü oluyoruz çoğu zaman. Bu noktada Valerie solanas'ı hatırlıyorum. Onda da -erkek kadın saçmalıklarını saymazsak- sevgi ve çalışma hayatı üzerine buna benzer değerli pasajlar mevcuttu. Elbette ki meselenin devrim yapmakla hallolmayacağı ve esas meselenin onu korumak olduğunu, bunun için de o nefret ettiği otorite ve şiddete biraz ihtiyaç olduğunu bilemezdi tabi. Bunlar onun yaşamından sonraki deneyimler. Bkz. Lenin<3 Ki zaten söylediği şeyler esas olarak felsefi açıdan kavranmalı. Estetize edilmiş soylu bir itiraz! Bazen o kadar güncele ve dar politik yaklaşımlara dalıyoruz ki esas olayı unutuyoruz. Bana göre sosyalizm her şeyden önce insan sevmenin ideolojisidir. Onu en estetik haliyle açığa çıkarmanın mücadelesidir. En temel nokta budur. Yer yer bu kavrayışın hatırlanmasında fayda var. Hele yaşadığımız zaman gibi devrimin gerilediği, gericiliğin hortladığı, ilericilik anlamında yaprak kımıldamadığı zamanlarda başlangıç noktasına dönmekte fayda var: O içteki cevheri canlı tutabilmek için. Yoksulluk, eşitsizlik, insanın insanı sömürmesi ve bununla birlikte sadece mevcut durumu sürdürmeye yarayan lanetli hayırseverlik gibi şeylere sonsuz bir kin; iyiye ve güzele, insan ruhunun çiçek açacağı o eşitlik ve kardeşlik davasına sonsuz bir inanç. Oscar Wilde'nin bu duygularını ben de paylaşıyorum. Çünkü bu kin ve inanç olmadan hayat son derece anlamsız. Ve mesafeler çok can sıkıcı:/ (Baba)
Kitabın Yazarı Oscar Wilde Kimdir?
16 Ekim 1854 yılında doğdu, Ünlü cerrah William Wilde'ın oğludur. Dublin'de Trinity College'ta okudu, 1874'te Oxford'a girdi. 1881 yılında Amerika Birleşik Devletleri'ne gitti orada estetik üzerine bir dizi konferans verdi. İlk tiyatro oyunu Vera New York'ta sergilendi. Bir süre Paris'te yaşadı, orada Verlaine ve öbür sembolist şairlerle tanıştı. İngiltere'ye dönünce Mutlu Prens'i (1888) yazdı. Oscar Wilde, 1884 yılında Constance Lloyd'la evlendi. Wilde, İngiltere'de estetizmin ve 'sanat sanat içindir' hareketinin başlıca temsilcisi olmuştur. Wilde, eşcinsellikle suçlanarak iki yıl cezaevinde yatmıştır. Daha sonra Fransa'ya sürgün olarak gitmiş, 30 Kasım 1900 yılında yoksulluk içinde ölmüştür.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Oscar_Wilde
Oscar Wilde Kitapları - Eserleri
- Mutlu Prens
- Mutlu Prens - Bütün Masallar, Bütün Öyküler
- Ciddi Olmanın Önemi
- De Profundis
- Bay W. H.'nin Portresi
- Lord Arthur Savile'in Suçu
- Vera veya Nihilistler
- Nar Evi
- Salome
- Lady Windermere'in Yelpazesi
- Sosyalizm ve İnsan Ruhu
- Hep Bir Şeyi Unutmuş Gibi - Aforizmalar
- Yıldız Çocuk
- Öyküler
- Sanatçı: Eleştirmen, Yalancı, Katil
- Yalanın Yozlaşması
- Bencil Dev
- Önemsiz Bir Kadın
- The Nightingale and the Rose
- Candan Dost
- Violette'in Aşk Destanı
- Teleny
- The Model Millionaire
- Şiirler - Tiyatro Oyunları - Denemeler
- The Fisherman and His Soul
- Bütün Eserleri
- Dorian Gray'in Portresi
- Reading Zindanı Baladı
- Tarihsel Eleştirinin Doğuşu
- Hikayeler 2
- An Ideal Husband
- Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #1
- Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #2
- Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #3
- Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #4
- Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #5
- Marvel Illustrated: Picture of Dorian Gray (2007-2008) #6
- Üç Büyük Yazardan Aforizmalar
- Mutlu Prens * Dorian Gray'in Portresi
- Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar
- Yaşı Olmayan Klasikler 2
- Dorian Gray'in Portresi
- Muammasız Bir İsfenks
- Canterville Hayaleti
- Genç Kral
- Mutlu Prens-Küçük Kara Balık-Küçük Prens
- Kırık Kalpler Bahçesi
- The Importance of Being Earnest and Other Plays
- The Plays of Oscar Wilde
- Essays and Lectures
- The Remarkable Rocket
- Küçük Prens-Mutlu Prens
- De Produndis The Ballad of Reading Gaol & Other Writings
- Collected Poems
- Selected Plays
Oscar Wilde Alıntıları - Sözleri
- Bildiğim başka bir şey daha var -Ki bilmeli benim gibi herkes de- İnsanın kardeşlerine ettiğini İsa Efendimiz görmesin diye Utanç tuğlalarıyla, parmaklıklarla Örüldü yapılan her hapishane. Parmaklıklar güneşi engelledi, Kararttılar tatlı ay ışığını, Cehennemi böyle ört bas ettiler Yaptıkları bütün iğrenç şeyleri İnsanoğlundan, tanrının oğlundan Gizlemeyi ustaca başardılar. Zehirli otlar gibi kötülükler Büyür hapishanenin havasında, Yok olur burada harcanıp gider İyi olan ne varsa insanda: Kapıyı tutar soluk bir keder Umutsuzluk bekçiliğini yapar. (Şiirler - Tiyatro Oyunları - Denemeler)
- Toplum, suçluları çoğu kez bağışlar. Hayal kuranları ise asla. (Yalanın Yozlaşması)
- Yaşamak dünyada en ender bulunan şeydir. Çoğu insan "vardır", hepsi bu. (Sosyalizm ve İnsan Ruhu)
- Kim bir el dokunuşuyla ortaya çıkan değişik duygular hissetmemiştir ki? (Teleny)
- Ben farklı düşünüyorum. Yaratıcılıkla eleştirmenlik arasındaki karşıtlık tamamen yapaydır. Neden dersen, eleştirme yeteneği yoksa sanatsal yaratıcılık olarak nitelenmeyi hak eden hiçbir yetenekten de söz edemeyiz. Sen biraz önce sanatçının bizim için hayatı kavramasını ve hayata geçici bir mükemmellik vermesini sağlayan o ince, seçici ruhtan ve gelişkin seçme yeteneğinden söz ediyordun. lşte dostum, o seçici ruh,bazı şeyleri saf dışı bırakan o zarif mizaç, gerçekten de en karakteristik şekliyle eleştiri yeteneğidir; bu yetenekten yoksun birinin, sanatsal bir şey yaratması mümkün değildir. (Sanatçı: Eleştirmen, Yalancı, Katil)
- Başkasının başına gelen her şey insanın kendi başına da gelir. (De Profundis)
- Dertleri çok severim. Ciddi olmayan tek şey onlardır. (Ciddi Olmanın Önemi)
- "yaşamak dünyadaki en ender şeydir, çoğu insan sadece var olur" (Yalnız Sıkıcı İnsanlar Kahvaltıda Parıldar)
- -Amacın neydi? -Tek bir adama esir düşmüş otuz milyona hürriyetini kazandırmak. (Vera veya Nihilistler)
- Yaşamak çok nadir rastlanan bir şeydir. Çoğu insan sadece var olur. (Şiirler - Tiyatro Oyunları - Denemeler)
- İnsanların az bir kısmı mutlu, bir o kadarı ise mutsuzdur. Geri kalanların tümü; mutlu gibi görünen mutsuzlardır. (Violette'in Aşk Destanı)
- Hiç kimse gerçek olduğunu bildiği bir şey uğruna ölmez. İnsanlar gerçek olmasını istedikleri şeyler için ölürler, çünkü kalplerindeki bir korku onlara inandıkları şeyin aslında gerçek olmadığını söyler. (Bay W. H.'nin Portresi)
- Ben, uykuda sultandım, uyanınca hiç oldum W. Shekespeare (Öyküler)
- O zavallı çocuğu ağacın tepesine oturtacağım ve sonrasında da duvarı yıkacağım ve bahçem sonsuza kadar çocukların oyun yeri olacak. (Bencil Dev)
- 'Pek çok güzel çiçeğim var, ' dedi; 'ama en güzel çiçekler çocuklar.' (Mutlu Prens * Dorian Gray'in Portresi)
- Ahlâk, kişisel olarak sevmediğimiz kişilere karşı takındığımız tavırdır. (Hep Bir Şeyi Unutmuş Gibi - Aforizmalar)
- Nereyi seviyorsan dünyan orasıdır! (Mutlu Prens)
- Men marry because they are tired; women, because they are curious: both are disappointed. (Bütün Eserleri)
- " Kertenkeleler yaradılış olarak felsefeye yatkındılar. Yapacak işleri olmadığı ya da yağmur yağdığı için dışarı çıkamadıkları zamanlar da, saatler saati oturup düşündükleri olurdu. (Nar Evi)
- Kıskançlık da pek korkunç bir şeydir; insanın ahlakını bozar. (Candan Dost)