Spinoza'nın Tao'su - Moris Fransez Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Spinoza'nın Tao'su kimin eseri? Spinoza'nın Tao'su kitabının yazarı kimdir? Spinoza'nın Tao'su konusu ve anafikri nedir? Spinoza'nın Tao'su kitabı ne anlatıyor? Spinoza'nın Tao'su kitabının yazarı Moris Fransez kimdir? İşte Spinoza'nın Tao'su kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Moris Fransez
Yayın Evi: Kabalcı Yayınevi
İSBN: 9786055272197
Sayfa Sayısı: 368
Spinoza'nın Tao'su Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Goethe, Hegel, Nietzsche, Marx, Freud, Einstein ve daha nice büyük düşünür, Spinoza'nın hazırladığı entelektüel iklimde yetişti. Onlar, Spinoza'nın etkisinin açıkça görüldüğü yapıt ve kuramlarıyla, dünyaya bakışımızı değiştirdiler.
Bu kitapta Moris Fransez, Spinoza'nın ETİKA adlı başyapıtında ortaya koyduğu, ETİK felsefesini açık ve net bir dille çözümlüyor. Ayrıca, Spinoza'nın modern düşünce üzerindeki etkisini, alışılmış akademik yaklaşımlardan çok farklı bir bakış açısıyla irdeliyor. Bir yandan da, "Filozof Okuyucu"ya Spinoza düşüncesinin, Budacılık ve Taoculuk gibi, bir iyi yaşama arayışı, bir iç özgürlük yolu olduğunu gösteriyor.
Spinoza'nın Tao'su Alıntıları - Sözleri
- Spinoza’nın Etik'ini okumaya talip olanlar arasında Leibniz de vardı. O da uzun bir araştırmaya tabi tutulmuş, bilim ve metafizikte ustalık derecesi gözden geçirilmiş, düşünce özgürlüğüne, karakterine, kişisel ahlakına bakılarak Etik’i okumaya layık olduğuna karar verilmişti.
- "Doğasından belli bir etkinin doğmadığı hiçbir şey yoktur. "
- ...acaba bana, eğer gerçekten ve inanmak istediğim gibi düşmüşse, onu düştüğü uçuruma sürükleyen, o ilk adımı gösterebilir misiniz?
- "Bilimsel araştırma, insan etkinlikleri dahil, bütün olayların doğa yasaları ile belirlenmiş olduğu varsayımına dayanır. Dolayısı ile araştırmacı bir bilim insanının, olayların bir dua ile yani doğa üstü bir varlığa yapılacak bir dilek ile etki altında bırakılabileceğine inanması çok zordur... Yine de bilimin yolunda gitmeye kendini ciddi bir biçimde adamış herkes, insanın aklından çok daha üstün bir aklın, kendini doğa yasalarında açığa vurduğuna ikna olur. Mütevazı güçlerimizle kendimizi önünde âciz ve saygılı hissetmemiz gereken bir akıldır bu." ( Einstein )
- Nasıl ki doğayı anlamak için Doğanın dışından getirdiğimiz bilgilere başvurmanın, bizi yanıltmaktan başka yararı yoksa Kutsal yazıların içeriğini anlamak için de, bu yazıların dışından bilgilere başvurmanın bir yararı yoktu. Mucize ve vahiyler gibi "Doğal Işıkta" bize aşikar görünmeyen, alışılmamış, bizim anlayışımızı aşan olayları ancak bu şekilde anlayabilirdik. Böyle hareket edilmezse, peşin fikirlere ve ön yargılara düşmek kaçınılmaz olurdu. Sonuçta, araştırılan, kutsal kitaplarda yazılı olan olayların gerçek olup olmadığı değil, kendi içlerinde tutarlı olup olmadıklarıydı.
- New York İnstitutional Synagogue'un hahamı Rabbi Herbert Goldstein, Einstein'a kısa bir telgraf çekmeye gerek duymuştu: Do you believe in God? Stop. Einstein'in yanıtı her zamanki gibi dürüstçe ve kesin olmuştu: "Ben kendisini var olan şeylerin düzenli uyumunda açığa vuran Spinoza'nın Tanrısına inanıyorum, insanların kader ve eylemlerini kendisine tasa eden bir Tanrı'ya inanmıyorum"
- "Felsefe, önümüzde sürekli bir biçimde açık duran o yüce kitap olan evrende yazılıdır.Fakat insan bu kitabı, yazılı olduğu lisanı çözmeyi ve onu oluşturan harfleri okumayı öğrenmeden anlayamaz. Kitap, Matematik lisanında yazılmıştır ve harfleri üçgenler, daireler ve diğer geometrik şekillerdir." (Galileo)
- Benim bu dingin , huzurlu konuma gelmemi engelleyen bir şeyler var. Bir sürü şeye bağımlıyım . Bana sürekli bir mutluluk vermediklerini bilmeme rağmen , bir sürü şeyin peşinden gitmemezlik edemiyorum . Doğamı düzeltemiyorum. Peki doğamı düzeltmek ne anlama geliyor ki? İrademi düzeltmek mi? Oysa iradem dediğim şeyin sadece bir sözcükten ibaret olduğunu biliyorum . Benim içimde , beni bir şeyler istemeye iten bir güç var ve benim bu güç üzerinde fazla bir egemenliğim yok . gördüğüm kadarıyla , sadece “anlama yeteneğimin” üzerinde bir egemenliğim var . Yani işin özünde , doğamı düzeltmek derken tüm yapabileceğim , onu anlamaya çalışmaktan ileri gidemez.
- Yaşam malzememizden berbat bir şey çıkarmak da, bundan bir sanat yapıtı yaratmak da bize kalmıştır.
- Bir insana nasıl mutlu olacağı tanıtlanırsa, bunun o insanın mutluluğuna bir katkısı olur mu?
- Şeyleri kolaylıkla ve yanılgıya düşmeden kavrayabilmesi için anlama yeteneğimizi tedavi etmenin ve saflaştırmanın bir yolunu bulmalıyız.
- "Özellikle kitlelere güvenilemeyeceğini, güruhlara fazla bir şey öğretilemeyeceğini, kalabalıklara laf anlatmanın, hazırlıklı olmayanlara yeni bir şey anlatıp kendini dinletmenin ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu biliyordu ve bunu bir an aklından çıkarmamak için yüzüğüne CAUTE (temkinli ol) ibaresini kazdırmıştı."
- Rembrandt, Kutsal kitaplardaki kişiliklerin fiziksel olarak mahallesindeki Yahudilere benzediğine inanıyor. Rönesans sanatında görülen ülküselleştirilmiş figürasyonların gerçeği yansıtmadığını düşünüyordu. Örneğin Hz. Davud(David) hep güzel bir sarışın adam olarak gösteriliyordu. Kendisi ise, tasarladığı "Şaul önünde harp çalan David" tablosuna mahalleden zayıf ve esmer bir çocuğa modellik yaptırmıştı. İşte bu kara kuru çocuk, sevgili dostu Menase ben Israel'in parlak öğrencisi Baruh de Spinoza'dan başkası değildi.
- En yüce, en üstün şey kişinin, bu üstün doğanın - mümkünse başka bireylerle birlikte - keyfine varmasıdır.
Spinoza'nın Tao'su İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Zaman Kaybı: Yazar önsöz kısmında sadece kendi fikirlerini belirtmekle kalmamış bilgi düzeyinde oldukça yanlış bilgiler vermiştir. Sözgelimi yazar sayfa 17’de Nietzsche’nin bunalıma girme nedenini yaşamın anlamını yitirmesi olarak belirtmektedir Ve yine sayfa 20’de Nietzsche’nin fikirlerinin nefrete ulaştığını ve hatta çok yaygın yerleşik söylem olan Nazilerin uygulamalarına zemin hazırladığına göndermede bulunmakta. Yazar; etik felsefesinin başlangıcını Spinoza’ya dayandırmakta, Batı felsefesinde felsefenin epistemoloji ve varlık felsefesinden (arkhe) öteye gitmediğini diyecek kadar ileri gitmiş. Sokrates ne derdi buna acaba? Magna Moralia yazarı Aristo? Geçelim. Yazar bölüm 1’de Endülüs’te bilim ve felsefeye kuşkuyla bakılmadığını, oldukça hoşgörülü bir ortam olduğunu söylüyor söylemesine de, Spinoza gibi nerdeyse afaroz edilip sürgüne yollanan İbn-i Rüşd beliriyor birden karşımda. Beni hatırlat, beni hatırlat! Van den Eden’in kızıyla Spinoza’yı yaşıt olarak görmesi(ki Spinoza 20 yaşlarındayken, kız 13 yaşlarındadır), Sefarad Yahudilerinde hoşgörülü ve tartışmaya açık bir ortamın olduğunu dillendirmesi, kitabın son bölümlerinde Marx, Freud ve Einstein’ı inançlı( semavi dinlere inanmasalar da inançlı,deist )gibi gösterme ve gerçek tam aksine olmasına rağmen ikna çabası vs’dan oluşan bir sürü hata. Zaman kaybı diyelim. Okumak isteyen okura tavsiye edilmez. (Emre Levent)
Felsefe okuyucusunun istediği hap ile beslenmek değil, beslenirken biraz da lezzet almak hatta, bir şölene katılmaktır. Diyor yazar bir bölümde. Kitabı da Spinoza'nın Etika'sının ve genel anlamda hayatının bir incelemesi olarak düşünebiliriz. Yazara dair söylenmesi gereken belki de akılcı bir inceleme yaptığıdır. Spinoza'yı bilim ve felsefe tarihinin entelektüel ortamında bir dönüm noktası olarak görüyor, fakat kuramın ereğini gerçekleştirrmediğini savunuyor. Çünkü spinoza'nın yolunu bir bilgelik ve ustalık yolu olarak görüyor. Spinoza okuyanlar için tekrar edeyim. Etika'da Tanrı/Doğanın varlığını bir zorunluluk ve kendi kendinin nedeni olarak görüp duyguları ve insani durumları da anlama çabası içinde içsel bir özgürleşmeye kapı aralıyor. Bu noktada yazar 'Tanrıyı insanlar cehaletin sığınağı yapmışlardır.' savıyla 'Akıllı inançtan inançlı akla' gidildiğini ispatlamış oluyor. Son bölüm, Spinoza'nın Etkilerinde ise Marx, Freud ve Einstein gibi dehaların nasıl etkilendiğini, kendi gruplarında da dışlanan ve Tanrı tanımaz düşünülen Katoliklerin yolculuğundan bahsetmiş biraz. Bana göre Etika'dan sonra okunup tekrar Etika'ya dönüş yapılması gereken bir eser bu. Çünkü Etika da ilginç bir şekilde her okunuşta farklı anlamlar bulduruyor. Çevirisi ve tek kitabı olmasına rağmen yazarın dili oldukça başarılı. Benim için çok verimli oldu.. (Disconnectus Erectus)
Spinoza hakkında farklı bir kaç kitap daha okumuş biri olarak şunları not etmem lazım. Bu kitapta Spinoza'nın hayatına dair bahsedilen bazı şeyler doğru değil. Mesela müze olarak kullanılan evindeki kitaplar onun okuduğu kitaplar ama o baskılar değil. Daha sonra bulunan listeye göre mezatardan, kütüphanelerden ve kitabevlerinden elde edilenler ile oluşturulan bir kitaplık. Spinoza'nın cerem (afaroz değil) edilmesi oldukça sert, cezası o kadar yüksek ki yanına belli mesafe yaklaşılması bile yasak, bu eserde ise hatalı şekilde tersi söyleniyor. Mali sıkıntılı çektiği bilinen bir gerçek kitapta bir yerde çekmediği söyleniyor oysa diğer yerlerde çektiğine dair imalar da mevcut. Başka kaynaklar mercek yontma işi ile hayatını sürdürdüğünü, ve silisyum zehirlenmesi nedeniyle öldüğünü yazıyor, zaten yazar da akciğer hastalığından bahsediyor. Spinoza kendisini cerem yapan kurum tarafından hala affedilmiş değil, İsrail hükümeti onu affetmiş ve hakkını telim etmek için adını bir bulvara bile vermişler. Katı Yahudi taraftarları hala onunla uğraşmaya devam eder. Spinoza Yahudilikle ilginisi ilk okumaları sırasında yavaş yavaş kaybederek hepten kesmiştir. Onu hala bir Yahudi olarak tanımlamak onun bu dinle ilgisini hala kurmaya çalışmak bence kitaptaki en büyük yanlışlardan bir tanesidir. Şu an bir çok Yahudi cemiyeti onu sahiplenir, kendisini (kitapta da yer yer vurgulandığı gibi) "laik yahudi" olarak tanımlamaya çalışır. Ne demektir ki "Laik Yahudi", bir insan laik olamaz, devletler laik olur. Spinoza kendine has bir Tanrı kavramı algısı izah eder, bu cezalandırmayan, ödüllendirmeyen, insana has hiç bir özelliği olmayan, kurallar biçimi ortaya koymuş önü sonu olmayan bir tanımdır (deizm). Yazar Spinoza'yı takip eden onu ilke alan önemli insan olarak hep Yahudi kişilikleri on plana çıkarmış (Marks, Freud, Einstein). Bu şekilde bir Yahudilik güzellemesi çok dikkat çekici. Marks'a, Einstein'e dindar demeye varan tespitler çok maksadı aşan cinsten. Yazarın Spinoza'nın fikirlerini kendince izah ediş tarzı fazlasıyla kişisel ve dayanaktan yoksun. Belirlenmiciliği (determinizm) bu kadar katı şekilde kabul etmekle herşeyin zaten belli olduğunu, dolayısı ile her ne yaparsak zaten belli idi ve Tanrı bunu baştan belli etmişti demek Spinoza'nın iyi olmak mutlu olmak adına bir şeyleri yapmayı amaçlaması savına ters düşüyor. Etika okunması çok zor, ben sizin yerinize okudum anlayacağınız şekilde size anlatayım demek biraz kibirlice geldi bana. Ayrıca Spinoza'nın bu aydınlanmasını ve bu aydınlanmayı tüm insanlığa ulaştırma çabasını söyleyip bunu da övdükten sonra, etika okunması çok zor demek bir çelişki. Spinoza öğretisi ile uzak doğu dinleri arasında bağ kurmaya çalışmak çabası anlaşılır ama yeterince izah edilmemiş. Kuantum fiziğine değinilmediğinden belirlenimiciliğin eksikliği gözden kaçmış. Bu kitap Spinoza felsefesini mi anlatıyor, Spinoza biyografisi mi, Etika üzerine bir deneme mi belli değil. Bunlara rağmen; tanrı kavramını bu kadar cesurca eleştiren, beynin nasıl kendi başına karar aldığına dair bilgiler veren, Spinoza hakkında farkındalık yaratan, etika diye bir nefis eser var haberiniz olsun diyen bu eseri bana okutan değerli insana sevgi ve saygım sonsuz. Aşık olun. İyi okumalar dilerim. (Ünal Özüm)
Spinoza'nın Tao'su PDF indirme linki var mı?
Moris Fransez - Spinoza'nın Tao'su kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Spinoza'nın Tao'su PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Moris Fransez Kimdir?
Moris Fransez 59 yaşında bir işadamı. 30-35 yıldır ticaretle uğraşıyor. 20 yıldır da aikido yapıyor ve artık bir aikido hocası. Bunların hepsinden daha uzun bir süredir de filozof. Şimdi de filozofluğunun ürünü ile karşımızda; "Spinoza'nın Tao'su-Akıllı İnançtan İnançlı Akla" isimli kitabıyla.
Yol Yayınları'ndan çıkan kitabının önsözünde Fransez, risk aldığının farkında olduğunu belirtiyor çünkü kendini filozof yani bilgelik dostu olarak tanımlıyor. "Günlük lisanda filozof sözcüğü gerçek anlamında değil de 'bilge kişi' ya da 'felsefe hocası' anlamlarında kullanıldığı için 'kendimi filozoftan sayıyorum' diye bende biraz tevazu eksikliği görecek olan çıkabilir. Oysa filozof bilge olmak isteyen kişidir" diyor. Bu kitapta Moris Fransez, Spinoza'nın "Etika" adlı yapıtındaki etik felsefesini açık bir dille anlatıyor. Bir yandan da Spinoza düşüncesinin aynı Doğu felsefesinde olduğu gibi, Budacılık ve Taoculuk gibi daha iyi bir yaşam arayışı olduğunu gösteriyor.
Moris Fransez Kitapları - Eserleri
- Spinoza'nın Tao'su
Moris Fransez Alıntıları - Sözleri
- Spinoza’nın Etik'ini okumaya talip olanlar arasında Leibniz de vardı. O da uzun bir araştırmaya tabi tutulmuş, bilim ve metafizikte ustalık derecesi gözden geçirilmiş, düşünce özgürlüğüne, karakterine, kişisel ahlakına bakılarak Etik’i okumaya layık olduğuna karar verilmişti. (Spinoza'nın Tao'su)
- Şeyleri kolaylıkla ve yanılgıya düşmeden kavrayabilmesi için anlama yeteneğimizi tedavi etmenin ve saflaştırmanın bir yolunu bulmalıyız. (Spinoza'nın Tao'su)
- Rembrandt, Kutsal kitaplardaki kişiliklerin fiziksel olarak mahallesindeki Yahudilere benzediğine inanıyor. Rönesans sanatında görülen ülküselleştirilmiş figürasyonların gerçeği yansıtmadığını düşünüyordu. Örneğin Hz. Davud(David) hep güzel bir sarışın adam olarak gösteriliyordu. Kendisi ise, tasarladığı "Şaul önünde harp çalan David" tablosuna mahalleden zayıf ve esmer bir çocuğa modellik yaptırmıştı. İşte bu kara kuru çocuk, sevgili dostu Menase ben Israel'in parlak öğrencisi Baruh de Spinoza'dan başkası değildi. (Spinoza'nın Tao'su)
- "Doğasından belli bir etkinin doğmadığı hiçbir şey yoktur. " (Spinoza'nın Tao'su)
- "Felsefe, önümüzde sürekli bir biçimde açık duran o yüce kitap olan evrende yazılıdır.Fakat insan bu kitabı, yazılı olduğu lisanı çözmeyi ve onu oluşturan harfleri okumayı öğrenmeden anlayamaz. Kitap, Matematik lisanında yazılmıştır ve harfleri üçgenler, daireler ve diğer geometrik şekillerdir." (Galileo) (Spinoza'nın Tao'su)
- Yaşam malzememizden berbat bir şey çıkarmak da, bundan bir sanat yapıtı yaratmak da bize kalmıştır. (Spinoza'nın Tao'su)
- "Bilimsel araştırma, insan etkinlikleri dahil, bütün olayların doğa yasaları ile belirlenmiş olduğu varsayımına dayanır. Dolayısı ile araştırmacı bir bilim insanının, olayların bir dua ile yani doğa üstü bir varlığa yapılacak bir dilek ile etki altında bırakılabileceğine inanması çok zordur... Yine de bilimin yolunda gitmeye kendini ciddi bir biçimde adamış herkes, insanın aklından çok daha üstün bir aklın, kendini doğa yasalarında açığa vurduğuna ikna olur. Mütevazı güçlerimizle kendimizi önünde âciz ve saygılı hissetmemiz gereken bir akıldır bu." ( Einstein ) (Spinoza'nın Tao'su)
- Benim bu dingin , huzurlu konuma gelmemi engelleyen bir şeyler var. Bir sürü şeye bağımlıyım . Bana sürekli bir mutluluk vermediklerini bilmeme rağmen , bir sürü şeyin peşinden gitmemezlik edemiyorum . Doğamı düzeltemiyorum. Peki doğamı düzeltmek ne anlama geliyor ki? İrademi düzeltmek mi? Oysa iradem dediğim şeyin sadece bir sözcükten ibaret olduğunu biliyorum . Benim içimde , beni bir şeyler istemeye iten bir güç var ve benim bu güç üzerinde fazla bir egemenliğim yok . gördüğüm kadarıyla , sadece “anlama yeteneğimin” üzerinde bir egemenliğim var . Yani işin özünde , doğamı düzeltmek derken tüm yapabileceğim , onu anlamaya çalışmaktan ileri gidemez. (Spinoza'nın Tao'su)
- "Özellikle kitlelere güvenilemeyeceğini, güruhlara fazla bir şey öğretilemeyeceğini, kalabalıklara laf anlatmanın, hazırlıklı olmayanlara yeni bir şey anlatıp kendini dinletmenin ne kadar zor ve tehlikeli olduğunu biliyordu ve bunu bir an aklından çıkarmamak için yüzüğüne CAUTE (temkinli ol) ibaresini kazdırmıştı." (Spinoza'nın Tao'su)
- ...acaba bana, eğer gerçekten ve inanmak istediğim gibi düşmüşse, onu düştüğü uçuruma sürükleyen, o ilk adımı gösterebilir misiniz? (Spinoza'nın Tao'su)
- Nasıl ki doğayı anlamak için Doğanın dışından getirdiğimiz bilgilere başvurmanın, bizi yanıltmaktan başka yararı yoksa Kutsal yazıların içeriğini anlamak için de, bu yazıların dışından bilgilere başvurmanın bir yararı yoktu. Mucize ve vahiyler gibi "Doğal Işıkta" bize aşikar görünmeyen, alışılmamış, bizim anlayışımızı aşan olayları ancak bu şekilde anlayabilirdik. Böyle hareket edilmezse, peşin fikirlere ve ön yargılara düşmek kaçınılmaz olurdu. Sonuçta, araştırılan, kutsal kitaplarda yazılı olan olayların gerçek olup olmadığı değil, kendi içlerinde tutarlı olup olmadıklarıydı. (Spinoza'nın Tao'su)
- En yüce, en üstün şey kişinin, bu üstün doğanın - mümkünse başka bireylerle birlikte - keyfine varmasıdır. (Spinoza'nın Tao'su)
- New York İnstitutional Synagogue'un hahamı Rabbi Herbert Goldstein, Einstein'a kısa bir telgraf çekmeye gerek duymuştu: Do you believe in God? Stop. Einstein'in yanıtı her zamanki gibi dürüstçe ve kesin olmuştu: "Ben kendisini var olan şeylerin düzenli uyumunda açığa vuran Spinoza'nın Tanrısına inanıyorum, insanların kader ve eylemlerini kendisine tasa eden bir Tanrı'ya inanmıyorum" (Spinoza'nın Tao'su)
- Bir insana nasıl mutlu olacağı tanıtlanırsa, bunun o insanın mutluluğuna bir katkısı olur mu? (Spinoza'nın Tao'su)